28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2015 CUMA 4 HABERLER Sayıştay, Gökçek yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi’nin 5.4 milyon liralık borcunu ödemediğine dikkat çekti Tayyip’in Yumuşak Karnı: IŞİD 2014 ün, uluslararası alanda ve özellikle de içinde bulunduğumuz bölgede en can alıcı konularından biri de IŞİD’di. Kökleri daha derinlere giden IŞİD’in bir fenomen olarak herkesin dikkatini çekmesi 2014’te oldu, bütün 2015 süresince de sorunlar yumağı olmayı sürdürecek. Burada, IŞİD’in ortaya çıkış nedenleri ve yapısı üzerinde durmayıp, bir noktayı belirtmekle yetinmek isterim: IŞİD’i El Kaide’den, El Nusra’dan ayırarak, radikal İslamın öbür firmalarından soyutlayarak ele almak nasıl yanlış olursa, zuhurunda, ABD’nin parmağını görmemek de aynı derecede yanlıştır. Ama, öbür radikal İslamcı kuruluşlar gibi, IŞİD’i doğuran doğrudan ve dolaylı etkenlerin arkasındaki ABD patronajındaki Batı, artık bu kuruluşu yalnız defterden silmekle kalmamış, onu bir numaralı düşman ilan etmiştir. IŞİD’e can verenler şimdi onu ortadan kaldırmak için neler yapmak gerektiğine kafa yoruyor, ona para, silah ve diğer şekillerde destek verenleri araştırıyor. Bu araştırmalarda da, konu dönüp dolaşıp Tayyibizme dayanıyor. Nitekim, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin El Kaide Yaptırımlar Komitesi’ne destek sağlayan Destek ve Yaptırımlar Komitesi’nin kararı uyarınca hazırlanan ve Aralık 2014 içinde açıklanan raporda, IŞİD’e Türkiye’den de silah sağlandığı ileri sürülüyordu. HHH Yetkililerin henüz yaptırım niteliği olmadığını söyledikleri ve içeriğini Dışişleri’nin hemen tekzip ettiği raporla ilgili olarak, CHP İzmir Milletvekili Rıza Türmen şunları söylüyor: Ortaya çıkan tablo AKP ile IŞİD’in ideolojik yakınlığının sonucudur. Bu yakınlığın belirtileri son zamanlarda çok kişinin dikkatini çekiyor. Nitekim KA.DER’in eski Başkanı ve Eşitlik İzleme Komitesi Grubu kurucularından Av. Hülya Gülbahar, Ayşe Arman ile yaptığı ve 3031 Aralık 2014’te Hürriyet’te yayımlanan söyleşinin bir yerinde AKP’nin söylemlerinin IŞİD’inkilerden farkı olmadığını belirttikten sonra sonra şunları söylüyordu: IŞİD’in yaptıklarının “soft versiyonları” söylem olarak bu topluma enjekte edildi. 2014 yılı, salt kadına bakış bakımından değil, birçok bakımdan rakidal İslam ile ılımlı İslam arasında bir fark olmadığının kafalara dank etmeye başladığı bir yıldı, 2015’te bu gerçeğin daha belirginleşmesi kimseyi şaşırtmamalı. Radikal El Kaide, El Nusra ve IŞİD gibi kuruluşların olduğu kadar, “ılımlı İslam”cı Tayyip Erdoğan’ın da arkasındaki güç olan ABD de sonunda bu gerçeği kavramış bulunmaktadır. Bu arada Tayyibizmin, IŞİD ile söylem birliğinin, eylem birliğine dönüşüp dönüşemeyeceği konusundaki kuşkular da hızla artmaktadır. HHH Tayyip Erdoğan’ın iç ve dış politikalarındaki yönelişler bu kuşkuları giderici yönde değildir. Söylemlerindeki ton için de aynı şey söylenebilir. 2015 yılında Tayyip Bey bu yolda yürümeye ve “soft ala IŞİD” bir toplumun mühendisliğini yapmaya devam edecektir. Bu yolun Tayyip Bey’i nerelere sürükleyebileceğini görmek ise çok güç değil. IŞİD ile ilişkilerin yarın yaptırım gücü olan, bağlayıcı raporlarda, Erdoğan Türkiyesi’ni “teröre destek veren ülkeler” kategorisine sokulması da şaşırtıcı olmayacaktır. Tayyibizmin, buna karşı tepkisi, toplumun milliyetçi duygularını galeyana getirip, geniş kitleleri mobilize ederken, “ala IŞİD” modeli güçlendirmek olacaktır. Bozulan dengeler Türkiyesi’nde bu ne kadar mümkün olabilecektir? Kılıçla gelenin kılıçla gitmesini yadırgamayanlar, dış manipülasyon ile gelip onunla palazlanıp aynı yoldan zayıflayıp gitmesini ne kadar yadırgayacaklardır? Evet, 2015’te Tayyip’in yumuşak karnı IŞİD olacaktır. AOÇ’ye de borç takmış MUSTAFA ÇAKIR ANKARA Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili tartışmalar devam ederken AKP’li Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin de Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) Müdürlüğü’ne 5 milyon 436 bin lira kira borcu olduğu ortaya çıktı. Alacağın “dikkatle takip ve tahsil edilmesi” gerektiğini belirten Sayıştay, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “bağış mektubu”na da dikkat çekti. Sayıştay, imar planlarının bu mektuba, AOÇ Kuruluş Yasası’na uygun olması için gerekli dikkat ve özenin gösterilmesini istedi. Sayıştay’ın “AOÇ Müdürlüğü 2013 Yılı Denetim Raporu”nda dikkat çeken tespitler yer aldı. AOÇ’nin 1. derece doğal ve tarihi sit alanı ilan edildiğine dikkat çekilen raporda, “Ancak tüm bu çabalara rağmen, ulu önder Atatürk’ün ülkenin çeşitli bölgelerinde 150 bin dekar arazi üzerinde tesis ederek, 1937 yılında yazmış olduğu bağış mektubu ile millete mal ettiği 5 çiftliğin en büyüğünü teşkil eden AOÇ bağışlandığı tarihlerde 55 bin 539 dekar iken, çeşitli tarihlerde yapılan bağış, satış ve işgaller sonucu giderek küçülmüş ve 2013 yıl sonu itibarıyla yaklaşık 33 bin dekara kadar gerilemiştir” denildi. Mektup ile Atatürk’ün bağıştan beklentilerini ve çiftlik arazilerinin hangi amaçlarla kullanılması gerektiğini açıkladığına işaret edilen raporda, “Araziyi ıslah ve tanzim etmek, muhitlerini güzelleştirmek, halka gezecek, eğlenecek ve dinlenecek sıhhi yerler temin eylemek…” amaçlar arasında sayılmıştır” vurgusu yapıldı. Raporda AOÇ’nin kendisine verilen faaliyetleri yürütürken gereken finansmanı, mal ve hizmet satışları yanında gayrimenkullerin kiraya verilmesiyle sağlanan kira gelirlerinden karşıladığı, ancak bu durumun kiracılarla yaşanan önemli sorunları da beraberinde getirdiği ifade edildi. Raporda AOÇ Müdürlüğü’nün sorunlarının başında kiracıların kiraladığı açık ve kapalı alanları sürekli genişletme eğilimleri ve müdürlük aleyhine haksız kazanç sağlama girişimleri geldiğine dikkat çekildi. Raporda, AOÇ arazileri 1. derece doğal ve tarihi sit alanı ilan edildiği için, bu alanlarda önceden süregelen çalışmaların dışında yeni bir faaliyetin yapılmasının da mümkün olmadığı vurgulandı. Raporda AOÇ’nin alacaklarına da dikkat çekildi. Hazineye en borçlu belediyeler sıralamasında ikinci sırada yer alan Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin AOÇ’ye de borcu olduğu ortaya çıktı. Rapora göre AOÇ’nin resmi dairelerden 15 bin 874 lira, kanuni takipteki alacaklardan 5 milyon 480 bin 187 lira, gerçek ve tüzelkişilerden 38 bin 193 lira alacağı bulunuyor. AOÇ’nin kanuni takipteki alacaklarının 43 bin 599 lirasını eski hobi bahçesi kiracılarından olan aidat alacakları oluşturuyor. Kanuni takipteki geri kalan 5 milyon 436 bin 588 lira ise Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden olan kira alacağı. Rapora göre, belediye, AŞTİ’nin üzerinde yer aldığı AOÇ arazisinin kirasını ödemedi. Belediye kira bedelini yargıya taşıdı. Ancak Yargıtay’dan döndü. 2013 yılında borcuna mahsuben, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden, 1 milyon TL tahsilat gerçekleştirildiğine işaret edilen raporda, “2013 yıl sonu itibarıyla, 5 milyon 436 bin 588 TL tutarında alacak mevcut olup, söz konusu alacağın dikkatle takip ve tahsil edilmesi gerekmektedir. Kira bedeli dava konusu olmuş olan AŞTİ kompleksi arazisi ile ilgili olarak; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden olan kira alacağının takip edilmesi ve tahsilinin gerçekleştirilmesi önerilir” denildi. Gökçek’ten kazalarla ilgili şaşırtan iddia Buz lobisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, başkent yollarında yaşanan buzlanmalara ilişkin, “Başkentte kimliği belirsiz kişilerin refüjlerdeki çim sulama musluklarını açarak, yollarda buzlanma yaşanmasına neden olduklarını tespit ettik. Polis bu kişileri arıyor” dedi. Bir televizyon kanalındaki programda “22 Aralık sabahı Ankara’da oluşan gizli buzlanma nedeniyle meydana gelen 100’ün üzerinde kazada belediyenin ihmali söz konusu mu?” şeklindeki soru üzerine Gökçek, Büyükşehir Belediyesi sorumluluğunda 130 bulvar olduğunu kaydetti. ‘Takip ve tahsil edin’ ‘Yeni bir faliyet yapılamaz’ Ankara’daki tüm yolların sayılması durumunda 22 bin kilometre yol bulunduğunu söyleyen Gökçek, bunun tamamının tuzlanmasının söz konusu olamayacağını belirtti. “Ama ana arterlerde sürekli tuzlama yapıyoruz” diyen Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, ilginç bir iddia ortaya atarak şunları kaydetti: “22 Aralık’ta tuzlama araçları nöbetteydi. O gün enteresan bir olay oldu. Refüjlerde birçok su vanasının musluklarının açıldığını arkadaşlarımız tespit ettiler. Kış vakti özel muslukları açmışlar ve oradan sızan su da yolda buzlanmaya neden olmuş. Birisini yakaladılar, ancak isabetli çıkmadı. Şimdi polis ısrarla bunu yapanları arıyor.” ‘Kış vakti muslukları açmışlar’ Sivas davasında skandal ‘hata’ Üç farklı yanıt için suç duyurusu Dilan Dursun, Gezi Parkı eylemlerinde öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenaze töreninde gaz bombasıyla başından vurulmuştu. Ankara Emniyeti’nden, Dursun’un vurulduğu bölge üzerinde görev almış zırhlı araçlarda görev alanların isimleri istendi. Ancak, savcılığın üç ayrı yazısına, üç farklı yanıt verildi. Çelişkili bilgiler veren Emniyet hakkında suç duyurusunda bulunacağını belirten Dursun’un avukatı Tonguç Cankurt, “Her cevabın çelişkili olması açıklanması gereken bir durumdur. Bir yılda görevlendirme listeleri nasıl değişmiştir veya 2013 yılının Temmuz ayında bildirilmeyen isim ve araçların şimdi bildirilmesinin sebebi nedir” diye sordu. ALİCAN ULUDAĞ ANKARA “Sivas Katliamı” davasının kırmızı bültenle aranan firari sanığı Eren Ceylan’ın 2007 yılında Almanya’dan Türkiye’ye iade edilmeme gerekçesi konusunda İçişleri Bakanlığı’nın yıllardır mahkemeyi yanılttığı ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın Almanya’nın Ceylan’ı “adil yargılanmaya aykırılık” nedeniyle iade etmediği şeklindeki bilgiyi veritabanına hatalı olarak girdiğini bildirdi. Bakanlık, Ceylan’ın iade edilmesi talebinin reddedilmesinin asıl gerekçesinin sanığın Almanya’daki adresinin tespit edilmemesi olduğunu da açıkladı. Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te 35 kişinin yanarak hayatını kaybettiği Madımak katliamına ilişkin görülen son davada firari sanıklar Murat Sonkur, Murat Karataş ve Eren Ceylan kırmızı bültenle aranmalarına karşın yıllardır bulunamıyordu. Dava özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken Eren Ceylan’ın 2007’de Almanya’da olduğu tespit edilmişti. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı aracılığıyla Ceylan Almanya’dan istenmişti. Ancak Almanya, “adil yargılanmaya aykırılık” nedeniyle iade talebini reddetmişti. Davanın avukatlarından Şenal Sarıhan, ısrarla Almanya’nın iade talebini neden reddettiğini, yani 35 kişinin katledildiği bir olayda adil yargılanmaya aykırı olan konuyu öğrenmek istedi. Bu amaçla Almanya’nın ret yanıtının orijinalinin Adalet Bakanlığı’ndan istenmesini talep etti. Mahkeme de talebi kabul etti. Adalet Bakanlığı, sonunda bu isteğe yanıt verdi. Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Başaran, davanın görüldüğü Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iki sayfalık bir yazı gönderdi. Yazıda, konu hakkında Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan yazı ekinde Almanya’nın Türkiye’ye verdiği nota günyüzüne çıktı. Yazıda, Dışişleri yazısı ekinde Almanya Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın 17 Eylül 2009’da verdiği nota ile “Adı geçenin Almanya’da ikametinin tespit edilememesi nedeniyle iadesinin mümkün olmadığının” bildirildiği ve notanın devamında “Bunun dışında Eren Ceylan’ın iadesi, ancak hakkında alınan karara bir askeri hâkimin müdahil olmaması halinde mümkün olur” şeklinde bir ifadeye yer verildiği kaydedildi. Almanya, firari sanık Eren Ceylan’ın adresinin tespit edilememesi nedeniyle iadesinin mümkün olmadığını bildirmiş, ancak İçişleri Bakanlığı veritabanına ‘adil yargılanmaya aykırılık nedeniyle iade talebi reddedildi’ diye girmiş İçişleri’nde farklı gerekçe Adalet Bakanlığı, Dışişleri kayıtlarındaki bilgi ile Sivas Davası firarisi Ceylan hakkında tanzim edilen dosya kapsamının uyuşmaması nedeniyle konuyu bir de İçişleri Bakanlığı’ndan sordu. İçişleri kayıtlarında da Ceylan’ın kırmızı bülten ile uluslararası düzeyde arandığı, 2007’de iadesinin Almanya’dan talep edildiği, “adil yargılamaya aykırılık gerekçesi ile iadesinin reddedildiği” ve Dışişleri kayıtlarında olduğu gibi Almanya’nın Türkiye’ye verdiği notadaki bilgiler aynen yer aldı. Adalet Bakanlığı kararı düzeltti Adalet Bakanlığı, mahkemeye gönderdiği yazıda, İçişleri kayıtlarındaki “adil yargılamaya aykırılık” gerekçesinin Almanya’nın Türkiye’ye verdiği notada yer alan “Eren Ceylan’ın iadesi, ancak hakkında alınan karara bir askeri hâkimin müdahil olmaması halinde mümkün olur” açıklamasına dayanılarak veritabanına hatalı olarak yapılmış bir girişten kaynaklanmış olabileceğini belirterek, “Bahse konu verinin adı geçen hakkında ‘Almanya’da ikametinin tespit edilememesi nedeniyle iadesinin mümkün olmadığı’ ifadesi ile tashih edildiği (düzeltildiği) belirtilmiştir” dedi. Bakanlığın bu yazısına göre, 17 Eylül 2009’da Türkiye’deki sivil mahkemelerde askeri hâkimin bulunmuyor olması nedeniyle Almanya’nın neden böyle bir nota verdiği ise anlaşılamadı. Dilan Dursun’u yaralayan polisler savcılıktan gizleniyor 1.5 yıldır ‘bulamadılar’ Haber Merkezi Ankara’daki Gezi Parkı eylemlerinde öldürülen Ethem Sarısülük’ün cenaze töreninde, gaz bombasıyla başından vurulan Dilan Dursun’un yaralanmasına neden olan polis memurlarının kimliği savcılıktan gizleniyor. Emniyet, savcılığa gönderdiği üç ayrı yanıtta farklı isimler bildirdi. Dursun’un avukatı Tonguç Cankurt, suç duyurusunda bulunacak. Ankara’da 16 Haziran 2013’te yapılmak istenen cenaze törenine polis müdahale etmiş, Dilan Dursun adlı genç kadın “shortland” adı verilen polis aracından atılan gaz bombasıyla başından vurulmuştu. Radikal’den İsmail Saymaz’ın haberine göre, Ankara Cumhuriyet Savcılığı 15 aydır Dursun’u yaralayan polislerin peşinde. Dursun’un vurulduğu Kurtuluş Parkı’yla Kıbrıs Caddesi Kavşağı üzerinde görev almış zırhlı araçlardaki polislerin isim listesini isteyen savcılığa ilk yanıt Güvenlik Şube Müdürü Mehmet Harman’dan geldi. 8 Temmuz 2013 tarihli yazıda, olay günü “shortland” adı verilen beş zırhlı araç ile dört TOMA’nın görev yaptığı, bu araçlarda 18 polis memurunun bulunduğu bildirildi. İkinci yanıt ise Çevik Kuvvet Şube Müdürü Fatih Umutlu’ya ait. Şube envanterinde bir adet shortland aracın bulunduğu belirtilen yazı, 21 Kasım 2013 tarihli. Araçlarda sabit gazcıların görevlendirilmediği ve anlık görevlendirme yapıldığı belirtilerek “Görev yoğunluğu nedeniyle takviye gelen unsurların kaydı tutulmamıştır” denildi. Bu arada, Mobese kameralarını inceleyen Jandarma Kriminal, Dursun’a, shortland’ın üzerinde bulunan beyaz kasklı bir polis tarafından atış yapıldığını saptadı. Bunun üzerine bu polis memurunun kim olduğu Emniyet’e soruldu. Güvenlik Şube Müdürü Adem Arslanoğlu, 10 Ekim 2014’te verdiği yanıtta, “Görüntülerde bulunan shortland aracının hangi birime ait olduğunun tespit edilemediği” ifade edildi. Fakat o gün bölgede görev yapan sekiz shortland’ın ve bu araçla görev yapan sekiz personelin isimleri bildirildi. Dört araçtaki gaz personelinin ise “anlık görevlendirildiği” için bilinmediği vurgulandı. Emniyet’ten gelen ilk ve son yazıda, belirtilen araçların ve personelin sayısı değişirken, listelenen personel isimleri ise farklı oldu. Konuk yaşamını yitirdi İstanbul Haber Servisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ikinci, Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilk başbakanı Osman Nejat Konuk önceki gece Ataköy’deki evinde solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti. 86 yaşındaki Konuk’un cenazesinin KKTC’ye götürüleceği, cenaze töreniyle ilgili programın ise henüz belli olmadığı öğrenildi. 1928 yılında Lefkoşa’da doğan Osman Nejat Konuk, 1976’da Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilk başbakanı olarak görevlendirildi. 1978’de Başbakanlık’tan ve Ulusal Birlik Partisi’nden istifa eden Konuk, 1979’da kurulan Demokratik Halk Partisi’nin genel başkanı oldu. Konuk, 1981 seçimlerinde Demokratik Halk Partisi Lefkoşa milletvekili oldu ve 1982’de Kıbrıs Türk Federe Devleti Meclis Başkanı seçildi. 1983’te oluşturulan Kurucu Meclis’te de üyelik yapan Konuk, 19831985 yılları arasında ikinci kez başbakanlık görevinde bulundu. Cömert davasında AYM’ye başvuru AKIN BODUR İSKENDERUN Gezi Direnişi sırasında Antakya’da polis tarafından gaz bombası kapsülüyle başından vurularak öldürülen 22 yaşındaki Adbullah Cömert’in öldürülmesiyle ilgili davada polis memuru Ahmet Kuş’un yargılanması sürerken, emri veren polis amirleri ve araçta bulunan diğer polisler hakkında soruşturma izni verilmemesi üzerine Cömert ailesinin avukatı Hatice Can, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. Avukat Hatice Can, Cömert’in gaz bombası kapsülüyle vurulduğu beyaz şortland aracın şoförü Bayram Ali Şahince ve operatör olarak görev yapan Hacı Yusuf Avcı’nın aracı durdurup aracının yönünü Yıldız Sokak’a çevirerek araçta gazcı olarak görev yapan Ahmet Kuş’un, ölüme neden olan atışını kolaylaştırdığını vurgulayarak, “aynı kasıt altında davranmış oldukları halde” Şahince ve Avcı hakkında kamu davası açılmadığını belirtti. Can, araçta bununan Şahince ve Avcı ile emri veren polis amirleri hakkında kamu davası açılmayarak adil yargılamanın ihlal edildiğini bildirerek kamu davası açılmasını istedi. Almanya ‘bizde yok’ demiş Adalet Bakanlığı, Eren Ceylan hakkında yapılan iade talebinin Almanya adli makamlarına iletilmeksizin ve herhangi bir mahkeme kararı alınmaksızın Almanya merkezi makamı tarafından bu ülkede bulunduğunun teyit edilememesi gerekçesiyle reddedildiğini bildirdi. Bakanlık, bu nedenle ret yanıtının orijinalini gönderemediklerini savundu. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear