14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 ARALIK 2014 PAZAR 6 Sevgili, Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle hafta içinde Konya’da yakalanıp çıkarıldığı mahkemede tutuklanan 16 yaşındaki M. E’nin serbest bırakılması kamu vicdanının bir zaferidir gerçekte. Adalet Bakanı bile olay karşısında, “Çocuk yaştakilerin tutuksuz yargılanmaları esastır” demek durumunda kalmıştır. Buna karşılık, Başbakan Davutoğlu yalnızca Cumhurbaşkanlığı makamına saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmekle yetinmiş ve olayın vicdani yönünü bir yana iterek şöyle buyurmuş: Bu hukuki bir konu. Bunları izlerken, yazılarını okumayı aksatmadığım değerli gazeteci yazar Saygı Öztürk’ün 10.12.2014 tarihinde yazdığı bir olay geldi aklıma. İbret verici olduğundan örnek alınması temennisiyle aktarıyorum. Yıl 1979, eski Ulaştırma Bakanları’ndan Yaşar Topçu, Başbakan Süleyman Demirel’in avukatıdır. Süleyman Demirel, arada Topçu’ya uğrar ve ne var ne yok diye sorar. Yine böyle günlerden birinde, Topçu müvekkili Başbakan’ı gelen bir ya HABERLER Bir Vicdan Öyküsü ve ‘Aklanma’ zıdan haberdar eder. Bir ilçe Asliye Ceza Mahkemesi’nden gelen yazıda, Başbakan’a söven bir kişi hakkında soruşturma açılması için suçtan zarar gören kişi olarak Başbakan’ın tutukludan şikâyetçi olup olmadığı sorulmaktadır. Devamını şöyle anlatıyor Saygı Öztürk’e Yaşar Topçu: “Demirel’e durumu anlatınca güldü. Bir yandan da tutuklanan vatandaş için üzüldü. Sonra bana aynen şunları söyledi: ‘Bu ülkenin vatandaşı bana durup dururken hakaret etmez, sövmez. Biz farkında olmadan adama kötülük etmişizdir. O da canı yandığı için Yaradan’a sığınıp sövmüş, basmıştır küfrü. Adamı tutuklamanın, cezalandırmanın ne gereği var. Senden ricam, hemen partiden bir araba al! Git o ilçeye adamı cezaevinden çıkartmak için ne gerekiyorsa yap!’ ...” Ve avukat Topçu da Başbakan müvekkilinin talimatı üzerine gereğini yapar. Şikâyetçi olmadıklarını söyler. Vatandaşın serbest bırakılmasını sağlar. Demirel’in gösterdiği bu olgunluğu Davutoğlu ya da Erdoğan’dan beklemek ne derecede gerçekçidir bilmem ama olayın onlar arasındaki farkın büyüklüğünü ortaya koyduğu kesin. HHH Bu faslı Süleyman Bey’e “Aşkolsun vallahi!” diyerek noktalayıp son günlerde zihnimi fazlaca meşgul eden bir konuya geçelim. Sevgili, son günlerde “aklanma” sözcüğüne fena halde taktım. Temize çıkma, beraat etme, masumiyetini kanıtlama anlamına kullanılan bu sözcük ne zaman aklıma gelse, hep zenci örneğini düşünüyor ve gülüyorum. Öyle ya, doğuştan aklanması mümkün olmayan bir karaya büründürülmüş, karalanmış olan siyahi adamın ömrü billah aklanmasına imkân yoktur. Onun yanında “aklanmak”tan, “karlanmak”tan söz etmek herhalde ırkçı bir davranıştır. O yüzdendir ki, artık aklanmak sözcüğünü kullanmaktan kaçınır oldum. Bir de dikkat ettim, bir toplum ne kadar pisleniyor, hatta tabiri amiyanesiyle b.klanıyorsa, o kadar çok aklanmaktan söz eder oluyor. Ak hep başka şeyleri örtmek için kullanılıyor ve anlamını yitiriyor, bütün kavramlar, sözcükler, renkler gibi... Ve ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın, pislik akla örtülemiyor. Pislik örtmek için kullanılan ak, ak kalamıyor. Bizatihi ak ak olmaktan çıktığı zaman da aklanmak sözcüğü anlamsızlaşıyor, hatta ters çağrışımlara yol açıyor. Neyse Sevgili, tehlikeli ak alanlara girdik. En iyisi Özdemir Asaf’ın bir deyişini azıcık değiştirerek noktalayayım konuyu: “Bütün sözcükler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği Ak’a verdiler.” RTE Davutoğlu: İlk Bilek Güreşleri 1 Önce son haberden başlayalım: Davutoğlu, “5 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık edecek” haberini dün yalanladı... Ayrıca RTE’nin hükümete periyodik başkanlık edeceğini de doğrulamadı... Peki, konu buraya nasıl geldi? HHH Cumhurbaşkanı’nın has adamı, gizliaçık tüm iktidar uygulamalarında kapalı kutu Binali Yıldırım, 16 Aralık’ta açıkladı: “Cumhurbaşkanı 5 Ocak 2015’te Bakanlar Kurulu’na başkanlık edecek... Bu, iki aylık periyotlar halinde sürecek. Yüzde 52 oy alan Cumhurbaşkanı ‘ben bir şeye karışmıyorum’ diyemez” Binali Bey bu açıklamayı, RTE’nin sarayında kurduğu başkanlıkların, adeta bir gölge kabineye denk düştüğü yorumlarının ardından yaptı. Yıldırım, “sistem yarı başkanlıktır zaten” gibi, anayasaya aykırı bir sürü boş laf da etti, bunları geçiyorum. Ama iki önemli noktanın altını çizeyim: İlki, RTE kurduğu çok sayıda sekreterliğin Yeni Türkiye vizyonu doğrultusunda çalışmalar yapacak, demesi... İkincisi ama çok daha önemlisi şuydu: “Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında çatışma beklentisi içinde olanlar var, ama buna ihtimal vermiyorum.” İlkine: Peki hükümet ne yapacak diye sorabilirsiniz... İkincisine de, Binali’den aslında büyük ve kesin itiraf diyebilirsiniz. BY, durup dururken, buna ihtimal vermiyorum neden desin ki... Altı yanan kadayıf var. Derken, Davutoğlu, yazımızın başına aldığımız açıklamayı yaptı. Yok böyle bir şey... Bir şey daha ekledi: “Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu’a başkanlık etmesinin örnekleri daha önce görüldü. Cumhurbaşkanı ile beni ilgilendiren konular sadece Cumhurbaşkanımız ve benim tarafımdan açıklanır. Dolayısıyla 5 Ocak’ta böyle bir toplantı yok.. İcrai yetki, anayasal, yasal, hiçbir tereddüt olmadan Bakanlar Kurulu’nda. Öyle gölge bakanlar kuruluymuş gibi, gazeteye yansıtanlar bir başka oyunun içindeler. Buna ne Cumhurbaşkanımız izin verir, ne ben izin veririm... Böyle bir toplantı olabilir ama istisnai mahiyette ve gerekli görüldüğü zaman olur... Cumhurbaşkanımızın her zaman bizimle iletişim kurma imkânları mevcuttur...” (AlJazeera Türk, 27 Aralık) Oooo, öncelikle diyeceğim şu: Alev bacayı, benim burada dile getirdiğim kestirimlerden önce sarmış... Şimdi biraz derine bakalım: HHH 1) Binali Yıldırım, yukarıda belirttiğim niteliklerinden başka, Cumhurbaşkanı’nın siyasi danışmanı... 2) “Gölge kabine” yorumları, yeni bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin imzalanmasıyla gündeme geldi. Bu kararnameyle 4 başkanlık sayısı 16’ya çıkarıldı. Kurulan başkanlıklara bakarsanız, adeta yeni bir hükümet organı yorumlarını yaparsınız: İç Güvenlik Başkanlığı. Dış İlişkiler Başkanlığı. Ekonomi Başkanlığı. Savunma Başkanlığı. Enerji Başkanlığı... Sosyal İşler Başkanlığı. Yatırım İzleme Başkanlığı. İletişim Merkezi Başkanlığı... İlginç olan: Bütün bu idari yapılanmanın yargı sisteminin dışında tutulması... Yani RTE gibi sorumlulukları yok... 3) Gölge kabine yorumlarını bir kenara bırakırsak, RTE Başkanlık Sistemi’nin provasını yapıyor. Binali Bey zaten “anayasamız yarı başkanlık sistemine uygundur” diyerek, Cumhurbaşkanlığı’nın yeniden yapılanmasının amacını ve hedefini açıklamış oldu. 4) Binalı Yıldırım, siyasi danışman olduğuna göre, belki de kendini bu “gölge kabine”nin başı olarak görüyor olabilir... HHH Yeniden bakalım tabloya: B. Yıldırım, çok kesin ifadelerle 5 Ocak’ı ve iki aylık periyotları ilan etti. Bu kendisinin vereceği bir karar olamaz. RTE veya Cumhurbaşkanlığı sözcülüğünden, 16 Aralık’tan bu yana, Yıldırım’ın açıklamalarına bir yalanlama gelmedi... Hükümete oldu bitti durumu var. Binali Bey’in açıklaması bir “nabız yoklaması” olabilir mi? Tepkileri öğrenmek için? O zaman, açıklamanın daha usturuplu yapılması gerekirdi. Yok hayır, bir kararın ilanı ile karşı karşıyayız. Ama hükümet cephesinde bu kararı “alan” kimse bulunmuyor! Hatta tersi durum söz konusu... Şimdi Davutoğlu’na dönelim: “5 Ocak’ta yok böyle bir şey” diyerek boks terminolojisini işin içine katarsak, Binali’yi bir yumrukla ring dışına düşürdü. İkincisi, hükümetin bütün icra yetkisine, anayasal, yasal ne var ne yoksa sahip olduğunu vurguladı. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulu’na başkanlık edeceğini kabul etti. Zaten edebilir, yetkileri içinde... Ama Davutoğlu vurgu yapıyor: “Böyle bir toplantı olabilir ama istisnai mahiyette ve gerekli görüldüğü zaman olur. Gölge kabineymiş, bu gibi oyunlara... ne Cumhurbaşkanımız izin verir, ne ben izin veririm...” Davutoğlu’nun, “yarı başkanlık sistemi” gibi uygulamalara ve Bakanlar Kurulu’nun RTE’nin emir ve kumandası altında faaliyet göstereceği yolundaki yorumlara karnı tok gözüküyor. Boynundaki davulu, elindeki tokmakla kendisi çalacak, sonucu çıkıyor. Yok, RTE ile kamuoyu önünde önemli bir çatışma beklemeyin... Ama RTE’yi kendi anayasal sınırları içinde kalmaya çağırıyor... Çiftçi Mustafa’nın isyanı FIRAT KOZOK ANKARA Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilen Konyaİstanbul hızlı tren hattının açılış töreninde, tanımadığı bir çocukla annesi arasında geçen “okuldaki hırsızlık” sohbetine müdahil olup, “Allah hırsızların belasını versin” dediği için Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık korumaları tarafından gözaltına alınan 56 yaşındaki Mustafa Şahin, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı. Ürkek bir şekilde sorularımızı yanıtlayan ve “Kimseden şikâyetçi değilim” diyen Şahin, duygularını “Demokrasi, özgürlükler gidiyor.... 16 yaşındaki bir çocuğu içeri attıklarını duydum... Bunlar olmasa iyi bir şey, hukuk ileri derecede olsa, ben de bunu istiyorum. Hukuk olmuş olsa...” sözleriyle anlattı. Konya’da 17 Aralık’ta gerçekleştirilen törende ağzından “hırsız” kelimesinin çıkmasıyla gözaltına alınan Şahin, 17 Aralık’ın yıldönümünde bir protesto yapabileceği düşüncesiyle açılışın yapıldığı alandan doğruca karakola götürüldü. Ancak Cumhuriyet Savcısı, Şahin’i serbest bıraktı. Yaşadığı olaylı günün ardından evine dönen Şahin, gece yarısı bir kez daha evinden alınarak karakola götürüldü. Şahin, geceyi karakolda geçirdi. Ne dedi polisler? “Ne diyorsun, niye böyle konuşuyorsun?” dedi. Ben de “benim kimseye karşı bir şeyim yok” dedim. Sonra karakola mı gittiniz? Asayiş polisi beni Feridiye Karakolu’na götürdü. Orada beklettiler. Sonra komiser “Olay bitsin seni salacağız” dedi. Bitince saldılar mı peki? Sonra polisler kendi kendilerine tutanak tuttular. Ben ifade verdim, kötü maksadım olmadığını söyledim. Saat akşam 7 gibi saldılar. Gece geri mi geldi polis? Saat gece 1’de geri geldiler. Nöbetçi savcılığa götürdüler. Bu sefer sabahladım. Parmak izini falan aldılar... Savcı ne sordu? Savcıya çıkardılar, ona da ifade verdim. Savcı “Niye bağırdın?” dedi. Oradaki koruma polisi “Bu adam ‘hırsız var’ diye bağırdı” demiş herhalde. Halbuki ben öyle demedim. Daha önce karakolluk oldunuz mu, gece polis gelince ne düşündünüz? Daha önce hiç karakolluk olmadım, bir daha da olmasını istemem. Zaten benim bilgilerimi de karakoldan almışlar yoksa, bu olayın büyümesini de istemezdim. Kurunun yanında yaş da yanıyor işte... Gece polis gelince korktuk tabii. Sokakta konuşmaya böyle muamele... Ne bileyim yanlış bir şey yani. AKP’ye üye misiniz? Ben mitingi öyle bir izlemeye geldiydim. Fatura yatırıp çarşıya giderim diye... Daha önce de Kılıçdaroğlu’nu dinlemeye geldiydim. Ondan önce Bahçeli’yi dinledim. Konya’ya gelenleri dinledim hep. Partiye üye değilim. Arayıp ‘pardon yanlışlık oldu’ diyen oldu mu? Yok kimse aramadı. Ben de bir şey demedim. Kimseden şikâyetçi de değilim. Peki, ya özgürlükler, demokrasi... Ne diyorsunuz bu konulara? Demokrasi, özgürlükler elden gidiyor... 16 yaşındaki bir çocuğu içeri attıklarını duydum... Bunlar olmasa iyi bir şey ama hukuk ileri derecede olsa, ben de bunu istiyorum. Hukuk olmuş olsa... Erdoğan’ın katıldığı törende ilişkisiz bir konuda ‘hırsız’ deyince gözaltına alınan Şahin yaşadıklarını anlattı ‘İstisnai durumlarda olabilir’ ‘Polis gece yine geldi’ ‘Kubilay’lar Anıtkabir’e yürüdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Gençlik Birliği (TGB) yobazlarca katledilen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı Kızılay’dan Anıtkabir’e gerçekleştirdiği yürüyüşle andı. “Gericiliğe ve Bölücülüğe Karşı Kubilay Kızılay’da” anmasında TGB üyeleri sık sık, “Dün Kubilay, bugün Pekünlü, kahrolsun AKP diktatörlüğü; Türkiye laiktir laik kalacak; Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları attı. Kubilay fotoğrafları taşıyan TGB’lilerden bir bölümü de Kubilay’ı canlandırmak için asker şapkası taktı. Emniyet 7 TOMA ve çok sayıda çevik kuvvetle Kızılay Meydanı’na girişleri kapattı. Yürüyüşte “Laiklik yoksa hayat da yok. Gericiliği tepeleyeceğiz” pankartı taşındı. TGB’liler, AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan aleyhine sloganlar attı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) raktörünü çekti, konuştu Yaşadıklarını konuşmak için aradığımız Şahin’e köyde traktörünü kullanırken ulaştık. “Efendim, durun motoru kenara çekeyim” dedikten sonra, biraz çekimser, korkmuş bir tavırla anlattı başına gelenleri... Kimsiniz, ne iş yaparsınız? Çiftçiyim, çiftçilik yapıyorum. Konya’ya geliyorum bazen çarşıya, fatura yatırmaya... T Yırca’da hukuk yok 6 bin zeytin ağacını kökleyen Kolin, imaj düzeltme çabasında FİDANLARLA FOTOĞRAF Zeytin dikimine, Kolin Şirketler Grubu Enerji Başkanı Murat Zekeriya Aydın, AKP Manisa milletvekilleri Recai Berber, Uğur Aydemir, Soma Belediye Başkanı Hasan Ergene, Soma Kaymakamı Bahattin Atçı katıldı. (EMİN MENGÜARSLAN AA) ‘Her geleni dinlerim’ ocuk, ‘Anne kalemimi çaldılar’ demişti Nerden çıktı bu gözaltı meselesi? Ben meydana yürüyordum. Konya istasyonuna geçtim. Kontrol noktasından sonra bir kadınla çocuğu yanımdan geçerken çocuk “Anne kalemimi silgimi çaldılar” diye bir şeyler söylüyordu. Kim olduklarını tanımıyorum. Ben de “Hırsızların Allah cezasını versin” dedim. Koruma polisi yanıma geldi, beni asayiş polisine verdi... Ç ‘Hukuk ileri olsa...’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Danıştay’ın yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına karşın Kolin, Soma Yırca’da termik santral yapma inadını sürdürüyor. Kolin Şirketler Grubu Enerji Başkanı Murat Zekeriya Aydın, termik santral ve zeytincilik arasında hiçbir zaman tercih yapmadıklarını öne sürerken AKP Manisa milletvekilleri de şirketin önünü, Zeytincilik Yasası’nı değiştirerek açacaklarını söylediler. Yırca köylüleri, Danıştay kararını sevinçle karşılarken Kolin dün Soma’da imaj düzeltme çalışmalarına devam etti. Şirket, Soma Belediyesi ve ilçe ziraat odasıyla imzaladığı protokol kapsamında, söz verdiği 60 bin zeytin fidanının dikimine törenle başladı. Aydın, Danıştay kararlarına değinmeyerek, santral yatırımından vazgeçmediklerini bildirdi. AKP’li Soma Belediye Başkanı Hasan Ergene de, “gönülden destekledikleri” santralın önündeki “engellerin” kaldırılmasını istedi. AKP Manisa Milletvekili Recai Berber, Yırca köylülerinin termik santral karşıtı mücadelesini provokasyon olarak nitelendirerek “Zeytinden de enerjiden de vazgeçmeyeceğiz. 1939’da çıkmış Zeytin Kanunu’yla ilgili bazı istisnalar var. Bu istisnalarla ilgili düzenlemeyi, Meclis açılır açılmaz bununla ilgili düzenlemeyi yapacağız” dedi. Binali bir yumrukla ring dışında AKP Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ise “6 bin ağacı sadece kesmek için değil, termik santral kurmak için kesiyoruz. Provokatörler, zeytin ağacını bahane edip Soma’yı tekrar karanlık günlere taşımak istiyor” yorumunu yaptı. CHP’de genel merkez 83 vekil adayını istediği seçim çevrelerine yerleştirebilecek Kontenjana ‘fermuar’lı çözüm Adaylık itirazı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’de yaklaşan genel seçimler öncesinde yasa gereği Genel Başkan’a tanınan yüzde 5’lik kontenjan dışında adayların hâkim denetiminde ve tüm üyelerin katılımıyla belirlenmesini isteyen partililer bir çalışma ofisi kurdu. Geçmişte partinin üst kademelerinde ya da teşkilatta görev yapmış farklı illerden isimler “Parti içi demokrasi, ülke için iktidar” başlığı altında bir araya geldi. Ankara’da bir çalışma ofisi kuran partililer, “İtirazımız, partinin siyaseten savrulmasına ve dün PM’den çıkan kararınadır” dedi. FIRAT KOZOK ANKARA CHP Parti Meclisi’nde revize edilen aday belirleme yönetmeliği ile partinin önseçim yapacağı yerlerde de genel merkezin “kontenjan” aday göstermesinin yolu açıldı. Uygulanacak “fermuar sistemi” ile parti oylarının yüzde 10’un üzerinde olduğu illerde bazı sıralar kontenjan olarak kullanılabilecek. Bu yöntemle genel merkez, 550 adayın yüzde 15’ine karşılık gelen 83 kontenjanı istediği seçim çevrelerine yerleştirebilecek. PM’nin son toplantısında alınan kararla, ön seçim yapılacak yerlerde sıralamanın nasıl olacağına genel merkez karar verecek. Bu değişiklik Kemal Kılıçdaroğlu’nun mevcutta 83 milletvekili adayını istediği yerlere yerleştirmesine olanak sağlayacak. Parti, seçim sürecinde oy oranının yüzde 10’u aştığı illerde önseçim yapacak. Ancak önseçimle birlikte “fermuar sistemiyle” kontenjan uygulaması da yapılacak. Örneğin İstanbul’un bir seçim bölgesinde 1. 3. 5. sıra ya da 2. 4. 6. sıralar kontenjan olarak kullanılırken diğer sıralar önseçimle gelen adaylara bırakılacak. Parti yöneticilerinden edinilen bilgilere göre, bu uygulama bölgesel dengelerin korunması konusunda da etkili olacak. Örneğin seçim bölgesinde yapılan önseçimle seçilebilecek sıraların tamamının belli bir grup tarafından belirlenmesinin önüne geçilecek. Milletvekili sayısının 1 olduğu illerde kontenjan ilk sıra için kullanılmayacak. Ancak vekil sayısı arttıkça kontenjanla listelerde denge oluşturulacak. Bunların yanı sıra genel başkanın Siyasi Partiler TABANDAN TAVANA SEÇİM BİLDİRGESİ FIRAT KOZOK ANKARA CHP, 2015 genel seçimleri için tarihinde ilk kez örgütün katılımıyla geniş katılımlı seçim bildirgesi hazırlayacak. Önce milletvekillerinden, ardından da örgütten, seçim bildirgesinde yer alacak konular hakkında görüş istenecek. Vekillere gönderilen forma önsöz yazan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, “Türkiye tarihinde bir ilki gerçekleştirerek geniş katılımlı bir seçim bildirgesi hazırlama sürecini başlatıyoruz” dedi. Kılıçdaroğlu, partili milletvekillerine gönderilen “Seçim Bildirgesi Formu” için kaleme aldığı yazıda “Seçim bildirgemizde yer alması gerektiğini düşündüğünüz konulara dair görüş ve önerilerinizi bizlere ulaştırabilecek, önerilerin geliştirilmesine doğrudan katkı sağlayabileceksiniz. Ayrıca ilinizdeki yerel ekonomik ve toplumsal sorunları dile getirerek, ülke politikasının bir parçası olmasını sağlayabileceksiniz” ifadelerini kullandı. Vekiller, kendilerine gönderilen formları doldurduktan sonra genel merkeze iletecek. Vekillerin ardından örgütün de aynı konulardaki görüşlerinin alınması planlanıyor. ‘Denge unsuru’ Yasası’ndan kaynaklanan yüzde 5 kontenjanı var. Bu da 28 milletvekiline karşılık geliyor. Genel başkan, bu kontejanı önseçim olan illerde kullanabiliyor. Son seçim itibarıyla partinin vekil çıkaramadığı, ancak yüzde 10’un üzerinde oy aldığı 15 il şöyle sıralanıyor: Aksaray, Bilecik, Elazığ, Kars, Kastamonu, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Rize, Yozgat, Karaman, Karabük, Kilis, Osmaniye, Düzce. Yeni düzenlemeyle bu illerde de önseçime gidilmesi ancak bir bölümünde yine kontenjan kullanılması planlanıyor. Partinin oylarının yüzde 10’u geçmediği için genel başkanın istediği gibi milletvekili yazabileceği iller ise şunlar: Ağrı, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Erzurum, Gümüşhane, Hakkâri, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Van, Şırnak, Iğdır. Karayolları’nda temizliğin anlamı ne? Bir şey daha oldu: Binali Yıldırım’ın bakanlığı zamanındaki Karayolları kadrosunu, müdürler katında biçti, görevden aldı... Herhalde başmüdürü de gider... Davutoğlu’nun bu hamlesi a) Binali Bey’e keskin ve şiddetli biri yanıt olarak grülebileceği gibi... b) Karayolları gibi büyük paraların, ihalelerin döndüğü bir kurumu, zapturapt altına alma girişimi olarak da kabul edilebilir.. Ben ikisi birden, diyorum.. Biliyorsunuz, Davutoğlu’nun bütün konuşmalarında üzerinde en çok durduğu konu, rüşvet ve yolsuzluklar... el kol kesmeyi bile gündeme getirdi. Sanki açıklamaları yapanın elini kesmekle mi başladı?! İşte, erken bilek güreşinin ikinci konusu da bu... Yarın... Buradan da ikinci bir “Çatışmanın Anatomisi” kokusu alıyorum... İz sürelim bakalım... Nereye varacak... C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear