25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 aksim Gezi Parkı’ndan Türkiye’ye T yayılan gösterilerin şiddetle bastırılmaya çalışıldığı dördüncü gün, tam olarak 2 Haziran’da “önemli” kaydıyla bir mesaj düştü eposta kutuma. Tanımadığım bir okur, Esad’a karşı savaşan Hizbullah militanlarının Türkiye’ye “geri giriş” yaptığını ve şehirlere dağıldığını, iddia ediyordu. İddiayı somut kanıtlarla destekleyemediği için sosyal medyada paylaşmadığını belirten okur, Hizbullah militanlarının gösterileri çığırından çıkarmak ve bastırılmasına yol açmak amacıyla kullanılacağı varsayımını da dile getiriyordu. Sözünü ettiği olasılık öylesine vahimdi ki kimin nesi ve ne kadar güvenilir olduğunu tam olarak saptayamadığım okurun verdiği “istihbarat” bilgisine itibar etmedim. Derken 9 Haziran’da, İstanbul Gazi Mahallesi’ndeki olayların üçüncü gününde İsmet Paşa Caddesi’nde toplanan göstericilere yapılan sert müdahale sırasında, polisin İngilizce emir verdiği kamera kayıtları ortaya çıktı. HHH Kayıtlarda Türk polisinin, Türkçe bilmediği anlaşılan, oysa Türk polisi kılığında olup göstericilerin üstüne biber gazı atan bir gruba, Türk aksanıyla: “Hey guys, move back, move back!” diye seslendiği ve hatta, birisinin aynı grubu, “Yallah!” diye gayrete getirdiği açıkça duyuluyor! (Bkz: http://www.izlesene. com/video/gazimahallesindeyabancipolismimudahaleetti/6972492) İyi niyetli insanların aklına ilk gelen olasılık, kötü niyet olamıyor. İnanın, 2 Haziran’da aldığım mesajla, 9 Haziran’da çekilen bu görüntüler arasında önce ilgi kurmadım, kuramadım. Oysa kayıtları birkaç kez izledikten sonra, Hizbullah ya da değil, Türkçe bilmedikleri için İngilizce emir verilen “güvenlik” elemanlarının, “Yallah!” diye gayretlendirilmesi, Arap asıllı olduklarını akla getiriyordu. Hal böyle olunca, ve ideolojiden “paralı askerlere” kapılarını açan, kamp kuran, besleyen, destekleyen ve eğitenler kimdi? Özel yetkili mahkemeleri kaldırıp çakma suçlamalar, sahte CD’ler, sehven kanıtlar, uyduruk tanıklıklarla TSK’nin komuta kademesini tasfiye eden ‘Balyoz’ ve muhalif kamuoyu yönderlerini beş yıldır tutuklu yargılayan ‘Ergenekon’ davalarının görüldüğü ÖYM’lere dokunmayan kimdi? Salt iktidara muhalif diye insanların evlerini sabaha karşı basan, en değerli akademisyenlerini yaşına, başına, hastalığına bakmadan kelepçeleyen kimdi? Yüzlerce Kürt aydının tutuklandığı KCK operasyonları kimin eseriydi? HHH Al Capone’ye benzetilen medya patronlarını vergi cezalarıyla sindirip gazetelerini, kanallarını satmaya zorlayan; yedi gazetenin aynı manşeti atabildiği rezillik ötesi yalaka medyayı yaratanlar kimlerdi acaba? Uzaydan müdahaleyle mi korkutulup, sindirilip bitirilmişti basın, yayın, hatta tüm toplumun ifade özgürlüğü? Sadece ‘Parasız Eğitim’ pankartı açtıkları ya da muhteremden çok muhteris zevata yumurta attıkları için gözaltına alıp bir yıldır, bir buçuk yıldır tutuklu yargıladığı üniversite öğrencilerine acımayan, sayısını bile gizli tutanlar kimlerdir? İşte bütün bunlar kimlerse, bugün de ceberut otorite, baskı ve zorbalığa başkaldıran, “Ben de varım, beni de say!” diyen gençliğine kin güden, zaten iradesine boyun eğmeyen herkesi ve halkını düşman görenler de onlardır. Ve onlardan her şey, istisnasız her kötülük, kendi yurttaşının üstüne devşirme çapulcu, yabancı ve yalancı polis sürmesi de beklenir. (*) Düzensiz ordu, yağmacı. “Özgürlük istemi anarşi doğurur, anarş i despotizmi yaratır ve despotizm, özgürlüğe açılır.” HONORE DE BALZAC Kötülüğü Gördüm! Fotoğraf: Taksim Direnişi Teyakkuz Dil Derneği’nin Türkçe Sözlük’ünde Arapça kökenli “teyakkuz” sözcüğü “uyanıklık” olarak açıklanıyor. Merak edip baktım, çünkü beklenmedik bir anda karşımıza çıkan bu olağanüstü dönemde en olmamız gereken durum “teyakkuz”, yani uyanıklık. Çünkü öyle olaylarla karşılaşıyoruz ki vurdumduymazlık şu sıralar bize haram. Bir yanda “faiz lobisi”, öte yanda “vandallar”, “çapulcular”, daha ötede “aldatılmışlar”, daha daha ötede de “dış güçler”... El ele vermişler ülkemizi çökertmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar. Evet, şimdi teyakkuz zamanı! Yeni Şafak gazetesinden Meltem Arıkan’ı kutluyorum. Gerektiğince teyakkuz halindeki yazarımız aylar öncesinde Mehmet Ali Alabora ve Pınar Öğün tarafından sahnelenen ‘Mi Minör’ oyununun “Gezi protestolarının provası olduğunu” ileri sürüyor. İşte, herkese örnek olması gereken durum budur: Teyakkuz! Mehmet Ali Alabora’nın “ne mal” olduğu zaten cümlemizin malumudur; solculuk, sendikacılık, falan filan. Babası Mustafa Alabora da bir zamanların Sağmalcılar, Mamak, Metris “gazisidir”, hepimizi Tanrı koruya! Bravo Meltem Arıkan; devam! HHH Konu “teyakkuz” hali ise mutlaka teyakkuz panoramamıza eski Fenerbahçe futbolcusu Alex de Souza’yı da almalıyız diyorum. Biliyorsunuz, polisimizin bu “anarşik” Gezi olayları kapsamında kullandığı sisbiber bombaları Brezilya’dan ithal ediliyor. Atılan her bomba Brezilyalı bomba üreticilerine para kazandırıyor. Soruyorum: Galataraylı Felipe Melo ve onca futbolcu, Galatasaray’ın kaleci antrenörü Taffarel de dahil bu “tezgâhın” dışında düşünülebilir mi? İkisi de Brezilyalı; aman dikkat! Ve tabii bizim sürekli büyüyerek bir dünya devleti haline gelmemizi içine sindiremeyen Yunanistan’ın futbol dünyamıza soktuğu ajanlar... Örneğin Akhisar Sporlu Gekas! Üstelik iyi goller de atıyor, futbolseverlerin kalplerinde yer ediyor. Ama ya sonrası? Halen Süper Lig’de top koşturan “potansiyel” yabancı ajan sayısı 173’tür. Spor ve Gençlik Bakanı Suat Kılıç’ı teyakkuza davet ediyorum. Haydi, Sayın Bakan, ülke yanıp yıkılmadan, haydi! HHH Bir de en az sosyal paylaşım siteleri kadar “baş belası” olan Erasmus Programı meselesi var. Avrupa Birliği’nin icadı bu “menhus” program çerçevesinde öğrenci/ akademisyen kisvesi altında ülkemizde binlerce yabancı ajan cirit atıyor. İşte size aradığınız o “dış güçler”! Evlerimize kadar giriyorlar. Dün İstanbul’a, eve telefon ettim. A, o da ne? Bizim oğlan çıktı telefona. Oğlum, bu saatte evde işin ne? Bir arkadaşını bekliyormuş. Kim bu arkadaş? Estonyalı bir kız! Erasmus’tan… Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü, tüylerim diken oldu. Nasıl olmasın ki gerisini düşünemedim bile. Varın siz düşünün! Durum bu kadar vahim yani... Düşman evimizde! Reha Muhtar’ın kulakları çınlasın: Nerede bu devlet? emokrasi, D bir uzlaşma rejimidir. İstanbul Suriye’den geldikleri ya da getirildiklerini çıkarsamak da zor değildi. Üstelik Jeopolitik casusluk romanları yazan biri olarak neden böyle bir ilişkiyi hemen kuramadım, neden ilk anda göremedim gerçeği? HHH Çünkü konduramadım. AKP iktidarı bile olsa, ulusal bir hükümete, kendi yurttaşına, kendi halkının üstüne yabancı ve yalancı polisler salabileceği olasılığını yakıştıramadım. Bu kadarı da olmaz dedim kendi kendime. Bunu da yapmazlar. Sonra düşündüm. 11 yıllık AKP iktidarı sürecinde, neler olmamış, neler yaşanmamıştı ki bu da olmasın? Libya’da Kaddafi’yi deviren 5 bin Arap çapulcuyu(*) Türkiye’deki hastane ve otellere yerleştirip Beşşar Esad’a karşı patlayan ayaklanmanın başında gizlice Suriye’ye sevk edenler kimdi? Beşşar Esad’a karşı dövüşen her tür Beyoğlu ilçesinde yaşayanların ezici çoğunluğu, bir yıldan beri çeşitli etkinlikler ve protestolarla Taksim Gezi Parkı’nda yapılaşma istemiyor. Başbakan Erdoğan’ın bu meydanda hiçbir gereği olmayan kışla yapımına dair akıl almaz ısrarı; ister istemez bu ısrarın gerekçesini sorgulatıyor. Askeri vesayeti kaldırmakla övünen Başbakan’ın, kışla da kışla diye tutturması ne garip bir çelişkidir? Bu kışla ihalesi geri alınamayacak kimlere söz ya da verilmiş olabilir? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ‘Mesaj Alınmış’ mıdır? Gençler Türkiye’yi sarstı; hâlâ da sarsıyorlar… Kimi diyor ki: “Arkalarında ‘filan’ siyasi parti var”, kimi “Feşmekânların işaretiyle ayağa kaktılar”. Kimi de diyor ki: “Yurtdışından emir aldılar.” Kimse demiyor ki, “Yıllardır beklenen gençlik ‘merak etmeyin biz buradayız ve varız’ dedi”. Siyasi egemenler ise ülkenin gündemini istedikleri gibi belirliyorlar(dı;) “malum medya” da buna var gücüyle destek oluyor(du.) Şimdi de bir kişi hariç diyorlar ki: “Mesaj alınmıştır!” biber gazı sıkma emrini almış polislere kitap okuyan ve tek amacı “uygar bir Türkiye”de yaşamak olan “bizim gençler”imiz.. Peki, gençlerimizin mesajı gerçekten alındı mı? Toplum çoktan aldı ama ya iktidardakiler? Başbakan’ın sözlerine, siyasilerin yorumlarına, genç olmayan ve yaşam boyu da ol(a)mayacakların tartışmalarına bakılırsa, hayır! Gezi’den bir seslenişi özetle aktarıyorum: “Seni dinledim Başbakan, hâlâ niye burada olduğumuzu anlamamışsın; anlatayım: 1 Mayıs’ta insanları dövdürdüğün; 19 Mayıs’ı kutlatmadığın için… 29 Ekim’de Türk Bayrağı taşıyanı tutuklattırdığın için… Atatürk Orman Çiftliği’ne Başkanlık Sarayı yaptırdığın; 1909 ayaklanmasında şeriatın merkezi olan Topçu Kışlası’nı yeniden yapmak istediğin için… Toplumu ‘siz’ ve ‘biz’ diye ayırdığın; ‘benim de elimde %50 var’ diye bizi tehdit ettiğin için… İçkime, yaşamıma, fikrime saygı göstermediğin ama en çok da oturduğun o koltuğu oraya koyan Atatürk ve İsmet İnönü’ye ‘iki ayyaş’ dediğin için.. Bunları yapamayacağını sana hatırlatmak için bu ağaçların gölgesine toplandık; Gezi bir fitildir ve fitili sen yaktın!!! Buradayım; çünkü burada olmamı bana ne CHP ne de başkası söyledi; buradayım, çünkü ‘MUHTAÇ OLDUĞUM KUDRET DAMARLARIMDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR.” İşte gençlerimizin mesajı... İyi ki varsınız çocuklar… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com G NOKTASI BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY O “bir kişi” de diyorki; “Ne mesajı? Benim dediğim olacak..” Gençlik, bu sözlerle bile ülkemin gündemini de belirledi. En ücra köy kahvesindekiler artık AVM nedir biliyor; Topçu Kışlası’ndan anlıyor; kesilmek istenenin 35 ağaç değil, ulusal onurumuz olduğunu görüyor; hele şu orantısız gücün, bir “yağma projesi” için kullanıldığının da çok iyi farkındalar... Hele hele şu “çapulcu” denilenlerin en okumuşyazmışaydın, en aklı başında ve “akil adam”ların tersine, en akıllı insanlar oldukları da günbegün daha iyi kavranıyor... Bu gençler kimler mi? Açık sözlü, yaptığı eylemin manasını bilen, şu veya bu siyasi örgütlenmenin körü körüne militanı olmayan, Gençlik öğretti T.C. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden aldığım TRA04383 numaralı lisansımı kaybettim. Hükümsüzdür. Mehmet Nihat Dinç Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. Zeynep Gülan Tanış Bir çocuk daha okusun diye... 2013 GELENEKSEL YAZ BULUŞMASI Emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı geleneksel birlik, dayanışma ve savaşım gecemizde (yemekli) buluşalım. İZLENCE Açılış Konuşması: Sönmez TARGAN (Vakıf Başkanı) Konuk Konuşmacı: Eyüp MUHCU (TMMOB Mimarlar Odası Genel Başkanı) Sanatçı Gözüyle Günün Yorumu: Müjdat GEZEN Gece Müziği: Haluk ÇETİN, Hasan KARAYOL, Feride GÜLHAN Sunucu: Orhan KURTULDU Yemek İçeriği: Geleneksel Türk yemek ve mezeleri ile limitsiz içki TARİH: 14 Haziran 2013, Cuma Saat: 19.00 YER: Armada Otel, Cankurtaran Çıkışı Sultanahmet Sahil YoluİST. İLETİŞİM: 0532 325 85 90, 0532 414 10 68, 0532 601 70 77 21. YÜZYIL EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI (YEKÜV) Tel : 0212.274 15 02213 74 02 Fax: 0212.275 52 44 www.yekuv.org • yekuv@yekuv.org Vakıflar Bankası: Osmanbey Şubesi: 00158007287986476 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Güney ille 1 rimize özgü, 2 “pisi köftesi, 3 kedi yumağı ” gibi ad 4 lar da verilen 5 ve ufalanmış 6 yufkayla ya 7 pılan bir tür 8 köfte. 2/ Bir 9 mekânı ör 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ten kemerli yapı... İstanbul 1 S İ K L A M E N Boğazı’nda, Ana 2 O Y A Ş E L E K dolu Feneri’nin bu 3 M O Z A K A T U lunduğu burun. 3/ 4 O N A T MN R Bir yerden bir yere 5 N O A T E O T gidişgeliş... Uzaklık 6 S EM İ Z O T U işareti. 4/ Rüyaların 7 E F L A T U N L görüldüğü uyku ev 8 G E N A R S U resine verilen ad... 9 E R K N A HO Ş Et satılan dükkân. 5/ Telli bir çalgı... Güzel çiçekli bir süs bitkisi. 6/ Bir malı çok fazla kârla satma. 7/ Azerbaycan’ın plaka imi... “Alay, istihza” anlamında argo sözcük. 8/ Yolsuz ya da emeksiz elde edilen şey. 9/ Kurnaz, açıkgöz... Gelenek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Halka halka kesilmiş patates, patlıcan, kabak gibi sebzelerle yapılan kıymalı bir yemek. 2/ Futbolda, havadan gelen topa ayağın üstü ile vurma... Nuri Bilge Ceylan’ın bir filmi. 3/ Mersin’in bir ilçesi... Bir soru sözü. 4/ Sacda pişirilen bir tür uzun pide... Üzüntülü düşünce durumu. 5/ Yiyecek, besin... Ege Bölgesi’nin en büyük gölü. 6/ Fransa’ya özgü bir tür badem kurabiyesi. 7/ Bir zaman birimi... Artvin ilinde, “ulusal park” kapsamına alınmış bir yayla. 8/ Üzerinde ikiden fazla fındık bulunan dal. 9/ Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri... Tanrıtanımaz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear