25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 21 Aralık 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ECE KURTULUŞ yorum 15 yaşındayken 2011’de pankreas kanserinden ölen Apple’ın kurucusu Steve Jobs hâlâ hayatımızı etkilemeyi sürdürüyor. Onun öncülüğünde üretilen iPhone’lar, iPad’lar, Mac’lar, kurucu ortağı olduğu Apple’ı dünyanın en büyük ve kârlı şirketi yaptı. Steve Jobs tam bir Amerikan rüyası örneğiydi. Fakir bir aile olan Suriyeli bir baba ve Amerikalı bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi, evlatlık verildiği aile tarafından büyütüldü. Ancak dramla başlayan hayatı onu dünyanın en zengin adamlarından biri yaptı. Hakkında pek çok kitap yazıldı, birçok film çevrildi. Bunların sonuncusu, “Cüretli, Zeki ve Gaddar Steve Jobs: Makine Adam” adlı belgesel. Peşpeşe kitaplar ve filmler, Steve Jobs’un çok etkileyici başarılarıyla paketleniyor; ancak bir de onun pek bilinmeyen, “Acımasız, kaba, hoşgörüsüz” yönleri var. Mesela, sevgilisinin kendisinden hamile kaldığını öğrenince, “Benden değil” diyerek kaçan, genç kadını suçlayan, çocuğunu ise ancak DNA testi ile kabul eden biriydi Jobs. Apple’ı birlikte kurduğu yol pek çok arkadaşını yarı yolda bıraktı. İlk işinden 7.500 dolar aldı, işi birlikte yaptığı ortağı Steve Wozniak’a “750 dolar aldım” dedi, sadece 375 56 mesi an meselesiydi. Aşırı kibri yüzünden hastalığı için bile doktorları dinlemedi, tedavisini ve önerilen ameliyatı geciktirdi. Steve Jobs’un bir de gazetecilere baskı yapan, basın özgürlüğünü tanımayan yönü vardı. Onun öyküsü de şöyle: 2010’da bir Apple çalışanı, yeni çıkacak iPhone 4’ün prototipini barda unuttu. Prototipi, bir öğrenci buldu ve gizmodo.com’a 5.000 dolara sattı. Gizmodo.com muhabirleri, tüm dünyanın merakla beklediği telefonla ilgili haber yaptılar. Steve Jobs, önce blog yöneticilerini bizzat arayarak, “Telefonumu geri istiyorum” dedi. Blog yöneticileri, “Bize mektupla başvurun verelim” dediler, mektup gelince de yolladılar. Telefonu aldıktan sonra Jobs nüfuzunu kullanıp, savcıları harekete geçirdi, teknoloji hırsızlığı ile mücadele birimine gazetecinin evini bastırdı. Sonra da, gazetecinin evine baskın yaptıran savcıya Apple’da iş verdi. Tesadüfen bulmuş birinden aldıkları telefonu haber yapan gazeteciler, davadan zor kurtuldular. Bu olaydan sonra Apple gizmodo’ya yıllarca ambargo uyguladı, hiçbir toplantıya almadı. Bu yasak Steve Jobs’un ölümünden sonra ancak 2014’te kalktı. behicak@yahoo.com.tr Gazetecilere baskı yeni Adana gazetesi ile kolay; siz, 25 Aralık 1918’de Fransızların Adana’yı işgalinden yalnızca beş gün sonra, işgale karşı direnmek için yayına başlayacaksınız ve bu hafta 98 yaşına girerken aynı heyecanla yayın yaşamınızı devam ettireceksiniz! Üstelik bunu, dünya görüşünüzden zerre kadar ödün vermeden; kimseye teslim olmadan yapacaksınız. Bunun adı Yeni Adana gerçeğidir. Steve Jobs’un bilinmeyen yüzü doları ona vererek, kandırdı. Paranın 7.125 dolarını cebine attı. iPhone üreten Çin’deki şirketin aşırı çalışma baskısı altında bunalıma giren 12 çalışanı intihar edince, bunu önemsiz göstermeye çalıştı; “400 bin kişilik şehirde 12 intihar, ABD standartlarının altında” dedi. Yardım etmeyi sevmezdi, Apple şirketinin kurumsal yardım bütçelerini kestirdi. Empatisi yoktu. Yasal boşluktan yararlanıp, pahalı Mercedes’iyle plakasız dolaşır, şirketin engellilere ayrılmış özel yerine park ederdi. Ve daha çok para için “Tarihi öne çekme” denilen eski tarihli hisse senedi alımlarıyla, yasaları bypass edip usulsüzlük yapmaktan da kaçınmadı. Eğer ABD yargı sistemi Steve Jobs’a ayrıcalık tanımasa, bu yöntemi deneyen başkaları gibi hapse gir Seslerimiz hâlâ insan sesi mi? icedir “çoksesli” bir ülkeyiz. Ama bu seslerin çoğu artık gündelik hayatın akışından yansıyan, duyanlara “bir yerlerde yaşayanlar var, ne güzel!” dedirten sesler değil. Daha çok, ölümleri çağrıştıran sesler. Patlamalar çok. Güneydoğu’da, sınır ötesinden içerilere, mezralardan büyükkentlere kadar yayılan patlamalar. Büyükkentlerin alanlarındaki toplantıların ortasından gelen patlamalar ve çığlıklar. Kapalı ve açık mekânlarda tecavüz edilen ve öldürülmekte olan kadınların duyulan ve duyulmayan haykırışları. Umuda yolculuklara çıkmışken gelecekleri dalgalara karışarak yitip giden her yaştan insanların boğulurkenki hırıltıları. Ve sonra fişek sesleri. Geceleri düğünlerde veya yılbaşı gibi şenliklerde kullanılan, düzmece mutlulukların göstergesi olan havai fişekler. Gündüz vakitlerinde ise her türlü namludan çıkma, ölümü getiren fişekler. D N Düşüncenin aydınlık yolu Yeni Adana’nın kalıcılığını sağlayan güç kaynağı sahip olduğu dünya görüşüdür. Bu dünya görüşü üç ayak üzerinde yükselir: bağımsızlık, çağdaşlaşma ve bilginin yol göstericiliği. Gerçekte Cumhuriyetin temel direkleri olan bu üçlü, birbirini tamamlar. Yeni Adana’nın doğduğu günlerde başlayan Kurtuluş Savaşı, tam bir ulusal bağımsızlık savaşıdır; Yeni Adana’nın asıl hamuru ulusal bağımsızlıktır. Bunun doğal bir sonucu olarak, Yeni Adana, gerçek anlamda, hem düşünsel hem de parasal olarak tamamıyla bağımsızdır. Bu iki taraflı bağımsızlık kaçınılmaz olarak özgürleştiricidir. Yeni Adana, Cumhuriyet çağdaşlaşmasının ve bilimin yol göstericiliğinin ışığında özgür düşüncenin simgesi olarak yayın yapıyor. Sağlam ilkeleri, Yeni Adana’nın, yereli ve ulusalı olduğu kadar son 30 yılın küreselini de doğru okumasının ve yorumlamasının dayanağıdır. Peki, ya ‘hayatın’ sesleri? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Doğruluk, dürüstlük, erdem Düşünsel bağımsızlıkla parasal bağımsızlığın birliği, başka bir güzelliktir; hiçbir çıkar grubuna ya da sermaye kesimine teslim olmamayı; esir düşmemeyi sağlar. Bunun adı da tamamıyla özgür Yeni Adana’dır. Yeni Adana, o uzun ömrü boyunca basın dünyasında ne ahlaksızlıklara tanıklık etmedi ki! Özellikle 1950’lerden başlayarak örtülü ödenekten ya da ABD kaynaklarından beslenen, bütün gücüyle özgür düşünce düşmanlığı yapan ve şu sırada ülkeyi yönetenlerin düşünsel öncülerine mi? Onca insanı yalnızca bağımsızlık savunucusu, yurtsever, solcu, Cumhuriyetçi ve emekten yana oldukları için hedef gösteren, işlerinden kovulmalarına, hapse atılmalarına ve sonuçta bireysel ve topluca öldürülmelerine alkış tutan sözüm ona yazarlara mı? Ya da günümüzde efendilerinin isteklerini yerine getirmek için Cumhuriyetin değerlerine utanmazca saldıran, bu yoldan semiren, beyinleriyle ve cüzdanlarıyla esir düşmüş, hiçbir yeni düşünce üretemeyen zavallılara mı? Bunların ve daha fazlasının görgü tanığı olan Yeni Adana, doğruluğun, dürüstlüğün ve erdemin, yani ahlakın, kapkara lekeler bırakarak buharlaştığı bir ortamda, yalnızca doğru haber alma hakkına saygı duyduğu okuyucusunun desteği ve Yüreğir ailesinin kuşaklar boyu süregelen büyük özverisiyle varlığını sürdürüyor. Siyasetin bütünüyle dinselleştiği, ülkenin savaş ortamına sürüklendiği; düşünce ve haber alma özgürlükleri üzerine en ağır baskıların, en acımasız saldırıların ve yok etme girişimlerinin yoğunlaştığı bir ortamda, Yeni Adana, dayandığı Cumhuriyet değerleri; kazandığı deneyim ve birikimlerle kalıcılaşıyor; dahası, yüz yaşına doğru da doğum günlerinin kararlılığıyla yıldızlaşıyor. Yeni Adana biliyor ki içselleştirdiği Cumhuriyetin evrensel değerleri eninde sonunda kazanacak ve yarınlar aydınlığın olacaktır. Evet, hayatın müjdecisi olan sesler çoğunlukla yitip gitti artık. Bu ülkede yaşayanların sesi insan sesi olmaktan çıktığından, çıkarıldığından beri. Avusturyalı şair ve yazar İngeborg Bachmann’ın “Ağustosböcekleri” (“Die Zikaden”) adlı radyo oyunu, bir adanın tasviri ile başlar. Tuhaf bir adadır aslında burası. Hep birileri gelir, ama gelenlerle birlikte ortalık sanki daha bir tenhalaşır. “Ağustosböcekleri” diye anılanlar, insandır aslında. Fakat insanca yaşamayı, insanı ancak sevmenin, sevebilmenin, hemcinslerinden ancak hiçbir ayrımcılığın tuzağına düşmeden sorumlu olabilmenin insan kılabileceğini çoktan unutmuş yaratıklara dönüşmüşlerdir. Yaşamanın hiç ayrım yapmaksızın her insandan sorumlu olmak anlamına geldiğini görmezlikten gelip sevmeye son vermişler ve hiçbir insanca duyguya seslenmeyen şarkılarla oyalanmaya koyulmuşlardır. Bachmann’ın oyunundaki ada, insanların bugünkü dünyasıdır. Yaşadıklarının sorumluluğunu üstlenebilme, sürünün içersinde rengini belli edebilme yürekliliğini gösterebilenlerin gittikçe aradığı, birbirlerinin yanından geçip gitmekle yetinenlerin bunu birlikte yaşama sandıkları, sevgiden bütünüyle yoksun bir dünya. Oyun, şu itirafla noktalanır: “…ve korkuyla birbirimize baktık. Çünkü ağustosböcekleri de bir zamanlar insandı. Hep şarkı söyleyebilmek için … sevmeye son verdiler. Şarkılara kaçışları sırasında gittikçe kuruyup küçüldüler; şimdi ise özlemleriyle yitik, özlemleriyle büyülenmiş olarak şarkılar söylüyorlar – ama aynı zamanda da lanetlenmiş olarak, sesleri insan sesi olmaktan çıktığı için…” Peki ya bizler, bu iklimlerde yaşayanlar, merak ediyor muyuz hiç sesimiz insan sesi olmaktan çıktı mı diye? Yoksa bizlere de günün birinde Angelopoulos’un o unutulmaz filminin (“Sonsuzluk ve Bir Gün”) sonundaki soruyu sormaktan başka yapabilecek bir şey kalmayacak mı: “Anne, söylesene biz sevmeyi ne zaman unuttuk?” Lanetlenmiş ağustosböcekleri ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr ‘Yarınlar Bizim’! 21 ARALIK 2015 SAyI: 32947 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Dehşet anları Dilek Doğan’ın evine yapılan operasyon sırasında polis tarafından vurularak öldürülmesine ilişkin görüntüler dava dosyasına girdi vine operasyon yaptıkla rı Dilek Doğan’ı öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan özel harekât polisi Yüksel Moğultay’ın dava dosyasına olay anına ilişkin görüntüler girdi. Görüntüler, Moğultay’ın “Direndiler. Elimdeki tüfeği almaya çalıştılar” iddialarını çürütüyor. İstanbul polisi, canlı bomba olduğu iddia edilen DHKP/C üyesi H.R.K.’yi yakalamak için 18 Ekim’de operasyon düzenledi. Polisin gittiği evlerden biri de Doğan Ailesinin Küçükarmutlu’daki adresiydi. Polisler içeride arama yaptıkları sırada, özel harekât polisi Yüksel Moğultay, evin 26 yaşındaki kızı Dilek Doğan’ı tüfeğiyle vurarak öldürdü. Dilek’in polise direndiği, tahrik ettiği iddia edildi. Moğultay’a hakkında 26.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Dava dosyasına, polisin Dilek’in vurulduğu sırada çektiği evin aranma görüntüleri de girdi. Görüntülerde Dilek’in vurulma anı olmasa da ailesinin direnmediği açıkça görüldü. Görüntüler 3 ayrı bölümden oluşuyor. İlk görüntü polislerin eve geldiği ilk ana ait. Polisler H.R.K.’nin evde olup olmadığını sorduktan sonra arama yapacak Vali Tuna, Saymaz’a tazminat ödeyecek li İsmail Korkmaz’ın Eskişehir’deki Gezi Parkı protestoları sırasında, bir ara sokakta polisler ve esnaf tarafından dövülerek öldürülmesiyle ilgili haberleri nedeniyle gazeteci İsmail Saymaz’a email göndererek, “adi” ve “şerefsiz” diyen Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna hakkında verilen 2 bin 80 TL’lik manevi tazminat cezası kesinleşti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Vali Tuna’nın itirazını geçen 17 Aralık’ta reddederek, tazminatın ödenmesine karar verdi. İsmail Saymaz, Vali Güngör Azim Tuna’nın kamu gücünü kullanıp kendisini tehdit ettiğini belirterek avukatı aracılığıyla Bakırköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açmıştı. l Haber Merkezi A ORHAn ERİnÇ AKIn ATALAy İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel E Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya yayımlayan ve yönetim yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. TEPKİ ÇIĞ GİBİ Görüntülerin ortaya çıkmasının ardından Twitter’ın dünya gündeminde ilk sıraya oturdu. “O da böyle yaptı, bu da böyle yaptı laflarının tamamını bir daha konuşalım” yorumları yapıldı. Vurulan Dilek Doğan yerde yatıyor. Ailesi ise vurulma anından sonra polise tepki gösteriyor. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.44 05.27 05.48 nAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.18 12.09 14.25 06.59 11 .53 14.13 07.18 12.16 14.40 Babası yeni izledi Akşam 16.47 16.35 17.03 Yatsı 18.1 4 18.00 18.25 larını söylüyor. Bu sırada Doğan ailesi polisten galoş giymelerini istiyor. İkinci görüntüde polisler eve girip arama yapıyor. Dilek Doğan da bu sırada vuruluyor. Videonun 1.45’nci saniyesinde Moğultay’ın “Ben sena ne dedim” diye bağırdığı, Dilek Doğan’ın “Ya ne yapıyorsun” demesi ve silah sesi duyuluyor. Evin avlusunda çekilen son videoda ise polisin “Senin oğlun yap tı” diyerek Dilek’in ağabeyini suçladığı duyuluyor. Dilek Doğan’ın babası Metin Doğan, kızının vurulma anı görüntülerini, dün düzenlenen basın toplantısı sırasında ilk kez izledi. Ağlamamak için büyük çaba gösteren Metin Doğan, polislerin yalan söylediğinin bu görüntülerle ortaya çıktığını, polise direnmediklerini söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear