23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 11 EYLÜL 2011 PAZAR kultur@cumhuriyet.com.tr 16 KÜLTÜR 68. Uluslararası Venedik Film Festivali’nde En yi Film Ödülü’ne Aleksander Sokurov değer görüldü Altın Aslan Sokurov’un ‘Faust’una yi Yönetmen ödülünü Çinli yönetmen Shangjun Cai’nin kucakladığı festivalde, En yi Kadın Oyuncu Ödülü Deanie Ip’in olurken Michael Fassbender tahmin edildiği gibi “Shame” filmindeki rolüyle En yi Erkek Oyuncu Ödülü’ne değer görüldü. En Aleksander Sokurov Kültür Servisi 23 filmin Altın Aslan için yarıştığı 68. Uluslararası Venedik Film Festivali’nde büyük ödül Rus yönetmen Aleksander Sokurov’un “Faust” filminin oldu. Sokurov’un Goethe’nin aynı adlı oyunundan sinemaya aktardığı film, aynı zamanda yönetmenin dört filmlik serisinin de final filmi. Darren Aronofsky başkanlığındaki seçici kurul, En İyi Yönetmen Ödülü’nü ise “People Mountain People Sea” filmiyle Çinli yönetmen Shangjun Cai’ye değer gördü. En İyi Erkek Oyuncu Ödülü, tahmin edildiği gibi Steve McQueen’in yönettiği “Shame” filmindeki rolüyle Michael Fassbender’in olurken, En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ne ise Deanie Ip “A Simple Life” filmindeki rolüyle değer bulundu. Seçici Kurul Özel Ödülü, “Terra Ferma” adlı filmiyle Emanuele Crialese’in olurken Marcello Mastroianni anısına verilen En İyi Genç Oyuncu ödülünü ise Japon yönetmen Sion Sono, “Himizu” filminde rol alan Shota Sometani ve Fumi Nikaido adına aldı. En İyi Senaryo Ödülü ise bir Yunan filmi olan “Alps” filmine verildi. Siyasetin Şikesi??? Deanie Ip Geçen yıl şu sıralardaydı. 12 Eylül günü seçilmişti referandum için… Yer gök, “evet” afişleriyle donatılmıştı. Neden mi tam da o meşum tarih? Anımsayın: Faşist darbenin hesabı sorulacaktı… Baskının, işkencenin, zulmün simgesi olan bir gün seçilmişti ki, maddi baskı yetmezmiş gibi, psikolojik baskısı da tumturaklı olsun. “Evet” diyenler; baskıya, işkenceye ve zülme karşıymış gibi olacaktı. Adaletten, adil yargıdan yanaymış gibi olacaktı. Bir 12 Eylül’ün başımıza getirdiği tüm belalardan işte 30 yıl sonra bir başka 12 Eylül’de kurtulacaktık sözüm ona! (Ha! HA! HA! HA! Kahkalarla gülmek gerek ama inanın hiç gülesim gelmiyor!) O günlerde “Yetmez ama evet” diyenlerle yaptığım tartışmaları anımsıyorum. Tek tek maddelerin oylanamayacağı, toptan evet ya da hayır denilecek değişiklik önerisinin, toptancı zihniyetiyle sunulması inanılır gibi değildi ama öyleydi. Aradan tam bir yıl geçti. Bir yıl sonra ben bugün hâlâ “Hayır!”ımın arkasındayım. Tek dileğim, o “Yetmez ama Evet” diyenlerin kendilerini sorgulamaları… Ne umdular, ne buldular? Yarın, bir 12 Eylül daha yaşayacağız. Faşist askeri darbe kadar, sivil darbenin de yıldönümü... Yalnız futbolda değil siyasette de şikeyi tartışmak gerekmez mi??? Ben Hayır’ımın arkasındayım derken şunları kastediyorum: Üçte bir oy oranıyla, parlamentoda üçte ikilik bir çoğunluğu ele geçiren partinin, kimseyle uzlaşmaya çalışmadan, toplumsal mutabakatı yok sayarak her kararı dayatmasına Hayır! (CHP’nin Meclis’te verdiği hiçbir önergenin gündeme bile alınmamasını düşünün…) Yargıyı ele geçirme, yargıyı iktidarın gücünü arttırmak için kullanmaya; yargıyı siyasete alet etmeye Hayır! (Nedim Şener ve Ahmet Şık’a terör örgütüne üyelikten 15 yıl hapis… Mustafa Balbay çok tehlikeli “suçlu” ya, cezası kesilmiş bile: 921 gündür tutuklu, 197 gündür hücrede tek başına! Deniz Feneri savcılarına hapis istemiyle soruşturma vb…vb…) 12 Eylül’le hesaplaşacağız yalanına, 12 Eylül bezirgânlığına Hayır! Hem o günlerde hem 30 yıldır acı çeken, işkence gören devrimciler, solcular adına ahkam kesenlerden duyduğum utanç adına Hayır! (Yapılan değil yapılmayan darbelerin peşine düştüler!) AKP, bu referandumu, halkın özgürce seçim yapmasından çıkarıp, bir adamın kendi iktidarını güçlendirme aracına dönüştürdüğü için Hayır! (Bir yıl içinde yaşadıklarımızı düşünün: Ucube dediği heykeli yıktırmaktan, “Arap Dünyasının Aslanı“ unvanlarına uzanan çizgiyi... Komşularla sıfır sorundan geldiğimiz şiddet sarmalına...) Tamam asker siyasetten çekildi ama sivil dikta her yere girdi artık: Yargı sistemine, bilim dünyamıza… TÜBA Türkiye Bilimler Akademisi’ne vurulan darbeyi izliyorsunuzdur günlerdir. Kanun hükmünde kararnamelerle güdülen ülkemde artık bilimsel özerkliğe de paydos! Benim “Hayır”ımın gerisinde, ayrımcılığın daha çok körüklenmesine, şiddetin tırmandırılmasına, seçim yasasının değiştirilmemesine, dokunulmazlığın kaldırılmamasına HAYIR vardı… Bugün geldiğimiz yere bakın… “Parasız eğitim hakkımız. Alacağız” pankartı açan çocuklar hapiste! Doğruya doğru: AKP referandum öncesi söylediği kimi savları yerine getirdi: “Bitaraf olan bertaraf olur” demişlerdi, oldu. Ya da “bitaraf”lar taraf oldu da ceplerini kurtardı. Sanayi Bakanı “Evet oyu vermeyecekler, bana gelmesin!” demişti; eh o tehdit de amacına ulaştı… “Demokrasi” lafını ağızlardan düşürmeyenlerin antidemokratik eylemleri devam ederken… Dokuz yıldır tek başına iktidarın başında olan Başbakan, ilk sekiz yıl boyunca “ayağındaki prangadan” söz ederken… Artık tüm prangalardan kurtulduğu halde hâlâ mağduru oynarken… Ülkemde her fırsatta bölücülük, ayrımcılık, kin, nefret, öfke, intikam duyguları ve şiddet kışkırtılırken… Ben bir kez daha herkesi kendi vicdanıyla hesaplaşmaya çağrıyorum. Geçen yıl verdikleri “Evet” ya da “Hayır” oyunun neresindeler? Siyasette ya da vicdanlarda şike olur mu olmaz mı sorusunu kendine sormaya davet ediyorum herkesi. Serra Yılmaz, Venedik Film Festivali’nde Luigi de Laurentiis Ödülü’nün seçici kurulunda Sinemanın büyülü dünyasında 27 genç yönetmenin filmlerini Serra Yılmaz, değerlendirecek jüride yer alan j stanbul” Venedik’ten sonra, Paris’te “Kola na katılacak. başlıklı enstalasyonunun açılışı Mardirossian’la Yılmaz’ın, Fransız sanatçı Gilles ul’u görüntü ve oluşturduğu enstalasyon, stanb lik. ses aracılığıyla tanıtmaya yöne Cannes, Berlin ve Venedik gibi dünyanın en eski ve en önemli üç festivalinden birinde, bir Türk oyuncu ilk kez resmi jürilerden birinde görev almaya davet edilmiş bulunuyor. MEHMET BASUTÇU VENEDİK Bu güz Venedik Film Festivali’nin ana bölümlerinde sunulan, toplam 35 ülkeden gelen yüzden fazla film arasında Türk sinemasından örnek yok ama, sinema ve tiyatro oyuncusu Serra Yılmaz, bir ilk filmi ödüllendiren Luigi de Laurentiis jürisinin beş üyesinden biri. Yarışmalı ana bölüm dahil, festivalin resmi ya da bağımsız bölümlerinden herhangi birine seçilen 27 genç yönetmenin ilk filmlerini değerlendirecek olan bu jüride görev almak, Serra Yılmaz kadar, sinemamız için de farklı anlamlar taşıyor. Sohbetimiz sırasında altını çizdiği gibi, Ferzan Özpetek’in filmlerindeki yorumlarıyla İtalya’da gördüğü ilgi ve kazandığı başarıların, La Mostra’nın yöneticisi Marco Müller’in onu bu göreve seçmesinde doğallıkla rol oynamış olduğunu vurgulayan Serra Yılmaz, kendisi için özel bir anlam taşıyan başka bir ilki anımsatıyor: Sinema eleştirmeni babası Semih Tuğrul, 1963’te Cannes Festivali ana jürisinde, kısa filmleri değerlendirmek için görev alan ilk Türk olmuş, o yıl Altın Palmiye’yi Luchino Visconti (“Leopar”), Jüri Özel Ödülü’nü de Masaki Kobayashi (“Harakiri”) kazanmıştı. Özpetek filmleri Yoğun bir maraton Tarihte başka bir yaprak daha açan Serra Yılmaz, Ömer Kavur’un 1987’de Altın Aslan adayı olan filmi “Anayurt Oteli”ndeki rolüyle katıldığı ilk uluslararası festivalin de Venedik olduğunu duygulanarak anımsıyor. Visconti’nin “Venedik’te Ölüm”ü çektiği Hotel des Bains’in iki yıl önce kapılarını kapatmasından bu yana festivalin ana merkezi olan Excelsior’da bir öğle yemeğinde buluştuğumuz Serra Yılmaz ile sohbet ederken, yanımızda aynı jüride görev alan Fransız eleştirmen Charles Tesson da bulunuyor. Luigi de Laurentiis Ödülü’nün, Cannes’daki Altın Kamera’nın Venedik’teki adı olduğu konusunda hemfikiriz. Cannes’da ilk filmlere ayrılan ve bu bahar 50. yaşını kutlayan “Eleştirmenlerin Haftası” yan bölümünün de yöneticisi olan Charles Tesson’la Serra Yılmaz’ın sinema tutkularında birçok benzerlik var. Sadece değerlendirmekle yükümlü oldukları 27 ilk filmi değil, iştah açıcı bir yelpaze sunan festivaldeki diğer filmleri de izlemeye çalıştıkları için yoğun bir maraton içindeler ve bu hızlı ritimden çok da mutlular. “Bizi burada çok iyi ağırlıyorlar ve her gün dünya sinemasının en iyi örneklerini görme fırsatı buluyoruz, bazen filmler öylesine büyüleyici ki, içinde yaşadığım dünyayı, kafamdaki tüm sorunları unutuveriyorum, bundan daha iyisi olmaz” diyen Serra Yılmaz, bir genç yönetmenin geleceğini etkileyecek olan ödülü belirlemekte hayli zorlanacaklarını öngörüyor. İtalyan yönetmen Carlo Mazzacurati başkanlığındaki jüri iki ön toplantı yapmış; son tartışmalarda ele almaya gerek görmedikleri bazı filmleri şimdiden elemiş bile... Bugüne kadar izledikleri arasında, sinemanın dilini ve estetiğini yenilemeye girişen öncü çalışmalara, bir örnek dışında rastlamadığını; ancak, genç yönetmenlerin çok canlı bir yelpaze sunduğunu vurguluyor. Venedik’ten Paris’e Sinemada değişik ifade biçimleri ve sanat dalları arasındaki diyaloğa, kesişmelere daha fazla önem veren, yenilikçi gelişmelerin bu sanatsal açılım içinde gerçekleşeceğini düşünen Serra Yılmaz, Venedik’ten ayrılır ayrılmaz Paris’e gidecek. 14 Eylül’de, Gaité Lyrique Sanat Merkezi’nde “Kolaj İstanbul” başlıklı enstalasyonunun açılışına katılacak. Malzemesi ses olan Fransız sanatçı Gilles Mardirossian ile birlikte, üç ekran ile 42 ses kaynağından yararlanarak oluşturdukları, İstanbul’u görüntü ve sesler aracılığıyla tanıtmayı hedefleyen bu enstalasyon, 18 Eylül’e dek izlenebilecek. Öncü çalışmalar Tolga Burkay / Rahatsız (3 Adım) Tolga Burkay üçüncü albümü “Rahatsız”ın bukletinde, önceki albümülerinin Dostoyevski, Proust, Borges, Neruda’lı özel edebi teşekkürleri arasında adı geçmeyen, Rönesans döneminin hümanist edebiyatçısı (öğrenci değişim programı değil) Erasmus’un “Deliliğe Övgü” kitabından referans alıyor: “Belki bana, ‘aldanmış olmak çok büyük bir dert’ diyeceksiniz. Tersine, aldanmamış olmak çok büyük bir dert.” Kendine has bir adam Tolga Burkay. Yıllarca bar sahnesi tozunu yutmuş bir Ankaralı, yaş 40. Görmüş geçirmiş edebiyatına pabuç bırakmamacasına ne ununu elemiş, ne eleğini duvara asmış, hayata yarı alaycı yarı derviş bir pencereden bakmaktan vazgeçmemiş. Bu halin ipuçları şarkılarına yansımış. İlk albümü “340 m/sn”deki “Penceremde Deniz Vardı” şarkısı epey dillere takılmıştı. Üç yıl sonra çıkan “Renk Körü”nde de “Yanımda Kal” aynı işi becermişti. Yeni albümüyle de “Gel Bak” diyerek yeni rahatsızlıklarını anlatıyor. Şarkılar biri dışında Tolga Burkay’a ait. Prodüktörlüğünü Odessia grubundan tanıdığımız Can Alper üstlenmiş. Tüm şarkıları hayattan çizgiler taşıyor; bazen halat, bazen sicim kalınlığında da olsa… Bu şarkılar müzikal açıdan Tolga’nın baba rock ile büyümüş bir kuşağın insanı olduğunu sürekli taze tutuyor. Duygusal açıdan alacakaranlık bir albüm “Rahatsız”. Melankolik, tutkulu ve yalnızlığını edebiyata tahvil etmiş… muratbeser@muratbeser.com Steve Reich / Kronos Quartet WTC 9/11 (Nonesuch Records) Minimalist müziğin önde gelen ismi Steve Reich, New York’taki 11 Eylül terör saldırısına, Dünya Ticaret Merkezi’nden 4 blok ötedeki evinde tanık olmuş. 11 Eylül’ün 10. yıldönümünde yayımladığı albümü, o karanlık günün adeta müziğe aktarılmış bir belgesi. Albümde, Reich’a, her notaya derinlik katıp, müziği eşsiz bir güzelliğe taşıyan yaylılar dörtlüsü Kronos Quartet eşlik ediyor. Doğrudan kendisinin tanık olduğu korkunç bir terör olayını müziğine yansıtan Reich, uzun süredir düşündüğü bir yöntemi de albümünde uygulama olanağı bulmuş. 11 Eylül saldırıları sırasında kaydedilen ses kasetlerini ve video arşivlerini tarayıp, insanların konuşmalarından ilginç bölümler almış. Özellikle olay yerinde çalışan itfaiyecilerin ve helikopterlerle yardım ulaştırmaya çalışan görevlilerin birbirleriyle yaptığı konuşmalar ilgisini çekmiş. Ayrıca albümde Reich’ın olaya tanık olan aile üyeleriyle ve tanıdıklarıyla yaptığı röportajlardan alıntılar duyuyoruz. 3 bölümden oluşan “WTC 9/11”, 15 dakikalık bir sürede 11 Eylül günü yaşanan dehşeti ve tedirginliği dinleyene hatırlatıyor. 37 dakikalık albümde Reich’ın 2009’da yaptığı “Mallet Quartet” adlı bestesi ve 2002 tarihli “Dance Patterns” de yer alıyor. “WTC 9/11”, karanlık soundu ve etkileyici minimalizmiyle, tarihe, çok trajik bir olayı müziğe böylesine çarpıcı bir şekilde yansıtan ender çalışmalardan birisi olarak geçecek. www.zulalkalkandelen.com C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear