25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 ŞUBAT 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 Dokunan Kul Hakkı Yeme CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP çevresinde dönen rüşvet, kayırma, yolsuzluk işleri için sürekli “kul hakkı yeme” nitelemesini seçiyor. “Kul hakkı yeme” dinsel bir tanımlama. İnanışa göre dünyadaki “kul”ların her birine hak ettiği kadar pay ayrılmış. Örneğin, yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıklıkla dile getirdiği “fakir fukara, garip gureba”nın hakkı belli, diğer yanda varlıklılarınki de belli. Fakir, neden fukara ya da varlıklı neden daha fazla hakka sahip, bu tartışmaya açık değil. Varlıklı, hakkı kadar, varlıklı gibi yaşayacak; fakir de hakkı kadar, fakir gibi yaşayacak. Ancak... Varlıklı, hakkı olan varlığına göz göre göre fakirin de hakkını eklerse, işte o zaman “kul hakkı yenmiş” oluyor. Yine inanışa göre bir varlıklı bir yoksulun hakkını yerse, dünyada yoksul ile helalleşmesi gerekiyor. Yok, dünyada helalleşemezlerse ancak ahirette helalleşebiliyorlar. Varlıklının yediği kul haklarının kulu belli değilse ya da ortak bir kul hakkı yenmişse, yenen hak, dine hizmet eden hayır kurumlarına ve vakıflara veriliyor. Bugün yaşadığımız da bu zaten. Nüfuzlu ve varlıklı olma hakkına sahipler diğer “kul”ların hakkını yiyor, ortada hakkı yenen yalnızca bir tek kul olmadığı için de yenen hak, nüfuzluların vakıflarına filan gidiyor. Özetle; yalan dünyada toplu bir helalleşme olamayacağından, helalleşme öteki dünyaya bırakılıyor. Oysa Cumhuriyetçiler, aydınlanmacılar bilirler ki; bu topraklarda 1923 devrimi ile insan kul olmaktan kurtulmuş, özgür, eşit yurttaşa dönüşmüştür. Yurttaş, özgür insan olmasından dolayı doğuştan eşit haklara sahiptir. Fakirlik bir hak değil, bozuk düzenin sonucudur. Hırsızlığın da, insanları soymanın da, sömürünün de hesabı bu dünyada sorulur, sorulmalıdır! Görünen köyün kılavuzuna bakılırsa, bu gidişle cemaate “casusluk” davası açılacak. Yakınan yakınana... Herkesin telefonu dinleniyormuş, Başbakan’ın evindeki telefona bile hat döşemişler, sokaktaki sıradan vatandaş korkuyormuş, çok tedirginmiş... Güler misin, ağlar mısın? Yıllardır insanlar uyduruk telefon dinlemeleriyle fişlenirken, soruşturmaya uğrarken, içeriye atılırken göz yumdular, şimdi başladılar dövünmeye... Yarattığı uzun kulaklı canavar, bizi dinleyince vatan görevi, kendisini dinleyince casusluk olacak! Çünkü o, AKP’li milletvekili Fevai Arslan’ın dediği gibi “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider”. Dokunan çarpılır alimallah! tanınıyor. O yakınlık bu gün de sürüyormuş. CHP kulislerine göre Mansur Yavaş Ankara’ da seçimi kazanırsa, Özgü n Ökmen de belediye ge nel sekreterliğine getirilecek miş. İlişkiler o düzeyde yani. Söylentilere bakılırsa, Ökmen’in elinde, paras ını CHP’nin ödediği ve fat ura da CHP’ye kesilmiş, An sı ka seçimine ilişkin bir anke ra t sonucu varmış. O anke tin sonucunun CHP yöne tim paylaşılmadığı iddiasını iyle da ileri sürenler çoğunlukta . GÖRÜŞ HİKMET ALTINKAYNAK İstanbul Deyince Akla... Bir söyleşiyi renklendirmek, karşıdakinin kültürel birikimini keşfetmek için birdenbire sorulur ya, örneğin “ağaç” deyince aklınıza ne geliyor diye. Ya da “para” deyince, “kutu” deyince, “demokrasi” deyince …. gibi. Bu soru listesini istediğiniz kadar uzatabilirsiniz ki, işte böyle bir sorgulamanın benzerini şair, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu, “İstanbul Destanı” şiirinde ortaya koyuyor. 1956 yılında yayımlanan “Dördü Birden” adlı kitabında yer alan bu upuzun şiirini “İstanbul deyince aklıma” nakaratıyla inşa ediyor ve son bölümü şöyle noktalıyor: “İstanbul deyince aklıma Koca Sinan gelir On parmağı on ulu çınar gibi Her yandan yükselir Sonra gecekondular gelir ardısıra İsli paslı yetim Eyy benim dev memesinde cüceler emziren acayip memleketim” Bedri Rahmi’nin şiirleri de tabloları gibi, duygu yüklü ve rengârenk. Üç yüz dizeye yakın bu çok uzun şiirinde öylesine güzel tablolar ortaya koyuyor ki, okurken yüreğinizi sızlatıyor. Sızlatıyor çünkü anlattığı İstanbul, bugün artık yok. Anlattığı İstanbul, bugün daha da acayip bir kente dönüşmüş! Doğa yok, tarih yok, temiz hava yok, kuşlar yok, martılar yok, deniz yok, balıklar yok! İstanbul estetiği yok! İstanbul dinginliği yok! İstanbul sevgisi kimilerinde yok değil, hiç yok! İstanbul artık ne Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, ne Yahya Kemal’in, ne Nâzım Hikmet’in, ne Orhan Veli’nin, ne Sait Faik’in, ne Oktay Akbal’ın İstanbul’u… İstanbul artık gökdelenler, AVM’ler, otomobiller, otobüsler, metrobüsler, kalabalıklar ve gürültüler kenti. İstanbul artık, kirli ve sisli! Bunu düzeltmek için önce kentin yöneticisini değiştirmek gerekmez mi? Bu nedenle “İstanbul” deyince akla moda deyişle “paralel bir İstanbul” var diyenler çıkabilir! Zaten de öyle sanki! “Koca Sinan”ın eseri var, ama ona paralel “çakma/acayip bir Koca Sinan eseri” de yok mu? Geçmişte onlarca ulu çınar varmış ama o çınarlar kesilmiş yerine onlarca çınar apartmanı yapılmış. “Zarif bir Kapalıçarşı” var ama ona paralel çok sayıda azman AVM yok mu? Boğaz’ın incisi vardı ama şimdi inci talan edilmiş, beton yığını bir Boğaziçi’ne yerini bırakmamış mı? Demek ki geçmişin İstanbul’unda yönetenler yasaya, çevreye, doğaya, kuşlara, balıklara, tarihe saygılılarmış! Ne var ki, o kişilerin yerini “paralel devlet” almış! Belki de diyeceklerdir ki, İstanbul’u çakma Dubai yapmaya çalışanlar da onlardır! Oysa 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu 1983’te çıkarılmış ama kaçak yapılar boğazın iki yanını alabildiğine kaplamış, kimi yerde Boğaziçi’ndeki görünüm, deprem sonrası oluşturulan sitelerden farksız hale gelmiş. Yetmemiş, 3. köprü “kara saplı bir bıçak gibi” İstanbul’un akciğerlerine saplanmış. Bilime sırt çevrilmiş. Eleştiriye, demokrasiye kulaklar kapanmış. Gerçeği yazan gazeteciler içeri atılmış. Bunu yapanlar halkı kandırdık sanmışlar. Bazen başarmışlar da... Ama o da son bulmuş. Şimdi yeni bir taktik benimsenmiş. Bunu biz yapmadık, “paralel devlet” yaptı yöntemi. Yani yolun sonu görününce, artık her şeyi “onlar” yaptı diyorlar. Yani her şeyi paralelin üzerine atıyorlar! İşte benim güzel “acayip memleketim” bugünlerde böyle krizde! Bu nedenle de İstanbul deyince akla, paralel İstanbul yönetiminin değiştirilmesi geliyor! Yazıya Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiiriyle başladım. Hiciv ustası şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın bir şiiriyle de noktayı koyayım ki, memleketin içinde bulunduğu acayipliği özetlemiş olayım. “YAZISIZ Sen bana paralel Ben sana paralel Paralel paralel Paralelli Taralel taralel Taralelli.” Kapı Melih Gökçek, Ankara’ya giriş yollarına kazık dikermiş gibi kapılar yapıyor. Toplam maliyeti 25 milyon lira olan kapılar, bir atasözünü anımsatıyor: “Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar.” Yakınlık “CHP’de, Ankara için ye seçimlerin perde arkası rel nd eşgüdüm kimden sorul aki uyor” derseniz, partiden aldığı nız yanıt, “Özgün Ökmen” oluyor. Ökmen kim? Bülent Ecevit’in son dönemd eki başbakanlığı sırasında Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı. O yıllarda Ökmen, daha çok Başb ak Yardımcısı Hüsamettin an Özkan’a yakınlığı ile Yargı Paketinden Çıkan AKP, adı “yargı paketi” olan tasarıya madde koydu: Mahkeme kararlarını yerine getirmeyen kamu görevlileri için dava açılamayacak, o davalar devlete yönelecek. Nedir bunun uygulamadaki anlamı? Mahkeme kararları yerine getirilmez, getirilmediği takdirde de getirmeyen kişi değil devlet tazminat öder, biter gider... Anayasa ne diyor peki? 138. maddenin son fıkrası çok açık: “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” Bu ülkede her gün, her saat, her dakika anayasa suçu işleniyor, yasalar çiğneniyor, hukuk doğranıyor. Madem anayasa uygulanmayacak, yasalar tanınmayacak, ne diye on binlerce kişi içerde yatıyor ya da yargılanıyor? Ne biçim devlet bu? Tape II Böyle tek tek arayıp konuşacaksın bunları. Bana bak, avanak... Buyurun haşmetmeap... Benden başkası var mı bu dünyada? Haşa, yoktur efendim. Bir ben var benden içeri, hem de dışarı, öyle mi? Emriniz olur efendim. Nasıl benim valim, benim bakanım, benim muhalefetim varsa, sen de benimsin... Tamam efendim, anladım efendim. Hemen şey yapmanız gerekiyor. Şimdi şeyimi yapıyorum efendim. Ya anladım diyorsun da, hayret ya böyle bir şey... Hayret etmeyiniz efendim; sayenizde hacetimi yaptım, bitti efendim... KOZLOV: YOLCULARI RAHATSIZ ETTİĞİM İÇİN PİŞMANIM KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Tutuklanan hava korsanı Kozlov, adliye çıkışında kendisini görüntülemeye çalışan basın mensuplarına tekme atmaya çalıştı. Hava korsanı CANAN COŞKUN Ukrayna’nın Kharpov kentinden 110 yolcuyla 7 Şubat Cuma akşamı İstanbul’a uçan Pegasus Havayolları uçağını kaçırma girişiminde bulunan Ukraynalı Artem Kozlov tutuklandı. Kozlov, mahkemedeki ifadesinde, Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hizmetçisi gibi davrandığını belirterek “Ülkemde hapishanelerde ve meydanlarda insanlar ölüyor. Benim siyasi olarak bir talebim var. Talebim, Timoşenko dahil tüm siyasi yasaklıların salıverilmesidir” dedi. Ukraynalı hava korsanı Artem Kozlov (44) İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki sorgusunun ardından dün öğle saatlerinde Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Kozlov, savcılık sorgusunun ardından sevk edildiği mahkeme tarafından tutuklanarak Maltepe Cezaevi’ne gönderildi. Kozlov, herhangi bir pişmanlık duymadığını anlatarak şunları söyledi: “Sadece yolculara rahatsızlık vermekten pişmanım. Havayolu şirketinin hangi devlete ait olduğunu da bilmiyordum. Viktor Yanukoviç ile Putin’in aynı anda Soçi’de olacaklarını duydum. Sabah geldim. Biletleri araştırmaya başladım. İnternetten öğrendikten sonra banka kartı ile biletimi aldım. İmkânım varsa ülkeme gönderilmek istiyorum.” tutuklandı HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com İnönü ile ilgili ifadeler Meclis’te ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, Çiğli Kaymakamlığı’nca 81 ilde 81 Kitap Projesi kapsamında ilkokul ve ortaokul öğrencilerine dağıtılan “Al Yazmaya Gül Eylemek” kitabında 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye hakaret edildiğini belirtti Oran, konuyu Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın yanıtlaması istemiyle sunduğu bir soru önergesiyle Meclis’e taşıdı. İzmir Barosu’nda Demir dönemi İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Barosu’nda Sema Pekdaş’ın istifasıyla boşalan başkanlık koltuğuna Ercan Demir oturdu. Dün yapılan olağanüstü genel kurulda, Aydın Özcan’la yarışan Demir, kullanılan 3 bin 675 oyun 1671’ini alarak İzmir Barosu Başkanı oldu. Aydın Özcan’ın 1642 oy aldığı seçimde 262 oy boş çıktı, 93 oy da geçersiz sayıldı. Kadınların önündeki engelleri kaldırın İstanbul Haber Servisi İstanbul Kadın Dayanışması’nın “AKP Sussun Kadınlar Konuşsun” başlıklı büyük kadın forumu dün saat 14.00’te Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapıldı. Çok sayıda kadının katıldığı forumda “AKP sussun, kadınlar konuşsun” ve “Söz bizim, kent bizim” oturumları gerçekleştirildi. Gezi Direnişi ve yerel seçimlere ilişkin düşüncelerini dile getiren gönüllü konuşmacı kadınlar, “Gezi Direnişi’nde kadınlar önemli rol oynadılar. Güçlü ve eşit bir şekilde var olmamız gerekiyor. Engellerin kaldırıldığı yerel seçim istiyoruz” diye konuştu. AKP’i eleştiren kadınlar, “AKP’den 11 yıl boyunca kadın düşmanlığı, kadın cinayeti ve yolsuzluklardan başka bir şey görmedik” dedi. Etkinlikte Atakent İkitelli Kadın Dayanışması Korosu, sözleri Gezi Direnişi şehitlerine adanan şarkılar seslendirdi. 1/ Uçuş kor 1 kusu. 2/ Yürürlükte bu 2 lunan antlaş 3 malara göre 4 olması gere ken ya da sü 5 regelen durum. 6 3/ Üzerine yazı yazılan tabak 7 lanmış ceylan 8 derisi... Bir ya 9 da birden çok organını kul1 2 3 4 5 6 7 8 9 lanamaz durum 1 K A L AM İ N T A da olan kimse. 4/ Yolcu evi... Ku 2 E C E L T E O S zu sesi. 5/ Ahmet 3 Ş I K B A D Y A Rasim’in, çocukluk 4 A S D İ L İ ve okul anılarını içe 5 P U S U İ MG E ren yapıtı... Parola. I R A K A L 6/ Aşırı şişman... 6 Can ya da mal kay 7 Y A V A N İ Y İ bına neden olan kötü 8 A Z A K A R A F olay. 7/ Baryum ele 9 S I Ğ I R D İ L İ mentinin simgesi... Bir zaman birimi... Kalkan ve zırh gibi korunma aracı. 8/ Oylumlu... Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat. 9/ Kabuğundan siyah boya elde edilen, beyaz odunu tornacılıkta kullanılan yabanıl bir ağaç. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Hava akımlarından aşırı derecede korkma. 2/ Artvin yöresine özgü bir halk oyunu. 3/ Geminin sol yanı... Meslek. 4/ Bilgisiz, kültürsüz kimse... Bal koymaya yarayan küçük tekne. 5/ Afrika’da bir ülke... Eski Türklerde ölüler için yapılan tören. 6/ Bitkilerden elde edilen ilaçlarla bir hastalığı iyileştirmek... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. 7/ Şampiyon... Osmanlı Devleti’nde, taşradaki nüfuzlu ailelere verilen unvan. 8/ Yapma, etme... Olduğundan büyük gösterme, abartma. 9/ Kimi işleri kendi kendine yapabilen makineler için kullanılan sözcük. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear