25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2012 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 18 1936’DA TORUNUNA YAZDIĞI BİR MEKTUPTA YER ALIYORDU KÜLTÜR Joyce’un çocuk öyküsü yayımlandı nu” yansıtan “küKültür Servisi çük bir mücev Ünlü İrlandalı her” olduğunu beyazar James Joylirtti. Yayınevi, ce’un bugüne kaöyküyü resimli dar bilinmeyen bir olarak 200 adet çocuk öyküsü yabastı ve 300 Avyımlandı. ro fiyatla satışa Joyce’un, “Kosundu. penhag KedileBu arada, Zürih ri” adlı öyküyü, “Kopenhag Kedileri” adlı öykünün bir “otoriter kişilik eleştirisi” James Joyce Vakdaha önce yayımlanmış olan “Ke olduğu ve daha önce yayımlanan fı, öykünün Joyce’un 5 Eylül 1936 di ve Şeytan” adlı öyküye eşlik et “Çocuk ve Şeytan”ın “ikiz öyküsü” tarihli bir mektuolduğu belirtiliyor. bunda yer aldığını mek üzere, ve mektubun ken1936’da torunu dilerine bağışlanmış olduğunu ileri süiçin yazmış olduğu öğrenildi. “Ulysrerek, kitabın kendilerinin izni olmases”, “Finnegans Wake”, “Dubdan yayımlandığını açıkladı. Buna karlinliler” gibi yapıtlarıyla 20. yüzyılın şılık, kimi çevreler de 1941’de ölen en önemli yazarlarından biri olarak kaJoyce’un ölümünün üstünden 70 yıl bul edilen Joyce’un “Kopenhag Kegeçtiği için telif haklarının 2011’de dileri” adlı çocuk öyküsü, Dubserbest kaldığını vurguladılar. lin’deki Ithys Yayınevi tarafından Joyce, yine torunu Stephen için yayımlandı. yazdığı “Kedi ve Şeytan”da, şey“Kopenhag Kedileri” adlı öykütanın Fransa’daki bir nehrin üstüne nün, tıpkı “Kedi ve Şeytan” gibi, Joybir gecede nasıl bir köprü yaptığıce’un torunu Stephen James Joyce’a nı anlatıyordu. Tanınmış bir Joyce yazmış olduğu bir mektupta yer aldıuzmanı da olan Anastasia Herbert, ğı bildirildi. Mektup yazıldığı sırada “sıradışı bir çocuk öyküsü” olaJoyce Danimarka’da, 4 yaşındaki torak tanımladığı “Kopenhag Kedirunu da Fransa’da bulunuyordu. leri”nin ise şişman kediler üzerinKitabın yayıncısı Anastasia Herden bir “otoriter kişilik eleştirisi” bert, çocuk öyküsünün Joyce’un “daolduğunu belirtti. ha hafif yanını ve mizah duygusu Hiçbir Haksızlık Gizli Kalmaz! Versailles Sarayı’ndaki hizmetkârların gözünden bir bakış getiren “Elveda Kraliçem”, Altın Ayı için yarışan Diane Kruger Fransız Devrimi’nin ilk günlerine, 62. BERLİN FİLM FESTİVALİ ‘ELVEDA KRALİÇEM’ ADLI FİLMLE AÇILDI Marie Antoinette’e yargısız bir yorum Kültür Servisi 62. Berlin Film Festivali, Fransız Devrimi döneminde geçen “Elveda Kraliçem” adlı filmle açıldı. Kraliçe Marie Antoinette’i “Troya” filminin yıldızlarından Diane Kruger’in canlandırdığı film, Fransız Devrimi’nin ilk günlerine, Versailles Sarayı’nda çalışan hizmetkârların gözünden bir bakış getiriyor. Benoit Jacquot’nun yönettiği “Elveda Kraliçem”, festivalde büyük ödül Altın Ayı için yarışan 18 filmden biri. Woody Allen’ın geçen yıl çektiği “Paris’te Geceyarısı” filmindeki Lea Seydoux ve Leonard DiCaprio’yla birlikte “The Beach”te oynamış olan Virginie Ledoyen’in de rol aldıkları “Elveda Kraliçem”de kraliçeyi canlandıran Kruger, Marie Antoinette’i bugüne kadar pek çok kişinin yargıladığını belirterek, “Bazıları onu tahta oturtulmuş zavallı, eğlencelik bir kız, bazıları da korkunç ve yoz bir kraliçe olarak görüyor. Oysa ben onu yargılamadan, bir kadın olarak yorumlamaya çalışıyorum” dedi. Kruger, “sinemanın ilk lezbiyen Marie Antoinette’ini mi oynadığı” yolundaki bir soruyu ise yanıtsız bıraktı. Altın Ayı için yarışacak filmler arasında Billy Bob Thornton’ın, Vietnam Savaşı dönemini konu alan son yapıtı “Jane Mansfield’in Otomobili” de bulunuyor. Öte yandan, Berlin Film Festivali’nin “Forum” bölümünde, Emin Alper’in “Tepenin Ardı” adlı filminin dünya prömiyeri yapıldı. Türk sinemasının son 10 yılda yükseliş içinde olduğunu belirten Alper, “Bunda en büyük etkenlerden biri, Kültür Bakanlığı’nın filmleri desteklemesi oldu” dedi. Filmde rol alan Reha Özcan da, filmin Karaman’ın Ermenek ilçesinde çekildiğini söyleyerek, “Hepimizin kendi içinde karşılaşacağı figürler var bu filmde” dedi. Festivalin “Generation 14plus” bölümünde ise Türkiye’den yönetmenliğini Reis Çelik’in üstlendiği “Lal Gece” adlı film de gösterilecek. 19 Şubat’a kadar sürecek festivalin başkanlığını Britanyalı yönetmen Mike Leigh’nin yaptığı seçici kurulunda Jake Gyllenhaal ve Charlotte Gainsbourg gibi ünlü oyuncuların yanı sıra fotoğrafçılıktan yönetmenliğe geçen Anton Corbijn de yer alıyor. Geçen yıl Altın Ayı ödülüne değer görülen “Bir Ayrılık” adlı filmin İranlı yönetmeni Asghar Farhadi de bu yıl seçici kurul üyeleri arasında. Farhadi’nin, geçen ay da Altın Küre ödüllerinde En İyi Yabancı Film seçilen “Bir Ayrılık” adlı yapıtı, bu yılın Oscar’larında da “ En İyi Yabancı Film” adayları arasına girdi. Tony Gatlif’in, “Panorama” başlıklı özel bölümde gösterilecek olan “Indignados” adlı filminin oyuncularından Isabel Vendrell Cortes, basın toplantısına, Wall Street işgaline gönderme yaparak “Her yeri işgal et” yazılı bir maskeyle katıldı. Gatlif’in, “Indignados” adlı belgesel dramayı, Stephane Hessel’in “Öfke Zamanı” adlı çok satan denemesinden esinlenerek çektiği belirtildi. “Panorama” bölümünün açılışı ise yönetmenliğini Umut Dağ’ın üstlendiği Avusturya yapımı “Kuma” adlı filmle yapıldı. Dağ, 7 haftada tamamladıkları filmi Viyana’da ve Erzurum’un bir köyünde çektiklerini belirtti. Festivale Meryl Streep ve Angelina Jolie gibi Hollyw o o d yıldızlarının yanı sıra Bollywood yıldızı S h a h R u k h Khan’ın da katılması bekleniyor. Son günlerde kucağımdan düşmeyen bir eser, beni dünle bugün arasında, bugünle yarınlar arasında getirip götürüyor… İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin yayımladığı “Nâzım Hikmet’in Açlık Grevi” adlı dosya/kitaptan söz ediyorum. Bu, muhteşem bir eser: Bir döneme tanıklık etmekle kalmıyor, sanki Nâzım Hikmet’e elinizle dokunuyorsunuz. Nâzım Hikmet’in sözcüklerine, tuttuğu notlara, yazdığı mektuba, mektubu koyduğu zarfa dokunuyorsunuz. Çünkü bu eser hem çok değerli yazılardan hem de tıpkıbasımlardan oluşuyor. Anımsayalım: 1938’de, toplam 28 yıl 4 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştı şair. 12 yılını hapishanede geçirdikten sonra 8 Nisan 1950’de açlık grevine başladı. Avukatının isteğiyle grevi erteledi. 1 Mayıs 1950’de tekrar başladı, 13 Mayıs’ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Sonunda 19 Mayıs 1950’de açlık grevine son verdi. Bu arada iktidar değişti, 14 Temmuz 1950’deki af yasasıyla da Nâzım Hikmet tahliye edildi. Birkaç ay sonra 49 yaşında olmasına ve hastalığına ilişkin Adli Tıp raporlarına karşın askere çağrıldı. Sonrasını biliyorsunuz… Yeşim Bilge Bengü’nün editörlüğünü, Mehmet Ulusel’in tasarımını üstlendiği dosya açlık grevi dönemini kapsıyor ve Turgay Fişekçi, Kıymet Coşkun, Erden Akbulut’un yazılarıyla değerleniyor. Tıpkıbasımlar ise heyecan verici: Şairin tuttuğu notlar… Bir zarftan Piraye’ye yazdığı mektup çıkıyor… Öteki zarftan ailesine kararını açıkladığı mektup: “Bu kararım herhangi bir yeis, bir yılgınlık, bir korkaklık, bir sabırsızlık neticesi değildir. Sabırlı, şuurlu, ümitliyim. Fakat hakkın ve hakikatın ortaya çıkması için meydana hayatımı atmaktan başka imkânım kalmadığına kanii. Bu son imkânımı şuurla, ümitle kullanıyorum…” Zaten açlık grevine başlarken söylemişti: “Millete verdiğim açık istidaya canımı pul yerine kullanıyorum.” Dosyadan çıkan tıpkıbasımlara devam ediyorum: Aydınların, şairin açlık grevine ara vermesi için Cerrahpaşa Hastanesi’ne gönderdikleri imzalı çağrılar. İmzalar arasında kimler yok ki: Halide Edip, Sait Faik, Mina Urgan, Orhan Veli, Bedri Rahmi ve Sabahattin Eyüboğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Cevdet Kudret, Adnan Saygun, Mithat Fenmen, Abidin Dino, Ekrem Reşit Rey, Nuri İyem, Ataç ve daha niceleri… O günlerde çıkan “Hür Gençlik”, “Nuh’un Gemisi” gazeteleri. Ve en önemlisi her sayısında “Nâzım’ın uğradığı haksızlıklarla mücadele için çıkan fikir ve politika dergisi” ibaresini taşıyan “Nâzım Hikmet” dergisi… Bütün bu önemli belgeler ve tıpkıbasımlar için Piraye koleksiyonu, Nâzım Hikmet Vakfı ve TÜSTAV’daki arşivlerden yararlanılmış. Kucağımdaki hazineye baktıkça yeryüzünde hiçbir haksızlığın gizli kalmayacağına, üstünün örtülemeyeceğine inancım artıyor. Bir de nelerin değişip nelerin değişmediğine hâlâ şaşıp duruyorum: O günlerde de şaire özgürlük afişleri açan gençler gözaltına alınıyor; bildiri dağıtan “Yüksek Tahsil Gençlik Derneği” üyeleri Emniyete götürülüp sorgulanıyordu. Bu eşsiz hazineye emeği geçenleri kutlarken sizi şairin “Açlık Grevinin Beşinci Gününde” şiirinden iki bölümle baş başa bırakıyorum: “Kardeşlerim, / Avrupa’dakiler, Asya’dakiler, Amerika’dakiler, / ben, hapiste açlık grevinde değil de bir kırda yatıyor gibiyim bu mayıs ayında geceleyin. / Ve gözleriniz ışıl ışıl yıldızlar gibi başucumda; / ve elleriniz tek bir el / anamın eli gibi / yârimin eli gibi / Memed’in eli gibi avucumda. (…) Kardeşlerim, biliyorum / yine de yaşamakta devam edeceğim yanı başınızda: / Aragon’un mısraında olacağım gelecek güzel günleri anlatan her mısraında ve beyaz güvercininde Picasso’nun / ve Robeson’un türkülerinde / ve asıl ve en güzeli / Marsilya dok işçilerinden yoldaşımın muzaffer gülüşünde olacağım. / Kardeşlerim, / dolu dizgin bahtiyarım doğrusu.” Pul yerine canını… TÜRK İSLAM ESERLERİ’NDE MÜZE’NİN KAHVESİ AÇILDI Kahvenin ‘doğrusu’ Müze’de Kültür Servisi Bilkent Kültür Girişimi (BGK), Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’nin “Türk kahvesinin en doğru yöntemlerle pişirildiği ve sunulduğu ilk yer” unvanını verdiği “Müze’nin Kahvesi”ni Türk İslam Eserleri Müzesi’nde açtı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla gerçekleştirilen açılışta ilk “Geleneksel Türk Kahvesi Eğitimi Sertifikası” da bakana sunuldu. Müze’nin Kahvesi’ni ziyaret edenler de Türk kahvesini pişirme eğitimini tamamladıktan sonra “Geleneksel Türk Kahvesi Eğitimi Sertifikası” alabilecek. Müze’nin Kahvesi, pazartesi hariç her günü 09.0017.00 saatlerinde açık olacak. “Indignados” filminin oyuncusu Isabel Vendrell Cortes basın toplantısına “Her yeri işgal et!” yazılı maske ile katıldı. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear