22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2012 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Hukuk Çorbası RADYOLARLA televizyonlarda yemek pişirme tarifleri yapanları bilirsiniz; izleyicilerin ilgisini canlı ve sürekli tutmak için hem yemek yapar hem konuşurlar, kullandıkları malzemeyi kendi canlarıymış gibi benimseyerek “Pirincimi ıslatıyorum, yağı koyuyorum, soğanımı doğrayıp kıymamı kavuruyorum…” falan. Şimdi bazı partilerimiz omuz omuza verip yerel seçimleri kendi işlerine gelen tarihe çekebilmek için anayasayla yasaları zorlayıp takvimin bir yerlerine sıkıştırarak bir “erken yerel seçim” düzeni pişirmeye kalktılar ya, onlar da öyle: “Tüzüğümü alıp kırpıyorum, anayasamı doğrayıp seçmenimle karıştırıyorum ve böylece bu seçimlerde de zaferden zafere koşuyorum…” demekteler adeta. Sonuç tam bir hukuk çorbasına dönüşmüş, partisiz vatandaşların aklı karışmış ve artık iyice yerleşmiş olması gereken kurallara güvenler büsbütün sarsılmış, ne beis. şin acıklı yanı şu ki, partilerin hesapları birbirini tutmadığı için, kışın soğuk aylarından kaçalım derken bazen bir bayram haftasına ya da Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan takvim yaprağına ve bazen de falanca yasanın filanca engeline toslamakta oldukları için bir türlü uyum sağlanamıyor. Peki, bu telaş neyin nesidir? Yanıt basit: Çünkü, Sayın Başbakan devlet yapısında önemli değişiklikler yaparak başkanlık sisteminin tahtına kurulurken aynı zamanda o sistemin ağababalarınca izlenen yollarını da hazırlamak istiyor. Örneğin, il çapında büyükşehir belediyeleri kurarak ilçe ve belde yerel yönetimlerini silip süpüren eyalet devletçikleri yaratmak ve onlar da başlarını alıp kopmasınlar diye cumhuriyetin başına geçecek kişiye büyük yetkiler tanımakla kendi işi de kolaylaşmış olacak. tür değişiklikler elbet başka partilerden bir kısmının yerleşmiş oy yuvalarını altüst edeceği için, takvim uzlaşmazlıklarına bir de o tür yapısal anlaşmazlıklar ekleniyor. Bu da gösteriyor ki, yetmiş beş milyonluk koskoca bir cumhuriyeti yönetenler ya da yönetmeye soyunmak isteyenler devletin kuruluş felsefesi ve temel ilkeleri konusunda henüz yeterli donanım sahibi olamadıkları gibi, akıllarına esen her şeyi kolayca yapabilecekleri konusundaki akıl almaz iyimserliklerini bırakmak niyetinde de değiller. Geleneksel Türk Dış Politikasında Savaşın Yeri ? Ulusal egemenlik, geleneksel Türk dış politikasının hem hedefi hem de aracıdır. Bundan dolayı dış politikayı yönetecek olanlar, en büyük güç kaynağı olan ulustan yetki almalılar ve ulusun gücüne dayanmalıdırlar. Prof. Dr. Metin KALE Osmangazi Üniv. Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi “Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. uluslarla görüşmeye ve konuşmaya yetMillet hayatı tehlikeye uğramadıkça, kileri olamayacağı bellidir. Diğer taraftan, yabancı uluslar da giriştikleri taahharp bir cinayettir.” Atatürk Prensipleri ve ilkeleri Atatürk tara hütleri ulusuna benimsetebilecek kişi fından saptanan Türkiye’nin dış politikası ve kurumları muhatap sayarlar. Atatürk’e göre ulusal iradeye dayanve uluslararası ilişkileri gelenekselleşmiş mayanların, bir ülke adına hareket etbazı özellikler gösterir. Bu ilişkileri düzenlerken Atatürk’ün, meleri yasal değildir ve yetkisiz şekilde eylemini olayların akışına bırakmayıp ön yapılan uluslararası işlemler de adına yaceden planladığı, bu ilişkilerde maddi de pılan ülkeyi bağlamaz. Bu düşünce, yağerlerden çok manevi değerlere önem bancı devletlerin de ciddiye aldığı bir yönverdiği, bütün kararlarının altında halka temdir. Atatürk döneminin dış politikasının inanç, güven ve saygının yattığı, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlığı vazge vazgeçilmez ana hedefi “tam bağımçilmez koşul saydığı ve bu ilişkileri rea sızlık”tır. Bu görüşünü 9 Haziran 1921’de lizm ve akılcılık temelleri üzerine inşa et Ankara’ya gelen Fransa temsilcisi Franklin Bouillon’a “Tam bağımsızlık butiği görülür. Cumhuriyetin kuruluş aşamalarında gün bizim üzerimize aldığımız görevin Atatürk’ün maddi değerlere çok önem özüdür. Bu görev bütün tarihe ve uluvermemiş olması, onu, Osmanlı devlet sa karşı yüklenilmiştir” şeklinde ifade adamlarından ayıran özelliklerinden bi eder. Tam bağımsızlığın önemli bir koşulu, ridir. İmparatorluğun çöküş dönemleriyle Cumhuriyetin kuruluşuna kadar geçen dünyadaki güç dengelerini iyi hesap devrede Osmanlı devlet adamlarında edebilmek ve büyük bir devletin etkisi alakıllılığın ve becerikliliğin ölçütü Avru tına girmemeye özen göstermektir. Tam palılardan borç bulabilmekti. Bu kişile bağımsızlık ülkeyi, uluslararası ilişkilerde re göre, borç bulunmadıkça devletin ya tek başına ulusal sınırlar içine hapseden şayabilmesine olanak yoktu. Hatta bazı bir anlayış olmadığı gibi, “Dış yardımları işi daha da ileri götürerek, devletin la çatışır, onu engeller” görüşü de yanyaşayabilmesi için Türkiye’nin başka bir lıştır. Ulusal bağımsızlığı ve ulusal çıdevletin güdümü altına girmesini isti karları tehlikeye sokmayacak dış yaryordu. Bu tür düşünceleri asla benimse dımdan kaçınılmaz. Geleneksel Türk dış politikasında çok meyen ve şiddetle reddeden Atatürk, bir ulusu maddi yıkımdan çok, moral de önemli ilkeler söz konusudur. Bunların ğerlerin yozlaşmasının çöküntüye götü başında, başka ulusların içişlerine ve receğini belirtiyordu. Onu bu şekilde dü ülke bütünlüğüne karışmama gelir. Bu ilşünmeye iten, özgün ruh yapısı ve Türk keye başta İslam ve Ortadoğu ülkeleri olulusuna olan engin sevgisi ile halkta gör mak üzere bütün komşularımızla olan ilişkilerde özen gösterilmelidir. Bu özellik düğü mücadele ve dayanma gücüydü. Ulusal egemenlik, geleneksel Türk büyük güçlüklerle ve uğraşlarla dış podış politikasının hem hedefi hem de ara litikaya kazandırılabilmiştir. Bu ilkeye cıdır. Bundan dolayı dış politikayı yö bağlı kalınmadığı takdirde neler olabinetecek olanlar, en büyük güç kaynağı leceğini Atatürk şöyle dile getiriyor: olan ulustan yetki almalılar ve ulusun gü “Ulusa şunu ihtar ettim ki, kendimizi cüne dayanmalıdırlar. Ulustan yetki al dünyanın hâkimi zannetmek gafleti, mayan, ona dayanmayan veya inanma artık devam etmemelidir. Gerçek yeyan kişi ve kurumların ulus adına, yabancı rimizi, dünyanın vaziyetini tanımamaktaki gafletle, gafillere uymakla ulusumuzu sürüklediğimiz felaketler yetişir. Bile bile aynı faciayı devam ettiremeyiz.” “Yurtta barış, dünyada barış” uluslararası ilişkilerdeki diğer bir ilkedir. Yurtta ve dünyada barışı savaşta olsun, zaferden sonra olsun Atatürk kadar gerçekten isteyen ve koşullarını sağlayan başka bir lider yoktur. Yaptığı bütün savaşlar aslında, barışın gerçekleştirilmesine yöneliktir. Ondaki barışçılık yurt ve ulus bilinciyle, tarihi doğru yorumlamasının bir sonucudur. Bu barışçı anlayışladır ki, ulusal savaş “Misakı Milli veya ulusal and” sınırları içinde kalmıştır. Türk ulusal Kurtuluş Savaşı yasal bir savaş olup, uluslararası hukukun bir devlete izin verdiği yegâne savaştır. Atatürk, “Vatanın bütünlüğü ve ulusun bağımsızlığı tehlikeye düşmedikçe” savaşı bir cinayet olarak gören bir anlayışa sahiptir. Hayalci ve maceracı davranışlardan çok, çile çeken Türk milletinin ıstıraplarını çok iyi bilen Atatürk serüvencilikten uzak bir dış politika izlerken, aynı zamanda aktif olmayı da ihmal etmemiştir. 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi öncesi dönemde görüldüğü gibi aktif bir diplomasi uygulanmış, Türkiye 1930’larda Avrupa gelişmeleri hakkında fikrine değer verilen bir ülke olmuştur. 1928 tarihli Briand Kellog Paktı konusundaki Türkiye’nin ilgi ve desteği, 1934’te Balkan Antantı ve l937’de Sadabat Paktı konusundaki öncü rolü aktif politikanın bir göstergesidir. Ayrıca 1937’de Hatay’ın anavatana katılması sorununda izlediği aktif politika ile yine dost ve komşu bazı İslam ülkelerinin Milletler Cemiyeti’ne katılmasındaki Türkiye’nin çabaları ve başarısı bu çerçeve içinde değerlendirilebilir. Türk dış politikasında kamuoyunun ulusal sorunlarda önceden hazırlanmasına da çok önem verilir. Kamuoyunu inandırmadan eyleme geçmek dış politikada çoğu zaman talihsizliklere yol açar. Bir ulusun bölünmez bütünlüğü çeşitli şekil ve davranışlarla saldırı emelleri besleyenlere gösterilebiliyorsa, saldırı heveslileri bu emellerinden vazgeçebilirler. İçerisine düşeceğimiz her karanlık durumda ışığımız her zamanki gibi Atatürk ilkeleri ve devrimleri olacaktır. Dak ile Duk... Büyük insanların asla unutulmaz sözleri var... Cicero: “En çabuk kuruyan şey gözyaşıdır...” Vur dizine... ? Gandi: “Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür... Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür... Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür... Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür... Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür... Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür... Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür...” ? Churchill: “Uçurtmalar rüzgâr gücü ile değil, güce karşı koydukları için yükselirler...” ? Desiderius Erasmus: “Körlerin ülkesinde tek gözlü kral olur...” ? Hz. Ali: “İnsan dilinin altında gizlidir...” ? Eh işte.. Bizimkisi büyük Türk devlet adamı tabii ki... Onun için de Türkçe güzel söz bulamadı, Arapçadan buldu: “Men dakka dukka...” Açıklaması size: “Dak edene duk edilir...” ? Kendi zihniyetini anlatıyor aslında... Özeti; intikam... Dak edene... Duk... ? Bu yargı, ordu, üniversiteler, sivil toplum, medya duk mesela... Buna dak etmişlerdi... Sıra kendisine geldi: Duk... ? Bizler niye itilip kakıldık?.. Dak ettik... Patrona söyledi... Duk olduk... ? Dış politika keza.. Araplar bir top atıyorlar; dak... Bu bir top attırıyor; duk... Arada bir: “Dakadukadakadukadakaduka...” “Bu ne?” diyeceksiniz... Makineli... ? Cumhuriyet bunlar açısından dak idi... Halifeliğin, şıhların, şeyhlerin, medreselerin, dergâhların kaldırılması keza... Dak... İşte ilk fırsatta tüm okulları imam hatip yaptılar... Duk... ? Nereye kadar gider derseniz.... Benjamin Franklin dedi ki: “Boş çuval dik durmaz...” İ O Cumhuriyet (1923 – 2023?) Prof. Dr. Vural Fuat SAVAŞ Mustafa Kemal Derneği Genel Başkanı Yazımızın başlığı milyonlarca vatandaşımızın zihnine yerleşen bir kuşkunun özet ifadesidir. İktidar partisinin yeni sloganı olan ‘Büyük Güç, ikibinyirmiüç’ zihinlerdeki bu endişeyi daha da artırmıştır. Endişenin kaynağı AKP iktidarının on yıl içinde yaptıklarıdır. Bu on yıl içinde AKP’nin örtülü ve adım adım gerçekleştirdiği ‘derin stratejisi’nin hedefi Atatürk’ü ve Atatürk ilkelerini silip atmak, laik ve demokratik sistemimiz yerine teokratik bir sistem yerleştirmektir. Bu amaçlarını da Cumhuriyet’in yüzüncü yılına denk getirerek, laik ve demokratik sistemle hesaplaşmış olacaklardır. Böyle bir endişeyi haklı çıkaracak pek çok sebep vardır. AKP hükümeti Cumhuriyetin ve Atatürk ilkelerinin koruyucusu olan kurumları birbiri ardından ve sistemli bir şekilde güçsüz bırakmışlardır. Önce ordu, sonra yüksek mahkemeler ve yargı sistemi, YÖK ve üniversiteler ve nihayet yazılı ve görsel medya! Bu kurumların bir kısmı kuruluş yasalarının değiştirilmesiyle, bir kısmı yıllar süren tutuklamalarla ve bir kısmı da trilyonluk vergi cezalarıyla ve işten çıkarmalarla sessizleştirilmişlerdir. Bu sessizlik ortamında Cumhuriyet ile başından beri kavgalı olanlar, laik ve demokratik sistemi içine sindiremeyenler hemen çağdışı kıyafetlere bürünmüşler, bilimsel düşünceyi geleneksel batıl itikatlara feda etmişlerdir. Şimdi sıra çocuklarımıza gelmiştir. Şeriat yanlısı olduğunu defalarca tekrarlayan ve akademik unvanları bilim ahlakına uymadığı için geri alınan bir kimsenin Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı günümüzde 4+4+4 sistemi adı verilen bir sistemle laik eğitime önemli bir darbe indirilmiş, yetkililerin, anne ve babaların uyarılarına aldırılmadan uygulamaya konulmuştur. 2023 Cumhuriyeti ile ilgili endişelerimizin bir diğer nedeni de bu eğitim sistemidir. 1923 Cumhuriyeti laik ve demokratik sisteme güvenen nesiller tarafından kurulmuş ve bugüne kadar korunmuştur. Yeni eğitim sistemiyle yaratılacağı öne sürülen ‘dindar ve kindar’ nesil bu sistemi korumaktan yana olacak mıdır? 2023 Cumhuriyeti hayalini kuranların unuttuğu iki şey vardır. Bunlardan biri sessiz çoğunluğun bu sinsi projelerin farkında olduğu ve seçim sandıkları önlerine geldiği zaman gerekeni yapacaklarıdır. İkinci nokta laik ve demokratik cumhuriyet evrensel bir sistemdir ve bu sisteme sahip olanlar onu korumak azim ve kuvvetine sahiptir. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear