13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Tarih dediğiniz kolay yazılmıyor Türkiye insanı her daim tuhaf. Oy vermediği liderin eline görev listesi tutuşturabiliyor. Demirtaş’ın da durumu bu. Bugün HDP seçmeninden çok daha fazla kişi Demirtaş’tan beklenti içinde. Barış da ondan bekleniyor, başkanlık hayallerinin tarihe gömülmesi de... Adaletin tesis edilmesi de onun görev listesinde, huzur içinde bir ülke kurmak da. >> 2. Sayfada Pazar 18 Ekim 2015 İyi ki varsın Ergin Abi... Ergin Abimiz 60 yıldır serbest gazetecilik yaptığı gibi gerek ülke gerek dünya gündemini takip ediyor. Fotomuhabirliğine hâlâ devam ediyor. En önemlisi Türkiye’nin yakın tarihine ilişkin müthiş fotoğraf ve belge arşivi ile meslektaşlarına destek oluyor. >> 3. Sayfada Selfie’de yeni moda Ölümüne selfie EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK T Tehlikeli çekimler... ehlikeli ‘selfie’ çekimi de küresel ‘trend’lerden biri haline geldi. Sözgelimi Avustralyalı genç kadın Justine’in bir deveyle çektirdiği bu komik ve tehlikeli kare, ya da bir aslanla kafa kafaya vermiş genç bir adam, ve hatta bir gökdelenin dibinde gülümseyen bir diğer insan ile daha bir çoğu, bu eğilimi ibretle belgeliyor. Her zaman, her yerde Yolculuğun mutlu sonu Maskeli bir Filistinli protestocu İsrail güvenlik güçleri ile çatışmalarda, İsrail ve Gazze Şeridi’ni ayıran çitin yakınında selfie çekiyor. (11 Ekim 2015). İsrail’in Gazze’ye yaptığı bir hava saldırısı sonucunda hamile bir kadın ile küçük çocuğu öldü ve Hamas Yahudi ülkeyi “aptal olmaması” konusunda uyardı. Filistin’deki karışıklık tam teşekküllü bir ayaklanmaya doğru gitmeye başladı. (AFP) S Sefilleşen dünyanın ergenlerinden selfie çığlığı: ‘Beğenin beni!’ Kendisi beğenmedi diye dünyayı değiştirmeye kalkışan bir neslin torunları, dünya beğenmedi diye kendisini değiştirmeye çalışıyor. uriyeli mülteciler bir filika ile Lesbos Adası’na vardıktan sonra selfie’ler çekiyorlar (14 Eylül 2015). Uluslararası Göç Örgütü, cuma günü, Akdeniz’den Avrupa’ya olan zor yolculuklarında, kayıtlı sayıları 432,761 olan mültecilerden, ortalama 309 bininin deniz yoluyla Yunanistan’a geldiğini açıkladı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ise Akdeniz’i geçenlerin yaklaşık yarısının iç savaştan kaçan Suriyeliler olduğunu açıkladı. (REUTERS) Salgın gibi... ERDAL ATABEK eni sevin!” Yeni kuşağın yalvaran çağrısı bu: “Beğenin beni... Ve söyleyin bunu bana...” “Bakın resmimi çektim, her yönden...Telefonumu yan yatırdım, havaya kaldırdım; çubuk takıp uzaklaştırdım, çirkin görünmeyeyim diye... Ağzımı fiyonk yaptım sizler için; gözümü kıstım; dekoltemi açtım.” “Defalarca bastım deklanşöre...” “İnceledim tek tek... Eledim çirkinlerini...” “Seçtim sizin için en güzellerini...” “Öpücük yollarken, ilgisizmiş gibi bakarken, küskün somurturken, sevinç çığlığı atarken...” “Peş peşe ekledim sayfama...” “Beğenin beni...” “Yorum yazın.” “ ‘Like’layın.” “Söyleyemiyorsanız, bir tık mesafede iltifat imkânınız; üşenmeyin, ‘Beğendim’i tıklayın; ‘like’layın...” “Beğenin beni...” “Çıldırtmayın!” HHH İngiltere’de yapılmış bir araştırma, 1318 yaş aralığın “B daki her iki kızdan birinin sosyal medyada boy (yüz) gösterdiğini kanıtladı. Kızlarımızın en büyük saplantısı “selfie” çekmek, yani kendilerini telefonlarının küçük ekranında görüntülemek... Araştırma, bir genç kızın, en iyi görüntüsünü yakalayabilmek için günde ortalama 12 dakika harcadığını ortaya koyuyor. Kızların yarısı, güzel çıkmadığını düşündüğü fotoğraflarını siliyor. Beğendiklerini “Facebook” denilen “kitapyüzü”ne ya da “yüzkitabı”na koyuyor. O andan itibaren, “sosyal dünya” denilen küresel seyirciden alkış bekleyişi başlıyor. Acaba beğenecekler mi? İşaretparmaklarını kımıldatıp “Like” edecekler mi? Araştırmaya göre kızların çoğu, umdukları beğeninin ancak üçte birineerişebiliyor. Tabii o hayal kırıklığıyla özgüvenini yitiriyor. Ve yeterince “beğeni” toplayamayan fotoğrafını cezalandırarak siliyor. İngiliz basını, fotoğrafı beğenilmeyen genç kızların kendilerini kötü hissederek bunalıma girdiğini yazıyor. Onların ruhsal tedavisi için “Beğeniye ihtiyacın yok” sloganlı teselli kampanyaları düzenleniyor. HHH Kendisi beğenmedi diye dünyayı değiştirmeye kalkışan bir neslin torunları, dünya beğenmedi diye kendisini değiştirmeye çalışıyor. Üzücü ama gerçek bu... Çünkü dünya, nenelerinin, dedelerinin hayal ettiği yönde değişmedi; tersine, daha da kirlendi, sefilleşti, çirkinleşti. El ele, omuz omuza bir mücadeleyle yeryüzünü güzelleştirmeye çalışanlar yenilince, bir başına kalanlar kendi güzelliğinin derdine düştü. Dünya değişse, belki de güzellik, insanın en başat özelliği olmayacaktı; herkeste kendince bir güzellik bulunacaktı; olmadı. Kozmetikçiler, “Boş ver dünyayı, kendini güzelleştir” sloganını ortaya attı. Bakım kremleri, saç jöleleri, botoks hileleri derken ifadeleri birbirine tıpatıp benzeyen porselen suretler çıktı ortaya... Herkes telefonunu yukarı kaldırıp çenesini aşağı çekerek mahcup tebessümlü, lolita buseli pozlar verdikçe, mitingdeki liderden cephedeki savaşçıya herkes “ortamda kendimi görüntüleyeyim” derdine düştükçe, kimsenin birbirinden farkı kalmadı. Kimse de doyurucu sayıda “like” alamadı. O yüzden işte şimdi, “N’olur beğenin beni” diye “like” dilenen bir neslin buhranına çare arıyor dünyamız... Saadetleri bir parmak mesafesinde... Esirgemeyin. Beğenin. Onları kurtarmak sizin elinizde... Davutoğlu’ndan özçekim... Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin Kahramanmaraş mitinginde kalabalığın isteği üzerine, alandakilerle cep telefonu ve ‘stick’ kullanmak suretiyle ‘selfie’ çekti. Tüm çektikleri evlatları için! eçen günlerde İngiliz The Telegraph gazetesinin derlediği bir haber de, ‘selfie’ konusuna ironik bir eleştiri niteliğindeydi. Haberde ebeveynlerin, evlatlarının çektirdiği ‘selfie’lere kendi ‘selfie’ yorumlarıyla verdikleri karşılıklar öne çıkarken, bunlar arasında kızının ‘seksi çorap’ giyerek çektiği ‘selfie’ ile dalga geçen (Resim 6) bir babaya, ya da oğlunun tişörtünü çalıp onunla kendi ‘selfie’sini çeken bir diğeri de (Resim 3) se G çilebiliyor. İlgili listede ayrıca, torununun arabada çektiği ‘selfie’ ile dalga geçen bir anneanne (Resim 2) veya kızları Emily Musson’ın sevgilisiyle sevgi dolu ‘selfie’ler paylaştığını gören ebeveynlerinin aynısını yaptığı kareler de bulunuyor. Büyük ilgi gören bu kareler karşısında, Emily’nin yorumu ise, ‘Ailem uyuşturucu kullanıyor galiba’ demek olmuş. Dahası, Twitter camiasında ilgili kare 700 binin üzerinde ‘beğeni’ toplamış. ‘Oldubitti yapaylığı’ Levent Çalıkoğlu (İstanbul Modern Müzesi Direktörü) elfie, dijital teknolojinin sunduğu bir yenilik. Kişinin kendini öncüleme, görünür kılma ve görünür olduğunu kanıtlama aracı. Küresel çağın ‘görüntü görünme kendini gösterme’ olgusuna öncelik vermenin teknik aktarımı. Andy Warhol, ‘Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak’ demişti. Aslında bu kehanetin gerçekleşmesini yaşıyoruz. Kişi kendi fotoğrafını çekiyor. Tek başına ya da birileriyle birlikte... Bunu gönderiyor, yayı S yor. Facebook ve benzeri sosyal medyada paylaşıyor. Küresel kültürün bir özelliği de, ‘görünme’nin ‘olma’nın yerini almasıdır. Modern kültür kişinin ne olduğuna önem veriyordu. Ve ne olması gerektiğini anlatıyordu. Kendini bilerek gösterme ve başkalarını gözetleme psikiyatri kitaplarında egzibisyonizm (teşhircilik) diye kayıtlıdır ve başkasını gözetleme voyerizm (dikizcilik) diye yer almıştır. Bunlar davranış bozukluğu olarak kabul ediliyordu. Oysa günümüzde her iki özellikte sosyal iletişim biçimi olmuştur ve yapılmaması kişi adına eksiklik sayılır. Küresel kültür artık kişinin ne olduğuna bakmıyor, nasıl göründüğüne bakıyor. Bu değişim de, bu dönemin insanlarına görüntünün her yönünü sunarak yanıt veriyor. Bu sosyal epidemidir (salgın). Bunun da bir çan eğrisi olacaktır; yani başlamıştır, yükselecektir ve sonra da eğri tekrar düşecektir. Ancak dijital kültürde ‘varoluş’ biçimi ‘selfie’nin yerine yeni bir şey koymakta gecikmeyecektir. Günümüzde yaşadığımız olayın kısaca özeti bana göre budur. Amasya Belediyesi’nin Yeşilırmak kenarına yaptırdığı ‘selfie çeken şehzade’ heykeli gençlerin ilgisini çekiyor... er an ve her yerde hazır ve nazır oluşu ile cep telefonlarındaki fotoğraf makinesi, selfie’yi hayatımızın tam içine soktu sokmasına ama kimse çektiği selfie ile sanat tarihine kalacağım demiyordur herhalde. Selfie, “bakın, oradayım!” demenin güncel hayattaki en basit karşılığı ve delili. Buna bir de bitmeyen görünürlük ve ifşa arzusunu eklediğimizde bir çekilenin bir diğerinden pek de farkı kalmıyor. Selfie, sanat yapmak için çekilmiyor hiç şüphesiz. Herhalde kimse aklına bunu getirmiyordur. Zaten bu çokluğun sanatın özgün bir parçası haline gelmesi de mümkün değil. Ancak kimin çektiği ve anlamı konusunda bir H değerlendirme belki uzun zaman sonra gerçek bir zemin bulabilir. Oysa resim sanatının en eski konularından biri olan “otoportre” her sanatçının cesaret edebildiği bir konu değildi. Sanat tarihindeki binlerce ressama ve resme karşılık çok az “otoportrenin” varolduğunu unutmayalım. Ressam için otoportre bir cesaret, güç ve geleceğe kalma arzusu taşır. Durduk yere hiçbir ressam otoportresini resimlememiştir. Ölüm karşısında varoluşunu kutsamak, hayatın anlamını sorgulamak için tuvalin içinde yaşamaya karar vermek hiç kolay bir karar olmasa gerek. Otoportre resimlerin her santimetre karesine yansıyan sahicilik ile selfie”nin “oldubitti yapaylığı” kesinlikle başka dünyalara ait. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear