28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 HAZİRAN 2012 CUMARTESİ 2 DİKKAT ederseniz, geçmişi kurcalamak artık tam bir ulusal hastalık olmuştur. Sadece basit bir tarih merakı değil bu. Öyle olsa, memnun olup sevinebilirdiniz. Hayır, öyle değil; işin içinde iş var. Bugünü yaşamak, şimdiki işini yapmak ve elbet ileriye bakmak yetmiyor bazı insanlara. Hatta, olumsuzluğu öne çıkarıp birbirini yemek, şunun bunun kuyusunu kazmak da yeterli olmaz kimileri için. İlle geriye bakılacak, geçmişte yaşananlar yeniden ele alınacak, hem de vaktiyle gösterilmemiş bir titizlik ve özenle, her şey didik didik edilecek. uhaf bir define avcılığıdır bu. Geçmişi kazıp bugün işinize yarayacak, şimdiki amaçlarınızı gerçekleştirmekte yardımcı olabilecek bir şeyler bulacaksınız ve vaktinizi buna vereceksiniz. Örneğin, durup dururken, yakın geçmişte yaşamış bir devlet adamının yaşamını yeniden gündeme getirerek belirsiz kalmış, OLAYLAR VE GÖRÜŞLER birdenbire ve erken sayılabilecek yaşta bu dünyadan göçmüşse, mükemmel bir nedeniniz var demektir: Niçin öldü, sinsi bir planın kurbanı mı oldu? Bu kadarı bile, arkada bırakılanları yine gündeme sokmak, unutulmuş adını yeniden hatırlatmak, hırsları tatmin olmamış yakınlarını güncel sahneye yeniden sokmaya yetmez mi? Hatta bu da yetmiyorsa, gerçek olup olmadığı belirsiz bir suikast söylentisini doğrulamak için mezar açılmasını bile isteyebilirsiniz. O konuda size yardımcı yandaşlar bularak medyatikleşip nüfuzunuzu arttırabilirsiniz. Ya da toplumda bir kesimi hırpalamak istiyorsanız, geçmişte bir ipucu bulup bugünün saflarındakileri tefe koyarsınız. eleceğini geçmişte aramak yüzünden bugünü değerlendirmeye vakit bulamayan tuhaf bir toplum sayılmaz mı bizimki? Yürek İster… Nusret ERTÜRK Geriye Dönük Toplum iyice aydınlanmamış birtakım olaylar varsa onları kurcalayacaksınız, bugün sizin amaçlarınıza uygun düşecek ayrıntılar, kara noktalar bulmaya ve onların şimdi yararlı olabilecek yanlarını gün yüzüne çıkarmaya çalışacaksınız. Tarihsel roman yazmanın ön çalışması değildir bu; tam tersine, bir kişinin adını bu günlerin sahnesine yeniden çıkarmanız ve bunda partinizin ya da yakın çevrenizin, ailenizin çıkarına uygun bir şeyler bulmanız gerekecek. Diyelim, söz konusu kişi çeyrek yüzyıl kadar yakın geçmişte önemli makamlara gelmiş, ama U T G ludere adını dünya, 28 Aralık 2011’de duydu. Orada, 34 yurttaşımız yüreklerimizi yakan biçimde öldürüldü. O andan sonra, bunca zaman geçti. Sonuç? Sıfır! İlk günkü noktadayız. Ölüler, parçalanmış bedenleriyle ortada duruyor. Bombalama emrini kim verdi? Hangi bulguya göre? “İnceleniyor”muş! “Araştırılıyor”muş! Bunlar, en üstten verilen “bilgiler”. Peki, en alttakiler yani uygulayıcılar (!) gerçekleri halkla paylaşamaz mı? Çıkıp deseler ki, “Bu yüzkarası işi, şu şu veriler ışığında, şuradan aldığımız emirle biz yaptık… Onlar, bir kez öldü. Biz ise her gün ölüyoruz…” Bunu demek çok mu güç? Yürek ister… Yürek, yumruğumuz kadar bir et parçasıdır aslında. Onu anlamlı kılan, korkusuzluğun, cesaretin adı oluşudur. Cesareti, sıfırlarda dolaşan yüreğe, yürek mi denir? Doğruyu görüp de gereğini yapmayana korkak diyoruz. İnsan, yenildiğinde değil, pes ettiğinde tükenirmiş. Tavşan, kaçtığı için korkarmış… Her şey yürekle başlıyor. Yüreğiniz yetiyorsa, lütfen buyurun… Yürek ister… Yazarımızın bugünkü yazısı elimize ulaşmadığından yayımlayamıyoruz. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear