23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
15 NİSAN 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul’da 4 belediyede oy oranları düşerken 4’ünde de ciddi oy artışları yaşandı 7 CHP’nin kârı Beylikdüzü ALİ AÇAR #occupyCHP ile Nereye? #occupyCHP’ye, CHP saflarından bir ölçüde nalına mıhına olmakla birlikte… en müstehzi yaklaşım dakika bir, gol bir; Hüseyin Aygün’den geldi… “7080 yaş ve üstü partililer birkaç saatliğine heyecanlanır” diyor alayla CHP vekili Aygün ve devam ediyor: “Gençlik kollarına biraz dinamizm gelir, gençler ‘işgal’ çağrılarının ‘bir günlük’ deneyimini görür, seyyar satıcılar epey satış, gazeteciler haber yapar, gençler ‘yaşlılar’ ile bolca fotoğraf çeker, belki el ele ‘halaya’ bile dururlar, bakarsınız ‘kota’ yoluyla ve ‘kâğıt üstünde’ değil, gerçekten gençler ‘CHP’ye el koyar’, ne de güzel olur...” dedikten sonra “CHP kadıngençlik kotası koydu da ne oldu?” babında hız kesmeden ekliyor: “PM ve MYK’den bir miktar üye istifa edip, ‘Hadi gençler biz sizin heyecanınızı çok sevdik, düşündük ki biz artık köşeye çekilebiliriz, en iyisi siz gelip bizi yönetin’ mi diyecek? Yüzde bilmem kaç olan kota, yüzde 5 filan artacak mı? Ne yapılacak? Yapılsa bile uyulacak mı? Neyse hayal her zaman güzel ve devrimcidir…” “CHP’yi işgal et” hareketini hızla küçümseyen tepkiler yandaş basında anında boy gösterdi. Ama sonuçta onlar yandaş basın! Hüseyin Aygün’e de ne oluyor? Henüz yeni boy veren bir gençlik hareketini yüreksizlendirmek hesabına nedir bu telaş? Gençlerin “Biz bu partinin gerçek sahipleriyiz!” demeye ve bu mesajlarını güçlü biçimde iletmek için çaba göstermeye hakları yok mu? 21. yüzyıl siyaseti böyle yapılıyor. “occupyCHP” mantığını sözüm ona “çelişkili” bulmuş Aygün, şöyle sorular soruyor: “(occupycılar) ‘Biz parti içidışı dinamiklerden, ittifaklardan tam bağımsız bir sivil inisiyatifiz’ diyorlar… O zaman CHP nasıl değişecek? ‘İç ve dışta bağımsız’ iseniz bu ‘değişim’ programınız nasıl hayata geçecek? CHP size nasıl yer verecek? Gelip nasıl yöneteceksiniz? CHP nasıl ‘sizin’ olacak?” Tabandan değişime dair olan derin güvensizliğe ve şüpheciliğe bakın! “Parti içidışı dinamiklerden bağımsız sivil bir ‘occupy’ inisiyatifinin”, tümüyle dıştan harekete geçirdiği dinamiklerle, bir partinin nasıl etkilenebileceğini ve değiştirilebileceğini… en son oysa… İtalya’nın PDPartito Democratico/ Demokrat Parti örneğinde yaşadık. “occupy”cılara Aygün şartlanmalarıyla yaklaşanların tümüyle ıskalamış olabilecekleri İtalya örneğini isterseniz biraz açalım... İtalya’da biliyorsunuz merkez sol PD’nin 39 yaşındaki lideri Matteo Renzi, geçen şubat ayında Başbakan oldu! Renzi’nin başbakanlığa çıkmasını mümkün kılan kritik gelişme, bu tarihten iki ay önce yükselmiş olduğu PD liderliği idi… 2013 Aralıkı’nda PD içinde yapılan önseçimlerinde Renzi’nin lider seçilmesindeki tayin edici etkenlerden biri ise… aynı yılın Nisan ayından itibaren Çizme’yi kuzeyden güneye… parti merkezleri temelinde işgal eden #occupyPD hareketi oldu. “Parti içidışı dinamikler ve ittifaklardan bağımsız bir sivil gençlik inisiyatifi olan #occupyPD’nin” gündemde tuttuğu en ısrarlı konu temelde “partinin gençleşmesiydi”… Geçen yılın ilkbaharında yapılan “genel seçimler” ve “cumhurbaşkanlığı seçimlerinde”, “PD”nin gösterdiği kötü performans karşısında “teslim olmayacağız!” diye hareketlenen gençler; cumhurbaşkanlığı seçimleri ile eşzamanlı olarak 1820 Nisan tarihlerinde… PD merkezlerini işgala başladılar ve bu işgali başkent Roma ile sınırlı tutmayıp, ülkeye yaydılar. İşgalcilerin yaptıkları ilk açıklama, kendilerinin bir “hizip” olmadığı ve parti içinden “dayatma ve araçsallaştırmalar” kabul etmeyeceklerine dair çıkışları oldu. Siyasetin hem “öznesi”, hem “nesnesi” olmak istiyor; “gençleşmeyi” destekliyorlardı… İşgalin tetiklendiği 2013 Nisanı’ndan… Renzi’nin PD lideri seçildiği Aralık’ına kadar bu “gençlik” teması; “occupy”ın verdiği ivmeyle sürekli ön planda oldu. “Occupy”cıların hâkim olduğu sosyal medyanın yanısıra; geleneksel yazılıgörsel medya da, bu “gençleşme” argümanını her vesileyle gündemde tuttu. Böylece güçlü ve yaygın bir kamuoyu oluştu. Bu “gençlik kampanyası” sayesinde PD’nin eski, geleneksel liderlerini devre dışı bırakan Renzi’nin; dümene geçmesi sonunda hiç zor olmadı. 39 yaşındaki Matteo Renzi’nin, merkez sol liderliği sayesinde ulaşabildiği Başbakanlık koltuğunda başardığı ilk iş, kabinenin yarısını “kadınlardan” seçmek oldu. İtalya’da bu da bir “ilk”ti! Dışişleri ve milli savunma bakanlığı gibi en canalıcı pozisyonlara gelen kadınların hepsi üstelik Renzi gibi “genç”tiler… “Occupy”cıların, “önce partiyi, sonra ülkeyi değiştirmek istiyoruz” sloganı gerçek olmuştu! “Değişim arayışının” fitili bir kez sahiden tutuşmayagörsün! “Parti dışı dinamiklerle”, pekâlâ “kamuoyu baskısı” yaratarak sonuç alınıyor… İtalyaTürkiye arasındaki en büyük fark bence; “kamuoyunun gücüne olan inanç ve güven”! İtalya’nın aksine bizzat Aygün misalinde gördüğümüz üzere, Türkiye’de merkezsol(!) bir partinin… temsilcileri dahi icabında kamuoyunu dehşet biçimde küçümsüyor ve böyle bir güce inanmıyor. Bunu değiştirmek “occupyCHP”cilerın elinde. Yeter ki “ısrarlı”, “uzun soluklu”olsunlar… #occupyCHP hareketi, bir atımlık barut olarak kalırsa, Aygün’ler heyhat! haklı çıkabilir. İstanbul’da resmi olmayan yerel seçimde alınan sonuçlara göre CHP’nin elindeki belediyeler içerisindeki Adalar, Avcılar, Maltepe ve Çatalca’da oy oranında düşüş yaşanırken, sırasıyla Sarıyer, Bakırköy, Ataşehir ve Beşiktaş’taki oylarında ciddi artış yaşandı. 2009 yerel seçimleri ile karşılaştırıldığında CHP’nin oylarının İstanbul’da yeni seçmenlerin etkisi ve tepki oylarıyla yüzde 3.1 oranında arttığı, AKP’nin ise mevcut oylarının yanı sıra özellikle Saadet Partisi (SP) ve merkez sağdan aldığı oylar ile yüzde 3.7 oranında artırarak başarı sağladığı ortaya çıktı. AKP, 2009 yerel seçimlerine göre oylarını 1 milyon 12 bin düzeyinde artırırken, CHP 847 bin oy artışı sağladı. İstanbul’da ilk kez oy kullanan 700 bin yeni seçmenin büyük bölümü ve AKP’ye yönelik tepki oyları CHP’ye gitti. AKP mevcut oylarını korudu, SP’nin geçen seçimlerde aldığı oyların büyük çoğunluğunu kendisine çekti. AKP’nin aldığı oy oranına bakıldığında yolsuzluk ve rüşvet iddialarının AKP’yi etkilemediğini gösterdi. SP’nin 2009 seçimlerindeki yüzde 4.9 olan oy oranı 2014 seçimlerinde yüzde 1.4’e düştü. HDP eşbaşkan adayları Sırrı Süreyya Önder ve Pınar Aydınlar 413 bin 315 oy ile yüzde 4.8’de, MHP ise 339 bin 346 oyla yüzde 4 oranında kaldı. İşçi Partisi’nin adayı Levent Kırca 15 bin 232, Yurt Partisi 17 bin 928, HEPAR 14 bin 711, TKP 7 bin 629, DSP ise 7 bin 216 oy aldı. Kürt siyasetçi Kemal Burkay’ın partisi de ilk kez katıldığı seçimlerde 7 bin 483 oy alarak yüzde 0.01’de kaldı. Mustafa Sarıgül, CHP’nin oylarını arttırdı. Örgütün iradesi yok sayıldı C HP’nin seçimdeki başarısızlıklarının bir nedeni de kentin bazı ilçelerinde yapılan ön eğilim yoklamalarının dikkate alınmaması gösterildi. Bu duruma örnek olarak Fatih, Sancaktepe, Küçükçekmece, Bahçelievler, Bayrampaşa ve Üsküdar gibi ilçelerde ön eğilim sonucu sandıktan çıkan adayların başkan adayı olarak gösterilmemesi ve yerlerine atama yapılması tabanda dışlanmışlık ve eski alışkanlıkların sürdüğü algısı yarattı. Hayatın her alanında örgütlenmenin gerekliliğini savunup örgütlerin sesine kulak verilmesi gerektiği vurgulanıp, bugüne dek en çok eleştirilen eski tepeden inmeci anlayışların hâkim kılınması birçok il ve ilçede olduğu gibi İstanbul’da da ters tepti. Bahçelievler’de ilçe örgütünden bir grup gencin ön eğilim yoklamasından çıkan Abdullah Durukan yerine Saffet Bulut’un aday gösterilmesine tepki göstererek açlık grevi yapması, Fatih’te Sabri Erbakan isminin gösterilmesi, Sancaktepe’de eğilim yoklamasında birinci çıkan Hakkı Sağlam’ın yerine üçüncü sıradaki Özgen Nama’nın adaylıkları parti tabanında kırılmalara neden oldu. Örgütün ön eğilim yoklamasına girmeyen adayların oy oranlarında ciddi bir artış sağlamadığı görülürken, atama yoluyla aday gösterilen İhsan Özkes’in oyları bir önceki yerel seçimlere göre yüzde 13.8 oranında artırması başarılı olduğunu gösterdi. AKP’NİN PLANLARI TUTMADI 2014 seçimlerinde CHP mevcut belediyelerinin dışında Beylikdüzü’nü alırken, burada yüzde 30.6 olan oylarını yüzde 20.2 artırarak yüzde 50.8’e çıkarttı. Mevcut belediyeler içerisinde Adalar, Avcılar, Maltepe ve Çatalca’da oy oranında düşüş yaşanırken, en çok oy artışı sırasıyla Sarıyer, Bakırköy, Ataşehir ve Beşiktaş’ta yaşandı. AKP’nin yasa değişikliği ile Şişli’nin bir bölümünü Sarıyer’e bağlayarak alma planları CHP’ye yaradı. Sarıyer’de yüzde 37.5 olan CHP’nin oyu yüzde 51.1’e çıktı. CHP seçime girdiği ilçelerde küçük oranda oylarını artırırken, Şile ve Sultanbeyli’deki oylarında düşüş yaşadı. İstanbul’daki 3 seçim bölgesinde CHP en çok oylarını yüzde 5.05 ile 2. bölgede artırırken onu sırasıyla yüzde 04.01 ile 3. bölge, yüzde 1.73 ile 1. bölge takip etti. Çizme’de ‘#occupyPD’ örneği 30 MART SONRASINDA GELECEĞE DÖNÜK ÇIKARILACAK DERSLER Kentlerin yeni sakinlerine ulaşılmalı 3 Kendilerine mevcut iktidarın sunduğu sağ anlayıştan farklı, bireysel ve yurt düzeyindeki değerleri benimsetici bir “sol namusu” içinde yaklaşıldığında, algılama güçleri şimdilik sınırlı gözükse de, bu yurttaşlara bir şeyler anlatmak mümkün olabilecektir. siminin, kentlere yeni göçmeye başlamış ve gecekondularda yeni mekânlaşmış bir yurttaş kesimini bilgilendirme ve uyandırma bağlamında verimli çalışmalar yapmış olduğu hatırlanmalıdır. Bunun organizasyonu günümüzde belki biraz daha güçtür. CHP bu amaca yönelik olarak gönüllülük duygusuyla donatılmış, kendilerine yardıma hazır olan ve muhtemelen orta soldan biraz daha solda yer alan epey bir genç yurttaşın daha mevcut olduğunu hatırlamalıdır. Son seçim sonuçlarından sonra etkisi örselenmiş gibi duran Gezi Direnişi’nin katılımcıları, örgütlenmemiş ayrı bireyler olarak henüz ortadadır. CHP, kendisine yapılacak gençleri kışkırtan “darbeci” siyasal birim olma suçlamalarına hiç kulak asmadan bu potansiyeli kullanma yoluna gitmelidir. Kentlerin yeni sakinlerine ulaşma yolunda da genç insanların daha içlerinden gelerek koşuşturabileceği düşünülmelidir. Yolsuzluk, etik sapmalar, kamu yönetim ve yargı sistemindeki bozuklukların seçim kampanyası boyunca bolca sergilenmesi, sayısal sonuçlara beklenenden daha az etki yapmış gibidir. Ancak önümüzdeki bir buçuk yıl boyunca, bu konuların peşinin bırakılması söz konusu olmamalıdır. Burada CHP’nin daha sistematik, AKP liderinin ortamı sertleştirme tavrının peşine düşerek ve onun gündem çizgisinde kalarak, insanlara dert anlatmak yerine kendi özgünlüğünden süzülerek oluşturulacak biraz daha solda, yani kısacası solda, politika yapmayı araması gerekmektedir. CHP’ye yardımcı olunması ve ayrıca bireylerin kendi kendilerine yardım edebilme yolunda yılgınlığa ve bozgunluk psikolojisine yer olmadığı açıktır. Ülkenin dürüst vicdanlı insanlarına ve zinde güçlerine uyanık ve diri kalmanın zorunluluğunu sürekli hatırlatılma durumundadır. BİTTİ ‘Önce parti, sonra ülke!’ sloganı 30 Mart 2014 yerel seçimi, sevabından büyük hatalarıyla tarihe geçmiş bulunmaktadır. Sadece nüfus itibarıyla değil, düşünce bağlantılı sosyal tepkilerin oluşması bakımından da kırsal insan davranışlarına gittikçe daha çok yaklaşan kentler, ülke coğrafyasına gittikçe daha hâkim olmaktaydı. AKP’nin ilkel kapitalist yaklaşımı tarımsal yönetimi feda etmenin ötesinde kentlerin de elden çıkmasına yol açmaktadır. “Kırsallaşmış kent” kavramı sadece düşünce yapısı ve sosyal davranış olarak kentlerde kendini gösteren bozuklukları değil, bunun yanı sıra akıl almaz imar ve yerleşim düzensizliklerinin de kaynağını oluşturmaktadır. Hemen başlayarak ve önümüzdeki yakın dönemlere yayılarak, muhalefet partileri ve özellikle CHP tarafından, kent planlaması ve imarı düzeyinde rasyonellikten alabildiğine uzaklaşılmış olunması ve sadece bazı yandaş kesimlere rant sağlamak amacı ile çok sakıncalı kentsel yapım düzenlemelerine girişilmiş bulunulması dikkatle incelenmeye alınmak zorundadır. Yerel seçim kampanyasında planlı kentleşme ve rasyonel büyüme konuları üzerinde muhalefet tarafından yeterince durulmamış olduğu, ayrıca dikkat çekici bir husustur. Son yarım yüzyılda, ülke nüfusunun üçte birini aşan bir bölümünün kırsal yöre lerden kentlere geçmiş olduğu bilinmektedir. Özellikle son 10 senede AKP’nin kontrolü altında yoğunlaşarak uygulanmış olan bu eğilimin bir çeşit “garibanlara sahiplik” görüntüsü ve çerçevesi içinde iktidara yeni yandaşlar sağlamış bulunduğu bilinmektedir. Kentlerin yeni yerleşenlerinin “sağ”a teslimiyetleri henüz mutlak değildir, en azından bir bölümü için geçicidir. Kendilerine mevcut iktidarın sunduğu sağ anlayıştan farklı, bireysel ve yurt düzeyinde ki değerleri benimsetici bir “sol namusu” içinde yaklaşıldığında, algılama güçleri şimdilik sınırlı gözükse de, bu yurttaşlara bir şeyler anlatmak mümkün olabilecektir. Bu anlayışı tamamlayacak bir diğer siyasal düşüncenin ise bu yurttaş kümesini varoluş biçimlerinden ve siyasal reflekslerinden dolayı küçümsemek yerine onlarla biraz daha haşır neşir olmanın yolunu aramaktır. 1970’ler CHP’sinde orta sola göre daha solda olduğu bilinen bir gençlik ke
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear