20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 10 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ 10 Uyuyan hücreler Yanan cami mi, ülke mi? iyarbakır’ın anıt eserlerinden Kurşunlu Camii yandı, neredeyse kül oldu. Ayakta kalan duvarları mermi izleriyle delik deşik. Aynı duvarlar vicdanları kanatırcasına kapkara. Kurşunlu Camii’nin aynasında Türkiye’nin Kürt illerinin günübirlik gerçeği yansıyor. Günlük bilanço korkunç. Ölüm haberleri birbirini izliyor, birbirine eklemleniyor. Çetelesini tutmak bile çaba gerektiriyor. Polis, asker, gerilla, Kürt, Türk… Ülke evlatlarını, devlet yurttaşlarını yitiriyor. Sorun çoktaaan “Kurşunlu Camii’ni kim yaktı. PKK’nin kentlerdeki gençlik kolu YDGH örgütlenmesi mi, Esedullah timi filan gibi cihatçı adlarla kendini tanımlayan özel harekâtçı devlet memurları mı” sorusunun ötesine geçti. Cumhurbaşkanı’nın bilmem kaçıncı muhtarlar toplantısında yanan cami için mütedeyyin vatandaşları intikam cihadına çağırdığı konuşmalar bile anlamını, önemini yitirmek üzere. Devletin tepesindeki zatın savaş kışkırtıcılığından başka hiçbir anlama gelmeyecek sözleri zaten artık bu ülke siyaseti için sıradan, günlük bir olgu. Kısaca “Kürt sorunu” denilen ve herkesin kendi meşrebi, algı gücü, analiz yetisince kavrayıp tanımladığı sorun artık tek tek olaylara bakmanın, cevabı verilse bile sonucu etkilemeyecek, derde derman olmayacak soruların ötesine geçilmesi zorunlu bir eşiğe geldi. Yanan Kurşunlu Camii değil ülke, ülkemiz, ortak vatanımız, Türkiye!.. Bölgenin her yerinde, bir ilçede ya da il merkezinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı kaldırılırken başka il ve ilçelerde beşi, altısı birden ilan ediliyor. Kepenk kapatma “demokratik bir protesto eylemi” olmaktan çoktan çıkmış; canını kurtarmak, kim vurduya gitmemek için günlük ekmek parasından zorunlu vazgeçişe dönüşmüş. Özel eğitilmiş özel harekâtçılar Kürt öldürerek mübarek cihat eylemi sürdürdüklerine inanırken sıradan polisler taşeron inşaat müteahhidinin işçileri gibi “hendek kapatma” işine koşuluyor; kazılan hendeklerin önüne ardına yığılan kaldırım taşların ardında mevzilenen eli silahlı gençler kendilerini sanki Paris 1789’da ya da Petrograd 1917’de sanmanın romantizmini yaşıyorlar. Mermi sıkıp vurmayı, sıkılan mermiyle vurulmayı da içeren kanlı bir romantizm… Türkiye’nin doğusu, güneydoğusu tam da böyle. Acemice de olsa çizmeye çalıştığım tablonun çoook eksiği var ve hiç fazlası yok. Peki Türkiye’nin batısı, güneybatısı, kuzeybatısı, ortası, kıyısı, kenarı nasıl? Buralarda yaşayan Türklerin, Kürtlerin günübirlik yaşamlarında değişen ne? Ya da herhangi bir değişiklik var mı? Yoksa tribüne oturup çekirdek çıtlatarak alanda kan ter içinde kapışanları seyredenler gibi mi? Aynı ülkedeyiz ve bu ülkenin doğusu, güneydoğusu kanarken, yanarken, ölüm kol gezerken; ülkenin batısı kuzeyiyle, güneyiyle seyrediyor; kılını bile kıpırdatmadan seyrediyor. Oysa doğuda savaş var; batıda savaş kapıda… Batı seyretmenin rehaveti ve aymazlığını sürdürürse, savaşı barışa, kalıcı barışa döndürmek için davranmazsa üstteki cümle kısalacak: “Ülkede iç savaş var”a dönüşecek… Y D eni uyanmış, işe gitmek için hazırlandığım bir sabah. Telefonum çalıyor. Beni genellikle gün içinde arayıp, “Uygun musun” dedikten sonra söze giren bir arkadaşım telefondaki. Ağlamaklı bir sesle, “Bu gece hiç uyumadım” diyor. “Sabahı zor ettim. Gün aydınlanınca pasta simit aldım. Numune Hastanesi’ne gittim.” Uykudan o anda uyanıyorum aslında. Hemen düşünüyorum. Ankara katliamının üzerinden bir aydan fazla zaman geçmiş. 1 Kasım seçimleri bile olmuş bitmiş ki katliam haberleri çoktan iç sayfalara düşmüş. Ağlıyor telefonda. “Yaralılar ve onlar için hastanede bekleyen arkadaşlara kahvaltı için götürdüm simitleri. Ama hiçbirinin ağzını bıçak açmıyor. Kimse kahvaltı yapmak istemedi. Gerçekten hastanedeki herkes çok yaralı. İyileşmeleri çok zor...” Ankara’ya sabaha karşı döndüğüm için derin uykudayım. O kadar derin ki uykum, onlarca telefondan sonra zar zor kalkabiliyorum. Kötü bir şey olduğunu anlamak değil de hissediyorum sanki. Uyku sersemliğiyle telefona bakmak yerine, tedirginlik de etkili elbette, televizyonu açıyorum. Ve altyazı. “Ankara Garı’ndaki mitingde patlama. Ölü ve yaralılar var.” Daha sayı yok. “Barış rinden çare bekliyoruz. mitingiydi” diye geçiriyorum Tamam, bu ülkede aszihnimden. Artık tedirginlik gari haber okuyan, dinleyok, olan olmuş zaten. Teyen herkes olayın Suriye lefona bakıyorum. Haber laile ilgisini kuruyor. Suriye, zım, “Ölü ve yaralılar” diyorIrak, Ortadoğu... du çünkü altyazı. Uyuyan hücreler Bizim arkadaşlar da izleyecekti mitingi. Nedense içimAma Ankara’dan daha 3 m e d Er de birkaç yaralıyla atlatılır giay önce Suruç’ta aynı katGül bi saflığın daniskası iyimser liama uğramıştık biz. Oraolma isteği. Telefon numada da Suriye, Irak... Ama ralarını çeviriyorum. Bizim arkadaşbir teknik uzman kavramını da çokça lar da, aradığım tanıdıklar da, patduymuştuk. “Uyuyan hücreler.” Katlamaların tam garın önünde yaşanliamın bile “gündem” sıralamasında dığını anlatıyor. Daha kötüsü art aryer bulamadığı günlerden geçen hızda iki bomba. Can Dündar’ı arıyolı bir ülkeydik biz. Gündem değişince rum. O da televizyon ve telefon babiz yeniden uykularımıza dönmüştük. şında. “Çok mu kötü durum” diyebiliAnkara katliamından sonra biraz uyyor. Ben o anda Ankara mitinglerinin kusuz kaldık yine. Üstelik “hücreler garın önündeki ilk toplanma anındaki de uyuyordu” nasıl olsa, uykularımısayısal durumu ve temkinsiz ruh haliza döndük. Oysa “uyuyan” hücreler, ni düşünüyorum. “Maalesef çok kötü 7 Haziran öncesi HDP mitingini, sonolma ihtimali yüksek”. rası Suruç’u ve Ankara’yı kana buladıklarında öyle uyku şaşkınlığı için‘Artık nasıl yaşanacak?’ de değillerdi. Canlı bombaların hiçbiNe yapılması gerektiğinin telaşesiri rasgele patlamadı. Hepsi seçilmiş ne düşüyorum. Ne yapılabilir? Evden hedeflere adrese teslim gittiler. Bugün Ankara katliamının üzeçıkıyorum. Kafamda, “Ne yapacağız” rinden 2 ay geçti. Kaybettiğimiz insorusu. “Artık nasıl yaşanacak?” sanların anısı önünde saygıyla eğiSonra saymaya başlıyoruz. Katlialiyorum. Arkadaşlarımın “Artık iyilemın muhasebesini yapmak zorunda şemezler” dediği yaralı ve hayatını olan bir ülkenin insanıyız. Çok üzülükaybedenlerin yakınları için “çareler” yoruz. Canımız yanıyor. Ama bir yandiliyorum. Hücreler ne yapıyor bilmidan da sayıyoruz. Katliama kurban yorum ama Can’la kendimden haverdiğimiz son insanı da sayıp topber vereyim. lam rakamı belirledikten sonra, “bir Biz “uyuyan” hücrelerimizdeyiz. daha olmasın” diye uzman görüşle Odada biri mi var? ayın Bakan, Son 2 haftadır milletvekilleri ve avukat dostlar, büyük bir vefa ve dayanışma duygusuyla görüşe koştular, yanımızda durdular. Bunları sayıp toplamışsınız, tecritte olmadığımıza kanıt saymışsınız. Siz öyle söyleyince hücremi bir kez daha aradım, “odada biri var da ben mi görmüyorum acaba” diye... Yok; kimseyi bulamadım. İşin aslı şu ki, yasal hakkımız olan bu ziyaretleri saymazsak (saymazsak iyi olur, bereketi kaçar çünkü) canla başla yardıma koşan infaz koruma memurları dışında biriyle temasımız kesinkes yasak. Ne ortak havalandırma, ne kütüphane, ne işlik, ne de koridorda yüz yüze gezmemize izin veriliyor. Ama inanmıyorsanız en iyisi bu İnsan Hakları Günü’nde bizzat gelip görmenizdir, ya da meslektaşlarımızın, meslek örgütlerimizin ziyaretine izin vermeniz... Saygılarla.... S Adalet Bakanı Bozdağ, Can Dündar ve Erdem Gül’ün aynı hücrede kalmasını isteyen CHP’li Tanal, Özkan ve Sertel’e ‘Konuyla ilgileniyorum, sorunu çözeceğiz’ mesajı verdi CHP’den kampanya TECRİT SONA ERECEK ‘UMUT NÖBETİ’Nİ PINAR TÜRENÇ, NEDİM ŞENER VE BAŞAR YALTI DEVRALDI FIRAT KOZOK ‘Can ve Erdem için Cumhuriyet alıyoruz’ #CanveErdemİçinCumhuriyetAlıyoruz etiketiyle başlatılan kampanya kısa sürede sosyal medyanın gündemine yerleşti. HP, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül için bir kampanya başlattı. Cumhuriyet gazetesine destek amacıyla başlatılan kampanya kısa sürede sosyal medyada büyük ilgi gördü CHP’li milletvekilleri tarafından #CanveErdemİçinCumhuriyetAlıyoruz etiketiyle başlatılan kampanya kısa sürede sosyal medyanın gündemine yerleşti. Çok sayıda CHP’li milletvekilinin de desteklediği kampanya twitter kullanıcları tarafından paylaşılarak hızla yayıldı. Dündar ve Gül ile birlikte Cumhuriyet gazetesine destek amacı taşıyan twitter etiketi kısa sürede twitter gündeminde ilk sıralara çıktı. l ANKARA / Cumhuriyet C Özgürlüğe kadar nöbet HAZAL OCAK azetemiz Genel Yayın G Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutuklanmasının ardından destek amacıyla başlatılan Umut Nöbeti’nin 8’incisini Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Basın Konseyi Yüksek Kurul Üyesi ve Türkiye Barolar Birliği 2. Başkanı avukat Başar Yaltı ile gazeteci Nedim Şener devraldı. Türenç meslektaşlarının tutukluluğu sona erene kadar Umut Nöbeti’nin devam edeceğini söyledi. Türenç, Şener ve Yaltı, dün saat 11.00’de Silivri Cezaevi önüne gelerek nöbete başladı. Dündar ve Gül için yazdığı notu gazetecilerle paylaşan Türenç’in mesajında tutuklu meslektaşlarına seslenerek, “Sakın umudunuzu yitirmeyin. Hayal kurmaya lütfen devam edin. Varsın sizi tecrit etsinler, haklarınızla haklı olmakla ısının. Sizi dışarıda bekleyen ve haklılığınıza inanan gazeteci dostlarınız olduğunu sakın unutmayın. Bunlar da geçecek. Biz buradayız” dedi. Ardından Türenç, Şener ve Yaltı cezaevine girerek görüşme talebinde bulundu. Talep olumsuz sonuçlandı. Cezaevi müdürlerinin müsait olmadığını söyleyen Türenç, bakanlığa da 8 gün önce görüşme talebinde bulunduklarını belirterek, “Dilekçemizin makamda beklediğini söylediler” dedi. Gazeteci Nedim Şener de “Can Dündar ve Erdem Gül’ün yaptığının gazetecilik olduğunu herkesten fazla bu iddiaları ortaya atanlar biliyor. İddiaların arkasında olan iktidar dahi bu tutuklamaları savunamıyorken, artık bu zulmün son bulması gerekiyor. Ortada bir algı operasyonu var ve buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı. Dündar ve Gül’le ayrı ayrı cezaevinde görüşen Yaltı, onları çok iyi gördüğünü söyledi. İT TIR’ları haberi nedeniyle birlikte tutuklanan gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül için tecrit uygulaması bitecek. CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ile CHP İzmir Milletvekil Tuncay Özkan, önceki gün TBMM’de Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşmüşlerdi. Vekiller, uygulanan tecritin kaldırılması gerektiğini ifade etmişlerdi. CHP’li Tanal ve Özkan Bakan Bozdağ’dan iki gazetecinin aynı hücrede kalabilmesi talebinde bulunmuşlardı. Durumdan haberdar olmadığını ifade eden Bozdağ ise, konuyla ilgileneceği yanıtını vermişti. CHP’li iki vekille İzmir Milletvekili Atilla Sertel dün Bozdağ ile bir kez daha temas kurarak bir gelişme olup olmadığını sordu. Bozdağ ise vekillere “konuyla ilgileniyorum, sorunu çözeceğiz” mesajı verdi. Bozdağ, işlem için bir tarih vermedi. Bozdağ kendisini arayan CHP Grup Başkanvekili Levent Gök’le de aynı bilgiyi paylaştı. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ M CHP Genel Sekreteri Tekin: O hukuk, Berkin için nerede? C HP MYK, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı sonrasında açıklamalarda bulunan Genel Sekreter Gürsel Tekin, Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği gazetecilerin tutuksuz yargılanmaları önerisini yineledi. Berkin Elvan cinayetinin üzerinden 906, Hrant Dink cinayetinin üzerinde 2920 gün geçmesine karşın cinayetlerin aydınlatılamadığını belirten Tekin, “Can için, Erdem için, birçok insanlar için bu kadar hızlı yürüyen bu hukuk sistemi burada nerede?” diye sordu. Musul konusunda yaşanan gelişmeler hakkında hükümetin kendilerine bilgi vermemesinden yakınan Tekin, “Ancak gazetelerden haberdar olabiliyoruz. Bilginin ötesinde aslında başka ülkeye, topraklara askerlerimiz giriyorsa tezkerenin çıkarılması gerekirdi” diye konuştu. Tekin, AKP’nin yeni anayasa hazırlığı konusunda “Yani sadece bir kişinin özel durumuna göre bir anayasa mı hazırlayacağız? Zavallı Burhan Kuzu perişan oldu. Her sene bir model öneriyor” ifadelerini kullandı. l ANKARA / Cumhuriyet Gazetemize, Medya Kurumsal Şeffaflık Ödülü, yolsuzluk soruşturmalarının takip edilmesi, Charlie Hebdo ve MİT TIR’lar’ı haberleriyle kamuoyunu bilgilendirmesi ve yayın yasaklarına karşı çıkan tavrı nedeniyle verildi UMUR YEDİKARDEŞ ’e şeffaflık ödülü luslararası Şeffaflık Derneği, Cumhuriyet Gazetesi’ni “Medya Kurumsal” alanında şeffaflık ödülüne layık gördü. Gazetemiz adına ödülü alan Yayın Danışmanımız Doğan Satmış, “Bu ödülü Sayın Can Dündar ve Sayın Erdem Gül ve sayıları 30’u bulan hapisteki tüm gazeteciler adına alıyorum” dedi. Uluslararası Şeffaflık Derneği tarafından ilki gerçekleştirilen Şeffaflık Ödülleri sahiplerini buldu. Yönetim Kurulu Başkanı E. Oya Özarslan, jürinin incelemesi sonucu medya kurumsal alanındaki ödülün Cumhuriyet Gazetesi’ne ve U rilmesinin kararlaştırıldığını söyledi. Özarslan, Şeffaflık Ödülleri’nin şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele adına yapılan çabaların teşvik edilmesi için verildiğini kaydetti. Ödüller, 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü nedeniyle dün Beşiktaş Four Seasons Hotel’de gerçekleştirilen törenle sahiplerine verildi. Medya Kurumsal Şeffaflık Ödülü’nü, yolsuzluklarla ilgili soruşturmaların takip edilmesi, Charlie Hebdo ve MİT TIR’lar’ı haberleriyle kamuoyunun bilgi alma hakkına saygı duyması ve yayın yasaklarına karşı çıkan tavrı nedeniyle gazetemiz Cumhuriyet aldı. Ö ‘Ödülü Can Dündar ve Erdem Gül adına alıyorum’ uğurda yargılandılar, hapse girdiler ve hatta bugüne kadar aralarında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Uğur Mumcu’nun bulunduğu 8 arkadaşımız maalesef öldürüldüler. Bu ödülü Sayın Can Dündar ve Sayın Erdem Gül ve sayıları 30’u bulan hapisteki tüm gazeteciler adına alıyorum. Hapisteki gazetecilerle Türkiye’nin daha ‘Şeffaf’ günlerinde buluşmayı diliyorum”dedi. Gecede Medya Şeffaflık alanında ödülü, Birgün gazetesinden Hüseyin Şimşek aldı. Medya Özel Teşvik Ödülünü ise Mehmet Atakan Foça alırken, Kurumsal Şeffalık ödülünü Garanti Bankası, Kurumsal Özel Teşvik ödülünü Avon, Sivil Girişim alanında Yurttaşlık ödülünü Doğruluk Payı ve Yurttaşlık ödülünü Bülent Tarlan aldı. dülü Gazetemiz adına Yayın Danışmanımız Doğan Satmış, Yönetim Kurulu Başkanı Özarslan’ın elinden aldı. Satmış konuşmasında, “Cumhuriyet Gazetesi 91 yıldır Türkiye’nin daha şeffaf olması için aralıksız çalışıyor, her türlü yolsuzlukla çetin bir mücadele veriyor. Gazetemizde çalışan meslektaşlarımız daha şeffaf bir Türkiye için çalışıp, bu C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear