Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ARALIK 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 AYM ve Yargıtay’da yapılacak seçimler yüksek yargıda dengeleri değiştirecek Başkanlık hesapları ALİCAN ULUDAĞ TBMM TV de Yayın Yasağını Deldi 1725 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarına adı karışan eski bakanlar hakkında kurulan Soruşturma Komisyonu’na getirilen yayın yasağı AKP hükümetinin yolsuzluklarla mücadele (!) politikasının son örneği oldu. 1725 Aralık kapsamında haklarında pek çok iddia bulunan eski bakanların tam da komisyona ifade vereceği toplantılar öncesi basına getirilen yayın yasağı aynı zamanda bakanların haklarındaki iddialara ne kadar şeffaf bir şekilde yanıt vermek istediklerini (!) de göstermiş oldu. Yayın yasağının kalkması için yargıya başvuru yapan ve bu konuyu geçen hafta boyunca siyasetin sıcak gündeminde tutan muhalefetten en ilginç tepki CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’den geldi. TBMM Genel Kurulu’nda yargı paketi görüşmeleri sürerken söz alan CHP’li Özgündüz, AKP milletvekillerinin oturduğu sıralara dönerek “Neyi gizliyorsunuz? Yani bu komisyondan çıkan bakanınız kendisi gidiyor, beyanat veriyor, basına konuşuyor” diye seslendi.TBMM TV’nin genel kurul çalışmalarını canlı olarak yayımladığı saatlerde konuşma yapan Özgündüz, TBMM kürsüsünden yayın yasağı gelen ifade tutanaklarından bazı bölümleri de okurken, “Bunları siz şimdi bilmeyecek misiniz yani? Bilmeniz lazım. Kamuoyu bilmeyecek mi? Bilmesi lazım. Yani yalan mı? Rıza Sarraf, işte, meşhur işadamı, cari açığı kapatıyor ya; nasıl kapatıyor cari açığı? Yani, affınıza sığınıyorum, cariyeyle cari açık kapatıyor. Dubai’den getirdiği, gümrük görevlilerine, 5 bin tonluk gemide 150 bin ton ihracat yapılmış diye damga vursun diye altına, kadın gönderiyor, cariyeyle cari açık kapatıyor” diye konuştu. Özgündüz’ün konuşmasını yayımlayan ve dolayısıyla yayın yasağına aykırı davranan TBMM TV hakkında işlem yapılıp yapılmayacağı bilinmez ancak Özgündüz, bu durumu da şöyle değerlendi: “Şu anda Meclis TV beni veriyor. Meclis TV’nin yayınını mı kestiniz? Şu anda Meclis TV, TBMM TV bu yasağa aykırı mı hareket etti? Bunun üzerine siz Meclis Başkanı’na ceza mı keseceksiniz, hakkında soruşturma mı açılacak ya da Meclis TV yetkilileri hakkında? Bu, anlamsız, saçma sapan bir anlayış, bir uygulama.” ANKARA AKP iktidarı, Haşim Kılıç’ın mart ayında yaş haddinden emekliye ayrılacak olması nedeniyle gözünü Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na (AYM) dikti. Son dönemde kritik iptal ve hak ihlali kararıyla iktidarın tepkisini çeken AYM’deki başkanlık seçiminin sonucu, dengeleri değiştirecek. Benzer seçim, mayıs ayında Yargıtay’da yaşanacak. Eğer iki seçim, iktidar lehine sonuçlanırsa yüksek yargı diz çökmüş olacak. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, 13 Mart’ta yaş haddinden emekli olacak. Bu nedenle hem başkanlık, hem de bir üyelik koltuğu boşulacak. Anayasa Mahkemesi’nin yasasına göre başkanın görev süresi dolmadan 2 ay içinde seçim yapılması gerekiyor. Yani AYM’deki seçim takvimi ocak ayında başlayacak. Başkan, genel kurul tarafından üyeler arasından gizli oyla ve üye tam sayısının salt çoğunluğuyla 4 yıl için seçiliyor. Yani 17 üyeli AYM’de 9 kişinin oyunu alan başkan olacak. AYM kulislerinde iktidarın bu seçime ciddi şekilde asıldığı konuşuluyor. Yüksek Mahkeme içinde 17 üyeden 6’sının hükümete yakın olduğu dillendiriliyor. Celal Mümtaz Akıncı, Hicabi Dursun, Muammer Topal, Zühtü Aslan, Burhan Üstün gibi isimler özellikle 17 Aralık operasyonu sonrası çıkartılan HSYK düzenlemelerine verilen iptal kararına muhalefet etmişti. İktidarın eski Polis Akademesi Başkanlığı da yapan Zühtü Aslan’nın başkan olmasını istediği kulislerde konuşuluyor. Erdoğan’ın 15 Aralık’ta görev süresi dolacak olan Zehra Ayla Perktaş’ın yerine Danıştay’dan yapacağı atama, iktidara yakın üyelerin sayısını 7’ye çıkaracak. Bu yeni üye de başkanlık seçiminde oy kullanacak. Anayasa Mahkemesi’nde adı başkanlık için geçen en güçlü isim ise başkanvekili Serruh Kaleli oldu. Seçimde oy kullanacak olan Haşim Kılıç’ın da Kaleli’den yana oy kullanabileceği belirtiliyor. İktidar karşıtı blok AYM içinde güçlü olsa da Gül’ün son dönemde atadığı üyelerin tavrı, başkanlık sonucunu belirleyecek. Mart ayında Meclis’in Haşim Kılıç’ın yerine üye seçmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’nde iktidar daha da güçlenecek. Anayasa Mahkemesi, özellikle son bir yılda verdiği hak ihlali ve aldığı yasa iptali kararlarıyla iktidara hukuk dersi verdi. Mustafa Balbay kararıyla tutuklu vekiller, İlker Başbuğ kararıyla Ergenekon tutuklularının tahliyesini sağlayan Yüksek Mahkeme, TİB’in Twitter ve YouTube’a erişimin engellenmesi kararını ise ifade özgürlüğüne aykırı bularak kaldırdı. Mahkeme, 17 Aralık operasyonu sonrası HSYK’yi yürütmeye bağlayacak düzenlemeleri iptal ederken TİB’in yargı kararı olmadan internet sitesi kapatma yetkisine de son vermişti. Anayasa Mahkemesi, son olarak yüzde 10’luk seçim barajına ilişkin başvuruları gündeme alıp hak ihlali kararı verebileceğinin mesajını verince iktidarın hedefine oturmuştu. İktidar yetkilileri AYM’yi darbecilikle suçlarken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Darbe ürünü kurumlar çıkıp da siyasete hiza vermeye yeltenemez. Peyami Safa’nın güzel bir ifadesi var. Bizim, kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekini sindiren insanlara ihtiyacımız var” diyerek AYM’yi ve özellikle başkan Haşim Kılıç’ı eleştirmişti. Yargıtay’da seçim mayısta Öte yandan iktidarın kavgalı ol duğu kurumlardan Yargıtay’da da başkanlık seçimi yaklaşıyor. 2015 yılı Mayıs ayında görev süresi dolacak olan Ali Alkan’ın yerine yeni başkan belirlenecek. Yargıtay Başsavcısı Hasan Erbil’in başkanlık için kulis yürüttüğü ifade ediliyor. Erbil, son dönemde iktidar mensuplarıyla iyi ilişkiler kurmuştu. Yargıtay’a son yargı paketiyle atanacak 129 yeni üyenin de katılımıyla dengeler iktidar lehine değişiyor. AKP’nin Yargıtay’da başkanlık seçimini bu kez lehine sonuçlandırma olasılığı yüksek görülüyor. Eskişehir’de Padişah pankartlı karşılama Davutoğlu, Van programının ardından Eskişehir’de AKP İl Kongresi’nde katıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığı sırasında “Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile 2. Abdülhamit Han’ın yeniden doğuşunu hep birlikte göreceğiz” diyen Eskişehir’in AKP’li Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Akgün, Başbakan Davutoğlu için de salona “Padişahım, sultanım, Abdülhamid’im, emanetim artık emin ellerde rahat uyuyabilirsin” pankartı astırdı. Akgün’ün pankarta kendi adı yerine “Mihalgazi Osmanlı kadınları” ibaresini yazdırması dikkat çekti. (Fotoğraf: CAN HACIOĞLU) Mikrofon Işığında İlahi Adalet TBMM İçişleri Komisyonu, geçen hafta “İç Güvenlik Paketi” olarak bilinen ve polisin yetkilerini artıran tasarıyı görüştü. Alt komisyona sevk edilen tasarının görüşmelerinde ilginç tartışmalar yaşandı. Görüşmelerin başında yaşanan içtüzük tartışmaları sırasında Komisyon Başkanı Mehmet Ersoy, üyelere söz verdi. Söz isteyen üyelerin mikrofonları açık konuma getirildi ve kırmızı ışık yanmaya başladı. Konuşmaların uzaması üzerine Ersoy, görüşmelere geçmek istese de açık mikrofonların kapatılamaması nedeniyle uzunca bir süre salona hâkim olamadı. Ersoy’un uyarısına rağmen mikrofonlar bir süre daha kapatılamayınca CHP’li Mahmut Tanal, “Allah haklıdan yanadır, onun için bu mikrofon sönmüyor” dedi. Tanal’ın sözleri gülüşmelere neden olurken, başkan Ersoy “Kapayın kardeşim nasıl kapatıyorsanız, Allah Allah ya...” diyerek çıkıştı. Erçiş’e bağlı Ulupamir köyünde yaşayan Kırgızlarla görüşen Başbakan Ahmet Davutoğlu, kalpak ve kaftan giydi. (DHA) ‘Bunlar tarih cahili’ YUSUF ZİYA CANSEVER VAN Başbakan Ahmet Davutoğlu, Milli Eğitim Şurası’nda Osmanlıcanın zorunlu ders olarak kabul edilmesiyle ilgili CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Bizi ortaçağlara götürmek istiyorlar” sözlerine sert yanıt verdi. Kılıçdaroğlu ve CHP yöneticileri, “bunlar tarih cahili” diye eleştiren Davutoğlu, “CHP hâlâ tarihimizi anlayabilmiş değil. O ortaçağ dedikleri dönem yüce vahyin geldiği çağıdır, âlemlere rahmet olarak gelen resulün çağıdır. Bizim tarihimizde ortaçağ karanlığı yok” dedi. Davutoğlu, Gezi Direnişi’nde öldürülen 14 yaşındaki Berkin Elvan’ın annesini yuhalatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı savunan Yavuz Bingöl’e de sahip çıktı. Davutoğlu, Bingöl’ü eleştirenleri “mahalle baskısı” yapmakla suçladı. Van’da AKP İl Kongresi’ne konuşan Davutoğlu, çözüm süreci kararlıkla sürdüreceklerini anlattı. Havaalanı çıkışında yanlarına gelen bir ailenin örgüte katılan çocukları için kendisinden yardım istediğini anlatan Davutoğlu, “Diyarbakır annelerindendi. Ağlayarak başını göğsümüze koydu ve Efekan ve Sinem’i sordular. Ben de buradan bütün bu vandalizme destek verenlere, bu gencecik çocukları dağa kaldıranlara sesleniyorum: Neyin mücadelesini veriyorlar? Neden dağa kaldırmaya çalışıyorlar? Bütün anneler sesinizi yükseltmeye devam edin. Bu çocuklar, bizim çocuklarımızdır. Türk Kürt kardeş ayrımı yapan kalleştir” dedi. Milli Eğitim Şurası’nda alınan ve kamuoyunda büyük tartışma yaratan kararları değerlendiren Davutoğlu, şuranın tavsiye kararı aldığını, bunların Milli Eğitim Bakanlığı tarafından değerlendirileceğini söyledi. Osmanlıcanın zorunlu ders olması konusunda eleştirilere sert tepki veren Davutoğlu, Kılıçdaroğlu’na yüklendi. Davutoğlu, “Bir genel başkan yardımcısı ‘Bize mezar taşı okutacaklar’ diyor. Bunlar tarih cahili, mezar taşları bu toprakların mührüdür. O mezar taşları, hakir gördükleri, tahkir ettikleri mezar taşları şehitlerimizin, bu topraklarda ecdadın bıraktıkları tapu mührüdür” diye konuştu. Yavut Bingöl’ü eleştirenleri “mahalle baskısı” yapmakla suçlayan Davutoğlu şunları söyledi: “Barış türküleri seslendiren herkese selam olsun. Kararlıyız.” İllaki TV’de Görmeli... Seçmen için, kendi bölgesinin milletvekilinin ne yaptığı, ne konuştuğu, neler üzerinde çalıştığı önemlidir. Öyle seçmenler vardır ki oy verdiği partinin milletvekillerini sıkı sıkı takip eder; hele ki kendi ilinin milletvekiliyse bu takip daha da önemli hale gelir. CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, tam da bu tanımlamaya uyan bir anısını anlattı. Alaşehir’de parti örgütünün lokalinde partililerle sohbet eden Özel, yaşlı bir partilinin yanına oturur. O sırada televizyonda Halk Özel TV açıktır ve haber bülteni saatidir. Özel, partiliye “Nasılsın amca, ne yapıyorsun” diye sorar. O sırada televizyonu izleyen yaşlı partili, Özel’e kısa bir bakış atıp “İyiyim amcam, bizim bir eczacı vekilimiz var, soru önergesi vermiş, geçen haberlerde kaçırdım, tam dinleyemedim, onu dinleyeceğim” dedikten sonra tekrar televizyona döner. Haber bülteninde kendi soru önergesiyle ilgili haberin verildiğini gören Özel, tekrar partiliye dönerek “Amcacım, o eczacı vekil burada” der. Yaşlı partili, tekrar Özel’e dönüp “Oo hoş geldin” dedikten sonra istifini bozmadan yine televizyonda Özel’le ilgili verilen habere yoğunlaşır. Bundan sonrasını Özel’den dinleyelim: “Baktım ki ilgiyle haberi izliyor ben de başka bir masaya geçip diğer partililerle sohbete daldım. Haber bülteni bitince seslendim, ‘Nasıl buldun, güzel vermiş miyim soru önergesini’ dedim. ‘Çok güzel, alnından öpüyorum’ dedi uzaktan.” AYM neden önemli? Halk deyişindeki “İki ucu şeyli değnek” için çözüm vardır. Ellerinizi kirletmeden değneği ortasından tutarsınız. Değneğe ille de ihtiyacınız varsa iki ucunu bir güzel yıkar, siler, paklar, kullanırsınız. Peki değneğin iki ucu ölümse ne yapacaksınız? “Soru”nun cevabı “ortasından tutarsın” gibi kısa, kolay değil. “Sorun”un çözümü karmaşık, zor ve kısa sürede mümkün değil. Gelin şimdi iki ucu ölüm olan şu değneğe daha yakından bakalım. HHH Gelin şu iki ucu ölüm değneğin bir ucuna bakalım: Soma’da işçi cinayetine kurban giden 301 madenciden arta kalan binlerce maden işçisi kapatılan ocaklar yüzünden açlığa mahkum edildiklerini söyleyerek direnişe geçtiler. Güvenliği sağlanmış (hatta sağlanmamış) ocaklara inmek ve linyit çıkarmak, ücretlerini alıp çoluk çocuklarını beslemek, büyütmek, barındırmak istiyorlar… Ermenek’te son madencinin de cesedi toprağın içinden çıkarılıp toprağa verildi. Ama o ocak ve çevredeki ocaklar, AKP’nin torba yasa çıkararak öngördüğü kurallara uymadığı için kapalı. Ermenekli maden işçileri yine yerin altına inip linyit çıkarmak istiyorlar. Yoksa kendileri ve aileleri aç kalacak… Yatağan’da özelleştirilen termik santral işçileri haftalarca, aylarca direndiler ve sonunda özelleştirmeden santralı alan firma ile sendika anlaştı. İşçiler yeniden termik santraldaki işlerine dönecekler. Yatağan’da linyitten enerji üretimi devam edecek. İşçiler İki Ucu Ölüm Değnek de geçim kaygılarından az da olsa kurtuldular. Zonguldak’ta kimi özelleştirilen, kimi rödovans denen kiralama sistemi ile çalışan ocaklar, torba yasada öngörülen kuralların getirdiği ek maliyetleri karşılayamayacakları gerekçesiyle kapılarına kilit vurdular. Binlerce işçinin de işine son verdiler. Zonguldak’ta işsiz kalan maden işçileri seslerini yükselttiler. Yeniden ocaklara inmek, kömür çıkarmak istiyorlar. O kömürlerle kurulmuş ve kurulacak termik santrallarda elektrik enerjisi üretilecek. Koza Altın Şirketi’nin Kayseri Himmetdede’deki altın madeni işletmesine hükümet geçici üretim iznini bir türlü vermediğinden bugüne kadar iş bulan 300 maden işçisi, şirketin halkla ilişkiler sorumlusunun gazetelere yansıyan cümleleri ile söylersek “300’e yakın insanın istihdam edilmesinin ardından huzur bulan anneler, babalar, eşler, firma yetkililerine mektup yağdırdı. Mektuplarda, aile reisinin işini kaybetmesi halinde çocukların üniversitede nasıl okutulacağı endişesi öne çıktı.” Himmetdede altın madeninde çalışan işçiler liç yöntemi ile altın elde edip ücretlerini alıp kavuştukları huzurun devam etmesini istiyorlar. Tıpkı Bergama Ovacık’ta tıkır tıkır ve şıkır şıkır işleyen altın madeninde çalışan işçiler gibi olmak istiyorlar… Haklılar. İşsiz kalmak, hele başka geçim kaynağı yoksa ölümcüldür. O yüzden de değneğin bu ucu ölümdür. HHH Gelin şimdi de aynı değneğin öteki ucuna bakalım: Bergama Ovacık’ta liç yöntemi ile altın çıkarılması doğayı geri dönüşsüz yok ettiği için başlayan ve on yıllardır süren direnişin hızı kesildi ama büsbütün de ortadan kalkmadı. Fatsa’ya 8 kilometre uzaklıkta, onlarca köyün ortasında altın madeni çıkarmaya hazırlık olarak başlatılan ve 1650 hektarlık bir orman alanını kapsayan çalışmalar köylüleri ayağa kaldırdı. “Tarlamdan mısır, bahçemden fındık yiyebilmek için siyanüre hayır” diyen köylüler direnişe geçti. Direniş sürüyor. Küçük Menderes ovasının en sonundaki kent Ödemiş’te altın ve gümüş madenciliği için İzmir Valiliği’nin ruhsat vermesi kentteki çevrecileri ayaklandırdı. Direniş başladı başlayacak… İzmir’in içme suyuna ölümcül etkileri kanıtlanan Efemçukuru altın madeni ile ilgili direniş ve hukuksal mücadele sürüyor. Çanakkale’nin Karabiga yarımadasında kurulacak onlarca termik santralın çevreye vereceği ölümcül zararı, Cumhuriyet’in çalışkan karıncalarından Özlem Güvemli önceki gün sayfalarımıza taşıdı. Okuduk, ürperdik, öfkelendik… Samsun Terme’de, hem de denizin kıyısında bir termik santral kuruluyor. Termelilere bol bol istihdam, iyi ve sağlam gelirli iş övgüsü yapılıyor. Bu kuyruklu yalana kentin AKP’li başkanı bile isyan etti, direniş bayrağını kaldırdı. Bu direnişe geçen yurttaşların cahil köylüler, ülkenin enerji ihtiyacını düşünemeyen aymazlar, dış güçlerin ya da içerdeki bozguncuların kışkırtması ile harekete geçmiş bilinçsizler, o bölgedeki tarlalarını yüksek fiyata satabilme hesabı yapan kurnaz çıkarcılar olduklarını söyleyecekler çıkacak. Daha önce çok çıktı. Hele Bergama direnişinin yükseldiği günlerde üniformalı, üniformasız bürokrasinin en tepelerinden de geldi bu zırva suçlamalar. Ama itirazlar bu değneğin öteki ucunun da ölüm olduğu gerçeğini yok etmiyor. HHH Altın çıkarmak için tonlarca toprağı yüksek ocaklara doldurursunuz, bol, hem de yeraltındaki kaynakları kurutacak kadar bol suya bol bol siyanür karıştırarak yıkarsınız. Buna liç yöntemi denir. Siyanürlü suyla yıkanan topraktaki altın ya da gümüş ayrışır, geriye kalan ölümüne zehirlenmiş atık toprak ve su ölüm saçmaya devam eder… Bir ton topraktan 3.5 gram altın elde edilen maden ocakları verimli sayılır. Şimdi alın elinize kalemi ve 1 ton altın elde etmek için kaç ton toprağın siyanüre bulanması gerektiğini hesaplayıverin (Uyarıyorum: Uykunuz kaçacak…) Altın böyle. Peki linyit? Türkiye enerji ihtiyacını ya doğalgaz ve petrol ithal ederek ya da linyit kömürü üreterek, yetmediğinde de ithal ederek karşılıyor. Linyitten enerji üretiminde (hele Türkiye linyitleri gibi kalitesi düşük ise) havaya salınan ölümcül karbon dioksit (CO2) gazı milyon tonlara ulaşıyor. Yani değneğin öbür ucu da ölüm saçıyor. Peki, Türkiye iki ucu da ölüm olan bir kıskaca mı mahkum? Emine Kaplan, Mahmut Lıcalı, Fırat Kozok, Selda Güneysu parlamentokulisi@gmail.com MALATYA’DA ŞÜPHELİ ÖLÜM MALATYA (Cumhuriyet)Ankara’da geçen yıl 25 Kasım’da Çankaya Köşkü’ne giderek eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmek istediğini söyleyen ve yapılan aramada çantasından tabanca ve uyuşturucu madde çıkan 34 yaşındaki Mehmet Salih Atlı, çıkarıldığı mahkemece tutuklanmış, bir süre sonra akli dengesinin yerinde olmadığına kanaat getirilerek serbest bırakılmıştı. Olayın ardından Malatya’ya dönen Mehmet Salih Atlı’nın önceki gün hastaneye gitmek üzere arkadaşının otomobilini aldığı ve daha sonra eşini cep telefonu ile arayarak, “ intihar edeceğim” dediği kaydedildi. Eşini aradıktan iki saat ssonra Malatya merkeze bağlı Karagöz mahallesinde jandarma tarafından araç içinde bulunan Mehmet Salih Atlı’nın cenazesi, Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsi işleminin ardından Malatya şehir mezarlığında toprağa verildi. ALA VE ÇELİK’TEN YALOVA ÇIKIŞI ŞANLIURFA/ YALOVA (Cumhuriyet) AKP Şanlıurfa İl Kongresi’nde konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, CHP’li Yalova Belediyesi tarafından köprülü kavşak projesi için 158 ağacın kesilmesini eleştirerek, “Yalova’da o kadar çınar ağacı kesiliyor, sesi çıkmayanlara buradan sesleniyorum; Ey Gezi’ciler, gidin biraz da Yalova’da gezin Yalova’da. Ama Gezi’de konunun ağaç olmadığını hepimiz gördük. Ağaç değil, milletin istikbalini karartmak istiyorlar” dedi. AKP Yalova İl Kongresi’nde konuşan İçişleri Bakanı Efkan Ala da “Ortalığı yakıp yıkan ve dünyaya bu görüntüleri sunan bir Gezi hadisesi oldu. O zaman CHP’nin, Genel Başkanı, o yakıp yıkanların yanında Taksim’e gitti ve onlarla beraber oldu. ‘Dur’ diyeceğine, ‘vur’ dedi. Bu sorumlulukla bağdaşır mı? Peki, şimdi burada yüzlerce ağaç kestiler” diye konuştu.