23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 AĞUSTOS 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 15 Enigma, geride bıraktığımız yüzyılın en dahiyane kripto sistemidir. Aygıtın 1929’dan öteye Alman ordusunca kullanılan EnigmaD modeli, İkinci Dünya Savaşı’nın kilidini oluşturup kaderini belirlemiş çünkü şifrelemesi çözülene kadar Almanların, çözüldükten sonra da müttefiklerin zaferini sağlamıştır! Alman Deniz Kuvvetleri’nin “M makinesi” adını taktığı Enigma, öylesine müthiş bir kodlama sistemiydi ki, kullanım kılavuzu müttefiklerin eline geçmeseydi çözülemeyecekti bir; sistemi çözmek için yapılan çalışmalar, sonradan dünyadaki ilk bilgisayar, Colossus’u oluşturmaya ve günümüzün bilgisayar şifre kırıcıları “hacker”lara yaradı, iki... Enigma’nın çözümüyle uğraşan ilk kriptologlar, Polonyalı matematikçiler Marian Rejewski, Jerzy Rozycki ve Henryk Zygalski’ydi. 1933 yılından öteye “Rejewski Bombaları” adı verilen elektromekanik yöntemlerle sistemi delmeye çalıştılar. Fransız gizli servisi, Berlin’deki savaş bakanlığında çalışan bir memurdan satın aldığı kullanım kılavuzunu Polonyalılara iletti. Ancak Almanlar, Enigma’nın parametrelerini değiştirip güvenliğini arttırdığından şifrelemesi çözülemedi. ??? 1938’de İngilizler devreye girdi. MI6’nın satın aldığı Bletchley Park Köşkü, savaş rthur Scherbius’un 1919 yılında ürettiği A elektromanyetik şifre düzeneği kurgulayan zekâyla, savaşta oynatılan zekâ arasında. Atatürk, “En hakiki mürşit ilimdir” derken hiç bugünkü kadar haklı olmamıştı. Bir yanda matematik beyin, öte yanda semantik beyin. Bir yanda savaş teknolojisini icat ve ihraç edip ithalcisini gözetleyen âlimler; öte yanda el silahına sarılıp “Allah aşkına” birbirine kırdırılan Sünniler, Şiiler, Aleviler ve sair müminler... ??? Bu savaşın “M makinesi” bile yok, kriptoları düz okumaya açık. Ama Müslüman ülkeler arasında güya en güçlü savaş teknolojisi, en kocaman ordusuyla Türkiye, Şemdinli’de tam 14 gündür, 200 PKK’liyle baş edemiyor. Alevilere ve Kürtlere karşı linç girişimleri var, iç savaş tehlikesi kıvılcımlar çakıyor! Çünkü Türkiye’ye vurulacak darbe planını çözen bilimciler, açıklayacak gazeteciler, önleyebilecek kamu önderleri ve yenebilecek muharip komutanların hepsi, “darbecilik” suçlamasıyla kodeste! Enigma’nın Türkçe anlamı, sır. Bir yanda Enigma’yı oluşturan bilimsel zekâ, öte yanda ecinnilerin tuttuğu sır kapılarını mırıl mırıl dualarla aralamaya çalışan, semavi mucizelere inandırılan zevat. Kimin kiminle savaştığının, hatta galibin, kan ve yıkım tutarının hiçbir önemi olmayan bu kapışmadan hangi kafanın kazançlı çıkacağı açık değil mi? “Üç tür zekâ vardır: İns an zekâsı, hayvan zekâ sı ve asker zekâsı.” ALDOUS HUXLEY Makinenin ‘M’si süresince Britanya gizli servisinin kripto karargâhı olarak kullanıldı. Bletchley Park’ta Enigma şifrelemesi üzerinde çalışan bilimcilerin sayısı 1939’dan sistemin çözüldüğü 1941’e kadar, 7 bin kişiyi buldu! Aralarında bir Alan Turing vardı ki, “Church Turing Testi”yle ilk hesap makinasını yarattı, bilişim teknolojisinin temelini attı! Ama bütün bunlar, Enigma’nın düzeneğini çözmeye yetmedi. Ta ki 9 Mayıs 1941’de İngiliz destroyeri HMS Bulldog, batırdığı Alman denizaltısı U110’un suda yüzen kalıntıları arasında meteoroloji raporları ve kısa mesajları kodlamak için kullanılan Enigma kılavuzunu bulana kadar... Bu kılavuzun önemi, güncelliğinin geçerli olmasıydı. Sonunda çözümlenen Enigma Fotoğraf : ALİ ARİF ERSEN Şiddet 2004 ile 2007 arasında, Türkiye’nin ulusal ArGe ve savunma sanayinde görevli 12 genç hayatını kaybetti. ASELSAN’ın ikisi öldürülen, ikisi ölü bulunan 4 mühendisinden 3’ü kriptoloji, 1’i proje güvenlik uzmanıydı. TÜBİTAK’ın kuşkulu kaza kurbanı 2 mühendisi de elektronik kriptoloji uzmanıydı. 2007’de düşen ya da düşürülen özel bir uçakta, ulusal hızlandırıcı projesi üstünde çalışan 6 nükleer fizikçimiz öldü! 2011’de HAVELSAN’ın bilgin ve yurtsever Genel Müdürü Ö. Faruk Yarman, sahteliği apaçık bir belgeyle Balyoz davası kapsamında tutuklandı. ASELSAN’daki mühendis ölümleri hakkında 4 yıl sonra (!) soruşturma başlatan Genelkurmay Askeri Savcılığı, dosyayı jet hızıyla takipsizlikle sonuçlandırdı. Normal. Çünkü dosyayı takip edebilecek tüm askeri uzmanlar, önceden kodese tıkılmıştı! Başbakanlık’a bağlanan Türkiye Bilimler Akademisi’nin yeni başkanı Cevat Acar. Zatın bilimsel ederi, ÖSYM Başkanı Ali Demir ayarında. Balyoz’u tutan el de vurduğu yer de sanırım belli. Hamburg’da yaşadığım yıllarda çoğunlukla yabancı işçilerin çocuklarının zaman geçirdikleri bir gençlik evinde, haftanın iki günü akşam saatlerinde gönüllü olarak çalışıyordum. Çocukların yarıdan fazlası Türk’tü. Onları Sırplar, Afganlar, çok az sayıda da olsa Almanlar izliyordu. Kentin ‘Gençlik Dairesi’ için bu tür evler önemliydi, çünkü kentin görece yoksul semtlerinde başıboş çocukların denetimi, ancak bu tür buluşma merkezleri yoluyla mümkün oluyordu. Akşamüzerleri eve dayanılması güç bir karmaşa, bir gürültü egemen oluyordu. Bodrum katındaki masa tenisi salonunda ya da üst katlardaki oyun odalarında her an bir kavga patlak verebilir, çocuklar birbirlerinin kafasını yarar, gözünü patlatabilirdi. O saatlerde ev çalışanları dikkatli olmak zorundaydı. İkisi kadın, beş kişiydik, aralarındaki tek yabancı bendim. Görevim, ikinci kattaki oyun odalarında kâğıt, okey gibi oyunlar oynayan çocuklarla ilgilenmekti. Çocuklar, konuşmalarım, davranışlarım nedeniyle başlarda beni yadırgamışlar, ama daha sonra benimsemişlerdi. ??? Gençlik evindeki temel sorun çocuklar arasında ansızın çıkan kavgalardı. Ne kadar konuşsak, ne kadar anlatsak bu kavgaların önünü alamıyorduk. Sonunda ‘Gençlik Dairesi’ne başvurup bir psikolog göndermelerini istedik. Çok geçmeden çalışma alanı çocuk psikolojisi olan bir uzman gönderdiler. Psikolog bir haftalık gözlemden sonra sorunun kaynağının “iletişimsizlik” olduğu sonucuna vardı. Çocuklar ne doğru dürüst Almanca ne de anadillerini biliyorlardı. 100150 sözcüklü dağarcıkları düşündüklerini anlatmaya yetmediği gibi herhangi bir nedenle karşısındakilere duydukları öfkelerini açıklamaya da yetmiyordu. Bizlerse aralarındaki kavgaların, birbirlerine karşı uyguladıkları şiddetin kaynağını farklı kültürlerden gelmiş olmalarına bağlıyorduk. Bu düşüncelerimizi psikolog arkadaşımıza anlatınca kendisi ‘Gençlik Dairesi’nden bir sosyolog göndermelerini istedi. O da çok geçmeden geldi. Onun gözlemleri de psikoloğun vardığı sonuçla örtüşüyordu. Ona göre burada “farklı kültürden gelmiş olmak” belirleyici değildi, çünkü o çocukların neredeyse tümü kentin o semtinde dünyaya gelmiş, aynı okullara gitmiş, aynı sokaklarda büyümüştü. O semt yabancıların toplu olarak yaşadıkları bir yerleşim bölgesi, başka bir deyişle “getto”ydu. Aileleri farklı ülkelerden gelmiş de olsalar aldıkları temel kültür “getto kültürü” idi. Getto yaşamı kendine özgü bir kültür/yaşam biçimi yaratıyordu. Öyle ki getto yaşamı yalnızca o yerleşim bölgesinde kullanılan, başkaları için hiçbir anlam içermeyen sözcükler, kavramlar da üretiyordu. Fakat bu dil bir anlaşma dili değildi, çoğu küfür, hakaret, aşağılama sözcüklerinden oluşan bu “özel dil” çocukların zaten kısıtlı olan sözcük dağarcığını daha da kısıtlıyordu. Bu nedenle çocuklar düşündüklerini dillerine dökemediklerinden saldırganlaşıyorlar, bir iletişim yolu olarak kaba güce, şiddete başvuruyorlardı. Uzmanların söylediklerine aklımız yatmıştı. ??? Televizyonlarda, gazetelerde ne zaman bir şiddet haberine rastlasam aklıma Hamburg’daki o uzmanların söyledikleri geliyor. Her gün Türkiye’nin dört bir yanından bu tür şiddet haberleri duyuyoruz. Bu olaylarda yer alan insanların çok büyük bölümü kent varoşlarında veya varoşlaşmış/gettolaşmış yerleşim bölgelerinde yoksul ve yoksun koşullarda yaşıyor. Yoksulluk da, yoksunluk da insanlarda öfke birikimlerine yol açıyor, fakat çeşitli nedenlerden ötürü bu insanlar öfkelerini dile getiremiyorlar. Doğal ki onlar yukarıda sözünü ettiğim çocuklardan çok farklı olanaklara, onlardan çok daha zengin sözcük dağarcıklarına sahipler. Ne var ki dağarcıkta var olan, fakat kullanılmayan, kullanmaktan çekinilen, korkulan sözcükler işlevsizleşiyor. Dilin işlevsizleşmesi sonuçta toplumdaki şiddet gizilgücünün (potansiyelinin) yoğunlaşmasına neden oluyor. Tanık olduklarımızsa bu gizilgücün bireylere yansımasından başka bir şey değil diye düşünüyorum. Bilmiyorum, sizler ne düşünüyorsunuz? şifrelemesinin İngilizlerin eline geçtiği, çok gizli tutuldu. Müttefikler, düşman ordusunu kriptolarından izliyordu artık. Savaşın seyri değişti. Kimlerin kazandığını biliyorsunuz. ??? 20. yüzyılın birinci yarısında Enigma kriptolojisini kuran ve çözen matematik zekâ, bugün tüm dünyanın kullandığı bilişim teknolojisini yarattı. 21. yüzyılın başında ilk büyük savaş, Ortadoğu’ya uygun görüldü. Irak’ta başlatılan yangın Suriye’yi sardı. Lübnan’a sıçraması kaçınılmaz, Türkiye’yi içine çekmesi hayli olası... Ama asıl kapışma, savaşı KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ‘ G ’ N O K T A S I behicak@yahoo.com.tr Çamlıca’ya Cami Yarışması! Acaba gerçekten öyle miOsmanlı’dan bu yana “dodir? Şartnamedeki, “silueti kunulmayan Çamlıca Tepebozmayacak tasarım” bu si”ne Başbakan’ın isteğiyle koşullarda gerçekleşebilir “15 bin m2”ye oturan “30 mi? bin kişilik” cami yapılması Soruya, aralarında “hayır” için açılan “Mimari Proje diyeceklerine inandığımız miYarışması” tartışılıyor. marların da bulunduğu seçici Bu yazı için son katılma takurul üyelerinin baştan açıklık rihi olan 3 Ağustos’un geçgetirmeleri gerekirdi. mesini bekledim; yarışmak Büyükşehir Belediye Mecliisteyen mimarların si’nde “kabul edilmeksizin” “heves”lerini kırmak istemeÇevre ve Şehircilik Bakanlıdim. ğı’nca yapılıp onaylanan(!) Gerçi, asıl heves kırıcı olan, yarışma şartnamesinin kendi imar planında, Çamlıca Tepesi, “yeşil alandini tesis si… alanı ve ticaret alanı” olarak Yarışmacılara bu boyut ve parçalanmış. Yani tepe, caönemdeki bir proje için sademinin dışında “AVM”lerle de ce “1 ay” süre tanınması iki betonlaşacak! anlama geliyor; Ya düzenleYarışmacılara “veri” olacak yenler “mimari tasarım” bu plan, imar ve koruma huhakkında çok cahiller ya da kukumuza aykırı olduğu gibi, zaten hazır birkaç proje var! caminin “en uygun yer” ve Seçici kurula ‘soru sorul“büyüklük”te tasarlanması ması’nın 1 Ağustos’ta bitmeolanağını da baştan yok edilisi de “garip ötesi...” Böyleyor. ce, 2 veya 3 Ağustos’ta şartŞartnamename de “gelealanlar sonekten geru sorma leceğe çağhaklarını daş tasayitirdiler! rım” istenirYa şartken, afişinde namede, “klasik Os“Teslim tamanlı minarihine karesi” bulundar danışması ise manlar, seçici ku “Çağdaş” cami tasarımı çağrısın “beklenti”yi dışavurmakrul üyeleri da “klasik Osmanlı minaresi” la kalmıyor, ve raporgünümüzde “minaresiz catörler değişebilir” denmesi ne mi” olabileceği düşüncesini anlama geliyor; beklenen de baştan geçersiz kılıyor. “eğilim”de çıkmazlarsa göOysa geçen yıl Kayseri revden mi alınacaklar? Seçici Büyükşehir Belediyesi ile Mikurul bu “rencide” edici komarlar Odası şubesinin şulu nasıl kabul edebiliyor? “Çağdaş Cami Fikir YarışKaldı ki seçici kurulu ması”na gelen 250’ye yakın “meçhul” bir yarışmaya hiçtasarımdan çoğu minaresiz bir sanat dalında “masum” ya da simgesel minareli önegözüyle bakılamaz! Sadece rilerdi. bu koşul bile, yarışmanın bir Her cami “cemaat”iyle yaeser elde edilmesi kaygısıyla şar. Çamlıca’da ise 30 bin bir değil, “siyaseten” yapıldığını yana, 3 bin kişilik cami bile açıkça gösteriyor. dolmaz! Eğer amaç gösterişli Şartnamenin hukuka aykırı bir “cuma camisi” yapmakdiğer “şart”ları ise üyelerine sa, “yer seçimi” konusunda “katılmayın” çağrısı yapan Doğan Kuban’ın Cumhuriyet Mimarlar Odası’ndan öğreniTeknoloji’deki makalesinin lebilir... okunması gerekir. üri’ ne diyor? “İslam mimarisinde uluslararası uzman”ımız Çamlıca Tepesi’ne “tanımdiyor ki: “Camiyi ne kadar lanan” büyüklükte bir cami büyük yapsanız doğal tepeyapma kararının, şehircilik ilnin (Çamlıca) Boğaziçi’ne kelerine, “sit” gerekçelerine, egemen boyutlarıyla boy ölkentin o noktadaki siluet ve çüşemez. Cami kent içinde peyzaj değerlerine uygun güzel ve anlamlıdır.” (27 olup olmadığını öncelikle Temmuz) “seçici kurul” irdelemeliydi. Bakalım Oda’nın çağrısına Bu yapılmadığına göre, ilan uymayacak mimarlardan edilen ya da “yeni atanabiÇamlıca’da silueti bozmayan lecek üyeler”in de caminin 15 bin m2’lik ve 30 bin kişilik konumuna ve öngörülen bübir cami için hangi “mucizyüklüğüne “razı” oldukları evi” tasarımlar çıkacak? anlaşılıyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA HARBİ SEMİH POROY SEDAT YAŞAYAN 9 UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com ‘J SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/ Gökyüzünden ve 1 yıldızlardan korkma. 2/ Mardin ilin 2 de tanınmış bir ören 3 yeri... “Durur gi 4 bi dallarda kanlı bülbüller” (Ahmet 5 Haşim). 3/ Eskiden 6 lise derecesindeki 7 okullara verilen ad... Güzel kadın. 4/ Bö 8 cek ısırmasıyla olu 9 şan yumru... Belirti. 1 2 3 4 5 6 7 8 5/ Kesilmiş hayvanın ciğer, işkembe gibi iç or 1 C İ C İ M A M A ganlarıyla baş ve ayakları. 2 İ T E Ğ İ E L 6/ Selenyum elementinin 3 M İ T R İ Y A simgesi... Sularda yaşa 4 C V A Z O R yan tek hücreli bir canlı. 7/ 5 İ P E K A K A Küçük su kanalı... Süpür6R U L O E R geotu, funda. 8/ At, aslan 7 İ L R A D İ K gibi kimi hayvanların en8 K U R R A K A sesinde bulunan uzun kıllar... Müzikte üç ya da da 9 Ç E R İ M O Y ha çok sesin bir arada tınlaması. 9/ Rüzgâr korkusu. 9 A L A Z L A M A YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bayağı, sıradan... Ayakkabının yumuşak olan üst bölümü. 2/ Kuran’da bir sure... Meyve, sebze, tarhana gibi şeyleri kurutmaya yarar, geniş ve üstü açık balkon. 3/ Çekilerek balık avlamaya yarayan daire şeklinde el ağı... Güreşte bir oyun. 4/ Karahindibanın sebze olarak yenen yaprakları... İlaç. 5/ Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 6/ Bir nota... Bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama. 7/ İspanyolların sevinç ünlemi... Argoda şık ve güzel giyimli kimseye verilen ad. 8/ Gerekli, lüzumlu... Afrika’da yaşayan bir antilop. 9/ Kan emici bir sinek... Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear