22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ARALIK 2013 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Mardin’de ‘utanç davası’ olarak bilinen N.Ç. olayının bir benzeri Ankara’da yaşandı Mahkemeden utanç tahliyesi ADALET SİSTEMİNE ‘ÇOCUK AYARI’ ALİCAN ULUDAĞ Ensest, ayrı bir suç olarak düzenleniyor İKLİM ÖNGEL ANKARA Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırladığı Ulusal Çocuk Hakları Strateji Belgesi ve Eylem Planı’nda, çocuk adalet sistemi ile ilgili önümüzdeki 4 yıl içinde yapılması planlanan önemli yasal düzenlemeler belirlendi. Buna göre, çocuğun cinsel istismarına ilişkin suçlarda, çocuğun yararı gözetilerek suçu işleyenin niteliğine göre ceza verilecek. Ensest, mevzuatta ayrı bir “suç türü” olarak düzenlenecek. 20132017 eylem planının kısa ayrıntıları şöyle: Ensest ayrı bir suç olarak düzenlenecek: Çocuğun cinsel istismarına ilişkin suçlarda, çocuğun yararı gözetilerek suçu işleyenin niteliğine göre ceza verilecek. Ensest, mevzuatta ayrı bir suç türü olarak düzenlenecek. Adalet sistemi eleştirisi: Türkiye’deki tutuklu çocuk Mayıs 2013 itibarıyla 1354, hükümlü çocuk ise 429’dur. Çocuk mahkemelerinin sayı, altyapı ve insan kaynağı bakımından yetersizliği bu sorunun temel kaynağıdır. Mağduriyet sonrası rehabilitasyon yok: 2012’de muayene edilen cinsel istismar mağduru 18 yaş altı çocuk sayısı yaklaşık 3000. 5 yıllık süre içinde ise ensest oranı yüzde 7.3’tür. 2012’de ensestin 300350 olduğu tahmin edilmektedir. İstismar mağduru çocuk ve ailesinin adli süreç sonrasında uzun süreli rehabilitasyon ve destek hizmete ihtiyaç duyacağı kesindir. Cinsel istismar mağduru çocuk ve ailesi takip edilecek: Cinsel istismar mağduru çocuk ve ailesi olmak üzere ihmal ve istismar mağdurlarına yönelik ücretsiz psikososyal destek ve rehabilitasyon hizmetinin verildiği, mağdur ve ailesinin düzenli takip edildiği ve sektörler arası işbirliği ile hizmet veren özel birimler oluşturulacak. ANKARA Mardin’de “utanç davası” olarak bilinen N.Ç. olayının bir benzeri başkent Ankara’da yaşandı. Evden kaçan 12 yaşındaki A.U. ile 14 yaşındaki C.Y., savcılığın iddiasına göre 10’u üç günde olmak üzere toplam 13 kez tecavüze uğradı. Çocuklar, savcılık ifadelerinde “rızaları” olduğunu söylediler. 15 yaşından küçük çocuğa karşı cinsel istismarda bulunmak suçlamasıyla tutuklanan 10 kişi suçlamaları kabul etmezken “İki mağdur 1923 yaşlarında gösteriyordu. Küçük olduklarını bilmiyorduk” dedi. Bu savunma üzerine duruşmaya katılan 14 yaşındaki kıza bakan mahkeme heyeti, tutanağa “Mağdurun dış görünüş itibarıyla 1718 yaşlarında ergenlik gelişimini tamamlamış genç kız görünümünde olduğu gözlemlenmiştir” diye yazdı. Davaya katılan psikolog bilirkişi, C.Y. için “Manipülatif davranışları var, bu yaşam tarzını benimsedi, psikolojik açıdan tedavi edilmeli” dedi. Mahkeme, tutuklu 7 sanığın tahliyesine karar verirken, C.Y.’nin ifadesinde şikâyetçi olduğu 3 kişiyi ise serbest bırakmadı. Ankara Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianameye göre, 2001 doğumlu A.U. ile 1999 doğumlu C.Y. “ailevi sorunlar” nedeniyle zaman zaman evlerinden kaçtılar. Mağdurelerin, 2013 Ocak ayında tanıştıkları asansör tamircisi ile işsiz bir kişi tarafından Pursaklar’a götürüldüğü belirtilen iddianamede, alkol içirilip sarhoş edilen iki mağdureye cinsel istismarda bulunulduğu belirtildi. Mayıshaziran ayında da asansör tamircisi sanık tarafından A.U’ya yönelik birden fazla cinsel istismarda bulunulduğu iddia edildi. Daha sonra bir kez daha evden kaçan iki çocuk, iddiaya göre 36 Ekim 2013 tarihleri arasında 10 ayrı cinsel istismar olayına daha maruz kaldı. Ankara’da yaşanan olayda, evden kaçan 12 yaşındaki A.U. ile 14 yaşındaki C.Y., savcılığın iddiasına göre 10’u üç günde olmak üzere toplam 13 kez tecavüze uğradı. SORULAR ÖĞRETMENLERE DAĞITILACAKTI Türkiye’yi PISA’dan diskalifiye edecek skandal SİNAN TARTANOĞLU Olayın savcılığa intikal ettirilmesi üzerine iki mağdureyle ilişkiye girmekle suçlanan 10 kişi tutuklandı. Yenimahalle Devlet Hastanesi, A.U’nun uğradığı cinsel saldırılar nedeni ile ruh sağlığının bozulduğuna, C.Y.’nin ise ruh sağlığında bir bozulmanın olmadığına ilişkin rapor hazırladı. Savcılık tarafından ifadeleri alınan iki kız, “Tüm cinsel ilişkileri ve beraberlikleri rızaları ile yaşadıklarını” iddia etti. Savcılık ise aralarında istismar olayını gerçekleştiren 10 kişinin bulunduğu 16 kişi hakkında açtığı davada, “15 yaşını doldurmayan mağdurelerin rızalarının hukuken değer ifade etmediğini” ifade etti. Davanın ilk duruşması Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada savunma yapan tutuklu sanıklar, iki kız çocuğunu yardım amaçlı eve götürdükleri ancak cinsel ilişkiye girmediklerini söylediler. Bazı sanıklar da “Biri 1920, diğeri de 2223 yaşlarında gös teriyordu”, “Bize yaşlarını büyük söylediler” gibi savunma yaptı. Duruşmada dinlenen mağdurelerden 14 yaşındaki C.Y., 7 sanıkla cinsel ilişki yaşamadıklarını, sadece 3 sanıkla beraber olduklarını söyleyip bunlardan şikâyetçi oldu. Diğer mağdure ise duruşmaya gelmediği için ifadesi alınamadı. Psikolog bilirkişi, mağdure C.Y’nin manipülatif davranışları olduğu, bu yaşam tarzını benimsediği belirterek psikiyatrik ve psikolojik tedavisinin sağlanmasının bu tür olayların oluşumunu engelleyeceğini savundu. Mahkeme heyeti, bu sırada tutanağa, “Mağdur C.Y.’nin dış görünüş itibarıyla 1718 yaşlarında, ergenlik gelişimini tamamlamış genç kız görünümünde olduğu mahkememizce gözlemlenmiştir” ifadesini yazdı. Duruşmayı bitiren mahkeme, tutuklu sanıklardan 7’sini tahliye ederken C.Y.’nin şikâyetçi olduğu 3 kişinin tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. Okurlardan kısa kısa Sayın Öz, Sayın Oğuz Güven’in güzel ve tatmin edici açıklamaları için teşekkürler, o haberlerin o şekilde yayınlanması konusunda kendisiyle hemfikir olduğumu belirtmek isterim. İnternet sitemizin daha da gelişerek devam edeceği konusunda hiçbir endişem olmamıştır. Çalışmalarınızın devamında başarılar diler, saygılarımı sunarım. M.Gökhan Subaşı Bilkent mi Başkent mi? Aşağı yukarı 40 yıldır CUMHURİYET gazetesi okumaktayım. Ancak son zamanlarda gazete yazılarında birtakım aksaklıklar olduğunu görmekteyim. Öyle haberler yazılıyor ki okuyan sanki kulaktan dolma bilgilerle haber yapılıyormuş kanısına varıyor. Hatta bazı yazılarda, başlık farklı, içerik farklı, yer, zaman ve tarih bilgileri yanlış olabiliyor. Hatta bir paragrafta bahsedilen özel isimler, diğer paragrafta farklı şekilde yazılabilmektedir. Örnek olarak, gazetenin 09 Aralık 2013 tarihli 17.’inci sahifesinde “Etimesgut’un Bağlıca semtinde 10 gündür doğalgaz yok, hava 10 derece GAZ YOK SOĞUK VAR” başlıklı haberde “Etimesgut Bilkent Üniversitesi kampüsü civarına yaklaşık 10 gündür doğalgaz verilmiyor” deniyor. Sonra yazı devam ediyor, ortadaki paragraflarda ise ev içerindeki sıcaklığın 10 dereceye kadar düştüğünü söyleyen Başkent Üniversitesi öğrencileri ise diye devam ediyor... Başkent Üniversitesi mi, yoksa Bilkent Üniversitesi mi bilemedik doğrusu. Bilkent Üniversitesi Çankaya Belediyesi’ne bağlı, Başkent Üniversitesi ise Etimesgut Belediyesi’ne bağlıdır. Saygılarımla. Ferruh Çopuroğlu Görsel haberler Yazarların ülkeleri 9 Aralık 2013 tarihli nüshanızda Roza Kurban adıyla ve “Aytmatov Rus Yazarıdır” başlığı ile verilen bilgi kutusundaki içerik yanıltıcıdır. Gazetenizin önceki yayınının içeriği ise doğrudur. Roza Kurban’ın iddiası asılsızdır. Aytmatov romanlarını Rusça yazıyor akabinde Kırgızcaya çeviriyordu. Sadece Cemile’yi ilk önce Kırgızca yazmış, sonra Rusçaya çevirmişti. Kendi ifadesiyle eğer Kırgızca yayımlarsa 5000, Rusça yayınlarsa 50.000 kişiye ulaşmış olacaktı. Tabii ki Rusça yayımlanan roman Avrupa dillerine daha kolay ve hızlı çevriliyordu, roman 50.000’den milyonlara ulaşıyordu. Aytmatov’a “Rus yazar” veya “Kırgız asıllı Rus yazar” diyemeyiz. Saygılarımla. Barış Estergon ANKARA Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer döneminde düzenlenen ve eğitimdeki başarıyı uluslararası ölçekte değerlendiren PISA sınavlarında, Türkiye’nin diskalifiye olmasına neden olacak bir skandaldan dönüldüğü ortaya çıktı. Milli Eğitim Bakanlığı bürokratlarına, “Türkiye’yi, her yıl ortaya çıkan başarısızlık tablosunda başarılı olarak göstermek” amacıyla ellerinde olan soruların konularını öğretmenlere dağıtmak ve öğretmenlerin de öğrencileri bu sorulara göre çalıştırmaları için baskı yapıldığı belirtildi. Bürokratlar büyük usulsüzlüğe imza atmamakta direndi. Direnmeselerdi, Türkiye PISA organizasyonundan diskalifiye olabilirdi. OECD tarafından 3 yılda birçok sayıda ülkeden 15 yaşındaki öğrenciler arasında düzenlenen ve açılımı “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA’da Türkiye’nin bir skandalın ucundan döndüğü ortaya çıktı. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, TBMM’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2014 yılı bütçe görüşmelerinde ipuçlarını verdiği skandalın ayrıntılarını Cumhuriyet’e anlattı. Serter’in verdiği bilgilere göre, eski Milli Eğitim Bakanı Dinçer döneminde OECD, PISA sınav sorularını bakanlık yetkililerine teslim etti. Soruların teslim alındığını bilen eski Müsteşar Yardımcısı Birol Ekici soruların sorulduğu ders konularının, PISA sınavından önce, sınavın yapılacağı okulların öğretmenlerine gönderilmesi için bürokratlara baskı yaptı. Amaç, her yıl uluslararası düzeyde en alt sıralarda yer alan Türkiye’nin başarısını yüksek göstermekti Ancak bakanlık bürokratları, Müsteşar Yardımcısı Ekici’nin baskılarına direndi. Bürokratlar, böyle bir skandalın ortaya çıkacağı ve kendilerine de zarar geleceği korkusuyla böyle bir skandala imza atmadı. PISA sonuçlarına göre, hemen hemen her alanda başarısız olan Türkiye, soru konularının dağıtılması ve öğrencilerin bu konulara göre çalıştırılması durumunda PISA 2012’de daha üst sıralara çıkacaktı. Ama OECD’nin bunu fark etmesi durumunda ise Türkiye, bu büyük değerlendirme organizasyonundan diskalifiye edilebilirdi. Basın özgürlüğünün AKP döneminde ve AKP eliyle büyük darbe yediği çok açık bir gerçektir. Bu darbenin pratiğe geçmesinde şimdi AKP ile çatışan Cemaat’in büyük hizmet gördüğü de hem kanıtlanmış, (Ahmet Şık’ın Cemaat’e yönelttiği sorular bu konuda sağlam bir fikir verebilir) hem de bugünlerde kendilerini aklamaya çalışan kimi AKP çevreleri tarafından da dile getirilir olmuştur. Cemaat’e yakın çevrelerin Balbay’ın serbest bırakılışı konusundaki yazıları, makaleleri de gerçek düşüncelerini ve basın özgürlüğü konusundaki sözlerinin seçmecilikle yaralı olduğunu gösteriyor. Basın özgürlüğünü gerçekten savunanlar ise böyle bir seçmeciliği kendilerine yakıştırmıyorlar. Mustafa Balbay’ın konu ile ilgili sözleri bunun sağlam kanıtıdır. Şöyle diyor Mustafa: “Baransu’nun gazeteciliği eleştirilebilir. Ama Baransu böyle bir saldırı altında iken bunun doğru Basın Özgürlüğüne Cepheden Saldırı EROĞLU’NDAN ODTÜ ORMANI ÇARPITMASI olduğunu düşünmüyorum. Bir gazeteci, olağanüstü bir saldırı altında ise önce o saldırı ortadan kaldırılır. Sonra gazetecinin, gazeteciliği eleştirilebilir”. Kendisini darbecilikle suçlayan ve suçlamanın tutuklanmaya dönüşmesine hizmet eden kimi gazeteciler için bir şey daha diyor Balbay: “Kimi meslektaşlarımızın sorgulamadan en ağır suçlamaları yöneltmeleri de söz konusu oldu. Şimdi onlarla ilgili durumu yorumlamak istemiyorum.” İlkesel bir tutumu var Balbay’ın: Basın özgürlüğünde seçmecilik olmaz. Ama bu, kuşkusuz gerçeklerin, “hani bunun medya ayağı” çığlıklarının unutulması anlamı da taşımıyor. O sözler ve sahipleri basın özgürlüğünün yediği darbelerin yolunu açtılar, cehenneme odun taşıdılar, kimi zaman doğrudan savcılık yaptılar; bugünkü baskının temel nedenleri arasında yer alıyorlar. Balbay’ın özgürlüğüne kavuşması nedeniyle atılan başlık şöyle: “... ve zulüm sona erdi.” Güzel, çarpıcı... Ya üst başlığa(!) ne demeli? “Mustafa Balbay 4 yıl 8 ay 33 gün sonra özgürlüğüne kavuştu” 4 yıl 8 ay dedikten sonra 33 güne ne demeli? Öyle ya belki de 33 günün özel bir anlamı vardır ve bir aydan az bir süredir! Onun için 9 ay 3 gün denilmemiştir! Gazeteme yakışmayan dil yanlışlarıyla her gün karşılaşmak üzücü... Hasan Çatak 8 ay 33 gün ne demek? ‘Sökülen ağaçların nakliye tezkeresi yok’ MAHMUT LICALI Koordine Fransızca bir sözcük bu nedenle hatalar bir ölçüde anlayışla karşılanabilir ama Gezi olaylarının başından beri editörleriniz basınçlı su yerine tazyikli su yazıyorlar bugün de manşetten öğretmenleri Doğu’ya değil de Şark’a yollamışlar. Saygılarımla. A. Coşkun Erel Öğretmenler ‘şark’a gitti! Budapeşte Meclis binası Okur Temsilcisi olarak her yanlıştan sorumlu tutulup her şikâyeti göğüslemekten sıkıldınız sanırım ama Cumhuriyet’in yaklaşık 60 yıllık sahiplerinden biri olarak bugün ben de biraz canınızı sıkayım. Aykut Küçükkaya’nın gazetenizin turizm ekindeki yazısında Bükreş anlatılmış da yazar nasıl olup da Budapeşte’deki Meclis Binası gibi dünyanın en tanınmış binalarından birisinin fotoğrafını Bükreş’i tanıtmak için gösteriyor bize? Küçük bir gözden kaçma diyemeyeceğim doğrusu. Bence bir denetimsizlik söz konusu. Yanlış hep yapılır, ama birileri de o yanlışları azaltmakla, gidermekle sorumlu olsa gerek. Ömer Kuleli Okur temsilcisinin notu: Aykut Küçükkaya ile görüştüm. Bükreş’le ilgili yazıdaki fotoğrafları kendisinin çektiğini fakat bir fotoğrafın yanlışlıkla sayfaya girdiğini belirtti. Yani siz haklısınız. Küçükkaya size de ulaşarak durumu anlatacağını bildirdi. ANKARA Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yol çalışması kapsamında ODTÜ Ormanı’ndan sökülen binlerce ağacın mevzuata göre cinsi, yaşı ve türü gibi bilgilerin yer aldığı nakliye tezkeresi düzenlenerek taşınması gerekirken Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, söz konusu ağaçların “orman ürünlerine verilecek taşıma belgelerine ait yönetmelik” kapsamında olmadığını savunarak nakliye tezkeresi düzenlenmediğini bildirdi. ODTÜ Ormanı’na yapılan gece baskınıyla sökülen ve kesilen binlerce ağacın taşınması sırasında Orman Yasası’na göre nakliye belgesinin düzenlenmesi gerekirken, ağaçların söküm ve taşıma işlemi korsan bir şekilde gerçekleşmişti. CHP Muğla Milletvekili Tolga Çandar’ın ODTÜ Ormanı’nda yol çalışması gerekçesiyle yapılan kıyım hakkındaki soru önergesine Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu yanıt verdi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı açıklamada ağaçların başka yere nakledildiğinin belirtildiğini anımsatan Çandar, söz konusu işlem için nakil tezkeresinin alınıp alınmadığını sordu. Bakan Eroğlu, ODTÜ Ormanı’nda Orman Yasası kapsamında yol izni verildiğini ifade etti. Eroğlu, söz konusu sökülen ağaçların taşınması işleminin “orman ürünlerine verilecek taşıma belgelerine ait yönetmelik” gereği ağaçların sökülmesi ve başka yere dikilmesinin nakliye tezkeresine tabi olmadığını savundu. Orman Yasası’nda; yol çalışması kapsamında sökülen ağaçların belirlenmesi ve taşımasının kayıt altına alınması ve bu kapsamda ağacın türü, yaşı gibi özellikleriyle birlikte nakliye tezkeresinin düzenlenmesi gerektiğine ilişkin hükümler yer alıyor. Buna göre nakliye tezkeresi olmadan ormanlarda kesilen ya da sökülen ağaçlarla ilgili yapılan taşıma işlemleri “kaçak” sayılıyor. Ticari amacı olmayan odun dışı mamüllerin bile taşınması için nakliye tezkeresi şartı aranıyor. Diğerleri de bırakıldığında hepimiz özgür olacağız Gözümüz aydın Sayın Öz, Sevgili Mustafa Balbay özgür… Hepimiz çok mutluyuz. Haksız yere özgürlüğü kısıtlanmış tüm tutuklular tahliye edildiğinde de hepimiz özgür olacağız. “Bundan böyle özgürlükler konuşulmalı” diyordu Balbay; gerçekten de bundan böyle özgürlükler konuşulmalı, özgürlükler yaşanmalı! İnanıyoruz, güzel ülkemiz utançlarından bir bir sıyrılacak, aydınlık günler içimizi ışıtacaktır. Sevgili Balbay, haksız yere tutuklanan tüm kalem emekçilerinin simgesi olmuştur. Türkiye’mizin gelecek günlerinde, yaşadıklarımızı acı ve utançla anımsarken, bu pırıl pırıl simge, düşünen beyinlere, aydınlık insanlara hep yüreklilik ve dik duruş örneği olacaktır. Saygılarımızla, Kamuran Çetin Örgen Sn. Cüneyt Arcayürek’in 01/09/2013 tarihli yazısını yeniden okumak istediğimde, yazarımızın 0130/09/2013 tarihleri arasındaki yazılarının olmadığını gördüm. Sn. Cüneyt Arcayürek bu tarihler arasında köşe yazılarını sürdürdüğüne göre; 01–30/09/2013 tarihler arasındaki Sn. Cüneyt Arcayürek’in köşe yazılarına ulaşamamış olmamın nedenleri hakkında lütfen beni bilgilendirebilir misiniz? Saygılarımla. Engin Alptekin Okur Temsilcisi’nin notu: Yazıişleri yetkilileri Sayın Arcayürek’in o tarihler arasında izin kullandığını belirttiler. Arcayürek’in yazıları Yasa tezkereyi şart koşuyor “Son kahvaltıları oldu” haberinin üst başlığı aynen şöyle idi; “4 ve 7 yaşındaki iki kardeş aniden fenalaşarak yaşamını yitirdi.” Bu haberde “iki kardeş” ve “yaşamını yitirdi” ibareleri aynı cümlede biraz eksik olmamış mı? Verilen haberde ölen iki kişi ama tek kişi ölmüş gibi gözüküyor: çünkü “yaşamını yitirdi” ibaresi çoğul değil. “(...) iki kardeş yaşamlarını yitirdi.” ya da “(...) iki kardeşin aniden fenalaşarak hayata gözlerini yumduğu bildirildi” şeklinde olsaydı daha açık olmaz mıydı? Anıl Vural Tekile çoğula dikkat
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear