29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 ARALIK 2014 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘Greve katılmak haktır’ Emniyet’te deprem ALİCAN ULUDAĞ İstanbul Haber Servisi İstanbul Emniyet Müdürü (İEM) Selami Altınok, Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü Eyüp Sabri Öksüz’ü ve Zeytinburnu İlçe Emniyet Müdürü Gürkan Bakkal’ı görevden aldı. Geçen günlerde Sultanbeyli’de bir karakolda 6 polisin işkence yaptığı iddiasıyla önce tutuklanması ve ardından da serbest bırakılması ile Zeytinburnu’nda Sırp taraftar Marko İvkoviç’in ölümüyle sonuçlanan olayların ardından Altınok, görev değişikliğine gitti. Bakkal Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğü’ne getirilirken yerine Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürü Erdem Torlak getirildi. Öksüz ise Eğitim Şube Müdürlüğü’ne getirilirken Eğitim Şube Müdürü Atalay Bahar ise Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürü yapıldı. Şile İlçe Emniyet Müdürü Ünfan Kaya da merkeze çekildi. ANKARA Anayasa Mahkemesi, genel greve katıldığı için işe gitmeyen öğretmene verilen cezanın, “sendikal hakka müdahale” olduğuna hükmetti. Yüksek mahkeme ayrıca, Ağrı’da karakol çevresindeki mayınlı araziye giren koyunlarını çıkarmaya çalışırken mayın patlaması sonucu kolu kopan 13 yaşındaki çocuğun, gerekli tedbir alınmaması nedeniyle “yaşam hakkının” ihlal edildiğine karar verdi. AYM, reddedilen tazminat davasının yeniden açılması için dosyayı yerel mahkemeye gönderdi. Anayasa Mahkemesi, dün iki önemli bireysel başvuru davasında dikkat çeken hak ihlali kararına imza attı. Yüksek mahkeme bu kapsamda, EğitimSen’in 2829 Mart 2012’de o dönem TBMM’de görüşmeleri süren eğitimde “4+4+4 sistemi”ni protesto için ülke çapında yaptığı “uyarı grevi”ne katılan öğretmen Tayfun Cengiz’in bireysel başvurusunu sonuçlandırdı. Tarsus’ta öğretmenlik yapan Tayfun Cengiz’e, greve katıldığı ve işe gitmediği için ilçe milli eğitim müdürlüğü tarafından “mazeretsiz” olarak işe gelmediği gerekçesiyle verildi. Cengiz’in bireysel başvuru yaptığı AYM; cezayı sendika hakkına yapılan müdahale olarak değerlendirip, “hak ihlali” kararı verdi. Kararda şöyle denildi: “Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlarını korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum meydana getirerek bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir ‘örgüt’, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir.” AYM greve katıldığı için işe gitmeyen öğretmene verilen cezanın, ‘sendikal hakka müdahale’ olduğuna hükmetti Baraj Yıkılırken Baraj nerede? Kafalarınızın içinde. Uydurduğunuz kavramlarla kurduğunuz tuzaklarda. Yalanlarınızda. Gerçeğin tam tersini söylerken sırıtıyorsunuz ya işte tam o sırıtmanın gölgesinde. Milyon ağacı keserken “iki milyon dikeriz ne olmuş” demenizdeki ucuzlukta. Gezi’nin direnişçilerine “darbeci” derken ağır darbeyi halkın sırtına indirmenin hayaliyle kendinizden geçiyorsunuz ya, işte tam orada baraj. HHH Yakında yıkılıp gidecek. Baraj kapakları açılacak; siz, “seçim millet iradesini ne ölçüde yansıtsın, nalıncı keseri ne yana yontsun” pazarlığı yaparken kendi aranızda, sular sel olacak. Götürecek sizi gideceğiniz yere. Hiç istemediğiniz yere. Tsunami vuracak, meydanların, sokakların iradesinin gerçek irade olduğunu anlatacak. Neyin oylanıp neyin oylanamayacağını işte o zaman anlayacak, “ne çürük barajmış bu” diye hayıflanacaksınız. HHH Boşuna üzmeyin kendinizi, korkmayın, titremeyin, O sizin “yüzde on”unuza bir şey olmaz. Pazarlıkta sizden ustası yoktur. Payınızı almaya devam edersiniz daha bir vakit. Muhalefet partileri de parlamentodaki “yeterli” varlıklarının tehlikeye girmesini istemez; bir yol bulursunuz artık. Bulamayacağınız çare, sokakta yükselen homurtuyla ilgilidir. Çaresizsiniz o konuda. Yavuz Bingöl türkü çığırsa, Acun Ilıcalı size özel program yapsa nafiledir. Siz değilsiniz çare. HHH İşte bakın Yatağan işçisi bilinçlere kurduğunuz barajı yıktı, yıkıyor. Soma’da “ölümden öte köy de varmış, haberi geldi telefonlarımıza” derken patronla siyasetin kopmaz bağını, iktidarla ortaklığını, sistemin barajını görüverdi maden işçisi. Ermenek’te ocağın derinliklerinde yitirdikleri arkadaşlarını düşünürken maden işçileri, barajın kapakları tek tek dikiş atıyor işte. “İşçinin derdi alacağı ücrettir, verir gibi yaparız; yoksulun derdi üç beş paket makarnadır, iki torba kömürdür hallederiz” diyenleri nasıl bir telaş aldı hiç sormayın. HHH Olanı biteni parçalamanın, birbirinden koparmanın ya işsizlik ya düşük ücret sarmalıyla işçiye boyun eğdirmenin giderek olanaksızlaştığını görenler, şimdi işi ucuz kahramanlıklara dökmeye başladılar. Ama orada da baraj kapakları pek çürüktür. Sahte vatanseverliğin yerini gerçek vatanseverliğe bırakacak yolu yok. Toprağa paralel uçarken kendini gökyüzünde zanneden karga, kime kendini kartal diye yutturabilir ki. HHH Baraj yıkılacak. Gerçek irade yola çıktı. Sandığın denetimine de adaydır, hakkın hukukun korunmasına da. “Benim her dediğimi onaylayacak bir çoğunluğum, göğsünü bana siper etmiş milli bir iradem var” diyenler yakında anlayacak yanıldıklarını. Kapaklardan sular seller akacak çünkü. Birinden, “insan hakkı, insanın özgürlüğü oylanmaz” diye dökülecek sular “milli iradecinin” üstüne. İkincisi gürültüyle boşalacak; sahtekârlık, sandıktan kara bir duman halinde bir ruh gibi süzülüp gidecek cehennem vadisine. HHH Nereden biliyorum ben bunları? Biliyorum, görünüyor da oradan biliyorum. Telaşınızdan, ayaklarınızın birbirine dolaşmasından, öfkenizin başınıza vurmasından belli oluyor. “Tıkın içeri şunları, bulun ‘makul’ bir şüphe” diye dellenmenizden anlaşılıyor. Birbirinize girmenizden, kapalı kapılar ardında tekmeleşmenizden de bellidir. Ama asıl, riyakâr, mülevves bir inkârcı ruhuyla “barajım da barajım” diye tutturmanızdan, “istikrar bozulmaz mı mirim” diye yaltaklanmanızdan aldık işareti, oradan öğrendik durumunuzun umutsuz olduğunu. HHH “Hepimiz baraja karşıyız” derken nasıl da sımsıkı sarılıyorsunuz barajınıza. Çünkü oy hırsızlığınız şimdilik öteki hırsızlıklarınızın yargılanmasını önlüyor. Bir çeşit sigortanız, güvencenizdir. Yine de söyleyeyim size; çaresizsiniz; barajınız yıkıldı yıkılacak. Sokakta duydum. Ermenek’te fısıldaşıyorlardı. Soma’da da sokak aralarında dile düşmüş sizin baraj. Yatağan’dakileri hiç sormayın, Gezici gençleri, Hazirancıları almışlar yanlarına, “bu baraj da ne ki la...” diyordu biri ötekine. YILMAZER DİNK SUİKASTIYLA İLGİLİ 7 YIL SONRA SORGULANDI Çiçek, müşteki olarak ifade verdi İstanbul Haber Servisi Ergenekon davasında hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiği gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Albay Dursun Çiçek, hakkında hiç soruşturma başlatılmadan yaklaşık 4 ay önce usulsüz dinleme kararı veren dönemin özel yetkili hâkimi Ali Efendi Peksak hakkında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na yaptığı şikâyete ilişkin “müşteki” olarak ifade verdi. İfadesinin ardından açıklama yapan Çiçek, “Dursun Çiçek yanlışlıkla dinlendi. Kararda 6 isim var, 5’i albay biri işçi Dursun Çiçek. Dinlemenin yasadışı olduğunu bir kez daha vurguluyorum” dedi. İkinci ihlal kararına neden olan olay Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde 27 Haziran 2006 tarihinde koyun otlatırken mayın patlaması sonucu yaralanan 13 yaşındaki S.Ü’nün başvurusu üzerine verdi. S.Ü’nün, patlama sonucunda sağ kolunun dirsek kısmının alt kısmı koptu ve vücudunun çeşitli yerlerinde yaralanmalar meydana geldi. Çocuğun ailesinin, Milli Savunma Bakanlığı aleyhinde açtığı 570 bin liralık maddi ve manevi tazminat davası, “olayda ailenin kusurlu olduğu” iddiasıyla reddedildi. Ailenin başvurusu üzerineYüksek Mahkeme, anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının pozitif yükümlülük bakımından ihlal edildiğine karar verdi. Tazminat davasının 6 yıl 7 ay sürmesi nedeniyle “makul sürede yargılanma hakkı”nın da ihlal edildiğini tespit eden mahkeme, bu kapsamda 5 bin TL tazminat ödenmesine, ayrıca ihlalin ortadan kaldırılması için dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine hükmetti. Mayına ihlal kararı ‘İhbar geldiğinde yurtdışındaydım’ CANAN COŞKUN Fatih Hilmioğlu’na AYM’den kötü haber ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Anayasa Mahkemesi, sağlık durumu gerekçesiyle 6 aylığına tedbiren tahliyesine karar verdiği eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun yaptığı bireysel başvuruyu esastan görüşerek karara bağladı. Hilmioğlu’nun hastalığı nedeniyle cezaevinde tutulmasının “yaşam hakkını” ihlal ettiğine ilişkin şikâyetinin “açıkça dayanaktan yoksun” olduğu gerekçesiyle “kabul edilmez” olduğuna karar veren yüksek mahkeme, gerekçesinde Hilmioğlu’nun somut bir delil sunmadığını savundu. Anayasa Mahkemesi, yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması gerekçesiyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Gerekçesinde, “Başvurucu, rahatsızlığının cezaevi şartları veya yetkililerin uygulamalarından kaynaklanan nedenlerle kötüleştiği ve bu nedenlerle doğal olarak özgürlükten yoksun bırakılma nedeniyle ortaya çıkan ıstırap ve acının ötesinde bir ıstırap ve acıya maruz kaldığı yönünde bir delil ortaya koymamıştır” ifadesi kullanıldı. Hilmioğlu’nun avukatlığını yapan ağabeyi Hayati Hilmioğlu, kardeşinin tekrar cezaevine dönmesi diye bir şeyin olmadığını söyledi. Ergin Saygun şikâyetçi oldu İstanbul Haber Servisi Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra yeniden yargılanan emekli Orgeneral Ergin Saygun müşteki olarak ifade verdi. Saygun, gazeteci Mehmet Baransu, soruşturma savcıları, Emniyet görevlileri ve yargılayan hâkimlerden şikâyetçi oldu. Saygun, “Genelkurmay’ın Balyoz’la ilgili bir suç duyurusu var. O kapsamda bir şikâyette bulunduk. Biz müdahil olarak katılacağız. Gerekenleri söyledik” dedi. 5 Aralık 2014’te Kadın Milletvekillerine Sesleniş İSYAN EDİYORUZ! Laik ve çağdaş eğitimin temelleri dinamitlenirken; Yuvalardaki bebeler ve mini mini birler çağdışı eğitime yönlendirilirken; Türk Medeni Kanunu için geriye dönük planlamalar yapılıp Çağdaş Hukuk Devrimimiz delik deşik edilirken; İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün çeşitli birimlerine 22 Temmuz’da yapılan operasyonla tutuklanan eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer katledilen eski Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink soruşturması kapsamında şüpheli sıfatıyla ifade verdi. Dink’in katledildiği sırada İstihbarat Daire Başkanlığı’nda C Şube Müdürü olan Yılmazer, Dink cinayetine ilişkin ihbar geldiğinde yurtdışında görevli olduğunu söyledi. Daha önce ifade veren eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek de o dönem Ali Fuat Yılmazer’in C Şube Müdürü olduğunu kaydederek, “Esas bu işlerden sorumlu şubenin başında idi” demişti. Yılmazer, savcı Yusuf Hakkı Doğan’a yaklaşık 5 saat ifade verdi. Yılmazer, Dink olayıyla ilgili hakkındaki iddiaların İstihbarat Dairesi Başkanlığı C Şube Müdürlüğü açısından Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün 17 Şubat 2006 tarihli 2 adet resmi yazıyla ilgili yapılması gereken işlemlere dayandırıldığını belirtti. Görevlendirme onayına göre 1822 Şubat 2006’da resmi bir görev kapsamında geçici görevli olarak yurtdışında bulunduğunu belirten Yılmazer, Trabzon Emniyeti’nden gönderilen 2 yazı hakkında yurtdışında bulunduğu süre içinde işlem yapıldığını savundu. Dink cinayetinin yaşandığı sırada kadrosunun Ankara’da İstihbarat Daire Başkanlığı’nda ‘Kurtulmaya çalışıyorlar’ Dink ailesi avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, bu denli önemli bir yazıdan Yılmazer’in haberdar olmamasının mümkün olmadığını belirtti. Bakırcıoğlu, Yılmazer’in savunmasının gerçekliği bulunmadığını kaydederek, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz’ün “ihbardan haberdar değilim” veya “Cinayete ilişkin bilgi iletildiğini hatırlamıyorum” dediklerini hatırlattı. Bakırcıoğlu, “Cinayette ciddi sorumluluğu olan kamu görevlilerinin bir kısmı bu bilginin kendisine aktarılmadığını yahut hatırlayamadıklarını söyleyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışmaktadırlar” dedi. olması nedeniyle adı üzerinden bir algı oluşturulmak istendiğini iddia eden Yılmazer, “Görevli olarak yurtdışında bulunduğum sırada cereyan eden işlerle ilgili olarak benim suçlanmam tam bir iftiradır. Son dönemde üzerime oynanan oyunların başka bir ayağıdır” dedi. Yılmazer, il istihbarat şube müdürlükleri arasında yapılan yazışmaların İstihbarat Daire Başkanlığı’na yalnızca ‘bilgi’ olarak geçildiğini aktararak “Bu noktadan sonra, olayla ilgili devam eden tüm işlemleri yapmak veya önlemleri almak, bilgiyi alan İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü’nün sorumluluğundadır” diye konuştu. Seni özlemek... ‘Biz uyuyunca seni uyuduk, biz susunca seni sustuk.’ C. Süreyya Sanat yaşantısı boyunca formların, ışığın, gölgenin arayışını sürdüren; efelerden, ozanlardan, maden işçilerimize, emektar köylülerimizden, kahraman kadınlarımıza kadar pek çok değeri heykelleriyle yaşatan, taşı bronzu vefaya dönüştüren Cumhuriyet’in değerli sanatçısı Prof. Tankut Öktem’in ilk ‘Atölye–Evi’ müze ev oldu. Seni anmak için seni kaybettiğimiz 7. yılda, 6 Aralık günü, öğrencilerini, sanatçı dostlarını, arkadaşlarını ve şehir meydanlarında heykellerine değmiş herkesi Tankut Öktem Müze Evi*’ne bekliyoruz. Biz seni çok özledik. TBMM’deki Milletvekillerinin iç burkan sessizliği karşısında İsyan ediyoruz! Bu koşullar altında, erkekler bir yana, kadın Milletvekillerinin “Seçme ve Seçilme Hakkını elde etme yıldönümleri”ni kutlama hakları olmadığını düşünüyoruz. Onlar sessiz kalmayı sürdürseler bile, bu ülkede milyonlarca kadının laik Cumhuriyetin tüm değerlerine sahip çıkma İnanç ve kararlığını hiçbir gücün engelleyemeyeceğini halkımıza duyuruyoruz. KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ Tankut Öktem Sokak Küçük Kumla Gemlik Saat: 14.00 www.tankutoktem.com Ailesi ve Öğrencileri *“Müze–Ev”in resmi açılışı ilkbaharda yapılacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear