25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Sağduyu çağrılarını bir kenara itti, çevrecileri suçladı, yalanlanan iddiaları yine gündeme getirdi ‘Tayyip Erdoğan değişmez’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Taksim Gezi Parkı eylemlerini düzenleyen platform üyeleriyle bugün yapacağı görüşme öncesinde eylemcileri suçlayan çok sert mesajlar verdi, eylemlere izin verilmeyeceğini söyledi. Erdoğan, konuşmasının tamamını eylemlere ayırdığı AKP Grup toplantısında şunları söyledi: Çevrecilere suçlama: Kaldırım taşlarının sökülmesi, çiçek saksılarının paramparça edilerek sökülmesi, ağaçların yakılması, kamu binalarının, araçlarının ateşe verilmesi, sivil vatandaşlarımızın araçlarının ateşe verilmesi birer çevre katliamı değil mi? Çevre sadece yeşil bir ağaçtan ibaret midir? Güçleri yetse inan o dev çınarları yıkarlardı. Değişmem: Diyorlar ki “Başbakan geriyor, Başbakan sert”. Değerli arkadaşlarım ne olacaktı? Biz hâlâ gelip bunların önünde diz çöküp “Ne olur şu AKM’den şu paçavraları indirin” mi diyece u Taksim Dayanışma Platformu ile görüşeceği açıklanmasından bir gün sonra alana müdahale emri veren Erdoğan, çevrecilerin çevre katliam yaptığını öne sürdü. CHP’yi olayın üzerine çöreklenmekle suçlayan Erdoğan, yalanlanan bayrak yakma ve türbanlıların yerlerde sürüklenmesi olayını tekrar gündeme getirdi. Aşırı şiddet nedeniyle eleştirilerin odağı haline gelen polise teşekkür eden AKP lideri, sertlik eleştirilerine de ‘Erdoğan değişmez’ yanıtını verdi. Parkı’yla alakalı devam edecektir. Gezi Parkı adı üzerinde, Gezi Parkı’dır işgal alanı değildir. Esnaf çöktü: İşte bakın şu anda Taksim’de oteller yüzde 80 boşalmıştır. Esnaf ciroları çökmüştür. Bira satanlar hariç. Başörtülü kızlarımızı, başörtülerinden tutmak suretiyle onları yerlerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler? Bu olaylarda bile çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler, kendisini çocuğunu taciz ettiler. Gezi Parkı pis kokuyor: Gezi Parkı pis kokudan geçilmiyor. Bunlar çevrecilik adına yapılıyor değil mi? Dolmabahçe Camii, ayakkabılarla caminin içine ğiz? “Şu terör örgütü mensuplarının posterlerini indirin” mi diyeceğiz? Zaten burada güvenlik güçlerimizin başta bu işe müsaade etmemesi gerekirdi. Kamu kurumunun içine bunlar nasıl sokulur? Bunların karşısında biz konuşunca “Başbakan sert konuşuyor”. Buna sertlik diyorsanız kusura bakmayın, bu Tayyip Erdoğan değişmez. Emniyet’e teşekkür: Şu anda gerek bakanımıza, gerek valimize, il Emniyet müdürümüze, bu sabah yaptıkları operasyon sebebiyle teşekkür ediyorum. AKM’den bütün bu paçavralar vesaire hepsi indirildi. Bundan sonraki sürece yönelik bu kararlılık Taksim Meydanı’yla alakalı, Gezi gireceksiniz, orada içeceksiniz ve bu ülkenin dini mabetlerine karşı bu saygısızlığı yapacaksınız, ne adına, çevre adına? Aynı tezgâh: Şu son olaylarda Menderes’e kurulan tezgâhın aynısıdır. Ama bu sefer millete toslamıştır. Eylemlerin üzerine çöreklenmek isteyen CHP Genel Başkanı kendi tuzağa düşmüş ve eylemlerden kovulmuştur. Polise hakaret eden, küfür eden gençlere para veren de CHP milletvekilleridir. Kimsenin karşısına yüzde 50’yi çıkarmayız: Biz kimsenin karşısına yüzde 50’yi çıkarmadık, çıkarmayız. Haftalardır dişlerini sıkarak izleyen milletimin, sokakları yakıp yıkanlara na sıl edep adap gösterdiğini göstermek için meydanlara geliyoruz. Bundan sonra tahammül yok: Sadece bu olayları sonlandırmakla kalmayacak, bu teröristlerin de hukuk çerçevesinde her an enselerinde olacağız. Hiç kimsenin yaptığı yanına kâr kalmayacak. Polisimize dil uzatanların, polis katledenlerin bunu yanına bırakmayız ve bırakmayacağız. Taksim başta olmak üzere, çeşitli yerlerde gösteri yapan ve samimi duygularla oralara gittiğini kabul ettiğim gençleri özellikle buralardan ayırarak artık bu işi bitirin diyor ve gözlerinden öpüyorum. Ama bu işleri terörize ederek devam etmek isteyenlere demek istiyorum ki, artık bu iş sona ermiştir. Bundan sonra bunlara da tahammül yoktur. Sizleri itidale davet ediyorum. AKP grup toplantısına, hükümetin tavrını eleştiren Ertuğrul Günay ile en son Twitter’den eleştiren İzmir Milletvekili Erdal Kalkan’ın katılmadıkları gözlendi. Adı Ağza Alınamayan ‘Şey’ Gezi Parkı direnişi “olayı” konuşulurken “gençler”, “orta sınıf” gibi kavramlar kullanılıyor. Bu kavramlar, aslında “adı ağza alınamayan”, alındığı takdirde kapitalist gerçekçi bireyde gerginlik yarattığı için bastırılan “şey”in yerine kullanılıyor. “Gençler”, demografik bir kategoriyse ekonomik, kültürel özelliklerinden soyutlamış olduğundan herhangi bir sosyal olayı açıklamakta kullanılamaz. “Gençler” kavramını bir yaşam tarzıyla ilişkilendirdiğimizdeyse esas olarak tüketilen mallara, toplumsal olaylara etkisi açısından çok sınırlı bir “pasif” varoluşa gönderme yapmış oluruz. Dahası, böyle tanımlanan “Gençler”in, hemen tüketim kapasitesini belirleyen gelir durumuna göre ayrışmaya başladığı görülür. O zaman da toplumsal konumlarını tanımlayabilmek için ekonomik devreler içindeki yerlerine ilişkin başka kategorilere gereksinim olduğu ortaya çıkar. Kısacası “Gençler” aslında içi boş bir kavramdır. “Orta sınıf” da... Kapitalist sınıf yükselirken köylülükle aristokrasi arasında bir “orta sınıf” oluşuyordu. Kapitalizm olgunlaştıktan sonra, işçi sınıfı ile kapitalist sınıf arasında kalan, az sayıda işçi çalıştırmakla birlikte kendi emeğine de dayanan işletmelerin sahipleri orta sınıf kategorisine girdiler. “Gezi Parkı Olayı”nın kitlesinin büyük çoğunluğunu bu iki tanıma sığdırmak olanaklı değil. ‘İÇ SAVAŞ MI ÇIKARACAKSINIZ?’ AKP’li vekiller isyan etti NEW YORK (ANKA) AKP İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Gezi Parkı olaylarına karşı takındığı sert tavrı eleştirdi. Yiğit, “Başbakan olaylar ve eleştiriler karşısında sinirleniyor. Yüzde 50’yi tutuyorum diyor. Türkiye’de iç savaş mı çıkaracaksınız, insanlar birbirlerini mi öldürecekler?” dedi. AKP İzmir Milletvekili Erdal Kalkan da hükümetin Gezi Parkı’na yönelik politikalarını eleştirerek Twitter hesabından “Yeter! Söz gençlerin” dedi. Yiğit, ABD’de yayımlanan New York merkezli Posta 212 gazetesine çarpıcı açıklamalar yaptı. Yiğit, polisin Gezi Parkı olaylarında orantısız güç kullanmasını da eleştirdi. Yiğit, Erdoğan’ın olaylarla ilgili olarak söylediği “Yüzde 50’yi evinde zor tutuyorum” sözü için “Türkiye’de iç savaş mı çıkaracaksınız, insanlar birbirlerini mi öldürecekler? Başbakan her şeyden önce toparlayıcı olmalı, kucaklayıcı olmalı. Toplumda herkese eşit mesafede durmalı” yorumunu yaptı. Gezi Parkı olayları ile ilgili olarak içki yasağı ve park olayının topluma iyi anlatılamadığını, toplumun alkolün yasaklandığını sandığını söyleyen Yiğit, “Ben de içiyorum. Benim yaşam biçimime bugüne kadar hiç kimse müdahale etmedi. Ve etmeye de hakkı yok” şeklinde konuştu. Üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim isminin konulmasının yanlış olduğunu ifade eden Yiğit, “Ben Aleviyim. Başu Erdoğan’ın ‘’Yüzde bakan hep bütünleştiri50’yi zor tutuyorum’ ci konuşmalar yapardı. Fakat Yavuz Selim, Çalsözlerine tepki olaylarında 40 bin gösteren AKP’li Yiğit, dıran Aleviyi öldürdü. Dolayı“Türkiye’de iç savaş sıyla ismi köprüye koymaları çok yanlış oldu” mı çıkaracaksınız, konuştu. Yiğit, insanlar birbirlerini mi şeklinde AKP döneminde Alevilik öldürecekler?’’ dedi. ve Bektaşiliğin ders kitaplarına girdiğini, Madımak Oteli’nin kamulaştırıldığını, cemevlerine yasal statü kazandırma konusunda da beş kişilik bir komite oluşturduğunu, ancak araya seçimlerin girdiğini söylerken, Erdoğan’ın yakın zamanda İstanbul milletvekilleriyle yaptığı toplantıda konuyu çözüme kavuşturma niyetini kendisine açıkladığını anlattı. Başbakan’ın son dönemdeki açıklamalarını anlamakta zorlandığını dile getiren Yiğit, “Başbakan’ın böyle söylemleri oluyor ama yanlıştan dönmek de erdemdir. Ama yapıyor Başbakan bunu. Mesela Kürt milletvekillerine neler söyledi, sonra Apo’yla bile görüştürdü” dedi. Yiğit’in açıklamaları AKP yönetimini kızdırdı. Edinilen bilgiye göre AKP Grup Yönetimi, Yiğit’ten bilgi istedi. Yiğit’ten özellikle “yüzde 50” söylemleri üzerine yaptığı “İç savaş mı çıkarılmak isteniyor” şeklindeki sözleri ve Erdoğan’ı eleştiren sözleri için düzeltme yapması istendi. Yiğit’in de yazılı bir açıklama yapabileceği belirtiliyor. AKP’li Kalkan da Gezi Parkı politikasını eleştirerek Twitter’da şöle yazdı: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Özgür insan, örgütlü toplum, demokratik devlet. Ben bu partiye demokrasiyi savunduğum için geldim. Hiç kimse bunu engelleyemez. Önce insan... Dağlarına bahar gelmiş memleketimin, haberin var mı? Taş duvar, demir kapı, kör pencere. Önce insan. Kimse şah değil padişah değil. Önce insan. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. Kutsallar dışında herkes ve her hareket eleştirilebilir. Önce insan...” ünya Bankası’nın ‘Yeni Orta Sınıfı’ D AKP yönetimi kızdı Kalkan da bombaladı Orta sınıfı tanımlarken gelir düzeyini kullanmak da çözüm değil. Dünya Bankası bu yeni orta sınıfı (gelişmekte olan ülkelerde ne kadar hızla arttığını kanıtlamak için) önce günde 1020 dolar gelir düzeyine göre tanımlamayı denemiş, karşısına yeterince büyük bir kesim çıkmayınca, ölçütünü günde 213 dolar aralığına çekmiş. Gelişmekte olan ülkelerde uluslararası sermayenin etkileri geleneksel kır ve kent orta sınıflarını erittiğini, düşünürsek DB’nin saptadığı artan “orta sınıf” nüfusun yeni oluşan işlerde, “geçim sınırında”, ücretle çalışanları kapsar. Böylece, Dünya Bankası da farkında olmadan, aslında işçi sınıfındaki hızlı büyümeyi belgelemiş olur. “Gezi Olayı”nın kitlesi “orta sınıf” olarak tanımlanırken öncelikle sosyal medyayı kullanma becerilerine, kültürel özelliklerine, olaylara bu araçlarla tepki verme eğilimlerine vurgu yapılıyor. Diğer bir deyişle bu “orta sınıf”ın varlığı ve tepkisi açıklanırken tüketim alışkanlıklarıyla, tüketim tarzları temel alınıyor. Halbuki, “Gezi Olayı”nın kitlesi dikkatle izlendiğinde karşımıza toplumun işgücünü satarak yaşayan bir kesimi, bunun işsiz parçası, iş bulduğunda bu kesime katılmayı bekleyen bir genç kuşak çıkıyor. Bilgisayar ve benzeri iş araçlarına sahip olan, kendi işletmesi olmakla birlikte esas olarak sermaye devrelerine, bilişim ağlarına bağlı olarak çalışmaya mahkum bir “mülk sahibi”, ama sermaye açısından tümüyle “kullan at” kategorisinde, güvenlikten yoksun bir çalışanlar kesiminin de olayın içinde olduğunu görüyoruz. “Gayri maddi emek” kategorisini de kullanmaya başlarsak eğitim, sağlık, medya, hatta reklamcılık sektörü çalışanlarını da bu kesimlere ekleyebiliriz. Karşımızdaki kitleyi, gelir düzeyine, tüketim tarzına bağlı kalarak değil, bu ikisini de içeren ve belirleyen özelliğine, ekonominin içinde, maddi ve simgesel üretim süreçlerindeki yerine göre tanımlarsak karşımıza bir sınıf çıkar. Bu, sanayi işçilerinin yanı sıra şekillenmekte olan yeni bir sınıf fraksiyonudur. İşçi sınıfının, en gelişkin kesimini, henüz bir azınlık olmasına karşın, 19. yüzyılda en ileri teknolojiyle çalışan sanayi işçisi oluşturuyordu. Bugün, henüz bir azınlık olmasına karşın bu kesim oluşturuyor. Bu, şu anda siyasi arenada hareket halinde olmasına bakarak “proletarya” kavramıyla tanımlayabileceğimiz bir sınıftır. “Adı ağza alınamayan, bastırılan şey” de işte budur. Bu sınıf, en son üretim tekniklerine en yatkın, uluslararası benzerleriyle en hızlı ilişki kurabilen, en yeni iletişim teknolojilerini kullanarak egemenlerin başına bela olabilen, özerkliğine sadık bireylerden oluşuyor; doğmakta olan örgütlenmeleri bu özelliklerin damgasını taşıyor. “Bastırmanın” arkasında da şu korku yatıyor: Ya bu sınıf kendi toplumsal konumunun bilincine varırsa? Ya bu “kendiliğinden var olma” konumundan çıkarak “kendisi için var olma” konumuna yükselirse? Ya sonra sanayi işçileriyle birleşmeye başlarsa? Bu bağlamda, Dr. Funda Başaran’ın “Sendika.org”daki “Gezi Direnişi’nden Tekel Direnişi’ne Bir Köprü Kurmak Gerekir”, başlıklı yazısını okumanızı öneririm.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear