14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 NİSAN 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Ankara’da Özür Dilesinler! CHP seçmeni, Ankara’da, sırf Melih Gökçek’ten kurtulmak için yakın geçmişte, “Biz ülkücüler memleketi komünist yapmadık; analarımızın, bacılarımızın Nataşa olmalarını önledik” yönünde konuşmalar yapan Mansur Yavaş’a oy vermek zorunda kaldı. Çünkü CHP yönetimi, parti içinden çalışkan bir halk adamı yerine yukarıdaki sözlerin sahibi bir ülkücüyü, CHP seçmenine dayatmıştı. CHP öz gücüne güvenmiyor, kendisini ülkücülere ve cemaatlere teslim ediyordu. Öyle de oldu. Ankara’daki seçimde CHP’nin kaderini de kampanyasını da ülkücüler belirledi. CHP Ankara İl Başkanı Zeki Alçın ve ilçe başkanları Yavaş’ın seçim otobüsüne bile alınmadı. Altı ok, bozkurt işaretlerinin gölgesinde kaldı. Sağ siyasetteki geleneğe göre; cemaatler, tarikatlar ve belli etkin grupların seçimdeki tavırları, oy kullanma tarihinden önceki son “mübarek perşembe” günleri belirlenirdi. Bu seçimde de aynı yöntem işledi. CHP’nin oylarından da 4.6 puan alarak BBP’nin oyunu 1.1’den 30.27’ye yükseltti. Ancak, AKP hiç oy yitirmedi, tam tersine arttırdı. AKP’den çekilen Gülenci oyların yerine Menzilciler oturtuldu. Gökçek’in Keçiören’deki oy fazlalığı 50 binin altına düşürülemedi. AKP oylarının Keçiören’de istenilen düzeye indirilememesi, CHP’ye akıldanelik yapanların kurgusunu hem büyükşehirde hem de Keçiören’de çökertti. “İlçede istediğine, büyükşehirde Mansur’a” sloganı, CHP’nin ilçe adaylarını da “öksüz” bıraktı. CHP’nin büyükşehir oyları ile ilçe oyları arasında uçurumlar oluştu. Kazanamayacakları için coşkuyu yitiren ilçe adayları ne ilçelerine, ne de büyükşehire asıldılar. Bu yaklaşım, Etimesgut’ta MHP’ye ciddi bir oy kaymasına ve CHP oylarının geçen seçime göre 6.6 puan düşmesine, daha önce CHP’de olan Ayaş ile Kalecik’in yitirilmesine neden oldu. Bu tablo karşısında, ülkücüler ve cemaat ile pazarlıklara güvenip Yavaş’ı aday gösteren başta Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara seçim eşgüdümcüsü Bülent Kuşoğlu ve Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın olmak üzere bu kararda imzaları olan CHP yöneticilerinin, sanırız, sandığa tüm gücüyle yüklenen Ankara’daki yürekten cumhuriyetçi seçmene hem teşekkür hem de özür borcu var! Oy Getirmedi İşte CHP yönetimi, bir zamanlar DSP’yi yönlendiren bir ekip ve İstanbul sermayesine dayalı kimi gruplar tarafından “sağdan aday oy getirir” uydurmacası ile kandırıldı. Oysa geçmiş deneyimler, CHP’nin CHP’li adaylarla, sağdaki bölünmenin de yardımıyla seçim kazandığını gösteriyordu. Benzer bir örnek, son seçimde Üsküdar’da yaşandı: Altı ok ilkelerine gönülden bağlı olduğunu yakından bildiğimiz aydın din adamı ve CHP milletvekili İhsan Özkes, Üsküdar’da az kalsın seçimleri kazanıyordu. Üstelik, 2009 seçimlerine oranla AKP’nin oylarını 5.8 puan artırmasına rağmen... Üstelik, sandıklarda yapayalnız bırakılmasına rağmen... Özkes, CHP’nin oylarını 15 puan artırmakla kalmadı, AKP ile olan 9.4 puanlık arayı kapattı ve seçimi kıl payı (2.2 puan) yitirdi. CHP’nin Bağcılar adayı, ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatini öven sözleri ile tanınan Muhammed Çakmak ise ilçede AKP ile CHP arasındaki 31 puan oy farkını 37.5’e yükseltti ve çok kötü bir seçim sonucuna neden oldu. Sağdan devşirilerek CHP’ye Fatih’ten aday yapılan Necmettin Erbakan’ın yeğeni Sabri Erbakan da ilçedeki AKP ile oy farkını 3.5 puan arttırdı ve seçimi açık farkla yitirdi. Seçimde başarılı olduğunu açıklayan CHP yönetiminin bu örneklerden ders çıkarmayacağı ortada. Sosyal Demokrat Dostlara Bilgi Notları (I) Sosyal demokrasi, doğuşu ve gelişimi açısından kentliliğe özgü bir dünya görüşüdür/ ideolojidir. II. Dünya Savaşı öncesine kadar işçi sınıfıyla kendisini işçi sınıfının çıkarları ve onun gelecek özlemleriyle özdeşleştiren küçük burjuvazinin alt gelirli kesimlerinin ideolojisi olma durumunu korumuştur. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ise kentli emekçi sınıf ve tabakalar ile kırsal kesimde kapitalistleşerek büyük tarım işletmeleri konumuna geçmiş işyerlerindeki ücretli tarım işçilerinin de taleplerini dile getiren partilerin ortak siyasal görüşüne dönüşmüştür. Cumhuriyet Halk Partisi ise tek parti rejiminin siyasal taşıyıcısı olan devlet partisi iken 1946 yılında çok partili rejime geçildikten sonra da geçmişten gelen siyasal gelenek ve alışkanlıklarını uzunca bir zaman korumuş, nihayet 1965 yılının temmuz ayında İsmet İnönü tarafından CHP’nin “ortanın solunda” bir parti olduğu açıklanmıştır. (İnönü: “CHP, bünyesi itibarıyla devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır.”) Doğaldır ki tek bir tümce ile köklü bir siyasal yapının ideolojik/siyasal dönüşümü mümkün olamıyor. Nitekim olamamıştır. CHP o günlerden bugüne “popülizm” ile “sosyal demokrasi” arasında gidip gelmiştir. Bu gidip gelmeler arasında partiyi mutlak başarısızlıkla suçlamak hem doğru, hem de gerçekçi değildir. HHH Temel söylemi itibarıyla sosyal demokrat olduğunu savlayan CHP’nin temel sorunu Türkiye’nin değişken sosyodemografik yapısından kaynaklanmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi sosyal demokrasi özünde kent insanının siyasal taleplerine yanıt veren bir ideolojidir. Ne var ki bir kentte yaşıyor olmak “kentli” olmak anlamına gelmez. Kırsaldan kente göçmüş bir bireyin kentlileşmesi, bir başka deyişle kent kültürünü özümsemesi, kendini o kentin bir parçası olduğunu duyumsayarak kentin gelişmesine katkıda bulunması, kentlilik sorumluluğunu üstlenerek buna uygun davranması uzun bir süreç gerektirmektedir. Çoğu zaman bu süreç iki, üç kuşak boyunca sürer. Sayısal verilere bir göz atalım: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) 2012 sonuçlarına göre 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla Türkiye’nin nüfusu 75.627.384’tür. Türkiye demografisinde görülen en önemli değişim kentleşmedir. 1927 yılında nüfusun yüzde 75.8’i kırsal (10 binden az nüfuslu), yüzde 24.2’si kentsel alanlarda yaşarken, bugün bu oran tam tersine dönmüştür. 2011 yılı itibarıyla Türkiye nüfusunun yüzde 23.2’si (17.338.563) kırsal alanda (belde ve köyler) yaşarken, yüzde 76.8’i (57.385.706) kentsel (il ve ilçe merkezleri) alanlarda yaşamaktadır. Aynı kaynağa göre 19802012 yılları arasında kent nüfusundaki artış şöyledir: 19.645.007 (1980), 26.865.757 (1985), 33.326.351 (1990), 44.006.274 (2000), 56.222.356 (2010), 58.448.431 (2012). Türkiye geneline göre ekonomileri görece gelişmiş kentlere akan kırsal göçerler, öncüllerinin kent çeperlerinde daha önce oluşturdukları varoşlara yerleşmektedirler. Kendini yeniden üreten büyük ölçüde kapalı devre, geri varoş kültürü ise insanları salt kentle bütünleştirmemekle kalmayıp tam tersine onları kente karşı yabancılaştırmaktadır. İnsanlarının büyük çoğunluğunun “günlük” yaşadığı varoşlarla, çoğunlukla kent emekçilerinin yaşadığı yoksul semtleri birbirine karıştırmamak gerekir. Bu yerleşim birimleri arasında insanlarının gerek yaşam biçimleri gerekse kültürel algıları arasında önemli farklar vardır. Her kapalı toplumda olduğu gibi varoş toplumunda “din”, bireylerin sosyal ve kültürel davranışlarında başat rol oynamaktadır. Dolayısıyla AKP oylarının varoşlarda belirleyici olması şaşırtıcı bir sonuç değildir. Bu bağlamda sosyal demokrat dostların seçim sonuçları karşısında yılgınlığa kapılmalarına neden yoktur. Durum, nesnel koşulların sandığa yansımasıdır. Bilgi notlarını sürdüreceğiz. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz hep kırsaldan dolayı seçimleri kaybediyorduk; ilk kez oralarda da varlığımızı hissettirdik” değerlendirmesini yapıyor. Seçim sonrası tabloya bir baksın: Orta Anadolu başta olmak üzere, kırsalda; AKP’nin yobaz politikalarının çoğuna (örne Kırsal ğin; türban serbestisi) göz yuman CHP yönetimine karşı Cumhuriyet ilkelerine sadık kalmış ve şimdiye değin çeşitli nedenlerle topraklarından göçmemiş Alevilerin yaşadığı yerleri kazandı sadece... Hep solun kalesi olmuş Salihli bile yitirildi. Daha ne olsun? MHP tabanını yönlendirme gücü bulunanların gözü kulağı, “mübarek perşembe”ye kadar cemaatin sızdıracağı söylenen “Erdoğan kaseti”ndeydi. O kaset yayımlanacak ve MHP tabanında büyük bir etki yaratacaktı. Ülkücü seçmeni harekete geçirecek ekipler de bunun üzerine “Başka çare yok, tüm gücümüzü Mansur Yavaş’ta toplayalım” çağrısı yapacaklardı. Ama beklenen olmadı, kaset yayınlanmadı. Böylece yönlendiriciler, ülkücü tabanı, CHP’ye oy vermeye ikna edecek güçlü bir bahaneden yoksun kaldıklarını ileri sürdüler. Seçimden önce Ankara’da, CHP’ye akıldanelik yapanların kurgusunun önceliği, Çankaya ve Yenimahalle’de MHP oylarını da katarak en yüksek oyu almak, AKP’nin Keçiören’i yitirmesini sağlamaktı. Seçimlerde kurgunun ilk bölümü bir ölçüde gerçekleşti. Ancak Keçiören’deki hayal tutmadı. BBP’den aday olan Turgut Altınok, MHP’nin ilçedeki oylarının 25 puanını, GÖRÜŞ 2014 Yerel Yönetim Seçimlerini Geride Bırakırken Sadık ÇELİk 2014 yerel seçimlerinin ardından bazı il ve ilçeleri ele alalım. Sarıyer: Muhafazakâr seçmenin ağırlığıyla bilinen Ayazağa ile Maslak ve Huzur mahallelerinin 2012’de Sarıyer’e bağlanmasına rağmen CHP’li Şükrü Genç seçimi kazandı. Çünkü Genç, ilk seçildiği tarihten bu yana hizmetin, örgütlü çalışmanın, ilçe halkıyla iletişim kurmanın peşini hiç bırakmadı. Ve neticede aldığı yüzde 51.5 oyla Sarıyer CHP’nin yeni kalelerinden biri haline geldi. Beylikdüzü : İstanbul’da AKP’den alınan tek ilçe. Yeni Başkan, adaylığı önseçimle gelen Ekrem İmamoğlu, tam beş yıldır canla başla çalışan, CHP’ye mesafeli mahallelerde “dayanışma evleri” kurarak orada yaşayan halkla yakın temas içinde kalan, iktidara saldırmak yerine kendi projelerini bıkıp usanmadan anlatan, ilçe başkanlığından gelen bir isim. Beylikdüzü, bu seçim döneminde, örgüt ve aday bütünlüğünün en yoğun olarak görüldüğü ilçelerin başında geliyor. Kılıçdaroğlu’nun da kaybettiğine en çok üzüldüğü il olarak belirttiği Artvin’in Hopa ilçesinde sol partilerin ayrı ayrı aday çıkarmaları neticesinde ilçe kaybedildi. Öte yandan yine Kılıçdaroğlu’nun kazandıklarına en çok sevindiği, Suriye politikasının ve Gezi olaylarının baş gündemi teşkil ettiği Hatay’da, halkın tepkisi ve kararlılığıyla birlikte yüzü gülen taraf CHP oldu. Gelelim büyükşehirlere; durum hâlâ belirsizliğini korusa da Ankara’da Mansur Yavaş’ın, ılımlı ve efendi dili, duruşu, çalışkanlığı ve kararlılığı sayesinde aldığı yüzde 40’lar civarındaki oy oranına karşın CHP’nin il genel meclisi oyları yüzde 25’te kaldı. Aradaki fark Yavaş’ın kendi MHP’li tabanından, toplumun çeşitli kesimlerinden aldığı oy olarak okunabilir. İstanbul’a gelince; Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’daki seçim kampanyası ne yazık ki umduğunu bulamadı. Bu süreçte CHP örgütleriyle yeterli kaynaşma sağlanamadı. Sarıgül’ün kendi çalışma ekibi, pek çok seçim propaganda faaliyetlerini kimi zaman CHP il, ilçe teşkilatlarından bağımsız ve koordinesiz biçimde sürdürdü. Bu anlamda partinin bazı kesimleriyle uyum eksikliği yaşandığı ve zafiyet görüldüğü ortaya çıktı. Sandıklara sahip çıkılamaması da İstanbul için ayrıca bir olumsuzluk oldu. Bu durumlar da elbette sandığa yansıdı... Ve Antalya. Kişisel egoların, kısır çatışmaların, senben kavgalarının en çok su yüzüne çıktığı bir büyükşehir böyle kaybedildi... Demek ki neymiş; 1. Seçimlere sayılı günler kala dışarıdan bulup getirilen, aday gösterildiği sokağını, mahallesini, insanını tanımayan, ile, ilçeye yabancı kalan adaylarla ya da parti içindeki senben kavgalarıyla kazanılmıyormuş seçimler. 2. Örgütü bütün bir yapı halinde, örgütaday bütünlüğü, karşılıklı iletişim ve etkileşim içinde harekete geçirmek gerekiyormuş. 3. Halkla birebir diyalog ve samimi temas içinde kalmayı başararak, her gün kendini tekrar eden ezber siyasetle değil, yapıcı, tamir edici, pozitif, gelecek vizyonu olan, projeler ortaya koyan, insanlara hayaller kurdurmayı ve umut aşılamayı bilen deneyimli siyasetle kazanılıyormuş. 4. Sayım sırasında, bilhassa da muhalefet partilerinin önde olduğu yerlerde kediler yüzünden(!) elektriklerin kesilmesi, çöplerden çıkan oy dolu çuvallar, oy sahteciliği, yakılmış oy pusulaları, geçersiz sayılan oylar, ilçe seçim kurullarında bilgisayarlara geçirilirken diğer parti hanesine ve ne hikmetse her defasında muhalefet partileri aleyhine yazıldığı iddia edilen oyların olması. Kamuoyunda o kadar çok vurgulanmasına, duyarlılığa davet edilmesine rağmen başta İstanbul ve Antalya olmak üzere pek çok il ve ilçede sandık başını terk eden, sandıklarına sahip çıkamayan, sandık tutanaklarını partiye zamanında ulaştırmayan CHP’lilerin payını ve suçunu vurgulamak gerekir. Sonuçta, bitmek bilmeyen itirazlar, yapılan yeniden sayımlarla birlikte, Yalova gibi bazı il ve ilçelerde değişen neticeler... Ve fakat seçimin üzerinden günler geçmesine rağmen resmi olarak açıklanamayan sonuçlar. 5. Seçim sistemi ve partiler yasasındaki olumsuzluklar bir yana, medeni, uygar bir ülkeye yakışmayan iptidai bir seçim sisteminin oyları zayi edişi. Bu şekilde halkın sandıktaki iradesine sahip çıkılamaması. Türkiye, gerekli teknik altyapılar hazırlanarak hızlı bir biçimde elektronik oylama sitemine geçiş yapmalıdır. Neticede seçimler bitti ve tüm sayım yanlışlıkları, hile, oy hırsızlığı iddialarına rağmen sonuçlar aşağı yukarı ortada. CHP ne Doğu’da, ne Güneydoğu’da, ne İç Anadolu’da, hatta ne de Karadeniz’de kayda değer bir varlık gösteremedi... Bundan sonra, kendi oyununu kuramayan, iktidarın ve Erdoğan’ın yarattığı gündemin peşinden giden ve bu işten kârlı çıkmadığı anlaşılan CHP, kendi yaratacağı gündemi, toplumun ihtiyacı olan politikaları ve projeleri hayata geçirmesi gerektiğini anlayabilecek mi? “Hazmede hazmede ilerliyoruz” siyasetini bir kenara bırakabilecek mi? Başbakan’a duyulan sevgi ve deruni sadakat, Gezi olayları, 17 Aralık’la birlikte ortaya atılan yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık iddiaları, çökmüş bir yargı, otoriter yönetim, özgürlük alanlarının daralması, kırılgan bir ekonomiyle birlikte antidemokratik faaliyetlerin, otoriterlik eğilimlerinin, algı oyunlarının, kutuplaştırma politikalarının görmezden gelinmesini sağlamaya devam mı edecek... Her şeye rağmen galip gelen AKP, kazanan Erdoğan oldu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Yaprakların 1 dan yeşil boya çı 2 karılan bir bitki. 2/ İnce ve düz 3 gün dokunmuş 4 pamuklu kumaş... 5 Yavru, çocuk. 3/ 6 “Agrap” da denilen bir fındık 7 cinsi... Sivrisi 8 nekleri kovma 9 ya yarayan tablet. 4/ Karışık renk1 2 3 4 5 6 7 8 9 li... Birbirine yakın 1 G E M O L O J İ adalar topluluğu. 5/ 2 A K E M İ Ü Y E Dilbilgisindeki söz 3 M Ü R V A R İ S cük türlerinden biri. 4 O R İ G A M İ İ 6/ Eski dilde su... Osİ A N manlı donanmasında 5 F İ N O amirale eş bir rütbe. 6 O O L A N A K Ç İ T 7/ İngiltere’de yasa 7 B A S E N T I P D O ma meclislerine veri 8 İ L len ad... Yabancı. 8/ 9 E R İ Z İ P E L “Samit” de denilen ve sözsüz oynanan köy seyirlik oyunlarının genel adı... Taşlı tarla. 9/ Bulgur, biber, soğan, domates, maydanozla yapılan ve asma yaprağına sarılıp çiğ olarak yenen bir yiyecek... Antalya’nın Serik ilçesine bağlı turistik bir belde. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kıyma ve bulgurla yapılan bir tür sulu köfte. 2/ Silis grubundan değerli bir mineral... Ankara’nın bir ilçesi. 3/ Kaz, ördek gibi hayvanların yavrularının civcivlikten sonraki durumu... Donuk renkli. 4/ Kekliğin boynundaki siyah halka... Asya’da bir göl. 5/ İçyüz. 6/ Evrensel alıcı olan kan grubu... Eskiden hükümdara ayrılan gemi. 7/ Gemilerde oda... Fenike mitolojisinde en büyük tanrı. 8/ Kırmızı şarap... Donmuş lav akıntılarıyla kaplı alan. 9/ Kurşun boruların ağzını açmakta kullanılan ucu sivri takoz... Kundak, çocuk bezi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear