Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2014 PAZAR 12 PAZAR YAZILARI Futbolda ürkiye’den Almanya’ya göç 1961’de birkaç yüz kişiyle başlamıştı. Aradan elli yıl geçti, ülkede yaşayan Türklerin sayısı 3 milyona dayandı! Ancak sürekli burada yaşamalarına karşın sadece üçte biri Alman pasaportu aldı. Türkiye’deki 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez Almanya Türkleri de oy kullanabilecek. Ülkede 1.5 milyon Türk oy kullanma hakkına sahip. Şubat başında Berlin’e gelen Başbakan Erdoğan’ın bu ziyareti bir seçim propagandası olarak değerlendirildi. Başbakan’ın her gelişinde olduğu gibi bu ziyaretin de organizasyonunu, tüzüğüne göre “parti politikası yapmayan ve tarafsız” bir Alman derneği olan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) üstlendi! Özellikle son yirmi yılda ülkedeki Türk toplumunun içinden ünlü kişiler sivrilmeye başladı. İnsanlarımız burada sadece maden ocaklarında çalışmıyor, kentlerde çöpleri toplamıyor; onlar artık kurdukları 70 bin şirkette 350 bin insana iş veriyor, senfoni orkestraları yönetiyor, bale yapıyor, tiyatro ve opera sanatçısı oluyor, kabare kuruyor, film çekiyor, yayınevi açıyor, roman yazıyor, top koşturuyor, attığı gollerle Alman Milli Futbol Takımı’nın üstün başarısında önemli rol oynuyor, banka müdürlüğü yapıyor... Öğretmen olup, lise ve üniversitelerde her milletten geleceğin öğrencilerini yetiştiriyor; politikaya atılıp, belediye ve eyalet meclislerinde önemli kararların altına imza atıyor; bakan oluyor; iktidar ve muhalefet partilerinde önemli görevlere getiriliyor; parti başkanlığı yapıyor... Bugün Alman insanı Mesut Özil’i, İlkay Gündoğan’ı, Nuri Şahin’i, Tayfun Korkut’u, Fatih Akın’ı, Sibel Kekilli’yi, Şinasi Dikmen’i, Bülent Ceylan’ı, Renan Demirkan’ı, Emine Sevgi Özdamar’ı, Aras Ören’i, Yüksel Pazarkaya’yı, Zehra İpşiroğlu’nu, Habib Bektaş’ı, Vural Öger’i ve Kemal Şahin’i, Necla Kelek ve Serap Çileli’yi, Bilkay Öney’i, Lale Akgün’ü, Seyran Ateş’i, Cem Özdemir’i, Fethullah Gülen’i, Feridun Zaimoğlu’nu tanıyor!.. Ve bu Almanya bir türlü yabancı düşmanlığına engel olamıyor. Onlarca yıldır ülkeyi yöneten Hıristiyan Demokratlar (CDU) çifte vatandaşlığa sürekli karşı çıkıyor. 4050 yıldır aralıksız burada yaşayan Türk’e değil başbakan, mahalle muhtarı seçme hakkı STUTTGART bile verilmiyor! Almanya Birinci Futbol Ligi’nde oynayan 18 takımın kadrosunda 507 futbolcu top koşturuyor. AHMET ARPAD Bunların yüzde altmışı yabancı kökenli! Gollerin yüzde yetmiş beşini bu yabancılar atıyor! Alman Milli Futbol Takımı’nın 25 kişilik kadrosunda yabancı kökenli 11 futbolcu var. Almanya’da son yıllarda tribünler kaynıyor! Birçok birinci ve ikinci lig maçında ev sahibi takımla misafir takımın seyircileri arasında kavgalar çıkıyor. İnsanlar birbirine giriyor. Yasak olmasına karşın yakılan Bengal ateşi stadyumları aydınlatıyor. Kimi yerde maçlar duruyor, oyunlar erteleniyor. Tribünlerden yükselen ağza alınmayacak sözlerle oyunculara sövülüyor. Küfrün biri bin para! “Heil Hitler!” çığlıklarının atıldığı, yabancı oyunculara yönelik ayrımcılık dolu nümayişlerin sonu gelmiyor. Büyük kulüpler ve futbol federasyonu aldıkları tüm önlemlere, başlattıkları değişik kampanyalara karşın bu sorunun altından bir türlü kalkamıyor. Kimi kentlerde ırkçı gruplarla karşıtları tribünlerde ve stadyum dışında birbirine giriyor. Almanya’da artık hemen hemen tüm futbol takımlarında, milli takım dahil, kara tenli futbolcular top koşturuyor. Nazi dönemini anımsatan giyimli aşırı sağcı grupların en büyük hedefi bu futbolcular. Würzburg Üniversitesi’nden Harald Lange, “nasyonalizm ve ırkçılık, aşırı sağ politika artık stadyumlara da girdi” diyor. “Neonaziler, sorunlu genç futbolseverleri kolayca aralarına alabiliyor.” Ancak aşırı sağcılık, nasyonalizm sadece Almanya’nın stadyumlarında kendini göstermeye başlamadı. “Football Supporters Europe” (Avrupa Futbol Destekçileri) adlı kuruluşun sözcüsü Daniela Wurbs’un açıklamalarına göre son yıllarda Rusya, Polonya, Hırvatistan, Sırbistan ve İtalya’da da kavga çıkaran aşırı sağcılar tribünleri doldurmaya başladı. Mayıs sonunda AB ülkelerinde Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Kısa süre önce Heinrich Böll Vakfı’nın Stuttgart’taki konferansında Yeşiller’den Jan Philipp Albrecht, “Bu seçimlerden sonra Brüksel’deki yedi yüz elli koltuktan en az iki yüzünde aşırı sağcı milletvekili oturursa şaşmamak gerek” dedi. Bu deprem gerçekleşirse bakalım AB’nin gelecekteki Avrupa politikası ne olacak? yabancı düşmanlığı G T Vahşi Kuzey’e göç var öze alanı varsa, buyursun gelsin: “Sakın ha!” diye ihtarı çekmiştir. BilinEDMONTON Kanada’nın da bedavaya dağıtıladiği gibi Nazi taraftarı Amerikalı milisler, cak toprağı var; hem de dünya kakendilerine silahlı talim yapacakları kamp dar... Kanada’nın on eyaleti dışında bulunup yeri aramaktadır ki Nunavut’tan daha müKuzey’deki üç büyük özel bölgesinden bisait bir yer aransa bulunmaz; in cin top oyrisi olan Nunavut’un toprakları yabancıya, nar... Fakat hakkını da yememek lazımdır, göçmene bedelsiz veriliyor. Dağıtım işi resNunavut yerel idaresi göçmeye razı olanMAHMUT mi başvuruyla yapılıyor. Türkiye yüzölçümülara derhal Kanada vatandaşlığı verileceŞENOL nün 3 katı büyüklüğünde olan Nunavut’ta nüğini, en verimli topraklar içinde dilediklefus 32 bindir, hasılı km. kareye 0.02 kişi düri yerden 160 dönümden az olmamak üzeşüyor... Nunavut’un adı sanı, aslına bakılırsa, ABD’de re arazi dağıtılacağını taahhüt etmiştir. Kanada’nın güObama’yı ikinci kez başkanlığa taşıyan 2012 seçimney komşusu ABD’den kimse buraya adım atmayınlerinin hemen ardından buralarda epeyi duyulur oldu. ca, kapıyı başka uluslara, halklara da açmaya karar verNunavut’a birkaç defa, eşini de alıp giden Kanada Başdiler. Madem bu kadar, kepçesi bol kazan misali topbakanı Harper, buraların geleceği parlaktır, diye söyrak vardı, başka yerlerden göçmen de gelebilirdi. Fakat lev verince gerisi geliverdi. Kanada Federal Hükümeti işte tam bu noktada, Kanada’nın göçmen siyaseti devkontrolünde bulunan Nunavut Bölgesi’nde, Obama’ya reye girdiğinden federal bürokrasi, “O kadar da detahammül edemeyecek durumda olup da göçmeye kağil! Böyle açık kapı bırakırsanız kurander yapar, arrar vermiş Amerikalı sağcılara toprak dağıtılacağı habe dından, hayatında buz görmemiş Afrikalısı, Arap’ı, ri yayılınca, dikkatler buraya çevrilmişti. Obama’ya ne Acemi buraya doluşur!” diye Nunavut’un davetini hakadar kızarsa kızsın, hiçbir Amerikalının şu ana kadar sır altı etti. Söz konusu ABD’li göçmen olmayınca, yaNunavut’a yerleşmek için pılı pırtısını topladığı görülsalar birden sertleşiyor, hatta imkânsızlaşıyordu. Neremedi. Gerçi, birkaç ırkçıNazi yanlısı Amerikan grupdeyse, salt EskimoAborijin yerlilerinin yaşadığı Nunalarından talep geldiyse, bunların niyeti bozuk olduğunvut değildi topraklarını paylaşmak isteyen; bu toprakladan, durumun farkına varan federal yönetim Nunavut’a rın batısındaki ABD’nin Alaska eyaletine komşu Yukon bölgesi de ıssız arazilerini göçmene, buranın zorluklarına göğsünü bağrını açmaya hazır olana davetiye çıkarıyordu. Ama kimsenin canı gelmek istemiyordu. Toprak bedavaydı, işletme sermayesi sıfır faizle beleşe veriliyor, hükümet desteği temin ediliyordu, makine araç bolluğu gırla gidiyor, ilk fırsatta sıfır model Jeep altına çekmek hayali gerçek oluyordu; daha ne olsun demeyiniz! Ayrıca, tüyosunu vermek bize düşüyor ki, henüz bu arazilerin altında yatan doğal kaynakları kimse dikkate almıyordu. NASA’nın uzaydan yaptığı saptamalara bakılırsa, bölge doğalgazdan petrole, uranyumdan kömüre kadar yok yok denilecek kadar zengin yeraltı kaynaklarına sahipti. Belki bugün değil ama sonrasında, torunlarınız bundan istifade eder, diye özendirici laflar da edilmektedir. İşin gerçeği şu: Kışları eksi 60 dereceye kadar inen soğuk havaya, bir iki gün değil, kasımdan nisan sonuna kadar tahammül gösterecekleri bekliyorlar. Bu soğuğa can mı dayanır? Ne var ki bunu göze alıp gidenler de bulunuyor: “Muus” denilen, “Boynuzlu Kanada Geyiği” yetiştirmek üzere Yukon’da bedava verilen bir araziye yerleşmiş Wyan Grove adlı, Amerikalı bir maceracı göçmenin hikâyesine dair haber, geçen günlerde medyada yer alınca yaşanacak başka yer arayışında olan herkesin hayali bir anda Kuzey topraklarına yöneldi. Wyan’ın bir eli yağda, ötekisi balda değildi elbette... Ama zenginliğin soğuk biçimi sıcak iklimde yaşayan yoksulların gözüne hoş görünüyordu; hani komşunun tavuğu kaz görünür misali... Ne var ki, en yakın 300500 kişilik şehire 100 km. kadar uzakta, in cin top oynayan bir yerde, bizonlar ve geyiklere güllabicilik yapmak, size verilmiş araziyi devletle yapılan sözleşme gereği hakkıyla işletmek, hasılı Kuzey Kutbu’nun Robinson Cruose’su olmak istiyorsanız, ne âlâ! Vahşi Batı bitti, şimdi Vahşi Kuzey’e Göç var! Yakında, filmleri de Hollywood’da, stüdyolarda çekilir, biz de seyrederiz, onlar Oscar’ını alır... msenol34@yahoo.com Flamenko S rüzgârı ‘Helal’ dönerde domuz eti “H bağırta bağırta kesilmesi; kesilirerkes gider ken de başlarında okuyan hocalaMersin’e, biz giderı bulunması gerekiyor. Komşu ülriz tersine” sözüke Danimarka’da, yaklaşık bir yılnü İsveççeye çevirmeye çalışırdır yoğun bir et tartışması sürüyor. ken çuvalladığımı fark ettim. Durumu kurtarmak için, “Türkiye’de Ne Irak, ne Mısır, ne Suriye iç savaşı, ne Ukrayna’daki kargaşalık, Mersin diye bir il var; herkes hiçbir şey, Danimarka’da yaşayan oraya doğru giderken, biz başka Müslümanları ve Musevileri sofrabir yere doğru gideriz” dediğimlarındaki “helal et” kadar ilgilende ise sohbetin tadı çoktan kaçdirmiyor. Yedikleri etlere domuz mıştı zaten. Birbirleriyle hiç ilgieti karışmamasına çok dikkat edili değilmiş gibi görünen sigara ve yorlar. İnançlarına göre, hayvanlaet konusunu tartışırken söylemeye rın bayıltılarak kesilmesi “haram” çalıştığım şuydu: Sağlıklı beslensayıldığına göre, acaba bu dinme ve yaşamayı günlük kural halisel kurala uyuluyor muydu? Dane getiren İskandinavya ülkelerinha da önemlisi, Müslüman ve Mude ve Avrupa’da sigara ve et tükesevi din adamları kesimler sırasıntiminde azalma kaydediliyor. Eğida hayvanın başında hazır bulunutimli kuşaklar, sigara içene nereyor muydu? Bunlar, dünya sorundeyse “uyuşturucu bağımlısı” larından daha fazgözüyle bakıyor. Bir zamanla kafa yorduklalar benim de işçi olarak çalışMALMÖ rı konulardı. Geçen tığım Malmö sigara fabrikayıl, Danimarka Gısı zarar ettiği için yıllar önce da Kontrol Merkezi Amerikalılara satıldı. Onlar tarafından yapılan da kendi patentleriyle ürettiktahlillerde, piyasaleri sigaraları, tüketimin yükya et pazarlayan en sek olduğu azgelişmiş ve geALİ HAYDAR büyük 70 firmadan lişmekte olan ülkelere paNERGİS 11’inin etlerinde zarlamayı sürdürdü. Bitkisel domuz eti karışımı ürünlerle sağlıklı beslenmesaptandı. Açıklaye özen gösteren Avrupa ve nan listede, et ürünlerinin üzerinde Kuzey ülkelerinde et yemeyenlerin sayısı da her geçen gün daha da “helal” yazan bir de Türk firması vardı. Gıda Bakanlığı’nca hazırazalıyor. Et yemezlik, anaokullalanan rapora göre, Danimarka’nın rında, ilkokul sıralarında başlanaen büyük et üreticilerinden ve yüzrak özendiriliyor. Et yemeyen çode yüz Türk sermayeli bir et fircuklara aynı besin değerine sahip masının döner, salam ve kebap eti bitkisel gıdalar yediriliyor. Fazla et yemedikleri için bir sağlık so karışımlarında domuz eti bulundu. Fabrikanın genel müdürü, dorunu yaşamıyorlar; zekâlarında muz etli ürünlerinin piyasaya sübir azalma olmuyor. İstatistiklerülmesini durdurduklarını söyledi. re göre, İsveç genelinde, yabancıGenel müdür, domuz etinin “helar, İsveçlilerden daha fazla et tülal” etlere hangi aşamada karıştıketiyor. İsveçliler eti, haftada bir, ğını bulmaya çalıştıklarını beliriki kez dirhemle yerken; çoğu yaterek, “Danimarka’daki fabribancılar neredeyse günde 3 öğün kamızda üretilen etlerin yüzde et yiyor. Gelir düzeyi düşük aileyüz helal olduğundan kuşkumuz lere devletçe sosyal yardım yapılyok. Karışımın, başka ülkelerdığından et satın almak sorun olden ithal ettiğimiz etlerden kaymuyor. Et öyle rastgele de alınnaklanmış olabileceğini düşünümıyor, üzerinde mutlaka “heyoruz. Elimizde olmayan nedenlal” damgası aranıyor. O da yetlerle meydana gelen bu durummiyor; hayvanların bayıltılmadan, dan dolayı bütün et tüketicilerimizden özür diliyoruz” dedi. Bakanlık açıklamasından ve basında çıkan haberlerden sonra, temel besinleri ekmek ve et olan Müslümanlar ve Museviler, örgütleri aracılığıyla yayınladıkları bildirilerle, “Helal olduğunu düşünerek birçok yerden et ürünü satın alarak evlerimize götürüyor, çoluk çocuğumuza yediriyoruz. Boğazımızdan geçen etlerin katışıksız olmasından emin olabilmek için, devletin et ürünlerini daha sıkı denetlemesini istiyoruz” şeklinde görüş açıkladılar. 1 yıldır süren et tartışmaları ardından yasakları getirdi. Gıda bakanlığı aldığı bir kararla, Danimarka’daki mezbahalarda hayvan kesimleri sırasında din adamı bulundurulmasını yasakladı; hayvanların bayıltılarak kesilmesi zorunluluğunu getirdi. Karardan sonra, Müslüman ve Musevi örgütleri ayağa kalktı. Ortadoğu’da yıllarca birbirlerine karşı savaşan bu iki din grubunun Danimarka’daki temsilcileri, ilk kez “helal et” konusunda ortak bir tavır sergiledi. İçinde 53 Müslüman örgütü barındıran Danish Hilal ve Musevi grupları, ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarda, “Mezbahalardaki kesimlerde, din adamı bulundurulmasının yasaklanması ve hayvanların bayıltılarak kesilmesinin zorunlu hale getirilmesi dinsel özgürlüklerimize karşı büyük bir darbedir” dediler. Müslüman ve Musevi örgütlerince yasağın kaldırılması için yapılan başvurular geri çevrildi. Gıda bakanı Dan Jörgen, tartışmalara “Halen, İsveç ve Norveç’te de aynı uygulama sürdürülüyor. Bizim için hayvan hakları dinsel özgürlüklerden daha önemlidir. Bundan böyle, kesimlerde dinsel kurallar uygulanmasına ve hayvanların bayıltılmadan kesilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz” diyerek son noktayı koydu. ali.nergis@gmail.com alonun ışıkları birer birer söndü... Anton Fingerle kültür merkezinin sahnesine tepeden kırmızı bir ışık huzmesi düşüyor sadece, salonda çıt yok... Aniden üç İspanyol kız sahnedeki yerlerini alıyor ve flamenko müziği eşliğinde danslarına başlıyor... Daha sonra bu üç dansçı kızın hocası olduğunu öğrendiğim ince uzun esmer bir İspanyol güzeli puantiyeli eteğini savurarak sahneye geliyor. İnsanı etkileyen zarif el hareketleri ve dans formlarıyla, topuk takırtıları eşliğinde dans etmeye başlıyor. Dudaklarında çapkın bir gülümseyiş ve mağrur bakışlarla salonu şöyle bir süzüyor ve izleyicileri büyülüyor. Sahnede Endülüslülere özgü bir estetik güzellik hâkim. Usta flamenko dansçısının performasının bitimiyle birlikte salon alkıştan kırılıyor. Hemen her yıl tanık olduğumuz Münih’teki yabancı kültür derneklerinin bir araya gelerek düzenledikleri geleneksel yabancılar festivalindeyiz. En başta artık görev süresi dolmak üzere olan Münih Belediye Başkanı Christian Ude olmak üzere politikacılarla yerel seçimlerde yarışacak meclis üyesi adayların çoğu orada. Türk Halk Derneği’nin organize ettiği harika bir şenliğin sevinci içindeyiz. Flamenkodan Yunan tragedyalarına, Alevi semahlarından Fransız şansonlarına ve İtalyan opera sanatçılarından Polonya halk MÜNİH müziği örneklerine varıncaya kadar Münih’teki yabancıların temsilcisi gruplar geleneksel müziklerini sergiliyorlar peş peşe... Yabancıların bir araya gelip düzenleEROL ÖZKAN dikleri bu kültür festivalinde en büyük ilgi ve katılım yine bizimkilerden geldi. 468 kişilik salon tıklım tıklım doluydu. Renkli bir topluluk içinde CHP Münih birliği başkanı Sevgi Fırat,18 yıldır hiç yorulmadan ve bıkmadan Arı dergisini yayımlayan Esin Tekige ve her kültür olayında ortaya çıkıveren Fulya Kip hoca da vardı. Dernek Başkanı Necip Şahin programın aksamaması için ter döküyordu. Fransız, İtalyan ve Yunan sosyalistlerin yan yana oturduğu şenliğin asıl amacı 16 Mart’ta yani bugün Bavyera’da yapılacak seçimler. Seçim öncesi 13 milyon nüfuslu Bavyera değişik partilerden listelere giren Türk kökenli adayların yoğun tanıtım kampanyalarına sahne oldu. Sokaklar baştan aşağı adayların boy boy afişleriyle donatıldı. Münih Belediyesi meclis üyeliğine adaylar arasında SPD’li Yunan Kostas Gianacacos ile bizden de 9. sırada aday gösterilen Cumali Naz kıyasıya bir mücadele içindeydi. İster İspanyol, ister Yunan, ister İtalyan ya da Türk olsun Akdeniz insanının ortak yapısı bir anda ortaya çıkıyor. Herkes heyecanlı bir bekleyiş içinde! Özellikle belediye başkanlığının Ude’den boşalan koltuğuna aday olan Dieter Reiter acaba nasıl biri, Türklere yaklaşımı nasıl? Münih ve civarında yaşayan 51 bin Türk bu soruların yanıtını merak ediyor. Yabancılar kültür festivalinden yorgun bir kafayla çıkıp gecenin bir vaktinde eve doğru yürüyorum. Son anda şeytan dürtüyor, Goethe Meydanı’na yakın İspanyol meyhanesi “Ole Madrit”e girip kendime bir tabak “paella” ile onun yanında İspanyolların meşhur peyniri “manchego” ile bir kırmızı “Tinto” şarabı söylüyorum. Aklıma geçen haftalarda 66 yaşında Meksika’da yaşamını yitiren flamenko müziğinin efsane adı Paco de Lucia geliyor. erolozkan66 @hotmail.com www.ahmetarpad.de