22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 MART 2014 PAZARTESİ 8 Yolsuzluk operasyonunun başladığı 17 Aralık’tan sonra Gülen cemaati ile köprüleri atan Başbakan Tayyip Erdoğan son olarak da ABD Başkanı Obama ile görüşmesinde Fethullah Gülen’in iadesini gündeme getirdiğini açıklamıştı. Erdoğan geçen hafta katıldığı bir TV programında, “Sayın Obama ile de bu konuları görüştüm. Oradan da umutluyum. Gereken her şeyi söyledim. ‘Ülkemdeki huzursuzluğun kaynağındaki kişi sizdedir, Pensilvanya’dadır’ dedim, bu kadar açık söyledim. ‘Ben de sizden gereğini bekliyorum’ dedim. ‘Çünkü benim ülkemin iç güvenliğini tehdit edenler sizdeyse, siz de buna karşı gerekli tavrı koymalısınız’ dedim. Bunları bu kadar açık kendisine söyledim. Olumlu baktı. Yani ‘Mesaj alınmıştır’ dedi” açıklamasını yapmıştı. HABERLER Hükümet kırmızı bülten çıkaracağı Gülen’e referans yazmış Amerikan arşivinde TC antetli Gülen mektubu bazı belgeler var. O belgeleri, iadeyi isteyen Türk makamlarının önüne koyuverir!” “Gülen’in daimi ikamet için ‘Greencard’ başvurusu vardı. O başvuruyu güçlendirmek ve kartın alınmasını kolaylaştırmak için yazılmıştı. Sonra Amerikalılar neye göre karar verdi, o mektubun bir yararı oldu mu olmadı mı bilemiyorum.” Peki mektubun içeriğinde ne vardı? “Bir sayfalık bir üstyazı. Dışişleri Bakanlığı’nın yazısı. Altında da 67 sayfalık bir ek. Gülen’in avukatlarının kaleme aldığı bir yazı. Fethullah Gülen hakkında genel ve hukuki bilgi veriyor. Türkiye’de hakkındaki davalardan beraat ettiğini belirtiyor.” n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY AKP’den ABD’ye ‘Gülen mektubu’ Böylesine kritik öneme sahip olan bu belgeler neler? İçlerinde ne tür mesajlar var? Loğoğlu’ndan aktarmaya devam edelim: “Sanırım 2004 yılıydı. Ben Washington’da büyükelçiyim. Ankara’dan Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yazı geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı’na yazılmıştı. Konsolosluk İşleri Genel Müdürü imzalı. Ekinde de 6 ya da 7 sayfalık bir mektup vardı. Fethullah Gülen ile ilgili. Bu mektubu Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na resmi kanaldan iletmem isteniyordu.” Loğoğlu bu yazıyı Amerikan tarafına iletmeyi reddetmiş: “Bakanlıkta yazıyı gönderen birime ‘ABD yönetiminden bize bu yönde bir talep gelmemişken, niçin bu yazının verilmesi gerektiğini bana bildirin’ diye sordum. Birkaç ay boyunca yanıt verilmedi.” Ancak Erdoğan hükümetinin, mektubun Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na iletilmesi konusundaki ısrarı sona ermemiş. Birkaç ay sonra Başbakan Erdoğan ile birlikte Washington’a giden Dışişleri Bakanı Abudllah Gül aynı talebi bu kez sözlü olarak yinelemiş. Loğoğlu o görüşmenin ve daha sonra ABD yönetimi ile yapılan görüşmenin ayrıntılarını şöyle anlattı: Gül’ün özel ricası ‘İade yerine belge koyarlar’ Beyaz Saray’dan görüşmede böyle bir talebin gündeme gelmediği bilgisi basına sızdırılmış olmasına karşın AKP hükümetinin Gülen hakkında bir dava açıp açmayacağı merak konusu. Böyle bir durumda ABD yönetimi, Ankara’dan kırmızı bülten eşliğinde yapılacak iade başvurusuna acaba nasıl bir tepki verecek? AKP hükümete geldiğinde Türkiye’nin Washington Büyükelçisi (20012005) olarak görev yapan eski Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu’ndan kafamızdaki bu sorulara sürpriz bir yanıt aldık: “Hükümet Gülen hakkında öyle kırmızı bülten filan çıkaramaz. Çıkarsa dahi, Amerikan yönetimi onu iade etmez. Çünkü elinde Erdoğan’ın Obama ile görüşmesini aktarış biçimi ABD başkentinde yoğun biçimde tartışılıyor. Geçen hafta Washington’da Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşmeler yapan CHP heyetinin izlenimlerini Bursa Milletvekili Aykan Erdemir şöyle aktardı: “Başbakan’ın o sözleri ABD’de tahmin edilemeyecek kadar büyük rahatsızlık yaratmış durumda. Görüşmeyle ilgili iki başkentten yapılan resmi açıklamalar vardı. Bunun dışına çıkılarak verilen demeçleri ‘Başkan’ın ağzına ‘Obama’nın ağzına laf koyuyor!’ Hükümet, Amerikan yönetimine Gülen için nasıl bir referans vermişti? Loğoğlu’nun hafızasında kalanlar şöyle: “Çok yıl oldu. Hatırlayabildiğim reencard başvurusu kadarıyla onu ‘iyi bir din adamı’, için destek ‘hayatını eğitime adayan bir Loğoğlu’na referans insan’ ve ‘muteber’ bir kişilik mektubunun gerekçesini de olarak tanıtıyorlardı. ‘Filantropist sorduk: (topluma hizmet eden)’ yanını da özellikle vurguluyorlardı.” Gülen hakkında AKP hükümeti tarafından yazılan laf koymak’ olarak görüyorlar. referans mektubunun ABD ABD ile ilişkilerin, Türkiye’de iç yönetimine verilmesine politika malzemesi yapılmasından aracılık eden eski Washington son derece endişeliler.” Büyükelçisi Loğoğlu’nun anlattıklarından çıkan sonuç şu: BD meraklı: Kaç puan Türkiye kırmızı bülten çıkartıp düşecek? isteyecek olursa ABD yönetimi Görüşmelerde ABD dış politikasında bu talebe, “Zamanında siz bu etkili aktörlerin en çok merak ettiği konu isim için Dışişleri Bakanlığı 17 Aralık soruşturmalarının 30 Mart kanalıyla yazı gönderip böyle seçimlerine nasıl etki edeceği üzerine böyle dememiş miydiniz” olmuş. Erdemir, “Herkes AKP’nin seçmen karşılığını verebilir. tarafından cezalandırılacağından yani oyunun Peki, bu yanıtı alacağını bile düşeceğinden emin. Merak edilen ise bu bile Erdoğan kırmızı bülten düşüşün kaç puan olacağı” diyor. çıkarabilir mi? “Abdullah Gül gayet nazik bir şekilde, ‘Size bir şey göndermiştik. Eğer sakıncası yoksa onu Amerikan Dışişleri’ne verebilir misiniz’ dedi. Ben de bunun üzerine özel bir randevu almadan, başka bir vesile ile Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na gittiğimde, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Marc Grossman’a bu yazıyı ilettim. İletirken de ‘Dışişleri Bakanımız bu yazıyı size vermemi istedi’ diyerek ilettim. Yani resmi kanaldan bir iletim olmadı. Gayri resmi biçimde ben verdim.” Beraat kararı bildirilmiş ‘Muteber din adamıdır’ G A Tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlandırılmasının ardından bugün tahliye bekleniyor Silivri’nin gözü Çağlayan’da İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında çeşitli cezalara çarptırılan sanıkların tahliye taleplerinin bugün nöbetçi ağır ceza mahkemeleri tarafından incelenmesi bekleniyor. Anayasa Mahkemesi’nin, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkındaki ihlal kararı ve özel yetkili mahkemeleri kaldıran, tutukluluk süresini 5 yılla sınırlandıran yasal düzenlemesinin ardından gözler bugün Çağlayan Adliyesi’ndeki nöbetçi ağır ceza mahkemelerinde olacak. Başbuğ kararının ardından Ergenekon sanıklarının büyük çoğunluğu, ÖYM’lerin kaldırılmasını da gerekçe göstererek tahliye talebinde bulundu. Sanık avukatları, Anayasa Mahkemesi’nin Başbuğ hakkındaki kararında gerekçeli kararın 7.5 aydır yazılmaması ve Yargıtay incelemesi yapılamamasını “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlali” olarak değerlendirdiğine dikkat çekerek müvekkillerinin tahliyesini talep etti. Avukatların önceki gün verdiikleri dilekçeleri hangi mahkemelerin değerlendireceğinin belli olacağı belirtildi. Nöbetçi İstanbul Nöbetçi 18. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Mart günü yapılan başvuruları 234620 ve 21. ağır ceza mahkemelerine göndermişti. Avukat Serkan Günel, Teğmen Mehmet Ali Çelebi ve gazeteci Merdan Yanardağ için yaptığı başvuruyu İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nin değerlendireceğini açıkladı. ‘Erkek devlet, elini emeğimizden, bedenimizden çek’ DAVUTOĞLU Kutlama mesajında ayırdı İKLİM ÖNGEL ANKARA Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde bakanlıkta çalışan kadınlara kutlama mesajı görderdi. Ancak Davutoğlu sadece memur ve diplomat kadınların gününü kutladı. Bakanlıktaki sözleşmeli kadın personeli unuttu. Davutoğlu mesajında, “Kadına karşı ayrımcılığın her alanda önlenerek, kadınerkek fırsat eşitliğinin sağlanması, toplumlar için sürdürülebilir ve sağlam bir geleceğin teminatıdır” ifadelerini kullandı. Davutoğlu’nun Türkiye’nin “kadınerkek fırsat eşitliğinin” sağlanmasında adımların atıldığı, ayrımcılığın her alanda önlendiği ve bakanlıkta çalışan kadın memurların daha da artırılmasının hedeflendiğini vurguladığı mesajı, yalnızca diplomat ve memurlara gönderildi. Ancak mesajın, bakanlığın yaklaşık yarısını oluşturan sözleşmeli kadın personele gitmemesi, Davutoğlu’nun sözleşmeli kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamaması şeklinde algılandı. Davutoğlu, bu “unutkanlığı” nedeniyle eşitlik ve özgürlük mücadelesi veren kadınları, Kadınlar Günü’nde dahi “memursözleşmeli” olarak ayırmış oldu. Büro Emekçileri Sendikası’ndan Davutoğlu’nun ayrımcı kutlama mesajına tepki geldi. Açıklamada “Sözleşmeli kadın personel daha az anne, bebeği daha değersiz, doğum izni 10 günken 3 gün verilen sözleşmeli baba daha az baba, sözleşmeli insan daha az insan değildir” ifadeleri kullanıldı.. Silivri yargılamalarının ruhunu oluşturan ÖYM’ler geçen hafta resmen kapatıldı. Aslında Temmuz 2012’deki yargı paketinde ÖYM’ler fiilen sona ermişti. O pakete göre, ÖYM’lere yeni dava verilmeyecekti, yeni soruşturma açamayacaklardı. Ellerindeki dosyalar tamamlanınca da kapanacaklardı. Mevcut usul yasasını istedikleri şekilde yorumladıkları gibi, yeni usuller üretme hakkını da kendilerinde gören bu mahkemeler, Meclis’in çıkardığı yasaya rağmen yeni davalar aldı. Zira yasa, ÖYM’ler yeni soruşturma açamaz, yeni dava alamaz diyordu, ama başka bir davayı önündeki dosyayla birleştiremez demiyordu. Bu açığı yakalayan Silivri mahkemeleri son anda zaten yükü olağanüstü ağırlaşmış olan dosyalara yeni iddianameler eklediler. 7 Mart Salı günü, Cumhurbaşkanı’nın ilgili yasayı imzalamasıyla birlikte kapanmış olan ÖYM’ler iyice kapatıldı! HHH Bundan sonra ne olacak sorusunu sona bırakıp, kısa bir anımsatma yapalım. Türkiye, genel yargı sistemi dışında özel yetkilerle donatılmış mahkemelerle 1973 yılında tanıştı. 12 Mart rejiminin devamı olarak devlet güvenlik mahkemeleri (DGM) kuruldu. Bu mahkemeler adı üstünde devletin güvenliğini ilgilendiren davalara bakacaklardı. Onlara hukukun evrensel ilkeleri arasında yer alan adil yargılanma hakkının dışına çıkma olanağı, yasa ile tanınacaktı. O yıllardan 2000’lere dek, Türkiye’nin hukuk devleti olabilmesinin önündeki en büyük engel olarak DGM’ler görüldü. “DGM’lere hayır”, demokrasi isteminin bayrağı olarak yükseldi. 2005 yılında tümüyle yenilenen Türk Ceza Yasası’yla (TCY) birlikte DGM’ler de tarihe karıştı. Ancak hemen sonrasında DGM’lerin çok benzer yetkilerine sahip ÖYM’ler kuruldu. Öyle ki, özellikle büyük illerde DGM statüsünde devam eden mahkemelerin hemen tümü yasanın öngördüğü bazı değişiklikleri yerine getirerek ÖYM oldu. Uygulamada görüldü ki, ÖYM’lerin DGM’lerden farkı yok. Hatta daha kötü... Deyim yerindeyse devlet güvenlik mahkemeleri gitti, hükümet güvenlik mahkemeleri geldi. Uzun yıllar DGM’lerde de savunma yapmış pek çok avukattan şunu duyduk: “DGM’ler hiç değilse, eldeki kanunu uyguluyordu. Evet kanun kötüydü, ama biz ne tür usulün geçerli olduğunu biliyorduk. ÖYM’ler kendi hukukunu kendisi üretiyor, işine gelmezse kendi koyduğu kuralı da uygulamıyor...” HHH Yasaya göre, ÖYM’lerin kapatılmasıyla birlikte ellerindeki dosyalar öteki ağır ceza mahkemelerine devredilecek. Sorun çözümlenmiş olacak mı? Bugün özgürlükleri beklerken olumsuz şeyler söylemek, tatsız öngörülerde bulunmak istemeyiz, ama bu soruya yanıtımız hayırdır. İktidarın yargıyı tümüyle kendisine ait bir kol gibi görme duygusu devam ettiği sürece, ÖYM’lerin kaldırılması tek başına bir şey ifade etmez. Çünkü bugünkü mantıkla tüm mahkemeler ÖYM gibi hareket edebilir. Örneğin, Silivri yargılamalarında mahkeme heyetine hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma açılanlar Silivri’deki normal adliyede yargılanıyorlardı. Başlangıçta Silivri Adliyesi’nden çoğunlukla beraat çıkıyordu. Asliye ceza mahkemeleri, “sanık savunma hakkını kullanmıştır” deyip geçiyordu. Bir süre sonra o mahkemelerin de heyetleri değişti ve hep üst sınırdan cezalar verilmeye başlandı. Sonuç olarak ÖYM’lerin kapatılması olumludur. Yukarıdaki uyarıyı da dikkate alarak yargı sisteminin hukuka uygun bir temele oturması için mücadeleye devam etmek gereklidir. Doldurmayanlar da talep etti Ergekon’da tutuklulukları 5 yılı doldurmayanlar da özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve gerekçeli kararın yazılmaması nedeniyle tahliye talebinde bulundu. Avukatlar bugün de nöbetçi ağır ceza mahkemesine tahliye talebinde bulunacak. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tutukluluk süresi 5 yılı aşan sanıkların cezaevinden yazdığı tahliye dilekçelerini nöbetçi mahkemeye gönderdi. Dilekçeler; Çağlayan Adliyesi’ndeki nöbetçi 18. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İşlem dün Ulusal Yargı Ağı (UYAP) üzerinden gerçekleştirildi. Ergenekon davasında sanık avukatlarından Kazım Yiğit Akalın “Başbuğ’un tahliye kararının temel dayanağı, gerekçeli kararın bile 7 ayda yazılamadığı davanın temyiz incelemesinin çok uzun süreceğinin, açık olması nedeniyle, Başbuğ’un sosyal konumu, tüm delillerin toplanmış olması vb. nedenlerle, temyiz sürecinde mağdur olmamasıdır. Bu gerekçe makul ve tüm tutuklular için geçerli. Tahliye edilmeliler” dedi. Balyoz davasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına’nın da avukatı olan Akalın “Balyoz’un arşivi yeni mahkemesine devrolduktan sonra, tekrar yeniden yargılama talebinde bulunacağız” dedi. İşçi Partisi tarafından yapılan açıklamada “Kumpasın sonuna geldik. 10 Mart Pazartesi günü Türkiye’nin dört bir yanından hep birlikte yurtseverlerimizi almaya gidiyoruz. 6 yıldır tutsak olan Genel Başkanımız Doğu Perinçek’i ve yurtseverlerimizi büyük kalabalıklarla, davullarla karşılayacağız” denildi. ‘Özgürlüğümüz için buradayız’ SİBEL BAHÇETEPE İstanbul 8 Mart Kadın Platformu’nun çağrısıyla Kadıköy’de bir araya gelen binlerce kadın, AKP’nin kadın politikalarını “AKP’yi susturacağız, kadın cinayetlerini durduracağız” söylemiyle protesto etti. İskele Meydanı’nı dolduran çeşitli siyasi parti ve çevrelerden kadınlar “Erkek devlet, elini emeğimizden, bedenimizden çek. Sizin anlattığınız mutlu kutsal aile masallarına karnımız tok. Bizleri evlerimize hapsedemezsiniz. Sokakları da, meydanları da, geceleri de terk etmeyeceğiz. Kurtuluşumuz ve özgürlüğümüz için alanlardayız” diye haykırdı. Rüşvet ve yolsuzluğa dikkat çekilen mitingde, kadın cinayetlerinin ve erken yaşta evliliklerin son bulması istendi, eşit ve özgür bir dünya istemi dile getirildi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın Komisyonu, DİSK ve KESK’li kadınlar, Yeni Demokrat Kadınlar, Lambdaistanbul, Demokratik Özgür Kadın Hareketi, Sosyalist Kadın Meclisleri, Sosyalist Feminist Kolektif, Barış Anneleri, Anarşist Kadınlar ile HDP, BDP, ÖDP gibi çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve siyasi parti üyesi kadının katıldığı miting için gruplar öğle saatlerinde Haydarpaşa Numune Hastanesi önünde bir araya geldi. Soğuk ve yağışlı havaya karşın binlerce kadın düdükler çalarak, türküler söyleyerek Kadıköy Meydanı’na yürüdü. HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, DİSK Genel Sekreteri Dr. Arzu Çerkezoğlu’nun da katıldığı mitinge, erkekler de destek verdi. Bazı kadınların yöresel kıyafetleri ile katıldığı mitingde, boş ayakkabı kutularının üzerinde eşleri, sevgilileri ve kocaları tarafından öldürülen kadınların isimlerinin yazılı olması da dikkat çekti. besi yöneticilerinden Mücella Yapıcı ise “Kentler kadınlara benzer. Toprak anadır, kadındır. Ama devlet babadır, erkektir. Biz kadınlar önce mücadeleye inanalım. Ataerkil sisem ile hesaplaşmayan hiçbir parti, siyasi görüş devrim yapamaz” diye konuştu. İstanbul 8 Mart Kadın Platformu adına Zeynep Derya Yıldız, 8 Mart bildirisini okudu. Yıldız, erkek egemenliğine, kapitalizme ve AKP’nin kadın düşmanı politikalarına karşı sokakları terk etmeyeceklerini belirterek, yerel seçimlere de dikkat çekti. Yıldız, “Kadınları yok sayan partilere oy yok. Rant için değil, doğası tahrip edilmemiş yaşanabilir kentler istiyoruz” dedi. Miting, Kardeş Türküler konseriyle sona erdi. Kadıköy’de ayrıca TGS Kadın Komisyonu “Kadın Gazetecilerin Gözünden Sokak ve Hayat” isimli fotoğraf sergisi açtı. Mitingde bazı gruplar Abdullah Öcalan’ın posterlerini taşıdı. HDP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel ise kadınlar olarak barış ve özgürlük için her zamankinden daha çok mücadele edilmesi gerektiğini belirterek “AKP çözüm için hiç adım attı mı? AKP’nin adım atması için daha fazla örgütlenip sokağa çıkmamız gerekiyor” dedi. Türkiye’deki kadınların durumu iyileşmeli TAHRAN (ANKA) Kadınlar günü, hem Türkiye’de, hem de dünya genelinde kutlanırken İran medyasının, “Türkiye’deki kadınların durumu iyileşmeli” gibi yorumlar yapması dikkat çekti. İran’da PressTV kanalı, “Son on yılda Türkiye’deki kadınların durumu gelişme gösterdi; ancak geçen günlerde yayımlanan Birleşmiş Milletler raporu, bazı cinsiyet eşitsizliklerinin altını çiziyor. Siyaset, ekonomi ve eğitim, kadınların katılması, ülkenin iyileştirmesi gereken bazı temel alanlar” yorumları yapılıyor. Türkiye’deki siyasetteki kadınların sayısının, AB’nin en düşük oranına sahip ve kadın istihdamının AB ortalamasının yarısı kadar olduğu hatırlatılırken 2.8 milyon okuma yazma bilmeyen kişiden 2.3 milyonu kadın. l İran medyasının gündeminde: 8 Mart bildirisi l İzmir’de 18 yaşındaki genç öldürüldü Bıçaklı saldırı gerginliğe neden oldu Anneleri’ne selam’ Mitingde kürsüden Gezi Parkı Direnişi sırasında yaşamını yitiren Mehmet Ayvalıtaş’ın annesi Fadime Ayvalıtaş, Uludere’de gerçekleştirilen anma etkinliğinde kalp krizi geçirerek yaşamını yitiren Miran Encü, gözaltında maruz kaldığı hakaret ve işkence nedeniyle intihar eden Onur Yaser Can’ın annesi Hatice Can ve Berfo Ana anılırken 268 gündür yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren B.E’nin annesi Gülsüm E. ve Cumartesi Anneleri’ne de selam gönderildi. Gezi Direnişi nedeniyle hakkında dava açılan Taksim Platformu üyesi ve Mimarlar Odası İstanbul Şu ‘Cumartesi KCK davasında 3 tahliye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı TMK 10. Maddesi Uyarınca Kurulan Ağır Ceza Mahkemelerinin Kaldırılmasına ve Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile daha önce yapılan yasal düzenlemenin ardından Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde KCK davasında 3 sanık tahliye edildi. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’in Karabağlar ilçesinde, gençler arasında çıkan bıçaklı kavgada 18 yaşındaki Coşkun Ayazma boğazı kesilerek öldürüldü. Ölen gencin bir arkadaşının da yaralandığı olayda şüpheli E.T. kaçtı. Ayazma’nın yakınları zanlının oturduğu binaya yürüdü. Alt katı ateşe veren kalabalık, binayı taşladı. Çevre ilçelerden de gelen asayiş ve çevik kuvvet ekipleri, 4 TOMA ve Akrep araçlarının da desteğiyle bölgeyi kontrol altına alabildi. Şüphelinin anne, baba ve iki ağabeyiyle diğer iki katta oturanlar, binadan tahliye edildi. Yanan bina, bir süre sonra bölgeye güçlükle gelebilen itfaiye ekiplerince söndürüldü. Öfkeli kalabalık Eskiizmir Caddesi’ni trafiğe kapadı. Çöp konteynırları ile barikat kuran topluluk, barikatı ateşe verdi. Bölgede bulunan şüphelinin yakını olduğu öğrenilen Karabağlar Meclis üyesi adayı Medine T’nin marketi önce taşlandı, ardından kundaklandı. Polis güvenlik önlemi alırken bölgeye gelen itfaiye de taşlandı. 2 itfaiye aracı 1 saat sonra güvenlikleri sağlanınca yangını söndürebildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear