27 Haziran 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 HAZİRAN 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Gül’ün görev süresi kesinleşince, planlarını gözden geçiren AKP’de çeşitli formüller düşünülüyor Yapmamak Yapamamak Sevgili, Son zamanlarda gazete sayfalarını korkarak çevirir oldum. Okuduğum, sevdiğim, üstelik bilgi ve haber alıp ufuk edindiğim, gittikçe azalan sayıda köşeden biri daha kapanacak mı korkusu sardı içimi. İflah olmaz bir kötümser olarak kabul ediliyorum, ama galiba onulmaz bir iyimserim. Çünkü bu ortam değişmeden, o köşelerin hepsinin teker teker silinmesini doğal kabul etmem gerekirken ben onları bir gün daha görünce aptalca bir umuda kapılıyorum. Televizyonun ender aydınlık programlarından “Medya Mahallesi” de “erken tatile” girdi. Bu ülkede yaşadığımız daha önceki deneylerimizden biliyoruz “erken tatil”in, yalnızca erken tatil olmadığını. Ayşenur Arslan’ı telefonla aradığımda, ne programın bir daha başlayıp başlamayacağını sordum, ne bir şey. Daha doğrusu kem küm ettim, bilmiyorum tam olarak ne dedim? Ayşenur Arslan’ın kendisi de bu programın, bir gün erken tatile gireceğini sanıyorum hissediyordu, ben bile hissettiğime göre... Şimdi burada, hemen bir soru takılıyor akla: Peki mademki, biliyordu, programı bitirebileceklerini neden önlemek için bir şey yapmıyordu? ??? Kimi zaman soruyu soruyla karşılamak en etkili yanıt oluyor. Öyleyse soralım: Yani ne yapsaydı Ayşenur Arslan? Korkusuzluktan, yüreklilikten, kahramanlıktan mı vazgeçseydi? Kendisi İzmir’de Hasan Tahsin Ödülü’nü alırken bu sorunun yanıtını vermiş: Ben sadece gazetecilik yapıyorum. Söylediklerini doğru kabul edince, konunun kahramanlıkla ilgisi olmadığı görülüyor. Ne yapmalı sorusunun da yanıtı böylece belirleniyor: O zaman sadece gazetecilik yapmaktan vazgeçseydi. İyi de bu durumda kendiliğinden bir çelişki doğmuyor mu? Ayşenur Arslan sadece gazeteciliğini sürdürebilmek için yağcılığa başlasaydı, yine aynı sonuç hâsıl olup gazetecilik yapmaktan vazgeçmiş olmayacak mıydı? Sanırım kendisi de öyle düşünmüş olmalı. Yani burada Ayşenur Arslan’ın bir seçim hakkı yok. O yağcılıkla gazeteciliğin aynı anda yapılamayacağına inananlardan olduğuna göre, zaten seçim hakkı yoktu. Yani, bu durumda yağcılık yapmadı, denemez, yağcılık yapamadı denebilir. ??? Bu soru benim aklımı yıllardır kurcalar durur. Örneğin Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk’un kimi olaylar karşısındaki davranışları konusunda, ben hep aynı şeyi düşündüm: Zaten başka türlü yapamazlardı ki? Yani onların davranışları bir iç çekişmenin uzun tereddütlerin ürünü değil de, içlerinden gelen, değiştirilmesi de ellerinde olmayan davranışın sonucuydu. Tabii Sevgili, bu düşüncenin insanı çok tuhaf sonuçlara sürükleyebileceğinin farkındayım. Bir kere onların öyküleri, tereddütler içinde kıvranan, yapmakla yapmamak arasındaki seçimde zorlanan ve sonunda yapmamaya karar verenlerinkinde var olan dramatik gerilimden yoksundur. Kahramanlığı belirleyen nedir; sonuç mu, süreç mi? Süreçse eğer, o zaman zaten “seçim alternatifi olmayan kahraman değildir” sonucu çıkmıyor mu? Zaten o gibilerin de kahramanlık hiç umurlarında değildir. Onlar yaptıklarını kahraman olmak için değil, başka türlü yapamadıkları için yapmışlardır. Onlara belki de başka türlü davranamayan çaresiz kahramanlar demek gerek. Öykülerinde dramatik gerilim yoktur, ama toplumun dramatik gerilimleri onların öykülerinden oluşur. Al sana bir başka “to be or not to be” sorusu daha: Yapmamak mı, yapamamak mı? 2014’e yeni senaryolar ERDEM GÜL ANKARA Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresiyle ilgili kararından sonra 2014 planlarına dönen AKP, aynı yıl yapılacak yerel seçimler ve 2015 yılındaki genel seçimlerin tarihleri üzerinde çalışma başlattı. AKP, Rusya’daki PutinMedvedev modeli gibi Başbakan Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıktığı takdirde Gül’ün başbakan olması planı işlerse 2015’teki genel seçimleri de 2014’e çekmek zorunda kalacak. Ancak AKP, 1999’da olduğu gibi seçimlerin birleştirilmesine, “oy kaybına neden olacağı” değerlendirmesiyle olumlu bakmıyor. ? Cumhurbaşkanı Gül’ün görev süresinin 7 yıl olduğu kesinleşince AKP’de 2014 üzerine yapılan planlar gözden geçirilmeye başlandı. AKP, Rusya’daki PutinMedvedev modeli gibi Başbakan Tayyip Erdoğan Çankaya’ya çıktığı takdirde Gül’ün başbakan olması planı işlerse 2015’teki genel seçimleri de 2014’e çekmek zorunda kalacak. Ancak bu seçim birleştirmesi AKP’de oy kaybı korkusunu da beraberinde getirdi. Gül’ün 2014 yılına kadar cumhurbaşkanı olacağının kesinlik kazanması, ancak ikinci kez adaylık yolunun açılması, AKP’yi seçimlerle ilgili yeni kararlar alma ihtiyacına itti. AKP’de bir süredir Gül’ün ikinci kez aday olamayacağı, Erdoğan’ın tek aday olarak Köşk’e çıkacağı hesaplarıyla 2014 yılına ilişkin projeksiyonlar yapılıyordu. Ancak 7 yıl kesinleşip, Gül ikinci kez adaylık hakkı alınca bu kez AKP, 2 yıl sonrasını şimdiden netleştirmek için karar sürecine girdi. Başbakan Erdoğan ve AKP yönetiminin Anayasa Mahkemesi kararından sonra daha çok ister hale geldiği başkanlık sisteminin olmaması durumunda, 2014 yılının ağustos ayında yapılacak cumhurbaşkanı seçiminden önce mart ayında da yerel seçimler yapılacak. 2014’te bu iki seçimin ardından 1 yıl geçmeden 2015’te de Türkiye genel seçimlere gidecek. Bu seçimlerin tarihleriyle ilgili de karar aşamasında olan AKP’de, üzerinde tartışılan başlıklar şöyle: ErdoğanGül: Rusya’daki PutinMedvedev modeli gibi Erdoğan’ın Köşk’e çıkması halinde Gül’ün başbakan olması seçeneği masadan kalkmış değil. Eskisi kadar yüksek şans tanınmasa da Erdoğan sonrası partiyi bir arada tutabilecek tek isim de Gül olarak görülüyor. Partide, rolleri ve konumları değiştiğinde ikili arasındaki uyumun bu kez yürümeyeceği görüşleriyle bu AKP hükümeti, Suudi Kralı Abdullah’a ait Kandilli’deki Sevda Tepesi’ni imara açtı Ecyad Kalesi’ni unuttular ? Sevda Tepesi’nin imara açılması, 2002 yılında yıkılmasıyla iki ülke arasında gerilime neden olan Ecyad Kalesi’nin unutulduğunu gösterdi. BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın veliaht prensken 27 milyon dolara aldığı Kandilli’deki Sevda Tepesi’ni 28 yıl sonra imara açan AKP hükümeti, Suudların Mekke’de bulunan ve yarım milyar dolarlık rant için yıktırdığı Osmanlı mirası Ecyad Kalesi’ni unuttu. Sevda Tepesi’ne imar izninin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretinin hemen sonrasında verilmiş olması da dikkat çekti. Üvey ağabeyi Fahd bin Abdülaziz el Suud’un iktidarda olduğu 2002 yılında yıktırılmış olan Ecyad Kalesi, iki ülke ilişkilerinde gerginliğe neden olmuştu. Türkiye, Osmanlı kalesinin yıkılmaması için Suudilere Ankara’da ve Cidde’de diplomatik notalar vermiş, daha sonra UNESCO devreye girmiş, Diyanet İşleri Başkanlığı 112 bin hacıya imzalattığı dilekçeyi Suudi yetkililere iletmiş ama sonuç alınamamıştı. Suudiler önce bu konunun kendi içişleri olduğunu ileri sürmüş, “Tarihten en son söz edecek olan ülke Türkiye’dir, önce Ermeni sorununu çözsün” açıklaması yapmıştı. Ecyad Kalesi’nin yıkılmasına önayak olan Kral Abdullah, 2006 yılında Türkiye’ye gelmeden önce Sevda Tepesi’ne imar izni verilmesi için kulis yapmıştı. Fahd’ın en sevdiği karısından olduğu söylenen Prens Abdülaziz’in büyük pay sahibi olduğu ortaya çıkmıştı. Polise saldırı: 1 şehit Yemek yerken vuruldular ŞULE KÖKTÜRK Gaziosmanpaşa’da dün yüzleri maskeli iki saldırganın silahlı saldırısı sonucu polis memuru Zekeriya Yurdakul (32) şehit oldu. Etiler Naci Soydan Polis Okulu’nda görevli 2 polis memuru, 34 A 85372 plakalı araçları ile Gaziosmanpaşa’ya evrak götürmeye gitti. Görevli polis arkadaşı bir ziyaret için ayrılırken Zekeriya Yurdakul, Hürriyet Mahallesi 254’üncü sokağın girişindeki bir büfede oturdu. Yurdakul yemek yerken saat 13.00 sıralarında, görgü tanıklarının ifadelerine göre yüzleri maskeli, siyah giysili, biri kadın iki saldırgan, ateş ederek yaya olarak kaçtı. Saldırıda yaralanan polis memuru Yurdakul, yakındaki bir hastaneye kaldırıldı ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Polisin, eşkalleri belirlenen saldırganların yakala nabilmesi için başta Gaziosmanpaşa olmak üzere kent genelinde başlattığı operasyona polis helikopteri de destek verdi. Polis helikopteri, saldırganların tahmini kaçış güzergâhları üzerinde uçuş yaptı. Olay yerinde yapılan ilk incelemede 4 adet uzun namlulu silah, 2 adet de tabanca mermisi kovanı bulundu. Polis, saldırının önceki akşam Avcılar’da gerçekleşen ve bir polisin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıyla bağlantılı olma ihtimali üzerinde duruyor. Başbakanlık Basın Merkezi’nden yapılan açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e başsağlığı mesajı göndererek üzüntülerini ilettiği bildirildi. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın olay yerindeki incelemesinin ardından yaptığı açıklamada, “Teşkilat olarak hepimizin başı sağ olsun. Olayın üzerinde çalışıyoruz” dedi. modele destek vermeyenlerin sayısı artmış durumda. Bu modelin gerçekleşmesi için Gül’ün milletvekili seçilmesi zorunluluğu nedeniyle genel seçimlerin 1 yıl öne çekilmesi gerekiyor. Bu durumda anayasadaki 1 yıl içindeki seçimlerin birleştirileceğine ilişkin hüküm nedeniyle de bu kez yerel seçimlerin de birleştirilmesi durumu ortaya çıkacak ve üç sandık gündeme gelecek. Üç sandık aleyhimize olur: Partide 1999’daki gibi halkın önüne üç sandığın birden konulacağı bir seçime ilişkin analiz yapıldı. Seçimlerin birleştirilmesinin AKP’nin aleyhine olacağı görüşü ortaya çıktı. Her seçimde seçmenlerin farklı dinamik ve taleplerle oy verdiğinden hareketle, üç sandığın birleştiği bir seçimde AKP’nin tek tek yapılan seçimlerde alacağı oyları tam olarak yakalayamayacağı, oy kaybına uğrayacağı, özellikle cumhurbaşkanı seçiminde AKP’nin adayının çok olumsuz etkileneceği değerlendirmesi yapıldı. Erdoğan’dan sonra Gül formülü bu nedenle de işleyecek bir yöntem olarak görülmüyor. Yerel seçimler 2013’e çekiliyor: Seçimlerin birleştirilmesi formülü parti açısından olumsuz göründüğü için B planı olarak seçim tarihlerinin değiştirilmesi üzerinde duruluyor. 2014 Mart ayındaki yerel seçimlerin, cumhurbaşkanı seçimiyle birleşmemesi ve ayrıca çok kısa aralıklarla iki seçim birden yapılmaması için 2013’e çekilmesi düşünülüyor. Ancak yerel seçimlerin tarihinin değiştirilmesi için anayasa değişikliği gerekiyor. Yeni anayasa sürecinde bunun gerçekleştirilmesi planlanıyor. Genel seçim 2016’ya: Başbakan Erdoğan geçtiğimiz günlerde, 2007’de cumhurbaşkanının görev süresini 5+5 yaparken parlamentonun görev süresini de 4 yıla indirmeleri için, “En büyük pişmanlığım” demişti. Partide 2015’teki genel seçimlerin 1 yıl daha sonraya bırakılarak 2016’da yapılması üzerinde de çalışılıyor. Bunun için yine yeni anayasa sürecinde parlamentonun 4 yıla indirilen süresinin 5 yıla çıkarılmasını AKP savunacak. Gül’e koltuk: Bu planlar işlerse Gül’e bir görev kalmayacak. Ancak Erdoğan’ın belli bir geçiş sürecinde Gül’e parti liderliği önerebileceği, böylece 2002’deki “Erdoğan parti başkanı Gül başbakan modeli”nin bir benzerinin ilk seçimlere kadar uygulanabileceği de belirtiliyor. Aralarında bir pürüz yaşanmaması durumunda geçiş sürecinin ardından partide ortaya çıkabilecek durumlar da yeniden değerlendirilerek ilk seçimlerde Gül’ün milletvekili seçilip yeniden başbakan olabileceği senaryoları da seslendiriliyor. ‘Askeri casusluk’ta 12 kişi tutuklandı İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından askeri casusluk savlarıyla ilgili 16 ilde gerçekleştirilen operasyonda gözaltına alınan 25 kişiden 12’si tutuklandı. Özel Yetkili İzmir Cumhuriyet Savcısı tarafından sürdürülen soruşturma kapsamında toplam 49 kişi gözaltına alınmıştı. Bunlardan emekli ve muvazzaf 25 askerden dördü, sevk edildikleri İzmir Adliyesi’nde, savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. Diğer 21 zanlı ise tutuklanmaları istemiyle nöbetçi 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Mahkeme, 21 şüpheliden ikisi emekli, 10’u muvazzaf asker toplam 12 kişinin tutuklanmasına karar verdi, diğer dokuz zanlı ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Operasyonda gözaltına alınan diğer 24 kişinin ise Emniyetteki işlemleri sürüyor. ADLİ TIP’TAN ÇEBER RAPORU İşkence gözler önüne serildi HİLAL KÖSE HALKEVLERİ GENEL KURULU ‘Yanlış düşman seçtin Erdoğan’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Halkevleri 22. olağan kongresinde, Ankara’daki Hopa olaylarından tanınan Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyesi Dilşat Aktaş, kendisine “Kız mıdır kadın mıdır bilemem” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Kürtaj yasası ile bedenimizle kurduğumuz barikatları aşmaya çalışıyorsun. Yemezler Tayyip Erdoğan, bu sefer yanlış düşman seçtin kendine” dedi. Halkevleri kongresi, Yenimahalle Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Kongre Merkezi’nde yapıldı. Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, kongrede yaptığı konuşmada, “Halkın eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, enerji, su, güvenceli iş, iletişim hakları, barış içinde yaşama, kimliğine saygı ve eşit yurttaşlık mücadeleleri nasıl bir dünya istediğimizi de anlatıyor. Hak mücadeleleri bugünün sosyalizmini gerçek ve zorlu bir kavganın içerisinde tarif ediyor” diye konuştu. İşkence kayıtları mahkemede ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 12 Eylül döneminde sağ ve sol görüşlü tutuklu ve hükümlülerin “karıştırbarıştır” yöntemiyle aynı koğuşa konulması uygulamasının belgesi, 30 yıl sonra ortaya çıktı. Genelkurmay’ın mahkemeye gönderdiği Adalet Bakanlığı’na ait yazıda, “Eğitim durumu, suç çeşidi ve düzeyi göz önüne alınarak, aynı fiziki güç ve sayıdaki karşıt görüşlü hükümlülerin, ‘otokontrol ve karıştırbarıştır’ prensibine göre bir koğuşta toplanması” talimatı verildiği anlaşıldı. Diğer yandan Genelkurmay, darbe döneminde cezaevlerinde yapılan işkencelere ilişkin belgeleri de yaklaşık 15 klasör halinde gönderdi. 12 Eylül davasının görüldüğü Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne darbe dönemine ilişkin çarpıcı belgeler gelmeye devam ediyor. Mahkeme, Genelkurmay Başkanlığı’ndan, darbe sonrası cezaevlerinde yapılan işkencelere ilişkin bilgi, belge ve hazırlanan raporların gönderilmesini istemişti. Genelkurmay, istenen belgeleri mahkemeye gönderdi. Yaklaşık 15 klasörü bulan belgelerde, Genelkurmay Başkanlığı, Ordu Komutanlıkları, Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreterliği, Jandarma Genel Komutanlığı, Askeri Ceza ve Tutukevleri, dönemin sıkıyönetim komutanlıklarının yanı sıra Dışişleri ve İçişleri bakanlıklarının çıkardığı belgeler yer alıyor. Belgelerin konu bölümlerinde “İşkence iddiaları”, “İntihara teşebbüs”, “İşkence sonucu ölüm iddiaları”, “İşkenceyle ölen şahıslar”, “Çeşitli ölüm olaylarının raporu”, “İşkence ve kötü muameleyle ilgili soruşturmalar” gibi ibareler dikkati çekti. Genelkurmay’ın gönderdiği belgeler arasında, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün, “Anarşistterörist vasıflı veya ideolojik düşünceli hükümlülerin ıslahı” hakkında hazırladığı yazı da bulunuyor. Cumhuriyet savcılıklarına gönderilen 27 Nisan 1982 tarihli yazıda, “Anarşistterörist vasıflı veya ideolojik düşünceli hükümlüler, suç işleme türleri, yöntemleri ve eğitim seviyeleri bakımından diğer hükümlü ve tutuklulardan ayrılarak, belli ceza infaz kurumlarında toplanacak İşkence kayıtları ve özelliklerine uygun bir eğitime tabi tutulacak” ifadesi dikkat çekti. Uygulamalar arasında ‘Özel tip cezaevleri tamamlanana kadar, disiplin şartlarına uymayan hükümlülerin tek kişilik odalarda tutulması. Hükümlülere, Atatürk ilkeleri, vatan, millet bütünlüğü, birliği ve sevgisini aşılayacak eğitici, öğretici ve hayata hazırlayıcı içerikte kitaplar verilmesi’ de bulunuyor. Oysa, 12 Eylül döneminin başbakanlarından Bülent Ulusu, Meclis’te darbe komisyonuna verdiği ifadede, işkencelerden bilgisinin olmadığını belirterek cezaevlerinin sıkıyönetim komutanlıklarına bağlı olduğunu söylemişti. Genelkurmay’ın gönderdiği belgeler arasında 104 yaşındaki Berfo Ana’nın oğlu Cemil Kırbayır ile ilgili bir çelişki dikkat çekti. Belgede, Ekim 1980’de gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan Kırbayır’ın “öldüğü yer” Kars olarak gösterilirken “öldüğü tarih” ibaresinin karşısında “kayıp” yazıyor. Belgede, “Kırbayır’ın sorgulama sırasında kaçtığı ve İran’a geçtiği şeklinde duyumlar alındığı” belirtiliyor. Metris Cezaevi’nde gördüğü işkence nedeniyle yaşamını yitiren tutuklu Engin Çeber’in ölümüne ilişkin 13 Haziran 2012’de hazırlanan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporu mahkemeye ulaştı. 17 sayfalık rapor, Çeber’in ölümüne neden olan beyin kanamasının, Çeber’in cezaevinde bulunduğu dönemde oluştuğunu bir kez daha kanıtladı. Çeber’in işkenceyle ölümünden sorumlu 51 kamu görevlisi, Yargıtay’ın bozma kararının ardından Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanıyor. Mahkeme, sanık avukatlarının talebi üzerine Çeber’in ölümüne hangi tarihlerde yapılan işkencenin neden olduğunun, Adli Tıp Kurumu’na sorulmasına karar vermişti. Raporda Çeber’in gözaltı süresince İstinye Devlet Hastanesi’nden alınan raporlarda, darp, üst dudakta, göz kapaklarında, sağ dizde ve sağ dirsekte yırtık, şişlik ve morluk, ezilme olduğu ifade edildi. Raporda 10 Ekim 2008’de kafa travmasına bağlı beyin kanaması sonucu ölen Çeber’in otopside dış ve iç muayenede tanımlanan ve künt travma sonucu meydana gelmiş oldukları saptanmış olan yaraların kaba dayak olarak bilinen işkence yöntemi ile uyumlu olduğunun kayıtlı olduğuna dikkat çekildi. Raporun sonuç bölümünde şu tespit yer aldı: “Otopside tarif edilen travmatik lezyonlar ve ölüme neden olan beyin kanamasının kişinin ölümünden önceki 47 gün önceki dönemde (cezaevinde bulunduğu süre) oluşmuş nitelikte oldukları oybirliği ile mütalaa olunur.” Çeber’in ölümüyle ilgili davaya yarın devam edilecek. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear