23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2012 PAZARTESİ 6 HABERLER Adalet mekanizması cezaevindeki 2 bin 600 çocuğu topluma kazandırmak yerine öteliyor Sistemin kurbanları SİBEL BAHÇETEPE Şimdi Vizörde İran! Evet, “Suriye’yi hallettik” havalarından sonra yeni hedef çoktan “vizör”e girdi: İran! Davutoğlu İran’a diyor ki “Politikanızı değiştirin!” Hangi hakla ve kimin diliyle, diye sormak bile gerekmez. İran da Türkiye’ye aynı şeyi dese? Yoksa İran da mı “Osmanlı bakiyesi?” Utku Çakırözer iyi bir iş daha yaptı ve İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ile de görüştü! Salihi, bölge dışındaki güçlerin Ortadoğu’da, bilinen böl, parçala, yönet politikasını devreye soktuğunu belirterek, “sorunlarımızı konuşarak çözmeliyiz” dedi. İran yönetimini şüphesiz ki zerre kadar sevmem! Ama bu görüşüm, emperyalistlerin İslam ülkelerini her zaman yaptıkları gibi cehennemin dibinde tutma politikalarına onay vermemi gerektirmez... Bizim “Batıcı” yazarlarımızın temel açmazı, siyasi olarak Batı’nın emperyalist politikalarına her zaman destek vermeleridir! Kimisi, Pentagon ve Beyaz Saray çıkarlarıyla özdeşleşmeyi bir görev olarak bildikleri için! İran, kendisine yönelik füze sisteminin Türkiye’de kurulmasından rahatsız oldu! Allah aşkına kim olmaz? Amerikalılar sık sık Türkiye’de kamuoyunun beynini yıkamıyorlar mı, “İran füzelerinin menzili içinde Türkiye de var” haberlerini, “bizim” mi yoksa “kendilerinin” mi olduğunu sık sık karıştırdığım medyaya sızdırdıkları haberlerle! Amerikancılık, Amerikan çıkarlarının izleyicisi olmak demektir! Her ne pahasına olursa olsun! Bu kadar sade! ??? Suriye’yi karıştırarak rejimi devirmek, tamamen ABDİsrail politikasıdır. Değişmeyen gerçek, İran’ın önünün temizlenmesidir. İran’ın atom bombası projesinin durdurulması ise, İran’ı devirme politikasının da özüdür. Bunu bilmeden veya bilerek yazıp çizenlere susuyorum sadece! Suriye’nin yıkımına angaje iseniz, bu sürecin doğal uzantısı ve esas hedefi olan İran’ın da vurulup yıkılmasına evet dersiniz! Türkiye ile İran arasındaki, son zamanlarda gündeme sürülen “gerginlik”lere bu açıdan bakarsanız, olayları pırıl pırıl izlersiniz! İlk mevziyi iktidar aldı, DavutoğluRTE ikilisi! İran ile aralarında sözde “Suriye” konusunda anlaşmazlığı bahane ederek! Bu bahanenin ötesinde, Suriye’den sonra sıra İran’da yanıtı vardır! İktidar daha şimdiden, eğer başarabilirlerse, Suriye’den sonra başlayacak, (veya uzarsa, daha erken) İran’a karşı operasyona kamuoyunu hazırlamak istiyor. Taha Akyol’un birdenbire Türkiye ile İran arasındaki tarihsel anlaşmazlıkları (neyse onlar!) gündeme getirmesi de bu amaçladır: Hükümete yardımcı olmak! Baktım, eski gazetesinden bir yazar da yardıma koşmuş ve “İran tehdidi” yazmış! Suriye’de iç savaşın bir no’lu destekçisi bir diğer yazardan da, (Ve Amerikan düğmeye bastı), İran konusunda kamuoyu oluşturulması için geç kalmamasını bekliyoruz! Türkiye ile İran’ın ne kadar birbirine düşman ülkeler olduklarına ilişkin, ileride bol yazı okuyabiliriz! Tabii, RTE ve arkadaşlarının, vaktiyle ne kadar büyük İran devrimi, Humeyni dostu olduklarını unutacağız! İktidar yazarları bunları hiç anımsamak istemeyecektir! Dahasını söyleyeyim: Onlardan, İran rejiminin ne kadar antidemokratik ve kadın düşmanı oldukları üzerine yazılar da bekleriz! Amerikancılık aleti böyle bir şeydir! Hele onun desteğiyle iktidarda tutunabiliyorsan ve Amerika’nın bazı konularda (Kürt vb.) isteklerine direndiğin ölçüde seni deliklitaştan silip süpüreceğini biliyorsan! Ayıptır bu ülkeye, günahtır! ??? Yazarları ve gazete patronlarını topa tutan Bay Muktedir ve dış politik arkadaşı, bu Suriye ve İran açmazlarının 1 no’lu sorumlularıdır. Bu noktada size “Erdoğan’ın çöl demokrasisi” başlıklı Nilgün’ün (Cerrahoğlu, 9 Ağustos) yazısını salık veririm. Bu yazı bağlamında çöl demokrasisi tanımının, iktidarın SuudiKatar ittifakı içinde de güncel olarak yerine oturduğunu belirtmem gerekir. İktidar, bir çöl demokratıdır! Türkiye, AKP ile nereye kadar gider bilemiyorum, ama RTEDavutoğlu ikilisiyle hiçbir yere gidemez.. DOĞU PERİNÇEK’e not: Yazma fırsatım olmadı ama geçen pazartesi Silivri’de Balyoz ve Ergenekon davalarını izledim. Mustafa’yı uzaktan kucakladım. Tuncay Özkan, Haberal ve diğerleriyle uzaktan selamla karışık konuştuk. Doğu Perinçek ilk “Almanca Sözlük” hakkında bilgi istedi. Modern bağlamda ilk sözlük çalışmasını 1838’de Grimm Kardeşler (Jacop ve Wilhelm) başlattı. Ama onlardan önce, Justus Georg Schottel’in (Stammwörter der deutschen Sprache ,1663), C. E. Steinbach’ın (Vollständiges deutsches WörterBuch, 1734) ve Johann Christoph Adelung’un (Grammatischkritisches Wörterbuch der hochdeutschen Mundart, 1793 – 1801) çalışmaları bulunuyor. Fakat “Jacob und Wilhelm Grimm’in ilk sözlüğü belgeli, her sözcüğün menşeini bulup çıkaran ve doğru kullanımını açıklayan” çalışması, ilk modern sözlük olarak kabul ediliyor. 1854’te ilk cildi, 123 yıl sonra son cildi 1961’de toplam 32 cilt olarak tamamlanarak yayımlandı! Ülkemizde 06 yaş arası 300’e yakın çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde kalıyor. Yaş ortalaması ağırlıklı olarak 1418 yaş olan 2 bin 300 çocuk ise çeşitli suçlardan cezaevinde. Bu rakamlara göre ne yazık ki yaklaşık 2 bin 600 çocuk, hayatının başında cezaeviyle tanışıyor. Türkiye’nin çocuk hakları ile ilgili birçok uluslararası sözleşmeye dahil olmasına karşın uygulamada bunların dikkate alınmaması, cezaevi gibi bir deneyim yaşayan çocukların aldığı yarayı daha da büyütüyor. Çocuk cezaevlerindeki altyapı eksiklikleri, psikososyal uzman yetersizliği, şiddetin halen kanayan bir yara olması, cezaevinde çocuklarıyla kalmak zorunda olan annelerin çok sayıda sorunlarla karşı karşıya olması, kreş gibi en temel haklarından yararlanamamaları, sorunlardan yalnızca bazıları arasında geliyor. Uzmanlar, ülkemizde suça karışmış çocukların topluma kazandırılması yönünde çok fazla adım atılamadığına, bu çocukların toplumun gözünde “kayıp çocuklar” olarak görüldüğüne dikkat çekerek “Çocuk cezaevlerinde çok büyük eksiklerimiz var. Cezaevindeki çocuklar hepimizin, bu çocukların topluma kazandırılması hepimizin görevi olmalı” dediler. 5 kadın cezaevinde, 06 yaş arası 300’e yakın çocuk annesiyle cezaevinde kalıyor. ‘Şimdi ben ne yapacağım’ dememeli Cezaevinden çıkan çocuğun tahliye olduğu gün “Ne yapacağım şimdi ben” diye düşünmemesi gerektiğinin önemini vurgulayan Nevin Özgün, çok özel bireysel gelişim planlarının hazırlanması gerektiğini söyledi. Özgün, “Tahliye olan çocuk, cezaevi kapısından çıkınca topluma hazır olmalı, bir meslek sahibi olmalı. Şu anda bizim bu konuda çok büyük bir eksiğimiz var. Kurumlar birçok şeye yetişemiyor” dedi. Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı olarak cezaevindeki çocuklar ile ilgili birçok proje yaptıklarını, duyarlık yaratmaya çalıştıklarını, toplumun bazı kesimlerinin kendilerine “Bu çocuklar kayıp çocuklar, bunlarla neden uğraşıyorsunuz?” dediğini anımsatan Özgün sözlerini şöyle sürdürdü: “O çocuklar, tahliye olduklarında sizin, benim, herkesin çocuklarıyla birlikte bu ülkenin her platformunda yan yana olacaklar. Ayrıca bu çocuklar tehlikeli değil. Suça sürüklenebilir olmaları toplumun eksiklerinden kaynaklanıyor. Çocuklar ailede, sokakta, okulda, her yerde şiddetle karşı karşıya kalıyorlar. Bu durumda suça sürüklenebiliyorlar. Bu çocuklar tehlike altındalar ve mutlaka topluma kazandırılmalılar.” ‘Büyük eksikliklerimiz var’ İstanbul merkezli, İzmir ve Ankara’da şubeleri olan ve çocuklar için çok sayıda proje üreten Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı İkinci Başkanı Nevin Özgün, ülkemizde gerek cezaevindeki çocuklar, gerekse annesi ile cezaevinde kalmak zorunda kalan çocukların yasal hakları ile ilgili uluslararası sözleşmelere imza atıldığı ancak bunlara yeteri kadar uyulmadığını söyledi. “Bu anlamda büyük eksiklerimiz var” diyen Özgün, İstanbul Maltepe, Ankara Sincan, İzmir Şirinyar, Bergama ve Elazığ’da çocuk cezaevlerinin olduğunu, Kayseri’de yeni bir çocuk cezaevi yapıldığını ifade etti. Çocukların hiçbir ceza infaz kurumuna girmemesinin temel hedefleri arasında geldiğini vurgulayan Özgün, “Çocuk, suça sürüklenmiş bile olsa, ceza anlayışı dışında topluma kazandırmaya yönelik başka bir şeyler yapılmasını talep ediyoruz” dedi. Cezaevlerinin özellikle çocuklar için ceza çekilecek yerler değil, topluma geri kazandırılması gereken yapılar olması gerektiğine dikkat çeken Özgün, “Çocuk suça karıştıysa, suça karıştığı ortama dönmeden önce kaldığı cezaevi, fiziksel ve sosyal destek alabileceği, meslek edinebileceği, psikolojik sorunlarını çözebileceği ve daha iyi fiziksel koşulları olan bir bir kurum olmalı” vurgusunu yaptı. Yıldızlara hasret zorunlu tutsak minikler Çalışmalarını genellikle suça sürüklenmiş çocuklar üzerinde yoğunlaştıran vakıf, cezaevinde annesiyle kalan çocukların da olduğu gerçeğinden hareket ederek bu çocuklar ile ilgili projeleri hayata geçirdi. Ülkemizde, 5 kadın cezaevinde 06 yaş arası 300’e yakın çocuğun annesiyle cezaevinde kaldığını anlatan Özgün şunları söyledi: “Bu konu ile ilgili bir proje hazırladık, Sabancı Vakfı’na sunduk. Sabancı Vakfı çok büyük bir duyarlılık gösterdi, projemize hibe verdi. Doğuş Üniversitesi de akademik destek ile projemize katkı sundu. 1 yılda, ceza infaz sisteminde sivil toplum derneğinin ortaklığıyla İstanbul Bakırköy, Ankara Sincan, Eskişehir, Adana ve Denizli’deki 5 kadın cezaevindeki kadınlarla, annelerle, infaz koruma memurları ile çalıştık. Kurumlardaki eksiklikler neler, neler yapılabilir, bunları konuştuk. Bazı cezaevlerinde anneler plastik kapların içinde mamaları ısıtıyor, bazı cezaevlerinde ise çocuk bezi eksiği var. Bunların giderilmesi için çalışma yaptık.” Cezaevindeki yetersizliklere de değinen Özgün, şunları söyledi: “Cezaevindeki kreşler çok yeterli değil, kreşlerde çocuklarla ilgilenecek uzman eksikliği var. Bunu tamamlamak uzun bir süreç. Onun yerine daha pratik yöntemler ve cezaevi dışındaki çocuklarla iletişim kurulması daha önemli. Cezaevindeki çocukların dışarıdaki kreşlere götürülmesi gerekiyor. Diyelim ki kadın hamile, hapse girdi, hapiste doğum yaptı. O çocuk uzun yıllar cezaevinde gökyüzünü görmüyor. Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte geçen aylarda bir protokol imzaladı. Protokolde ‘36 yaş arasını dışarıda kreşlere göndereceğiz’ dedi. Bu çok sevindirici; bunun uygulanıp uygulanmadığını takip edeceğiz.” ‘3 bin 800 çocuğa ulaştık’ Vakıfta 1986 yılından günümüze dek yaklaşık 3 bin tutuklu bireyin ailesine ulaştıklarını, cezaevindeki 3 bin 800 çocukla da çalıştıklarını kaydeden Nevin Özgün, gençlik merkezinden ise 400 çocuğun hizmet aldığını söyledi. Vakfa gelen çocukların gönüllü üniversite öğrencileri ile resim, seramik gibi kurslara katıldıklarını, düşünce atölyeleri yapıldığını, üniversiteye hazırlık kursları düzenlediklerini dile getiren Özgün, bu yıl Maltepe Üniversitesi’nden sosyolog Prof. Dr. Esin Küntay’ın Maltepe Çocuk Cezaevi’ndeki atölyenin başkanlığını yaptığını da anlattı. Denetimli Serbestlik Yasası’nı da anımsatan Özgün, tahliye olan çocuğun bulunduğu il ya da ilçedeki denetimli serbestlik şubelerine gittiğini ve ihtiyaca göre işe, meslek kurslarına yönlendirdiklerini anlattı. 133 tane denetimli serbestlik şubesi olduğunu kaydeden Özgün, tahliye sonrası çocuğun yeniden suça karışmasını önlemek için buraların önemli olduğunu kaydetti. e, gör ğun a n ocu ığı ları kam 2 bin ça çalışt mi a r d ’in es z4 CEFde en a dığı ya gayri r kadar I N ?U rkiye’ yaşa ncak 0 bine rulan Tü klarda liyor, a nun 8 de ku gili ’ l i a sok min ed öre bu TBMM klarla i n yılki . g r tah lara tiliyo r çocu geçe aber m n h ir u raka ığı bel mağd onunu mizde inleri t y e b e k s ı ç ı2 mi ülk ıp v kay rma ko öre de k sayıs a. ı d t u g araş oruna an çoc durum p y ş i a a r am geçm alın ‘Hâkim, çocukla aynı hizada’ Özellikle çocukların kaldığı cezaevlerinde büyük eksiklikler olduğunun altını çizen Özgün, çocukların destek alabileceği psikososyal hizmet uzmanlarının yetersizliğini ifade ederek “Örneğin 500 kişiye 2 psikolog ya da sosyal hizmet uzmanı düşüyor” diye konuştu. Özgün, “Oysa çocuk içeride kaldığı sürece yasal hakları ve uluslararası sözleşmeler bağlamında danışmanı ile her sıkıntısını görüşebilmeli. Ülkemizde ne yazık ki bu böyle değil” açıklamasında bulundu. Bazı Avrupa ülkelerinde cezaevindeki çocukların durumunun daha iyi olduğunu anlatan Özgün, şöyle devam etti: “Örneğin Almanya’da çok ilgimi çeken bir durum ile karşılaştım. Mahkemede hâkim, çük n kü k a d şın çocu n 5 ya ın ? 1 9 milyo sınırın n rı 4. ulluk ukla z s yok da. Çoc se temi i altın e 17’si miyor. e d ş z i yü ya er su yüksek bir yerde değil, çocukla göz göze oturuyordu. Çünkü bu durumun çocuk üzerinde psikolojik bir baskı olduğunu düşünüyorlar. Hâkim, çocuk mahkemeye ulaştıktan sonra her aşamasında bir sosyal çalışma uzmanı görevlendiriyor. O uzman, artık o çocuktan birebir sorumlu. Dava süresince hâkim için önemli olan, o uzmanın görüşü ve raporlarını dikkate almak. Diyelim ki çocuğun tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Bunun için de mutlaka çocuk için çok geniş bireysel bir program hazırlanıyor.” ’a stat uro l 18? E , bu yı sıne a gör yaş ar ki kız 24 i her i n biri dakencide aktı. öğr ulu bır ok ve şma nlik ı l a e ? Ç l Güv ya ğı Sos akanlı öre, B ne g 7 leri veri klaşık 1 un 1 ya çocuğ or. on lışıy mily onu ça y l mi ten bek ure b ld 0 100 şını do kayr e ? H bir ya yatını a 39’u dan h iyor. ma bed ine iler in r e 7b ğı v anlı alama ize k a tB ul tac ort dale yılda vüz ve ise ok A ? e de eca şma 37, gör ocuk t kulla üzde 98, ç or. O de y zde in yü uy e 69 ğ u r önces timde yüzd r. ğre mde iliyo ilkö öğreti de ed a orta arak if l o C MY B C MY B Türkiye’de çocuk gerçeği Altın madeninde felaket iddiası ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Uşak Kışladağ’da TÜPRAG tarafından işletilen altın madeninden sızan siyanürün Kale Deresi’ne aktığı iddia edildi. Yöre halkının bildirdiğine göre; önceki gece yağan yağmur, siyanürlü yığınlarda kayma meydana getirdi. Yığınların pek çok noktadan delindiği ileri sürüldü. CHP Uşak Milletvekili Dilek Yılmaz, Uşak Valiliği’nden inceleme talep etti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear