25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 OCAK 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Özgür basın için Cumhuriyet dağıttılar İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet’in Charlie Hebdo’yla dayanışmasının ardından gazetemize yönelik saldırı ve tehdide karşı dün aralarında mimar Mücella Yapıcı, avukat Can Atalay ve Halkın Türkiye Komünist Partisi (HTKP) üyelerinin de bulunduğu bir grup Taksim’de yurttaşlara Cumhuriyet gazetesi dağıttı. Mis Sokak’ta toplanan grup ellerindeki gazetelerle Taksim’e çıkarak “Amasız, fakatsız fikir özgürlüğü için Cumhuriyet okuyun”, “Karanlığa, gericiliğe karşı çocukların korkusuzca yaşayacağı günler için Cumhuriyet okutun”, “Özgür basın için Cumhuriyet alın” şeklinde sloganlarla gazeteyi dağıttı. Yapılan açıklamada, “Bugün Fransa’da yürüyüp burada provokasyon diyenlere karşı Cumhuriyet gazetesi için burada bulunuyoruz. Ne zaman bir gazeteye baskı uygulansa, fikir hürriyetinin karşısına engel çıkarılsa, dayanışma şiddetle bastırılmaya çalışılsa bizler barış ve dayanışma içinde olacağız. Bugün korkmadığımız için, ifade ve basın özgürlüğü için Cumhuriyet gazetesi dağıtımı yaptık” denildi. ‘Suç Uydurma’ Suçu... Adalet ve Kalkınma Partisi’nin sürekli iktidarda kalma tutkusunun ortaya dökülen tapeler ve belgeler nedeniyle iktidarda kalma zorunluğuna dönüşmesinin sonuçlarını yaşamaya başladık. Seçmenleri, insanlıklarını ya da tercihlerini yok sayarak oy pusulası gibi görmenin ve devletin önüne AKP’yi geçirmenin yarattığı tehlikeler birbirini izliyor. İlhan Ağabey “Tehlikenin Farkında mısınız?” uyarısının ardından yaşananları irdelerken, haklı çıkmamıza karşın mutsuzluğunu vurgulardı. Ardılları olarak bizler de aynı süreci yaşıyoruz. HHH Süreç, Almanya’ya 80 kişilik bir ekiple gitmekte olan Başbakan Davutoğlu’nun, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’ın çağrısı üzerine Paris’e uğraması ile başladı ve önde devlet temsilcilerinin yer aldığı yürüyüşün ülkemizde ekranlara yansımasıyla tavan yaptı. Telefoncubaşı kullanan büyüklerin henüz bilgisi yoktu ama ekrandan fark edilen ekipteki kişilerin telefonlarına ileti yağmaya başladı. Sunturlu sıfatların da yer aldığı iletilerin en yalını “Peygamber Efendimize hakaret eden bir dergi için düzenlenen yürüyüşte ne işin var?..” olanıydı. Dizler titredi, etekler tutuştu. Çünkü çantada keklik sayılan oylar tehlikeye girmişti, Ortalığı yatıştırmaya Netanyahu gerekçesi yeterli olmayacağı için, hedefe Cumhuriyet’in konulması gerekti. AKP’nin olağanlaşan çifte standart uygulama geleneği de devreye sokuldu. Başbakan Davutoğlu, Cizre de yaşanan gerginlik için “itidal” çağrısı yaptığı konuşmasında, Cumhuriyet için tam tersini söyledi ve saldırı çağrısı yaptı. Oysa kendi partisinin bakanları, milletvekilleri ve yandaşları Hazreti Muhammet’e hakaretin daniskasını sergilemişlerdi. Hazreti Muhammet’e hakareti aklından bile geçirmeyen ama düşünceyi ifade özgürlüğünü korumayı ödev bilen Cumhuriyet’in yaklaşımını tersine çevirmeye niyetlendiler. Bunu gerçekleştirmek için de suç uydurma furyasına giriştiler. HHH Adalet ve Kalkınma Partisi, anayasanın kendi değiştirdikleri de dahil neredeyse tümünü yok sayma yolunda. 2004’ten başlayarak yenilediği yasaları da aynı yaklaşımla ya yok sayıyor, ya değiştiriyor, ya da kimi maddelerini görmezden geliyor. Kimi davalarda ortaklaşa kurulan kumpasın sorumluluğunun da ortak olması gerektiğinden, bundan kurtulmak için elinden geleni ardına koymuyor. Hedef şaşırtıyor. Soruşturmalar yürütülüyor ama kimsenin aklına, Türk Ceza Yasası’nın bir köşede unutulmuş maddesi gelmiyor, Maddenin başlığı “Suç uydurma”, metni de şöyle: “Madde 271 İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil veya emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir... HHH Laik Cumhuriyet’i, tam bağımsızlığı, ifade özgürlüğünü korumak Cumhuriyet’in genlerinde var. Değil Peygamber’e, kişilere bile hakareti de yayın ilkelerimiz engelliyor. Suç uyduranlar ise ülkede kol geziyor. Gazetemize yönelik tehditlere karşı farklı kesimlerden destek sürüyor İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet’in Charlie Hebdo’yla dayanışmasının ardından gazetemize yönelik tehditlere karşı destek mesajları sürüyor. Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Dursun Atılgan mesajında, “Basın özgürlüğüne tahammül edemeyen bir iktidarın devlet yönetmesi, ülkemiz ve ulusumuz açısından çok büyük bir talihsizliktir; bu duruma katlanmak ise tam bir duyarsızlıktır” dedi. İngiltere ADD Başkanı Jale Özer de gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç’e gönderdiği destek mesajında şunları belirtti: “90 yıllık yayın hayatında Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Ata’mızın hedefi olan çağdaş uygarlık seviyesine ulaşabilmesi için büyük çaba harcayan ve bu uğurda birçok yazarını teröre kurban veren gazetemiz Cumhuriyet’in Charlie Hebdo dergisinin son sayısının bazı bölümlerini yayımlayarak terörü kınamasını, ifade ve basın özgürlüğüne sahip çıkmasını çok önemsiyor, görevini her zaman olduğu gibi yaptığı için sizi ve bütün Cumhuriyet çalışanlarını kutluyoruz. Bu nedenle gazetemize yapılan saldırıları başta Başbakan olmak üzere hükümetin gerçeği yansıtmayan kışkırtıcı tavrını son derece tehlikeli buluyor, ağır bir ifade ve basın özgürlüğü ihlali olarak görüyoruz” ‘AKP hükümeti kışkırtıyor’ Öte yandan Gazetemizin Şişli’deki merkezine dün öğlen CHP PM Üyesi Ercan Karakaş, CHP İstanbul İl Örgütü, CHP sol kanat grubu ve Gezi olayları sırasında polisin attığı biber ga zı kapsülüyle başından vurularak yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve babası Sami Elvan geldi. Gazetemizin yöneticileri ile görüşen ve desteklerini sunan Karakaş, basın ve ifade özgürülüğü konusunda Cumhuriyet’in yanında olduklarını bir kez daha yineledi. Elvan ailesi de artan baskıya karşın Cumhuriyet gazetesinin dimdik ayakta durduğunu ve tehditlere karşı her zaman yanında, gazeteyle dayanışma içerisinde olacaklarını söyledi. CHP İstanbul İl Örgütü üyeleri gazetemizi ziyaret ederek “yanınızdayız” mesajı verdi. edallar Cumhuriyet için döndü “Öteki Bisiklet” grubu ise geleneksel olarak her ocak ayında katledilen gazeciler için gerçekleştirdiği Ankara turunda, bu kez gazetemizin Ankara bürosunu da ziyaret etti. Tematik turlar yapan grup, hedef gösterilen gazetemiz için pedal çevirdi. Gazetemizin bürosu önünde, “Özgür basın susturulamaz” sloganı atan grup, 19 Ocak 2007’de katledilen gazeteci Hrant Dink ve 24 Ocak 1993’te katledilen gazemiz yazarı Uğur Mumcu için de “pedal çevirdiklerini” açıkladılar. Grup daha sonra Mumcu’nun evinin önüne gitti. P Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm ve babası Sami Elvan, Cumhuriyet’in baskılara karşın “dik” durduğunu vurguladı (sağda). Alevi araştırmacısı gazeteci Necdet Saraç ve CHP PM üyesi Ercan Karakaş, yöneticilerimizle görüşerek desteklerini iletti (üstte). Dostlarımızı unutmamalıyız Yıllarca yazılarını zevkle okuduğumuz Sayın Mümtaz Soysal ve Oktay Akbal’ı uzun zamandır gazetemizde görmüyoruz. Kendileri sağlık ya da gazetenin yayın politikası nedeniyle ayrılmış olabilirler. Bunu doğal karşılayabiliriz. Ancak beni üzen, gazetemizde bu konuda bir açıklama yapılmamış olmasıdır. Oysa gerek emeklilik gerekse ölüm nedeniyle gazeteden ayrılan bütün emekçiler için çok duyarlı yazılar yazılması gazetemizin gelenekleri arasındadır. Aynı duyarlılık onlar için neden gösterilmemiştir. Bu değerli iki insana karşı vefasızlık yapıldığını düşünüyorum. Bunu geç de olsa dile getirmekten kendimi alamadım. Saygılarımla. Ali Niyazi Öz Okur Temsilcisi’nin notu? Her iki değerli yazarımızı da ne yazık ki sağlık sorunları nedeniyle yazılarını yazamıyorlar. Yeniden yazacakları günleri biz de bekliyor ve kendilerini özlüyoruz. Daha önce yazarlarımızın sağlık durumları ile ilgili yayın yapılmıştı. Basın Özgürlüğünün Sınırını Kim Çiziyor? Yasalar mı, Politikacılar mı? Geçen hafta hem gazetemiz için hem de Türkiye için kaygılarla geçen bir hafta oldu. Kaygılarımızın nedeni Cumhuriyetin ve Cumhuriyet gazetemizin açık kapalı saldırılarla karşılaşması ve bunun devam etmesidir. Cumhuriyetin temel özelliğini, karakterini belirleyen laikliğe yönelen pervasız ve “bu iş artık tamamdır” anlamı taşıyan saldırılar devletin en üst katlarından destek gördü. Cumhuriyet dönemini “90 yıllık reklam arası” olarak tanımlayan ne yazık ki Meclis kürsüsünde Cumhuriyeti ve laikliği koruyacağına yemin etmiş bir milletvekili oldu. Aynı günlerde köktendinci teröristler tarafından çalışanları vahşice öldürülen Charlie Hebdo dergisi ile dayanışmasını göstermek için dört sayfasını derginin saldırı sonrası yeni sayısından seçkilere ayıran Cumhuriyet gazetesi de yine devletin üst katlarından yükselen ne yazık ki “yol gösterici” sözlerinden ve gazete yayınını durdurmaya yönelik tutumundan cesaret alan, Charlie Hebdo’ya yönelen terörü açıkça öven, katilleri şehit ilan edenlerce basılmak istendi. Cumhuriyet’e yönelen saldırıyı kınayan okurlarımız, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve meslektaşlarımız Cumhuriyet’i yalnız bırakmadılar. Bu arada Cumhuriyet’in yayını ile ilgili iyi niyetli, yapıcı, eleştirel kaygılarını bildiren ve köşelerinde yer verenler de oldu. Bu türden bir tartışmanın basın özgürlüğünün işlevine ilişkin yararlı bir tartışma olabileceğini düşünüyorum. Aynı konudan; Charlie Hebdo’ya saldırıyı kınama biçiminden kaynaklanan benzer bir tartışma New York Times gazetesinde de yaşandı. Gazete yönetimi olayı yalnızca haber olarak görmeyi seçti. Gazetenin Okur Temsilcisi Margaret Sullivan aynı kanıda değildi. Gazete yönetiminin tutumunu eleştirdi ve görüşünü gazetedeki köşesinde açık bir şekilde dile getirdi: İngilizce metni ve çevirisini yorumsuz sunuyorum: “Here’s my take: The new cover image of Charlie Hebdo is an important part of a story that has gripped the world’s attention over the past week. The cartoon itself, while it may disturb the sensibilities of a small percentage of Times readers, is neither shocking nor gratuitously offensive. And it has, undoubtedly, significant news value. With Charlie Hebdo’s expanded press run of millions of copies for this postattack edition, and a great deal of global coverage, the image is being seen, judged and commented on all over the world. Times readers should not have had to go elsewhere to find it.” “Ben şöyle bakıyorum: Charlie Hebdo’nun yeni kapağındaki çizim, geçen hafta boyunca bütün dünyaca ilgiyle izlenmiş olan bir haberin önemli bir parçasıdır. Times okurlarının küçük bir bölümünün anlayışını rahatsız edebilecek olsa da, karikatürün kendisi ne şoke edicidir, ne de gereksizce aşağılayıcıdır. Ve hiç kuşkusuz, açıkça haber değeri taşımaktadır. Charlie Hebdo’nun saldırı sonrası sayısı artırılarak milyonlarca basıldığı ve küresel ölçekte haber yapıldığı için, söz konusu karikatür dünyanın dört bir yanında görülüyor, değerlendiriliyor ve yorumlanıyor. Times okurları o karikatürü görmek için başka yerlere başvurmak zorunda kalmamalıydı.” Bu konuyu gelen yüzlerce ileti içinden önemi nedeniyle seçtiğim kısa bir okur mektubuyla tamamlıyorum. Okurumuzun isteğine karşın adını yazmamayı uygun buldum: “Merhaba, Charlie Hebdo ekini yayınladığınız için sağduyunuz, duyarlılığınız ve cesaretinizden ötürü tebrik eder, bizi değişen dünyadan haberdar ettiğiniz için teşekkür ederim. Saldırılara, eleştirilere ve hatta tehditlere rağmen, dindar biri olarak, bir türbanlı olarak yanınızda olduğumu bilmenizi isterim. Bu benim asıl mail adresim, gerçek bir insan olduğumun kanıtı da budur.” Okurlardan kısa kısa Gazete satışına engel İnönü Üniversitesi Kampusu, şehir merkezine 10 km mesafede, yaklaşık 2000 akademik personel ve yakınlarının sürekli yaşadığı lojmanlara sahip bir yaşam merkezidir. Kampusta personelin genel günlük ihtiyaçlarını karşıladığı bir kantin/büfe, aynı zamanda gazete satışını da yapmaktadır. Kampusta yaklaşık her gün 20 gazete satılmakta idi. Ancak talimatın kimden geldiği bilinmemekle birlikte bu büfe çarşamba gününden beri Cumhuriyet satmamaktadır. Haber alma özgürlüğümüze vurulmuş bu darbenin büyük olasılıkla bir yerlerden gelen talimat sonucu olduğu kanısındayım. Gereği için bilginize sunulur. Prof. Dr. Murat Özmen Sizi destekliyorum Yurtdışında yaşayan birisiyim. Okuduğum tek Türk gazetesi Cumhuriyet’tir. Bizler (bizler derken benim gibi düşünenleri kastediyorum buralarda, yoksa bu mesajı size tek başıma oturmuş yazıyorum) burada Türkiye’de olanları artık hayretle değil ama dehşetle takip ediyoruz. Sizi manevi olarak tabii ki destekliyorum ama bir gazetenin bu ekonomik koşullarda ve her türlü baskı ve sindirmeye rağmen sadece manevi okur desteğiyle hayatını sürdürmesi herhalde zordur. Sadece tebrik etmekle kalmayıp sizi kendi çapımda maddi olarak da desteklemek istiyorum. Mücadelenizde benim de bir katkım olsun. Size hangi yolla yardımda bulunabilirim? Bağışlar için kullandığınız bir hesap numarası? Ya da en kolay yoldan, abonelik? Bana yol gösterir misiniz? İyi çalışmalar, saygılar. Gonca Gökgöz Okur Temsilcisi’nin notu: Güzel dilekleriniz için teşekkürler. Gazeteleri okurları yaşatır. Bunun da en iyi yolu, gazeteyi almak, okumak, abone olmaktır. Okurlarımız bunun yanı sıra aktif olarak önerileri, dilekleri, eleştirileriyle de gazeteye katkıda bulunuyorlar. Sağ olun. l CHP’li Gülsever’den Soma binası açıklaması ‘Aklamadık ayrıcalıklı imarı geri aldık’ İstanbul Haber Servisi CHP İBB Grup Başkanvekili Ertuğrul Gülsever, Soma Holding’in hisselerinin bulunduğu Spine Tower’ı da kapsayan imar planı ile bölgede daha önce verilen ayrıcalıkların kaldırıldığını belirterek “Spine Tower asla aklanmamıştır tersine verilen haklar geriye alınarak yapılan hatadan dönülmüştür” dedi. Şişli, Maslak ve Çevresi 1/1000’lik uygulama imar planı önceki gün İBB Meclisi’nden 2 üye dışında CHP Grubu’nun ve AKP’lileri “evet” oyu verdi. “CHP’de Soma çatlağı” yorumlarına neden olan plan değişikliği ile ilgili gazetemize açıklama yapan Gülsever, “Daha önce plan notuna konulmak istenen ‘plan kabul edilse de mevcut yüksek katlı binaların kazanılmış hakları korunacaktır’ ibaresi CHP grubunun ve imar komisyonunun büyük bir mücadelesiyle çıkarıldı” dedi. Yeni planlar maksimum yapılaşma oranın 2.30’u geçmeyeceğini belirten Gülsever, emsal dışı bırakılan bodrum katların da emsala dahil edildiğini aktardı. Spine Tower’ın plandan sonra inşaat emsal alanının 44 bin metrekareden 20 bin metrekareye düştüğünü söyleyen Gülsever, binanın sadece zemin+17 kattan ibaret olabileceğini şu an 30 katın fazlalık durumda olduğunu “kullanılabilir bodrum katlarının” ikiden bire düşürüldüğünü vurguladı. Gülsever “Binanı tabana oturma alanı 5 bin 61 metrekareden 4 bin 49 metrekareye düştü. Bu durumda Soma binası da dahil olmak üzere daha önce parsel bazında imar uygulamalarıyla haksız verilmiş olan ayrıcalıklar ortadan kaldırılmış geriye alınmıştır” dedi. Atatürk’ün imzası Tarım sektörünü ihmal etmeyin Merhaba. Türkiye nüfusunun hâlâ çok büyük bir kısmı tarım sektöründe yer alıyor. Tarım sektöründeki en ufak bir gelişme sadece çiftçileri değil aynı zamanda herkesi ilgilendiriyor. Yıllar önce Cumhuriyet’in çiftçi dostu bir Sadullah Usumi Abisi vardı ve tarım sektöründeki gelişmeleri çok iyi aktarabiliyordu. Sadullah Usumi’nin aramızdan ayrılmasının üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen Cumhuriyet onun yerine bu konuları dile getirecek yeni birini gazeteye taşıyamadı. Oysa Cumhuriyet kültüre, çevreye gösterdiği kadar tarıma da ilgi gösterse tahminim daha geniş bir çevreye de hitap etmiş olur. Tamer Kayıkçı Atatürk’ün imzası ile ilgili haberinizde, değerli sanatçı Etem Çalışkan’a göndermeyle “Atatürk’ün imzasını çizen” nitelemesine yer verilmiş. Yanlış ve yanlış anlaşılmaya yol açacak bir tanımlama bu. Çalışkan Usta’ya göndermeyle yapılan bu yanlışlık, ne yazık ki Atatürk’ün imzasının tasarım ve seçimi üzerinden geçmişte yürütülen bir başka tartışmayı da akıllara düşürüyor. Dolayısıyla, konuya uzak okurun kafasını karıştıracak bir tanımlama bu!.. Ne olur, küçük bir araştırmasoruşturmayla önlenebilecek bu türden özensizliklere gazeteniz sayfalarında yer vermeseniz... Sonra, Etem Çalışkan’ın tarihsel/sanatsal emeğine saygının da bir gereği bu. İçtenlikle. Ümit Sarıaslan Kolay olmasın zor olsun Bulmacalarınızın kalitesi çok tatmin edici. Bozulmadan devamını istiyoruz. Zorluk derecesi sakın ola ki düşmesin, yüksek kalsın ki kendimizi geliştirebilelim. Teşekkürler. M. Atilla Akkülah 15.01.2015 tarihli gazetemizin Televizyon sayfasında “Çılgın Aptal Aşk” fotoğrafının üzerindeki “tv2 ekranlarına gelen yapımın…” ifadesi, alttaki televizyon kanalı (CNBCe, 22.00) ile örtüşmüyor. Saygılarımla. Ali Durmaz Kanal hatası mı? İstanbul Haber Servisi DHKPC üyesi oldukları iddia edilen 2 kişi, Kadıköy’de bir otomobille seyir halindeyken Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı operasyonla yakalandı. Şüpheliler gözaltına alınırken otomobilde yapılan aramada 5 pompalı tüfek, 2 tabanca ve çok sayıda mermi bulundu. 2 DHKPC’li yakalandı C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear