23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 7 Ekim 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 16 izim ellerde her şeye kadir ve her başlangıç ile sonuçtan sorumlu Allah’ın şu işine bakınız ki; ibadullah diktatör, tiran ve despot yetişen topraklarda, her üç türe de Türkçe karşılık vermemiştir! Halkımız, Osmanlı zamanında, zaten astığı astık kestiği kestik sultan aşırı asıp kesiyorsa, “zalim” deyip işin içinden çıkardı. Ama Cumhuriyet döneminde demokrasimsi yöntem, yani seçimle işbaşına getirdiklerinin sultanlığına ne diyeceğini bilememiş, diktatör, despot ya da tiran diye feryat etmektedir. Üstelik, bir türlü kurtulamadığı yoz, yolsuz ve “mutlak muktedir” olgusuna yakıştırdığı unvanlar arasındaki farkı da bilmemektedir! Diktatör, Latince emir vermek “dictare” kökenine uygun evrilmedi. Roma Cumhuriyeti’nde kurumsal bir unvan olan diktatör, olağanüstü koşullarda tüm yetkileri devralan yargı makamıydı. Artık iktidarı zorla ele geçirmek anlamında ve demokrasinin karşıtı olarak kullanılıyor. Özgürlüklerin gemlendiği, baskıcı yönetimler için kullanılıyor. HHH Tiran sıfatının kökeni Yunanca. Mitolojide tanrıların tanrısı Zeus’u betimlemeye yararmış ve “her şeye kadir” demekmiş. Büyük Fransız Devrimi’nden sonra doğan siyasal jargonda, iktidarı yasadışı yollardan ele geçiren ve halkı sindirip korkutmak başta, yerini korumak için her türlü hile hurdaya başvuran “zorba” anlamında kullanılır oldu. Despot ise eski Yunancada “aile reisi” demek olup Bizans Sarayı’nda kullanılan yerel yönetici unvanıydı. 17. yüzyıla kadar hep “tek otorite” olarak hareket eden ve tüm yetkileri elinde toplayan Doğulu liderleri betimlemek için kullanılırdı. 18. yüzyıldan öteye hem Doğu, hem de Batı’da mutlak otorite sahibi bazı liderler, ülkelerini ileriye taşımak için içtenlikle çaba harcadıklarından, kelimenin olumsuzluğu gevşe B ün çalar!” alan her g “Bir gün ç AUER CHOPENH S R U H T AR Kardeş değil eşitiz! ir 68’li olarak bütün protesto yürüyüşlerinde haykırdığımız “Yaşasın halkların kardeşliği!” sloganı, gördüklerimden, duyduklarımdan sonra bana yetersiz gelmeye başladı. Özellikle de kutsal kitaplarda yazan ilk cinayetin (Habil ve Kabil olayı) kardeşler arasında işlendiğini bilince. Belki de bu sloganı değiştirmemiz, “Yaşasın halkların eşitliği” dememiz gerekiyor. Çünkü kardeşlik kan olgusuyla ilgili bir şey. Kardeşler birbirini kıskanabilir, birbirlerinden ölesiye nefret edebilir, hatta iktidar için birbirlerini öldürebilirler. Oysa eşitlik, hiçbir insanın inandığı dinden, konuştuğu dilden ve cinsel tercihlerinden ötürü diğerinden üstün olmadığını söyler. Bu basit ama mutlaka herkes tarafından kabul edilmesi gereken düşünce bizi merhamete ve vicdan sahibi olmaya götürür. Eşitlik somut bir kavramdır. İnsanı terbiye eder. Tüm kutsal kitapların birinci günah saydığı “kibir” olgusunu törpüler. Basit örneklerden gidelim, bazı önyargılarımız bizi farkında olmadan kibirli yapmıştır. Şu sözü alalım: “Bir Türk dünyaya bedeldir.” Vay canına, bu nasıl bir kibir! Neden bir Türk dünyaya bedel olsun? Bu yeryüzündeki milyarlarca insanı aleni Kibir insanı bozar. küçümsemek oluyor. Görüyorsunuz önyargılarımız bizi nasıl da kuşatmış. Devam edelim: “Türk’ün kendinden başka dostu yoktur.” Cümle âlemi durup dururken kendine düşman sanmak. Bu nasıl bir şey? Bu nasıl bir paranoya? Neden bize düşman olsunlar? Şimdi daha gündelik olgulara geçelim. Mahallede bir trans birey oturuyor. Eyvah çocuklarımıza kötü örnek oluyor! Eyvah mahallemizin namusu gitti. Hadi birleşip şunu bir dövelim, mahalleden kovalım! Dur arkadaş bu ne kibir? O trans birey de bir insan ve seninle eşit. Eğer mahallenin namusu bir trans bireyle gidiyorsa ya da çocuklar hemen trans bireyi taklit ediyorlarsa ortada başka bir bozukluk var demektir. Bir oturun düşünün, tıpkı bir karınca gibi, bir arı gibi o da bu dünyaya ait bir canlı. Ve sizinle eşit. Sizi ondan daha üstün kılan hiçbir şey yok! Hayattan örneklerle gidelim, özellikle kıyılarda “Aman bu Kürtler her yeri ele geçirdiler, artık rahatlıkla sokağa bile çıkamıyoruz” sözleri her kahvede, her arkadaş toplantısında ana mevzulardan biridir. Milyonluk sitelerinizi inşa eden o Kürt sana ne yaptı arkadaşım? Evet, özellikle büyük turistlik tesislerde Kürt gençleri çalışıyor, nedeni çok basit, iki dil bildiklerinden üçüncü bir dili öğrenmeleri, sadece Türkçe bilen gençlerden daha çabuk oluyor. Ne var bunda! Bizim bu kibirli halimiz nereden geliyor? Kibir insanın kendine yaptığı en büyük kötülüktür. Çünkü kibir aklı reddeder. O zaman altınızda son model bir araba varsa uyduruk yolların o arabaya göre olmadığını unutup gaza basarsınız. Sonunda bir yere toslayacağınız kesin! Kibirli kibirli AVM’lerden alışveriş yapıp, çok gelişmiş bir ülkede yaşıyor izlenimine kapılabilirsiniz. Bu size İran’ın, Rusya’nın elektriği ve doğalgazı kestiğinde tir tir titreyeceğiniz gerçeğini unutturur. Akıllı evlerde yaşamanın bir ayrıcalık olduğuna o kadar emin olursunuz ki, yenilenmeyen lağım yollarınız tepenize çıktığında “ay aman dayanamıyorum” diyerek bayılmanız mümkün. Bu arada Türk Kürt ayırt etmeden bir ustaya başvuracağınızı da unutmayın. Kimlik sormak aklınıza bile gelmez. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın”, işte bu da bizim kibirli atasözlerimizden biri. Resmen hayat tarzımızı açık ediyor. Kapılar kırılmış, yan tarafınızdaki eve girilmiş, gencecik çocuklar öldürülmüş ne gam, hemen kapınızı kapatıp televizyondaki dizinize devam ediyorsunuz. “Bana ne, mutlaka bir terör eylemine katılmışlardır!” Sizin bu bilginiz nereden geliyor? Üst kattaki komşu da hiç durmadan klasik müzik dinliyor, yoksa o da mı?.. Bizim kibirli halimizi, kof özgüvenimizi anlatan öyle çok örnek var ki, bu köşecik ancak bu kadar yazmama izin veriyor. Siz örnekleri kendiniz çoğaltın. Ve kardeş değil, eşit olduğumuzu bir düşünün. B Diktatör, tiran, despot... tilmiş bir anlamda “Aydınlanmış Despot” diye anıldılar. Örneğin Rusya’da Çariçe Katerina, Prusya’da Kral Büyük Frederik ve Avusturya’da Arşidük Joseph, “aydınlanmış despot” sayıldılar. Ruhname Anıtı/Aşkabat HHH Bu muktedirlerin ortak şiarı, “Her şey halk için olmalı, hiçbir şey halktan olmamalı” idi. Başka bir deyişle, halka neyin yararlı olacağına kesinlikle halka danışmadan karar veriyorlardı. Doğru mu yapıyorlardı, yanlış mı tabii ki tartışılır. Ama bu liderlerin hiçbiri halkın sırtından zenginleşmedi. Tarihe, yönettikleri toplumlara çağ atlatan idealist hükümdarlar olarak geçtiler. behicak@yahoo.com.tr Ve 20. yüzyılda Saint Exupery, dünya edebiyatının başyapıtları arasına giren Küçük Prens kitabında Atatürk’ün “aydınlanmış despot” sayılıp sayılamayacağını sorguladı. SSCB sonrası bağımsız Türkmenistan’ın kurucu “Türkmenbaşı” Saparmurat Niyazov da bir Atatürk hayranıydı. Halkına, “Nutuk” gibi geçmişten geleceğe yol gösterici bir rehber bırakmayı diledi. Yazdıkça coştu, coştukça abarttı, hiç var olmamış bir Türkmenistan ve Türkmen halkı yarattı. Ruhname adını verdiği “başyapıt”, 2001’de yayımlandı. İçeriğine bakılırsa, tarihte tekerleği ve yazıyı bile Türkmenler icat etmişti! Türkmenistan’da zorunlu ders olarak okutulan kitapta, “Sakal beyinden uzar. Sakal ne kadar uzun olursa, beyin o kadar küçülür. Beyin ne kadar küçülürse, kişi o kadar bilgiden uzaklaşır” yazıyordu. HHH Türkmenbaşı Niyazov, Kuran ve İncil’e eşdeğer kıldığı Ruhname’yi üç kez okuyanın doğrudan cennete gideceğini açıkladı. Ve ülkenin her yanına, tapınılası Ruhname anıtları dikilmeye başlandı. Saparmurat Niyazov 2006’da ölünce, Türkmenistan’daki Ruhname rüzgârı da dindi. Yerine Türkmenbaşı seçilen Berdimuhammedov, 2012 yılında kutsal kitabın yeniden yazılacağını açıkladı. O gün bugündür akıbeti bilinmiyor. Gördüğünüz gibi her isteyen Atatürk olamıyor. Seçim kampanyasına Samsun’da başlayıp Kurtuluş Savaşı’na göndermeler yapan Davutoğlu ile İtalya’ya yerleşen Bilal Erdoğan’a bakılırsa... Zaten AKP iktidarı da Atatürk’ün zaferinden çok, Osmanlı’nın hezimetine hazırlanıyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Köşemen Derya Sayın da bizi terk etti etafizik şeylere inanmam. Ama perşembe sabahı olanlar beni neredeyse metafiziğe inandıracaktı. Her sabah yayınevimizin sosyal medya sayfalarından Bukowski’nin bir sözünü paylaşıyoruz. Perşembe sabahı 9.51’de Bukowski’nin “Pamuk ipliği ile bağlıyız hayata. Olasılıkların arasında talihimizle geçici olarak varız” sözünü paylaşırken çağrışım yaptı. Derya Sayın’ı düşündüm. Yayımladığımız ikinci kitabının adı “Pamuk İpliği”ydi (Ocak 1996). Derya’yı son zamanlarda pek sık görmüyordum ama haberlerini alıyordum. Sağlığının iyi olmadığını, kanserle mücadele ettiğini de duymuştum. “Nerededir? Nasıldır acaba?” diye düşünüyordum ki Facebook’ta Eyüphan Erkul’un “Haber doğruymuş Derya Sayın hayatını kaybetmiş” cümlesi ile başlayan mesajını okudum. İnsan önce inanmak istemiyor. Yalan olmalı, diyorum. Sosyal medyada böyle balon haberlerin sıkça dolaştığını da biliyoruz. Ama Eyüphan öyle haberlere iltifat etmez. Üstelik söz konusu olan yakın bir arkadaşımız. Ben, “Doğrulandı mı?” diye Eyüphan’a ısrarla sorarken sosyal medyada art arda mesajlar gelmeye devam ediyordu. Derya Sayın pamuk ipliğiyle bağlıydı hayata ve o pamuk ipliği bir kalp krizi ile koptu. “Pamuk İpliği” kitabının arkasında uzunca bir tanıtım yazısı vardır. Derya Sayın imzalı yazı; “Ben 1962 yılında Trabzon’da doğmuşum... Çünkü o yıllarda daha Giresun’da doğum ameliyatı yapılmıyormuş...” diye başlar. Karikatürle ilk karşılaşmasının sıkı bir Cumhuriyet okuru olan babasının eve arada sırada getirdiği Akbaba dergisi ile başladığını, üniversiteye girdiğinde kendini Gırgır çalışanlarıyla aynı sınıfta bulması ile Oğuz Aral’la tanıştığını, ilk karikatürünü Oğuz Aral’ın, “Olmamış bir daha”ları ile tam sekiz kez çizdiğini anlatıyor. “Ben o gece bir karikatürü layıkıyle çizmenin bir site yapmaktan daha zor olduğunu gördüm... Karikatür çizmeyi bir gecede öğrendim ve o gece sevdim” diye sürdürüyor sözlerini. Son cümlesi de şöyle: “Seka kâğıt üretimine devam ederse, Pelikan çini mürekkepleri iflas etmezse, Horoz tarama ucu şirketi üretime devam ederse, ben daha çok karikatür çizerim.” Oğuz Aral’ın yetiştirdiği karikatüristlere söylediği “gereksiz taramalardan kaçının” sözünün tam antiteziydi Derya Sayın’ın karikatürleri. Onun karikatürlerinde büyük bir işçilik, ayrıntılara verilen önem ve tabii bol tarama vardı. Nihat Genç’in dediği gibi “Tablo gibi karikatür çizerdi.” Onun ince işçiliğine pek az karikatüristte rastlarsınız. Kendine has bir çizimi vardı. Dergiye ilk bakışta onun çizdiği karikatürü hemen ayırt ederdiniz. Çizgisindeki sıcaklık hemen sizi sarar, hümanizmine kapılırdınız. Derya Sayın çok karikatür çizdi. Otuz yılı aşkın karikatüristlik yaşamından geriye dört karikatür albümü ve mizah dergilerinde, gazetelerde on binlerce karikatür kaldı. Onun kıymetini bilemediğimizi, hak ettiği değeri veremediğimizi söylemeliyim. “Yaşamın tümüne yayılmış bir zevk” saydığı işi yapmak, karikatür çizmek için çok çile çekti. Ama ne karikatür çizmekten vazgeçti, ne de işini kaybetmemek için para kazanmak için kendinden, düşüncelerinden taviz verdi. Sıkı bir muhalifti. Sessiz sakin görünen ama düşüncelerini kararlılıkla savunan “inatçı” bir yapısı vardı. Cebinde bir kuruşu olmadığını, başka bir iş bulamayacağını, büyük bir ihtimalle o günü bile aç geçireceğini bile bile hiçbir şey demeden çalıştığı dergilerden ya da gazetelerden ayrıldığını bilirim. Onurluydu. Gururluydu. Bütün güzel insanlar, iyi sanatçılar gibi erkenden bu dünyayı terk etti. Geçen cuma Cihangir Firuzağa’da her zaman oturduğu kahvenin önünden büyük bir kalabalıkla onu uğurladık. Çok özleyeceğiz. M ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr HARBİ SEMİH POROY 7 EKİM 2015 SAYI: 32872 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı T.C. BÜYÜKÇEKMECE 1. İCRA DAİRESİ’NDEN DÜZELTME İLANI 2014/4755 TLMT. Her ne kadar Müdürlüğümüzün 2014/4755 Talimat sayılı dosyasından satışı yapılacak olan İstanbul İli Büyükçekmece İlçesi 3715 Parsel Gürpınar Yeni Mahalle Çekmece Hududu Köyü 9 nolu bağımsız bölümde kaim taşınmaza ilişkin. Cumhuriyet Gazetesinin 03 Eylül 2015 günkü yayınlanan nüshasındaki ilanda taşınmaz İstanbul ili Esenyurt ilçesi olarak sehven yazıldığı, Taşınmazın doğru tapu kaydının İstanbul İli Büyükçekmece İlçesi 3715 Parsel Gürpınar Yeni Mahalle Çekmece Hududu Köyü 9 nolu bağımsız bölüm olduğu hususlarında kamuoyunun bilgisine sunulmak üzere hazırlanan düzeltme ilanıdır. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 153239) Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.33 05.19 05.42 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.59 12.59 16.10 06.43 12.44 15.55 07.05 13.07 16.19 Akşam 18.47 18.32 18.56 Yatsı 20.06 19.50 20.11 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear