25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2014 PAZAR 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Köksal Şengün, 38 yıllık hâkim... 3 yıl Ergenekon mahkemesinin başkanlığını yaptı. Görev süresi boyunca tutukluluklara itiraz etti, ama azınlıkta kaldı. Sonunda 2011’de görevden alındı. Ayrılırken “Bunun yarını da var” demişti. O “yarın” geldi işte... Önceki akşam Artı1TV’de “Canlı Gaste”de konuştum kendisiyle... Yargılanma sırasının bu döneme geldiğini söyledi. Bu tarihi sözleri paylaşmak istiyorum sizinle... GÜNCEL bulamayan, bu hale gelmemizin baş sorumlusu Bay Başbakan; toplantı üstüne toplantı yapıyor. Bakanlarıyla ve tabii iç ve dış konularda yol göstericisi MİT Müsteşarı’yla sabah akşam bir arada çözüm yolları arıyor... Devlet krizi, yolsuzluk soruşturması başlatan ve açıklayan savcı değil ki tutup kolundan atasın. Devletin temel öğeleri sarsıldı, çöküş başladı mı, yüzyılın en büyük lideri olduğunu söyleyenlerin palavrasına inansan da, siyasetin ustası olsan da sökmüyor. Çaresizlik böyle insanlara kudretli döneminde burun kıvırdığı, suratını görmeyi istemediği, örneğin Barolar Birliği Başkan Metin Feyzioğlu’nun ürettiği çözüm çarelerinden medet umacak duruma getiriyor. Feyzioğlu, özel mahkemelerin tümden kaldırılarak verdikleri mahkumiyet kararlarının bozulmasını, örneğin Balyoz gibi kesinleşen kararlar için yeniden yargılama zorunluluğu getirilmesini gerekli görüyor. Özel mahkemeleri ve kararlarını savunan ve bunlar yargının bağımsızlığı gereği diye yıllardır söyleyegelen RTE; şayet Feyzioğlu’nun önerilerini yaşama geçirecek olursa 11 yıldır savunageldiği, hatta sözüm ona bağımsız yargının baştan sona hatalı, yanlış, hukuk ilkelerine aykırı kararlar verdiğini kabul etmiş olmayacak mı? Ama devlet adamlığının başlıca erdemi hatalarını kabul ederek düzeltmektir diye düşünüyorsanız; kuşkusuz bir iki saniye RTE yönetiminde değil, gerçek demokrasilerin işlediği ve uydurma değil, gerçek devlet adamlarının yönetimindeki sanal bir Türkiye’yi düşlüyor olmalısınız! HHH İktidarın kodamanları öyle açıklamalar yapıyor ki, adeta her biri bir itiraf veya içine düştüğümüz devlet krizinin kimi öğelerini içeriyor. Son günlerde dillerden düşmüyor. Meğer kuvvetler ayrılığı diye “bir şey” varmış! İktidardaki kimileri de ortalığa düştü. Şimdi birbirine karışmaması gereken yargı, yasama ve yürüme erklerini çöp sepetine atan sorumluları arıyor. Artık kapanmaz yaraya dönüşen kimi konularda da iktidardan yakınmalar geliyor. Örneğin Meclis Başkanı Cemil Çiçek, gazetecilere, savcılık hangi önemli soruşturmaya başlarsa ertesi gün tutanaklar sizin elinizde diye soruşturmanın gizliliği ilkesinin hiçe sayıldığından şikâyet ediyor. Kendinden sonraki Bakan M. Ali Şahin döneminde Ergenekon soruşturmasının tutanakları her gün gazete manşetlerindeydi ve kimin adı geçti ise hemen ya darbeci ya da darbecilerle işbirliği yaptı diye o kişiler afişe ediliyordu. Yıllarca Adalet Bakanlığı yapan Cemil Çiçek, ne kendi dönemindeki ne de kendinden sonraki M. Ali Şahin’in bakanlığı döneminde soruşturma tutanaklarının nasıl ve kimler tarafından sızdırıldığına ilişkin hiçbir ciddi gayretleri olmadığını unutmuş görünüyor... Her konuyu siyaseten tartıştığımız, yeri geldiğinde de hukuku siyasetin enstrümanı yaptığımızdan da yakınıyor ama, hukuku izlediği siyasette malzeme gibi kullanan baş aktörün lideri olduğunu söylemek aklının ucundan bile geçmiyor tabii. HHH Başkan Çiçek; hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını, yargıçların anayasaya ve kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirken hiçbir organdan, makamdan, merci ve kişiden emir ve talimat, tavsiye alamayacağını ifade eden anayasanın 138’inci maddesinin öldüğünü söyledi. Yargıçlar bağımsız değil, dedi. Ama 138’inci maddenin işlemez hale, yargıç bağımsızlığı yerine yargının bağımlı duruma getirilmesine kimin önayak ve bundan sorumlu olduğuna değinmiyor bile. Genel ifadelerle hâkimlerin bağımsızlığının kalmadığını söylüyor. HHH Yapma Sayın Meclis Başkanı, etme eyleme: Son üç beş yılın gazete koleksiyonlarını lütfen gözden geçirtiver. Başbakan’ın, Ergenekon davasını gören özel mahkemeye ve mahkemelere dönük eleştirilere karşı “Ben o davanın savcısıyım” diye yaptığı ve yargıyı över görünürken baktıkları davalarla ilgili talimat niteliğindeki konuşmalarına bir göz atıver. Koleksiyonlarda yalnız; anayasanın 138’inci maddesini kimin öldürdüğünü, yargıyı ve yargıçların bağımsızlığına kimin son verdiğini değil... ...devleti çöküşün içine sürükleyenin kim olduğunu da göreceksin! Ergenekon’un görevden alınan hâkimi sert konuştu: ‘Bu Dönem de Yargılanacak’ “Bana göre yapılan yargılamalarda bir yığın eksiklik var. Bazı şeyler şimdi gündeme getiriliyor. Bu kumpaslar, yanlış deliller, ilave notlar; o zaman yargılananlarca dile getirildi, ama onların sözleri hiç kale alınmadı, incelenmedi. Aleyhte deliller kadar lehte delillerin de toplanması gerekiyordu. Belli araştırmalar yapılmadan bir karar verildi. O gün ses çıkarmayanlar şimdi feveran ediyor. O zaman neredelerdi?” Meclis Başkanı, yargı bağımsızlığının öldüğünü söylüyor. Katılıyor musunuz? Yargı bağımsızlığı ölmedi mi? Görmüyor musunuz olanları? Savcı savcıyla kavga ediyor; polis, savcının kararını uygulamıyor. 38 yıl hâkimlik yaptım, darbe döneminde sıkıyönetim mahkemesinde de çalıştım. Böyle şey görmedim. Uzun tutukluluğa hep itiraz ettiniz? Tutukluluk istisnai bir olaydır. Hele bu tür, siyasi davalarda bu kadar uzun tutukluluk, zaten şüpheyle karşılanacak bir durum. Yasa, adam öldürme fiilinde bile ‘tutuklanabilir’ diyor. O dönemki tahliye talepleriniz kabul edilse belki bugün bunları yaşamayacaktık. Haklısınız. Belki yaşanmayacaktı. En azından bu aşamalara gelinmeyecekti. Bu kadar çekişme, ayrımcılık, kutuplaşma olmayacaktı. 12 Eylül’de bile olmadı Gayet tabii... Nasıl olmaz. Bugün size böyle yapan, yarın başkasına yapar. Nitekim oldu işte. Dün arkasını sıvazladığınız insanlar için bugün neler diyorsunuz. Ama bunları söylerken de Köksal Şengün maalesef yargı yara alıyor. Yargıyı o zaman bu hale getirdiniz, şimdi tukaka yapıyorsunuz; olmaz! İki yanlıştan bir doğru yaratamazsınız. HSYK’den şikâyet ediyordunuz, değiştirdiniz; şimdi yerin dibine batırıyorsunuz. Hayatımı bu mesleğe verdim, ama bunları gördükçe korkunç üzülüyorum. “Herkes Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar, Cumhuriyet tarihinde hiç yaşanmamış sıkıntılara ve savrulmalara hazır olsun. Bir fırtınaya giriyoruz.” Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin Twitter’dan verdiği bu felaket mesajı, tüyleri ürpertti. “Nedir yaklaşan fırtına” diye araştırınca öğrendim ki, Gülerce Ankara’da hükümetin nabzını tutmuş. Cemaate karşı büyük bir operasyon hazırlandığını öğrenmiş. “Hepimizi içeri alacaklar” korkusuyla fren koluna asılmış. Başbakan ’ın dünkü konuşması, Gülerce’nin haksız olmadığını kanıtlıyor. Burhan Kuzu’nun, 42 ilde 2 bin cemaatçiye operasyon yapılacağını açıklaması da bunun işareti... Kuzu, sonradan bunun bir gazete haberi olduğunu söyledi ama kendisiyle konuştuğumda “Hükümet, karşı operasyon yapmalı” dedi. Başbakan da hem bu operasyonu örgütlüyor hem de bilgilendirme toplantılarıyla kamuoyunu hazırlıyor. Ancak bu kez askerleri, solcuları, “Ergenekoncular”ı toplamak kadar kolay olmayacak çünkü cemaatle aynı tabanı paylaşıyor. Cemaat çevresine göre AK Parti tabanının yüzde 48’i cemaate yakın insanlardan oluşuyor. Bu durumda yapılacak bir operasyonun seçimde faturası olacaktır. Gülen, Başbakan’a mektup değil, kitap gönderdi n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ül’e mektup, Erdoğan’a kitap Ateşkes için devreye pek çok ismin girdiğini duyuyoruz. Dün Dolmabahçe toplantısından, Başbakan’a Gülen’den bir mektup geldiği söylentisi sızdı. Oysa o mektup Erdoğan’a değil, Gül’e yazılmıştı. Dershanelerin kapatılmamasını istiyor, medyada ateşkes tavsiye ediyordu. Öğrendiğim kadarıyla geçenlerde Başbakan’a giden mektup değil, kitaptı. Bu kitap “bir iyi niyet jesti” olarak Gülen’in bir yakını tarafından Başbakan’a ulaştırıldı. Ancak Erdoğan, kitabı getirene cemaate duyduğu kırgınlığı anlattı. Bu mesajın Pensilvanya’ya iletilmesi üzerine Gülen’in isteğiyle cemaat medyası hükümet karşıtı yayına son verdi. G kim verecek? Kaybettikleri yılları Bunları siz getirmediniz mi? Yargıtay’da bile ‘Cemaat’in imamı’ var diyorlar? O zamanlar da konuşuluyordu. Son dönem atamalarda daha fazla... Ama bunları ortaya çıkaracak olan, devleti idare edenlerdir. Kime şikâyet edeceksiniz? Bir yerlere dinleme cihazı koymuşlarsa sizin zamanınızda yapıldı. Devletin imkânları elinizde... Bunları oralara siz getirdiniz. Ortamı siz hazırladınız. Şimdi size döndü, kötü oldu. Böyle bir ayrımcılığın sonunun nereye varacağını o zaman öngörmeniz gerekirdi. Ayrılırken “Bunun yarını da var” demiştiniz. Yeniden yargılama bu işi çözer mi? Tamam, yeniden yargılama yapalım, ama bu insanlara kaybettikleri 45 yılı kim geri verecek? O süreleri yaşama ekleme yolu var mı? “Senin bunca yılının karşılığı budur” diye 510 bin lira para verip “Hadi git” mi diyeceksiniz? İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Her şeyi yapalım, sonra “yeniden yargılama” adı altında afla bunları çıkaralım. Bunlar ucuzluktur, kolaycılıktır. Herkes hesabını vermeli. Nasıl ki bugün 80 ihtilalini yargılıyoruz, bu dönem de yargılanacak. Yapılan yanlışlar ortaya çıkacak. Nitekim çıkıyor işte... Ayyuka çıktı. Aynı partinin adamları tarafından söyleniyor. Güneş balçıkla sıvanabilir mi? Bu hesaplaşmaya yargıç arkadaşlarınız da dahil mi? O hesabın içinde hepimiz varız. Sadece, “Vicdani kanaatimle hareket ettim” demekle de olmaz. Ana unsur delildir. Bir kişiyi müebbetle yargılarken delil koyacaksınız, vicdani kanaatle olmaz bunlar... Bizim partimiz, şefimiz yok, biz insanımız için, hukuk için çalışıyoruz. Ama siz hukuku ayaklar altına alırsanız olmaz. İktidarlar yıkılır, biri gider biri gelir; ama hukuk yıkıldı mı devlet de olmaz. Cemaat siner mi? Ancak anlaşılan o ki bu, Erdoğan’ı vazgeçirmeyecek. Karşısında hiçbir güç istemeyen Başbakan, “cemaati temizlik operasyonu”nu sürdürecek. Cemaat siner mi? Sanmıyorum. MİT kamyonunu durduran savcı, komutanını değil savcıyı dinleyen yüzbaşı, Başbakan’ın oğlunu izleyen istihbaratçı, bakanın oğlunun evini basan polis, partiye meydan okuyup istifa eden milletvekili, Başbakan’a istifa çağrısı yapan köşe yazarı, bir anda tahliye kararları vermeye başlayan yargıç, “paralel yapı”nın sanılandan daha derin olduğunu kanıtlıyor. Hepsi cemaatçi olmayabilir ama cemaatin nüfuzunun hükümete kafa tutanlara cesaret verdiği kesin. Gezi soruşturması için öğrencilerin ifadelerine başvuruldu iddiası Öğretmeninizi nasıl bilirsiniz ? İlhan Ağabey: “İyi bir ölüm bulmak lazım...” Yaşama dair her şeyi konuştuğumuz bir anda ölümü konuşmaya başlamak şaşırtırdı beni. Ama İlhan Ağabey aynı doğallıkla devam ederdi: “Ölüm, yaşamın bir parçası... Temas kurmaya çalışıyorum...” Aradan birkaç yıl geçti, “buldum” dedi, “ölümden sonra Hacıbektaş’tayım”. Tıpkı Hacıbektaş öğretisinde olduğu gibi o da “ölmeden önce ölmeyi” bildi. İlhan Selçuk yaşamla ne kadar barışıksa, ölümle de aynı ölçüde barışıktı. O kumpaslı günlerde doktorlar “ameliyat” dediğinde masaya yatmadan önceki son yazısında da, masadan kalkmanın da kalkamamanın da mümkün olduğunu söyleyip, “ikisine de eyvallah” dememiş miydi?.. HHH 21 Haziran 2010’da yitirdiğimiz İlhan Selçuk’tan tutukluluğun ilk aylarında kısa bir mektup almıştım. Şöyle diyordu: “Yaşamasını bilen her yerde yaşar...” Bu söz demir parmaklıkların ardında yaşama tutunmamı sağlayan damarlardan biri olmuştu. Pek çok sevdiğim insanın yanı sıra İlhan Ağabey’e de şu arzumu ulaştırmıştım: “Bir dileğim hapisten sağlam çıkmaksa, öteki dileğim de çıkınca bütün sevdiklerimi sapasağlam bulmak...” Ne yazık ki bu dileğim tam gerçekleşmedi. 57 aylık hapis sürecinde Cumhuriyet ailesinden Deniz Som’u, Abdülkadir Yücelman’ı, Mehmet Sucu’yu, Turhan Selçuk’u, Engin Aydın’ı, Ertin Akgüç’ü, Oktay Ekinci’yi kaybettik. Hapiste böylesi günlerde ayrı bir yalnızlık çöker insanın üstüne. Sanki ölen, hemen yanı başınızdan çekip gitmiştir de, sizin elinizden bir şey gelmemiştir. İlhan Selçuk’la özgürlük sonrasında şöyle doyasıya kucaklaşmak, bugünü, gelmişi geçmişi konuşmak isterdim. Yine de yaptım sayılır! Yeni yılın ikinci gününde Hacıbektaş’ta tüm İlhan Selçuk dostlarıyla birlikte gömütünün başında iki kardeşi selamladık. Hacıbektaş Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu’nun ev sahipliğinde Turhanİlhan Selçuk kardeşler, tıpkı yaşamlarındaki gibi yan yanalar. HHH İlhan Selçuk’a, “Ağabey ben geldim, biraz geç kaldım ama, işte geldim” dedim... Bıyık altından hafif gülümsedi. “Zaten sen eskiden de hep son dakikada gelirdin. Geç kaldığın da olurdu” dedi. Hemen eskiden de yaptığım gibi geç kalma faslının derinleşmemesi için güncel konulara girdim. Daha ilk kumpas günlerinde yaptığı değerlendirmeleri anımsattım. “Siz, ‘Asıl hedef yargı ve ordu, ikisini de bitirecekler. Yazık olacak Türkiye’ye. Bir şeyler yapmak lazım’ demiştiniz. Bakın işte olan oldu” diye seslendim. Yine eskisi gibi en ağır sözünü söyledi, “keratalar” dedi, “memleketin çivisini çıkardılar”. Sonra devam etti: “Bak yine haklı çıktık... İşin başından hedef belliydi. Daha o günlerde söyledik. Bu gidişin hükümete de hayrı olmaz, dedik.” Gelinen nokta ne kadar vahim olursa olsun yine de iyimserliğini bozmamış İlhan Ağabey. Türkiye’nin 1919’dan daha kötü durumda olmadığını söyledi. Asıl meselenin Atatürkçülerin, cumhuriyetçilerin ortak bir hedefle yan yana gelebilmesi, bir hedefin etrafında birleşebilmesi olduğunu söyledi. “Bu hedef de iktidardır” dedi. Yaşanan sorunların köklerine değindi ama, geçmişe de takılıp kalmamak gerektiğini anlattı, sözünü şöyle bağladı: “Türkiye bunu da aşar, yeter ki solcu solcunun kurdu olmasın!” ‘ Eyvah bizi yönetenlere Mimarlar, bakanlığın hazırladığı ODTÜ İmar Planı’na dava açtı ‘Yol yapmak çözüm değil’ MERT TAŞÇILAR ANKARA TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kamuoyunda çok tartışılan ODTÜ yolu inşaatı planının da içerisinde bulunduğu ODTÜ Koruma Amaçlı Nâzım İmar Planı’na İdare Mahkemesi’nde iptal davası açtı. Yol inşaatının “şehircilik ve planlama ilkeleri ile kamu yararına aykırı” olduğu belirtilen dava dilekçesinde, yolun trafik sorununu çözmeyeceğine ilişkin bilimsel araştırma sonuçlarına da yer verildi. Dilekçede “ODTÜ sınırından geçecek yol ile trafiğin Konya Yolu’na aktarılma çabası, yaşanan tıkanıklığın çözümünde bir rahatlama getirmeyecektir” denildi. İmar haritalarıyla da desteklenen dilekçede, imar planının üst ölçekli planlara aykırı oldu l İstanbul Haber Servisi Gözaltına alınan yakınlarının bulunması ve sorumluların yargılanması için her cumartesi 12.00’de Galatasaray’da oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri 458. kez adalet istedi. Cumartesi Anneleri dünkü eylemlerinde, 12 Eylül askeri darbesinin ardından idam edilen ve mezarı açıklanmayan Veysel Güney’in babası Ali Güney’in ölüm haberi üzerine “Veysel ve tüm kayıplarımızı bulacağız” sözünü verdi. ğu belirtildi. Plan konusunda, “AnKayıp Cemil Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbakara kent bütününde nâzım imar yır“ Analarımız, ülkenin planları ile ulaşım ana planlababalarından çocukrı arasında hazırlanma yı lı, helarının kemiklerini def yılı, ölçeği, hatta önerileri isterlerken meğer onlar ve kararları konusunda önemli evlatlarının kutularını uyumsuzluklar bulunmak tadır” dolarlarla doldurmakla denildi. Dava dilekçesinde, binmeşgulmüş. Eyvah, lerce ağacın kesilmesine neden bizi yönetenlere bakın” olan ODTÜ yoluna açılan davadaki dedi. (Fotoraf: ÜNAL benzer gerekçeler bu dava dilekBÜYÜKDERE) çesinde de anımsatıldı. ADANA (Cumhuriyet) Adana Valiliği’nin Gezi Parkı eylemleriyle ilgili başlattığı soruşturma kapsamında hakkında inceleme yapılan Tepebağ Lisesi’nde görevli biyoloji öğretmeni G.B. için okula giden Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişlerinin öğrencilerin ifadelerine başvurduğu ileri sürüldü. Gezi Parkı eylemleri ile ilgili Adana genelinde 144 kişi ile ilgili başlatılan soruşturma kapsamında 3 Ocak’ta Tepebağ Lisesi’ne giden Milli Eğitim Müdürlüğü müfettişleri, eski Eğitim Sen şube başkanı da olan biyoloji öğretmeni G.B. ile ilgili hazırladıkları soruları görevli öğretmen, öğrenci ve sınıf başkanlarına soracaklarını belirtti. İddiaya göre, 4 sınıfın başkanlarından öğrenci listelerini hazırlamaları istendi. Daha sonra müfettişler, sınıf listelerindeki 151015 ve 20’nci sıradaki öğrencileri seçerek 22 kişinin ifadesine başvurdu. Öğrencilere, “G.B, sizi eylemlere götürüyor muydu?”, “Sanal ortamda çağrı yaptı mı?”, “Kamu düzenini bozan eylemlere katıldığını gördünüz mü?”, “Medya yoluyla sizi davet etti mi” soruları soruldu. Müfettişler, soruşturma açılan öğretmen G.B.’nin ise ifadesini almadan okuldan ayrıldı. Gezi Parkı eylemleri ile ilgili devam eden soruşturmaların yıldırma ve sindirme politikasına dönüştüğünü iddia eden sendika ve STK üyeleri de basın açıklaması yaptı. Abidin Dino Parkı’nda toplanan yaklaşık 100 eylemci adına konuşan KESK Dönem Sözcüsü Muzaffer Yüksel, soruşturmada birçok konunun faturasının G.B.’ye çıkarılmak istendiğini iddia etti. dörde bölündü Korkmaz davası l Yurt Haberleri Servisi Eskişehir’deki “Gezi Parkı” olaylarında dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz’la ilgili dava dörde bölündü. Görüntülerde Korkmaz’ı kovaladığı halde tanık yapılan polis memuru Selçuk Bal’ın ifadesinin 29 Ocak’ta Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınmasına karar verildiği ortaya çıktı. Bu durumda dava dörde bölünmüş oldu. Ana dava Kayseri’de görülecek, tanıklar Eskişehir ve Ankara’da dinlenecek, Korkmaz ailesi ise Hatay’da ifade verecek. Protesto edildİ l İstanbul Haber Servisi Gezi Tutukluları Aileleri Platformu üyeleri oturma eylemlerinin 28. haftasında Galatasaray Lisesi önünde toplanarak çocuklarının serbest bırakılmasını istedi. Üyeler “Gezi tutsaklarına özgürlük” ve “Gezi şehitleri, gazileri, tutsakları onurumuzdur” pankartı açarak “Direnmek suçsa bizi de alın” ve “Hırsızlar Meclis’te, Geziciler hapiste” sloganlarını attı. Grup adına basın açıklaması yapan tutuklu Hasan Tunç’un annesi Leyla Tunç basın açıklamasında, “Elinde sopayla insan öldürdüğü iddiası olan kişiler serbest bırakılıyor, bizim çocuklarımız 7 aydır tutuklu. Halen dosyalarındaki gizlilik kararı kalkmadı ve halen iddianameleri hazır değil. Bizler bir kez daha adalet istiyoruz” diye konuştu. “Çocuklarımızın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz” diyen Tunç “Artık bu hukuksuz ve adaletsiz uygulamaya son verin. Biz bu meydanları adalet çığlığıyla çınlatmaya, zulme karşı sokaklarda olmaya devam edeceğiz” dedi. ‘Çocuklarımızı artık geri verin’
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear