22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2014 PAZAR 16 Dünya Kupası’nın açılış töreninde BrezilyaHırvatistan maçı öncesi sahaya çıkan üç çocuk, küresel barış simgesi beyaz güvercinler uçurdu. Çocuklardan kız olanı Afrika siyahisi, oğlanlardan biri Güney Amerika yerlisi, biri de Avrupa beyazı olarak Brezilya halklarını temsil ediyordu. Televizyon ekranlarının başında töreni izleyen milyarlarca seyirci, sahneyi gözleriyle gördü. Daha doğrusu, gördüğünü sandı. Çünkü televizyonların güya naklen verdiği törendeki canlı gerçek farklıydı: Güney Amerika yerlisi 13 yaşındaki Wera Jeguaka Mirim, barış güvercinini uçurduktan hemen sonra cebinden çıkardığı bez bir pankart açtı, sahanın ortasında. Kırmızı pankartın üstünde siyah harflerle, Brezilya dilinde (yani Portekizce) DEMARCAÇAO JA, yazıyordu. Dünya Kupası’nın gösterim hakkını FIFA’dan satın alan TV kanalları, açılış töreninde genç Jeguaka’nın eylem görüntülerini FIFA’nın emriyle kesip milyarlarca seyirciden gizlediler. HHH Sansürlenen sahnedeki pankartta yer alan ve Türkçe karşılığı “Sınırsızlık hemen şimdi” anlamına gelen slogan, Brezilya’da doğayla iç içe yaşayan yerlileri, ABD’deki Kızılderililerin kapatıldığı rezervlere benzer, sınırlandırılmış bölgelere tıkmayı hedefleyen yasamaya karşı bir protestoydu. Brezilya’nın yerli halkı, yaşam alanlarının yüzde 90’ını ellerinden almaya yönelik 70’e yakın yasa Fotoğraf: Dünya Kupası Açılışı Sokrates, Jeguaka, Işıtan ve Ötekiler tasarısına karşı aylardan beri yoğun bir mücadele veriyor. Dünya Kupası sırasında düzenledikleri protesto gösterilerinde, üzerlerine gaz bombası yağdıran yüzlerce polise, güleceksiniz ama doğru, ok yağdırıyorlar. Henüz nişan alıyorlar sayılmaz. Yedikleri onca gaza karşın, bugüne değin sadece bir polisi, o da baldırından yaralayabildi, gariplerim! FIFA’nın sansürlediği sahneyi, ben ARTE televizyonunda her gün 3 dakikalık Dünya Kupası yorumu yapan Daniel Cohn Bendit’in programında izledim. Sansürü şiddetle eleştiren Daniel Cohn Bendit, o 3 dakikaya genç direnişçi Wera Jeguaka Mirim’le yaşadığı kabile ortamında yaptığı bir röportajı sığdırdığı gibi, benzer bir protesto eyleminin kahramanı Sokrates’i de anımsattı. HHH Efsane futbolcu Sokrates’in bilge adına çok yaraşan Corinthians (Korint’liler) ekibinin kaptanı ve Brezilya cuntasının işbaşında olduğu 1983 yılında, ulusal şampiyonluk finali oynanacaktı. Pacaembu Stadyumu tıka basa dolu ve elbette tüm cuntacılar da şeref tribününde yerlerini almışlardı. İşte Sokrates ve Corinthians futbolcuları, o maça kocaman bir pankart taşıyarak çıktılar. Pankartın üstünde, “Yenmek ya da yenilmek, ama daima demokrasi” yazıyordu. Şeref tribünündeki generaller mosmor oldu. Ama hiçbir şey yapamadılar. Corinthians oyuncuları, kollarına aynı sloganın yazılı olduğu kolluklar takmışlardı. Maçın galibiyet golünü de atan Sokrates, bu finali daha sonra, “İnsan ve futbolcu hayatımın en mükemmele eriştiği gündü!” diye anlatacaktı. HHH Meğer bizim yalnız ve güzel ülkemiz Türkiye, hiç olmazsa baskı ve sansür uygulamasında Brezilya’yı, dün de aşmış, bugün de katlamış bulunuyor, sevgili okurlarım. 1983’te Brezilya cuntası, Sokrates ve takım arkadaşlarına ne ceza verdi, ne başka bir yaptırım uygulayabildi. 2014’te genç direnişçi Jeguaka, FIFA sansürüne uğradı, ama hiçbir kovuşturmaya uğramadı. Oysa bizim ellerde, bırakın azametli muktedirlere laf attı diye karga tulumba tutuklananları; gözü çıkarılan, dili koparılan, dayakla öldürülen, hapislerde süründürülen protestocuları, salt Işıtan Önder’in elinden alınan okul birinciliğini düşünün… Türkiye’de açılacak tüm pankartlara, “Yenmek ya da yenilmek, ama daima biat” yazmak gerekir. “Özgürlük, çok pahalı bir kazanımdır. Ya onsuz yaşa maya boyun eğmek ya da bede lini ödemek gerekir.” JOSE MARTİ ARADA BİR HİKMET ALTINKAYNAK Tanımak Sevmektir Işıtan Önder, adı gibi pırıl pırıl, kuşkusuz üstün zekâlı bir gencimiz. Çalışarak, başararak en yüksek notları almış ve Kocaeli Gazi Lisesi’ni birincilikle bitirmiş. Mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan’ı andığı için hakkında soruşturma açılmakla kalmadı, okul birinciliği elinden alındı. Kim tarafından? İzmit Kaymakamlığı tarafından. En yüksek başarı notuna bağlı birinciliğin kaymakamlık talimatıyla iptali mantık açısından mümkün olmayıp, en hafif deyimiyle saçmalıktır. Hele bu kaymakamlık, birinciliği iptal cezası gibi bir saçmalığın tebligatında Işıtan Önder’in “psikolojik sorunları olduğu” imasına yer vermişse; böyle bir tebligatı yazan, imzalayan resmi zevatın, derhal zekâ testinden geçirilmeleri gerekir. Zekâları vasat bile çıkmayacaktır, eminim! Vasat altı zekâlar biat eder, emir kulluğu yapar ve zeki olanı, özgür olanı anormal sanırlar. Oysa asıl vasatın altı zekâ dengesiz, güçsüz, etkilenebilir, emir kulu, ceberut, dolayısıyla anormaldir… Türkiye, ya Işıtan Önder gibi özgür ve yetenekli gençlerimiz sayesinde vasatlıktan kurtulacak ya da vasat altı ceberutların eliyle tarumar olacak. Bir cumhurbaşkanı adayı çıktı, gündemi sarstı, her şey değişti! İktidar da muhalefet de şaşkın! Kimilerininki kısa sürdü. Kimileri sessiz. CHP ile MHP’nin Cumhurbaşkanı ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu adını duyunca, belleğim beni yıllar öncesine götürdü. Yıl 1999. O yıllarda Hürriyet Yayın Grubu’ndaydım. Yönetiminde ve yazıişlerinde olduğum Hürriyet Gösteri’nin TemmuzAğustos sayısını kuruluşunun 700. yıldönümü nedeniyle “İki Cihan Arasında Osmanlı İmparatorluğu” başlığıyla özel bir sayıya ayırmıştık. Bu özel sayıda Server Tanilli’ den İlber Ortaylı’ya, Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan Şevket Pamuk’a, Talat Halman’dan Eray Canberk’e, Filiz Çağman’dan Ayşin Candan’a, Mehmet Bayhan’dan Orhan Koloğlu’na varıncaya kadar, yirmiye yakın akademisyen ve yazarın yapıtı yer aldı. Bu özel sayının konu ve yazarlarını dergi yönetimiyle birlikte belirledik. Yayın koordinatörlüğünü ben yaptım. Herkesi tek tek aradım, konuştum. Yüz yüze görüştüğüm akademisyenlerden biri de Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’ydu. Kendisine telefonla ulaştım. Beni çok nazik bir dille IRCICA’ya (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) davet etti. (Bu tarihten çok değil iki yıl sonra Rektör Danışmanı ve Öğretim Görevlisi olarak göreve başlayacağım Yıldız Teknik Üniversitesi’nin duvar komşusuydu.) YTÜ ile Yıldız Sarayı arasında bir binaydı. Gittim. Güler yüzle, kırk yıllık dostmuşçasına karşıladı beni. Bir saati aşkın konuştuk. Özel sayının içeriğini, amacını anlattım. O da bu çerçevede “İslam Bilim Geleneği Zirveye Çıktı” başlıklı makalesini yazdı. O günlerde yayımlanan bir kitabını imzaladı. Kitabıyla, Türk edebiyatıyla, yayıncılıkla ilgili konuları konuştuğumuzu anımsıyorum. Doğu ve Batı’yı bilmek çok önemli. Hasan Âli Yücel, “Uygarlık bir bütündür” der. Sanırım burada demek istediği uygarlığın iç içe olduğudur. Doğu’nun içinde Batı; Batı’nın içinde Doğu katkısının bulunduğudur. Aslolan bunu kavrayabilmek, anlayabilmektir. Bundan olacak ki Yücel’in 7 yıl 7 ay süren Milli Eğitim Bakanlığı dönemi, eğitimde ve kültürde bir rönesans yaşatır. Bakanlığının yayımladığı Dünya Klasikleri Dizisi’nin tüm dünya edebiyatını kapsaması da sanırım bu nedenledir. Ahmet Hamdi Tanpınar da bir anlamda Doğu ve Batı’yı yapıtlarında irdeler, birey ve toplumun ‘huzur’unu amaçlar. Bunu yaparken de ‘eski’nin ister istemez aşılacağını, ama bunu yaratırken ‘eski’den yararlanılacağını, hem de içine girmeye çalıştığımız Batı uygarlığından yararlanmak gerektiğini söyler. Bu nedenle Ekmeleddin İhsanoğlu’nun hem Doğu’yu, hem de Batı’yı bilmesi zenginliktir. Bunları bilen bir cumhurbaşkanının da seçilmesi ülkemiz adına büyük bir kazanç olmaz mı? Ne var ki, adını hiç duymamış ve onu iyi tanımamış çevreler tepkililer. Tepkileri de doğal karşılamak gerekir. Çünkü tanımıyorlar. Tanıdığını sananlar da yanlış tanıyorlar, önyargılı yaklaşıyorlar. Oysa ünlü ruhbilimci ve toplumbilimci Erich Fromm, insani ilişkilerde tanımanın çok büyük önemi olduğu belirterek; “Tanımak sevmektir” diyor. Uzaktan gördüğümüz, adını bile bilmediğimiz bir kişiyi sevmek zordur. Ama onu tanıdıkça, yaptıklarını öğrendikçe, bu zor aşılır. Fromm şunu ekler: “Hiçbir şey bilmeyen, hiçbir şeyi sevemez!” Kemal Kılıçdaroğlu’nun da Ekmeleddin İhsanoğlu için; “Halk tanıdıkça sevecek” demesi, belki de bunun içindir! Umarım, çok tanınmış, her gün her şeyimizle uğraşan birine karşı, bir bilim insanı, bir bilge diplomat olan İhsanoğlu, halkımızca iyi tanınır, bilinir ve hepimizin cumhurbaşkanı seçilir de toplum gerginlikten kurtulur. Çünkü günümüzün gereksinimi, barış ve huzurdur. Bunun için de birleşe birleşe kazanmak; baskıya zulme teslim olmamaktır. Bilimsel yolda, adalete, hukuka, insan haklarına saygıyla, kişi hak ve özgürlüklerimize sahip çıkmaktır… LİCE’DE YOLU KESEN GRUP KAÇIRMIŞTI KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI behicak@yahoo.com.tr Uzman çavuş serbest bırakıldı DİYARBAKIR (Cumhuariyet) Diyarbakır’ın Lice Hani karayolunu trafiğe kapatan grup tarafından kaçırılan Uzman Çavuş İlhan Çalışkan, serbest bırakıldı. Uzman Çavuş Çalışkan, BDP Diyarbakır İl Başkanı Zübeyde Zümrüt, İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Raci Bilici, Diyarbakır Barosu Başkan Yardımcısı Nahit Eren ve KESK Dönem Sözcüsü Ramazan Kaval’dan oluşan heyet tarafından Lice Kaymakamlığı’na getirildi. Uzun süreden beri PKK tarafından alıkonulan uzman çavuş için heyet oluşturduklarını, Çalışkan’ın sağlığı ve moralinin yerinde olduğunu kaydeden Bilici, sivil toplum örgütleri olarak öteden beri bu coğrafyaya barışın, huzurun ve özgürlüklerin egemen olması için mücadele ettiklerini belirtti. Süreci kesintiye uğratacak hiçbir adımın atılmamasını istediklerini vurgulayan Bilici, “En büyük görev de devlete düşüyor. Güvenlik barajları, kalekolları durdurması gerekir. Sürecin yasal zeminde ilerlemesinin koşullarının oluşturulması, koruculuğun kaldırılması lazım. Savaşı çağrıştıracak adımlar atılmamalı” dedi. Zümrüt de “Askeri serbest bırakılması Sayın Öcalan’ın çağrısı üzerinedir. Devletin bu noktadan sonra ciddi düşünmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com SON KÂĞIT BASKISINI ÇIKARDI Radikal artık sadece dijital İstanbul Haber Servisi Radikal gazetesi, son kâğıt baskısını dün çıkararak yayın hayatına son verdi. Radikal yayın hayatına internet haberciliğiyle devam edecek. İlk sayısı 13 Ekim 1996’da Mehmet Y. Yılmaz yönetiminde çıkarılan ve 2010’da tabloid boyutta yayına geçen Radikal, dün son kâğıt baskısını çıkardı. Radikal gazetesinin yayını artık Ezgi Başaran’ın yönettiği internet sitesinde dijital mecrada ilk gazete olacak. Radikal Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık, Doğan Grubu’nun dijital yayınlarının başındaki görevini sürdürecek. Mevcut çalışanların bir kısmı “radikal.com.tr”ye, bir kısmı da Hürriyet gazetesine kaydırılacak. İstihbarat servisi de Hürriyet’te devam edecek. BULMACA SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ‘Kâğıdın sonu’ Yayın hayatına 13 Ekim 1996 tarihinde başlayan Radikal gazetesi bugün son kez çıktı. Gazete faaliyetlerine internet üzerinden dijital formatta devam edecek. Gazetenin son manşeti ise “Dijital âlemdeyiz… Bize ayrılan kağıdın sonuna geldik” oldu. Gazetecilere coplu saldırı ELAZIĞ (DHA) Elazığ Fırat Üniversitesi’nin güvenlik görevlileri, mezuniyet töreninde tartıştıkları gazetecilere coplarla saldırdı. Yaralanan 10 gazeteci, şikâyetçi oldu. Törende ünlü sanatçı Funda Arar sahne alarak konser verdi. Görüntü ve fotoğraf almak isteyen gazeteciler, üniversitenin özel güvenlik görevlilerince uzaklaştırılmak istenince tartışma çıktı. Coplu saldırının ardından gazeteciler hastanede tedavi oldu. Bazılarına 7 gün iş göremez raporu verildi. Gazeteciler güvenlik görevlilerinden şikâyetçi oldu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Artvin’de, do 1 ğal güzelliğiyle 2 tanınmış bir orman alanı. 2/ 3 Briçte, atılan bir 4 kâğıtla eşine oy 5 namasını istedi6 ği kâğıdı belirtme... Yeryuvar 7 lağının yıl içinde 8 Güneş’e en uzak 9 olduğu nokta. 3/ Kısa yazı... De1 2 3 4 5 6 7 8 9 nizcilikte, yelkeni ya 1 B A B A K O R U da sereni direkten aşa 2 İ M A R E T T A ğı alma. 4/ Kalın bü 3 J A L O N K A Y külmüş sicim... De 4 U Z M E N O R A nize girmeye elveİ R İ N rişli kumsal. 5/ Bir 5 T O K A A Z A T tür çörek... Gemiler 6 E N E P A S A K B de, küçük yaşta tay 7 R fa yamağı. 6/ MÖ V. 8 İ B E R M O R A yüzyılda kurulan Yu 9 A Z F İ R E Z nan felsefe okulu... Bir renk. 7/ Yurdumuzun batısında bir körfez... Eski dilde erik. 8/ Seçkin... Mahkeme sonucunu gösteren resmi belge. 9/ İzmir’in Urla ilçesinde arkeolojik bir buluntu alanı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orta Karadeniz yöresinde, sürülerin kışı geçirdikleri alçak, kuytu ve sıcak yerlere verilen ad... Su taşkını. 2/ Destan... Yüce, yüksek. 3/ Bir şeyi kabul etmeyerek geri çevirme... Bir bilim ya da sanat dalında kullanılan özel anlamlı sözcük. 4/ Bir renk... Hasırdan yapılmış bir kepçe aracılığıyla bir topun atılıp tutulmasına dayalı spor dalı. 5/ Arnavutluk’un plaka imi... Notada durak işareti. 6/ Balık yumurtasıyla yapılan bir tür meze... Köpek. 7/ Kâğıt ya da metal para üzerindeki kafa resmi... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 8/ Önceden verilen güvence parası... Tanrı. 9/ Bir göz rengi... Afrika’da yetişen ve parlak kerestesi mobilyacılıkta kullanılan bir ağaç.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear