Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2014 PAZAR 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada ... bu, artık kendi söylediklerine kendi inanan fakat söylediği “bu şeyleri”, toplumun doğru kabul ettiğine ve sindirdiğine kuşku duymayan, yıpranmış bir Başbakan olarak meydanlardan ayrılıyor. Kapalı kapılar arkasında tezgâha koyulmasını görmezden gelerek, aslında hoşnutlukla izlediği kimi gelişmeler ve sonuçlar var ki, Doğulu kurnazlığının, korku imparatorluğunun, örneğin savcılar ve hâkimler arasında da dal budak saldığının sanki birer kanıtı. Böyle bir kanıt olasılığını akla getirecek bilgileri de Başbakan verdi. Şöyle: Başbakan RTE ülkeyi tek elden nasıl yönettiğini böbürlenerek Bursa’da toplama kalabalığa anlatırken hiç beklemedik “bir şey” açıkladı. “Düşünebiliyor musunuz” diye başladı: “Bu Twitter’lar falan var ya, mahkeme kararı çıktı. Hepsinin kökünü kazıyacağız, evet evet hepsinin” dedi. Saatler ancak öğle sonrasını henüz gösterir, meydanda bu açıklamayı yaparken RTE; hangi mahkemenin böyle bir karar verdiğini bilen muhalefet partilerinde ve medyada tek bir Allah’ın kulu yoktu. Saatler saatleri kovaladı. Gece saat 23.30. Mahkeme, bütün bir gün kimlerle hukuksal istişare ederek ya da dost meclisindeki söyleşilerde mi bilinmez, Twitter’ın önceden herhalde inceden inceye düşünerek oluşturduğu Twitter’ı yasaklayan kararını açıkladı. O zaman düşündüm ki ülkenin mahkemesinin 23.30’da açıkladığı yasak kararını en azından on saat önce bilen bir Başbakanımız var! İtiraf edelim: Böylesine mahkeme kararlarını bile önceden bilen öngörüsü keskin mi keskin, mahkemenin olası yasak kararını on saat önceden bilip açıklayarak yargıya yol gösteren bir başbakanı, hangi Batı ülkesinde bulabilirsiniz? Bu örnek demokrasi anlayış ve uygulamaları Batı ülkelerine fark attığımızı göstermiyor mu?.. HHH Twitter’ı yasaklayan mahkeme kararını önceden açıklarken her zaman ki meydan tavrıyla iç ve dış dünyadaki olası tepkilere de önceden yanıt verdi. “Efendim uluslararası camia şöyle der, böyle der. Hiçbiri ilgilendirmez. Türkiye devletinin gücünü görecekler” diye dünyaya meydan okudu. Twitter’ın yasaklanmasının “özgürlükle mözgürlükle ilgisi yok” diyor. Adam kararın demokratik yaşama vereceği zararları hesaplamıyor. Yasak kararına dayanarak uluslararası demokratik kuralları inkâr edebiliyor... Aslında onun derdi tabii onu da içine çeken rüşvet bataklığıyla ilgili belgeleri içeren konuşma kayıtlarının Twitter’dan yayınlanması… Ne yaptı? Devlet gücü elinde ya, rüşvet gerçeklerini saptayan savcıyı, polisi darmadağın etti Fakat medyayı, Twitter’ı saldığı onca korkunun iç ve dış kamuoyunu yıldırmamasını bir türlü sineye çekemiyor. Şimdi son hamlesi sus lan deyince korkup susmayan Twitter’ı mahkeme kararı ile susturmak ama Başbakan... ... bak devleti ne hale getirdin!.. Twitter’ı yasaklıyorsun ama mahkeme kararını, devletin bir numarası başta Cumhurbaşkanı A. Gül’ün de katkısıyla; normal günde 5.2 milyon Türkçe tweet, yasaktan sonra 7.5 milyona çıkıverdi. Cumhurbaşkanı bile sürekli savunduğu bağımsız yargının akla mantığa tümüyle aykırı, özgürlüklerin kökünü kazıma güdüsünün ilk örneğini veren yasak kararına karşı, o gün Twitter’a mesaj yazarak sana karşı eylem yaptı... Yumuşak ifadelerle hükümetin kamuoyunda tepkiyle karşılanan çoğu icraatını savunagelen AKP’li Cumhurbaşkanı da yasak kararını önceden açıklayan ve zaten takmadığı iç kamuoyunun yanı sıra uluslararası camianın ne söyleyeceğini umursamadığını açıkça ilan ederek... ... İç ve dış dünyadan Türkiye’yi kısır siyasal ve hatta kişisel amaçları uğruna tecrit eden AKP’li Başbakan’a karşı vaziyet almak zorunda kaldı... HHH “Elinde yok adalet, olsa da sen kim, adalet kim/ Kimi maznun görürsen her kabahat sendedir dersin” diyor Eşref bir dörtlüğünde. Halkımız, acaba, 12 yıldır “kimi maznun görse kabahat sendedir” deyip adaleti, özgürlükleri, sosyal yaşamı kıyam eden... ... Emanet ettiğim ulusal iradeyi asıl anlamından uzak, kişisel, partisel ve siyasal amaçların uğruna kullanarak istismar ettin, diyerek... ... 30 Mart’taki yerel seçimde vereceği düşük oranda oylarla RTE’ye “artık yeter be!” diyebilecek mi? Yoksa yine üç seçimdir olduğu gibi ülkeyi RTE’den Allah kurtarsın demekle mi yetineceğiz?.. HABERLER Çocukların, gençlerin, insanların, kendin gibi düşünmeyenlerin kökünü kazı... Yetmedi mi? Ağaçları zaten kökünden kesiyorsun, “çokuluslu altın avcıları”na dağları, ovaları peşkeş çekiyorsun... Yağmaya, talana alkış tutuyorsun; yolsuzluğun, rüşvetin ortaya çıkmasına öfkeleniyorsun. Kazı bakalım kazı! Kazımakla bitmez düşünce ormanları... Sen kazıdıkça çoğalır! Artık tüm dünya farkında Türkiye’de düşüncenin, özgürlüklerin kökünden kazındığını. Dış destek kalmadı; sivil geçmişle hesaplaşmanın, darbelere karşı duruşun yerini diktatoryal bir yönetim biçimi aldı. Maske düştü! Demokrasi ve özgürlüklerin olmazsa olmaz koşulu, hukuk devleti düzeni kökünden kazındı. Çıkar kavgası, ortaklık! Tehdit, şantaj! Ortaklık bozulunca her şey ama her şey ortaya çıktı! Torba yasalarla nereye kadar gidilecek, nasıl hak ve hukuk yaşam biçimi olacak? Ey yurdumun insanı, fezlekeler nereye saklanacak! Bu korku, bu telaş, yangından mal kaçırma... Mutlak güç bir gün biter, sakın bunu unutma! O buyruklar nereye kadar sürecek, nereye kadar “Alo Fatih” denilerek medyanın üstündeki baskı artacak? Bir gün tarih yazacak bunları yazacak! HHH İstediğin kadar kazı, istediğin kadar ayrıştır toplumu... Hayatın, özgürlüğün, düşüncenin Baskıcı rejimlerin sonu yok! Biraz düşünürsen eğer “ağlamak geçer içinden” suları sızan bir testi gibi. Ucu denize çıkan yollarda, dudaklarında bir türkü... İnsanlık için! Kazınan kökler yine kök salmış özgürlük adına... HHH Çocuklar ölürken için sızlamıyorsa eğer, sen insan değilsindir... Tüm dünyanın çocukları, gençleri ve insanları kıyıma uğruyorsa, sen susuyorsan eğer! Sünni, Alevi, Şii, Türk, Kürt, Arap... Müslüman, Hıristiyan... Askeri ve sivil darbelere göz yumuyorsan! Ortadoğu’da İslam iç savaşına destek oluyorsan, köktendinci terör örgütlerini eğitip sınırından Suriye’ye gönderiyorsan. Kendi çocuklarının ölümüne aldırmıyorsan... Ne Müslümansın ne de Hıristiyan! Yüreğinde bir sevgi yumağı olmalı... Kök kazınmamalı! Ortadoğu coğrafyasını kan gölüne çevirmiş olan emperyalizmi görmezsen, gaza gelirsen, nice katliamlara elini bulaştırmış olan o güçler bir bakarsın senin de tepene biner! Seni torba yasalar değil, evrensel hukuk, bağımsız yargı kurtarabilir. İkiyüzlü Batı’ya inanma... Onların demokrasilerine bak ve çekidüzen ver bu güzelim ülkeye. Çocukları ve gençleri sev! Tüm insanları kucakla! İnsanlık onurunu ezmeye kalkma, yasakları kurtarıcı sanma. Gün gelir rüşvetin ve yolsuzluğun adresi sorulmaz. Çünkü adres bellidir! Hesap sorulur! GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada benzetmeler gelir: Başbakanlık olarak kararname yayımlıyorsunuz ve Balkanlar’dan gelen sıcak havanın Türkiye’ye girişini yasaklıyorsunuz. Hava durumunu beğenmeyince Meclis’ten bir yasa geçirip haftanın iki gününün yağışlı olmasını sağlıyorsunuz. Bu sıraladıklarımız ne kadar olanaksızsa, Başbakan’ın “Ben emrediyorum, hiç kimse sosyal medya kullanamayacak” demesi o kadar olanaksız. Çünkü çağın gereği bu. İnsanlık tarihinin binlerce yıllık geçmişinde tüm dünyayı etkileyen iki büyük devrim var. Birincisi tarım devrimi, ikincisi sanayi devrimi. Her ikisi de az ya da çok yeryüzünü tümüyle etkiledi. İçinden geçtiğimiz sürecin adı ise, iletişim devrimi. Bu çağ da yine belirli ölçülerde tüm dünyayı etkiliyor. Örneğin New York’un sadece Manhattan adasındaki dijital ağ bütün Afrika’daki ağdan daha fazla. Değişik coğrafyalardaki yaşam standartlarında büyük uçurumlar var. Ama ne olursa olsun iletişim devrimi tüm dünyayı sardı, dönüştürdü. Afrika kıtası iletişim çağından payını az alsa bile zengin coğrafyalardan bir kişi oraya gidip güncel bir sorunu bütün dünyaya taşıyabiliyor. HHH İşte Başbakan böyle bir dünyada, bütün kısıtlamalara karşın iletişim özgürlüğünün tadını almış bir Türkiye’de Twitter mivıttır dinlemeyeceğini, kökünü kazıyacağını, dünya ne derse desin bunu yapacağını söylüyor. Daha Başbakan sözünü bitirmeden yankısı sadece Türkiye’de değil bütün dünyada duyuluyor. Çünkü iletişim çağı böyle bir şey. Biz Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde haberciliğe ilişkin tanımlar yaparken aklımda kalan tariflerden biri şuydu: Yeryüzünde hiçbir şey bir gün önceki haber kadar bayat değildir. Şimdi artık habercilikte, iletişimde gün kavramı çoktan bayatladığı gibi, saat kavramı bile eskidi. İnsanlar saniyelerle, dakikalarla haberleşiyorlar. Başbakan’ın kök kazıma faaliyetlerinin başlıca aracı olarak yargı da yine iletişim çağının verdiği olanakla hemen onu duydu. Twitter’a erişimin sınırlanmasının yolunu açacak kararlar aldı. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) da yargının bu kararını Başbakan emrinin aracı saydı, Twitter’a ulaşımı sözüm ona yasakladı. Bu yolu açan hesabın adının “Oy yok hırsıza” olması, içinde hiçbir isim geçmemesine karşın kime hırsız dendiğini de sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya gösterdi. HHH Başbakan böyle bir yasağın fiilen işlemeyeceğini bilmiyor muydu? Bu sorunun yanıtı çatallı. Ancak dikkatimizi çeken durumlardan biri şu; Başbakan’ın böyle bir çıkışı seçimlere sayılı günler kala toplumu biraz daha gerip karşıtlık üretme politikasının bir sonucu da olabilir. Başbakan bu yasağı ilan edince toplum sokağa dökülecek, biber gazı birlikleri hemen karşılık verecek, sonra da çıkıp Twitter kullanıcılarının terörist olduğunu ilan edecek. Ama bu plan tutmadı. Sosyal medya kendi yöntemleriyle karşılık verdi. Yasağı milyonlarca kez deldi. Başbakan yasak ilanını hangi şuurla yapmış olursa olsun, Twitter, sosyal medya bu iktidarın kökünü kazıyacak. Çünkü çağın gerçeği bu. Sürecin hızını 30 Mart’ın sonuçlarıyla birlikte hemen ardından yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin tarihi belirleyecek. Maske düştü... tohumu çoktan ekildi bu topraklara. Geceleri yıldızları topluyor çocuklarımız, gençlerimiz, insanlarımız. Denizler daha çok mavileşiyor, gökyüzü yine parlıyor masmavi... Vadilerde ağaçlar yeşeriyor, umut çiçekleri açıyor... Bak ilkyaz sürgün verdi... Kuşlar özgürce kanat çırpıyor. Herkes biliyor bakan çocuklarının paraları nasıl istiflediğini. Rıza’nın önünde yatarak ölümü göze alan eski bakanı, kol saatlerini... Twitter’ın kökünü kazıyordun ama tutmadı... Torba yasalar, baskı, senin için demokrasi oldu... Özgürlükler torbaya kondu! Öküz öldü, ortaklık bozuldu! Abdülkadir Bulut’un dizelerinde olduğu gibi, dağ başlarında taş gibi olmak güzel şeydir. Öyle sessiz kendi halinde... Bir bakarsın ırmağın coşkusu, denizin dalgası. Umut! Çiçekleşmiş sevdalar! Bütün mesele hayatın karşısında sıkmak dişi, sağlam basmak ayağı. Her gün biraz daha kayalaşmak, halkınla birlikte, halk içinde... Tarihin sayfalarına bak, Almanya’ya, İtalya’ya, İspanya’ya... Baskı, şiddet, zindanlar, işkenceler, kıyımlar... ‘Aydınlık’a operasyon ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Emekli İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, AKP’yi kapatma davası öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı uyardığını ve partinin kapatılmaması için Ergenekon davası kapsamında Aydınlık grubuna operasyon yaptıklarını, o operasyon sonucunda partinin kapatılmadığını söyledi. Yılmazer, “Bu operasyonu harekete geçirdim ve kapatmaya yetecek çoğunluk oluşmadı, AKP kapatılmadı. Kim o dönemi incelerse, Aydınlık operasyonu dışındaki hiçbir şey onun kadar tesirli olmamıştır” dedi. Yılmazer, Başbakan Erdoğan’la ilk kez 2008 yılında görüştüğünü de kaydetti. Yılmazer, Bugün TV’de yayınlanan Merkez Siyaset programına konuk oldu. Ergenekon davasıyla ilgili açıklamalarda bulunan Yılmazer, Erdoğan ile görüşmesinde kimlerin gözaltına alınacağına ilişkin listeyi sunduğunu belirterek, “3040’tan az olması mümkün değildir. Aradaki küçük görüşmeler hariç. Başbakan o dönem “Ben bu soruşturmanın savcısıyım” demişti. Ben arz etmediysem, kim arz etti?” dedi. Yılmazer, şu iddialarda bulundu: “O dönemde Aydınlık grubuna yapacağımız bir operasyon engellendi. Başbakan’a arz ettim. Başbakan bana şunu demişti: ‘2.5 leyhte oyumuz var.’ O günün iktidarı bir üyeye yüzde 50 tesir etmiş. Ben de bu operasyonu harekete geçirdim ve ortaya çıkan gerçekler bizim öngörülerimizi teyit etti. 2.5 üye 5’e çıkıyor. Parti 6’ya 5 oy ile kapatılmaktan kurtuluyor. Sonuçta kapatmaya yetecek çoğunluk oluşmadı.” Eski istihbaratçı Yılmazer, açıklamalarına devam ediyor AKP için yapıldı’ ‘Özgür değiliz’ çıkana kadar mücadelemiz sürecek’ dedi İstanbul Haber Servisi DHKPC operasyonu sonucunda 14 ay cezaevinde kaldıktan sonra önceki gün tahliye edilen Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) genel başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı “Bizi yargılayan mahkemeleri hiçbir zaman tanımadık ve tanımayacağız” dedi. Kozağaçlı, ÇHD İstanbul Şube Başkanı Taylan Tanay ile ÇHD üyeleri ve yöneticileri Ebru Timtik, Barkın Timtik ve Güray Dağ, önceki gün tahliyelerinin ardından özgürlüklerinin ilk gününde İstanbul Barosu’nda basın toplantısı düzenlendi. Kozağaçlı, siyasi nedenlerle tutuklu bulunan son arkadaşları özgür kalana kadar kendilerini özgür hissetmeyeceklerini belirterek “Son devrimci çıkana kadar özgür değiliz ve mücadelemiz sürecek” dedi. Kozağaçlı, “Gezi Direnişi’nde, Berkin’in cenazesinde yanınızda değildik, mücadelede geride kaldık, şimdi size yetişmek için tüm gücümüzle aranızdayız” diye konuştu. KEMİKLER BABA VE OĞULLARIN Tahliye olan ÇHD’li avukatlar, ‘Son devrimci Ölüm kuyusu kanıtlandı! MARDİN (AA) Adli Tıp’ın Kızıltepe’nin Yurtderi köyündeki su kuyusunda yapılan kazıda bulunan kemiklerle ilgili incelemesinde kemiklerin baba ve oğullara ait olduğu ortaya çıktı. Adli Tıp Kurumu raporunda, 13 Haziran 2013’te eski bir su kuyusunda başlatılan kazıda bulunan kemiklerin, 1995 yılında kaybolan baba Abdulbaki Birlik, çocukları Kemal ve Zübeyir Birlik ile Zeki Alabalık’a ait olduğunun belirlendiği bildirildi. İHD Mardin Şube Başkanı Erdal Kuzu, dernek binasında kimliği tespit edilen kayıpların yakınlarıyla yaptığı basın toplantısında, “Kızıltepe ilçesinde cezaevi önünde gözaltına alınıp kaybedilen Birlik ve Alabalık ailelerinin infaz edilip söz konusu kuyuya atıldıkları Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmiş oldu” dedi ve aynı kuyuda ayrıca bir kadına ait kemiklerin de bulunduğunu, kimlik tespiti için çalışmaların sürdüğünü söyledi. Kemiklerin bir insanlık suçunun kanıtı olduğunu söyleyen Kuzu şunları kaydetti: “Sadece ailelerin bir mezar sahibi olmaları değil, aynı zamanda faillerin de yargı önüne çıkarılması bizlerin ve ailelerin temel talebidir.” GAYE DAVASININ AVUKATLARI MAHKEMENİN YASAYA DİRENMESİNİ PROTESTO ETTİ: Yargıda çifte standarda son ‘Hapishanelerde ölüm istemiyoruz’ İstanbul Haber Servisi İHD ve tutuklu yakınları, F tipi cezaevlerindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek için her hafta Galatasaray’da düzenledikleri F oturması eylemini dün 105. kez yaptı. F harfi oluşturarak oturan insan hakları savunucuları ve tutuklu yakınları, “Tecrit öldürüyor, F tipi hapishaneler kapatılsın” ve “Hapishanelerde ölüm istemiyoruz. Hasta tutuklular serbest bırakılsın” yazılı pankartlar açtılar. Eylemde, Metris Cezaevi’nde tutuklu bulunan felçli Abdulkadir Fırat ve 10 ağır hasta tutuklunun durumuna dikkat çekilerek serbest bırakılması istendi. Yapılan açıklamada hasta tutukluların ölüme terk edilmesi vicdansızlık olarak nitelendi. İstanbul Haber Servisi Yaklaşık 8 yıldır cezaevinde bulunan ve tutukluluk süresini 5 yıl ile sınırlandıran yasal düzenlemeye karşın tahliye talepleri reddedilen gazeteciler Füsun Erdoğan, Arif Çelebi ve Bayram Namaz’ın da aralarında bulunduğu 8 kişinin avukatları “Yargıda çifte standarda son” çağrısında bulundu. MLKP örgütüne yönelik “Gaye” operasyonu kapsamında yaklaşık 7.5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 4 Kasım 2013’te haklarında hüküm verilen eski Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü Füsun Erdoğan, Atılım gazetesi yazarları Arif Çelebi ve Bayram Namaz ile Naci Güner, Seyfi Polat, Turaç Solak, Mehmet Ali Polat ve Erkan Özdemir’in avukatları dün İHD İstanbul Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi. Avukat Mihriban Kırdök ile dava avukatlarının ortak açıklamasında “Ergenekon davası sanıklarının başvurularından hareketle İstanbul 1., 4., 8., 20., 21. Ağır Ceza mahkemeleri tutuklulukta 5 yıllık sürenin dolmuş olması ve dosyanın henüz Yargıtay incelemesine girmemesi ile tahliye kararları verirken tutuklu gazeteciler, sosyalistler hakkında bu gerekçeler baz alınmamakta, hâlâ 10 yıllık tutukluluk durumu dayatılmaktadır” denildi. Avukat Ercan Kanar, özel yetkili mahkemeler ile TMK 10. maddeyle görevli mahkemelerin kaldırılmasına karşın var olan 133 ağır ceza mahkemesinin özel yetkili mahkeme olarak işlem yaptıklarını ifade ederek şöyle devam etti: “Mahkemeler sol ve Kürt muhalifler açısından hukuk kurumu olarak çalışmadı. Bir idari kurum olarak çalıştılar. Erdoğan’ın tek başına egemen olduğu süreçte, onun kırmızı çizgilerine göre karar veriyorlar. 8 sosyalistin tahliye edilmemesi ‘adli getto, adli tehcir’ uygulamasıdır” dedi. 8 KAMU EMEKÇİSİ CEZAEVİNDE Hasan Ocak’ı andılar Cumartesi Anneleri, gözaltında kayıpların simgesi Hasan Ocak’ı gözaltında kaybedilişinin 19. yılında anarken katillerinin bulunmasını istedi. Mart 1995 tarihinden itibaren her cumartesi günü oturma eylemine başlayan Cumartesi Anneleri, dün 469. kez Galatasaray’da bir araya geldi. Cumartesi Anneleri, yere bıraktıkları karanfillerin yanına Hasan Ocak’ın sazını koyarak oturma eylemine başladır. Ocak’ın annesi Emine Ocak, “Hasanımın kemiklerini buldum, mezarına koydum. Kemiklerini bulamadığımız kayıplarımızınki de bulunana kadar burada olacağım” dedi. ‘KESK’li tutuklular serbest bırakılsın’ İstanbul Haber Servisi KESK İstanbul Şubeler Platformu, Galatasaray’da yaptığı gösteride, geçen yıl şubat ayında KESK’e bağlı sendikalara yapılan operasyonlarda tutuklanan 8 kamu emekçisinin serbest bırakılmasını istedi. Galasataray’da “KESK’li tutsaklar onurumuzdur”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz” sloganlarıyla toplanan KESK’liler, “Susmadık, susmayacağız, direneceğiz, KESK’li tutsaklar serbest bırakılsın” pankartı açtı. Eylemde konuşan Nursel Tanrıverdi, 11 ay boyunca haksız yere tutuklu kaldığını ifade ederek “8 arkadaşımız hâlâ tutuklu. Tahliye edilmeleri için mücadelemize devam edeceğiz” dedi.