25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 OCAK 2015 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ l PEÇETEDEKİ SAAT 9 l 17 Aralık’tan 40 gün sonra soruşturma dosyası Celal Kara’dan alındı. Kara: Tamam olan kısımla davayı açacaktım ‘Savcım, dosya sizden alındı’ 17 Aralık’tan 40 gün sonra soruşturma dosyası sizden alındı. Bunu bekliyor muydunuz? CELAL KARA Bunu tahmin ediyordum, ama “Kamuoyunun bu kadar üzerinde durduğu bir dosyayı savcısından alacak kadar hukuksuzluk yapamazlar” diye düşünüyordum. Başsavcı Turan Çolakkadı’nın öyle bir niyeti yoktu. Vekillerinden de sonuna kadar gidebileceğim izlenimi alıyordum. 700 sayfalık iddianamede son rötuşları yapıyordum; operasyon günü ele geçen belgeleri ekliyordum. 1 haftaya ihtiyacım vardı. Eksiklere rağmen tamam olan kısımla açacaktım davayı... Ama Başsavcı’yı değiştireceklerini duyunca, “Eyvah” dedim. Sonunda yeni gelen Başsavcı (Hadi Salihoğlu) bir iş bölümü değişikliği görüntüsü altında dosyayı bizden aldı. Nasıl aldınız haberi? KARA Pazartesi geldik. Başsavcı vekili Orhan Kapıcı odasına davet etti. Gittim, karşı koltukta Ekrem Aydıner oturuyor. Biraz endişeli vaziyette... Kapıcı, “Savcım dosyalar sizden alındı. Ama Ekrem Bey dosyaları bilmiyor. Siz yardım etseniz” dedi. “Tamam edeyim de” dedim, “ben 10 gün sonra iddianameyi teslim edecektim. Benden niye aldınız ki o zaman dosyayı?..” Gülümsedi; “Başsavcımın takdiri böyle tecelli etmiş” dedi. Nasıl tecelli ettiği belli: Önce “Soruşturmalar kapsamlı” diye dosyaları hiç bilmeyen iki savcıyı ekle, sonra baştan beri bilen iki savcıyı görevden al ve üç dosyayı birden hiç bilmeyen o savcıya ver. Bunda mantık var mı? Ve her nasılsa o savcı, hiç bilmediği o dosyaları jet hızıyla okuyup takipsizlik kararları verdi. Nereye gönderdiler sizi? KARA İnfaz Bürosu’ndaki en küçük, en berbat odaya… 29 Ocak 2014 Çarşamba’ydı o gün… Raporluydum. Adliyeye uğradım. Yine Kapıcı aradı. Kâtipler dosyanın devrini tamamlayamamışlardı. Ben de ayrılmadan, “Yazılmış bilirkişi raporlarını artık UYAP’a yükleyin” demiştim. Muhtemelen, merkezden hâlâ UYAP’a yükleme yapıldığını görmüşler, “Savcı bey hâlâ dosyayı devretmedi mi” paniğiyle beni arıyorlar. Gittiğimde el konan evraka ait kutular odamdan taşınıyordu. O akşam da sayım ve devir işlemi tamamlandı. Sonra adliye koridorundaki bir konuşmanız yansıdı basına ve ardından tayininiz çıktı. O nasıl oldu? KARA Görev yerim değiştirileli yaklaşık bir ay kadar olmuştu. Adliyede asansörlerin orada Serkan diye bir avukatla ayaküstü sohbet ediyorduk. Konuşurken genel olarak bazı hukuksuzluklardan yakındım. “Kim hukuksuzluk yaparsa bir gün hesabını verir” dedim. 2 metre ileride tanımadığım bir kadınla bir erkek vardı. 10 gün sonra, Karşı gazetesinde “Yargılanacaksınız!” diye bir manşet… “Savcı, adliye koridorlarında böyle konuşuyor” demişler. Sanki ben Başbakan ve ekibi için “Yargılanacaklar” diye beyanat vermişim gibi yazmışlar. Kulak misafiri olduğun bir konuşmayı özel demeç gibi, hem de on gün sonra yazıyorsun. Bunun basın etiği ile bağdaşır yönü var mıdır? O haberden sonra çıktı benim tayinim… Afyon’a tayin oldunuz. KARA Evet, ama hemen gitmedim. Atama kararını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdım. O arada bir ameliyat geçirdim. Haziran başı gittim. Evi taşımadım yine de… Ücretli misafirhanelerde kaldım günlük bedelini ödeyerek... 6 ay sürdü. Ocak ortası da görevden alındım. Dosya Celal Kara’dan alındıktan sonra evrak odasından taşındı. ‘Çağlayan haklı saat hediye değil bedeli rüşvetten düşülmüş’ Sarraf, Zafer Çağlayan’dan saatin bedelini aldığını bir peçeteye yazmış. Bu “delil”, onu kurtarmaya yeter mi?  KARA Gülünç gerçekten de… Dosyadaki deliller karşısında çok komik kaçıyor. Sarraf, onun için muhasebe işlemlerine bakan adamı Abdullah Happani’ye “Şu adama ne verdik, bir çıkar da gönder” diyor… O da excel tablosu yapıp gönderiyor. Karşısına da Çağlayan’ın ilk üç harfini yazıyor; “Cag” diye… Sonraki bir konuşmada ise uyarıyor: “Adam kızıyor, niye adamın ismini veriyorsun, başka bir şey bulamadın mı” diye… Aldığı rüşvetlerin miktarı, para türü, teslim tarihleri excel tablosunda yazılı… Ve bunlar teknik ve fiziki takiplerle birebir örtüşüyor. “Saat hediye değil” derken doğru söylüyor aslında; çünkü saat hediye değil; Sarraf rüşvet payından düşüyor onun bedelini… Excel tablosunda onun da karşılığı var. Bir insanın kendini kurtarmak için böyle şeyler uydurması belki taşradaki, köydeki 35 kanal izleyen Ayşe Teyze’yle Mehmet Amca’yı etkileyebilir. Ama dosyayı bilen bizler, gülüyoruz sadece… Hukuk ve siyaset müthiş kirlendi Velev ki ‘DÖNEMİN BAŞBAKANI’ Fethullahçı… Başbakan sizin dosya için “Bu, paralel yapının tezgâhıdır” dedi. Bu suçlamaya ne diyorsunuz? Siz Fetullahçı mısınız? KARA Alakası yok, tamamen bir algı operasyonu... Ben hayatım boyunca “izm”lere ve partilere takılıp kalmadım. Benim hayat felsefemde körükörüne sabit bir fikre saplanmak yoktur; doğrular ve yanlışlar vardır. Nereden çıkıyor öyleyse bu iddia? 17 ve 25 Aralık dosyaları “asrın yolsuzluğu” damgasını yemiş durumda. Bu algıyı değiştirebilmesinin tek yolu, bu iddiayı ortaya atmaktı. Fakat buna, havuz medyası dışında kimsenin inanmadığı da malum... Ama yıllardır yargı içinde cemaate yakın kadroların yaptığı onca hukuksuzluk da ortada… KARA İnsanların oraya buraya muhabbetleri, duygusal bağ ve eğilimleri, sempatileri olabilir. Bu, “paralel yapılanma” anlamına gelmez. Velev ki var; bunun görevini ifasına etki ettiğine dair ciddi bulgularındelillerin varsa ve bu suç teşkil ediyorsa, delilini ortaya koyar gereğini yaparsın. Ama bir yapıya “hukuk dışı” diyebilmen için bunu somut delillerle ortaya koyman gerekir. Hiçbir somut delil yok ortada... Sen bir sivil toplum kuruluşunu, düşünce ya da inanç grubuna “paralel devlet yapılanması” dersen, yarın bir başkası da aynı şekilde başka sivil toplum kuruluşlarına der. Bunun sonu gelmez; hukuki de değildir.  Yargıtay’a tırmanmış imamlardan söz ediliyor. Buna sivil toplum kuruluşu denilebilir mi? KARA Somut delil ortaya konmadan atılan bu iddialar, dedikodudan ibarettir. Gerçek devlet adamı ve devlet erki dedikoduyla değil, somut delille konuşur. Velev ki var; somut delil ortaya koymak zorundasınız. Öyle bile olsa, hiçbir şeyi hukuksuzluk yoluyla takip edemezsiniz.  Yalan ve manipülasyon  Fezlekede Erdoğan’dan “Dönemin Başbakan’ı” diye söz edildiği iddiasının aslı nedir? KARA O da algı operasyonu amaçlı uydurulmuş bir hikâyedir. Sanırım mayıs sonunda önce miting meydanında dile getirildi bu iddia; sonra havuz medyası gerçek gibi köpürttü. Hangi resmi imzalı belgede varsa çıkarıp göstersinler. Benim baktığım dosyada kesinlikle öyle bir ibare yok. Ama bir belgede geçiyor belli ki... Nedir o belge? KARA Taslak halindeki bir belgeden okuduklarını söylüyorlar. Bunu güya bir bilgisayarın incelemesinde, veri tabanında bulmuşlar. Oysa normalde CMK hükümlerine göre eğer bir dijital imaj incelemesi yapılacaksa ve ben sizi bilgisayarınızdaki bir belgeden dolayı suçlayacaksam, bilgisayardaki bu imajın alınması ve çözümünün yapılması gibi işlemlerin tamamının, suçlanan tarafın ya da avukatının nezaretinde gerçekleşmesi gerekiyor. Altına imza ve paraf atmadığınız bir belge yüzünden suçlanmanız mümkün mü? Başta Erdoğan, “Bakın işte bunlar aslında beni devirmeyi planlamışlar. Hakkımda ‘Dönemin Başbakanı’ diye iddianame yazmışlar” dedi. Oysa iddianame zaten henüz yazılmamıştı. Bana gelen fezlekede de öyle bir ibare yok.   Taslak fezlekede geçiyor olabilir mi? KARA “Dönemin Başbakanı” tabiri, bizim hiçbir evrakta görmediğimiz bir ibare. Yalan. Böyle bir şey asla yok. İçinde geçmiyor ama geçse bile “Olay sırasında o görevde olan kişi” anlamı çıkarılabilir. Buradan “Darbe planlamışlardı, niyetleri hükümeti devirmekti” anlamı çıkmaz. 1 savcıyla 3 tane polis kalkacak da hükümet devirecek; bunun kanıtı da bu kelime olacak. Belki avam halkı kandırabilirsiniz bununla ama başka kimse kanmaz. Siyaseten manipülasyon. Başka bir şey değil. 18 yıllık bir savcı olarak ne hissediyorsunuz, bütün bu hukuksuzluk karşısında? KARA Empati yapın, ne hissedilebilir? Olsa olsa bizim bugünkü medyaya bakarken hissettiğimizi hissediyorsunuzdur. KARA Hem kızgınlık, hem üzüntü hissediyorum. Türkiye’de her zaman kayırma, yargıya müdahale, iltimas olmuştur. Mesela İSKİ yolsuzluğunda da dosyayı ilk savcısının elinden alıp başka savcıya verdiler. Ama bu, tek bir soruşturmadaydı. Yolsuzluğun çapı da, müdahale de bugünküne kıyasla devede kulaktı. Böyle münferit örnekler vardır. Ama tersi örnekler de var. Mesela? KARA Banka hortumlamayla ilgili Murat Demirel yargılandı, tutuklandı, hüküm aldı. Süleyman Demirel bir gün ağzını açıp konuşmadı. Birilerini arayıp iltimas girişiminde bulunduğuna dair en ufak bir haber çıkmadı. Çünkü bu ülkenin onlarca yıl içerisinde oluşmuş ahlaki temelleri vardı. Hukuk, siyaset, etik alanında... Bunların hepsi yerle bir oldu geçen 1 yıl içinde... Siyaset dili müthiş kirlendi. Ben çocukluğumdan beri siyaseti izlerim, hiçbir siyasinin “lan”lı “lun”lu konuştuğunu, kamu önünde küfrettiğini bil mem. Kolay kolay yargıdaki bir olayla ilgili de konuşulmazdı. Bir yıl değil, çok önce başladı aslında kirlenme… Savcılar nasıl bu kadar kolay teslim oldu? KARA Bireysel endişeler ağır bastı. “Ya beni de sürerlerse”, “Aman bana dokunmasınlar” diye düşünüp korktu savcılar... Herkes mesleğinin gereğini yapsa, bu kadar hukuksuzluk olmazdı zaten... Ahlaken çöktük Kamuoyundan beklediğiniz desteği gördünüz mü? KARA Hayır. Kamuoyu çok duyarsız. Korku hâkim, ama asıl önemlisi, çok vurdumduymaz bir topluma dönüştük. “Çalıyor ama çalışıyor”, “Çalıyorsa benim paramı çalıyor” gibi gerekçeleri hayal bile edemezdim. Toplumun 2001 krizindeki yolsuzluk iddialarına verdiği tepkiyle bugünkü arasında 180 derecelik bir dönüş var. Son yıllarda maddi olarak zenginleşmiş olabiliriz ama ahlaki olarak dipteyiz. Toplumsal ve bireysel olarak, ahlaken çökmüş durumdayız. Bu kadar ağır suçlamalara muhatap olan insanların elini kolunu sallayarak, hatta çok mutebermiş gibi gezmesi, ortalama ahlaki düzeye, ortalama vicdana sahip hiç kimsenin kabul edebileceği bir durum değil. ‘Yargılanacaklar’ manşetinin perde arkası Hukuka inanmıyorum Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz? KARA Hukuk mücadelesi yapacağım.   Hukuka hâlâ inanıyor musunuz? KARA Türkiye’de inanmıyorum. Eskiden arada bir, “Bu adam doğru karar vermiş” diyebileceğin birisine denk gelebilirdin. Şu anda bizim davalarımızın denk gelebileceği her yerdeki kilit noktalara, sanki ayarlanmış kişiler atanmış durumda... Suç duyurusu yapıyorsunuz; takipsizlik. İtiraz ediyorsunuz; ret… 100’e yakın suç duyurum var.  Açılan, toplam 9 davadır.   Nasıl hukuk mücadelesi vereceksiniz bu ortamda? KARA Türkiye’deki yasal prosedürü tamamlayacağım. Sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gideceğim. l BUNDAN SONRA Bir dilekçeyle açılır bu dava Üniversiteye hazırlanan kızınız hukukçu olmak istiyormuş. Siz ister misiniz hukukçu olmasını?   KARA İsterim. Çünkü o mezun oluncaya kadar koşulların değişeceğini ümit ediyorum. Böyle gitmez, gidemez diyorum. Gitmemeli.   Gerçekten bir gün bu insanların yargılanacağına inanıyor musunuz? KARA Kesinlikle… Bir dilekçeyle açılır bu dava… Kim ne hukuksuzluk yaptıysa, yargılanmalı... Sadece bu insanlar değil, her kimse... Mesela “Gayri kanuni dinleme yaptılar” denilen polisler suç işlemişse onlar da yargılansın; ama yolsuzluk yaptıysan sen de yargılan. Birileri saldırırsa ne olacak? Güvenlik endişeniz var mı? Arjantin’de Başbakan aleyhine dosya hazırlayan savcı saldırıya uğradı geçen hafta… KARA Endişe demeyeyim ama öyle bir ihtimali öngörüyorum. Devlet yönetme adabında bir hukukçunun miting meydanında hedef gösterilmesi diye bir şey var mıdır? Bunu devlet ciddiyetinin neresine sığdırıyorsunuz? Eski AKP’li milletvekili Fevzi İşbaşaran’ı bir tweet yüzünden adam toplayıp tartakladılar. Siyasilerin bu kadar günah keçisine döndürdüğü bize de birileri durumdan vazife çıkarıp saldırırsa ne olacak? l HEDEF GÖSTERME l TAPELERİN SİLİNMESİ ‘Sen benim delilimi yok ediyorsun, mümkün değil’ Şimdi tapelerin silinmesi gündemde… KARA Tamamen gayri hukukidir. Koray Aydın örneği var: Biliyorsunuz, Koray Aydın, partisinin iktidar ortağı olduğu dönemde değil, partisi iktidardan düştükten sonra yollandı Yüce Divan’a… Bu tapeler, iktidar olduğu dönem imha edilseydi, sonradan ne gönderilecekti Yüce Divan’a? Meclis Komisyonu kararı da, genel kurul kararı da siyasi kararlardır. Kesinleşmiş mahkeme kararı hükmü değildir. Bugün sen siyasi çoğunluğunu kullanarak Yüce Divan’a sevk edilmemesine karar veriyorsun. İleride, “Biz bunları Yüce Divan’a sevk edelim” kararı çıkarsa ne olur? Silinmiş tapeler gerekmeyecek mi? Onları yayınlamaktan yargılanan gazetecilere de gerekecek. KARA Benim için de aynı… Benim hakkında da disiplin soruşturması var; belki ileride ceza kovuşturması yapılacak. “Darbe planladılar” diyorsun. İlerde benim, polislerin savunmamıza dayanak olacak tapeler bunlar... Mahkemede bana lazım olacak. Sen benim dayanağım olacak delili yok ediyorsun. Sonra o imhayı sen yapamazsın ki... Bir sureti sendeyse bir sureti de savcılıkta... Buradakini de savcı imha edemez. Yarın bir gün soruşturmanın yeniden açılmasını gerektiren ek bir delil çıkarsa ne olacak? Aldırırsın adli emanete, orada durur. Yani imha, yasal olarak mümkün değil; mantıksal olarak da son derece mantıksız. l SİYASETE GİRER Mİ? CHP ve MHP’ye takdir Siyasete girmeyi düşünüyor müsünüz? KARA Yok hiç düşünmedim siyaseti... İlerideki şartlar neyi gösterir, onu bilemem; bugünkü ortamda siyasete girmemin çok esprisi yok gibi… Ama bir hakkı da teslim etmek isterim: Bazı milletvekillerimiz bu süreçte, çok iyi bir sınav verdi: Hem bireysel olarak Kılıçdaroğlu, hem de komisyondaki bazı vekiller, evrensel hukuk ilkelerine sahip çıkma, hukuksuzluğa karşı durma adına çok ciddi bir çaba sergiledi. CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Ali Özgündüz, Erdal Aksünger, Rıza Türmen, Haluk Koç, MHP milletvekili Oktay Vural, Özcan Yeniçeri ve birçok hukukçu vekil, çok çok iyi sınav verdiler bana göre… Çok ciddi katkıları oldu. Siyasi tercihimde etkisi olur mu; bilemiyorum. İlkeler ve değerler üzerinden, dürüst siyaset yapılabileceğine dair ümidim yeşerirse, o gün siyaseti düşünebilirim belki... YARIN: ELEŞTİRİLERE YANITLAR C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear