17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 AĞUSTOS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 7 Hastanelerde görev yapan emekçiler hukuksuz işten çıkarmalara karşı direniyor ‘Sağlıkta taşeron olmaz’ OKUL YAŞININ DÜŞÜRÜLMESİ İstanbul Haber Servisi 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte okula başlama yaşının düşürülmesinin çocuklarda birtakım hareket sistemi sorunlarına neden olabileceği belirtildi. Fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, okula başlama yaşının düşmesi ile çocuklarda daha çok sırt, boyun ve bel problemi olabileceğini vurgulayarak “Okul sıralarının küçük çocuklara göre ayarlanması ve çanta ağırlığının 2 kilogramı geçmemesi gerekiyor” dedi. Romatem Bostancı Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi sorumlusu Prof. Dr. Tunç Alp Kalyon, çocuklarda okul çağından önce de çeşitli nedenlere bağlı bel ve sırt ağrılarının olduğunu, yapılan araştırmalarla da yaş ilerledikçe bu ağrıların daha sık görüldüğünün ortaya çıkardığını söyledi. 7 yaşındaki çocuklarda bel ağrısı sıklığının yüzde 1, 10 yaşındakilerde yüzde 6, 14 yaşındakilerde yüzde 18 olduğunu anımsatan Kalyon “Bazı bölgelerde ve yaş gruplarında bu oran yüzde 50’ye kadar çıkabilmektedir. O nedenle çocuklarda bel ve sırt ağrılarına sebep olabilecek faktörleri bilmek, bunları takip etmek ve en kısa zamanda önlemini almak gerekir” uyarısında bulundu. Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE ‘Ağırlık altında ezilecekler’ İstanbul Haber Servisi Sağlık sektöründe giderek artan taşeron çalıştırma ve işten çıkarmalara karşı eylemler de yaygınlaşıyor. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki direnişin ardından, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’nin yemekhanesinde çalışan 3 taşeron işçisi de 36 günden bu yana hastane bahçesinde kurdukları çadırda direnişlerini sürdürüyor. Haksız ve hukuksuz yere işten çıkarıldığını belirten işçiler, “Uygulamalara ortak olan hastane yönetimine ve il sağlık müdürlüğüne sesleniyoruz. Bu yanlıştan dönün, haklarımızı gasp etmekten vazgeçin” dedi. DİSK’e bağlı Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası’na (DevSağlık İş) bağlı olan işçiler, dün Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi’nde bir araya geldi. ? Hukuksuzluğun ve haksız işten çıkarılmaların gün geçtikçe artan taşeron uygulamasından kaynaklandığına dikkat çeken sağlık emekçileri, “İnsan ihaleyle çalıştırılmaz” şeklinde görüşlerini ifade etti. Teröre Karşı Ulusal Mutabakat! Hafta sonunda Sayın Cumhurbaşkanı’nın parlamentoda temsil edilen siyasal partileri bir yuvarlak masa etrafında toplamasını öneren yazıma, okurlarımdan büyük destek aldım. Hangi politik görüşleri taşımakta olduklarını bilmediğim; öğrenmek de istemediğim çok sayıda okur iletisi, ülkede Tanrı korusun bir iç savaşa yol açmayı amaçlayan çekişmeler karşısında Çankaya’nın harekete geçmesini beklediklerini gösteriyor. TBMM Başkanı ve parlamentonun en deneyimli üyelerinden birisi olan Sayın Cemil Çiçek, dün yaptığı açıklamada “Ülke ve birey güvenliğinin, karşı karşıya bulunan sorunlarının tek yönlü yaklaşımlarla sağlanamayacağını” vurgulayarak teröre karşı ulusal bir mutabakat reçetesi öneriyor. Toplumun ve bireylerin yararlandığı özgürlükler alanının genişletilmesi, demokratik standartların yükseltilmesi gibi seçeneklerin de yer aldığı bu öneri, öyle bir yuvarlak masanın etrafında buluşacak olan iktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri için üzerinde durulmaya değer önemdedir. Sayın Çiçek, öncelikle şiddet ve terörü benimseyen hiçbir anlayış ve hareket tarzının kabul edilemezliğini vurgularken sanırım daha birkaç gün önce bir BDP’li parlamenter heyeti ile omuzlarında Kalaşnikoflar bulunan terörist grubun sıcak görüntülerini anımsatmak istemiştir. Cemil Bey’in 11 madde içinde özetlediği ve sadece siyasal partileri değil, onların dışında sivil toplum kuruluşlarını da üzerinde anlaşmaya çağırdığı bu önerisinde sözünü ettiği “terör” kavramının öncelikle neleri içerdiği ya da içermediği aydınlatılmaya gerek duyulan bir olgudur. Elinde silahla dağa çıkan yurttaşa haklı olarak terörist diyen ve onu silahını bırakarak dağdan inmeye çağıran devlet, kaleminden başka hiçbir aracı olmayan Mustafa Balbay’ları, Tuncer Özkan’ları, Barış Pehlivan ya da Barış Terkoğlu gibi gazetecilere de aynı kimlik kartını yakıştırma hakkına sahip olmadığını anlamadığı sürece, bu kavram kargaşasını çözemez. Cemil Çicek’in 11 madde olarak topladığı öneri paketinde kuşkusuz, Güneydoğu bölgesinde ekonomik kalkınmanın birincil önceliği taşıdığını da her şeyden önce iktidarda onuncu yılını dolduran AKP kavramalıdır. Liberal bir bakış ile o bölgede tek çivi çakılmasının beklenemeyeceğini görmek gerekiyor. İş bulamadığı için terör örgütünün profesyonel tetikçiliğini üstlenenlerin sayılarını Sayın Çiçek, sıradan yurttaşlardan daha iyi bilecek durumdadır. O bakımdan, öneri paketinin 7’nci sırasında yer alan “Kalkınma hedefi bütüncül bir yaklaşımla ele alınacak, bu doğrultuda toplumsal ve kültürel yaşamdan idari yapılanmaya, ekonomik kalkınmadan bölgesel gelişmeye kadar ve ulus devlet yapısına, idarenin bütünlüğüne ve idari vesayet ilkelerine zarar vermeyecek şekilde, yerel yönetimlerin daha güçlü bir idari ve mali yapıya kavuşturulması” önemle ele alınmalıdır. Sayın Çiçek adını koymadan bir yuvarlak masanın gündemini oluşturmuş. Acaba öncelikle AKP ve sırası ile CHP, MHP, BDP yetkili organları bu önerilere nasıl bakmaktadır? Eyleme, DevSağlık İş Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), CHP, BDP, ÖDP, EMEP, Genelİş Sendikası, Hakların Demokratik Kongresi, Birleşik Taşımacılık Sendikası, Halkevleri, Gülsüyu Gülensu Güzelleştirme Derneği’nin de bulunduğu çok sayıda kurum ve kuruluşun da destek verdi. Direnişteki işçilerden Hamdi Azbay, “Asılsız ve yasadışı ibranameyi imzalamadığımız için, haklarımıza sahip çıktığımız için işten çıkarıldık” dedi. “İn san ihaleyle çalıştırılmaz, sağlıkta taşeron olmaz” diyen Azbay, taşeron çalışma sisteminin kölelik olduğunu vurgulayarak insan onuruna yaraşır bir çalışma ortamı ve nitelikli sağlık hizmeti için mücadele ettiklerini kaydetti. Özellikle gençlerin çok büyük bir tüketim ağının hedefinde olduğu belirtildi Markalar esir alıyor İstanbul Haber Servisi Takıntılı olduğunuz markaları, yaşam tarzı haline getiriyor ve bunu bir varlık sebebi sayıyorsanız, “marka bağımlılığı” sizde sinyal vermeye başlamış demektir. Uzmanlar, ruhsal doyumsuzluk yaratan bu takıntının çocukluk çağında, ailenin çocuklarına aldıkları ile başlayabildiğini ifade ederek ebeveynleri tercihlerinde dikkatli olmaya çağırıyor. Nöroloji uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, markaya yönelmenin yanlış bir durum olmadığını, kişinin markaya önem vermekle birlikte, markalı olsun olmasın hoşuna giden nesneleri de alıp kullanabilmesi durumunda herhangi bir sorun olmadığını belirterek markanın varlık sebebi olması durumunda patolojinin başladığını söyledi. Kişinin, o markanın imajını, yaratacağı etkiyi marka ile bütünleşerek, kendini daha değerli ve önemli olarak algıladığını ifade eden Yavuz, estetik kaygıların diğer pek ğersiz, önemsiz birisi gibi algılayabildiğini” dile getiren Yavuz, gençlerin çok büyük bir tüketim ağının hedefi, karşı cins tarafından beğenilmek isteyen ve hemcinslerinin saygısını kazanmak isteyenlerin böyle bir tüketim ekonomisinin pazarı olduğuna işaret etti. Yavuz, “Bütün bu bombardıman altındaki birey, kendine bir çıkış yolu aramakta ve eğer tutunabileceği güçlü bağları, sosyal destekleri, doyum bulabildiği ilişkisel yaşantıları yoksa içindeki boşluk ve anlamsızlık duygusunu tüketerek gidermeye çalışmaktadır. Düşünmek, üretmek, sorgulamak gibi kavramlar günlük hayatımızdan hızla uzaklaşırken yerine hangi markaların daha iyi olduğu, en iyi mekânların neresi olduğu, nelerin ‘in’lerin ‘out’ olduğu konuşmaları almıştır” dedi. Marka takıntısının kişinin tüm bütçesini altüst edebileceğine işaret eden Yavuz, çocuk ya da ergenin bazen ailesine olan öfkesini bu şekilde dışarı vurabildiğini söyledi. Erken teşhis hayat kurtarır İstanbul Haber Servisi Kanser olunca hepimiz korkuyoruz ama erken teşhisin önemini de aynı oranda göz ardı ediyoruz. Jinekolojik onkoloji cerrahisi uzmanı Prof. Dr. Ateş Karateke, Türk kadınının erken teşhis konusunda zafiyeti olduğuna dikkat çekerek gündelik mide ve bağırsak şikâyetlerinin yumurtalık kanseri işareti olabileceğini söyledi. Teşhisi en zor ve en sinsi ilerleyen yumurtalık kanserini “kadınlar için en büyük tehlike” olarak tanımlayan Karateke, “Yumurtalık kanserinin kendine özgü semptomları olmadığı için, hastalığın belirlenmesi ve tanı koyulması zordur. Yumurtalık kanserinde gündelik şikâyetlerin dikkate alınması hayat kurtarabilir” dedi. ? Uzmanlar, ruhsal doyumsuzluk yaratan marka takıntısının çocukluk çağında, ailenin çocuklarına aldığı ürünler ile başlayabildiğini ifade ediyor. çok şeyin önüne geçtiği bir yaşam şeklinin ortaya çıktığına dikkat çekti. Kişinin “marka kullanamadığında kendini de Kilo aldırmayan 10 sağlıklı besin İstanbul Haber Servisi Yaz aylarında iyi bir görüntü sağlamak için kiloya dikkat etmek başlıca önlemler arasında yer alıyor. Uzmanlar, arada yaptığımız küçük kaçamaklardan korunmak için de formül öneriyor. Beslenme ve diyet umanı Nil Şahin Gürhan, yaz aylarında elimizin altında olması gereken “kilo aldırmayan 10 sağlıklı ürünü” anlattı. 1’er çay bardağı kuru üzüm ve leblebi karışımını çantanızda gezdirebilirsiniz. Fındıkkuru üzüm karışımı Öğün aralarında 1 avuç cevizi, 1 adet elma veya taze herhangi bir meyve ile beraber tüketmek daha hızlı kilo vermemizi sağlar. Peynirekmekmaydanoz ile sandviç Yoğurtmaydanoz karışımı Yoğurtyulaf ezmesiceviz Meyveli probiyotik yoğurt Ayran Süt Sütbitter çikolata Araştırmacı bilim insanları, “Mademki insan, biri anne biri babadan iki hücre ile hayata başlıyor ve bu hücreler bölünüp çoğalarak beyin, miğde, karaciğer, böbrek, akciğer, kas gibi çeşitli organları oluşturuyorlar... O halde bu tür ana hücrelerden yararlanarak hastalanan organları yenilemek, iyileştirmek mümkün olabilir” diye düşünmüşler. Bu; çok yerinde bir varsayım. Ancak bunu gerçekleştirmek uzun vadeli çalışmaları gerektiriyor. Kök hücre (ana hücre) çalışmaları yıllardır aralıksız sürdürülüyor ve bu umudun gerçekleşmesi için çalışılıyor. Özellikle kan hastalıkları gibi bazı alanlarda verimli sonuçlar alınıyor. Ama dejeneratif hastalıklarda (Alzheimer, kas hastalıkları, müsküler distrofiler, beyin atrofileri) henüz klinik uygulama aşamasına varılmış değil. Yazık ki bu umudun ticaretini Gebelik öncesi uzman başvurusu önem taşıyor İstanbul Haber Servisi Acıbadem Sağlık Grubu Tüp Bebek Merkezleri Koordinatörü Prof. Dr. Bülent Tıraş, çiftlerin evlendikten sonra ayrı ayrı üreme ile ilgili incelemelerden geçmeleri ve olası sorunların erken tanısının sağlanmasının ideal olduğunu söyledi. Tıraş, hamile kalmadan önce bir uzmana başvurmanın önemine işaret ederek şunları kaydetti: “Anne adayının tiroit bezi iyi çalışıyor mu, guatr, diyabet, yüksek tansiyon, karaciğerde bir sorun var mı? Bunlara bakmak gerekiyor. Bütün bunları anne adayı hamile kalmadan önce saptamak gerekiyor. Çiftlerin evlendikten sonra ayrı ayrı üreme ile ilgili incelemelerden geçmeleri ve olası sorunların erken tanısının sağlanması idealdir. Gebelik öncesi yapılacak prekonsepsiyonel (gebelik öncesi doktor muayenesi) danışmanın gebelikten en az üç ile altı ay öncesinde yapılması öneriliyor. Sigara hem kadın hem de erkekte üremeyi olumsuz etkileyen faktörlerin neredeyse başında geliyor. Sigara, kadınlarda hem yumurtlamayı hem de rahmi olumsuz etkiliyor. Kadının gebe kalması, gebe kalır ise de bebeği sağlıklı şartlarda dünyaya getirebilmesi konusunda sigara önemli riskler oluşturuyor.” Bir yaş altı bebekler ÇOCUKLARDA YEMEK SORUNU İstanbul Haber Servisi İstanbul Teknik Üniversitesi ( İTÜ) Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dilek Boyacıoğlu, yenilenen bal tebliğinde etikette “Bir yaşın altındaki bebeklere bal yedirilmemelidir” uyarısının zorunlu tutulmasının gerekli olduğunu söyledi. Bebeklere bal verilmesindeki sağlık endişesinin “Clostridium (Cl.) botulinum mikroorganizması” ile ilişkili olduğunu belirten Boyacıoğlu, şöyle dedi: “Bebeklerin sindirim sisteminde gelişebilen bakteri çoğalmaya başladığı takdirde, kabızlık ve sinir sistemi rahatsızlıklarına neden olabilir.” Bal yedirmek risk taşıyor Gerekenden fazlasına zorlamayın İstanbul Haber Servisi Anne babaların birçoğunun şikâyet ettiği çocukların “yemek problemi”nin, zamanla çocuğun anne babasına karşı kullandığı bir silaha dönüştüğü belirtildi. Memorial Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Günbey Elemen, çocuklara yemek yeme alışkanlığı kazandırmak için anne ve babalara önemli görevler düştüğünü belirterek, “Yemek yemesi konusunda çocuğunuzla inatlaşmak problemin daha da artmasına yol açabilir.” dedi. Elemen, çocuğa doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak için özetle şunları önerdi: ? Yemek porsiyonlarını kendi ölçünüze göre değil; çocuğunuzun kendi gereksinimlerine ve yaşına uygun olarak hazırlayın. ? Çocuğunuza yemeğini yemesi için yeterli zaman verin. ? Yiyecekleri çocukların kolay tüketeceği şekilde hazırlayın. ? Çocuklar bazı besin gruplarını yemeği reddedebilir. Örneğin süt içmek istemeyen bir çocuğa süt, bir başka şekilde sunulabilir. ? Çocuğun besin seçimindeki öncelikleri dikkate alınarak farklı tat, farklı renk ve çeşitlilikte besinler hazırlanmalıdır. ? Anneler yemek konusunda yaratıcı olmalı ve yemek saatlerini çocuk için eğlenceli bir hale getirmelidir. yapan merkezler var. Tayland, Meksika, Çin, Hindistan, Güney Kore, Ukrayna böyle merkezlere sahip ülkeler arasında. Bizim halkımız her çeşit aldatmacaya kolaylıkla kapılıyor. Medya bu konuda şaşılası bir sorumsuzluk içinde bulunuyor. Türkiye’de kök hücre konsorsiyumu var. Orada dünyaca tanınan otoriteler var ama böyle bir iddia ileri sürüldüğünde bir gazete ya da TV zahmet edip o uzman kişilere sormuyor, danışmıyor, doğru bilgi edinme girişiminde bulunmuyor. Herhalde bu haberin reytingi vardır gerekçesi ile yıllardır beklentiler içinde kıvranan insanları yayınları ile çılgına çevirerek umutlandırıyor. Yakında yine böyle bir olay yaşadık. Çanakkale’de oğullarının gittikçe ağırlaştığını görerek çırpınan bir aile yıllardır GÖRÜŞ PROF. DR. COŞKUN ÖZDEMİR Uzayıp Giden Kök Hücre Hikâyesi... beslenen kök hücre umudu ile Başbakan’ın desteğini arıyor. Onlar bir helikopter ile Ankara Dış Kapı Hastanesi’ne ulaşıyorlar. Bu hastanedeki kurul bilmiyorum nasıl bir gerekçe ile “Bu çocuğa kök hücre tedavisi yapılmalıdır” kararı veriyor. Aile, sevinçle Sağlık Bakanlığı’na başvuruyor. Bu bakanlık, geçirdiği tecrübelere dayanarak öneriyi reddediyor. Bu defa olay mahkemeye intikal ediyor. Mahkeme, bu tedavi yapılmalı kararı veriyor. Hâkimlerin de neye dayanarak uzmanlıkları dışı böyle bir kararı verdikleri bilinmiyor. Sağlık Bakanlığı bir kez daha reddediyor. Bu satırları yazdığım sırada dava Danıştay’da. Onlar nasıl davranacaklar, bilmiyoruz. Hürriyet gazetesi bu olayı ailenin örnek hak arama mücadelesi şeklinde yayımlıyor. Bu haberi yazan sağlık muhabirine ulaşarak bu tutumun yanlışlığını anlatıyorum, sanırım anlıyor. Bu arada bilgisayarıma düşen iletilerden, hasta çocukların ailelerinin büyük bir heyecan ve beklenti içinde olduklarını, aralarında yazıştıklarını üzüntü ile izliyorum. Kas hastalıkları derneğinin web sayfasında kök hücre çalışmalarının henüz tedavi aşamasına varmadığını belirten açıklamamın belli başlı bir etkisi ve yansıması olmuyor. Böylece bir kez daha aileleri ve hastaları derin bir düş kırıklığı ile baş başa bırakıyoruz. Bu da bir kriz sayılmalı ve böyle krizleri yönetme yeteneğine sahip olmadığımız gerçeği ortaya çıkıyor. Bir bilim toplumu olmak ve bilimselliği halka ulaştırmak kolay değil. Bu sıkıntıları, bu olumsuzlukları yazık ki daha uzun yıllar yaşayacağız. coskunoz@superonline. com Not: Sevgili Balbay, Özkan, Perinçek, Haberal, Hilmioğlu. Yazık ki bayramlarınızı kutlayamıyoruz. Bizi de sizler gibi bundan yoksun bıraktılar. Sizin direncinizi, ürettiğiniz yazı ve kitaplarınızı takdirle izliyoruz. Artık daha fazla gecikmeden birlikte olacağımız günlerin beklentisi içindeyiz. Morallerinizin daima sağlam kalmasını diliyorum. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear