25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 EKİM 2012 CUMARTESİ kultur@cumhuriyet.com.tr 16 Eskişehir Kent Belleği Müzesi açıldı ? ESKİŞEHİR (AA) Eskişehir Büyükşehir Belediyesi ve Hollanda Den Haags Historisch Müzesi işbirliğiyle hayata geçirilen Eskişehir Kent Belleği Müzesi açıldı. Eskişehir Kent Belleği Müzesi Koordinatörü ve Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Canan Demir müzenin geleneksel müzecilik anlayışının çok daha ötesinde tasarlandığını ve zaman içinde kent belleğine ışık tutacak eklemelerle daha da zenginleşeceğini söyledi. KÜLTÜR Viyolonselin altın kızı HANDE EAGLE Viyolonsel virtüözü Jacqueline du Pré, 25 yıl önce yaşama veda etmişti Leman’dan ‘Savaşa Hayır’ sayısı ? Kültür Servisi Haftalık mizah dergisi Leman, bu hafta “savaşa hayır” özel sayısıyla okuyucusunun karşısına çıktı. Kapağını Ramize Erer’in çizdiği dergide Ece Temelkuran, Melda Onur ve Gün Zileli’nin de aralarında bulunduğu isimler, barış için yazdı. Oyunculuk atölyesi ? Kültür Servisi Krek Atölye’de 101724 Kasım ve 18152229 Aralık tarihlerinde saat 12.00’de Bahar Kerimoğlu ile oyunculuk atölyesi düzenlenecek. Atölye, metot oyunculuk üzerine gerçekleştirilecek. Beşiktaş’ta sıra dışı bir gösteri ? Kültür Servisi 6. iDANS Uluslararası Çağdaş Dans ve Performans Festivali kapsamında Beşiktaş Barbaros Meydanı, bugün ve yarın saat 16.00 ve 18.00’de bir adam ile bir inşaat kepçesinin alışılmadık bir dans gösterisine sahne olacak. Koreografisi, akrobasi ve klasik dans kökenine sahip Dominique Boivin’a ait olan “Transports exceptionnels” gösterisi 2005’ten bu yana Fransa, Brezilya, Güney Afrika, Kuzey Amerika, Güney Kore ve Avrupa’nın çeşitli kentlerinde sergilendi. LONDRA Klasik müzik çevreleri, İngiliz viyolonselci Jacqueline du Pré’nin olağanüstü yorumunu ve viyolonselinin o benzersiz sesini en son 1973’ün Şubat ayında New York’ta düzenlenen dört konserden üçünde duymuştu. Dördüncü konserini sağlık sorunları yüzünden veremeyen Du Pré, 19 Ekim 1987’de Londra’da hayata gözlerini yummuştu. 16 Ocak 1945’te Oxford’ta dünyaya gelmiş Du Pré. “Viyolonselin Altın Kızı” olarak anılan Du Pré 1960’ta, henüz 15 yaşındayken, Londra’daki Guildhall Müzik ve Tiyatro Okulu’ndan Altın Madalya onuruna değer görülüyor. 1961’in Mart ayında sahneye ilk çıkışını Londra’daki Wigmore Hall’da gerçekleştiriyor. İngiliz piyanist Ernest Lush’ın eşlik ettiği bu konserde Haendel, Brahms, Debussy ve De Falla’dan sonatlar ile Bach’tan solo bir viyolonsel süiti seslendiren Du Pré, sanat yaşamına sağlam bir adım atmış oluyor. Bu ilk konserden yaklaşık bir yıl sonra Royal Festival Hall’da ilk konçerto konserini, Rudolf Schwarz’ın yönettiği BBC Senfoni Orkestrası eşliğinde Elgar’ın “Viyolonsel Konçertosu ”nun duygusal yalınlığıyla süslüyor. Böylece, Du Pré’nin tüm bir yaşamı boyunca sürecek olan Elgar tutkusu da başlıyor. Elgar’ın bu olağanüstü viyolonsel konçertosunu 1919 yazında bestelemiş olmasına karşın, besteyi geniş dinleyici kitleleriyle buluşturarak efsaneleştiren, Du Pré’nin 1965’te EMI kayıt stüdyolarında Sir John Barbirolli yönetimindeki Londra Senfoni Orkestrası eşliğinde gerçekleştirdiği kayıt oluyor. Yehudi Menuhin, Itzhak Perlman, Zubin Mehta ve Pinchas Zukerman gibi dönemin müzik dehalarıyla dostluklar kuran Du Pré, 1966’nın yılbaşı gecesi Arjantin asıllı, İsrailli piyanist ve orkestra şefi Daniel Barenboim’la ta Anılar: Adnan Özyalçıner Bu yazıyı yazdıktan hemen sonra Söke’ye doğru yola çıkacağım. Bir edebiyat şenliğine katılmak için. Başka kimler konuk, bilmiyorum. Ama Adnan Özyalçıner’in geleceğini öğrendim, mutlu oldum. En eski dostlarımdan biridir Adnan, 55 yıla dayanan bir geçmişimiz var. Çok uzun süredir görüşemiyorduk. Adnan’ın edebiyatçılığından söz etmeyeceğim. Şunu söyleyeyim sadece: Yazdıklarını büyük keyifle okuduğum ender yazarlardan biridir Adnan. A Dergisi’ni yayımlarken her gün birlikteydik. Derginin hamallığını Kemal (Özer), Adnan, ben yapıyorduk. Basımdan dağıtıma kadar bütün “fuzuli” işler bizim üstümüzdeydi. Onat’ın (Kutlar), Doğan’ın (Hızlan), Demir’in (Özlü), Konur’un (Ertop), Ferit’in (Öngören) övgülerini de alçakgönüllülükle kabulleniyorduk. Ayrıntılara çok önem veren, onları gözden kaçırmayan biriydi Adnan. Öykülerine de yansıyordu bu. Hiç unutamam, bir gün Kemal, Onat, Adnan ve ben sinemaya gitmiştik. Fellini’nin La Strada’sını seyretmeye. Film bitti, sinemadan çıkarken, “Yahu,” dedi Adnan, “müthiş bir sahneydi. Anthony Quinn’in Richard Basehart’ı öldürdüğü sahne. Herif ölmeden önce kol saatine baktı.” Üçümüzün de kaçırdığı o ayrıntıyı Adnan yakalamıştı. ??? A Dergisi’nin yönetim yeri Saraçhane’de bir kahveydi. 1960 başlarında Cağaloğlu’nda bir hanın en üst katında pencereleri bile olmayan küçücük, karanlık bir oda kiraladık. Bir sabah orada buluştuk Adnan’la. Anadolu’ya kitap postalanacaktı. Saatlerce uğraştık, paketleri yaptık, adresleri yazdık. Sonra aldık paketleri, aşağıya indik, gün ışığına çıktık. Bir de baktık, Cağaloğlu’ndan tanklar geçiyor! Ortalık bir tuhaf. Adnan’la şöyle bir bakıştık. “Biz bugün paket postalayamayız” dedi Adnan. Hana çıkıp paketleri bıraktık. Yine indik aşağıya. Sorup soruşturduk. “Üniversitede öğrenciler ayaklanmış” dedi biri. Üniversiteye koştuk hemen. 28 Nisan’dı. 1960. ??? Hafta sonları Altunizade’ye giderdik. Memet Fuat’a. Sıkı edebiyat tartışmalarından sonra sıra futbola gelirdi. Küçücük sahada kıran kırana maç yapardık. Kemal, Adnan, ben en has “müdavim”lerdik. Adnan kalede oynuyordu. Kemal savunmanın belkemiğiydi. Memet Fuat, sırtında ceketi, orta alanda takımı yönetiyor, ayağına gelen topları milimetrik paslarla dağıtıyordu. Ben ise “gole giden bir panter” olarak koşturup duruyordum. Her keresinde 810 kişi oluyorduk mutlaka. Arada bir Demir Özlü, Ferit Öngören, Feridun Metin Aksın, Cemal Süreya, Edip Cansever de katılıyordu bize. Bir keresinde Asım Bezirci bile gelmişti. Adnan’ın kaleciliği müthişti. Hepimiz pantolongömlekle oynarken, o kaleci kazağını, şortunu giyiyor, dizlik bile takıyordu. Kendini bütünüyle oyuna veriyor, önündeki bekleri hırsla uyarıyordu. Sanki Altunizade’de top tepmiyorduk da, Wembley’de final maçı oynuyorduk. Günün birinde, ayağıma gelen topa korkunç bir vole yapıştıracağım tuttu. Top gitti, kalenin üst direğinde patladı. Direk, bu Anteplinin vuruşuna dayanamadı, şöyle bir sallandı, sonra da küüt diye Adnan’ın kafasına düştü. Yere yığıldı Adnan, kısa bir tedavi süresinden sonra kalede yerini aldı, “direk gazisi” olarak köşeden köşeye uçmayı sürdürdü. ? Viyolonselin gelmiş geçmiş en büyük virtüözlerinden Jacqueline du Pré, genç yaşlarda yakalandığı MS hastalığı yüzünden müzik dünyasını çok erken terk etmek zorunda kalmıştı. Du Pré, Elgar’ın “Viyolonsel Konçertosu”nu, 1965’te EMI stüdyolarında gerçekleştirdiği kayıtla efsaneleştirmişti. nışıyor, onunla birlikte Kudüs’e gidiyor, Yahudiliğe geçiş yapıyor ve 15 Haziran 1967’de hayatını Barenboim’la birleştiriyor. Du Pré’nin bu saygın müzisyenlerle kurduğu dostluklar o dönemde çok sayıda oda müziği konseri vermesine de olanak sağlıyor. O yıllarda biri 1673, öbürü 1712 yapımı iki Stradivarius viyolonsele sahip olan Du Pré, yoğun konser ve kayıt çalışmalarını 1971’e kadar sürdürüyor. Parmaklarındaki ve vücudunun diğer kısımlarındaki duyu hassassiyetini 1971’de kaybetmeye başlayan Du Pré’ye 1973’te multipl skleroz tanısı konuluyor. Bu acımasız hastalık Du Pré’yi hayatta en sevdiği şeyden, enstrümanından uzaklaştırıyor. Viyolonselinin mahfazasını açmakta bile güçlük çekmeye başladığı için, son konserlerini 1973’te Londra ve New York’ta veren Jacqueline du Pré, 19 Ekim 1987’de Londra’da hayata gözlerini yumana dek viyolonsel dersleri vermeyi sürdürüyor. Viyolonselde yay tekniğinin gelişimine büyük katkıda bulunan Du Pré’nin efsane bir müzisyen olarak anılmaya devam edeceğine hiç şüphe yok. hande.eagle@gmail.com Çallı tablosu gün yüzüne çıktı İSTANBUL (AA) İbrahim Çallı’nın terk edilmiş bir evde uzun yıllar rulo halinde tutulan “Kayalıklarda Yıkanan Çıplaklar” adlı yapıtı, 80 yılın ardından gün yüzüne çıktı. Restore edilen tablo, 4 Kasım’da Karşı Müzayede’de satışa sunulacak. Projenin direktörü ve Internetional Art Center (IAC) İstanbul’un kurucusu Hafize Uncuoğlu, Çallı’nın bu eserinin ilk defa müzayedede gün yüzüne “Kayalıklarda Yıkanan Çıplaklar” çıkacağını ve müzayedenin başyapıtı olma özelliği taşıdığını vurguluyor. Uncuoğlu, eserin 1930’lu yıllarda yapıldığını tahmin ettiklerini o dönem de bu kadar büyük tuval olmadığı için iki tuvali birleştirerek 2.98 X 2.18 boyutlarında yapıldığını belirtiyor. Müzayedede, ayrıca, İbrahim Safi, Nazmi Ziya, Sabri Berkel, Avni Arbaş, Nuri Abaç, Fikret Mualla, Adnan Çoker, Abidin Dino ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi birçok sanatçının eserleri de satışa sunulacak. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear