02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 ARALIK 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Terazi... Diyarbakır mahkemesi, İstanbul’daki mahkemenin kararını tanımadı. Çünkü artık “okka her yerde 400 dirhem!” değil. “İktidarCemaat Koalisyonu” Adalet Terazisi’nin ayarını bozdu. Terazinin ayarı, ancak 1.5 yılda, 3 aşamada ve halkın eliyle düzeltilebilecek: Yerel Seçim Çankaya Seçimi Genel Seçim. Yoksa ayarsız teraziyle yaşamaya devam! “Modüler” birbirini tamamlayan parçalar bütünü anlamında bir sözcük. AKP modüler bir parti ve geleceğini de modüler yasalarla güvenceye alıyor.. İlk 10 yılda parçalar arasına Cemaat de yerleştirildi.. Tarikatçı, solcu veya liberal siyasetçiler ve yazarlar da. Demokrat görünmek için “postmodern darbe”ye savaş açar gibi yaptılar.. En ultra modern reklam teknikleriyle kitleleri aldatarak anayasayı değiştirdiler. Kamu yönetimi, üniversiteler, emniyet kadroları, ordu ve yargıyı ele geçirdiler. TOKİ borçlandırmasıyla ve her 50 YIL YASASI Meclis’e geldi bile! CHP’li Atilla Kart: “Yalan, talan ve ihanet artık devlet sırrı oluyor!” diye feryat ediyor.. Bakanlardan oluşan bir kurula Devlet Sırrı İlan Etme Yetkisi veriliyor. Ve böylece “Dolmabahçe Görüşmesi”, “Esad, neden oldu Esed?” türünden her türlü dikenlizehirli konunun mezara kadar gitmesi sağlanıyor. 50 yıl bir şey değil. Tayyip Bey’in 109 yaşına basacağı yıl! Allah, ona Kenan Evren’den de uzun ömür versin. Dileyelim, yargılanacağı günleri o da görsün. Vee, terazisi parmaklanmamış bir mahkemede yargılansın. Mert Merkel! “Türkiye’ye gıcığı var!” diye bildiğimiz Alman Başbakanı Angela Merkel ezber bozdu. Adını anımsayıp birden melek oldu: Ve bir Türk’ü bakan yaptı. Ama o bir kadın. Yani Merkel... Kadın dediğin ezber bozar... Canı isterse melek, istemezse şeytan da olabilir! Balbay özgürlüğüne kavuştu. Önce baba ocağı Nazilli’de, sonra İzmir’de sevgi yumağını görmeliydiniz; insanlardaki mutluluğu, umudu... Çünkü o “Hapse bir girdim, bin çıktığımı düşünüyorum. Toplumla beraber oldum. 75 milyon benim ailem oldu. Bundan sonra mücadelem 75 milyon için olacak” dedi, ne güzel... Bazıları Balbay’a gösterilen ilgiye şaşırıyor... Elbet yapılan haksızlıkların, hukuksuzlukların toplumsal bir karşılığı olacaktı. Karşıyaka’da kendiliğinden bir araya gelen on binlerin coşkusu, tepkisi, özünde halkın refleksidir, yanıtıdır... Kaldı ki içeride haksız, hukuksuz, koalisyon ortaklarının düzmece ve sahte operasyonlarıyla yatan yüzlerce mağdur var. Adlarını saymaya kalksak sayfalar yetmez... Bu mağduriyet giderilmeden ne Balbay ne de bu uğurda mücadele edenler, gerçek anlamıyla özgür olacak. Bu polisin ve adaletin, kooalisyon ortaklığında paylaşıldığı düzen yıkılmadan, o düzmece operasyonlar açıklığa kavuşmadan kimse rahat edemez... O halk ki ne biat eder, ne de kindardır ama yapılanları unutmaz. Haksızlıkların, hukuksuzlukların, adaletsizliğin olmadığı güzel bir ülke, güzel bir dünyadır beklentileri. Zaten Balbay da “Olanların üstünü silmeyeceğim, ama kin gütmeyeceğim” demedi mi? İnsanlıktır bu, tıpkı baba ocağında özgürlüğü için kurban edilmek istenen koça, “Kan ve kurban istemiyorum” demesindeki insanlık gibi... HHH Toplumun bu acımasız ama planlı operasyonlara yanıtı salt Balbay’la ilgili tutulamaz. Gerçek hukuk normlarında, kamu vicdanında çökmüş tüm davalara yanıttır bu... Kanıtı ne peki? Gayet açık ve ortada. Dün iktidar mensupları, yandaş gazeteciler, hukuksuzlukları daha da büyütmek için, “Şunu da tutuklayın, bunu da tutuklayın” diyorlardı. Bugün utanmadan, sıkılmadan, “Bu davalarda birçok hukuk ihlali oldu. Bunları söylemiştik” diyorlar. İktidarın bakanları, milletvekilleri, “Zaten biz bunlara karşıydık, en başından bu yana uzun tutukluluklara karşıydık” avutmacasıyla karşımıza çıkıyorlar. Peki, karşı çıktınız da ne yaptınız, yasama gücü elinizde değil miydi? İnsanları aptal yerine koymayın... Günah çıkarıyorsanız bile, en azından bunun vicdanlarınızda bir karşılığı olsun. Daha da önemlisi, bugünkü hükümetcemaat çekişmesinde taraflar, “Bu ihlalleri biz yapmadık, onlar sorumlu” diye sözüm ona birbirlerini suçlayarak, bir bakıma temize çıkarmaya çalışıyorlar kendilerini, utanmadan... Ama hâlâ büyük bir yüzsüzlükle televizyon ekranlarından “Davalardaki hukuksuzlukları dile getirdik ama bu bir kavga, askeri vesayetin yıkılma kavgası. Olmasaydı bugünkü demokrasiye kavuşamazdık” diyenler var. Ve hâlâ on binlerce insanın dinlenmesini, izlenmesini, “Ne var canım bunda, gocunacağın bir şey yoksa niye itiraz ediyorsun?” diyenler ortalıkta. Üstelik bunlar yıllardır “solcu” ve “demokrat” etiketleriyle o televizyon bu televizyon konuşuyor, ekip olarak... En temel insan hakkı iletişim özgürlüğünü, özel yaşam gizliliğini ihlal eden bu kafa, ne solcu olabilir ne demokrat. Yemezler... En acil gereksinim adalet konusunda ise tek bir söz söylemeye hakları yok. Emniyet ve yargıda çok açık biçimde ortaya çıkan derin yapılanmanın ve sivil vesayetin sorumlularıdır çünkü onlar... Duamız Artık Milletçe Tayyip Bey İçindir! mahalleye AVM tuzağı ile tüketim sersemi yaparak vatandaşın geleceğini ipotek altına soktular. Şimdi tek hedef var. Siyasi iktidar kaybedilse bile, ekonomik ve ticari iktidarı sürdürmek. Bunun için de yasal olarak kendisini en az 50 yıllığına sağlama almak! Yemezler!.. Başbakan’ın Şehadet Kıyağı!! Bir okur diyor ki... Sorulardan korktuğu kadar, Tanrı’dan korksaydı mekânı mutlaka cennet olacaktır! Tanrı ile kul, hele de Başbakan arasına girmek günah, diyelim.. Ama sevap olabilecek bir noktayı yineleyelim. Okur haklı. Tayyip Bey, sorulardan korktuğu için rakipleriyle teke tek TV’lere çıkmıyor. Deniz Baykal ile bir kez çıktı. Değil çıktığına, doğduğuna pişman oldu. “Acemi Genel Müdür” diye küçümsemeye kalkıyor. Ama Kemal Kılıçdaroğlu ile de çıkmaya hiç yanaşmıyor. Çünkü beklenmedik sorulardan korkuyor. “Cam” olmadan konuşamıyor. Konuşsa bile ipin ucunu kaçırmaktan korkuyor. Ama yazılı sorulara da yanıt vermiyor. Belli ki milletvekilerine muhatap olmak istemiyor. Muhalefet yine de önerge vermeye devam ediyor. Çünkü miletvekilinin görevi sormak. CHP’li Osman Korutürk bu kez kürsüden soruyor: “150 bin Suriyeli öldü dediniz. Bunlardan kaçı Türkiye’den giden silahlarla öldürüldü?” Başbakan yine sus pus. Hiç değilse birkaç gün önceki sözlerini yineleseydi: “Şehadet, en büyük mertebe!.. Suriyeli kardeşlerimiz bizim sayemizde en büyük mertebeye ulaşıyorlar!” O Parmak Kesilmeden!! 24 SAATTİR, barışsever kitlemiz feryat figan: “2 BDP’li milletvekilinin tahliye talebinin reddedilmesi Barış Süreci’ni baltalar!” Eğer kaygı bu ise.. Temeli mülke dayanan adaletimiz tümden çoktü. Türk’üyle Kürt’üyle hepimizin de yedi bayram anası ağladı! HHH Çünkü: Bir gözüyle adaleti, ötekiyle de Barış Süreci’ni kollayan hukuktan ne ülkeye hayır gelir, ne de vatandaşa! Adalet hak ve hukukun hiçbir etki altında olmadan tecellisi içindir. Tartıda torpile maruz kalacak Barış Süreci’nden çıksa çıksa daha da büyük kargaşa çıkar. Adalet Terazisi’ne 12 Eylül Referandumu’nda parmak atıldı. O parmağın adalete zararı 12 Eylül 1980 darbesinden daha ağır oldu. İktidar ve Cemaat hâkim ve savcı tayinlerine parmak attı. Türkiye için en acil sorun, o parmağı kesecek bir halk iktidarının işbaşına gelmesidir!.. “Şeriatın kestiği parmak acımaz!” derler. Dileyelim, böyle bir iktidarın keseceği parmaklar çok acımasın! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] CHP Adaylarda Kendi Kökünü Arasın! Önümüzde son derece kritik üç seçim var. Belediye seçimleri için çoktan start verildi. Hangi dönemde? Gökçek’in Ankara’da otobüslere “ahlak ajanı” yerleştirme kararı aldığı, baret ve maske taşıyan Gezi mağdurları aleyhine davalar açıldığı dönemde. İşte bu ağır günlerde, muhalefet adaylarında hâlâ süren belirsizlik, seçimler yaklaşırken umutların yeşermesine maalesef engel oluyor. Halk sabırsız. Artık her şeyin netleşmesini istiyor. İstedikleri fazla bir şey değil: Atatürkçü, sosyaldemokrat, dürüst, kökü sağlam, kaypak eğilimler göstermemiş insanlar istiyor halk. Halbuki alınan birçok nahoş koku var ve herhalde eski hastalıklar maalesef devam ediyor. Ne yazık ki birçok kent için adı geçen adaylar arasında sağcı partilerde siyaset yapmış isimler var. Partililer tepki içinde. Nedeni bilinmez, CHP’nin yine adaylarını kendi kökünde arayacağına, MHP’de veya AKP’de siyaset yapmış insanlarda araması, akıl almaz derecede sorumsuz ve yakın dönemlerden hiç ders almamış bir tavrın yansıması. Hem de hangi yıl yapıyor CHP bunu? Gezi olaylarıyla tarihe geçen, en keskin genç muhalefetin ülkeye gözünü, canını kaybetme pahasına damga vurduğu 2013 yılında! Bu parti daha önce de ne yazık ki kendi öz evlatlarını milletvekili aday adayı yapmazken, daha sonra pılıyı pırtıyı toplayıp AKP’ye kaçan milletvekilleri, eski PM adayları veya genel başkan adayları(!) bile gördü! Acı olan, tüm bu yaşananlardan sonra partinin hâlâ aynı bataklığa saplanma eğilimi! Toplumun nabzı bu kadar mı tutulmaz? İntihar, bu kadar mı tadından vazgeçilmez büyülü bir şuruptur? Artık tahammül edilebilir bir seçim kaybı şansı kalmadığını göremiyor musunuz? Şimdiden adı geçen Ankara, Adana, İzmir ve Hatay adayları konusunda gerek parti örgütleri, gerek kimi Alevi grupları büyük infial içinde. Örneğin Muharrem İnce gibi Ankara ve Türkiye’yi sallayabilecek bir aday adayı varken, parti nasıl olur da MHP’li bir adaya, Mansur Yavaş’a göz kırpabilir? Bu sözde çok kurnaz taktiklerin tutmadığını geçmişte de gördük. Merkezden veya sağdan yapılan transferler, hiçbir zaman kalıcı veya hayırlı olmadı. Parti üst yönetimi, bu gaflar yaşandıkça seçim zaferinin bir hayalden öteye geçemeyeceğini göremiyorlar mı? Aynı “klinik vaka” hatalar tekrarlandıkça, bu sütunlardan “aynı sepete oy kullanmak adına” bile olsa CHP’ye toplu oy istemenin zorlaşacağını anlamıyorlar mı? CHP böyle davrandıkça, daha çoook “sol ittifak” veya “Milli Güçbirliği” kurulur, çok aday çıkar, çok bölünme yarası alınır! Yıllardır hep “ideal partileşme için ideal tüzük”ten söz ettik ve hatta 18 ay çalışıp bir model sunduk. Ne var ki o çalışmadan yalnız “gençlere ve kadınlara kota” dikkate alınırken, tüm üyelerle önseçim devrimi gibi demokratik atılımlarla ilgilenilmedi. Şimdi adaylar açıklandıktan sonra sen gör istifaları, tepkileri, siyaset bırakmaları! Halbuki siz ancak kendi seçmeninizi gerçekten ikna eden adaylar bulursanız, insanları “kerhen” oy vermekten kurtaran bir rüzgâr yakalayabilirsiniz! Geminin kaptan köşkünden bunları görmek o kadar zor mu? Halk artık zenginleşmek için aday olan insan profili de görmek istemiyor. Adana gibi büyük kentlerde yolsuzluk dosyaları ve dedikodularından adım atamaz duruma düşmüş adaylara mahkum bırakılabilir mi CHP? Böyle mi seçim kazanacak? Kimse bana “her aday aynıdır, parti fark etmez” masalını anlatmasın. İzninizle, mesela dayım, eski Sarıyer Belediye Başkanı İhsan Yalçın’ı örnek göstereceğim. Sarıyer gibi bir büyük rant kaynağı bölgede, eski CHP Gençlik Kolları üyesi ve vali Yalçın, 1989’da SHP’den seçim kazandı, 5 yıl görevde kaldı. Geldiği sadelikte gitti. Bundan hiç gocunmadı ve tersine gurur duydu. 9 ay önce çıkan kitabında (Yalana Talana Karşıyım Diyen Bir Bürokratın AnılarıCinius Yayınları) Yalçın, birçok ilginç anısının yanı sıra, kitapta 6 Mart 1994 tarihli Milliyet gazetesindeki ilanına da yer veriyor. Orada 5 yıllık döneminde malvarlığında ne alıp ne verdiğini de görebiliyoruz: Dayım Sarıyer üzerinden zenginleşmemeyi başardı(!). Şimdi de örnek bir sorumlu yurttaş olarak gittiği her yerde saygı görmeye ve parlamaya devam ediyor. Arzu edenler 1950 ve 60’larda üçü kız, üçü erkek, 6 mütevazı Akşehirli kardeşin nasıl tümünün yüksek tahsil yaptığını ve Yalçın’ın anılarının yakın tarihimizin hangi sayfalarına ışık tuttuğunu okuyabilir. Son söz: CHP artık aklını başına alsın. Gerçekten kökten partili, dürüst, çalışkan, örgütün sahipleneceği adaylar çıkarsın ve halkı bölünmeye zorlamasın, intiharına koşmasın. Bu halk başka bir şey aramıyor ve kimsenin onu kandırmaya hakkı yok! HARBİ SEMİH POROY BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 / G ü n e y 1 Anadolu’da yap 2 rakları pişirilerek yenen otsu 3 bir bitki. 2/ Su 4 udi Arabistan’ın 5 güneyindeki yö 6 netim bölgesi... 7 Başıboş gezen hayvan sürüsü. 8 3/ “Ger derse 9 Fuzuli ki güzel1 2 3 4 5 6 7 8 9 lerde vefa var / Al1 MÜ S E L L EM danma ki sözü elL A F bette yalandır”... Bir 2 Ü M E R A İ MP A L A nota. 4/ Matematik 3 R İ İ L İ K te, en az bir değişken 4 Ü T E K 5 V S A K A B İ içeren ve bu değişL EMU R kenlerin ancak belirli 6 V İ P İ değerleri için gerçek 7 E B E L E M E lenen eşitlik. 5/ Yap 8 T İ R E U Y U Z Ş İ K E N AM ma, etme... Aruz öl 9 çüsünde, kısa okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için uzun okuma. 6/ Bir bankanın, sattığı menkul değerleri geri satın alma taahhüdüne verilen ad... Yunan abecesinde bir harf. 7/ Küçük mağara... Bir cins yaban ördeği. 8/ Gelin başlığı... Oy. 9/ Türk halk edebiyatında çoban türküsü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kuzey Anadolu’da yetişen, tüylü ve çiçekli dalları sebze olarak kullanılan otsu bir bitki. 2/ Sahip... Düzenli olarak ekim yapılan arazi. 3/ Vişne ile kirazın melezlenmesiyle elde edilen meyve... Eski dilde ayak. 4/ Uzak... 106 taşla oynanan bir oyun. 5/ Asya’da bir ırmak... Üye. 6/ Çiğ sütle yoğurt karıştırılarak yapılan bir tür yiyecek. 7/ Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Boyna ya da bele asılı olarak taşınan su kabı. 8/ Havadaki su buharı... Yezidiler tarafından kutsal sayılan, Musul kenti yakınındaki vadi. 9/ Tahıl ölçmekte kullanılan bir ölçek... Anton Çehov’un bir oyunu. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear