25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 OCAK 2014 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Boşuna yazmamış şair Özdemir Asaf hastanelerle mahpushanelerin benzerliğini... İkisi de insanoğlunun çilesini çektiği, ağrılarına katlandığı yerlerdir. Ben de bir süre bu iki vazgeçilmez acıyı çektim. İlkinde altı ay sürdü; yatak, dünyam oldu. İkincisinde aylar geçirdim tutuklu olarak. Hem hasta hem de cezalı olmak. Hatta mahkemelerce mahkum edilen biri... O bendim, benim gibi yüzlerce insanın özel serüvenleri... Rektör Prof. Dr. Hilmioğlu’nu biliyorsunuz. Ünlü bir bilim adamı. Ama beş yıldır hapishane hücresinde bekliyor? Cezası nedir, bilen yok. Ölümle pençeleşen bir hastanın neden hâlâ özgür olmasını sağlamazlar. Ülkemizin en karışık dönemindeyiz. Ne yaptığına, ne ettiğine bakmadan bir insanı hasta hasta 7 da şöyle bir söz etsin diye beklemek mi? Bir anda gerçek bir barışa kavuşabilmek mi? Sen ne yapmış olursan ol insansın. Hak ettiğin ya da etmediğin bir ceza almışsın? Beş yıl en azı, yetmezse ebedi hapislik... O da var, yaşadık, yaşıyoruz. İdam edemezsin, ölümden beter bir ceza, az mı? Hilmioğlu gibi daha nice insan var hasta, sağ, iyi, kötü, idamdan beter bir darbeyi yemişler; doldurmuşlar cezaevlerini... Hiç değilse ölümcül hastalıklarla çarpışanlara daha yakın olmayı becerebilsek. Ortak olsak acılarına... Hapse girmek değil, dışarıdan duymak onların yazgısını... Gözyaşları desen o da işe yaramıyor böyle toplumlarda. Hiç... Hiç... Silivri’ye Giderken... cezaevinde tut. Üstelik mahkeme kararı olmadan, sayısız insanımızın işinden gücünden koparılıp bir karanlık yere kapatılması. Falanca kişi içeri alındı diye yazıyor gazete. Okuyan düşünüyor, ne yapmış ki... Bunun yanıtını veremiyoruz. Bir cinayet işledi, bir adam vurdu, yasalara karşı koydu da ondan, bile diyemiyoruz. Susmak tek çare, seyirci kalmak yanlışlara, yanlışlıklara, bütün kötülüklere karşı... Silivri’ye giden yolda insanlar kendi aralarında neler konuşuyorlar. Ben merak ederim. Hepsi geride bıraktıklarının durumlarını mı? Bir ailenin reisi alınmış sabah sabah götürülmüş. Eşinin, çocuklarının ne olacağını düşünen yok. Bütün bu acıların nedeni iktidardaki bir kadro mu? Bir kararla toplumu eski barış havasına sokabilen güç onlarda, yani seçimle ya da seçimsiz iktidar olanların elinde. Örneğin Başbakan çıkıp Ve İşte ‘Onlar Ortak, Biz Pazar!’ Bugün farklı bir konudan söz edecektim. Ama okur temsilcisi sayfasında önem verdiğim bir konuda benimle ilgili bir eleştiri görünce, cevap hakkı doğdu ve AB konusuna geri dönmek zorunda kaldım. Mehmet Şen okurumuz “Brüksel’de Riya Yarışı” başlıklı 23 Ocak tarihli yazımın; “Elli yıl önceki ortaklık anlaşması yıllarında hani ‘Onlar ortak, biz pazar!’ diye bir tekerleme vardı” cümlesine takılmış… “Öncelikle ‘Onlar ortak, biz pazar!’ sözü bir tekerleme değil, 1968 kuşağının görüşlerini özlü bir biçimde tanımlayan deyişi, yani sloganıydı” diyor. “Yaşı müsait olanlar 1968 yılında İTÜ Gümüşsuyu binasının önünden geçtiyse ‘Onlar ortak, biz pazar!’ sloganını büyük bir bez afişin üzerinde görmüş olmalılar” diye ekliyor... Şen “tekerleme” ifadesine içerlemiş… Okur temsilcimiz sevgili Güray Öz de; “Cumhuriyet yazarları farklı görüşleri savunmakta özgürdürler” yanıtıyla karşılık veriyor… Hükümetin TMMOB’ye yönelik denetim kapsamını genişletmek istemesine sert eleştiri: Tamamen hukuka aykırı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA 12 Eylül döneminde gerçekleştirilen kanun hükmünde kararname değişikliğine dayanarak Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı odaların denetimlerinin bakanlıklar tarafından yapılmasına ilişkin karar çıkaran AKP, denetimin kapsamını genişletti. Odaların şubeleri de denetim kapsamına alındı. TMMOB itiraz etti. Hükümet, TMMOB’ye bağlı toplam 24 odanın 12’sinin idari ve mali denetimlerinin bakanlıklar tarafından yapılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararları çıkartmıştı. Bu kapsamda Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman Mühendisleri Odası’nı idari ve mali de u İktidar, odaların şubelerini de denetlemek isteyince TMMOB ile arasında gerginlik çıktı. Kurumun yönetimi aldığı karar doğrultusunda buna izin vermeyince, bakanlık TMMOB’nin oda yöneticileri hakkında soruşturma açmasını istedi. Birlik bu talebi reddetti. netim Kurulu bu istemi reddetti. Kurul ayrıca oda ve şubelerin denetimine karar veren, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nu İnşaat Mühendisleri Odası Onur Kurulu’na şikâyet etti. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, yönetim kurulunun aldığı kararı bakanlığa yazı ile bildirdi. Yazıda, oda yöneticileri hakkında disiplin soruşturması istenmesinin kamu idaresinin üstlendiği kamu hizmeti anlayışıyla bağdaşmadığı belirtildi. Anayasada, “Bu meslek kuruluşları üzerinde devletin idari ve mali denetimine ilişkin kurallar kanunla düzenle netime aldı. Ancak bakanlık odanın şubelerinde de denetim yapmak istedi. Oda yönetimi reddetti. Buna karşın bakanlık Sakarya ve Bursa şubelerini denetledi. Bakanlık, İstanbul Şubesi’ni de denetlemek istedi. Ancak şube yönetimi oda yönetiminin kararı doğrultusunda buna izin vermedi. Bunun üzerine Orman ve Su İşleri Bakanlığı, denetime izin vermeyen oda yönetimi ile İstanbul şube yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Bakanlık, TMMOB’den de oda yöneticileri hakkında disiplin soruşturması açılmasını istedi. TMMOB Yö nir” denildiğine işaret eden Soğancı, “Bakanlık kendi iç teşkilatına ilişkin denetim hükümlerini oda üzerinde kullanamaz. Kullanır ise hukuka aykırı işlem yapmış olur ki, odayı denetleyerek de hukuka aykırı olarak ‘keyfi denetim işlemi’ gerçekleştirmiştir” dedi. Soğancı, Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu’nun şubelerin denetlenemeyeceğine ilişkin gerekçeli kararını bildirmesine karşın bakanlığın İstanbul Şubesi’ne giderek denetim yapmak istediğine dikkat çekti. İstanbul şube yöneticilerinin oda yönetim kurulu kararı ge reğince denetim yapılamayacağını bildirdiklerini belirten Soğancı, “Bakanlığınız ise oda tüzelkişiliğini parçalayıcı tutum takınarak Sakarya ve Bursa şubelerini denetlemiştir. Oda bütünlüğünü bozan, oda üzerinde parçalanmış bir kuruluş görüntüsü yaratmaya yönelik bu tutumunuz ne hukuka uygundur ne de kamu hizmet gerekleriyle örtüşmektedir” dedi. TMMOB nasıl Bakanlar Kurulu kararına karşı iptal davası açtıysa, bakanlığın da Orman Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu kararına karşı iptal davası açması gerektiğine işaret eden Soğancı, bakanlığın ise “fiili olarak odayı vesayet altına almaya çalıştığını” vurguladı. Sloganla dış politika yapılmaz Şen’e ben yanıt verseydim; “Onlar ortak, biz pazar!” pozisyonu için kendisinin bizzat kullanmakta sakınca görmediği “slogan” sözcüğü ile “tekerleme” arasında büyük fark olmadığını söylerdim… Sayın Şen, “tekerleme” için “basmakalıp sözdür” diyor… “Tekerleme” basmakalıptır da, “slogan” basmakalıp değil midir? Sözü edilen cümleyi “‘Onlar ortak, biz pazar!’ diye bir slogan vardı” şeklinde yazsam ne değişir? Bana göre çok şey değişmez. Çünkü “sloganla” dış politika yapılmaz… ’68 kuşağı bu sloganla özdeşleşebilir… Ama Ankara’nın Brüksel politikasının, böyle bir sloganla şartlanması yanlış olmuştur. Vaktiyle bu yüzden Türkiye, Yunanistan’la beraber hareket etmeyi düşünmemiş; Batı komşusuyla birlikte “üyelik” talebinde bulunmadığı için kontrpiyede kalmıştı. Yunanistan’ın AB’ye girdiği 1981 yılından beri AB konularını izleyen bir gazeteciyim. Geciken refleksle Özal’ın sonra AB’den “üyelik” talebinde bulunduğu 80’lerin sonunda, Brüksel’de konuyu dönemin önde gelen isimleriyle konuşmuştum. Bahis konusu olan tarih diliminde Avrupa Komisyonu’nun en güçlü adamı olan Avrupa Komisyonu Genel Sekreteri Emile Noel örneğin, “Türkiye fırsatı değerlendiremedi” demiş, eklemişti: ‘‘(Ankara) Aynı Ortaklık Anlaşması için yapmış olduğu gibi tam üyelik talebini (Yunanistan’la birlikte) masanın üzerine koymalıydı. Bunu ne Erbakan’la koalisyon içinde olan Ecevit; ne hem Erbakan hem de Türkeş’le koalisyon içinde olan Demirel yapabildi... Türkiye ’50’ler sonundaki gibi Yunanistan’la paralel bir atılım yapsaydı, bu, Batılı ülkeleri Yunanistan ile Türkiye arasında daima gözetilmiş olan dengeyi muhafazaya zorlayacaktı. Denge nasıl muhafaza edilecekti? Bunun spekülasyonunu yapmak güç. Ama durum Türkiye’yi şüphesiz olduğundan daha iyi bir duruma götürecekti. Çünkü 1981’den beri Yunanistan topluluğun içinde mevcuttur... Türkiye ise tamamen bu organların dışındadır... Türkiye’yi topluluğa bağlayan tek güç 20 yıl boyunca felce uğramış olan ortaklık anlaşmasıdır. Türkiye; Yunanistan’la tam üyelik talebinde bulunmuş olsaydı, bu ülkeyle yaptığımız tüm müzakerelerde Türkiye faktörünü göz önünde bulunduracaktık. Oysa Türkiye bunun aksini yaptı. Ve o sırada açıkça tam üyelikle ilgilenmediğini belirtti. Dolayısıyla Yunanistan’la yapılan anlaşma; Türkiye’nin dışa vurmadığı kaygıları dikkate almadı...’’ Brüksel’de çeşitli çevrelerden dinlediğim bu görüşleri Cumhuriyet’te defalarca yazdım. Temas kurduğum çevrelerin ortak kanısı, Türkiye’nin AB konusunda baştan itibaren çok temel “stratejik” ve “taktik” hatalar yapmış olması idi. ’68 gibi ideolojik tercihler içeren sloganlarla dış politikada yol almak mümkün olmuyor. Değişen şartlara göre esneklik gösterebilmek şart. Türkiye Yunanistan’la hareket etmek “taktiğini” gösterebilseydi; Soğuk Savaş ortasında “Yunanistan’a evet, Türkiye’ye hayır” denemeyeceğinden... Yunanistan’ın eli mahkum üyeliği ertelenecekti ve “Avrupa’nın güney kanadı” tek pakette ele alınacak, Atina’nın üyeliği Madrid, Lizbon’la birlikte “tek genişlemede” değerlendirilecek, Brüksel, Akdeniz’in doğusu ve batısına genişlemeyi bir arada düşünecek, Kıbrıs büyük olasılıkla ‘tek yanlı’ AB’ye giremeyecekti! Türkiye tüm “güney kanadı kapsayan” bu trene atlayabilecek miydi? Bilinmez… Ama her halükârda Yunanistan’ın üyeliğini “ötelemenin” yanı sıra, Noel’in de belirttiği gibi, “tüm müzakereler hep Türkiye faktörünü de göze alacaktı!” Türkiye kısaca “taktik avantaj” sağlayacaktı, her dayatılanı kabule zorlanmayacaktı. Bu sebeple ben “ortaklık anlaşması yıllarının” o ünlü “Onlar ortak, biz pazar” yaklaşımının hep strateji ve taktik içermeyen bir indirgemecilik olduğunu düşündüm. Buna karşın 2004’teki “ucu açık müzakerelere” de ilk günden karşı çıkan az sayıda gazeteciden de biriyim… Türkiye özetle AB konusunda iki büyük tarihi hata yaptı: 1. Yunanistan’la hareket etmeyerek; 2. Müzakere olmayan müzakerelere girerek… “İki tarihi yanlış” geçen hafta Brüksel’de AB kurumları başkanlarıyla Erdoğan’ın verdiği o “özel statü fotoğrafı” ile sonuçlandı. “Özel statü” yani “Onlar ortak, biz pazar” noktasına bu elli yıllık sürecin sonunda geldik. “Brüksel’de Riya Yarışı” yazımın sonundaki, “‘Onlar ortak, biz pazar’ diye bir tekerleme vardı. Erdoğan’ın son Brüksel çıkarmasında o tekerlemenin ete kemiğe bürünmüş şeklini gördük!” ifadeleri bu tarihi sürece atıftır. MHP’Lİ AKYILDIZ TOPRAĞA VERİLDİ KCK’Lİ BAYIK: Bahçeli: Bize namlu çevirenleri cezalandırın İstanbul Haber Servisi vurguladı. Bahçeli, “Öyleyse soEsenyurt’ta önceki gün bir grup kakta olmayacağız. Meydanları tarafından MHP’nin seçim büro ve sandığı değerlendirerek, busuna yönelik gerçekleştirilen si günkü siyasi iktidarı, iktidardan lahlı saldırıda yaşamını yitiren ba uzaklaştıracağız” dedi. Öte yandan Akyıldız’ın cenazesın danışmanı Cengiz Akyıldız, Fatih Camisi’nde kılınan namazın si, Edirnekapı Şehitliği’ne götürüardından Edirnekapı Şehitliği’nde lürken, yol üzerinde bir grup zafer işareti yaparak kaçmaya baştoprağa verildi. Akyıldız’ın Türk bayrağına sarılı ladı. Katılımcılar bu gruba saldırtabutu dün öğlen Fatih Camisi’ne mak istedi. Küçük grup, bir tugetirildi. MHP’liler avluyu adeta rizm acentasına girdi. İşyeri taşmiting alanına çevirdi. “Şehidi lanırken polisin araya girmesiyle mizin katili, gündem değiştir olaylar sona erdi. mek isteyen TIR destekli, hırsız özaltı sayısı AKPKK bölücüdür” 7’ye yükseldi yazılı pankart taşıyan ülkücüler, MHP lideBu arada saldı ri Devlet Bahçeli’yi rıyla ilgili soruş “Vur de vuralım, öl turmada gözaltı sade ölelim” sloganıyyısı 7’ye yükseldi. la karşıladı. Cenazeye Dört kişinin aynı aiMHP Grup Başkanveleye mensup kişiler kili Oktay Vural ile İsolduğu belirtilirken, tanbul Milletvekili Me2 kişinin daha aranral Akşener de katıldı. dığı öğrenildi. Polis Akyıldız’ın cenazesi Akyıldız toprağa verildi. soruşturmasına göEdirnekapı Şehitliği’nde re olay şöyle gelişti: toprağa verildi. Bahçeli gazeteciSeçim minibüsünde bulunan 4 lere açıklamasında “Başbakan kişi yolda yürüyen bir gençle tarErdoğan ve hükümeti partimi tıştı. Minibüsten inen kişiler yolze namlu çeviren kiralık katil daki genci darp etti. Genç olayı arleri derhal yakalamalıdır” dedi. kadaşlarına anlattı. Genç ve arkaBahçeli, “Karşıt görüşlü grupla daşları, minibüsü aradılar. Seçim rın çatışması ve adi bir suç gibi bürosu önünde gördükleri aracı taşgösterilmek isteniyor. MHP’nin ladıktan sonra peşlerinden koşankarşıtı, PKK’dir ve medyadır” lardan kurtulmak isterken ilk dadiye konuştu. Bahçeli, akşam sal yak yiyen kişinin dayısının evine dırı yapılan seçim irtibat bürosu girdi. Söz konusu 4 genç olayı danun açılışında ise partililere ses yıya anlatınca dayı, gencin babalenirken ülkücüleri, tahrik ve ça sına durumu aktardı. Bunun üzetışma ortamına çekmek isteyen rine aile üyeleri ve gençler bürolerin oyununa gelmeyeceklerini ya giderek saldırıyı gerçekleştirdi. Y seçim erel pusul lerde oy parti s asındaki ıra belli o laması ldu Erdoğan gitse de süreç bozulmaz MAHMUT ORAL DİYARBAKIR Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken’den oluşan BDP heyeti, KCK yöneticilerinin Abdullah Öcalan’a yazdığı 7 sayfalık yanıt mektubunu aldı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmesinin veya kalmasının çözüm sürecini etkilemeyeceğini savundu Kandil Dağı’na giderek KCK yetkilileri ile görüşen BDP heyeti, KCK yönetiminin Öcalan’a yazdığı 7 sayfalık yanıt mektubunu alarak dün sabah Türkiye’ye döndü. Pervin Buldan, mektubu Adalet Bakanlığı üzerinden Öcalan’a ileteceklerini söyledi. Kuzey Irak’ta yayımlanan Kurdistan Niwê gazetesine konuşan Cemil Bayık ise “PKK olmadan Başbakan Erdoğan kendini bu krizden kurtaramaz. Yapılan görüşmelerin yasal dayanağı olmadığından taraflar arasında sıkıntıya yol açıyor. AKP kendini bu krizden kurtarmak istiyorsa PKK ile görüşmelerini yasal zemine dayandırıp sorunun çözümü için demokratik adımlar atmalıdır. Oslo ve İmralı’daki görüşmeler, Erdoğan hükümeti ile gerçekleştirildi. Erdoğan’ın kalması da gitmesi de süreci etkilemez” dedi. G Hizbullah’ın partisi ilk sırada yer alıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Siyasi partilerin, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimde kullanılacak birleşik oy pusulasındaki yerleri kurayla belirlendi. İlk sırayı Hizbullah’ın siyasal yapılanması olarak bilinen Hür Dava Partisi alırken, AKP 10., BDP 20., CHP 24., MHP ise son sırada yer aldı. Siyasi partilerin oy pusulasındaki yerleri şöyle: 1. sıra: Hür Dava Partisi. 2. sıra: Demokratik Sol Parti. 3. sıra: Alternatif Parti. 4. sıra: Doğru Yol Partisi. 5. sıra: Türk Parti. 6. sıra: Halkın Kurtuluş Partisi. 7. sıra: Türkiye Komünist Partisi 8. sıra: Genç Parti. 9. sıra: Büyük Birlik Partisi. 10. sıra: Adalet ve Kalkınma Partisi. 11. sıra: Muhafazakâr Yükseliş Partisi. 12. sıra: Yurt Partisi. 13. sıra: Demokrat Parti. 14. sıra: Emek Partisi. 15. sıra: Özgürlük ve Dayanışma Partisi. 16. sıra: Millet Partisi. 17. sıra: Saadet Partisi. 18. sıra: Hak ve Özgürlükler Partisi. 19. sıra: Liberal Demokrat Parti. 20. sıra: Barış ve Demokrasi Partisi. 21. sıra: Bağımsız Türkiye Partisi. 22. sıra: İşçi Partisi. 23. sıra: Halkların Demokratik Partisi. 24. sıra: Cumhuriyet Halk Partisi. 25. sıra: Hak ve Eşitlik Partisi. 26. sıra: Milliyetçi Hareket Partisi. İki tarihi hata MALATYA VE KAYSERİ’DE DE GERİLİM Yurt Haberleri Servisi İstanbul Esenyurt’ta MHP’nin seçim bürosuna yönelik silahlı saldırı sonrası Malatya’da bir grup ülkücü, BDP il binasına yürüdü. Polis ekipleri BDP binası önünde önlemlerini artırdı. Kayseri’deki gıyabi cenaze namazının ardından bir grup genç, sloganlar atarak yürümeye başladı. Gençlere, yolun karşı tarafındaki 4 kişi, elleriyle zafer işareti yaptı. İki grup arasında atışmalar oldu. Bunun üzerine yoldaki demir bariyerleri aşan gençler, zafer işareti yapan 4 genci kovalamaya başladı. Polis, gençlere engel oldu. MHP’li yöneticilerin de devreye girmesiyle olaylar büyümeden engellendi. ESENYURT’TA KUŞ UÇMADI ALİ AÇAR Esenyurt’ta silahlı saldırıda MHP’nin basın danışmanı Cengiz Akyıldız’ın yaşamını yitirmesi üzerine dün ilçede adeta kuç uçurtulmadı. Polis geniş güvenlik önlemi aldı, sağduyu çağrısı yapıldı. MHP Esenyurt belediye başkan adayı Halit Özer, “Olay aydınlatılmalı ve tansiyon düşürülmeli. Provokasyonlardan uzak durulmalı” dedi. BDP Esenyurt İlçe Başkanlığı saldırıyı gerçekleştirenlerin kendileri ile ilişkileri olmadığını açıkladı. CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı ve CHP Esenyurt Belediyesi başkan adayı Gürbüz Çapan da saldırıyı kınadı. ‘Çözüm’ yanlısı müsteşar Kürt sorunuyla ilgili özgürlükçü yorumlarıyla öne çıkan yargıç Selahattin Menteş, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı oldu ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyelerinden Selahattin Menteş’in atandığı öğrenildi. Diyarbakır’da görevliyken özgürlükçü yorumlarıyla tanınan Menteş’in çözüm süreci ve İmralı ile görüşmelerde kilit rol oynayan Adalet Bakanlığı’na atanması dikkat çekici bulundu. Müsteşarlığa bu ay başında Kenan İpek’in atanmasının ardından Adalet Bakanlığı’nda bir görev değişikliği daha yaşandı. Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanı olmasının ardından müsteşar yardımcılığı görevine Menteş getirildi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyeliği yapan Menteş, buraya Diyarbakır’dan atanmıştı. Menteş, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi üyesiyken Kürt sorununa “özgürlükçü bakışıyla” tanınıyordu. Yargıç Menteş, Kasım 2010’da avukat Sabahattin Korkmaz’ın, Kürt Ulusal Birlik Hareketi’nin bir panelinde konuşması nedeniyle terör örgütü propagandası yapmaktan bir yıl hapis cezası almasına karşı muhalefet etmişti. Henüz İmralı ve Oslo görüşmeleri yokken yorumuyla “Kürt açılımı” yapan Menteş, karşıoy yazısında, Kürt sorununa sadece güvenlik boyutuyla bakılması nedeniyle sorunun konuşulmaz hale geldiğine ve sorun çözülmedikçe terörün besleneceğine dikkat çekmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear