22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2014 PAZARTESİ 8 Türkiye’nin en büyük sanayicilerinin bir araya geldiği TÜSİAD, ocak ayında başkanları Muharrem Yılmaz ile Başbakan Tayyip Erdoğan arasında yaşanan “vatana ihanet” polemiğinden sonra ilk kez Ankara’ya geliyor. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) perşembe günü başkentte toplanacak. Kısaca anımsatmak gerekirse, TÜSİAD Başkanı Yılmaz, 23 Ocak’ta yapılan genel kurul toplantısında şu sözleri söylemişti: “Hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen, yargı mekanizması AB normlarında çalışmayan, düzenleyici kurumlarının bağımsızlığına gölge düşen, vergi cezaları veya başka türlü cezalarla şirketlerinin üzerinde baskı kurulan, ihale yasası onlarca kez değiştirilen böyle bir ülkeye yabancı sermayenin gelmesi mümkün değildir.” Bu sözlere ertesi gün Başbakan Erdoğan, “Eyy TÜSİAD” diyerek çok sert bir yanıt verdi ve şunları söyledi: “Kalkıp da TÜSİAD’ın başkanı küresel HABERLER Gül ‘Eyy TÜSİAD’ın onur konuğu İhanet polemiği sermaye gelmez ifadesi kullanamaz. Bu cümleyi kullanıyorsa bu vatana ihanettir. Sen küresel sermaye gelmez ifadesini kullanarak kendi hükümetini tehdit ediyorsun öyle mi? O zaman cevabını alacaksın.” TÜSİAD Başkanı bu sözlere, Taha Akyol’un programında yanıt vererek “Vatan haini söylemini reddediyorum. Biz ne ananas cumhuriyeti, ne muz cumhuriyeti istiyoruz. Biz çağdaş bir cumhuriyet istiyoruz” demişti. ‘Eyy TÜSİAD’ Tercihini Gül’den Yana Koydu idarenin bakanlarını TÜSİAD’a davet edeceksin, bizimle herhangi bir işini görmeye geleceksin, hangi yüzle?” diye konuşmuştu. İşte o gün geldi çattı. O polemikten sonra TÜSİAD ilk toplantısını bu hafta Ankara’da gerçekleştiriyor. Erdoğan sözünün gereğini yerine getirirse, YİK toplantısına kabineden kimse gitmeyecek demektir. Ama yanıtı da bir o kadar önemli. Gül de daveti kabul ederek BaşbakanTÜSİAD kavgasına bakışını ortaya koymuş oluyor. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Gül farklı telden Daha da görüşmeyecekti Erdoğan, TÜSİAD’ı topa tuttuğu konuşmada bundan sonra ne kendisinin ne de bakanlarının TÜSİAD ile görüşeceğinin de sinyalini vererek “Sen hangi yüzle bu Gül daveti kabul etti Tam bu noktada, TÜSİAD da stratejik bir adım atarak YİK toplantısına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü davet etti. Davet önemli... Aslında Gül bunu ilk kez yapmıyor. 16 Ocak’ta Başbakan Erdoğan’ın iki yıldır görüşmediği Müteahhitler Birliği Başkanı’nın davetini kabul ederek yeni binalarının açılış törenine katıldı. Geçen hafta Çankaya Köşkü’nde verdiği resmi yemeğe AKP’den 17 Aralık sürecinde cemaat tartışmaları nedeniyle de ayrılan İzmir Milletvekili İlhan İşbilen ile Gülen okullarının temsilcisini davet etti. Şimdi gözler perşembe günkü toplantıda. Kulislerde, bu davetle TÜSİAD’ın Cumhurbaşkanlığı yarışında Gül’den yana tavır koyduğu iddiası dillendiriliyor. Cumhurbaşkanı Gül, TÜSİAD YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu ve TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın yapacakları konuşmalardan, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin bakalım ne tür mesajlar çıkacak... CHP içinde 30 Mart seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler sürüyor. Çıkan sonuçlar arasında dikkat çeken ikisini CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak’tan dinledik. Birincisi, AKP karşısında güçlü partinin desteklenmesi için başlatılan “Tatava yapma bas geç” kampanyasıyla ilgili: “AKP karşısında en güçlü aday üzerinde birleşilmesi için yapılan yönlendirmeler tamamen CHP aleyhine işledi. Bu tip dizayn politikaları ve yayınlar MHP’nin oy artışındaki en önemli etkenlerden biri. Ama bize bir katkısı olmadı. Tam tersine Ada yapıldı. Güneydoğu Anadolu dışındaki Toprak: ‘Tatava yapma!’ işbirliği büyük şehirlerde BDP oyları doğrudan AKP’ye gitti. BDP ile HDP oy toplamının yüzde 10’lara yaklaşması beklenirken bunun çok altında kaldılar. CHP’ye kaybettirdi Kalanı AKP’ye gitti. Abdullah Öcalan 21 Mart’taki na ve Balıkesir’de adaylarımız seçimi bu yüzden kaybettiler.” İkinci önemli tahlili ise büyük şehirlerdeki Kürt oylarıyla ilgili: “Bu seçimde İmralı ile AKP arasında zımni bir mektubuyla işaret verdi.” Toprak tüm parti teşkilatı adına özeleştiri de yapıyor: “Genel Başkanımız kadar hiçbirimiz çalışmadık. Örgütümüz aday belirlemedeki enerjisini sahaya da yansıtabilse çok daha başarılı olurduk.” Cuma günü bu köşede TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’dan bahsederken sehven Grup Başkanvekili ifadesi kullanmışım. Düzeltir, özür dilerim. Düzeltme Hüküm giyen subaylar ‘ÖYM’ler kaldırıldığı halde biz neden cezaevindeyiz’ diye tepki gösterdi Balyoz’da esarete isyan AYŞE SAYIN ANKARA Balyoz davasından hüküm giyen subaylar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir grup konuşmasında “sahte ihbar mektupları, sahte delillerle” insanların mahkum edildiği açıklamasına, ÖYM’lerin kaldırılması ve Anayasa Mahkemesi’nin son dönemdeki Twitter ve Ergenekon kararlarına rağmen hâlâ içerde tutulmalarına “Kurda kuşa özgürlük var, bir tek bize yok. Eğer dijital deliller kabul edilecekse, Başbakan oğlunu da cezaevine göndersin” sözleriyle isyan ettiler. CHP Cezaevleri İnceleme ve İzleme Komisyonu (CHPCK) üyeleri Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Erzincan Milletvekili Muharrem Işık ve İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, geçen perşembe günü Balyoz ve Askeri Casusluk’tan Mamak Askeri Cezaevi’nde bulunan 12 subayı ziyaret ettiler. Sahte “dijital verilerle” mahkum edilmelerine isyan eden subayların görüş ve değerlendirmeleri ana başlıklarıyla şöyle: AYM’nin son kararları umut verici: Yıllardır içerdeyiz, bir umut biz de başvurduk. Ancak bizim dosyalarımız 6 aydan beri bekliyor. 218 başvuru yaptık, 8 Kasım’da dilekçe verdik. Genelkurmay Başkanı’nın, milletvekillerinin ve Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’nun başvurularını öncelikle karara bağlarken bizimki neden bekletiliyor? Twitter kararını üç günde ele alan AYM, özgürlükçü, demokrasiyi geliştiren kararlara imza atmıştır. AYM’nin Türkiye’nin içinde bulunduğu herkesi bunaltan baskıcı ortamı yumuşatan, nefes aldıran ve iklimini değiştiren son günlerdeki kararlarının bir benzerini de biz Balyoz mağdurları için bekliyoruz. AYM’nin son dönemdeki özgürlükçü kararları bizim için umut verici oldu. Amerikan kuşuna özgürlük var, bize yok: Anayasa Mahkemesi, Twitter yasağını “yasağın devamı durumunda telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacaktı” diyerek kaldırdı. Peki, Balyoz mağduru 235 askerin yıllardır süren mağduriyetini kim telafi edecek? Bizim uğradığımız zararların telafisi nasıl mümkün olacak? AYM “Amerikan kuşu” Twitter’a özgürlük tanınırken, Türk Kuşu’nu uçaracak pilot ve komutanlar içeride tutuluyor. Özel neden karacılara sahip çıktı?: Balyoz semineri sırasında bugünkü Genelkurmay Başkanı Necdet Özel o tarihte tümgeneral rütbesi ile Kara Harp Akademisi Komutanı idi. Bu seminere katılan personelin seçilmesinde ve görevlendirilmesindeki sorumluluğunu ortadan kaldırmak ve Balyoz ile bağlantısı koparmak için karacılardan kimini mahkemede, kimini Yargıtay aşamasında kurtardı. Balyoz Semineri sırasında hükümetin başında bulunan Abdullah Gül’dü. O dönem Başbakan Gül olduğu için güya ona darbe yapılacaktı. Ancak o zaman o seminerin (darbe! planının) sunumunu yapan asker bugün Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı. Başbakan oğlunu göndersin: Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarda ve kabul ettiği uluslararası hukuk normlarında dijital verilerin tek başına delil olamayacağı ifade ediliyor. Somut diğer delillerle desteklenmedikten sonra dijital verilerin tek başına delil kabul edilmeyeceği açıktır. Eğer dijital deliller kabul edilecekse, Başbakan oğlunu da cezaevine göndersin. Yok, delil sayılmayacaksa, o zaman derhal tahliye edilmeliyiz. Başbakan nasıl uyuyor?: Başbakan’ın 14 Ocak 2014 günü AKP grup toplantısında yaptığı konuşmayı hep birlikte dinledik. O gün Başbakan, “Bugün artık geçmişteki bazı yargılamalarda üzerinde çok büyük soru işaretleri olduğunu daha net görüyoruz. Sahte ihbar mektuplarıyla, yasadışı dinlemelerle sahte delillerle tasarlanmış bir kısım yargı mensuplarıyla, insanların nasıl mahkum edildikleri bugün çok daha belirgin bir şekilde görülebiliyor. Bunlar hukuk, adalet saikiyle, vicdan saikiye değil tamamen örgüt saikiyle yapılıyor” dedi. Bu ifadeleri kullanan Başbakan 235 kişi içerde yatarken gece nasıl rahat uyuyor, merak ediyoruz. 5 No’lu CD yeniden incelenmeli: 235 kişi bilirkişi raporuna rağmen içeri atıldı. 5 No’lu CD hakkındaki TÜBİTAK kararı değerlendirilmeli. Bu karar yeni bir delil olduğu için acilen mahkeme tarafından değerlendirilmelidir. Sessiz Çığlık New York’ta yankılandı NEW YORK (DHA) ABD’nin New York kentinde bir grup Türk, Türkiye’de tutuklu bulunan sivil, resmi ve aydınların durumunu protesto için “Sessiz Çığlık” eylemi düzenledi. Ellerinde Türk ve Amerikan bayrakları ile ünlü Times Meydanı’nda toplanan eylemciler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde yıllarca görev yapmış subayların düzmece suçlamalar ve belgelerle hapse atıldığını savundu. “Sessiz Çığlık” eylemcileri, hapiste bulunan subayların duygu yüklü “Silivri Mektupları”nı okudu. “Balyoz Davası Esirlerinden 1981 Harp Okulu Mezunları Bildirisi” başlıklı mektupta, anayasanın, hâkim ve savcıların görevlerini nasıl tanımladığı anlatıldıktan sonra, siyasi yetkililerin kendilerini hukuktan üstün sayan açıklamalarına yer verildi. Silivri’den gönderilen mektup, “Bizler gerçeğin yanındayız. Bizler namuslu, dürüst askerleriz. Bizler masumuz. Bu komploları düzenleyen çete elemanlarının, namuslu savcı ve hâkimler önüne çıkarılacağından eminiz. Bizler Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleriyiz. Bütün dünya da bilir ki, Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri hiçbir gücün önünde eğilip bükülmezler” sözleriyle sona erdi. Times Meydanı’nda, eylemlerini bir saat boyunca sürdüren grup, ellerinde hükümet ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine sloganlar içeren dövizler de taşıdı. geleceğini düşünür... Bir kurum işine gelmeyen yetki mi kullandı? Hemen çıkar bir yasa, o kurumun çanına ot tıka... Sana muhalefet edenleri etkisizleştirecek mekanizmaların eskidi ya da güçsüz hale mi geldi? Hemen yeni bir kurum yarat ya da mevcutlardan birini evirçevir istediğin biçime sok... İktidarın yaptığı bu... Öfkeyle ya da hırsın aklı on karış aştığı heyecanla yola çıkıp yapılan değişiklikler ters tepince de sanki o işi yapan onlar değilmiş gibi, “bunu yeniliyoruz” diyorlar. Değişikliğin adı da büyük reform, başarısız olan değişikliği yeniden değiştirmek de büyük reform... Geçen haftanın hükümet katındaki tartışma konuları Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) idi. Hükümet, 12 Eylül 2010’daki halkoylamasıyla AYM’nin ve HSYK’nin yapısını değiştirdi ve buna “Sessiz devrim” dedi. Şimdi her iki kurum kendi istediği gibi hareket etmeyince bu kez onları “demokrasinin önündeki engel” diye tarif etmeye girişiyor. Aslında bu tablo demokrasinin önündeki engelin ne olduğunu açıkça ortaya koymaya yetiyor! HHH Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yasası da aynı anlayışın ürünü olarak Meclis gündemine geldi. Geçen haftaki tartışmalar iktidarın da yasayı savunmakta zorluk çektiğini gösteriyordu. Kimi maddelerde lütfedip düzeltme yapmayı kabul ettiler. MİT yasasındaki değişikliğin ruhu şu: Kurum tümüyle Başbakan’ın emrine verilirken yetkileri genişletiliyor, dokunulmazlık zırhı kalınlaştılıyor. Bugün dünyada her devletin kendini korumaya dayalı bir güvenlik kurumu vardır. Bütün sorun bu kurumun hukuki zeminde, denetlenebilir durumda olmasıdır. Hukuk dışına çıkan, denetimden uzak her kurum “devlete büyük yararları dokunan işler” yapsa bile kendi içinde çürümeye ve pis kokular üretmeye mahkumdur. MİT, Türkiye’nin içinde bulunduğu güvenlik sorunları gereği devletin öteki güvenlik kurumlarıyla da bağlantılı bir çalışma alanına sahip. Hükümetin hedefi, MİT’i bunların üstünde ve dışında ayrıcalıklı bir konuma sokmak. Yasadaki, “MİT, dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenlik konularındaki her türlü görevi yapar” tanımının içine her şeyi sokabilirsiniz. HHH Değişiklik, MİT’le ilgili her türlü haberi ağır cezalık hale getirmeye müsait. Hani bir gazeteci, “bu icraatın çok mitolojik bir yönü var” dese, “vayy sen MİT’e laf ettin, gizliliği ihlal ettin” suçlaması yöneltilip dava açılabilir. Hükümet dahil her kesimin yakındığı olumsuzlukların başında yasadışı telefon dinlemeleri geliyor. Yeni yasayla MİT’e bütün dinleme kurumları dışında ayrı bir düzenleme yapma hakkı tanınıyor. “Önleyici istihbarat” diye her alanda kullanılabilecek bir dinleme yetkisi söz konusu. MİT, güvenlikle ilgili bir olayı önlemek istiyorum diyerek hâkim kararına gerek olmadan herkesi dinleyebilecek. Bugün mutlak gücü elinde bulundurduğuna inanan iktidar, elinin altında olduğunu düşündüğü kurumları da olağanüstü yetkilendirmeyi kendi gücünü artırmak diye görüyor. Oysa yaşam bunun böyle olmadığını iktidara da gösterdi. İktidar kadroları biraz mitoloji okursa, kendi yarattığı devletin kurbanı olan çok kral görecektir. AOÇ’DEKİ ATATÜRK EVİ YAŞ değil BARKIN ŞIK ANKARA Balyoz davasından hüküm giyen ancak, “Orduya kumpas kuruldu” iddiaları nedeniyle yeniden yargılanmayı bekleyen muvazzaf personelin dosyaları TSK bünyesinde yeni tanzim edilen Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) havale edilecek. Genelkurmay Başkanlığı, Balyoz davası sanıkları hakkında yeniden yargılama konusunda belirsizlik ortadan kalkana kadar bu kapsamdaki personeli “emekliye sevk etmeme” yönünde prensip kararı almıştı. Hafta sonunda Resmi Gazete’de yayımlanan Yüksek Disiplin Kurulu Yönetmeliği’nde konuyla ilgili “özel geçici madde” konuldu. Balyoz davasından hüküm giyen general ve amiraller için Genelkurmay Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu, albay ve daha alt rütbedeki subay ve astsubaylar için ise ilgili kuvvet komutanlıklarında ihdas edilecek disiplin kurulları karar verecek. Dosyaların Balyoz’da subayların dosyaları TSK’nin yeni yapılanmasına havale ediliyor Yıkımı için açık kapı MAHMUT LICALI ANKARA Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Atatürk’ün 100. doğum yıldönümü kutlamaları kapsamında 1981’de Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) içinde yapılan Atatürk Evi’nin, yapımı devam eden yeni Başbakanlık Konutu kapsamında yıkılabileceği sinyalini verdi. Bakanlık; Atatürk evinin yıkılmasının düşünülüp düşünülmediği yönündeki bir soru önergesine Atatürk Evi’nin koruma amaçlı imar planı sınırları dışında kaldığı yanıtını vererek evin yıkılmasına açık kapı bıraktı. MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, söz konusu inşaat hakkında verdiği soru önergesinde, inşaat yapılan alanın sit derecesinin birinci dereceden üçüncü dereceye düşürülmesinin gerekçesini ve Atatürk evinin de inşaat kapsamında yıkılıp yıkılmayacağını sordu. Önergeye yanıt veren Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce; inşaatın yapıldığı alanın ilgili kurum ve kuruluşların görüşü alınarak bölgedeki bitki dokusunun insan eliyle oluşturulan yapay bir çevre olması gerekçesiyle Ankara 1 No’lu Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu kararı kapsamında birinci derecede doğal sit alanı özellikleri taşımadığı için “sürdürülebilir kontrollü kullanım alanına” dönüştürüldüğünü belirtti. Güllüce Atatürk Evi’nin de söz konusu inşaat kapsamında yıkılıp yıkılmayacağı yönündeki soruya, “Bahsi geçen AOÇ sınırlarında bulunan Atatürk’ün Selanik’te doğduğu evin aynı ölçülerinde yapılan konut söz konusu koruma amaçlı imar planı sınırları dışında kalmaktadır” yanıtını verdi. YDK bakacak ele alınmasıyla ilgili bir takvim ise bulunmuyor. Balyozcuların dosyaları böylecek Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) değil Yüksek Disiplin Kurulu’nda görüşülecek. YAŞ’ın yetkisi Hafta sonunda yayımlanan yeni yönetmelikle artık ihraç dosyalarının YAŞ’ta görüşülemeyeceği öne sürüldü. Ancak, yönetmeliğe konulan “özel hüküm” ile YAŞ Kanunu’nun yürürlükte olduğuna işaret edildi. Söz konusu 27. maddede şöyle denildi: “Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sözleşmeli statü ile görev yapan personelin sözleşmelerinin feshine ilişkin özel kanun ve yönetmeliklerindeki hükümler ile TSK’den ayırma ve çıkarmaya ilişkin diğer kanun ve yönetmeliklerde düzenlenmiş hükümler saklıdır.” YDK’nin çalışma usullerini belirleyen yönetmelikte, “geçiş dönemine” ilişkin de düzenleme yapıldı ve ayırma işlemleri kapsamında hazırlanan dosyaların ye ni yönetmelik doğrultusunda tekrar elden geçirilmesi istendi. Bu hüküm özellikle Balyoz davası kapsamında hüküm giyen personeli ilgilendiriyor. Madde şöyle: “Bu yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihte 27/12/1998 tarihli ve 23566 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Subay Sicil Yönetmeliği ile 28/12/1998 tarihli ve 23567 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Astsubay Sicil Yönetmeliği esaslarına göre ayırma sicili düzenlenmek suretiyle başlatılmış olan disiplinsizlik ve ahlaki durum nedeniyle ayırma işlemleri kapsamındaki dosyalar; ayırma sicil belgelerine ekli bulunan ayırma işlemine esas bilgi ve belgeler, yetkili komutanlığın personel başkanlığınca varsa eksikleri tamamlanarak bu yönetmelik hükümlerine göre yeniden tanzim edilir.” Ayırma işlemleri ile ilgili hazırlanacak yeni dosyalarda, hangi suçtan ne ceza verdiği bilgisi yer alacak. Devam eden mahkemelerle ilgili olarak da disiplin kuruluna bilgi sunulacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear