29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 NİSAN 2014 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR İNCELEME VE ARAŞTIRMA ALANINDA ESERLER VERDİ 15 Cenaze törenine Yaşar Kemal ile Mustafa Köz de katıldı. ‘Marul’ üzerinden bir sömürü öyküsü AYŞEGÜL ÖZBEK Kâzım Öz’ün ‘Bir Varmış Bir Yokmuş’ filmi 33. İstanbul Film Festivali’nde yarışıyor Seni Seviyorum... Dün Dünya Yazarlar Birliği PEN’in Türkiye Merkezi olarak, Yönetim Kurulu Toplantımız vardı. Her ay yaptığımız sıradan bir toplantı... Daha doğrusu ben sıradan olacağını sanıyordum... Oysa değildi... Hiç değildi... Geçen aydan bu yana yaşananları irdelerken, geleceğe yönelik planlar yaparken o haber geldi, toplantıya kara saplı bir bıçak gibi saplandı. Ne zamandır almaktan korktuğumuz bir haber! Alpay Kabacalı’yı yitirmiştik. O benim tanıdığım, bildiğim en titiz araştırmacıydı. Denemelerinde, eleştirilerinde, incelemelerinde kılı kırk yarar, mükemmele ulaşınca dek uğraşır, didinirdi. Çalışkan bir karıncaydı... Kendini değil yaptığı işi önemseyen bir nefer... Zor işlerin hamallığını yapmaktan hiç ama hiç gocunmayan... Şanla şöhretle yitirilecek zamanı olmayan... Bilgiyi içselleştirmiş, içtenliği ilke edinmiş, emeği kutsayan bir yaradılış... Ansiklopediler, antolojiler şimdi biraz daha öksüz... Edebiyat ve basın tarihimiz biraz daha çaresiz... Hangi kaynak kitabı açsanız Alpay Kabacalı’nın edebiyat tarihimize, basın tarihimize kazandırdığı 60 kadar eserlerin listesini bulabilirsiniz. Ama hapis yattığını yazmazlar. Hırsızlıktan, talandan, soygundan değil, yazdığı bir yazıdan... 12 Mart döneminde... 30 yıl boyunca Sanat Dergisi’nde birlikte çalıştık. Akal Atilla ve onu, kafa kafaya vermiş tartışırken görüyorum hâlâ. Bir de Alpay’ın hep yere bakarak utangaç gülmesi... Türkiye böyle bir yer işte: Çok çalışan değerlerinin, doya doya gülmesine izin vermeyen bir yer. Hırsızların, soyguncuların, katillerin hoyratça sırıttıkları yerde Alpay nasıl kahkaha atabilirdi ki! Sevgili arkadaşım artık dinlenebilirsin... Hayat devam ediyor. PEN toplantımız da öyle... Tuncay Özkan, hapisten çıktığından beri, PEN’in gösterdiği direnç, sağladığı “yalnız değilsiniz” duygusu ve uluslararası ilişkiler için PEN Türkiye Merkezi’ni ziyarete gelmek istiyordu.. Kısmet dünmüş. Ergenekon davasından Silivri Cezaevi’nde 6 yıl kaldı. 517 gününü tecritte, tek başına taş duvarla karşı karşıya... Karşımda altı yıl boyunca “suçunu” öğrenebilmek için didinen bir insan, ülkesine aşkla bağlı bir insan, altı yıl boyunca hem ailesinin hem kendinin yaşadığı zulme direnen bir insanı görüyorum. Kızı Nazlıcan ve eşi Duygu’ya olan sonsuz sevgisini görüyorum. Belli etmemeye çalışsa da yaşadıklarının içinde açtığı derin yarayı görüyorum... Malum: Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Ve şimdi karşımda sormaktan kendini alamıyor: “Hukuk varsa ben bu cezayı niye aldım? Ve hukuk varsa ben şimdi niye dışarıdayım?” Hayat devam ediyor. PEN toplantımız da... Her ay “Ayın Kitabı”nı seçiyoruz. Bu kez usta şair Ülkü Tamer’in “Bir Adın Yolculuktu” (Islık Yayınları) kitabını seçtik. İçindeki her şiiri sizlerle paylaşmak isterdim. “Seni Seviyorum”u seçtim: Seni seviyorum Benim için dünyanın en taze sözü bu Yalın, aydınlık sözü Sana her söylediğimde de hep taze kalacak böyle Yalın, aydınlık olacak Seni seviyorum Kartalın dağa tutkusu var ya Dağın dereye duyduğu sevecenlik Derenin yatağına uyumu Yatağın kıyıya usulca sokuluşu Kıyının kelebeğe öpücük yollaması Kelebeğin çiçeğe gösterdiği özen Çiçeğin güneşe onurla dikilişi Güneşin yeryüzüne kanat germesi Topla bunların hepsini Bu duyguların hepsini topla Koy yüreğine ve oku İki kelime belirecek şıkır şıkır: Seni seviyorum Seni seviyorum Karanlıklardan geçirdim seni Seni seviyorum Ay tutulmasını yaşattım sana Seni seviyorum Kasırgaya yakalandık okyanusta Seni seviyorum Kayalar çıktı önümüze Seni seviyorum Acemi bir denizciydim, usta gemici oldum Haydi! Sabaha artık! Tan yerine! Tam yol! Yüreklerimizin yeliyle! Seni seviyorum Benim için dünyanın en taze sözü bu Alnında dolaşan bir kumru kadar yalın Seni seviyorum. Kabacalı son yolculuğuna uğurlandı Kültür Servisi Gazeteci, yazar, araştırmacı ve gazetemizin eski yazarlarından Alpay Kabacalı dün son yolculuğuna uğurlandı. Bir süredir akciğer kanseri tedavisi gören Kabacalı Doğancalar’daki Çakırca Hasan Paşa Camii’nde kılınan ikindi namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Cenazeye aralarında başta eşi İffet Kabacalı, çocukları Ekin Kabacalı ve Başar Kabacalı olmak üzere Yaşar Kemal, Ali Sirmen, Eray Canberk, Egemen Berköz, Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, PEN 2. Başkanı Halil İbrahim Özcan, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Turhan Günay, Öner Ciravoğlu, Songül Özkan, Yaşar Miraç, Osman Şahin, Hayri Erdoğan, Cengiz Bektaş, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Bülent Yener, Turgut Çeviker’in de aralarında olduğu yazarlar, şairler, ya yıncılar ve gazeteciler katıldı. Turgay Olcayto, Alpay Kabacalı için “Çok üretkendi. Çalışkan ama son derece de mütevazıydı. Kaybı hem edebiyat çevreleri için hem siyasi tarihimiz için üzücü” derken Halil İbrahim Özcan da “Alpay Kabacalı birlikte çalıştığım insanlar arasında en seçkin kişiydi. Yaşar Kemal ona ‘Atom Karınca’ derdi” dedi. Mustafa Köz ise “İnceleme, araştırma, kültürün yoksul çocuğu aslında. O boşluğu böyle çalışkan insanlar doldurabilir. Yaptığı kitaplarla edebiyatın ve Türkiye kültürünün o zeminini bize taşıdı” diye konuştu. Kâzım Öz’ün yeni film “Bir Varmış Bir Yokmuş”, bir marulun tohumdan sofralarımıza gelene kadarki sürecini tarım işçilerinin yaşadıkları üzerinden anlatıyor. 33. İstanbul Film Festivali’nde ulusal yarışma bölümünde yarışan filmde yönetmen, hikâyesi anlatılan kalabalık ve yoksul bir Kürt ailesini Batman’daki evlerinden Ankara’daki tarım alanlarına kadar takip ediyor. Film mevsimlik işçi bir aileyi takip ederek hem onların yaşam koşullarını hem de bir sebzemeyvenin üretim koşullarını anlatıyor. Sizin çıkış noktanız neydi? Mevsimlik işçilerle ilgili bir şey yapmak istiyordum, çünkü duyduklarım, okuduklarım, gördüklerim çarpıcıydı. Sonra bunun üzerine çalışırken herhangi bir sebze ya da u Mevsimlik tarım meyveyi ele almak istedim. Filmde de marul üretimi var. işçiliği yapan Kürt bir Bu trajedi, yoksulluk, bu sö aileyi takip eden filmde, mürünün kaynağı, sebebi, soolduğunu gördüm. Buna dönük bir ponucu ne diye düşündüm. O açı bir sebzenin soframıza litika üretilemiyor. gelene kadarki süreci dan marulun hikâyesi önemKürtlerle Türkiye’deki işçi sınıli olan, gerisi hikâye. Aslınfı üretim güçleri, dinamikleri bir araanlatılıyor. da doğanın bir parçası olarak ya gelemiyorlar. Çünkü Kürt meselesi yetiştirilen bir ürün, işçinin sadece dil, kimlik meselesi olarak ele elinden çıktıktan sonra kapitalist sistem içinalınıyor. Aslında gizli bir sömürü var. Görülmede bir metaya dönüşüyor. yen, konuşulmayan. Siyasi partiler, hatta Kürt Film türü için ‘docudrama’ diyebilir hareketinin siyaseti bile bu konuda neden politimiyiz? ka üretemiyor? Burada tasarlanmış bir senaryo vardı aslında. Çocukların da yoğunlukta çalıştığı bir Bir marulun tohumdan önceki halinden sofraya alan. Özellikle filmde çocuk işçilere de odakkadar gelen süreci. Çekim yaparken bir de aşk lanmışsın... hikâyesi girdi işin içine. Belgesel sinemada teEvet. Sabah altı, akşam yedi çalışıyorlar. Biz sadüf gibi duran olaylar tesadüf değildir aslında. bu insanlara işçi diyoruz, ama ben başka bir şey Orada gizli bir dramaturg vardır. O dramaturggördüm. Bence bu insanlar işçi bile değil. İşsiz la iyi bağ kurmakla alakalı. İyi bağ kurmayınca işçi. Ya da işçi işsizler. Sigorta yok kayıtlı deo aşk hikâyesi gelip seni bulmaz. Aradığını bul ğiller. 11 yaşında işçi olur mu? İşçi sınıfı dedimaktır aslında. ğimiz zaman bile kişinin sendikası, hakları var. Kürt işçiler üzerinden anlatılmış mesele, Bunlarda bağlayıcı hiçbir şey yok. ama ortada asıl bir sınıf sorunu var... Bu yönlü baktığımızda Kürt sorunu sanki bir Evet, bu mevsimlik işçi meselesinin altında de bundan dolayı çözülmüyor. Çünkü bu kitle, bir sınıf sorunu yatıyor. Öte yandan Kürt işçibu işsiz işçiler kapitalizm için döngüye yardımlerle bu filmi çekmemin bir sebebi vardı. Aslın cı oluyorlar. da Kürt meselesi aynı zamanda bir sınıf mesele Filmi izlerken biraz da üretim ve tüketim sidir. Köylerinden kalkıp iz, dil bilmedikleri ya koşullarının değişmesi gerektiği çıkıyor orbancı bir yere gidiyorlar. Türkiye’de mevsimtaya. lik işçi olan milyonlarca insan var. Bunun yüzÜretim rant haline geldi. Şu anda gerçekten de 90’ı Kürt. ekolojik bir devrime ihtiyaç var. İnsanlar üretKürtlerin kimlik, dil meselesini aşan, madaltikleri ve tükettiklerine yabancılaşmış. Biz tüyonun iki yönüne tekabül eden bir gerçek var kettiklerimize yabancılaşmışız. O işçiler de üretortada. Bu sınıf sorunu çözülmeden diğer sorun tiklerine. Oysa doğaya dönük başka bir yaşam lar çözülemez. Burada bir bakış eksikliğimizin mümkün. Alpay Kabacalı Tuncay Özkan Ülkü Tamer İSTANBUL FİLM FESTİVALİ’NDE BUGÜN Kariyerinin 40. yılında Marin Karmitz Kültür Servisi İstanbul Film Festival’inde bugün Atlas Sineması’nda festivalin Uluslararası Yarışma bölümünde yer alan, yönetmeni Lenny Abrahamson’ın katılımıyla “Frank” filminin gösterimi saat 16.00’da yapılacak. Saat 21.30’da ise yönetmenliğini Levent Semerci’nin yaptığı “Ayhan Hanım” filminin gösterimi film ekibinin katılımıyla yapılacak. Feriye Sineması’nda saat 16.00’da Atıf Yılmaz’ın “Aaahh Belinda” filmi, saat 21.30’da ise Yılmaz Güney’in “Sürü” filmi gösterilecek. Festivalin Sinema Onur Ödülü’nü alacak olan yönetmen, yapımcı ve dağıtımcı Marin Karmitz ise 40 yıllık sinema kariyerini bugün saat 14.00’te Fransız Kültür Merkezi’nde anlatacak. n Kültür Servisi Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI, Sinema Yazarları Derneği SİYAD’ın girişimiyle sinema yazarı ve tarihçisi Giovanni Scognamillo’ya 85. doğum günü vesilesiyle sinema tarihine yaptığı katkıdan ötürü bir plaket veriyor. Scognamillo, plaketini 33. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin 19 Nisan’daki kapanış töreninde alacak. Scognamillo’ya FIPRESCI’den plaket
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear