22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2014 PAZAR 6 HABERLER Erdoğan ‘İslami Franco’ ABD’nin eski büyükelçilerinin hazırladığı rapora göre Başbakan gücünü korumak için Çankaya’ya aday olmayacak. Rapora göre Erdoğan, TürkAmerikan ittifakı için risk DUYGU GÜVENÇ ANKARA Washington’daki son Türkiye senaryolarına göre, CHP’nin Ankara’yı alma şansı yüksek, İstanbul’da ise Topbaş’ın tekrar kazanması bekleniyor. Yerel seçimlerin ardından Türkiye erken seçime gidecek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gücünü korumak için Cumhurbaşkanlığı’na aday olmayacak. Gezi Parkı protestoları ve yolsuzluk skandalları üzerinden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e benzetilen Başbakan Tayyip Erdoğan için raporda, “seçilmiş bir sultan” ve “İslami Franco” ifadeleri kullanılıyor. ABD, Türkiye’deki artan siyasi krizi mercek altına alırken, eski Türkiye büyükelçilerinden Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın başkanlığında hazırlanan raporda Erdoğan yönetimindeki Türkiye’nin ABD’nin istikrarlı bir müttefiki olamayacağı ve ilişkiler için risk oluşturacağı belirtildi. İlişkilerin geleceği için de ABD’nin çıkarları örtüştüğü müddetçe ittifak yaptığı Suudi Arabistan ve Pakistan ile ilişkilere benzeyeceği yorumu yapıldı. Raporda, Türkiye’nin dış politikaya da yoğunlaşamayacağı ve ABD için bir probleme dönüşeceği analizi yer aldı. ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Partilerüstü Politika Merkezi’nin (BPC) “Türkiye’nin Yerel Seçimleri” raporunda, Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi 10 yıl daha iktidarını sürdürmeyi hedeflediği ancak Gezi protestoları ve yolsuzluk soruşturmasının ardından “seçilmiş bir sultan” ve “İslami Franco” gibi davrandığı belirtildi. Rapordaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik değerlendirme “Erdoğan artık cumhurbaşkanı olamaz. Gül yeniden seçilmek isteyecek. Türkiye yeniden erken seçime gidebilir” şeklinde. İşte çarpıcı rapordan satırbaşları: Artık cumhurbaşkanı olamaz: Erdoğan’ın meşruiyeti Gezi Parkı protesto Yeni Dönemin İşaretleri Türkiye’nin bugün AKP iktidarı altında pek çok açıdan yeni bir döneme girdiği kesin. Olguları sıralayalım: 1) AKP ile ABD arasında siyasi köprüler (karşılıklı olarak) son derece zayıfladı. Buna köprüler atıldı bile denebilir. Bunun uzun bir öyküsü var ama ABD açısından RTE’yi ilk silme denemesi 2005’te gündeme geldi, Cüneyt Zapsu gitti ABD’ye RTE’nin mesajını iletti: Silmeyin kullanın. Ordunun tasfiyesi epey zaman aldı. 2) Bu süre içinde RTE, ABD için epey iyi şey yaptı. Mesela Arap Baharı’nda NATO’ya, Batı’ya yardımcı oldu. Libya’nın birlikte canına okudular. RTE, Suriye için de emirlere hazır ve nazırdı. ABD’nin ılımlı İslam projesinin uygulanmasında, Arap ülkelerine Batı politikalarının naklinde epey yardımcı oldu. 3) Askeri açıdan da görevini yerine getirdi. Batı’nın hava savunma sistemini kabul etti. Amerikan silahlarını almakta ve ülkenin eskisi gibi Batı’nın ileri mevzisi olmasında kusur etmedi. 4) Neoliberal politikaların en iyi uygulayıcılarından oldu. Ülkeyi küresel piyasanın iyi bir tüketim pazarı haline getirdi. Türkiye’nin sanayide, bilim ve teknolojide atılım yapmasını sağlayacak bir iktisat poltikası uygulamayarak da Batı’ya hizmet etti! Sanayi geriledi! Türkiye’nin cari açığını, iç tasarruf ve yeni üretim politikalarıyla azaltacak tek adım atmadı! Ekonomik bakımdan (sermaye ve temel ara ve hammadde malları ithalatı ile) sürekli Batı’ya bağımlı kalmakla da büyük hizmetleri oldu! 5) Türkiye’nin eğitim politikalarını sürekli dini bir temele oturtma ve Batı ile her alanda rekabet edebilecek bilimsel ve sosyal beyinlerin yetişmesini baskılayarak da Batı’ya hizmet etti, ülkenin bağımlılığını sürdürdü! Sandılar ki din bağnazlığı ile üretilmiş kafalar, bilim ve teknolojiler üretebilir! 6) Tabii, PKK politikasını da bunlara ekleyelim ama bu tartışma yönleri olan bir konu. Şimdi gelelim öbür tarafa: Peki ABD başka daha ne ister! HHH 1) RTE, ABD’nin (ve AB’nin) Ortadoğu ve İslam ülkeleri için biçtikleri ılımlı İslam projesinde, RTE kendine önemli bir rol çalmaya kalkıştı! Bunları iki yıl önce Suriye politikaları çerçevesinde yazmıştım! (*) “Osmanlı toprakları bizim doğal gelişme alanımız.” Bu rol Yeni Osmanlıcılık politikasıyla, Ortadoğu ve İslam ülkeleri üzerinde en azından liderliği kapsıyor. AB gazeteleri tabii ki veryansın etti! 2) Bu rolün gerçekleşmesi için Filistin’in savunulması sahipliği ve tabii İsrail karşıtlığı devreye sokuldu. İslam ülkeleri halkında bu tuttu. Alkışlar malkışlar.. One Minute’ler.. Mavi Marmara ile İsrail’i ‘basmaya’ kalkışmalar.. 3) Suriye’ye mutlaka askeri müdahale için kışkırtmalar. Mısır’da, Müslüman Kardeşler’in Mursi aracılığıyla ülkeye diktatörlüğünü yerleştirme planlarına büyük destek! 4) Irak’ı parçalama politikası, Barzani ile bağımsız anlaşma hatta bir TürkKürt Federasyonu düşünce ve planları. 5) Bu politikaların ABD’nin bölge egemenliğinden rol çalmanın ötesinde pay kapmaya, egemenliği bölüşmeye varacağı açık. Bazıları “Bunun neresi kötü, Türkiye’yi küçük emperyalist yapıyor işte, büyümeye ve dünya ülkesi olmaya doğru götürüyor ülkeyi” diye düşünüp yazdığını biliyoruz. Gelinen nokta ulusal devleti koruyamama noktasıdır! Batı parası ve ithalatı ile emperyalistlik taslama! Ayrıca, Ortadoğu ve İslam ülkelerine, milletlerine, kültürlerine büyük saygısızlık! Ve tabii ki RTE’ye sırt döndüler! Bu politika Suriye’yi de kan gölüne çevirdi. Sadece bunun günahı boğar. 6) Diktatörlük! Bütün bu politikalar, yarım demokrasiyi de diktatörlüğe dönüştürme çabaları ile birleşince, sandıktan gücümü alıyorum ile diktatörlüğü pekiştirmeye varınca iş ipler koptu. En azından Batı Avrupa’nın (ve Obama döneminde de biraz ABD’nin) henüz en yakın müttefiklerinden birinde insan hak ve özgürlüklerinin rafa kaldırılmasına öyle kolay göz yumulamazdı. Bu listeye başka şeyler konabilir ama yazıyı uzatmayalım. Özetle, ılımlı İslam politikası çöktü. Bu çöküşle birlikte, bu politikanın uygulanmasında rol alan cemaat ile savaşın da denk düşmesi de raslantı olmasa gerek. RTE kamp değiştirme arayışında ve yeni ittifaklar kuruluyor. Yarın bu açıdan bakacağız. NOT: Bugün Bursa Kitap Fuarı’nda 1416 arası kitaplarımı imzalayacağım. Zamanı uygun olan Bursalı okurları bekliyorum. (*) Ulus Yıkıcılığı Zamanları kitabımın ikinci baskısında Davutoğlu ve Yeni Osmanlı bölümüne bakın.. Abramowitz Edelman ‘Başbakan darbe aldığının farkında’ Eski Türkiye büyükelçilerinden Morton Abramowitz ve Eric Edelman’ın başkanlığında hazırlanan raporda şu ifadeler yer aldı: Erdoğan yerel seçimleri bir referanduma dönüştürmeye çalışıyor. Erdoğan, yüzde 40’ın üzerinde oy alması durumunda, bunu yolsuzluk iddialarının aklanması olarak sunacak. Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerindeki daha büyük çatışmaların işareti olacak. Erdoğan da darbe aldığının farkında. 2011’deki gibi yüzde 50 oy alamaz. CHP’nin yüzde 30’un üstünde, AKP’nin de yüzde 40’ın altında oy alması halinde ise oyuncular değişebilir. ları ve yolsuzluk soruşturması ile delindi. Bu trendi tersine çevireceğine inanmak için bir neden yok. Başbakan olarak kalma ihtimali her zamankinden daha fazla. Cumhurbaşkanı olmak isteseydi, internet, HSYK ve MİT yasaları çıkarılmazdı. İki yılını Gül’ü zayıflatmaya harcadı: Erdoğan’ın gücü 2010’dan bu yana düşüşe geçti. Kendisini iktidara taşıyan koalisyonları ve kendisini destekleyen liberalleri kaybetti. Erdoğan, son iki yılını eski rakibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün pozisyonunu zayıflatmaya harcadı. Türkiye’yi büyüyen bir ekonomiden, kırılgan bir ekonomiye dönüştürdü. Türkiye’nin eski imajını lekeledi. O zamandan beri Erdoğan, seçilmiş bir sultan veya İslami Franco. Sonuçta dışarıda kalacak ama: Erdoğan’ın yönetimde kalma anlayışı, baskıcı ve otoriter bir model. Bu son 10 yılın kazanımlarına zarar verecek. Açıkçası, bu tip adımlar Batı güçlerini olduğu gibi uluslararası marketleri de uzaklaştıracak. Güce daha fazla asıldıkça, tutunduğu şey o kadar çabuk elinden kayacak. Erdoğan neticede dışarıda kalacak. Önemli soru ise bu süreçte Türkiye’ye ne kadar zarar verecek? Gücünü ancak Başbakan olarak sürdürebilir: Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması için Gül’ün kenara çekilmesi gerekir. Gücünü toplamaya yönelik her adımı ile Erdoğan, kendi tabanında olduğu kadar, toplumda da meşruiyetini ve desteğini yitirdi. Artan irrasyonel davranışları, dünyayı “komplo” ile gören anlayışı, eski siyasi müttefikleri tarafından da sorunlu görülmesine neden oldu. Karşı karşıya kaldığı güçlükler göz önüne alındığında Erdoğan, gücünü ve siyasi kariyerini ancak başbakan olarak sürdürebilir. Bu hesap, sadece 30 Mart’tan çıkacak çok güçlü bir gösterge ile değişebilir. Gül, çapraz ateşten kaçındı: Siyasi kriz, Gül’ün AKP’nin liderliği devralma şansını azalttı. Bir güç göstermedi, yol gösterici olmadı, çapraz ateş arasında kalmaktan kaçındı. Antidemokratik olduğu kadar Gülen hareketini yıkmayı hedefleyen yasaları onaylayarak, hem hareketin hem de liberallerin güvenini kaybetti. Gül, yeniden cumhurbaşkanı olarak seçilmek için çabalayacaktır. Köşk adayları Başbuğ ve Akşener: Cumhurbaşkanlığı seçimleri için temel sorun, CHP ve MHP’nin ortak bir adayda uzlaşması. Aksi takdirde, Gül Çankaya’da 2019’a kadar oturmaya devam eder. Cumhurbaşkanlığı koltuğu adaylarından biri Meral Akşener. Akşener, muhafazakâr ve milliyetçi çevrelerden oy alabilir. Serbest bırakılan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da siyasi bir figür olabilir. Başbuğ, milliyetçi ve merkezdeki oylar için güçlü bir aday olacaktır. Seçimde üç kriter: Yerel seçimlerin sonuçları ancak genel oy oranı, İstanbul ve Ankara’daki başkanlık yarışı sonuçlarıyla değerlendirilir. Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’da Kadir Topbaş’ı yenme ihtimalinin abartılmaması gerekir. Ankara için ise CHP’nin şansı var. Erken seçime gider: 30 Mart yerel seçimleri Erdoğan’ın erken seçime ilişkin kararını da belirleyecek. Tıpkı 2007’de olduğu gibi bu seçeneği, “muhalefet birleşmeden” ve “meşruiyeti daha da aşınmadan” gerçekleştirmesi bekleniyor. Erdoğan yönetimi uzadıkça: Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durum ABD için endişe kaynağı. Erdoğan kontrolünde, daha otoriter ve İslamcı bir Türkiye, ABD için daha az güvenilir ve daha az istikrarlı bir müttefik olacaktır. Erdoğan yönetimde daha uzun kaldıkça, kırılgan olan TürkAmerikan ittifakı için risk büyüyecektir. Aydınlardan HDP’ye saldırılara karşı ortak tutum alma çağrısı: Fotoğraf: DHA Zorbalık ve demokrasi birlikte olmaz İstanbul Haber Servisi Yazar Oya Baydar, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Prof. Dr. Ali Nesin, Ufuk Uras’ın da aralarında bulduğu 300 sanatçı, aydın, siyasetçi, akademisyen Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) temsilciliklerine ve seçim çalışmalarına yönelik saldırılara karşı hükümete önlem alma ve bütün siyasi partilere ortak tutum takınma çağrısında bulundu. Aydın ve sanatçıların HDP’nin seçim çalışmalarının engellenmesine karşı hazırladıkları 300 imzalı bildirge, dün Lamartin Otel’de düzenlenen basın toplantısında Oya Baydar ile Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu tarafından açıklandı. Oya Baydar tarafından okunan “Hükümete ve bütün partilere çağrımızdır” başlıklı bildirgede “30 Mart yerel seçimlerine yaklaştıkça seçim meydanlarında hukuk devletinin değil linç kültüründen beslenmiş ırkçı saldırganların kol gezmesini kaygıyla karşılıyoruz” denildi. Bildirgede Aksaray, Urla, Dikili, Ordu ve Giresun’da HDP toplantılarının zorbaca engellendiği anlatıldı. Fethiye’de HDP ilçe örgütüne yapılan saldırıda Fethiye Kaymakamı’nın HDP tabelasını indirmesinin “seçimin meşruiyetine gölge düşürecek kadar ciddi bir suç” olduğu belirtilen bildirgede “Kamu görevlilerinin saldırgınlara gösterdiği anlayış tüyler ürperticidir” denildi. Aydınların bildirgesinde şu çağrı yapıldı: “Her partinin özgürce seçim çalışması yapabilmesi hukuk devletinin vazgeçilmez ilkesidir. Hükümeti, anayasal görevine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Saldırganları yargı önüne çıkarmalı ve bundan sonra olası bütün saldırıları önceden engelleyecek önlemleri acilen almalıdır. Zorbalık ve demokrasi bir arada var olamaz. İmza koyduğumuz bu bildiri ile demokrasiden yana saf tuttuğumuzu kamuoyu ile paylaşıyoruz.” Bildiriyi imzalayan bazı isimler şöyle: Prof. Dr. Gencay Gürsoy, İsmail Beşikçi, Prof. Dr. Ayşe Berkman, Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, Prof. Dr. Baskın Oran, Beral Madra, Buket Uzuner, Mazlum Çimen, Bülent Uluer, Fehim Işık. KESK üyeleri ‘yolsuzluk ve yoksulluk düzenini’ protesto etti ‘Bu pisliği halk temizler’ Haber Merkezi Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), yolsuzlukları yurt genelinde düzenlenen eylemlerle protesto etti. İstanbul Şubeler Platformu ve Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyonu, Galatasaray’da bir araya geldi. AKP’yi protesto eden emekçiler, “Emeğimize sahip çıkmak, zulüm ve yolsuzluk düzenini sıfırlamak için alanlara çıkalım” pankartı açtı. “Berkin, teröristse hepimiz teröristiz” diyen grup adına Eğitim Sen İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosun, “İşçiye, asgari ücretliye, kamu emekçisine gelince ‘ekonomik dengeleri, istikrarı bozmayız’ diyerek maaşlarına yıllık yüzde 34 sefalet zammı dayatanların vergilerimizi, birikimlerimizi kimlere peşkeş çektiği bu süreçte yaşanan gelişmelerle bir kez daha deşifre olmuştur. Halkın yürütmeye, adalete, milli eğitime, sağlığa güveni sıfırlanmıştır” diye konuştu. Ankara Güvenpark’ta toplanan bir grup KESK üyesi basın açıklaması yaptı. Berkin Elvan’ın fotoğraflarıyla yapılan açıklamada, kamu emekçilerinin sıkıntıları vurgulanırken “AKP Türkiye’yi yangın yerine çevirdi. Topluma düşmanlık tohumları ekiyor. Biz tüm bunlara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz” denildi. Bu arada taraftar grupları da “Bırakın gençler oynasın” yazılı pankartın arkasında Güvenpark’a giriş yaptı. Grup “Yaşasın renklerin kardeşliği”, “Hepimiz Berkiniz, öldürmekle bitmeyiz” sloganları attı. İzmir’de de Konak Meydanı’nda toplanan KESK üyesi yaklaşık 200 kişi, elllerinde, “Babalar ve oğullar memleketi soydular”, “Yolsuzluk ve yoksulluk düzenine hayır”, “Bozuk düzende sağlam çark olmaz”, “Bu pisliği halk temizleyecek” ve “Hırsızlar halka hesap verecek” yazılı dövizleri taşıyarak Kemeraltı Çarşı girişine kadar yürüdü. Bu sırada protestocu gruba, aynı alanda başka bir açıklama yapan Sessiz Çığlık grubu da, alkışlarla destek verdi. Açıklamada siyasi iktidar temsilcilerinin, babalı oğullu, cümbür cemaat boğazlarına kadar yolsuzlukların içine battığı belirtildi. KESK, Samsun, Bolu, Kayseri, Gaziantep ve Ordu’da da yolsuzlukları protesto etti. Egeli sanayicilerden toplumsal barış uyarısı Erdoğan’ın Berkin Elvan’la ilgili sözleri İçişleri’nin genelgesiyle çelişiyor geli sanayiİZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) E toplumliğin rgin n ge ciler, seçim öncesi yaşana sal barışı tehdit ettiğini vurguladı. SİAD) erneği (E Ege Sanayicileri ve İşadamları D erman im Akg lent ı Bü kan Baş rulu Yönetim Ku setçilerin” siya azı , “b zasıyla yapılan açıklamada n, ortamı ubu üsl il ve arı d dıkl llan n ku düşünmede a, demad ıkla i. Aç kild daha da gerdiğine dikkat çe vetkuv aki und rum ı du maz a ol azs mokrasinin olm sanım ığı a sızl ağım ler ayrılığı prensibi ve yargı b e yarind osfe atm lim geri esi önc çim tılarak, “Se internet erişimipılan yeni HSYK düzenlemesi ve kısıtlamalar ve len ünü düş esi irilm get ne getirilen, sef alıştığıaale ar, m medyaya yönelik uygulamal klaştığı uza bile rdan artla tand tik s mız demokra ildi. den dir” ekte mız anlamına gelm Eylemcinin yaşını bileceksin! SİNAN TARTANOĞLU ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, 14’ündeyken gaz bombası fişeği ile vurulan 15 yaşındaki Berkin Elvan’ın ölmesinin ardından “Polis orada yüzü poşulu, elinde sapanla demir bilyeleri savuran o kişinin kaç yaşında olduğunu nerden ayıracak?” açıklaması, İçişleri Bakanlığı’nın Gezi Parkı eylemleri sırasında polislere verdiği talimatı anımsattı. Gezi Parkı protestolarının tüm yurtta devam ettiği günlerde, 27 Haziran 2013’te, eski İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından tüm valiliklere gönderilen genelgede, polislere ve amirlerine “Müdahale edilecek grubun yaşlı, kadın, engelli gibi profili dikkate alına cak, strateji belirlenecek” talimatı verilmişti. Söz konusu emirler, Erdoğan’ın söylediğinin aksine, eylemci profiline göre müdahale edilmesi gerektiğini gösterirken çevik kuvvetin genelgenin hiçbir maddesine uymadığı gözlemleniyor. Buna göre “gaz mühimmatının kullanılacağı konusunda sesli yayın araçları ile duyuru” çoğu zaman yapılmıyor. “Kapalı mekânlarda ve özellikle spor alanlarında gaz, el bombaları ve gaz fişekleri kullanılmayacak”, “Çevreye veya güvenlik güçlerine karşı saldırı veya direniş olmadıkça gazlı müdahaleden kaçınılacak, direniş ve saldırısına son vermiş kişi veya gruplara karşı kesinlikle gaz kullanılmayacak” talimatlarına uyulmadığı da biliniyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear