14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2015 PAZAR 8 DİZİ n Baştarafı 1. Sayfada Sınır kasabaları ve kamplar, Suriyeli kadın pazarlığının nasıl döndüğü konusunda fikir veriyor GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Vicdanın öldüğü yer Genç kadınlar, sahte gülümsemelerle masalara gelip oturuyorlar. Biri bekleme odasından çıkıyor... Arap kadınlarının alışkanlıklarına uygun bir şekilde kaşlarını aldırıp kalem çekmiş. “İçkili sazlı restoran” ya da “müzikhol” diye yumuşatılmaya çalışılan pavyona uygun olarak giyinmiş. Dışarıda kar yağarken dar, mini bir şortun üzerine geçirdiği straplez bir kıyafetle gelip oturuyor. İsmi Yıldız… Kadehler birbiri ardına kalkarken, “şerefe” sözüne takılıyor. İki yıldır Türkiye’de yaşadığı için Türkçeyi de iyi konuşuyor. Buruk bir tebessümle “Şeref bizde ne gezer?” diye söyleniyor. Ardından da bir kahkaha atıyor. Babası Suriyeli, annesi Iraklı bir kadının adının “Yıldız” olması hiç inandırıcı değil. Biraz ısrardan sonra, gerçek ismini de öğreniyoruz. Necma... Zaten “Necma” Türkçede “yıldız” demek. 27 yaşında... 8 yaşında bir erkek çocuk annesi. Necma, çocuğunu iki yıldır göremediğini, çünkü onun savaşmak için Suriye’de kalan kocasının yanında olduğunu söylüyor. Suriye’ye bombalar düştüğünden beri Türkiye’de tutunmaya çalışıyor. Suriye, Şam’daki normal yaşamından Gaziantep’teki pavyona uzanan hikâyesini sanki kendisi yaşamamış gibi anlatmaya çalışıyor: “Savaş çıkınca buraya kaçtım. Kampta da kaldım sokakta da.” amplardaki kadın bulucular Kamplarda kadın satıldığı doğru mu? A.K., gülüp, “Hoca nikâhı” diyor. Bir diğer muhtar M.K. işin mahiyetini anlatıyor: “Kamptan Suriyeli bir kadın almak isteyenler oluyor. Önce tanışmak lazım… İdareden kâğıt alıp içeriye girebiliyorlar. Böylece kadına bakıyor, tanışıyorlar. Sonrasında isterlerse onunla evleniyorlar.” Nikâhın, kampa yakın bazı evlerde kıyıldığını anlatıp, bu tür evlilikler için kimlerin aracı olduğundan bahseden M. K.sözünü esirgemiyor, “Bu işte bizler de dahil olmak üzere çok sayıda aracı var. Kampın içinde ve dışında işbirliği yapılır. Adam fazla... ” Elbette bu tezgâhın bir bedeli var. Zaten, işi mide bulandırıcı hale getiren de bu durum. Tespit açık, kampta imam nikâhı kılıfında sığınmacı kadın satılıyor. K Yolumuz Gaziantep’teki Karkamış çadır kentine düşüyor. Burası 8 bin sığınmacının yaşadığı bir kasabayı andırıyor. Sadece içerisi değil dışarısı da Suriyeli göçmenlerle dolu. Babası Suriyeli, annesi Iraklı bir kadının adının “Yıldız” olması hiç inandırıcı değil. Biraz ısrardan sonra, gerçek ismini de öğreniyoruz. Necma... Zaten “Necma” Türkçede “yıldız” demek. önemlisi, mağdur durumdaki bu kadınlar buralara nasıl düşürülüyor? Kadehler birbiri ardına kalkarken, Necma “şerefe” sözüne takılıyor. “Şeref bizde ne gezer?” Acaba bunu, onun mu sorması gerekiyor? ka tıkanırsınız. Ödeyemediğinizde yevmiye usulü çalıştırılmaya başlarsınız. Kimse, size borcunuz sıfırlanana kadar masada içilen içkinin yarısını vermez. Daha çok borçlanırsınız. Bu sefer sadece pavyonda çalışmakla kalmaz, fuhuş batağına çekilirsiniz.” Peki, başka pavyonlarda da Suriyeli var mı? Diğer mekân çalışanlarının onlara karşı tutumları ne? A. sürdürüyor: “Burada sadece bir Suriyeli var. Ama diğerlerinde de illa ki onları çalıştırıyorlar. Herkes rızkını yer, bize zararları yok.” Necma da farklı mekânlarda çalıştırılan Suriyeli arkadaşlarının olduğundan söz ediyor. Tam bu noktada ise, başka muhataplara sorulması gereken önemli sorular bulunuyor. Sığınmacı bir kadını pavyonda çalıştırmak suç değil mi? Durum görmezden mi geliniyor? Daha da borçlandırırlar Kadınları mam nikâhı kılıfıyla kadın satılıyor AFAD’ın son verilerine göre Türkiye’deki 22 geçici barınma merkezinde, yaklaşık 220 binin üzerinde sığınmacı yaşıyor. Bu insanların 107 bini kadınlardan oluşurken, 18 yaş üstü kadın sığınmacı sayısının 50 bini aştığı kaydediliyor. Evli kadınların çoğunun ise, savaşta eşlerini kaybettiği belirtiliyor. Yine AFAD verileri, kamp dışında yaşayan sığınmacı sayısının, 667 bin olduğunu gösteriyor. Kamp içi ve dışında 1 milyonu aşan sığınmacı sayısındaki artışın ise devam edeceği öngörülüyor. Sığınmacı akını, özellikle sınırdaki merkezlerin demografik yapısını etkilerken, bazı sınır illerinin nüfusunun da yaklaşık iki katına çıktığı biliniyor. İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerdeki sığınmacı varlığı ise yüz binlerle ifade ediliyor. İ Necma, Türkçenin yanı sıra Kurmançe ve Farsça da konuşuyor. Kendisine Gaziantep’in “görece pahalı bir yeri olan” İbrahimli’den ev tutulduğunu anlatıyor. Başına gelenleri Gaziantep pavyonlarının sistemine değinmeden anlatmak eksik kalıyor. Buradaki yapıyı da içeride uzun yıllardan beri çalışan bir “emektar” olan A. anlatıyor: “İstanbul, İzmir, Adana pavyonlarında çalıştım. En serti Gaziantep’tir. Masaya gelen içki yarı yarıya yazılır. Yarısını mekân sahibi, yarısını biz kazanırız. Ama borçluysanız durum değişir. Bir kere bir borç aldınız mı yandınız demektir. Onu taksit taksit ödetirler. Bir yerde mutla Kısaca, sınırlardan şehirlere, çadır kentlere bir yaşam uzanıyor. Yolumuz Gaziantep’teki Karkamış çadır kentine düşüyor. Burası 8 bin sığınmacının yaşadığı bir kasabayı andırıyor. Sadece içerisi değil dışarısı da Suriyeli göçmenlerle dolu. Aklımızda sorular... Suriyeli sığınmacı kadınlar nasıl oluyor da bataklıklara sürükleniyor. İmam nikâhı adı altında kadın satışı, “mağdurlar üzerine kurulu et pazarı” iddiaları gerçeği yansıtıyor mu? Karkamış kampının önünde, bir kısmı çay ocağı olarak işletilen salaş markette Suriyelilerle buluşuyoruz. A.K. ve M.K., çadırlardan sorumlu iki sığınmacı. Onlara “muhtar” deniyor. Karkamış kampında “dayı başı” olarak da adlandırılabilecek 31 muhtar bulunuyor. Bir tercüman aracılığıyla merak ettiklerimizi “o iki muhtara” soruyoruz. Kampın giriş çıkış saatlerinin sabah 8.00 ile akşam 21.00 olduğunu öğreniyoruz. Ne var ki bu saatler idarenin izniyle esnetilebiliyor. Kamptan çıkanlar genellikle arazi işlerine gidip, özellikle fıstık ve zeytin tarlalarında çalışıyorlar. Kış aylarında iş az. Ancak yazın, ortalama bin kişi dışarıda çalışmak için kamptan ayrılıyor. Genel bir değerlendirmenin ardından “başka konulara” da yatay geçiş yapıyoruz... Kamp değil kasaba bin TL’ye kadının kökünü alırsın’ M. K., fiyatlardan ve sığınmacıların yaşlarından söz ediyor: “Evlilik yaşı 15 50 arasıdır. 5 bin TL karşılığında kadının kökünü alırsın. Daha da aşağı olur tabii. Pazarlığa açıktır. Babası para istemez. ‘Kızım kendini kurtardı’ diye düşünür. Bu para, aracılar arasında pay edilen bahşiş, rüşvettir. Kadına yüzük, bilezik gibi ziynet eşyaları takılır.” Sohbet esnasında ülkesinden savaş nedeniyle ayrılan bir kadının, para için bir başkasına verilmesinden sonra da dramının bitmediğini öğreniyoruz, M. K. devam ediyor: “Resmi nikâh şart olmadığı için kadını bırakmak kolay. Kamptan ayrılanı kayıttan düşerler. Kadını kullanıp geri getirenler çok. Üstelik taktıkları ziynet eşyalarını da geri alıyorlar. Kadını öylece kapının önüne bırakıp gidiyorlar. Kamp, kadını geri almak zorunda...” M.K. “Bizde çok günah” dese de Şii mezheplerinde uygulanan “muta” yani günübirlik nikâhının yaşandığından da söz ediyor: “Kim denetleyecek, tarlada bahçede çalışan kadın da aracı da çok. Gecelik ilişkiler de olur. Kampa ‘o gün’ dönmeyeni personelden idare eden bulunur.” ‘5 Kaymakam inkâr etmedi M.K. resmi personelden, tercümanlardan, depo sorumlularından, muhtar gibi görevlilerden bazılarını değiştirmekle söz konusu sorunların çözülemeyeceğini anlatıyor. “Bütün sistem değişmeli, içerisi gibi dışarısı da denetlenmeli” diyen M.K. “birkaç iyi adamdan da” minnetle söz ediyor: “Eskiden sığınmacılardan sorumlu olan Vali Yardımcısı Beyazıt Bestami Alkan dört dörtlük bir insandı. Ancak önünü kestiler. Artık bizlerden sorumlu değil. Karkamış Kaymakamı Yusuf Osman Diktaş temiz bir adam. Eski Kamp Müdürü Fuat Çelik ise, tüm olanların farkındaydı, karşı koymaya çalıştı. Ancak kendisini çalıştırmadılar. 6 ayın 4 ayı izin kullanmak zorunda kaldı. Karşı çıktığı şeyler nedeniyle onu, sadece tehdit etmekle kalmadılar yolunu kesip darp da ettiler. Şimdiki kamp müdürü yeni atandı. Bir değerlendirme şansımız yok. Her çadır kentte bir seyyar cami ve imam vardır. Şerif Hoca, kaptaki kirli işlere karşı çıktı. ‘Sakın ha, özellikle küçük kızlarınızı kimselere vermeyin evlendirmeyin’ diye vaazlar verdi. Onu da barındırmadılar.” Karkamış Kampı’nın eski Kamp Müdürü Fuat Çelik vahim iddialar karşısında “devlet memuru olduğu gerekçesiyle” sessiz kalmayı tercih ediyor. Ancak darp edildiğini yalanlamıyor. Karkamış Kaymakamı Yusuf Osman Diktaş ise bu konuda özetle şunları söylüyor: “8 bin insanın yaşadığı bir yerde aksaklıklar olacaktır. Elimizden geldiğince çözmeye çalışıyoruz. Kısa bir süre önce sığınmacılara termal içlikler dağıttık. Kampta yaşananlara karşı duyarsız değiliz. Kötü niyetli durumlar yaşanabilir. Görürsek, duyarsak müdahale ederiz. Hiçbirini inkâr etmiyoruz!” M.K. 2 yıldır, araştırmamıza zemin oluşturan Karkamış çadır kentinde ailesiyle birlikte yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Onun içerden verdiği bilgiler işin boyutunu gözler önüne seriyor. İddialar çok vahim. Bunları 9 maddede aktarıyoruz. M.K. kampta yaşanan kirli işleri isim ve soyadı vererek anlatıyor. Bu isimleri, kişilik haklarını ihlal etmemek amacıyla kodluyor ancak savcılığın onları bizden istemesi durumunda bildirimde bulunacağımız şerhini koyuyoruz. 1 Taleplerimiz yerine getirilmiyor Soğuktan donuyoruz, çadırlarımız sudan geçilmiyor. Son taleplerimizden biri zemine kum döşenmesiydi. Bizi çocuk gibi “bugün, yarın” diyerek oyalıyorlar. 2 İnsana yakışmayan koşullarda yaşıyoruz Savaştan kaçıp, Türkiye’ye geldim. 2 ay sonra da bu kampa yerleştirildim. Kampın en eskilerinden biriyim. Güvenlikçiden sağlık ocağı çalışanına ve temizlikçiye kadar herkes bize hayvan muamelesi yapıyor. En küçük personelden en büyüğüne kadar kötü davranıyor. AFAD’a sürekli yardım geliyor ancak bunun yüzde 10’u bile bize verilmiyor. İhtiyacımız olan şeyler ise, kamp içinde görev yapanlar tarafından istendiği şekilde dağıtılıyor. Önceden kampın karşısında tek market vardı. Fiyatlar dışarıdakinin iki katıydı. Bir market daha açılınca biraz ucuzladı. Bunları kim denetleyecek? 3 Aracılarla kadın satışı yapılıyor ‘Kızım kendini kurtardı’ Kamplarda kadın satıldığı doğru mu? A.K. (sağda), gülüp, “Hoca nikâhı” diyor. Bir diğer muhtar M.K. (solda)işin mahiyetini anlatıyor: “Kamptan Suriyeli bir kadın almak isteyenler oluyor. Önce tanışmak lazım... Pazarlığa açıktır. Babası para istemez. ‘Kızım kendini kurtardı’ diye düşünür. ” tarihine saldırı ile Cumhuriyet gazetesine saldırının aynı zaman diliminde olmasını rastlantısal bakmamak gerekir. İktidarın gözünde ortadan kaldırılması gereken iki büyük engel... AKP’nin lalelerden sorumlu Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşcu’nun Kaçak Saray’ın merdivenlerine, tarihteki 16 Türk devletini temsilen dizilmiş görevlilerle ilgili olarak sosyal medyada paylaştığı, “Muhteşem bir zeka. Tabii ki Sn. Cumhurbaşkanımızın zekası. 600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” sözleri iktidarın genel duruşunu özetliyor. Davutoğlu da Dışişleri Bakanlığı döneminde 26 Şubat 2013’te Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan söyleşisinde Cumhuriyet için şu saptamayı yapmıştı: “100 yıllık parantezi kapatmanın zamanı geldi.” Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik kitabında da Cumhuriyet dönemi adeta yok sayılıyor, hatta suç sayılıyor. Örneğin Misakı Milli, kitabın 4 yerinde geçiyor; 3’ü eleştirel. 69. sayfasında, “Uluslararası alanda iddialı bir konum yerine Misakı Milli sınırlarını tercih ettiğimiz” vurgulanıyor. AKP sülalesine sormak gerekir: 90 yıllık Cumhuriyet’in birikimlerini satmaktan başka ne yaptınız? Uluslararası alanın neresinde iddialı oldunuz da biz görmedik? HHH Cumhuriyet gazetesi, 12 çalışanını birden kaybeden Charlie Hebdo dergisiyle uluslararası alanda başlatılan dayanışmaya omuz verdi. Geçmişte pek çok yazarını teröre kurban veren Cumhuriyet, Charlie Hebdo’yu en iyi anlayan yayın organlarının başında gelir. Aralarında Türkçenin de bulunduğu 6 dilde yayıma hazırlanan derginin Cumhuriyet gazetesi tarafından da yayımlanması öncesinde ciddi bir iç tartışma yaşandı. Bu, Cumhuriyet’in doğasında olan, gazeteyi gazete yapan, hatta daha fazla olması gereken bir durumdu. Kapakla ilgili farklı düşünceler içeren tartışmanın bütün taraflarının ortak noktası, yarın okura daha iyi bir Cumhuriyet’in sunulmasıydı. Bu aşama geçildi. İktidarın ve iktidar kontrolündeki kontrolsüz yapının gazeteyi susturmak ve hedef haline getirmek için pusuda beklediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Anayasanın 104. maddesine göre tüm kurumların dengesini gözetmek durumunda olan Cumhurbaşkanı, Cumhuriyet’e yönelik saldırıları adeta yetersiz buluyor, arkası gelmeli diyordu. Tüm Türkiye’nin Başbakanı olması gereken, iç barıştan birinci derecede sorumlu Başbakan, “bunlar saldırın demek istiyor” diyerek, olası saldırıları şimdiden meşru kılıyordu. HHH Bir ülkenin devlet yapısı tartışmalı hale geldiğinde, toplumsal dengesi bozulduğunda bundan ilk etkilenen fikir gazeteleri olur. Zira kendilerini bütün sorunlardan sorumlu hissedip çözüm ararlar, çözümü tartışırlar. Kurtuluş Savaşı sürecinde Yenigün adıyla çıkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanından 6 ay sonra bugünkü adını alan Cumhuriyet gazetesi, ülkemizin bütün çalkantılı dönemlerinden etkilendi, sarsıldı ama, yılmadı. Kimliğinden ödün vermeksizin, bütün kimliklere saygılı davranarak Türkiye’nin daha iyi bir geleceğe koşması için çırpındı. Ölüm verdi, ödün vermedi. Bu topraklarda laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, yani Türkiye’nin kuruluş temellerinin varlığını sürdürmesinin zorluğu ortada. Ancak asıl olan zorluk değil, onu aşma kararlılığıdır. Cumhuriyet; bu süreci de her şeyden ders alarak, herkese ders vererek aşacak... Evli kadını bile sattılar Şişko A. diye anılan baş muhtar, depolarda görevli Suriyeli H.H. ve Türk tercüman İ.T. kişisel çıkar karşılığı her türlü ayrımcılığı yapıyorlar. Kadın işleri de bu adamlarda. Aracılarla kadın satışı yapılıyor. Bunu da imam nikâhı olarak adlandırıyorlar. Kapta resmi personelden bazı kişilerin de olduğu bir çete ve bunun dışarıda uzantısı var. Kampta kadın satışını organize eden erkekler gibi kadınlar da bulunuyor. Dışarıdaki Türkiyeli vatandaşlarıyla ilişkileri var ve birlikte çalışıyorlar. Karkamışlı C. onlardan biri. Personel içinden yardım edenler oluyor. Kampı fuhuş yuvasına çevirdiler. 4 Yaşları 15 olan kızlar pazarlanıyor 15 yaşındaki kızları bile pazarlıyorlar. Sözüm ona kadınların rızası var! Garibanları torpillerle, jestlerle kandırıyorlar. Para ve malla gözlerini boyuyorlar. Kamptan götürülen kadınların kimisi üç beş ay sonra geri bırakılıyor. Kendilerine verilen paralar ve takılar da geri alınıyor. Kimse buna ses çıkaramıyor. 5 Benden kadın istediler İ.T. denilen tercüman, kampa ilk geldiğimde beni buldu. Etrafta kadın araştırıyordu. Bana, “Evlenilecek kadın var mı?” diye sordu. Onu yanımdan uzaklaştırdım. Bu olaydan sonra bana iftiralar atmaya başladı. 6 AFAD’lı biri gecenin yarısı neden çadıra girdi? Bir AFAD üyesini, gece yarısı bir çadıra girerken gördüm. Bunu, telefonum la kayıt altına aldım. AFAD’lılar normal zamanlarda çadıra girebiliyor ancak gece niye? Durumu ve kaydı bir önceki kamp müdürümüze bildirdim. AFAD’lı başka bir kampa gönderildi. Hakkında yasal bir işlem yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. 7 Nizip’te bir fuhuş evi var Nizip’te bir ev tutulduğunu kimi kadınların burada çalıştırıldığını duydum. Dışarı çıkartacakları kadınların kimliklerini okutmuyorlar. Kayıttan düşmeden kamptan çıkarıyorlar. Kızılay bize kart veriyor. Bu kartlara 15 günde bir 80 TL yükleniyor. Sözünü ettiğim çete, hem içerdeki bazı insanların hem de dışarı çıkarılan kadınların kartlarına el koyuyor. 8 Evli bir kadını sattılar Güzel bir kadını gözlerine kestirdiler. Kadın evliydi ve çocukları vardı. Artık ne yapıp, ne ettilerse aklını çeldiler. Parayla kandırdılar. Dışarı çıkarıp birine verdiler. Kocası kimsenin yüzüne bakamaz hale geldi. Çok geçmeden de çoluk çocuğunu topladı, savaşın ortasındaki ülkesine döndü. 9 Günübirlik kadın çıkardıklarına şahit oldum Geçen yılın, yani 2014’ün Ekim ayının 17 ya da 18’iydi. Yağmurlu bir gün olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Sabah, kampa Türk plakalı bir otomobil geldi. İki kızı kamptan çıkarıp otomobile bindirdiler ve götürdüler. Kızlar, giriş saati dolmadan geri getirildiler. Haber Merkezi Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Kemer’e bağlı Göynük Mahallesi’ndeki Likya yolunda doğa yürüyüşüne çıktıktan sonra 14 Ocak’tan bu yana haber alınamayan 1 İngiliz ve 2 Hollandalı turistin bulunabilmesi için önceki gün arama kurtarma çalışması başlatıldı. İhbar üzerine bölgeye ulaşan İl Jandarma Komutanlığı, İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü ve Antalya Büyükşehir Belediyesi Arama Kurtarma ekipleriyle vatandaşların yürüttüğü arama kurtarma çalışmalarında, turistlere ait herhangi bir bulguya rastlanmadığı belirtildi. Arama kurtarma faaliyetlerinin devam ettiği açıklandı. Boğaziçi Üniversitesi’ne öğrenci değişim programı kapsamında gelen 3 turistin İngiliz uyruklu David James Alan Mackie (22) ile Hollanda uyruklu Marje de Grott (22) ve Frisa Ann Antony de Vries (22) olduğu belirlendi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun talimatıyla Afyonkarahisar’dan 10 kişilik arama kurtarma timi de Antalya’ya geldi. 3 turist kayboldu MARDİN (DHA) Mardin Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından Kızıltepe ilçesinde yapılan yol kontrollerinde, Mersin plakalı bir araçta bulunan 5’i çocuk 6 kişi PKK’ye katılmaya gittikleri iddiasıyla gözaltına alındı. Mahkemeye sevk edilen 6 kişi, adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakıldı. Haklarında kayıp başvurusu bulunan 3 çocuk ise ailelerine teslim edildi. Nusaybin’de gösterilere katıldıkları gerekçesiyle 5 kişi gözaltına alındı. Dağa giderken yakalandılar Nöbette arkadaşını öldürdü HAKKÂRİ (DHA) Hakkâri kent merkezine 15 kilometre uzaklıkta bulunan Zap Jandarma Karakolu’nda önceki akşam İzmir’in Konak nüfusuna kayıtlı jandarma er Özgür Bedi, iddiaya göre nöbet sırasında tartıştığı arkadaşı tarafından vuruldu. Vücuduna isabet eden kurşunla ağır yaralanan Bedi, kaldırıldığı Hakkâri Devlet Hastanesi’nde tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlatıldı. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear