13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 EKİM 2012 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 TSK’de 2 Ayda 8 Bin İstifa Fırsat Kaçırıldı Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yaklaşık bir ay önce “Öyle bir duygu var ki içimde. İnsanlar ‘Yetti artık’ duygusu içine girmeye başladılar. Bir bakarsın olmadık bir şeyden çok şey değişir. Anayasa mesela. Bir reddedilse, Türkiye’de çok şey değişir” demişti. Ve o olanak CHP’nin ayağına kadar geldi. Yerel seçimleri öne alan anayasa değişikliği, Çankaya sevdalısı Recep Tayyip Erdoğan’ın ayağına dolandı. Savaş kışkırtıcılığı, dış politikadaki iflas, başta benzine ve doğalgaza zam, işçilerin haklarının geri alınışı, siyasette dizginlenemeyen azgınlık filan derken toplumdaki tüm huzursuzlukların kaynatılacağı bir pota olabilirdi referandum. Hatta, bir süredir aykırı duruşunu çok belli eden Abdullah Gül, değişikliği veto etmeme ve referanduma gitme konusunda çok açık, bir işaret bekliyordu. Olmadı. CHP suskun kaldı. Daha doğrusu, yine yönetim yetersizliği ve zayıflığı gösterdi. Çok önemli bir fırsat elden kaçtı. Yazık oldu. “Askerhaber” bilgisunar sitesinde geçen hafta yayımlanan Çelik Çelikyaman’ın yazısından: “Askerhaber’in edindiği bilgiye göre, son iki ayda 8 bin uzman çavuş istifa dilekçesi verdi. TSK tarihinde ilk kez bu kadar ani ve yoğun ayrılma talebi ortaya çıkması da, ‘Neler oluyor?’ sorusunu gündeme getirdi. Bunun nedeni ise Askerhaber’in 23 Mayıs’ta yayınladığı haberde yer alıyor. Van’da 3 yıl önce 2 PKK’li ile PKK’lilere yardım ve yataklık eden bir kişinin öldürüldüğü operasyonla ilgili başlatılan soruşturmada dönemin Van İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Vecihi Halil İyigün, dönemin Jandarma Özel Harekât Tabur Komutan Yardımcısı Binbaşı Hakan Başaklıgil, Üsteğmen Muhlis Çolak, Astsubay Başçavuş Kabil Tanyeli ile birlikte komando uzman çavuşlar İsmail Taşdemir, Hasan Kaya, Ünal Demirbaş, Hasan Emir, Mustafa Küpeli, Abdülkadir Karaca, Abdülmütalip Ateş, Mustafa Perpil, Mehmet Kocaboğa, Hamza Çelik, Hüseyin Güzel, Mevlüt Mete ve Özgenç Soylu ‘kasten adam öldürmek’ suçundan tutuklandı. Her ne kadar askerler ‘tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılsa da’ bir bakıma terörle mücadelenin suç haline getirilmesi, PKK ile dişe diş çarpışan uzman çavuşların istemeyerek de olsa TSK’den ayrılması sonucunu ortaya çıkardı. Askerhaber’in görüştüğü uzman çavuşlar ise, Düğün ve Darbe Rumeli’de 1912’de yaşanan Türk ve Müslüman katliamının 100’üncü yılındayız. Türkiye’de milyonlarca Rumeli kökenli varken bu olayın bu kadar sessizce hatırlanmasının sebebi ne olabilir? Belleğimiz seçicidir, özellikle de Rumeli göçmenlerinin aile geleneğinde aktarım zayıf kaldı. Rumeli’den göçen birinci kuşak Cumhuriyet’in 10’uncu Yıl Marşı’nı söylemenin keyfiyle geçmişi unutmak istedi. En azından benim kişisel aile deneyimimde bu böyle oldu. O ilk kuşak birer birer kaybolmaya yüz tuttuğunda, üçüncü kuşağın aklı başına gelmeye başladı, ama çok geç kalmıştık. Bu yıl Fügen Ünal Şen, ‘Bir Avuç Mazi’yi yazdı, birkaç değerli çaba daha oldu. Ama çok az. Refik Halid Karay’ın “Gözyaşı” öyküsündeki Rumeli göçmeni temizlikçi Ayşe’nin öyküsü Oscar ödüllü ‘Sophie’nin Seçimi’nden daha az acıklı değildir, ama filmini yapmak kimsenin aklına gelmedi. Uzun lafın kısası 1915 Ermeni olaylarının aksine 1912 Rumeli faciası ne yeterince belgesele ne de edebiyata konu olabildi. Üsküp’e noktayı sanki Yahya Kemal’le koymuştuk. İşin içine ideolojiler karıştı, tıpkı geçmişteki gibi İslamcılarla Batıcı modernistler arasında kalan Türkiye’de sağlam bir “üçüncü bakış” üretememenin sıkıntısıyla Rumeli’yi bir kez daha ve bu kez ruhumuzda yitirmiştik... ??? Gazeteci dostumuz Kerem Çalışkan 100 Yılla YüzleşmeAnlaşılır Tarih dizisi başlığı altında kitaplar yazmaya başladı. 1912’de Rumeli’nde yaşananla 1915 Ermeni olaylarına uzanan tarihi sürecin arka planını, birbirine bağlanan olaylar ışığında genç kuşaklara aktaran ilk kitabın ardından dizinin “100 Yılın Darbesi” adlı ikinci kitabı da piyasaya çıktı. İttihatçıların ‘Babıâli darbesi’nin anlatıldığı bu kitabı medyada boy gösteren herkes okumalı. İlk anayasanın ve meşrutiyet rejiminin silah zoruyla getirildiği bir geçmişle yüzleşirken yapılan maksatlı saptırmaları yakalamak lazım. Fenerbahçe’ye yapılan İttihatçı yakıştırmasının altında ezilmemek için bile şart bu! ??? Bir ay önce Abdülhamit’in 5’inci kuşak torununun düğünü yapıldı. Naciye Sultan ile Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek politik bir sempozyuma benzettiği bu düğünü terk etti. Mayatepek’in hatırında kalan, sunucunun askeri darbe kurbanı olarak kahramanlaştırdığı Abdülhamit’le ilgili yorumlarıydı. Balyoz Davası sırasında bazı TV programlarında Abdülhamit’e yapılan darbe yine gündeme getirildi. Ancak bu kişiler Abdülhamit’in kendisinin de bir darbe ile iktidara geldiğini hiç gündeme getirmediler! Kerem Çalışkan, “İslamcılar kızmasın, ama Abdülhamit modern askeri darbe ile iktidara gelen ilk padişahtır” diyerek bu gerçeğin de altını çiziyor. Tarihi seçicilikle ele aldığımız sürece “üçüncü bakış”ı oluşturmamız gerçekten zor. Geçmişteki olguları karartarak bir yere varamıyoruz. Darbelere karşı olmak, İslamcılık adına zorlama yapmaya da karşı olmayı gerektirir. Bugünün toplumu bu zorlamayı ne kadar kaldırır? Zorlama tepkiyi de getiriyor ve tarihimiz bunun örnekleriyle dolu. Ne yazık ki Batılılaşma ile İslamlaşma arasındaki çalkantılı denizde yüzen bu gemi, henüz tarihin sonuna gelmedi. Tevfik Hoca Tevfik Hoca’yı (Çavdar) da sonsuzluğa uğurladık. Gönüllü halk adamı, bilinçli bilim insanı; işçilerin, içten solcuların aziz dostu Tevfik Hocası’nı. Cenaze töreninde birkaç “eski” sendikacı dışında, işçileri ve temsilcilerini göremedik. Oysa, Tevfik Hoca, işçi eğitimleri için Anadolu’yu karış karış dolaşan ender emek savunucularındandı. Nereden bilecekti ki Tevfik Hoca’yı, işçi hakları budanırken derin uykulara dalan Türkİş’in yandaş yöneticileri?.. “Eski” CHP’liler oradaydı. “Yeni” CHP’den Hoca’yı doğrudan tanıyan birkaç ismin dışında kimse yoktu törende. CHP’nin belleği silinmiş gibi. Nereden bilecekler, Tevfik Hoca’nın 12 Eylül sonrası CHP’nin halkçıdevrimcibağımsızlıkçı çizgisinin yeniden ayağa kalkabilmesi için SODEP ve SHP’de verdiği ayağı yere basan siyasal mücadelesini? İnsanlık değerlerinin karaborsaya düştüğü bir dönemde yitirdik Tevfik Hoca’yı. Onun yeri belli, pırıl pırıl gökyüzünde asılı, duruyor. Gören görür, bilen bilir. komutanlarının bile ‘tutuklanmama’ garantisinin olmadığı bir ortamda tek çarelerinin TSK’den ayrılmak olduğuna dikkat çektiler.” Sultanımız efendimizin büyük Suriye seferine çıkmadan önce ordunun durumu bu! Siyasi Magazin CHP üst yönetimi, Ankara’da yeniden aday olacağını açıklayan Melih Gökçek’in karşısına kimi düşünü yo rm uş bil iyo r musunuz? Sinema sanatçısı Kenan İmirzalıoğlu’nu... “Niye o?” diye soracak olursanız. İmirzalıoğlu, Balâlı imiş... Şaka gibi. Belediye Yerel seçimlerde muhalefeti silmek için büyükşehir belediyelerinin sınırlarını genişletip köy yönetimlerini yok sayıp kasaba belediyelerini kaldıracaklar ya... Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı 4 bin 14 nüfusa ve 2 bin 750 seçmene sahip Kurşunlu beldesinde geçen hafta sonu bir halkoylaması yapıldı. Beldenin yüzde 67’sinin katıldığı oylamada, oy kullananların yüzde 98’i belediyelerinin kapatılmasına karşı çıktı. CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir, halkoylaması sırasında Kurşunlulu bir yurttaşa “Belediyeniz kapatılsın mı?” diye sormuş ve yanıtını almış: “Ulan, delisin sen!” Birilerinin aklından zoru olduğu kesin! Adalet Reformu Recep Tayyip Erdoğ an BM’nin yapısını yeni keşfe , tti: “Kimse Birleşmiş Milletler’ yapısının adil bir anlayış in üze rine bina edildiğini söyle yemez. 5 tane daimi üye içerisinde bir tanesi çıkıp ha dediğinde mesele bitiyor, yır o man ortak karar çıkarmzaak mümkün değil.” Ve ekledi: “Birleşmiş Milletler’in adale t üzerine reforme edilmesi şart.” Türkiye’deki adaleti, sözd reform ile dümdüz etti. Şim e de dünyayı düzeltecek. di behicak@yahoo.com.tr Fatih Hilmioğlu’nun Acısı SADIK ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Emir Hilmioğlu’nun hukuk fakültesini bitirmesine 1 sene vardı. Babası Fatih Hilmioğlu mezuniyet törenine katılabilir miydi, katılamaz mıydı bilemeyiz. Zira kendisi, ne olduğu hâlâ tam olarak anlaşılamayan bir davalar zincirine ait çok uzun ve anlaşılmaz iddianame aracılığıyla birtakım suçlarla itham edildi ve işlediği suç hâlâ belli olmamasına rağmen 3.5 senedir cezaevinde. Ülkesini, halkını seven çalışkan bir bilim adamı. Rektörü olduğu Malatya İnönü Üniversitesi’ni görev yaptığı süre içinde 53 devlet üniversitesi arasında ikinciliğe kadar yükseltti. Günün birinde Ergenekon’dan tutuklandı. İçeride “misafir” kaldığı süre içinde karaciğer kanserine yakalandı. Cezaevine girerken 18 yaşında olan oğlu 22 yaşına geldi. Ve acıların en büyüğü, en onulmazı onu bu sırada parmaklıkların ardında yakaladı. Oğlunu trafik kazasında kaybetti. Hilmioğlu’nun cenazeye katılmasına izin verildi verilmesine ancak evinde kalamadı. Apar topar Sincan Cezaevi’ne götürüldü. İşte acıların o en büyüğü, gelen ikinci darbeyle bu şekilde katmerlendi ve insanlık o saniyede varlığını yitirdi, görünmez oldu. Kanser hastası Hilmioğlu sabaha kadar cezaevinde ağladı. Peki, neden böylesine tarifsiz bir acıyı sadece kendi evinde, hiç değilse sevdiği diğer insanlarla paylaşarak yaşamasına izin verilmedi? Çünkü daha önce bir kokain baronu benzer bir durumdayken firar etmiş. O ettiyse Hilmioğlu da edebilirmiş. Yüreğindeki evlat acısıyla nereye kaçacaksa artık… Rektörlük yaptığı 8 yıl boyunca İnönü Üniversitesi’nde adeta mucizevi başarılara imza atan, dünyanın ikinci büyük karaciğer nakli merkezini bu ülke evlatları için kuran medeniyet timsali bir insanın adi suçlardan hüküm giymiş kimselerle aynı kefeye konması karşısında isyan edenler, boş yere hayıflanıyor. Fatih Hilmioğlu gibi aydınların düşüncelerinden ve kaleminden, kokain tüccarlarından daha çok korkulduğu, tehlikeli zamanlarda yaşıyoruz. İnsan haklarını önceleyemeyen bir yapının, demir parmaklıkların arkasında yatan bir kalem suçlusunu, yeryüzünde insanoğluna yazılmış en büyük acılardan birini paylaşamamaya mahkum etmesinin kahredici katılığı, insanlığın önüne geçiyor. getiren olay, Şişli’ye bağlı olan Maslak, Ayazağa ve Huzur mahallelerinin, verilen gece yarısı önergesiyle Sarıyer Belediyesi’ne bağlanması kararının TBMM İçişleri Komisyonu’ndan geçmesi oldu. Gökdelenleriyle şehri yükselten, kentin en hızlı büyüyen bölgelerinin başında gelen yüksek rant değerine sahip Maslak’ı ve diğer iki mahalleyi kazanmanın siyasi ve ekonomik olarak iktidar açısından anlamı büyük. Ağırlıklı AKP seçmen profilinin gözlendiği bu üç mahallenin Sarıyer’e bağlanması, bir önceki seçimde Sarıyer’i az farkla kaybeden AKP’nin bu semti kazanma şansını kaydadeğer bir oranda yükseltecektir. Böylece hem büyük holdinglere ve devasa iş alanlarına ev sahipliği yapan Maslak’ın rantından yaralanırken hem de Sarıyer için oy avantajı sağlanabilecek. Yani bir taşla iki kuş vurulacaktır. Yerel seçimlere yaklaşırken oyunun kurallarını tek elden belirleme gayreti hız kesmeden devam ediyor. Muharrem İnce ’nin sözleriyle; “Oyunun tarihini beraber belirleyelim, oyunun kurallarını ben belirlerim” anlayışı… ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Taksim Meydanı’nın Akıbeti TarlabaşıHarbiye arasında yapılması planlanan tünelin uygulama projesi İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’ndan geçti. Cumhuriyetin ve demokrasinin en önemli simgesel alanlarından birini baştan aşağı değiştirecek, belki de yok edecek bir projeyi, kentin gerçek sahibi olan yaşayanlarına, şehircilere, aydınlara bilgi vermeden, sorup danışmadan hayata geçirmeye kalkmak ne demokrasiye ne de belediyeciliğe sığar. Böylesine tarihi, heterojen ve renkli bir meydanı betonlaştırmaya, insansızlaştırmaya, kimlik kaybına sürüklemeye, çağdaş düzenlemelerden uzaklaştırmaya kimsenin hakkı olmamalıdır. Eğer “samimi” anlamda bir düzenleme yapılacaksa bunun için katılımcı ve şeffaf bir yaklaşım esas alınmalıdır. En önemlisi de düzenlemenin ayrıntıları, İstanbul’daki konsoloslardan önce kentte yaşayanlara verilmeli, o meydanın tarihini yazanların fikrine danışılmalı, insanlar ikna edilmeli, bir şekilde onayları alınmalıdır. Hele ki işin uzmanlarından, sanatçı ve aydın kesimden gelen itirazlara kulak tıkayarak dayatmacı bir tavırla hareket etmekten bir an önce vazgeçilmelidir. İnsanların kol kola girerek meydana vurulacak kazmaların karşısında insan zinciri oluşturmalarına gerek kalmamalıdır. sadik.celik.gorus@gmail.com HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com TBMM’de taktik savaşları TBMM İçişleri Komisyonu’nda hafta içi gerçekleşen “büyükşehir tasarısı” görüşmeleri hararetli ve taktiksel hamlelerle devam etti. Görüşmelerde en çok ses 1/ Hindistan’da raca 1 dan daha 2 büyük hü 3 kümdarlara 4 verilen san. 5 2/ Karışık renkli... Ka 6 ra batma 7 mak için 8 ayağa takı 9 lan bir çeşit örgülü ayaklık. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 3/ Bürümcük görü 1 P A R H E L İ E nüşlü bir tür ku 2 A B A T O P A L maş... Lityum ele 3 N A K K A Ş K İ mentinin simgesi. 4 T N A L M A Ş 4/ “Şimdi uzun kar 5 E T İ M O L O J İ lıklarda bir Lapon 6 O M A N İ T U kızağı / Önünde 7 N U A R V E A O P A L İ N L geyiği” (B. Necati 8 9 M A S T O R L A gil)... Bir nota. 5/ “Aşk ilişkisi, sevişme” anlamında argo sözcük. 6/ Torun sahibi kadın... Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak. 7/ Rütbesiz asker... Akciğerleri dinlerken hekimin duyduğu patolojik ses... Bir cetvel türü. 8/ Çizgiyle mizah sanatı. 9/ Kimi hastalıkları tedavi amacıyla bir bez üzerine yayılıp vücudun kimi yerlerine konan koyuca lapa ya da eczalı parça... “Selam” anlamında Latince sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Polonya’nın Lublin kenti yakınında, yüz binlerce Yahudinin imha edildiği Nazi toplama kampı. 2/ Uluslararası Çalışma Örgütü’nün simgesi... Kırım hanlarına ya da prenslerine verilen san. 3/ Şanlıurfa’nın bir ilçesi... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ Bir filmin başında yer alan tanıtma listesi. 5/ Herkesin gözü önünde yapılan... Işık kaynağının 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi. 6/ Ata... Meriç Irmağı’nın deltasında, birçok kuş türünü barındıran ve “tabiatı koruma alanı” kapsamına alınan bir göl. 7/ İlave... Satrançta bir taş... Uzaklık işareti. 8/ Bir göz rengi... Eşya üzerindeki mikrop ya da ufak böcekleri basınçlı buharla öldürmeye yarayan büyük kazan. 9/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Dört yaşına kadar olan dişi manda. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear