25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS 2014 PAZAR 6 HABERLER Eski MİT Müsteşar Yardımcısı, Kürt sorunu hakkında konuştuğu için telefonları dinlemeye alınmış Öneş’i PKK’li yapmışlar AHMET ŞIK Ankara merkezli yürütülen usulsüz dinleme soruşturmasında PKK’li olduğu ve örgüt adına faaliyet yürüttüğü gerekçesiyle dinlenen isimler arasında yer alanlardan birisi de eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş. Telefonu kendi adına kayıtlı olmasına rağmen Öneş hakkında, “Hoca kod adını kullanan ve PKK ile bağlantılı bir kişi” denilerek dinlenme kararı alındı. Öneş, 7 Mart 2011’den başlayarak, 5 ayrı kez 3’er aylık sürelerle alınan uzatma kararlarıyla toplamda 18 ay dinlendi. Kürt sorununun barışçıl yollardan çözümüne dair fikirlerini her platformda ifade eden isimlerden birisi olan Cevat Öneş’i, polisin gözünde “örgüt üyesi yapan” olgularsa avukat görüşlerindeki notlarda Abdullah Öcalan’ın adını vererek bazı değerlendirmelerde bulunması ve Demokratik Toplum Kongresi ile Barış ve Demokrasi Partisi’nin düzenlediği konferans ve toplantılara katılmış olması. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü usulsüz dinleme soruşturmasında yer alan mülkiye müfettişlerinin hazırladığı ön inceleme raporunda Öneş’in 1.5 yıl boyunca nasıl dinlendiğinin bütün ayrıntıları yer aldı. İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda görevli komiser Seyfullah Çakır imzasıyla Öneş hakkında bir bilgi notu hazırlandı. PKK ile bağlantılı bazı örgütsel faaliyetlerden bahsedilen bilgi notunda Öneş’in adına yer verilmeyerek “Hoca” kod adını kullandığı belirtildi. Bu bilgi notuna dayanarak hazırlanan dinleme ta u Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in, Kürt siyasal hareketinin legal etkinliklerine katılması ‘örgütsel faaliyet’ olarak değerlendirilerek telefonu dinlendi. Öneş’i, polisin gözünde ‘örgüt üyesi yapan’ nedenlerse Abdullah Öcalan’ın avukat görüşlerinde adını geçirerek değerlendirmelerde bulunması, konferans ve toplantılara katılmak, ANF Haber Ajansı’na demeç vermek. lep yazısında, “Örgütün önümüzdeki dönemlerde şiddet eylemlerini kırsalda ve şehir merkezlerinde yaygınlaştırma arayışı içerisinde olduğu değerlendirildiğinden kamuoyunda infial uyandırmaya yönelik gerçekleştirmeyi planladığı eylemlerin engellenerek örgüt mensuplarının yakalanmasını sağlamaktan bahisle PKK/KongraGel terör örgütünün son süreçte demokratik özerklik başta olmak üzere örgütsel taleplerin gündeme getirilmesi amacıyla faaliyetlerine hız kazandıran, terörist başının talimatları doğrultusunda 2007 yılında Diyarbakır merkezli faaliyet göstermek üzere kurulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisinde faaliyet gösteren ve DTK toplantılarına katılan ‘Hoca’ (K) tarafından kullanıldığı değerlendirilen ‘İMEİ’ (cep telefonu) numarasının takip edilmesi talep edilmektedir” denildi. Kendisiyle birlikte toplam 24 kişi hakkında talep edilen dinleme listesinin 8’inci sırasında yer alan Öneş’le ilgili talep yazısının gerekçe bölümüne ise, “Hoca’nın (K) irtibatlarının deşifre edilmesi, faaliyetlerinin engellenmesi” ibaresine yer verilerek “PKK/KongraGel terör örgütü mensuplarınca kullanıldığına dair istihbari mahiyette bilgiler elde edildiğinden, ekte gerekçesi ile numaraları belirtilen şahısların gerçekleştirmeyi planladıkları/planlayacakları eylemlerin önceden tespit edilerek engellenmesinden bahisle ilk kez 3 ay süreyle dinlenmesi, irtibatlarının tespit edilmesi” denilerek mahkemeden izin verilmesi istendi. 7 Mart 2011’de Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nden hâkim kararı alındı. Öneş, dinlenmesinin yine 3 aylık üçüncü kez uzatma talebi yazısında ise polis, daha önce “Hoca” kod adıyla dinlediği kişinin kim olduğu nihayet bulmuştu. Talep yazısının 1. sırasında bu kez “Hoca kod adıyla” değil, gerçek ismiyle yer verilen Cevat Öneş’in, “PKK/KCK terör örgütünün elebaşının talimatları doğrultusunda, kapatılan Demokratik Toplum Partisi (DTP) yöneticilerinin önayak olması ile oluşturulan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bünyesinde faaliyet yürüten şahıslarla irtibatlı” olduğu anlatılıyordu. ‘Büyük bir eylem planı içindeymiş’ Öneş’le ilgili alınan dinleme kararının süresinin bitmesine yakın uzatma talep edilmesi için yeniden hazırlıklar başladı. İlk başvurudakine benzer bilgilerle hazırlanan bilgi notunda aynı gerekçeler öne sürülüyordu. Yine ismi verilmeyerek “Hoca” kod adlı kişinin, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde alınan notlardaki örgütsel taleplerin gündeme getirilmesi, örgüt yapılarına aktarılması ve yaygınlaştırılmasına yönelik faaliyetler yürüttüğü iddia ediliyordu. Ankara 11’inci ACM, Öneş’le birlikte 24 kişi hakkında istenen 3 aylık uzatma talebini 7 Haziran 2011’de onayladı. Öneş’in telefonlarının dinlenilmesine ilişkin 3 aylık ikinci uzatma kararı ise 6 Eylül 2011’de Ankara 12’inci ACM hâkimliğinden alındı. Öneş’le birlikte 129 kişi hakkında alınan bu kararda da benzer iddialar dile getirilip “Örgütün kamuoyunda infial uyandırmaya yönelik gerçekleştirmeyi planladığı eylemlerin engellenerek örgüt mensuplarının yakalanması” gerekçesi anlatılıyordu. 10 Ağustos Sonrası: Çivili Koltuk Siz oyunuzu kullana ve çevrenizdeki insanları da bu yurttaşlık görevini mutlaka yerine getirmesi için iteleyedurun, biz burada sandıklardan sonra bu akşam neler olur, ona bakalım.. 1) İlk turda seçilmeyi garantilemek istiyor... Dışarıdan beklenen oylara kar yağınca, mezhep ve etnisite ayrımcılığına ve gazetecilere saldırılara sarıldı yine. Umudu MHP’lileri çekebilmekte. Yüzde 50+1.. İşin zorluğu var. 2) Yine yollara düşüp köşe bucak dolaşmasının ikinci nedeni, mümkün olan en yüksek oyu alarak partisi içinde yapacağı bütün düzenlemeler için “bak millet arkamda”, güç gösterisi yapmak. Köşk’e oturmadan başbakanı, parti başkanını falan her şeyi istediği gibi “tasarlamak”. Ki tepeden her şeyi bal parmak yönetebilsin. HHH Erdoğan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan tedirgin, liderinin de tedirginliğini yansıtıyor. Yine iktidarın adamlarından A. Selvi’ye “İki başlılık olmaz” demiş. Erdoğan’ı Köşk’e çıkarıp hükümeti ve partiyi yönetmeye talip olanlara gözdağı veriyor: Siyasal dinci akımın Cumhuriyetçilere ve laiklere karşı zaferini tarihsel bir dava olarak görüyor, “Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı bir misyondur” diyor! Erdoğan’a kayıtsız şartsız biat etmeyenlere de sopa sallıyor: “Ama bu arada herkes kendi imtihanını verecek… Bu davaya hizmet edenler şeref kazanıyor… Şimdi birileri bundan sonra da kendi pozisyonlarını korumak için davaya muhtaç, davanın devamı için bizler halen bazı koltukları ve makamları işgal etmeliyiz gibi düşünceler içindelerse, bunu dile getiriyorlarsa bir nevi davayı kendi makamları için kullanıyorlarsa bunu doğru bulmam...” “Bu hareketin lideri belli, biz genel başkan seçeceğiz. Genel başkan ve başbakan aynı ve tek kişi olmalı..” Yani bu bakışın pratik anlamı, A. Gül’ün seçimlere kadar tasfiyesidir. HHH RTE seçilirse Köşk’e çıkmadan her şeyi belirlemek için faaliyete geçti. Zaten ilan da etmişti, Köşk ile uyumlu hükümet. Bakanlar Kurulu’na sık sık başkanlık edecek. Maliye Bakanı Nihat Zeybekci başbakanlığı kaldırdı: “Türkiye’de artık başbakan olmaz, bakanlar kurulu başkanı olur, Erdoğan aktif bir cumhurbaşkanı olarak icranın, devletin başı olur.” Yani hem parti başkanlığına hem başbakanlığa, emir ve talimatlarını yerine getirecek bir çiftlik kâhyası geçirmek istiyor... Davulu onun boynuna asacak, bakanları da belirleyecek ve tokmağı elinde tutacak, gümbede güm güm. Ama tarihte de örnekleri görülen “tek ve üstün lider”, işi garantiye almak niyetinde çünkü partinin önde gelenleri A .Gül’ü istiyor. RTE ve şürekâsı, bunları ihtiyarlar olarak dışlıyor. Gençlere yol açmak gerek diyorlar yani ne desek yapacak olanlara. Önceki günkü Cumhuriyet’te Emine Kaplan arkadaşımız, kongre kulisi savaşını yazdı; seçilirse resmen cumhurbaşkanı olmadan yani 28 Ağustos’tan önce henüz başbakan ve parti başkanı unvanını koruyarak olağanüstü kongreyi erken toplamak ve her şeyi belirlemek istiyor. Peki ilk turda kazanır ve YSK cumhurbaşkanlığını ilan ederse? C. Çiçek ve B. Arınç, “başbakanlığı ve parti başkanlığı hemen sona erer” diyor. Yani 13 Ağustos’ta ilan edilirse olağanüstü kongreyi toplayacak zamanı kalmaz. RTE kazanırsa, göstereceği siyasi parti faaliyetleri; anayasal sistemi zorlamalar hatta dışlamalar ve çiğnemeler nedeniyle, çivili koltukta oturacak. 1.5 yıl kesintisiz dinlendi 9 ayda kimliği tespit edildi Taraf gazetesi yazarı hakkında MİT Müsteşarı Fidan ve eski Bakan Bağış şikâyetçi olmuş Baransu’yu alıp bıraktılar İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında suçlamalara dayanak belgeler ile 19 CD’yi bir bavul içerisinde savcılığa teslim etmesiyle tanınan Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu önceki gece 03.00 sıralarında adliye önünde gözaltına alındı. Baransu dün akşam saatlerinde savcılık sorgusunun ardından serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu, Baransu hakkında 3 ayrı yakalama kararı olduğunu açıkladı. Baransu’nun Adana’da bir yerel gazeteye verdiği röportajda söyledikleri nedeniyle MİT Müsteşarlığı ile Hakan Fidan’ın şikâyetçi olduğu, Adana 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin ifade alamadığı gerekçesi ile 17 Temmuz 2014’te hakkında yakalama kararı çıkardığı belirtildi. Baransu hakkındaki ikinci şikâyetin ise eski Bakan Egemen Bağış tarafından yapıldığı öğrenildi. Bağış’ın, Baransu’nun yazdığı tweet’lerde kendisine hakaret ettiğini öne sürerek şikâyetçi olduğu, bunun üzerine de Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi ifade alamadığı gerekçesi ile 24 Haziran 2014’te yakalama kararı çıkardığı kaydedildi. Baransu, “kamu görevlilerine hakaret”, “devletin kurum ve organlarını aşağılama”, “iftira”, “terörle mücadelede göre almış kamu görevlilerini hedef gösterme” suçlamalarını kesinlikle kabul etmediğini ifade etti. Baransu’nun savcılık ifadesinde, “Müşteki MİT Müsteşarı’nın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 07.04.2014’te verdiği dilekçenin 2. maddesindeki iddialardan şahsım ile ilgili olanlardan bazılarını söyledim. İran ajanlığı konusunda iddialar olduğunu, soruşturma olduğunu ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından Genelkurmay Başkanlığı’na belge gönderildiğini ve bu sebeple belgenin bulunduğunu Taner Talaş’ın benimle yaptığı röportajda belirttim” dediği öğrenildi. Baransu’nun, Bağış’ın şikâyetçi olduğu tweet’lerden bazılarının kendisi tarafından atılmadığını, hakaret ve iftirada bulunmadığını söylediği de belirtildi. CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu Baransu’yu gözaltında ziyaret etti. 1938, Zini Gediği katliamını simgeleyen anıtın kaldırılmak istenmesine tepki: Polisin suç dosyası kabarık ALİCAN ULUDAĞ ANKARA CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Bilgi Edinme Yasası uyarınca polisler hakkında başlatılan disiplin işlemlerini sordu. Aygün, adam öldürme iddiasıyla kaç polis hakkında dava açıldığı sorusunu da yöneltti. İçişleri Bakanlığı, son 11 yılda yaklaşık 164 bin polis hakkında disiplin işlemi yapıldığını, bunlardan 69 bin 794’üne çeşitli cezalar verildiğini açıkladı. Bakanlığın verileri, polise verilen disiplin cezası sayısının giderek arttığını gösterdi. Gezi eylemlerinin damgasını vurduğu geçen yıl 8 bin 482 polise çeşitli cezalar verildi. 2013’te 423 polis meslekten çıkarılırken 9’u ise devlet memurluğundan atıldı. 17 Aralık operasyonunun yapılmasından sonra tasfiyelerin başlatıldığı 2014 yılının ilk 5 ayında ise yaklaşık 8 bin polis hakkında soruşturması açılırken, 2 bin 741’ine ceza verildi. Acılarla yüzleşmeliyiz Yurt Haberler Servisi Erzincan’ın Kılıçkaya köyüne, 1938 yılında Zini Gediği’nde katledilen 100 kişinin anısına dikilen anıtın kaldırılması istendi. Erzincan Valiliği Kılıçkaya Köyü Muhtarlığı’na gönderdiği resmi yazıda, anıtın köyün ortak arazisine yapıldığı gerekçesiyle kaldırılması gerektiğini; aksi takdirde anıtın valilik tarafından kaldırılacağını bildirdi. Katliamın anısına Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu ile Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından yaptırılan anıtın kaldırılmaması için köy halkı ve Alevi derneklerinin temsilcileri Erzincan Valiliği’ne başvuruda bulundu. Fransa Alevi Birlikleri Federasyonu Genel Başkanı Erdal Kılıçkaya şunları söyledi: “Geçmiş bugündür, geçmiş görmemezlikten gelinerek görünmez kılınamıyor. Barış ancak bu travmalara maruz kalmış her grubun kimliklerine işlemiş acılarını tanımakla mümkündür.” ‘Asker ve Siyaset’ ve ‘Sakıncalı Amiral’ Uzun zamandır anımsatmak istediğim iki kitabı tüm okurlara öneriyorum. İlki İsmail Hakkı Pekin Ahmet Yavuz imzalı “Asker ve Siyaset” (Kaynak Yayınları). Ergenekon ve Balyoz’un zulmüne uğramış iki güzide emekli subayın gerçekten çok değerli bir çalışması. Lütfettiler önsözünü de bana yazdırdılar. Böylece “kaçak” olarak önsöz aracılığıyla ikinci kez Silivri külliyatına girdim! Asker ve Siyaset diğer kitaplardan ayrı bir özellik taşıyor. “Osmanlı’dan günümüze kadar sivil–asker ilişkileri”ni inceliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı da çeşitli açılardan eleştirel bir bakışa sahip olması ve bunu yapanların aynı zamanda “içeriden” subaylar olması kitabın değerini artırıyor. Zengin bir araştırma yapmışlar. Pekin ve Yavuz, TSK nasıl olmalı, askersiyaset ilişkilerinde temel ilkeler neler olmalı, sorularını da yönelterek yanıt arıyor ve Türkiye’nin esas sorunu yönetimdir, diyorlar. Peki, “Ordu yenildi mi?” sorusuna da ordu yenilirse millet yenilir yanıtını veriyorlar. Okuyun lütfen. HHH Hürriyet’te iyi haberlere imza atmış değerli gazeteci Toygun Atilla’nın Sakıncalı Amiral kitabı (Kırmızı Kedi), çok haber oldu. Amiralimiz sır değil, Nusret Güner! Donanma komutanıyken salt Balyoz davasına dikkatleri çekmek, içerideki masum arkadaşlarına destek çıkmak için büyük bir fedakârlık yaptı ve 2013 Ocak’ında istifa etti. Toygun Atilla deniz kuvvetleri komutanı olacakken ayrılan Oramiral Nusret Güner’i konuşturuyor. Deniz kuvvetlerine kurulan kumpası, tamamen içeriden bir komutan, hiç sözünü sakınmadan, o zaman yapılan bütün gizli görüşmeleri de katarak anlatıyor. “Deniz kuvvetlerinin altın çocukları”nı öğreniyoruz! Necdet Özel ve RTE’nin istifayı önlemek için çabalarını.. Güner’in 14 yaşındaki kızının ismini İzmir’deki başka bir ahlaksız dava Casusluk davasına bulaştırmışlardı.. Bu komplocuların gidecek ve yatacak yeri yok. Sakıncalı Amiral’i alın ve su gibi bir çırpıda okuyun... ytaç’tan ilginç tweet Cemaate yakınlığıyla bilinen eski Polis Akademisi öğretim üyesi Önder Aytaç Twitter’dan ilginç bir paylaşım yaptı. Baransu’nun tutuklanamayacağını belirten Aytaç, bu iddiasını Baransu’nun elindeki belgelere dayandırdı. A Eskişehir’deki ölüm timi gece boyunca çalışmış Erdoğan karşıtı diye öldürdü Haber Merkezi Yalova’da Başbakan ve cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ı desteklemediğini söyleyen gardiyan Mehmet Fatih Öğrü (35), Gülen cematine yakın olduğu gerekçesiyle Adnan Kibritçi tarafından silahla öldürüldü. Gemlik Açık Cezaevi İnfaz Koruma Memurluğu’nda görevli Öğrü’yü öldürdükten sonra gözaltına alınan Kibritçi, ilk ifadesinde, Öğrü’nün “Fethullahçı” olduğunu öğrendiğini ve Başbakan’ı eleştirdiği için husumet beslediğini söyledi. Pişmanlık duymadığını söylediği ileri sürülen Kibritçi “Çünkü bu kişiler dini kullanıp insanlarımızı sömüren Yahudilerdir” dedi. Kibritçi, Öğrü’nün kendisine borcu olduğunu ileri sürerken, Öğrü’nün ağabeyi Beyazıt Öğrü ise borç iddiasını yalanladı ve kardeşinin çevrede sevilen, saygı duyulan bir isim olduğunu kaydetti. Ağabey, daha önce kardeşine atılan uyuşturucu iftirasının raporla çürütüldüğünü kaydederken Erdoğan’ın nefret söyleminin insanları birbirine düşürdüğünü anlattı. Sinyal dayağı doğruluyor Haber Merkezi Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ı dövdükten 1 saat sonra Tevfik Caner Ertay adlı bir başka genci de yaraladığı ileri sürülen üç polisin, savcılıkça Telekomünikasyon İdaresi Başkanlığı’ndan (TİB) istenen telefon sinyal bilgisinde, hem dövülen gencin hem de polislerden ikisine ait telefonun dayak saatinde aynı caddeden sinyal verdiği ortaya çıktı. Üstelik aynı iki polis, Ali İsmail Korkmaz’la aynı sokakta Doğukan Bilir adlı üçüncü bir genci de dövmekten yargılanıyor. Radikal’in internet sitesindeki habere göre, Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın sopalarla dövüldüğü gün, 2 Haziran 2013’te, yaklaşık 200 metre ileride, eski otogar binasında saklanan üniversiteli Tevfik Caner Ertay adlı gencin de demir sopalarla dövülerek bir polis otosunun bagajına kilitlendiği ileri sürülmüştü. 2 polis teslim oldu İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde çeşitli birimlerde Gülen cemaatinin paralel yapı kurduğu iddiasıyla 22 Temmuz’daki ilk operasyon sonunda mahkemece serbest bırakılan ancak önceki gün haklarında yakalama kararı çıkarılan 17 polisten 2’si dün teslim oldu. 25 Temmuz’da adliyeye çıkarılan Mehmet Kılıç’ın ardından dün akşam polis Hidayet Kemal de avukatı ile gelerek adliyeye teslim oldu. Kılıç ve Kemal nöbetçi hakimlikteki sorgularının ardından serbest bırakıldı. Yakalama kararını öğrenen CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal ve yakalama kararı çıkarılanlardan eski TEM Şube Müdürü Ömer Köse ile bazı şüphelilerin avukatı Ömer Turanlı önceki gece adliyeye gitti. Tanal dün sabaha karşı adliye önünde yaptığı açıklamada, “Amaç eziyet, savaş hukukunun uygulanması. Yargının intikam duygusuyla hareket etmesi, çok tehlikeli bir şey” dedi. Avukat Turanlı da kararın hukuki olmadığını belirterek “Bu yakalama kararını veren hâkim yok, bundan müştekiyiz” dedi. Bayrağı indiren zanlının tutuklandığı açıklandı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Diyarbakır’da 2. Hava Kuvvet Komutanlığı bahçesindeki Türk bayrağını indirdiği öne sürülen 26 yaşındaki Ö.M.’nin, Lice’de düzenlenen operasyonla yakalandığı açıklandı. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen şüpheli hakkında başlatılan soruşturmanın sürdürüldüğü öğrenildi. Lice’de 7 Haziran’daki yol kesme eylemlerine müdahale sırasında çıkan olaylarda silahla vurularak öldürülen iki kişiden biri olan Ramazan Baran’ın cenaze töreninde bir grup, 2’nci Hava Kuvvet Komutanlığı’nın nöbetçi kulübesini taşlamış, yüzü kapalı bir kişi de bayrak direğine tırmanarak asılı olan Türk bayrağını indirmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear