20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 9 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER 12 Candaş Tolga Işık Oktay Ekşi Tarık Toros ‘Gazeteci bilgiyi yayınlar!’ ALİ AÇAR utuklanan Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül’e destek amacıyla 1 hafta önce başlatılan “umut nöbetini” eski CHP Milletvekili ve eski Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, eski Bugün TV Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros, Divriği Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yahya Kemal Bayar ve gazeteci Candaş Tolga Işık devir aldı. Umut nöbeti kapsamında dün sabah ilk nöbeti Tarık Toros aldı. Gazetecinin ulaştığı bilgiyi yayımlamak ve halkın haber alma hakkını sağlamak gibi bir görevi oldu T ğunu kaydeden Toros şunları söyledi: “Bunu yayımladığı içinde hiç bir şekilde suçlanamaz, yargılanamaz ve zindana atılamaz. İçeride en temel haklarından mahrum bırakılarak tecrit ediliyorlar. Türkiye’de medya özgürlüğü kalmadı.” Yahya Kemal Bayar ise burada insanlık nöbeti tutulduğunu söyleyerek, “Özünde burada insanlık ve gazetecilik yargılanıyor” diye konuştu. Candaş Tolga Işık da Dündar ve Gül’ün tutuklanmasının ardından meslektaşları tarafından doğan tepkiye destek vermek amacıyla geldiğini söyledi. Oktay Ekşi de görevini tam yaptıkları için yargılanan gazetecilere destek için geldiği ni belirtti. Siyasetin yargıya burnunu soktuğu zaman yargının çürüyeceğini anlatan Ekşi “Onlar gazetecilik görevlerini tam olarak yerine getirdikleri için mağdur edilmişlerdir. Bu onları mağdur edenler adına utanç vericidir. Ülkeyi yönetenler açısından da onların isminin hiç bir zaman saygıyla anılmasına neden olmayacaktır” dedi. Basın Konseyi’nin organize ettiği, “Umut Nöbeti” bugün de sürecek. Bugün saat 11.00 ile 15.00 arasında Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Posta Gazetesi Yazarı Nedim Şener ile Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi ve Türkiye Barolar Birliği 2. Başkanı Av. Başar Yaltı nöbet tutacak. Yahya Kemal Bayar Kılıçdaroğlu’ndan Dündar ve Gül’ün tutuklanmasına sert tepki Eve değil hapse gidiyor HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Meclis’teki grup toplantısında, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmaları konusuna da değindi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Soru soran gazeteci rahatlıkla evine gidebiliyorsa basın özgürdür. Basın özgürlüğü benim kırmızı çizgimdir” sözlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Yazı yazan, haber yapan gazeteci hapishaneye gidiyorsa o ülkede basın özgür müdür, değil midir? Haber yaptı diye eğer gazeteciyi hapse gönderirseniz kırmızı çizgi lafta kalmış olur” dedi. CHP lideri, şu mesajları verdi: n Gazeteci gerektiğinde hükümetlerle savaşır: Gazeteci kimdir’ diye şöyle bir baktım; bir yazıda, “gerektiğinde hükümetlere ve güç odaklarına karşı savaşı göze alan insan gazetecidir” der. Neden gerektiğinde? Hükümet baskı yapar, “yazma” derse mücadele edecektir. Bazı güç odakları rahatsız olacak diye haber sansürlenirse ona karşı da savaşacaktır. n Dikta yönetimine benzer: Medya özgür değil, dikta yönetimlerine benzer bir kuşatma içinde. Dikta yönetimleri, havuz medyası oluştururlar, halka doğru bilgi Kılıçdaroğlu, Davutoğlu’nun gazeteciler için söylediği ‘kırmızı çizgim’ lafını eleştirerek, “Soru soran gazeteci evine gidemiyor, hapishaneye gidiyor. Bu ülkede basın özgür müdür” diye konuştu C değil, güçlerin istediği bilgiyi istediği dozda veren medya isterler. Objektif yayın yapan bağımsız medyayı baskı altına alırlar, doğru haber yazmasın, beyler rahatsız olmasın, birileri ürkmesin diye. “Ya benim dediğimi yapacaksın ya yaşatmayacağım” der. Ondan sonra çıkıp, “Türkiye’de demokrasi var” diyorsunuz? Hangi demokrasi? n Silivri zindanı: İki gazeteci arkadaşımız, MİT TIR’ları ile ilgili haber yaptı diye Silivri zindanlarında bekliyorlar, tecritteler. Bu haberler yüzde 100 doğruydu. Doğru haber yazıyorsunuz, kamuoyunu bilgilendiriyorsunuz, iktidarın yalanlarını dünyaya duyuruyorsunuz, “yalanlarımı neden duyurdun” diye ceza veriliyor. Bu mudur demokrasi, bu mudur medya özgürlüğü? Dedim ya darbe anayasası... n Bedel ödeyen gazete: Cumhuriyet gazetesi her dönemde doğruları yazmakta kararlılıkla devam etmiştir. Her baskıcı dönemde de bedel ödeyen gazete vardır, o da Cumhuriyet’tir. Cumhuriyet hep bedel ödedi ama hep var oldu. O diktatörlerin, baskıcı yönetimlerin hepsi gitti, tarihin çöp sepetinde onlar. Seki’nin dizide oynaması için cezaevine plato kuruldu. KILIÇDAROĞLU İLE GÖRÜŞTÜ AP Raportörü Piri tutuklamaları sordu FIRAT KOZOK Deniz Seki Can Dündar ve Erdem Gül’e cezaevinde daktilo için izin verilmemesinin ardından Deniz Seki’nin atv’de yayımlanan dizisinde oynaması için cezaevine plato kuruldu. Adalet Bakanlığı’nın bu uygulaması “çifte standart” eleştirilerine neden oldu. Tepkiler üzerine, Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Prodüksiyon şirketinden gönüllü hükümlülerin rol alması için herhangi bir isim belirtilmeden izin istendiği” belirtildi. l ANKARA Seki gönüllü olmuş Bakanlık ‘tecrit yok’ diyor! dalet Bakanlığı, Can Dündar ve Erdem Gül’e Silivri Cezaevi’nde tecrit uygulanmadığını iddia etti. Yazılı açıklamada şöyle denildi: “Tutuklu Can Dündar avukatlarıyla 34, milletvekilleriyle 23, ailesiyle 2 olmak üzere 59 kez ziyaretçileriyle 36 saat 23 dakika açık görüşme gerçekleştirmiştir. Erdem Gül avukatlarıyla 27, milletvekilleriyle 24 kez açık ziyaret, ailesiyle 6 kez kapalı ziyaret olmak üzere toplam 57 kez ziyaretçileriyle 33 A saat 23 dakika görüşme gerçekleştirmiştir. Mevzuatımızda tecrit uygulaması yer almamaktadır.” CHP’li Mustafa Balbay da, Can Dündar ve Erdem Gül’e uygulanan tecridin “hapis içinde hapis” olduğunu belirterek, “Aynı koğuşta kalmaları mevcut yasa ve yönetmeliklere göre haklarıdır. Özgürlüğü elinden alınmış iki gazetecinin birbiriyle görüşme hakkının engellenmesi, kişilere özel insanlık dışı bir uygulamadır.” an Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması Avrupa’nın da gündeminde. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile TBMM’deki makamında görüşen AP Türkiye Raportörü Kati Piri, tutuklamaları sordu. Edinilen bilgilere göre, Piri görüşmede “2 gazetecinin tutuklanması ve Tahir Elçi’nin öldürülmesinin hemen zirve öncesine denk gelmesi çok sorunlu” dedi. Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunu konusunda da “Kürt sorunu ancak parlamento zemininde çözülür. Hükümet bizden bu konunun çözümüne ilişkin destek istese destek vermeye hazırız” ifadesini kullandığı belirtildi. Kılıçdaroğlu ayrıca, “Türkiye toplumu, seçimde korkuya teslim oldu. Avrupa Raporu’nun seçimlerin ertesinde yayımlanması, etik açıdan yanlış olmuştur” dedi. Piri’nin de bu sözlere, “Evet raporun ertelenmesi kötü oldu” yanıtını verdiği öğrenildi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç ve Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de Dündar ve Gül’ün tutuklanma kararını Avrupa Konseyi’nde gündeme getirdi. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi İnsan Hakları ve Yasal İşler Komisyonu’nun Paris’te yapılan dünkü toplantısına katılan Koç ve Çakırözer, “Sadece gazetecilik yapan insanların tutuklanmalarından endişe duyuyoruz” görüşünü dile getirdi. l ANKARA C Paris’te gündeme getirildi Demirtaş: İnfial olmalıydı Dündar ve Gül’ün tutukluluğu konusunda özeleştiri yaparak ‘Toplumu örgütlemede yetersiz kaldık’ dedi DP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluğunun Türkiye’de infiale MAHMUT LICALI neden olması gerektiğini belirterek, “Aslında toplumda tepki ve öfke var. Bunu örgütlemeye, bilinçli bir siyasi hamleye dönüştürme konusunda muhalefet biz de dahil olmak üzereyetersiz kalıyor” dedi. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ da grup toplantısında yaptığı açıklamada, “Buradan bütün tutuklu gazetecilere selam ve sevgilerimizi sunuyoruz. Özgür basın mücadelesi bizim temel mücadelemizdir” diye konuştu. 2 Mart 2012 Silivri... Saatler gece yarısına doğru ilerliyor. 50 hafta her çarşamba geldiğim kapının önünde daha bir heyecanlı bekliyorum. Meslektaşım, arkadaşım ve görüşmecisi olduğum gazeteci Nedim Şener birazdan tahliye olacak. Ortak arkadaşımız, aynı koğuşta kaldığı, meslektaşım Ahmet Şık ile birlikte dışarı çıkıyorlar. Sarılıyoruz... Eşleri, evlatları, arkadaşları oradalar. Sıkı sıkı sarılıyoruz. Arabama biniyor Nedim, eşi ve evladı. Yanı başımda oturuyor kızıyla şakalaşıyor. Evlerine güle oynaya gidiyoruz. O gün kendi kendime en yakınlarımın, çalışma arkadaşlarımın kâbusu bitti, şimdi içerideki diğer gazeteciler için mücadele vakti diyorum. 8 Aralık 2015 Silivri... Aradan 3.5 yıldan fazla zaman geçmiş... Öğlen vakitleri... Arkadaşlar, eşler, çocuklar yine “yüksek güvenlikli cezaevi”nin kapısındayız. Meslektaşlarım, arkadaşlarım Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret edeceğiz. İkisinin de görüşmecisiyim. Ancak bu hafta sadece Can’ı göreceğim. Antremanlıyım ben... İlk gelenlere yol gösteriyorum. Montlar, kemerler, ayakkabılar 3 kez çıkarılıp giyiliyor. Kabinlerde plastik eldiven giymiş görevlilerce “detaylı arama” yapılıyor. Göz retinası taraması yapılıyor. Şanslıyız açık görüş günü. Arkadaşımıza dokunacağız. Onu görebileceğimiz odayı işaret ediyorlar. Kapıdan giriyorum içeride eşi Dilek ile görüşmeye başlamış birkaç dakika önce. Kalkıyor sıkı sıkı sarılıyoruz. Sanki her gün toplantı öncesi odasına uğrayıp “Ne haber abi, bugün ne yapıyoruz” dediğim yayın yönetmeniyle birazdan yine özgürce haber ve hayatı konuşabilecekmişim gibi. Plastik yeşil örtülü masalar, plastik sandalyelerde oturuyoruz. Duvarların birinde tepeleri karlı yüksek dağların diğerinde palmiye ağaçları ile uçsuz bucaksız denizin süslediği fotoğraflar asılı. Can yine şık. Ütülü gri pantolonu, boyalı siyah ayakkabıları, gömleği ve kazağıyla her zamanki gibi sekerek hızlı hızlı yürüyor. Tek fark biraz sakallarını uzatmış. Arkadaş, eş önemli ama oğluyla sarıldığı an dudağımı ısırıyorum. Baba oğul bir saate sıkıştırılmış görüşmede birbirlerinin elini hiç bırakmıyor. Can’ın 35 yıllık arkadaşı Tahir Özyurtseven de çocukluk arkadaşı Tayfun Atay da az zamanın farkında heyecanla gazeteden bahsediyor. Koordinatörümüz Ayşe Yıldırm ise bu ilk görüşmede Can’ı yalnız bırakmıyor. Gazeteyi, Türkiye’yi, hayatı konuşuyoruz. Dirençli, diri görüyorum arkadaşımı. Sadece kendisinin tutukluluğuyla ilgili değil. Türkiye’deki demokratik gelişmelerle de ilgili, başta Tahir Elçi ülkenin canını yakan gerçeklerle de... Bir ara kendi odasının çizimini yapıyor. Altta mutfak, tuvalet, önde birkaç adımlık havalandırma üstte üç yatak bulunan oda. Şikâyetçi değil ne yemekten ne başka bir şeyden... Ancak kimseyi görememek, hele hele yan hücrede kalan Erdem Gül ile bile hiç rastlayamayacağı düzenin kurulmasını yadırgıyor. Görüşme alanında sadece Can ve biz yakınlarının bulunması beni de yadırgatıyor. Çünkü Nedim ile Ahmet’in açık görüşünün yapıldığı salonda en az yedi tutuklu bir arada açık görüş yapardı. Şimdi Can tek, Erdem tek. Bir önceki gün koğuşlarına giden koridorda Erdem ile karşılaşmışlar. İkisi de birbirine sarılmak için hamle etmiş izin vermemişler. Bir saat çabuk geçiyor. En zoru arkadaşını bırakıp gitmek. Vedalaşıyoruz, selam söylüyor tüm dostlara, soranlara... Eşi Dilek güleryüzlü gardiyanlara “Can’ımıza iyi bakın” diyor. Aldığı yanıt hepimizin hoşuna gidiyor: Buradaki tüm canlara iyi bakıyoruz, merak etmeyin... Cezaevinden çıkarken gözüm, gönlüm bu hafta göremediğim arkadaşım Erdem Gül’de... 1 Kasım’dan önce iki ay, Ankara’da neredeyse 24 saatimi birlikte geçirdiğim iyi gazeteci ama kocaman yürekli dostumda. Yakınlarıyla görüşüyorum. Tahir Elçi’nin eşine bir not yollamış. Hiçbir şeyden şikâyetçi olmamış. Cezaevinden ayrılıyoruz. Kendi kendime “kıdemli bir görüşmecisin sen artık” diyorum. Hem arkadaşlarımın hem cezaevindeki tüm meslektaşlarımın en kısa zamanda özgürlüğe kavuşmasını diliyorum. Kıdemli bir görüşmecinin Silivri notları... 1 H Selahattin Demirtaş Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları şöyle: n Çözüm süreciyle ilgili bir umudunuz var mı? DEMİRTAŞ: Hükümet sokağa çıkma yasakları ve baskı politikasından sonuç alınamayacağına ikna olursa çözüm sürecine dönülebilir. Türkiye’nin batısının “Savaş bitsin” sesini yükseltmesini istiyoruz. Söylemeye korkuyorlar. Barış ve müzakere diyenleri vatan haini ilan ediyor hükümet. n Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye toplumu reflekssiz hale getirildi. Dolayısıyla Can ve Erdem’e de yapılanlar infiale neden olmuyor. Aslında büyük bir infialin gerekçesidir, ancak ortaya çıkmıyor. Bu normal bir durum değil. n Türkiye AB ile mülteci konusunda anlaşmaya vardı. Hükümetin daha demokratik tavır göstereceğini düşünüyor musunuz? AB, Türkiye’deki insan hakları ihlallerini görmezden gelerek mülteci sorunu çözülsün diye AKP’nin suçlarını örtmüştür. İnsan haklarını pazarlık konusu yapmıştır. n Tahir Elçi cinayetindeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Elçi’yi vuran; kesinlikle polis silahı. Kurşunun polisin silahından çıktığı netleşse bile hangi niyetle ateş edilmiş bilemeyeceğiz. Yanlışlıkla mı, kaçanları vurmak için mi ateş edildi, yoksa gerçekten Elçi’yi mi hedef aldı?. Ateş eden silah bulunsa bile cezasızlıkla sonuçlanacağını düşünüyorum. Polis diyecek ki: “Kaçanları vurmaya çalıştım. Elçi’yi vurduğumu bilmiyorum.” Aksini ispatlamak imkânsız olduğu için dosya kapacak. Roboski’ye benzer bir süreç yaşanabilir. n Çatışmalar nereye varacak? (Devletin) Masaya dönüş yapması lazım. Hendeği başkası kapatamaz. Kemal (Kılıçdaroğlu) Bey gidebilmeli hendeklerin başına. n Liderlere ‘Gelin birlikte gidelim’ mi diyorsunuz? Gidebiliriz. Başbakan’a da çağrı yaptım. Beraber gidelim dedim. Çocukları, gençleri dinleyelim dedim. Ege Dündar Dilek Dündar C Dündar ve Gül’e açık görüş an Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından dün ilk kez açık görüş gerçekleştirildi. Dündar’ın eşi Dilek ve oğlu Ege Dündar dün öğlen saatlerinde gazetemiz Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven, Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu, Ayşe Yıldırım ve Bursa Baro Başkanı Ekrem Demiröz ile birlikte Silivri Cezaevi’ne gelerek görüştü. Çıkışta gazetecilere konuşan Dilek Dündar, “Can’ın morali yüksek. Yanlış bir şey yapmadığımızı zaten herkes biliyor. Biz de bildiğimiz için gururluyuz. Dışarıdan haberler verdik. O da bize içeriden haberler verdi. Sarılıp koklaştık” dedi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear