23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 ŞUBAT 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER Kabataş yalanı ‘Gezi’de başörtülü kadına saldırıldı’ kışkırtması, algı oparasyonunun aktörlerini zor durumda bıraktı NE YAZMIŞLARDI? Nihal B. Karaca Ölmesi mi gerekiyordu? Siz “Devrim yapıyorduk ve her devrimde ‘colleteral damage’ olur, takılmamak gerekir” diye düşünebilirsiniz. Ben de size geçtiğimiz aylarda Samatya’da biri ölüme sebebiyet veren “üç” saldırıdan “Ermenileri hedef alan bir örgüt çıkarmak için” ne kadar uğraştığınızı hatırlatırım. Ciddiye almanız için Z.D’nin ölmesi mi gerekiyordu? (21 Temmuz 2013 Habertürk) 9 ay sürdü Z.D’nin iddialarının gerçekleri yansıtmadığını ortaya koydu. Erdoğan’ın “Maalesef çok önemli yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisinin yakınında, yanında 6 aylık çocuğu, yerlerde süründürdüler. Kendisini taciz ettiler, çocuğunu da taciz ettiler” sözlerinin üzerinden 9 ay geçti. Erdoğan’ın sözleri tam olarak anlaşılmamıştı ama o sözler bazıları için işaret fişeği oldu. Yenişafak gazetesi yazarı Abdülkadir Selvi, 13 Haziran tarihli yazısına “Başbakan’ın grup konuşmasında, ‘Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler’ cümlesi vardı. Bu sanki geçmişte yaşanmış gibi algılandı. Ama olay yeni. 1 Haziran Cumartesi günü İstanbul’da yaşandı” sözleriyle başlıyordu. Yazının ilerleyen bölümlerinde ise İstanbul’da bir belediye başkanının kızının gelini olduğunu ifade ettiği kadının, bebeği ile birlikte dövüldüğünü, hatta bebeğin üzerinde de tırnaklama yaraları olduğunu iddia ediyordu. Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu ilerleyen günlerde gelini Z.D’nin başına gelen olayların aslında basına yansımasını istemediklerini söyledi. Hatta Z.D’nin yaşadıklarına ilişkin suç duyurusu da Başbakan’ın açıklamasının sonrasında yapıldı. 5 Haziran günü savcılığa başvuran Z.D. bazıla Seçimler Öncesinde Uyarılar (3) Bu haftaki yazımın konusu ülkemizdeki Kürt siyaseti olacak. Bu kadar duyarlı bir konuda hem olabildiğince dikkatli, hem de en büyük ölçüde açık ve içtenlikli olmak gerektiğini biliyorum… Ben de öyle yapacağım… Öncelikle, bu konudaki tartışmaların hem yandaş hem karşıt taraflarca genellikle bilimsellikten uzak, duygusal, çoğu kez demagojik bir akıl yürütmeyle yapılageldiğini düşündüğümü belirtmeliyim. İlk ve temel demagoji (yanlış, saptırıcı, bilimsel olmayan iddia), Kurtuluş Savaşı’nın Türkler ve Kürtlerce yapılmış olduğudur… Bu doğru değil. Kurtuluş Savaşı bir etnisiteler savaşı değil, ulusal var oluş savaşıydı. Bu ulusal var oluş savaşının teorisi, zorlamaksızın, doğal olarak kendiliğinden, Türkçedir… Bu nedenle de savaş sonrasında kurulan ulusun adı Türkiye’dir. Kurtuluş Savaşı ideolojisini etnisite kavramıyla açıklamaya çalışmak ne bilimsel, ne doğru, ne de adildir. HHH İkinci olarak, ulus birbirinden ayrı etnisiteler toplamının değil, bir sentezin adıdır. Türkiye’nin uluslaşma süreci büyük ölçüde tamamlanmıştır. Birkaç tane değil çok sayıda etnik topluluğun iletişimini sağlayan ortak bir dil (Türkçe) ve ortak bir ekonomi vardır. Ulusal devletin temelini oluşturan etkenler de esas olarak bunlardır. İkinci bir ulusal dil zorlaması (anadilde eğitim) esas olarak ikinci bir ulus zorlamasıdır. Bu konuda açık ve dürüst olmak gerekir. Anadili öğrenip geliştirme hakkıyla anadilde eğitim farkının ise, sayısız kez yazılıp anlatılmış olduğu için, yeterince açık olduğunu düşünüyorum. HHH Laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti, sadece bu topraklarda yaşayan herkes için değil, bütün dünyada aydınlanma devriminin evrensel kazanımları bakımından yaşamsal önemdedir. Bu ulus devleti parçalayıp yok etmek her şeyden önce evrensel aydınlanma değerlerine karşı işlenecek bir suçtur. Türkiye kendi içindeki sorunları kendi olanaklarıyla çözümleyebilecek BAŞTA HİLMİOĞLU, birikimlere sahiptir. ALEMDAROĞLU, YALBütün toplumsal ÇIN KÜÇÜK OLMAK sorunlarımızın çöÜZERE, AĞIR HASzümü ancak ulusal TA, BELLİ BİR YAŞIN bütünlük korunarak ÜSTÜNDE TUTSAKdoğru ve kalıcı çöLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ züme ulaşabilir. İÇİN CUMHURBAŞKANI Emperyalizmin, MAKAMINDAKİ KİŞİ gericiliğin deste YETKİSİNİ NEDEN KUL ğiyle ulus devlet oluşturma çabası, LANMIYOR? en baştan yenilgiye mahkumdur. Bağımsızlık ve aydınlanma düşmanlığıyla, bölücülük ve yıkıcılıkla suçlanıp lanetlenmekten kurtulamayacaktır. Bu gerçeğin tersine zorlamalar toplumbilimsel gerçekliğe aykırı olduğu gibi, bu nedenle de daha çok kan dökülmesine ve acıya yol açmaktan başka sonuç vermeyecektir. HHH Ülkemizin, hepimizin ortak yurdunun bugün karşı karşıya olduğu en önemli, en yaşamsal sorun, gaspçı, yağmacı, serüvenci, demokrasi düşmanı siyasal iktidardan kurtulmaktır. Bu yöndeki bir savaşım, aynı zamanda emperyalizmin oyunlarına ve dayatmalarına karşı da savaşım demektir. Kürt etnisitesinin sorunlarını ulusal bütünlük içinde çözme konusunda açık, birleştirici, yapıcı bir planla, hedeflerini net ve bütün ulusça kabul edilebilir ölçülerde ortaya koyamayan hiçbir siyasal oluşumun, kötülük tohumları ekmek, kötülüğü kışkırtmak dışında hiçbir başarı şansı olamaz. Ve bu kötülüğün en başta da Kürt kökenli Türkiye yurttaşlarının zararına olacağını herkes iyi bilip üzerinde düşünmelidir. Hepimizin ortak yurdunu, Türkiye’mizi, emperyalizme, faşizme, laik yaşam düşmanlığına karşı elbirliğiyle korumalıyız. Hiçbir ulusal devletin içinden geriye doğru bir başka ulusal devlet kurulamaz. İnsanlık tarihinde böyle bir şeyin örneği yoktur. Kürt arkadaşları, örgütlerini ve sol adına destekçilerini, bağımsız kimliklerini kuşkusuz koruyarak, önümüzdeki seçimlerde emperyalizme, faşizme, aydınlanma düşmanlığına karşı, ulusal, yurtsever cephede güç birliği yapmaya çağırıyorum… MURAT İNCEOĞLU Mustafa Karaalioğlu Bebeğini tartaklıyorlardı Siz, Taksim Meydanı’nda yaktığınız ateşin etrafında şarkılar söylerken içinizden bir güruh hemen aşağıda Kabataş’ta genç bir “başörtülü” kadını ve bebeğini tartaklıyordu. Mizah duygularını yitirmişlerdi ama küfürleri gayet okkalıydı. Bu ülkenin işgal yıllarından beri şahit olmadığı bir sahneyi oynuyorlardı. Afacan değil barbardılar! (19 Haziran 2013 Star) Gezi eylemleri sırasında partisinin grup toplantısında kürsüye çıkan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisinin yakınında, yanında 6 aylık çocuğu, yerlerde süründürdüler” sözleri uzun süre tartışıldı. Hatta iktidar cephesi, Gezi eylemcilerinin taleplerini perdelemek ve eylemleri itibarsızlaştırmak için sık sık “Dolmabahçe’de camiye ayakkabı ile girdiler, bira içtiler” ve “Kabataş’ta türbanlı kadını dövdüler” söylemine sığındı. Dokuz ayın ardından Kanal D tarafından yayımlanan güvenlik kamerası görüntüleri Başbakan’ın ve ‘mağdur’ Şikayet 5 gün sonra rının üstü çıplak olan, deri eldivenli ve kafasına siyah bant takan saldırganların daha sonra üzerine işediklerini anlattı. Hakkında düzenlenen Adli Tıp raporunda ise vücudunda morluklar olduğu belirtildi. Başta konuşmamayı tercih eden Z.D, suskunluğunu Star gazetesinden Elif Çakır’a konuşarak bozdu. Çakır Z.D.’nin ağzından olayı anlattığı yazısında, olaya ilişkin MOBESE görüntülerinin de olduğunu ifade ediyordu. Türbanlılara saldırı konusundaki iddiaları Z.D. ile sınırlı kalmayıp yazısında “Bugün gazetesinden Zeynep Ceylan’ın başörtülü ablasına metroda ‘Ben senin gibi böceklerle savaşmaktan geliyorum’ diyerek tekme tokat saldırıp küfredildi” ifadesine yer veriyordu. Hükümete yakın yayın organlarında, Z.D. ile ilgili haberler aralıklarla yer alırken Hürriyet gazetesi yazarı İsmet Berkan da Twitter’da “Çok ama çok acı bir öykü... Maalesef gerçek. MOBESE görüntüleri dahil pek çok şey var...” mesajını paylaştı. Bir takipçisinin “Siz izlediniz mi” sorusuna ise “Evet” yanıtı verdi. Berkan daha sonraki günlerde CNNTürk’de katıldığı bir programda da görüntüleri “Gören çok kişi var. Bu siyasi propaganda malzemelerinden biri. Görüntüde tacize uğradığını söyleyen kadın kucağında bebeğiyle bir kalabalığın arasına giriyor. Boş bir çocuk arabasını da itiyor. Sonra çocuk arabasının devrildiğini görüyorsunuz. Sonra kadın da çıkıyor dışarıya” sözleri ile anlattı. Görüntüleri izlediğini iddia eden bir başka köşe yazarı Nihal Bengisu Karaca da Twitter’da “Gezi’cilerin başörtülü anneye saldırı görüntüleri var. İzledim” mesajını paylaştı. Eski Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Fatma Şahin, 17 Haziran 2013 tarihinde Habertürk televizyonunda, “Başörtülü bir hanım kardeşimiz, 6 aylık bebeğiyle birlikte korkunç bir şiddete maruz kalıyor. Öyle ki kendinden geçiyor... Kendine geldiğinde üzerinde idrar kokuları olduğunu söylüyor” demişti. Mehmet Metiner ise katıldığı bir programda, “Emin olunuz ki kameralardaki o görüntüler elimizde” ifadelerini kullandı. Kanal D tarafından video görüntülerinin yayımlanmasının ardından haberi “Görüntüler, başörtülü kadına darp iddialarını doğrulamadı” başlığı ile veren Zaman gazetesi de o günlerde saldırıdan emindi. Berkan: Gördüm ‘Başbakan’a sorun’ Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Beyoğlu’ndaki Hüseyin Ağa Camisi’nde cuma namazı kıldıktan sonra açıklama yaptı. Arınç Kabataş’taki görüntüler ve Başbakan Erdoğan’ın iddialarına ilişkin sorulan soruya, “Başbakan’a sorun o zaman. İddia onunsa... Zannediyorum o da bir başka camidedir. Kendisine sorulur” diye konuştu. Aslı Aydıntaşbaş ‘Erdoğan halkı kin ve düşmanlığa teşvik etti’ Haklıymışım. Taciz vardı Gezi olayları sırasında Kabataş’ta Z.D. isimli başörtülü bir kadının tacize uğramış olması, bana olası geldi. Haberi ilk okuduğumda, “70100 arası üstü çıplak, elleri deri eldivenli adam” bölümünün abartılı olduğunu düşünsem de, ortada bir taciz vakası olduğuna pek şüphe etmemiştim. Haklıymışım. (4 Temmuz 2013 Milliyet) CHP’den suç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP; Kabataş İskelesi’nde türbanlı bir kadına, “elleri deri eldivenli, üstleri çıplak, başı bandanalı grubun saldırdığı” iddialarının görüntülerle çürütülmesi üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında “kışkırtıcılık yaptığı, halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Twitter hesabından Erdoğan’a tepki göstererek “Kabataş yalanından utandıysan eğer biraz da gerçeklerden bahsedelim mi Erdoğan? Ahmet, Ali İsmail, Ethem, Abdullah, Mehmet, Medeni...” diye yazdı. Kılıçdaroğlu yaptığı yazılı açıklamada da Kabataş yalanı ve kışkırtıcı tavrı nedeniyle Erdoğan’ı “özür dilemeye” çağırdı. Kılıçdaroğlu, “Türkiye haziran ayında Gezi eylemlerinden sonra halkımızı inanç temelinde ayrıştırmak ve çatıştırmak isteyen Erdoğan’ın tahrikiyle büyük bir kışkırtmayla karşı karşıya kaldı” dedi. CHP İzmir Milletvekili Oğuz Oyan ise Erdoğan’ın yanı sıra, kendisine saldırıldığını iddia eden Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelini Z.D. , Yenişafak gazetesi Ankara Temsilcisi Abdulkadir Selvi ve haberi yapan Elif Çakır hakkında suç duyurusunda bulundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran ise Erdoğan hakkında, “halkı kin ve düşmanlığa teşvik ettiği, yalan ve iftirayla kışkırttığı” gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağını bildirdi. Erdoğan’ın “açıkça yalan söylediğinin” ortaya çıktığını ifade eden Oran, Erdoğan hakkındaki suç duyurusunun gerekçesini de şöyle açıkladı: “Bir Başbakan’ın görevi halkı sükunete ve sakinliğe teşvik etmekken, o sonuçlarını bilerek ve isteyerek vahim olayların doğması için bu yalanı kullandı. Mitomani, kendi söylediği yalana inanma hastalığıdır. Başbakan, ‘Başmitoman’ gibi kendi söylediği yalana kendisi inandı. Bu yalanı da her yerde fütursuzca, yüzü kızarmadan ifade etti. Bu sebeple kendisi hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile iftira suçlarından suç duyurusunda bulunacağım.” CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün de Başbakan Erdoğan’a soru önergesiyle, görüntülerin yayımlanmasının ardından “istifa edip etmeyeceğini” sordu. CHP’nin İstanbul adayı Mustafa Sarıgül de söz konusu saldırıya uğradığını iddia eden kişinin Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun gelini olduğunu anımsatarak “Bu olay tamamen bir senaryoysa Bahçelievler Belediye Başkanımızın bugün derhal görevinden istifa etmesi lazım” dedi. Bu arada TBMM Genel Kurulu’nda gündem dışı söz alan AKP İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca, Kabataş olayıyla ilgili CHP’nin suç duyurusunda bulunma kararına tepki gösterdi. Kaynarca, “Çok ilginç, bir kadına, bir anneye ki kendi beyanı esastır, yaşadığı mağduriyetle ilgili sanki yargılarcasına ifadelerde bulunuluyor” dedi. Erdoğan’ın başdanışmanı Yalçın Akdoğan da, görüntülere ilişkin “Birtakım kesitler, fotoğraf kesitleri üzerinden yorum yapmak doğru değil. Ortada bir mağdur var, bu mağdurun yaşadıkları var, anlattıkları var. Bunlar şu anda bizim için daha geçerlidir” diye konuştu. İstifa çağrısı Avukatı ‘iddiacıları’ suçladı Z. D’nin avukatı Abdurrahman Kayapınar yaptığı yazılı açıklamada, olaya ilişkin yayınlanan görüntülerin net olmadığını belirterek, “Basın yayın organları tarafından müvekkilime ait olmayan bir kısım beyanlar esas alınarak görüntülerin bu beyanları desteklemediği iddia edilmekte, müvekkilimin gerçekdışı beyanda bulunduğu yönünde bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır” dedi. Balçiçek İlter ‘Geç gelen gözyaşları’ Morluklarını da gördüm, ille de meraklıysanız, ama be nim tanıklığıma ihtiyaç yok ki, raporu var zaten. Yaşadığı travmaya tanık oldum, konuşmasına, bana bakamayışına, olayı konuşurken bebeğini odada istemeyişine... Ellerini hiçbir yere koyamayışına... Geç gelen ama sonrasında hiç bitmeyen gözyaşlarına... Kâbuslarına, sütten kesilmesine değinmiyorum bile... (3 Temmuz 2013 Habertürk) Z.D. ile röportaj yaparak “morlukları gördüm” diyen Balçiçek İlter, dün Twitter’dan açıklama yaptı. İlter mesajında, “Kabataş görüntülerini izledim. Ayıp bana ait değil, ‘Kadının beyanı esastır’ diyerek dinlediğim Zehra Hanım’a aittir, açıklama yapmak zorundadır! Bu arada bu akşama kadar hiç görüntü izlemedim, izlediğimi de hiç iddia etmedim, beni başkalarıyla karıştırmayın; arşivler, yazılanlar ortada! Kabataş’ı, nasıl yanıltıldığımı, özrümü yarın Türkiye’de yazacağım, hiç merak etmeyin. Şimdi küfür ve hakaretlerinizi alıp dağılabilirsiniz!” ifadelerini kullandı. AKP yalanda ısrarlı Metiner daha iddialı Baş yalancı TANRIKULU, ‘TİB BAŞKANI ÇELİK’İN KARDEŞİ EL KAİDECİ’ İDDİALARINI MECLİS GÜNDEMİNE TAŞIDI ‘Dinleme kayıtları yok edildi mi?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün masasında bekleyen internet yasası ile internet üzerindeki yetkisi ve gücü artan Telekomünikasyon İletişim Başkanı Cemalettin Çelik’in kardeşi ile ilgili dikkat çekici bir iddia ortaya attı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun, Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından yazılı olarak yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesi TİB Başkanı Çelik’in kardeşiyle ilgili iddiaları içerdi. Tanrıkulu önergesinde, “23 Aralık 2013 tarihinde TİB Başkanlığı’na atanan Cemalettin Çelik’in kardeşinin El Kaide’nin operasyon hücresinde görevli olduğu iddia edilmektedir. İzmir’de avukatlık yapan kardeşi ve aynı hücrede görevli 4 arkadaşı hakkında Ankara’da bir tür saldırı hazırlığında bulunduklarına dair ihbar geldiği, şahsın İzmir Emniyet İstihbaratı’nca da uzun zamandır takip edildiği, 4 kişinin eylem hazırlığında olduğu öne sürülmektedir” ifadelerini kullandı. Önergesinde iddialara yer verdikten sonra Tanrıkulu, Erdoğan’a, “İddialar doğru ise konu hakkında acil yasal inceleme ve soruşturma başlatılacak mıdır? TİB Başkanı Cemalettin Çelik’in kardeşi olduğu belirtilen kişinin El Kaide bağlantısı olduğu gerekçesiyle takip edildiği ve bağlantılarının tespit edildiği iddiası doğru mudur? Dinleme yapıldıysa, TİB’deki kayıtların yok edilmiş olma ihtimali var mıdır?” sorularını yöneltti. ADANA (Cumhuriyet) Adana ve Hatay’da silah taşıdığı iddiasıyla durdurulan ve MİT’e ait olduğu ortaya çıkan otobüs ve TIR’lara ilişkin yürütülen soruşturmada, Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma tamamlanıncaya kadar yayın yasağı konuldu. Soruşturma dosyalarında devlet sırrı niteliğinde bilgi ve belge bulunduğu da hatırlatılan kararın hükmünde şöyle denildi: “Soruşturma dosyaları içerisindeki bilgi ve belgeleri kapsar şekilde yazılı, görsel ve internet medyasında her türlü haber röportaj ve yayın hakkında soruşturma tamamlanıncaya kadar yayın yasağı konulmasına karar verildi.” MİT’in TIR’larına yayın yasağı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear