01 Ocak 2025 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2012 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR ? İntihar mı etti, yoksa içinde Kennedy’lerin de bulunduğu bir cinayete mi kurban gitti? “Güzel, ama aklı kıt bir sarışın” mıydı, yoksa “Hollywood’un sömürüp tükettiği duyarlı ve güvencesiz bir kadın” mı? Sinema oyuncusu Marilyn Monroe 50 yıl önce bugün öldüğünde henüz 36 yaşındaydı ANTALYA ALTIN PORTAKAL FİLM FESTİVALİ Trajik bir toplum kurbanı Kültür Servisi Norma Jean Mortenson ya da Norma Jean Baker ya da sinema dünyasındaki adıyla Marilyn Monroe, 5 Ağustos 1962 günü Los Angeles’taki evinde ölü bulunduğunda henüz 36 yaşındaydı. Otopsi sonrasında polisten yapılan açıklamada, “aşırı dozda uyku ilacı almış” ve “büyük olasılıkla intihar etmiş” olduğu bildirildi. Monroe’nun o günlerde bütün dünyada şaşkınlık yaratan ölümü, pek çok söylentiye de yol açtı. Kimileri, Monroe’nun aslında bir cinayete kurban gittiğini ileri sürdüler. Bazıları, dönemin ABD Başkanı John F. Kennedy ve kardeşi Robert Kennedy’yi suçladılar; Monroe’nun telefonla en son aradığı kişinin Başkan Kennedy olduğu söylendi. Kimileri de ünlü 1950’lerin ilk yarısında Howard Hawks’un “Gentlemen Prefer Blondes” (Erkekler Sarışınları Sever), Jean Negulesco’nun “How to Marry a Millionaire (Bir Milyonerle Nasıl Evlenilir?) ve Billy Wilder’ın “The Sever Year Itch” (Yaz Bekârı) güldürülerindeki başrolleriyle bir cinsellik simgesi olup çıkacaktı. Monroe, hep, çekiciliği kadar oyunculuk yeteneğiyle de ilgi görmek istiyordu. Bu amaçla New York’ta pek çok büyük oyuncunun yetiştiği Actors Studio’ya gidecek, Lee Strasberg’den dersler alacak, nitekim Hollywood’a döndüğünde daha önemli filmlerde oynayacaktı. Bunların en başında, Joshua Logan’ın “Bus Stop” (Otobüs Durağı), Laurence Olivier’nin hem yönettiği hem de başrolünü paylaştığı “The Prince and the Showgirl” (Uyuyan Prens) geliyordu. Ne var ki, bu parlak dönem uzun sürmeyecek, Huston’ın 1961’de çektiği ve Clark Gable ile Montgomery Clift’in de oynadıkları “The Misfits” (Uygunsuzlar), Monroe’nun son filmi olacaktı. Özel yaşamı başsayfalardan inmeyen Monroe, 1954’te ünlü beyzbolcu Joe DiMagio ile, 1956’da da kendisi için “Uygunsuzlar” filminin senaryosunu yazan ünlü oyun yazarı Arthur Miller ile evlenmişti. Hollywood, ona, “güzel, ama aklı kıt sarışın” imajını yakıştıracaktı. Ama ölümüyle birlikte, bu imaj, yerini “Hollywood tarafından sömürülüp tüketilmiş duyarlı ve güvencesiz kadın” imajına bırakacaktı. Kimileri, çocukluğunda cinsel istismara uğrayan, büyüdüğünde de “erkek dünyası” tarafından “kullanılan” bir “toplum kurbanı” olarak niteleyecek; kimileri de, Arthur Miller’ın etkisiyle de olsa, Beckett ve Joyce okuyan bir “entelektüel” imajı biçecekti ona. Kimi sinema eleştirmenlerine göre ise, Monroe’nun asıl önemli yanı, yeterince değerlendirilememiş oyun gücü ile komediye, yumuşak sesiyle de müzikale olan yatkınlığıydı. Monroe’yla ilgili pek çok kitap yayımlanacak, ünlü yazar Norman Mailer’ın kaleme aldığı yaşamöyküsü Türkçeye de “Seks Meleği Marilyn Monroe” adıyla çevrilecek, giysileri ve özel eşyaları ise ABD’deki müzayedelerde kapışılacaktı. Son olarak, geçen Akaydın’dan Avşar eleştirilerine sitem ANTALYA (AA) Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, bu yıl 49’uncusu düzenlenecek Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde jüri başkanlığına Hülya Avşar’ın seçilmesine yönelik eleştirileri yersiz bulduğunu söyledi. Antalya Kültür Sanat Vakfı’nın (AKSAV) yönetim kurulu kararıyla her yıl Türk sinemasına emek vermiş, şöhret olmuş, deneyim, birikim kazanmış sanatçılara jüri başkanlığı teklifi götürüldüğünü söyleyen Akaydın, çekimlerinden dolayı bazı sanatçıların teklifi kabul etmediğini belirtti. Aynı zamanda AKSAV’ın onursal başkanı olan Akaydın, son iki yıldır jüri başkanlarının kadın olmasından gurur duyduklarını belirterek, “Hülya Hanım sadece sanatçılığıyla değil, birçok faaliyetleriyle Türk sanat dünyasına isim vermiş bir hanımefendi. Onun dışındaki olumsuz özelliklerini tartışmak, vardır demiyorum, ama tartışmak etik olarak hiç bize düşmez, bunu doğru bulmuyorum. Bu şekilde eleştiri yapan başta çok sevdiğimiz Levent Kırca olmak üzere insanları da sitemle karşılıyorum” dedi. oyuncunun ölümünde CIA ya da mafyanın parmağı olduğu görüşünü ortaya attılar. Bu savların hiçbiri kanıtlanamadı, ama Monroe’yu kısa sürede yıldız mertebesine yükselten toplumsal ortam, genç yaştaki trajik ölümünün ardından bu kez de bir efsaneye dönüştürdü onu. Norma Jean, yetimhanelerde ve yabancı ailelerin yanında geçen mutsuz bir çocukluk döneminden sonra, gençlik yıllarında fotoğrafçılara modellik yapmaya başlamıştı. Çok geçmeden, dergi kapaklarında çıkan resimleri ve bir takvimde yer alan çıplak fotoğraflarıyla Hollywood çevrelerinin ilgisini çekecekti. Önemsiz filmlerde aldığı rolleri, 1950’de John Huston’ın “The Asphalt Jungle” (Elmas Hırsızları) ve Joseph L. Mankiewicz’in “All About Eve” (Perde Açılıyor) adlı filmlerindeki küçük rollerde kazandığı başarılar izleyecek; ama Sevin Okyay Halkın Portakalı’na yoğun ilgi ? Kültür Servisi 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali kapsamında düzenlenen 4. Halkın Portakalı Film Atölyesi’ne yoğun ilgi devam ediyor. Bu yıl 203 kursiyerin başvurduğu Halkın Portakalı atölye çalışmalarına en fazla katılım 178 kursiyerle geçen yıl olmuştu. Prof. Dr. M. Bilal Arık, Doç. Dr. Nurdan Akıner, Öğr. Gör. Zihni Durmuş, Araş. Gör. Kıvanç Türkgeldi, Rıdvan Yücel, Selçuk Aslan, Onur Karataş, İdris Şener, Ali Kıl, Oğuzhan Ceylan, Yasin Altıparmak, Mühübe Demirtaş atölyeye katkı sunan isimler arasında yer alıyor. Atölye, 17 Ağustos’a dek sürecek. ED İÇİN NE D E O R N O M MARILYN mayısta gerçekleşen 65. Cannes Film Festivali’nin yöneticileri, ölümünün 50. yılında Monroe’yu festivalin “ikon”u yaptılar. Festivalin resmi afişini, Monroe’nun doğumgünü pastası mumunu üflerken görüldüğü ünlü fotoğrafı süsledi. Festival boyunca, Milton H. Greene’in çekmiş olduğu “Marilyn” fotoğrafları sergilendi. Oysa Monroe sağlığında bir kez bile davet edilİ L E R memişti Cannes’a… Atilla Dorsay merikalı ünlü folk şarkıcısı ve insan hakları savunucusu Pete Seeger’ın besteleyip söylediği “Kim Öldürdü Norma Jean’i?” adlı şarkı, Marilyn Monroe’nun ölümünün ardından dilden dile dolaşır olmuştu. Şarkının sözlerini, Monroe’nun yakın dostlarından Amerikalı şair, oyun yazarı ve romancı Norman Rosten kaleme almıştı. Rosten, “Marilyn: An Untold Story” (Marilyn: Anlatılmamış Bir Öykü) adlı bir kitap ve Esra Laderman’ın “Marilyn” adlı operasının librettosunu da yazmıştı. KİM ÖLDÜRDÜ NORMA JEAN’İ? Kim öldürdü Norma Jean’i? Ben, dedi Şehir, bir yurttaşlık göreviydi, Ben öldürdüm Norma Jean’i. Kim gördü öldüğünü? Ben, dedi Gece ve bir yatak odası lambası, Biz gördük öldüğünü. Kim yıkayacak kanını? Ben, dedi Hayran, küçük leğenimde, Ben yıkarım kanını. Kim örtecek üstünü? Ben, dedi Sevgili, suçumu örtbas etmek için, Ben örterim üstünü. Kim kazacak mezarını? Turist eğlentiyi kaçırmaz, O kazar mezarını. Kim tutacak yasını? Biz, onu temsil eden ve yüzde onunu yitiren, Biz tutarız yasını. Kim taşıyacak tabutun örtüsünü? Biz, dedi Basın, içimiz kan ağlayarak, Biz taşırız tabutun örtüsünü. Kim çalacak çanı? Ben, diye haykırdı Anne, kulesinde hapis, Ben çalarım çanı. Kim unutacak çabucak? Ben, dedi Sayfa, solmaya yüz tutmuş, İlk ben unutacağım çabucak. Türkçesi: Celal Üster – Hande Eagle A Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası yenileniyor ? Kültür Servisi Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışla ve Camisi, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından restore edilecek. Restorasyonun, 8 milyon 642 bin TL’lik bir bütçeyle 2013 yılında tamamlanması planlanıyor. 1782 yılında “Kalyoncu Kışlası” adıyla yaptırılan yapıya kullanılış amacına göre Kasımpaşa Kışlası, Bahriye Kışlası, İstanbul Kışlası ve son olarak da Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası adları verildi. Kasımpaşa’da koy alanının doldurulması ve arazinin düzeltilmesi ile bu alan üzerine kurulan yapı, üç katlı ve 160 odalı. İçten gelen bir ışık arilyn, Hollywood görkemini eşsiz bir parıltıyla, enerjiyle kendi malı edinmişti. Hayatıyla, benzer koşullarda büyümüş her yoksul kıza umut verecek bir efsane yaratmıştı. Sıcak, sempatik bir şeydi. Duygusaldı, utangaçtı, reddedilmekten korkardı. Şöhretine rağmen, aslında şöhreti yüzünden çok yalnızdı. Ama hayatı severdi, ölümünden kısa süre önce gelecek için projeler yapıyordu. Meslek hayatının henüz başladığını düşünüyordu. En azından ona çok yetenekli bir oyuncu gözüyle bakan, Actors Studio guru’su Lee Strasberg böyle diyor. Strasberg, “Mükemmelliği arayan sadık dost Marilyn”e, içten gelen bir ışıkla parlayan bu kıza sevgiyle “au–revoir” demişti (“Vedaları sevmez o”). Marilyn ise bir seferinde, “Küçükken kimse bana güzel olduğumu söylemedi” demişti. “Her küçük kıza bu söylenmeli oysa, güzel olmasa bile.” Sonradan güzellik ve cinselliğin sembolü oldu, bir ikon haline geldi ama, demek ki küçükken ondan esirgenenlerin etkisi silinmemiş. Peki, Marilyn, tatlı bir bebek olarak doğalı yüzyılı geçmiş. Hep tatlı bir şey oldun zaten. Seni, kendi şiirinle analım, elli yıl sonra bir kez daha uğurlayalım: “İşte böyle / İyi geceler / İyice uyu / Bir güzel dinlen / Ve başını koyduğun her yerde / Umarım burnunu da bulursun” M Kırılgan ve değişken üphe yok ki sinemada yıldız deyince akla gelen ilk oyunculardan biri o. ‘Yıldız’ ya da Amerikalıların deyimiyle ‘star’ kavramını en iyi temsil etmiş, her açıdan sıradan, normal ve tekdüze olanın çok ötelerine gitmiş, hayatını dolu dolu yaşamış, dönemine damgasını vurmuş ve kişiliğini kuşaklar boyunca gönüllerimize yerleştirmiş bir oyuncu. Dönemi için çok tipik olan o uçuk sarışın güzelliğine ek olarak, son derece kırılgan ve değişken bir ruha sahip olması, tabii tanımıyoruz ama tahmin ettiğim kadarıyla, sürekli neşe ve keder arasında gidip gelmesi, hiçbir zaman kendisine tam bir güven duyamaması, starlığın doruklarındayken bile her filminin her sahnesini bir olay gibi algılaması ve böylece ruhunu genç denebilecek bir yaşta iyice yıpratması onun diğer özellikleri arasında. Seçtiği erkekler arasında ise ultra entelektüel Arthur Miller’dan beyzbolcu Joe DiMaggio’ya, Frank Sinatra’dan ABD Başkanı John Kennedy’ye onca değişik erkeğin varlığı, onun o bitmeyen arayışlarının bir dışavurumu olsa gerek. Özetle, belki mutlu olamadı ama eğer olsaydı büyük olasılıkla bu kadar ünlü olamazdı. Çok ünlü olmanın da kimi zaman ağır bir bedeli var ve sanıyorum ki o bu bedeli çok büyük ölçüde ödedi. Ş Karikatürist Ertün Eskişehir’de anılacak ? Kültür Servisi Karikatürist Pertev Ertün ölümünün üçüncü yılında bir sergiyle anılacak. Eskişehir Kanatlı AVM’de yarın saat 15.00’te açılacak karma sergi 12 Ağustos’a kadar izlenebilecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear