28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 HAZİRAN 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 Avrupa Reform Merkezi Başkanı Grant, AKP’nin dış politikada yarattığı sapmaların ve hak ihlallerinin AB sürecini zora soktuğu görüşünde Batı Türkiye’ye çok yumuşak ELÇİN POYRAZLAR İngiltere’nin en saygın düşünce kuruluşlarından Avrupa Reform Merkezi (CER) Başkanı Charles Grant Türkiye ile ilgili görüşlerini değiştirmiş. Türkiye’nin AB üyeliğine önceden destek veren Grant, bugün Ankara için kısmi bir üyelik formülü bulunmasından yana. Bunu kısmen Avrupa’nın içinde bulunduğu duruma bağlayan Grant, ayrıca Türkiye’nin dış politikadaki sapmalarının ve ülke içindeki insan hakları ihlallerinin bunda etkisi olduğunu söylüyor. ABD ve AB’nin tutuklu gazeteciler konusunda Ankara’ya fazlasıyla yumuşak davrandığını düşünen Grant ile Dünya Ekonomik Forumu için geldiği İstanbul’da söyleştik. E.P. Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine önceden destek veriyordunuz, şimdi ise karşısınız. C.G. Başında bulunduğum kuruluş CER uzun süredir Türkiye’nin AB üyeliğine destek verdi. Hâlâ daha ben bunun çok uzun vadede uygun ve iyi bir hedef olduğuna inanıyorum, ancak kısa ve orta vadede bunun yapılabilir olduğunu düşünmüyorum. Türkiye katılım süreci olmadan bizimle çalışmanın farklı yollarını bulmalı. Siz imtiyazlı ortaklık gibi bir formül mü öneriyorsunuz? İmtiyazlı ortaklık terimi kullanılış biçiminden ötürü insanları rahatsız ediyor. Ancak pratikte kısa vade için bir çeşit imtiyazlı ortaklık en iyi yol olacaktır. Neden? Bu kısmen gerçekleri kabul etmek, kısmen de Türkiye’nin değişimiyle ilgili. AB ülkeleri, demokratik ülkeler ve hükümetler seçmenlerin isteklerini görmezden gelemez. Avrupalı pek çok seçmen çok hızlı ve çok büyük bir genişleme olduğunu düşünüyor. Gerçek şu ki Türkiye kısa ya da orta vadede sindirilemeyecek kadar büyük ve karmaşık. Hırvatistan çok küçük ve seneye üye olabilir. Bu AB’nin bakışı. Öte yandan Türkiye’nin dış politika ve insan hakları konularına yaklaşımı var. Türkiye canlı ve dinamik ekonomisiyle Avrupa’yı gençleştirebilir. Ancak AB yalnızca ekonomi değil, aynı zamanda ortak dış politika demek. Bu ortak dış politika içinse ül ‘Kademeli katılım’ Sizin Türkiye’nin kısmi üyeliği için iyimser tahmininiz nedir? Türkiye’nin AB’nin bazı bölümlerine 2020’de katılmasının olasılığı gerçekçi. Eğer AB ülkeleri Avro krizini çözer ve diğer konularla ilgilenmeye başlarlarsa tabii. Eğer Türk hükümeti insan haklarında ilerleme sağlar ve Türk ekonomisi güçlü bir biçimde gelişirse AB ile ekonomik entegrasyonun gerçekleşmesi mümkün olabilir. Norveç ve İzlanda üye olmadan tek bir pazarın parçası örneğin. Belki 2030’da da tam üyelik gelir ama önce entegrasyon olmalı. nun gerçekleşeceğine inanmıyor. Ben kendi adıma AB’nin Türkiye’ye çok daha sert çıkmasını isterim ama AB Türk hükümetine isteklerini dayatamaz. ‘Çifte standart hep kullanılır’ Siz Türkiye’nin ne içerde ne de dışarda olması gerektiğini savunuyorsunuz. Ama bölünmüş bir Kıbrıs’ı alarak kendi kurallarını çiğneyen bir AB, Türkiye’ye çifte standart uygulamış olmuyor mu? Evet bu doğru. Ama saf olmayın. Sümerlerden bu yana dünya diplomasi tarihine bakarsanız Türkiye de dahil her güç çifte standardı kullanmıştır. Türkiye bunu kendi ulusal çıkarları için yapmalı ve pragmatik olmalı. Ama AB vatandaşları Türkiye’yi istemezse bu da oyunun bir parçası. Türk hükümetinden insanlarla görüşmelerimde AB sürecinin Türkiye için iyi olduğunu ama sonunda katılmak istemediklerini söylüyorlar. Çünkü egemenliği Brüksel’deki bürokratların eline bırakmak istemiyorlar. Türkiye ile en çabuk entegrasyon enerji, savunma politikaları ve dış politikanın Ortadoğu Barış Süreci gibi belli konularında olabilir. Türkiye tam üye olmadan ülkedeki insan hakları ilerleme gösterebilir mi? Dışardan baskı bir noktaya kadar yardımcı olabilir ama sonunda insan haklarını geliştirmek Türk halkına kalmış. Ama Amerikalılar ve Avrupalılar insan hakları konusunda AKP hükümetine daha sert olmalılar. Türkiye egemen bir ülke sonuçta, İngiltere Başbakanı ya da AB Komiseri Türk politiklarını değiştiremez. AB’nin de büyük sorunları var... Ekonomik krizle güçlenmiş bir genişleme yorgunluğu var AB’de. İşsizlik artıkça insanlar başka ülkelerin iş piyasasına girmesinden daha da korkuyor. Türkiye’nin ayrıca Müslüman ülke olması gibi özel bir durumu da var. Fransa, Almanya, Avusturya ve Hollanda gibi ülkelerde bu önemli bir faktör. Bana göre Türkiye’nin Müslüman olması değil, çok büyük olması sorun. Bu daha fazla yapısal ve tarımsal fon demek. Bir de Türkiye’nin nüfusunun büyük olması, ileride Avrupa Parlamentosu’ndaki temsil oranının Almanya’dan fazla olması anlamına gelecek. keler uzlaşı içinde çalışmak durumundalar. Bu süreçte çoğunluk oylaması olmadığı için bir ülke kendi başına bazı politikaların geliştirilmesini engelleyebilir. Bunu Kıbrıs örneğinde gördük. Kıbrıs, Rusya ve Çin’e yakınlığı nedeniyle uzlaşı çok zor oluyor. ‘Dış politikada entegrasyon zor’ Türkiye hangi alanlarda AB için zorlayıcı olur? Ben Türkiye’ye BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin) ülkeleri gibi bakıyorum. Kendi dünya görüşü olan ve güçlü çıkarları bulunan yükselen bir güç. Bunda yanlış bir şey yok. Ancak bu Türkiye’nin AB dış politikasına entegre olmasını zorlaştırır. Türkiye örneğin komşusu İran konusunda çok daha yumuşak bir tutum sergileyebilir. Kuzey Afrika’da gördüğüm kadarıyla kimi Türk liderler AB’yi kendilerine rakip olarak görüyor. Türkiye’nin Rusya politikası AB’ninkinden farklı. İsrail politikası da başka bir örnek. Kısacası bu farklar nedeniyle Türkiye’yi entegre etmek çok daha zor. Yani Türkiye AB üyelik sürecine başladığından bu yana dış politikasında bir kayma mı yaşadı? Ben bir evrim yaşadığını düşünüyorum. Türkiye ekonomik olarak daha güçlü bir ülke ve bu küresel duruşunu etkiliyor. Türkiye müzakerelere başladığından bu yana daha bağımsız hareket ediyor. Bence siyasi entegrasyondan çok ekonomik entegrasyona odaklanmalıyız. Yani dış politika eksi üyelik gibi bir şey. İnsan hakları sorunu Peki Türkiye’nin kendi içinde yaşadığı evrim? Dış politikanın yanı sıra bir de insan hakları sorunları var. Görüştüğüm saygın insan hakları kuruluşlarına göre Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısı Çin’dekinden daha fazla. Türk hükümetiyle konuştuğumda yargının bağımsız olduğunu ve çoğunun terörist olduğunu söylüyorlar bana. Affedersiniz ama anladığım kadarıyla onlar gazeteci, terörist değil. Hükümetin karşı çıkacağı görüşleri olabilir. Ben Batı’nın ya ni hem ABD hem de AB’nin bu konuda Türkiye’ye çok yumuşak davrandığını düşünüyorum. Özellikle Amerikalılar İran, füze savunma, Suriye, Kuzey Afrika gibi stratejik konular nedeniyle son derece yumuşaklar. ABD Türkiye’de gazetecilerin hapse atılmasına kasten göz yumdu. Türkiye’dekiler bu durumun Türkiye’nin dışarıdaki itibarını nasıl bozduğunu göremiyor. Ve Türkiye’nin AB üyeliğini savunan benim gibi insanlar “Gazetecileri içeri tıkan bir ülkeyi niye aramıza alalım” gibi sorularla karşılaşıyor. Eğer hükümet yargının bağımsız ve sorunsuz işlemesini sağlayamıyorsa bu üye Kopenhag Kriterleri’ni karşılayamaz ve AB içine giremez. Peki AB neden bu konuda Türkiye’ye bir yaptırım getirmiyor? AB Komisyonu raporları insan hakları ihlallerini dile getiriyor. AB örneğin Macaristan’daki temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasa konusunda oldukça sert çıktı. Ama Macaristan üye ülke. AB’nin üyeleri üzerinde gücü var ancak aday ülke Türkiye üzerinde çok az etkisi var. Üyelik vaadi o kadar güvenilmez ki kimse bu C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear