25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28 AĞUSTOS 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER ARACI DURDURDU, 4 KİŞİYİ BIÇAKLADI 3 Öfkeli sevgili dehşet saçtı Haber Merkezi İzmir’de ayrılmak istediği sevgilisinin tehditlerinden usanarak şikâyetçi olmak isteyen kadın, iki kızı ve damadıyla birlikte otomobile binerek adliyeye doğru yola çıktı. Bunu duyan öfkeli sevgili, başka bir araçla çarparak durdurduğu otomobildeki 4 kişiyi bıçaklayarak kayıplara karıştı. Çınarlı semtinde yaşayan Gülay Dilaslan, bir süre birlikte yaşadığı T.Ö’den ayrılmak istedi. Bunu kabullenemeyen T.Ö, sürekli aradığı ve yolunu kestiği Dilaslan’ı tehdit etti. Tehditlere daha fazla dayanamayan Gülay Dilaslan, Bayraklı Adliyesi’nde savcılığa suç duyurusunda bulunmak için yanına kızları Derman Çevik, Remziye Çevik ve damadı Ferhat Kurtuluş’u da alarak yola çıktı. Dilaslan’ın adliyeye gittiğini öğrenen T.Ö, Ferhat Kurtuluş’un kullandığı otomobili takip etmeye başladı. T.Ö, tehditlerine aldırış etmeden yoluna devam eden otomobili kullandığı araçla çarptıktan sonra önünü keserek durdurdu. T.Ö, daha sonra, elinde bıçakla inerek saldırdığı Gülay Dilaslan, kızları Derman Çevik, Remziye Çevik ve damadı Ferhat Kurtuluş’u çeşitli yerlerinden yaraladı. Yaralılardan Gülay Dilaslan ile Derman Çevik’in sağlık durumunun ciddi olduğu, diğer iki kişinin ise durumlarının iyiye gittiği açıklandı. T.Ö’nün yakalanması için çalışma başlatıldı. Fotoğraf: UĞUR DEMİR 12 Eylül ve Türkiye’nin Sorunu Sevgili okurlarım, aynı konuda yazdığım üçüncü yazı bu: Dikkat ederseniz, adını koymadan “Türkiye’nin Sorunu” diyorum… İzninizle, yazılarımın sonunda bu soruna ad bulmaya çalışacağım. İlk yazımda sorun çözmenin kuramsal, soyut ilkeleri üzerinde durdum. Somut konulara girdiğim ikinci yazımda, yakın tarihle başlayarak AKP iktidarı dönemini irdelemeye çalıştım. Sizden aldığım olumlu geri bildirimlerle cesaret buldum, mütevazı çabamı sürdürüyorum. Tekrar belirtmek isterim: “Bekâra karı boşamak kolaydır!” derler… Ya da “Dingil kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur!”... Bu yazılarımın kimseye akıl vermek, yol göstermek gibi bir amaç taşımadığını, sadece hepimizin güvenliğini, hayatını, refahını, kendisinin ve ailesinin geleceğini ilgilendiren çok büyük ve önemli bir sorun üzerinde, bir toplumbilim öğrencisinin, bir yazarın irdeleme denemeleri olduğunu yeniden vurgulamak isterim. Zaten böylesine büyük sorunlar ne tek bir nedene, ne tek bir olaya, ne de tek bir kişiye ya da örgüte bağlanabilir; ne de kısa yoldan mucizevi çözümler vardır! Zaman içindeki çeşitli oluşumlar, süreçler, ulusal ve uluslararası faktörler işin içine girer ve bütün bunların birikimiyle böyle geniş ve hayati sorunlar ortaya çıkar. Büyük devletler bunları önceden görmek, çeşitli seçeneklere göre önlemler almak için pek çok çalışma üretir, senaryolar oluşturur, tartışmalar yapar… Küçük ve azgelişmiş ülkeler ise “Bu coğrafyanın kaderi”, “Emperyalizmin, dış ve iç düşmanların oyunları”, “Bu yöneticilerle bu kadar oluyor”, “Bu halkla bu kadar oluyor”, “Bizim zaten gücümüz ne ki” diye, aslında hepsi bir ölçüde doğru da olabilecek ama sorumluluğu yöneticilerden başkalarına atan sloganlarla avunur, bunların oluşturduğu fırtınalar önünde sürüklenir gider. ??? 12 Eylül 1980 askeri darbesi hiç kuşkusuz pek çok kişinin, özelikle birçok aydının, yazarın, politikacının, gencin, öğretmenin, öğrencinin hayatını kurtarmıştır… Ama izlediği politikalar, yol açtığı yapısal değişimler açısından, bugün karşı karşıya olduğumuz “Türkiye’nin Sorunu”na büyük katkılarda bulunmuş, bugünü hazırlamıştır. Bu kara günleri hazırlayan hataları dokuz grupta toplamak olanaklıdır: 1) Sağsol çatışmasını önlemek bahanesiyle bütün siyasal partileri kapatmış, meşru siyaseti tümüyle yasaklamış, toplumsal bilinç ve ahlak açısından da mahkum etmiştir. 2) Aydınların tümünü “vatan hainliğiyle” suçlamış, tam bir aydın düşmanlığı yaratmıştır. 3) Demokratik ve solcu bütün kuruluşları, sendikaları, dernekleri kapatmış, bütün demokratik ve solcu kitle örgütlerini siyaset alanından silmiştir. 4) Toplumda yukarda özetlediğim bu önlemlerle oluşan boşluğu doldurmak için, SünniMüslüman anlayışa dayalı dinciliği öne çıkarmıştır. 5) Bütün eğitim sistemini, bu arada üniversiteleri milliyetçimukaddesatçı çizgide yeniden örgütlemiştir. 6) Genel siyaseti sadece dinmezhep çizgisinde yeniden inşa etmekle kalmamış, toplumsal sorunları son derece ırkçı bir yaklaşımla ele almış, zaten var olan hem Türk hem de Kürt şovenizmini ateşlemiştir. 7) Türk milliyetçiğine özel destek verilirken, Kürt milliyetçiliği, Kürtlerin varlığını inkâr edecek düzeyde baskı altına alınmıştır. 8) Baskı, hapis ve işkence, yaygın bir yöntem haline gelmiş, demokratlar, solcular, Kürtler, bundan fazlasıyla etkilenmişlerdir. 9) Bütün bunların “Atatürkçülük” adına yapıldığı iddia edilmiş, böylece bütün toplum ve özellikle yukarıdaki gruplar, Türkiye’de aklın ve bilimin temsilcisi olan, toplumumuza çağ atlatan ve bir anlamda bugünkü toplumun çimentolarından biri işlevi gören Atatürk’ten soğutulmuş, hatta ona karşı düşmanlaştırılmıştır. ??? Sevgili okurlarım, bir büyük sorunu, onun nedenlerini irdelerken, onu yaratan süreçleri tek tek ele almak, genel çözümlemeler açısından oldukça yararlıdır. Çünkü sonradan bu süreçler arasındaki etkileşimlere bakmak daha kolay olur. Soyut bir giriş yaptık, somuta indirgemeye AKP ile başladık, 12 Eylül’e geldik… Devam edeceğim. İmza kampanyası 4+4+4 eğitim sistemi ile 60 aylık çocukların okula başlamasına karşı harekete geçen Halkevleri Eğitim Hakkı Meclisi, dün Cağaloğlu’ndaki İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde “5 yaşında çocuğumu okula göndermiyorum” kampanyasının başlattı. “55.5 yaşındaki çocuklar zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik açıdan ilkokula hazır değildir. Çocuklarımızı 4+4+4 karanlığına teslim etmeyeceğiz”, “Patrona köle, AKP’ye imam olmayacağız”, “Okullarımızı AKP’ye bırakmayacağız” yazılı pankart ve dövizler taşıyan Halkevleri üyeleri ve veliler, “Karanlığa teslim olmayacağız”, “4+4+4’ü durduracağız” sloganları attı. Burada grup adına açıklamayı okuyan Kader Yeşilırmak, “Ceza tehditleriyle çocuklarımızı ilkokula göndermemizi isteyenlere diyoruz ki, sizin 4+4+4 eğitim sisteminiz, yaptığınız hiçbir uygulama meşru değil. Çocuklarımızı bu ucube sistemi yaratanlara teslim etmeyeceğiz. Çocuklarımızı zorla ilkokula kaydetmenize izin vermiyoruz” dedi. Rapor almayana da ‘ayrı KANSERLİ MAHKÛMUN KIZI SESLENDİ: Babam ölüyor hapse beni atın Haber Merkezi İzmir’de “6 ay ömrü kalmıştır” raporuna karşın 16 yıl 8 ay hapis hapis cezasına çarptırılan kanser hastası Muhlis Barut’un (51), kızı Gönül Barut yetkililere “Babamın cezasını çekmeye razıyım. Yeter ki son bir saat olsa da evinde geçirsin” diye seslendi. Bayraklı ilçesinde yaşayan kanser hastası Muhlis Barut, 8 Ekim 2010’da yeşil kartının iptal edilmesi üzerine av tüfeğiyle toplum sağlığı merkezini basıp rastgele ateş etti. Polis tarafından bacağından vurularak etkisiz hale getirilen Barut, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan yargılama sonunda 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Dosya temyiz için Yargıtay’a gönderildi. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin, geçen nisan ayında “6 aylık ömrü kalmıştır” raporu verdiği Barut, sağlık durumundan dolayı affedilmesi için Cumhurbaşkanlığı’na dilekçe gönderdi. Barut, raporun üzerinden 5 ay geçmesinin ardından ailenin girişimleriyle İstanbul Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Ancak ailenin umutları “Bir aydan önce işlemler bitmez” sözleriyle söndü. Barut’un kızı Gönül Barut, Adli Tıp’ın kararına “Gün sayan bir hastaya bir ay süre verilmez ki” diyerek isyan etti. Yetkililere seslenen Gönül Barut, “Babamın adına ben özür diliyorum. Ama illa ki devletimiz bu ceza çekilsin diyorsa, ben razıyım çekmeye. Lütfen yanımızda can versin. Kendi evimizde vedalaşmak istiyorum, cezaevi kapılarında, parmaklıklar ardında değil. Babama önce hüküm, sonra kefen giydirdiler” diye seslendi. sınıf’ damgası mı? 66 aylık çocukların okulöncesi yerine ilkokula başlatılması kararı, birçok anaokulunu batmanın kıyısına getirdi FİGEN ATALAY Bazı özel okullarda 6672 aylıklar için ayrı sınıf açılıyor. Oysa 66 aylık bir çocukla 84 aylık bir çocuğun aynı sınıfta olması da minikler için ayrı sınıflar açılması da sağlıklı bir durum değil. Özel Okullar Birliği Başkanı Cem Gülan, “Aynı okul içinde 69 aylıklar, 72 aylıklar diye ayrı sınıflar açmak çok yanlış. Ayıran okullar, ‘12 sene sonra birleştireceğim’ diyor, ama bu durum ileri yaşlarda çocukları olumsuz etkileyebilir. Hepsini aynı sınıfa koyup, farklılıkları onlara belli etmeden gidermek gerekir” dedi. Özel okulların kaos yaşamayacağını, çok talep olsa bile sınıf mevcutlarının 30’u aşamayacağını belirten Gülan, 1. sınıf müfredatının hafifletilmesiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Sürekli ilk 3 ayın motor becerilerinin gelişimine ayrıldığı, çocuklara yüklenilmeyeceği söyleniyor. Müfredata okumaya hazırlık, oyun, egzersiz konulduğu söyleniyor. Sadece 1. sınıf müfredatının hafifletilmesi yetmez, ilköğretimin tamamının gözden geçirilmesi gerekir. Her yıl bir sınıf müfredatı mı değişecek? 1. sınıf hafiflerse 2. sınıf müfredatı nasıl olacak?” Okulları değil, çocukları düşündüğünü vurgulayan Özel Okullar Birliği Başkanı, “Annebabalara, her gün her şeyin değiştiği bir sistemde öneride bulunmak istemiyorum. Ama benim 6066 aylık çocuğum olsaydı kesin olarak göndermezdim. Rapor sicil gibi kuyruğunda dolaşır korkusuyla geleceğe damga bırakmak da istemezdim, ama içim kan ağlasa da raporu alırdım. Raporda, ‘gelişimi ve zekâsı tamam Rapor kuyruk gibi olur lanamış’ yazacak, ama bir de şu var: Kahramanca bu raporu alanlar, bunu madalya gibi de taşıyabilirler. İleride ‘Sisteme karşı çıktım’ diyebilirler” dedi. Gülan, rapor almayı düşünen velilere, yönetmelikte ‘okula uyum sağlayamayan’ ifadesi olması nedeniyle okullar açıldıktan 1 hafta 10 gün sonra rapor almaları önerisinde bulundu. 66 aylık çocukların anaokulları yerine ilkokula başlamasıyla anaokullarının batma tehlikesi yaşadığını, yaklaşık 2 bin anaokulu çalışanının işten çıkarılabileceğini belirten Gülan, “Anaokulları bu yıl 36 ayın altındaki çocukları da almak istiyor, ama bu durum yönetmeliklerde yok. 36 ay altı çocukların da alınabilmesi için çalışmalar yapılıyor” diye konuştu. Anaokulları batabilir ‘Çocuklar raporla fişlenmesin’ HİCRAN ÖZDAMAR HESAP AÇTIR, KOMİSYONU AL! Banka çetesi işsizleri kullanmış ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, internet bankacılığını kullanan yurttaşların bilgilerini ele geçirerek hesaplarını boşaltan “suç örgütü”ne yönelik dava açtı. Yaklaşık 200 bin lira vurgun yapan çetenin, mağdurların internet şifrelerini hacker’ları kullanarak ele geçirdiği tespit edildi. Çetenin, transfer edilen paraları çekmek için işsiz vatandaşlara komisyon karşılığı hesap açtırdığı belirlendi. 24 sanıklı iddianameye göre dava konusu soruşturma, 21 Şubat 2011’de yapılan bir ihbarla başlatıldı. İhbara göre E.G.K. adlı kişinin bankadaki hesabına internet üzerinden erişim sağlayan kişiler, hesaptan bir miktar parayı şüphelilerden Özgür Yılmaz adına havale etti. Yılmaz, parayı çekmek için Ankara Kızılay Atatürk Bulvarı üzerinde bulunan bir banka şubesine geldi. Buradan 1720 TL parayı çeken Yılmaz, 11 bin TL daha para gelmesini beklediği sırada polis tarafından yakalandı. İZMİR Okulların açılmasına sayılı günler kala, veliler rapor karmaşası yaşıyor. 66 aylık çocuklarını okula göndermek istemeyen veliler, rapor almak için hastanelere yoğun başvuru yapıyor. EğitimSen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Abdullah Tunalı, 6672 ay arasında olan çocuklarını okula göndermek istemeyen velilerden rapor istenmesinin olağan bir durum olmadığını belirterek “Türk Tabipleri Birliği, bu yaş aralığındaki çocukların birinci sınıfa neden gönderilmemesi gerektiğine yönelik rapor sundu. Bu yaş aralığında çocukların okulöncesi eğitime alınması gerekir. Bizler, ve lilerimizin rapor alarak çocuklarının fişlenmesi yerine dilekçelerle birinci sınıfa yazdırmak istemediklerini belirtmelerinin yararlı olacağını vurguluyoruz” dedi. 6672 aylık çocukların kayıtlarının otomatik olarak yapıldığını, ancak okula gidecek öğrenci sayısının net olarak bilinmediğini, sayıların şu an için yanıltıcı olduğunu bildiren Tunalı, okulların fiziki şartlarının bu yaş grubu için uygun olmadığına dikkat çekti. Tunalı, “İlköğretim okullarına ayrılan bir kaynak yok. Okulların fiziki şartları bu yaş grubundaki çocuklarımız için uygun değil. Okullarda yeni sınıf açabilmek için okulların kütüphaneleri, laboratuvarları kapatılıyor” diye konuştu. Özel güvenlik ‘askeri’ solladı ANKARA (AA) Son yıllarda hızla gelişen özel güvenlik sektörü büyümeye devam ederken Türkiye sahip olduğu yaklaşık 217 bin özel güvenlikçi sayısıyla Avusturya (27 bin), Belçika (39 bin), Portekiz (43 bin), Hollanda (62 bin), Norveç (24 bin) ve Çek Cumhuriyeti (18 bin) ordularının toplam asker sayısını bile geride bıraktı. Tüm Özel Güvenlik Dernekleri Federasyonu Başkanı Bülent Perut, özel güvenlik sektörünün AB ve ABD’de 11 Eylül saldırılarının ardından arttığını belirterek “Sektörün ekonomik büyüklüğünün 3 ile 6 milyar dolar arasında olduğunu tahmin ediyoruz” dedi. Perut, özel güvenlik sektörünün istihdamın yanı sıra başta tekstil ve turizm olmak üzere birçok sektöre katkıda bulunduğunu ifade etti. Perut, Türkiye’de 2004’te yasasının hazırlanmasıyla resmiyet kazanan sektörde, emniyet kaynaklarına göre, 1430 faaliyet izni verilen özel güvenlik şirketi ile özel güvenlik görevlisi yetiştiren 737 eğitim kurumu bulunduğunu bildirdi. Sertifikalı 886 bin kişi olduğunu, özel güvenlik kimliğine sahip kişi sayısının 604 bine yaklaştığını bildiren Perut, “Aktif olarak çalışan özel güvenlik görevlisi sayısı 217 bin kişi” dedi. 76 yıl hapis istemi Tutuklanan Özgür Yılmaz ifadesinde, paranın nasıl, kim tarafından ve ne şekilde havale edildiğini bilmediğini, kendisinin bu işten sadece komisyon alacağını anlattı. Ancak yapılan teknik incelemede, şüpheli Yılmaz’ın örgüt lideri Alaettin Öztürk ile ilişki içinde olduğu belirlendi. “Örgüt lideri” olmakla suçlanan Öztürk hakkında “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle (10 kez) nitelikli hırsızlık” iddiasıyla 76 yıla kadar hapis cezası talep edildi. 24 sanık, Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. SAMANLIKLA BİRLİKTE SERVETİ DE YAKTI BURSA (Cumhuriyet) Orhangazi ilçesine bağlı Gedelek köyünde 8 yaşındaki bir çocuk çakmakla oynarken babasının samanlığını tutuşturdu. Kısa süre önce sattığı hayvanların parası olan 100 bin TL’yi samanlığa saklayan baba Hakkı ve anne Yıldız Ü. samanlığın ve hayvan barınağının yandığını öğrenince sinir krizleri geçirdi. Yangın kısa sürede söndürülürken samanlık ve hayvan barınağı ise kül oldu. Denizden ‘acı’ çıktı İstanbul Haber Servisi Kumburgaz’da balık tutmak için denize açılan 5 arkadaşın bulunduğu teknenin alabora olması sonucu kaybolan 4 kişiden 2’sinin cesedine ulaşılırken, 2 kişiden haber alınamadı. Evli ve 2 çocuk babası turizmci Şener Karataş dört arkadaşıyla birlikte Kumburgaz Dalgıç Sitesi’nde oturan ağabeyi Berkan Karataş’ın yanına gitti. Ş. Karataş önceki gün akşam saat 17.00 sıralarında balık tutmak için arkadaşları İsmail Kılıçaslan, Bülent Balta, Metin Şahin ve Hamdi Ali Ertuğrul ile birlikte denize açıldı. 5 kişinin bindiği tekne ilerleyen saatlerde alabora oldu. En son saat 19.00 sıralarında kendilerinden haber alınan teknedekilerden Bülent Balta, yaklaşık 4 saat yüzerek karaya ulaşmayı başardı. Başlatılan arama çalışmaları sonucu akşam saatlerinde Şener Karataş ve bir kişinin daha cesedine ulaşıldı. Fotoğraf: AA YAKUP ÇABUK C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear