22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2012 PAZAR 2 “Bağımsızlığını yitiren gazeteci yön duygusunu yitirir. Eleştiri olanağını elinden düşürüp tuzla buz eder. Gördüklerini saklar, duyduklarını unutur, gerçekleri örter.” Işık Kansu “Kan Denizinde Mercek” adlı kitabında böyle yazmış, ama kendi dediklerine uymamış! Duyduklarını, bildiklerini, tüm gerçekleriyle yazmış... Çok genç yaşta gazeteciliğe başlamış, basın dünyasının her alanında görev yapmış, gerçek bildiğini saklamadan, değiştirmeden okuyucuya duyurmayı önemli bir görev saymış. ??? Gazetecilikte kazandığı deneyimleri şöyle anlatıyor: “Uğur ağabeyden araştırmacılığın bir anlamda sürek avı olduğunu, Yalçın Doğan’dan disiplinli çalışmayı, Ahmet Tan’dan her olayın ardında gülünecek, güldürülecek yanlar bulunabileceğini, Mustafa Ekmekçi’den bir gazetecinin ne kadar insan tanırsa OLAYLAR VE GÖRÜŞLER kili bir biçimde kitaplaştırmak... 12 Mart’lar, 12 Eylül’ler derken AKP’nin iktidarında yaşananlar, daha da yaşanacaklar... Bütün bunları genç bir yaşta görmek, yaşamak ve okuruna en inandırıcı biçimde yansıtmak... ??? Işık Kansu, sevgili dostum şair Ceyhun Atuf Kansu’nun oğlu... Babasına olan saygım, sevgim Işık Kansu için de aynı çizgide... Şair babanın oğlu da şair, ama şiirlerini saklıyor bence! Bir gün onları da ortaya çıkaracaktır... “Kan Denizindeki Mercek” bir çeşit belge!.. Son çeyrek yüzyılın Türkiye’sinde yaşanan en dehşet verici, korkutucu, üzücü olaylar bir ayna gibi yansıtılmış. Sivas olayları, kanlı kent baskınları, çekişmeler... Gencecik bir Kansu, hepsinin içinde, yanında yaşıyor, kaçmıyor gerçekten, görevinin gazeteciliği de aşan bir toplum gözlemciliği, ya da duyarlılığı olduğunu biliyor... Güdüklüğün Gülünçlüğü… Nusret ERTÜRK ir yanı eksik olanlara güdük diyoruz. Güdüğün, öteye, beriye ölçüsüz, kuralsız yönelişi, özenle saklanılması gerekenleri bile yerlere atışı, kendini hemen ele verir. Zücaciye dükkânına girmiş fil gibidir… Cervantes, Don Kişot (1615) adlı yapıtının bu denli uzun yaşayacağını bilemezdi. Don Kişot’un yel değirmenlerine saldırısı aklımıza gelince gülüyoruz. Neden? Orada önemli bir güdüklük yakalanmıştır. Bu yıllarda ülkeler, güdüklük sıralamasına sokulsa, yerimiz kesin önlerdedir. Neden mi? Mustafa Kemal, dünyada gelmiş geçmiş en önemli kişidir. Sen kalk onun devrimlerine, ilkelerine hatta adına savaş aç! Güdüklük… Işık Kansu’yu Okurken o kadar çok habere ulaşabileceğini, Fikret Otyam’dan mesleğin edebiyatla olan kardeşliğini, Yılmaz ağabeyden de ilkeli öğrenimi, içselleştirdim.” “Kan Denizinde Mercek”, yakın tarihimizdeki acı olayları derinliğine inmeye çalışarak sergiliyor. Çaresiz bir şeydir, toplumun sürekli iç içe yaşadığı olaylardan kaçamamak! Bir genç gazetecinin yaşamı boyunca gördükleri hiç de iç açıcı değil; katının katısı, acımasızlığın, sevgisizliğin güncelleşmiş olması... Gerçek bir “kan denizi”dir gazete sayfalarında yazılanları yaşamış olmak... Sonra da et B 23 Nisan, 19 Mayıs bayramlarına yapılan ne? Bu iki bayram, Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolda önemli aşamaları gösterir. Biz bunları Cumhuriyetin olmazsa olmazları sayıyoruz. Bayramlar, bir toplumu ulus yapan önemli öğelerdir. Tasada, kıvançta ortak duygular taşımak ancak gelişmiş uluslarda görülür. Üstün başarılar bayramlarla taçlanır, coşku yumağına dönüşür. Şimdi o bayramlar çocuklardan, gençlerden, bütün ulustan alınmak isteniyor! Cumhuriyetle bağların koparılması amaçlanıyor. Güdüklük… Ülkü Tamer, şiirini güdükler için yazmış olmalı: ‘Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci/ Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten’ Anne... Bu kadar çocuğu olan anne azdır... Kediler, kirpiler, tilkiler, köpekler, saksağanlar, serçeler, güvercinler... Sabahları mutfaktan tıkırtılar geldiğinde, kuşlar için ekmek hazırladığını bilirim... Akşamları ise mahallenin boş arsalarında annesiz kalmış yavruların yemeklerini dağıtmaya gider... Bıkmadan, usanmadan... Cebinde genelde hasta bebeklerinin ilaç listesi... Muhtemel’in vitamini, Mösyö Hırpani’nin göz merhemi, Karoş’un şurubu, Meryem’in diyeti... Bir gün olsun söylenmeden... Bir melek gibi... Bizim evin annesi... ? Çocukların kabahatlerini, her anne gibi benden saklar... Terliğimin bir tekinin genelde öbüründen daha kısa ya da daha burnu açık olması ondandır... Çocukları ikisini birlikte yediklerinde sadece eşitleniyor terliklerim... Gelen misafirlere niçin ertesi gün; şemsiye, şapka, atkı, çorap, çanta aldığımı da biliyorum aslında... Kaç kez misafirimiz eteğinin yarısı yenilmiş paltosu ile çıktı bizden... Ama anneleri toz kondurmaz... Çıtır, daha derinden yakalayıp da misafirimiz topallayarak gittiğinde ise suçlu bendim... Misafirimize “Memleket ekonomisinin, küresel ekonomi karşısındaki durumunu” yüksek sesle anlattığım için... Bizim evin annesine göre yüksek sesle “kışkırtıcılık” yaptım... Çıtır, misafirle kavga ettiğimi sandı... Isırdı... Anlattıklarımdan misafir etkilenmedi de, Çıtır etkilendi yani... ? Kimi zaman onu evin bir köşesinde ağlarken bulurum... Islak gözlerini saklar benden... Çocuklarından birisinin başına kötü bir şey geldiğini anlarım: “Neyin var Andree?..” “Sürmeli...” Bizim eve matem çöker... Günlerce ağlaya ağlaya, ama yine de bir elinde kedilerin tası, bir elinde bebek köpeklerin maması, tümüne yetişir... ? Bugün Anneler Günü... Tüm annelere kutlu olsun... Biz Suşi, Çıtır, Postal ile arka bahçeden kır çiçekleri toplayıp vereceğiz... Kendi doğurdukları olsun olmasın, tüm canlılara yanan, her cana sevgiyle bakan, bu dünyanın daha güzel olması için çırpınan bütün anneler için... Bizim evin annesine... C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear