14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2012 ÇARŞAMBA kultur@cumhuriyet.com.tr 14 KÜLTÜR Yeni yıl armağanlarım Kim bilir kaç kez dinlediğimiz Çaykovski piyano konçertosunu sanki gencecik bir solist değil de tarihin en olgun piyanistlerinden birisi seslendiriyordu er yeni yılda Ertuğ&Kocabıyık Yayınları’nın yepyeni bir yaratıcılıkla bezenmiş devasa kitapları coşku sunar. Bu yıl da “Kubbeler” başlıklı yapıt ortaya çıkmış. Zamandizinsel bir gezintiyle ikinci yüzyıldan başlıyor: Roma İmparatoru Hadrian için inşa edilen Pantheon Tapınağı’nın kubbesinden yola çıkıp, yakın zaçerilere yardım eden askeri bir ünite manda inşaatı tamamlanan Berlin Par oluşturduklarını ileri sürüyor. Yeniçerilamento Binası’nın devasa cam kubbe lerin yaya askerleri olduğuna, çadır mehsiyle sona eriyor. terlerin ise Levni’nin minyatürlerinde at İstanbul ve Edirne’deki Osmanlı mi üstünde çizildiğine dikkat çekiyor. marisinin başyapıtları da Doğan KuAlif Ufki’nin de yeniçeriler ve mehban’ın kaleminden anlatılmış. Kitapta terler arasında ilişki kurmadığına değiki nice tapınağı kendi yerinde gezmiş ol niyor. Kitap güzel basılmış minyatürlerle sanız bile bu fotoğraflarda çıplak gözle bezenmiş. Ekli CD’deki topluluğu yazar göremeyeceğiniz, nefes kesen ayrıntılar kendisi yönetmiş ve Massachusetts’devar. Ahmet Ertuğ’un ustalığında her ça ki Futura Productions stüdyosunda kayğın kendi estetiği, kendi sanatlı mimari da almış. Modernize edilmiş bir mehter si ve işleme özelliği topluluğu ile çağdaş mehinanılmaz ayrıntılarla ter müziğinin nasıl besteortaya çıkmış. lenebileceğine dair ken? İş Sanat’ta Bir müzikçi olarak dine ait iki bestesini de bu izlediğim Valery sayfaları çevirdikçe o seçkiye koymuş. Yalnız kubbelerdeki akustik tıGergiev yönetimindeki müzikbilimcileri değil, nıyı da duyar gibi olher türlü müzikseveri ilMariinsky Tiyatrosu dum. Hatta bu kitaba gilendirmesi gereken bir Senfoni Orkestrası’nın eşlik edebilecek bir yaçalışma. pıt düşündüm: Kamkonserini de bir yeni rifonov’un yeni ran İnce’nin 1993’te yıl armağanı olarak bestelediği “Domes” yıl sürprizi kabul ediyorum. 20 başlıklı senfonisi. İn3 Ocak’ta İşsanat’ta izce, tarihte çok az besyaşındaki piyanist lediğim Valery Gergiev tecinin sahip olduğu yönetimindeki Mariinsky Daniil Trifonov’un Roma Büyük Ödülü’nü Tiyatrosu Senfoni Orsolistliğindeki bu kazanınca bir yıl Rokestrası’nın konserini ma’da yaşamış ve kenkonseri uzun zaman de bir yeni yıl armağatin kubbelerinden esinnı olarak kabul ediyoaklımızdan lenerek “Domes”u besrum. 20 yaşındaki piyaçıkaramayacağız. telemişti. Kendi yönenist Daniil Trifonov’un timindeki Prague Sensolistliğindeki Çayfoni Orkestrası’yla yapkovski piyano konçertığı kayıt da 2005’te Naxos’tan piyasa tosunu uzun zaman aklımızdan çıya çıkmıştı. Bir gün bu kitabın dia gös kartamayacağız. Çok ender yaşarsınız terisi yapılırsa ona eşlik edecek en güzel bu duyguları. Sanki içinde bulundumüzik bu CD olacaktır. ğunuz mekân, yorumcular, çalgılar, dinleyiciler hepsi aradan kalkmıştır. alıcı mehterler Evrenin ortasında siz ve müzik baş baYapı Kredi Yayınları’nın yeni yıla ar şa bir yolculuğa çıkarsınız. Kim bilir kaç mağanı Mehmet Ali Sanlıkol’un “Ça kez dinlediğimiz bu konçertoyu sanki lıcı Mehterler” başlıklı çalışması. Ha gencecik bir solist değil de tarihin en ollen Emerson College ve Brown Üniver gun piyanistlerinden birisi seslendirisitesi’nde öğretim üyesi olan yazar, yordu. Sanatçı bu dünya ile ilişkisini öymehter sözcüğünün anlamlarından le bir kesiyordu ki oturduğum noktadan yola çıkıyor, tarih boyu Mehter’in gö yağmur gibi akan terine nasıl aldırmadırevlerinden, müzisyenlerin Mehter ğını, ne yüzünü ne de tuşları kurulayıp sahane’ye dahil olmalarına, mehterler ve dece müziğin içinde yol aldığını görebiyeniçerilerin birleşmesine, çalıcı meh liyordum. Bis olarak Rachmaninof’un terlerin Avrupa müziğine etkilerine de düzenlemesi BachGavot ve Liszt’in ğiniyor. Resmi mehter müziğine öz “La Campanella”sını çaldı, yine bu gü tarzları inceliyor: O dönemin bes âlemden arınmış bir olgunlukla. Şef tekârlarını, mevleviyye ve mehter Gergiev’in enerjisi de 20 yaşından farkhanları ele alıyor ve çağdaş mehter lı değildi. Salonun akustiğini dengeleyen müziğiyle tarihi mehter müziğinin ustalığı, piyanistle tümleşen zarif yoruhiçbir ilgisi olmadığını vurguluyor. mu çok büyük övgülere değer. OrSanlıkol, geçen hafta yitirdiğimiz Türk kestranın girişte seslendirdiği Wagmüziği araştırmacısı, değerli müzikbi ner’in “Lohengrin Uvertürü” ve limci Eugenia PopescuJudetz’in “Mea ikinci yarıda çaldığı, Romantik Çağ’a ning in Turkish Musical Culture” baş kapıları açan “Berlioz”un görkemli lıklı çalışmasından yola çıkarak, çalıcı “Fantastik Senfoni”si ayrıntılarda mehterlerin 1. Murat zamanında yen dantel gibi işlenmişti. 110 Yaşındaki Nâzım Hikmet Bize Ne Söyler? Dünyadan ve insandan umut kesmemeyi söyler. Nedensiz yere hapislere konup, bırakın yazdığı şiirleri, adının anılması bile yasaklanmışken dört duvar arasında, oradaki insanlarla, mektup arkadaşlarıyla, yaşayan bir dünyanın nasıl kurulabileceğini gösterir. Öyle bir dünyadır ki bu, sanki bir cezaevi hücresi değil, bütün dünyaya açık bir özgün üniversite kampusudur. Bir köşesinde Balaban resim yapmayı öğrenir, bir köşesinde Orhan Kemal Fransızca çalışır, bir köşesinde ortak ihtiyaçlar için iplikler bulunup kumaşlar dokunur, bir köşesinde çağın en büyük yapıtlarından “Memleketimden İnsan Manzaraları” yazılır, bir köşesinde mektuplarla çocukluktan gençliğe geçmekte olan Memet Fuat yetiştirilir, bir köşesinde yeryüzünde bulunabilecek en vefalı sevgili Piraye’ye benzersiz lirik şiirler yazılır, bir köşesinde duvara asılı bir harita üzerinden İkinci Dünya Savaşı’nın gelişimi izlenir, Fransa’da kurşuna dizilen Gabriel Peri için üzülünür, Aragon’un “Mutlu Aşk Yoktur”u okunur, Tolstoy’un “Savaş ve Barış”ı Türkçeye çevrilir, oyunlar, senaryolar yazılır. “Dünyadan memleketinden insandan / umudun kesik değil diye / atılırsan içeriye / yatarsan on yıl on beş yıl / daha da yatacağından başka” orayı kendine benzetebilirsin. Çünkü bir devrimcinin olduğu her yerde devrim süreci ilerlemektedir. ??? Nâzım Hikmet bize, içinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun, her durumda yalnızca gerçeği söylememiz gerektiğini hatırlatır. Yalansız bir dünyayı ancak dürüstlükle kurabileceğimizi gösterir. Komünizmin yasalarla yasaklandığı bir ülkede, düşüncelerini açıkça savunabilmesi, yargıçların karşısında “Ben komünistim” diyerek kendini yüreklice ortaya koyması bu dürüst tutumun bir göstergesiyse, bir başkası da 1951’de ülkesinden ayrılmak zorunda kaldığında gittiği Sovyetler Birliği’nde o günün bürokratik sosyalist anlayışına karşı verdiği açıksözlü mücadeledir. Moskova Havaalanı’nda kendisini karşılayan Yazarlar Birliği Başkanı Konstantin Simonov, ilk izlenimini şöyle yazar: “Bu dünkü mahkumun, buraya dinlenmek, ödüllendirilmek ya da yaralarını sardırmak için değil, yaşamaya, çalışmaya, tartışmaya, kavga etmeye geldiğini anlamamız için beş dakika geçmesi yetti.” Gerçekten de Nâzım Hikmet, Yazarlar Birliği’nde onuruna verilen bir yemekte, Moskova’daki ilk on gününde gittiği tiyatrolarda izlediği oyunları, dergilerde okuduğu şiirleri yerden yere vuran bir konuşma yapar. Gençliğinde hayranlık duyduğu ülkede, düzeni eleştiren bir “yabancı”dır artık. Ama Nâzım Hikmet, tıpkı hapishane hücresinde kurduğu evrensel üniversitesi gibi orada da tek başına çevresine doğruluk ve cesaret yayan bir odak oluverir. Yalnızca sanatçı onurunu, özgür düşünce ve yaratıyı savunmakla kalmaz; Bulgaristan’daki Türklerin sorunlarının çözümü için öneriler sunan, Azerbaycanlıların anadillerini özgürce konuşabilmeleri için girişimlerde bulunan, Sibirya’ya sürgüne gönderilmiş arkadaşlarını oradan kurtarmak için çalışan da odur. Resmi bakışın benimseyemediği Picasso’yu savunmak, Pasternak’a değerini vermek, Meyerhold’un saygınlığını geri kazanması için çalışmak, unutulmaya yüz tutmuş Mayakovski’yi, Yesenin’i hatırlatmak da yine ona düşer. ??? 110 yaşındaki Nâzım Hikmet, bize güncel olayların dar kalıplarından çıkabilmeyi, yaşadığımız çağa, insanın binlerce yıldır sürüp gelen insani olana kavuşma haklı mücadelesi penceresinden bakabilmeyi öğretti. Günler içindeki tortularıyla birlikte gelir geçer, kalıcı olan insanlık ve değerleridir... H Daniil Trifonov T 77’lik eşsiz delikanlı ZÜLAL KALKANDELEN Leonard Cohen ‘Old Ideas’ adlı yeni albümü için Paris’te düzenlenen toplantıda en şık haliyle karşımızdaydı Ç Grup Yorum 27 yıldır direniyor Topluluğa ve destekçilerine uygulanan baskılara karşı kampanya başlatıldı AYŞEGÜL ÖZBEK Grup Yorum üyesi Seçkin Taygun Aydoğan’ın tutuklanması ve son zamanlarda gruba destek verenlere uygulanan baskılar üzerine dün Divriği Kültür derneğinde bir basın toplantısı yapıldı. Yorum solisti Selma Altın, avukat Behiç Aşçı, Divriği Kültür Derneği Başkanı Cafer Çelik, Tiyatro Simurg yönetmeni Mehmet Esatoğlu, Tavır Dergisi’nden Veysel Şahin ve şair İbrahim Karaca’nın katıldığı basın toplantısında Aydoğan özelinde başlatılan kampanyanın Grup Yorum’un 15 Nisan’da Bakırköy pazar alanında 2. kez düzenleyecekleri, “Bağımsız Türkiye Konseri”ne kadar devam edeceği duyuruldu. Zülfü Livaneli, Aynur Doğan, Aylin Aslım ve Nihat Behram konsere katılacak sanatçılar arasında isimleri şimdilik kesinleşenler. Toplantıda, Grup Yorum konseri düzenledikleri için tutuklananlar, EğitimSen üyesinin bilgisayarında Grup Yo rum’a ait türkü sözleri bulunduğu için hapis cezası almasına değinildi. Ayrıca Tavır dergisi sahibi Bahar Kurt’la ilgili hazırlanan iddianamede Yorum’un 1989’da yayımladığı “Cemo” şarkısının “örgüte üye kazandırmaya çalışmakla” suçlanması ve Yorum bileti sattıkları için tutuklanan öğrenciler de hatırlatıldı. Toplantıda, “Faşizm sadece bu tutuklamalarla ve baskılarla değil, alenen bir bakanın ağzından çıkan sözlerle de kendini gösterdi bizlere. 27 yıl boyunca defalarca tutuklandık, gözaltına alındık, kasetlerimiz toplatıldı, konserlerimiz yasaklandı, dinleyicilerimiz cezalandırıldı. Susturamadınız. Bu 27 yıl boyunca pek çok İçişleri bakanı gördük biz. Hiçbirinin adı kalmadı bugünlere” sözlerine yer verildi. Ayrıca Tavır dergisi sahibi Bahar Kurt’un 19 Ocak saat 9.30’da Çağlayan’daki 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde duruşmasının görüleceği de hatırlatıldı. C MY B C MY B PARİS Ozan, şarkıcı, şair, yazar, kültür ikonu Leonard Cohen, bu ay yeni bir albüm yayımlıyor. “Old Ideas” adını taşıyan albümün tanıtımı için Paris’te düzenlenen toplantıya Türkiye’den ben katıldım. Önceki akşam, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen bir grup gazeteci ile birlikte Paris’in ünlü otellerinden Hotel Crillon’da yerimizi alıp Leonard Cohen’ı beklemeye başladık. Saat tam 19.30’da siyah takım elbisesi, siyah fötr şapkası ve gri gömleğiyle, her zamanki gibi en şık haliyle karşımızdaydı. Gazetecileri selamlayıp, “Hoş geldiniz” dedi ve menajeriyle birlikte bizimle aynı koltuklara oturarak albümünü baştan sona dinledi. Arkasından da sorularımızı yanıtladı. Albümden kısaca söz etmek gerekirse, “Old Ideas”, 2004’ten bu yana Cohen’ın yayımladığı ilk çalışma. 10 şarkıdan oluşan albüm, her zamanki gibi Cohen’ın aşk, sevgi, günlük hayatın işleyişi ve insanoğlunun zihnini meşgul eden endişeler üzerine düşüncelerini aktarıyor. Bu albümde blues formunda şarkılara da yer verdiği için mutlu Cohen. “Blues’u ve müzikal yapısını her zaman sevdim. Ama blues söylemeye hakkım olmadığını düşünmüştüm hep. Bir otorite tarafından ların erkeği (Ladies’ man) olaverilmiş değil ama sorak, hayatımın bu döneminde nunda, bir şekilde bu onlarla ilişkim çok miktarda esformu kullanma hakpri içermek zorunda” diyor. kım olduğunu hissettim. Kendisiyle de dalga geçebilme Artık blues söyleme olgunluğuna erişmiş, bilgeliğe hakkım var” diyor. Sesiuzanmış bir sanatçı o. “Going Hone de çok yakışmış blues, me” adlı şarkısında “takım elbise yazdığı sözlere de... içinde yaşayan tembel piç” diye Şarkılarda aşk olsa da söz ediyor kendisinden ama bizler hüzün hep hissediliyor. Bu onun geldiği bu noktada şiirlerine, ? 8 yıl aradan sonra tespitimi Cohen’a aktarıp müziğine, çizimlerine bakınca hâlâ yayımladığı bu albümde, “Acı çekmek, sevmenin öğrenebileceği bir şey kalmış mıdır Cohen her zamanki gibi aşk, diye düşünüyoruz. O, tüm alçakgögerekli bir parçası mı” diye soruyorum. Şaşırıyor sevgi, günlük hayatın işleyişi nüllülüğüyle “Kendi aptallığınızve albümü yaparken iyi bir dan asla kurtulamazsınız” diyor. üzerine düşüncelerini ruh hali içinde olduğunu Toplantıda albüm kapağındaki foaktarıyor. Şarkı sözlerindeki söyleyerek şunları ekliyor: toğrafın Cohen’ın “çalışma arka“İnsanlar yaşgünlerinde ironiler depresif değil, aksine daşım, genç bir Türk dostum” di‘Happy Birthday’ şarkısısakinleştirici bir etki yapıyor. ye andığı Kezban Özcan tarafından nı söylüyor. Ama Marilyn çekildiğini ve fotoğraftaki kadın ‘Kadınların erkeği olarak, Monroe da söyledi ve o izgölgesinin de ona ait olduğunu öğhayatımın bu döneminde lenimi değiştirdi. Bir şarrendik. kı bulaşık yıkamakla da Daha sonra Cohen’a plak imzalatonlarla ilişkim çok miktarda ilgili olabilir, daha büyük mak için yanına gittiğimde konuşurespri içermek zorunda’ diyor. ken, torununun meselelere de işaret ededa bir Türk bakıcısı bilir. Bu onu nasıl söyleolduğunu söyleyip, “Türklerle yadiğinizle ilgili. Ama bana kın ilişkilerimiz var” dedi. göre iyi bir şarkıda bu unsurların hepsi olur.” Gülerek imzasını attı plağıma, sesi, karizması, Cohen’ın müziği, hüznün en zarif ve esprili haağırlığı ve aklıyla 16 Ocak akşamını unutulmaz lini yansıtıyor. Sözlerindeki ironiler depresif deve çok özel kıldı 77’lik eşsiz delikanlı! ğil, aksine sakinleştirici bir etki yapıyor. “Kadın(www.zulalkalkandelen.com)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear