21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHUR YET 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli B Çanakkale PB İzmir A Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 27 32 30 30 34 34 35 26 25 26 27 26 31 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B PB PB A A A A A B B B PB PB 30 32 27 33 31 31 36 38 33 34 31 23 24 HABERLERİN DEVAMI Oslo PB Helsinki PB Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid PB Viyana Y 19 18 22 20 19 20 22 21 26 25 28 34 27 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam A A A A PB PB B PB PB Y B B B 31 28 25 28 25 21 37 37 29 33 27 36 37 21 HAZ RAN 2011 SALI Yurudun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Batı Karadeniz ile Orta ve Doğu Karadeniz kıyıları sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Haziran GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK Baştarafı 1. Sayfada Parlamentoda çoğunlukta olan AKP’nin Meclis başkanı saptamasına itirazları olamayacağını belirten CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; balkon konuşmasında yeni anayasanın hazırlanmasında muhalefet partileriyle görüşerek uzlaşma zemini arayacağını açıklayan RTE’nin bu vaadinde samimi olduğunu Meclis başkanı seçiminde muhalefete danışarak kanıtlayabileceğini söylüyor. AKP (RTE), sekiz yıllık tek başına iktidarlarında Meclis başkanı seçiminde muhalefete danışmaya gerek görmedi. Adayını saptadı, Meclis Genel Kurulu’na dayattı. Meclis başkanı seçiminde de hemen her konuda kullandığı gerekçeye göre: Ulusal irade AKP’yi dilediği gibi davranmak, karar almak ve uygulamakla görevlendirmişti. Muhalefetle görüşmeye gerek yoktu! Bakalım sekiz yıl sonra AKP, kimi temel ulusal konularda partiler arası uzlaşmanın kapısını aralamak için Meclis Başkanlığı seçimini bir fırsat olarak değerlendirecek mi? Yoksa: 2007’de olduğu gibi balkon konuşmasını bir kez daha öylesine söylenmiş, gerçekleşmeyecek vaatler diye çöp sepetine mi atacağız? Oysa, daha önceki dönemlerde Meclis başkanını çoğunluk partisi ile muhalefet uzlaşarak seçti. Meclis başkanının parlamentoda çoğunlukta veya daha fazla milletvekili olan partiden seçilmesi geleneksel bir kural. Bu kural, 195060 arası Demokrat Parti ve AKP 8 yıllık tek başına iktidarlarında uygulanmadı... 27 Mayıs’tan sonraki seçimlerde tek başına iktidara gelemeyen, ancak öteki partilerden daha fazla milletvekili çıkaran İsmet İnönü liderliğinde CHP; muhalefetteki Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi ile uzlaşarak CHP’li Fuat Sirmen’in Meclis başkanı seçilmesini sağladı. Demirel’in genel başkanlığında 1965’te tek başına iktidara gelen Adalet Partisi, muhalefetle görüşerek Meclis başkanını seçme kuralını bozmadı. AP, Ferruh Bozbeyli adı üzerinde CHP ile mutabık kaldı. Bu kurala göre partiler arası uzlaşmayla 12 Eylül’e kadar, Cahit Karakaş (CHP) başkanlık görevi yaptı. Daha sonraki dönemlerde de, ta ki 2002 yılında AKP tek başına iktidara gelinceye dek uzlaşma kültürünün bir ürünü olan bu temel kural işledi. AKP bakalım “biz” diyebilecek mi, yoksa “ben” demeye mi devam edecek? CHP’deki iç gelişmeler Meclis Başkanlığı, yeni anayasa konularını ikinci plana itti. Dünkü gazeteler, pazar günü TV haberleri bir kez daha CHP kurultayının toplanmasını içeren girişimleri işledi. Genelde haber ve yorumlar BaykalSav, kurultay için imza toplanmasında uzlaştı başlığı altında sunuldu. Yakın çevrelerden edindiğim bilgiye göre, “imza toplama girişimleri var ama Baykal ile Sav arasında bu konuda bir anlaşma yok!” Örgütten gerekli sayıda imza toplanmasına her ikisinin de yeşil ışık yaktıkları bir gerçek. Ama (arada gidip gelenler var mı, şimdilik bilmek olanaksız) Baykal, Sav’la telefona veya yan yana bir araya gelmiş değil. Baykal, Sav’ın aksine genel başkan seçimine sıcak bakmıyor. Ortak görüş; olası kurultayda Parti Meclisi (PM) seçimi yapılması. Neden parti meclisi? Baykal, PM’de partiyi doğrudan ilgilendiren temel konularda karar alınmadığını söylüyor ve eksen kaymasından söz ediyor. Baykal ola ki Kılıçdaroğlu ile görüşebilir. Seçim sonuçlarının irdelenmesi ve yeni bir PM seçilmesine olanak sağlamak için Kurultay’ı genel başkanın toplantıya çağırması daha yararlı diye düşünüyor da olabilir. Kurultay’ı delege istedi veya Kılıçdaroğlu çağırdı diyelim. Tartışmalara yeni ivme kazandıracak veya partideki iç çekişmeyi belirli ölçüdesonuçlandıracak veya sonuçlandırmayacağını içeren sorun; yeni PM’nin hangi yöntemle seçileceği üzerinde toplanıyor. Kılıçdaroğlu, PM seçimine genel seçim arifesindeki kurultayda uyguladığı genel başkanın hazırladığı tek liste ile mi gidecek?.. …yoksa daha önce vaat ettiği gibi PM seçiminde çarşaf liste mi uygulayacak? Söylenen şu: “Çevre” ve bugünkü üyeler, PM seçiminin genel başkanın hazırlayacağı liste ile yapılmasında direnecek ve kurultayda çok laf söylenecek ama, hiçbir şey değişmeyecek! Ya da; parti içi muhalefetle birlikte çalışabileceğini kanıtlamayı, parti içi huzursuzluğu çok düşük düzeye indirmeyi isterse Kılıçdaroğlu, PM seçiminde çarşaf liste yöntemini uygulayacak. Ne olur ne olamaz CHP’de; önümüzdeki günlerin konuları! Kadınlar eskiden kolay kolay boşanmaya kalkışamadığı için mi eskiden bu kadar çok “boşanmak isteyen karısını öldürdü” haberi okumuyorduk? Boşanmak isteyen karısını öldürenler, ayrılmak isteyen sevgiliyi doğrayanlar, ilişkileri bitince sevgilisinin başına bela olup tehditler savuranlar, izleyenler... Bütün bunları yalnızca psikolojik bozuklukla açıklamak yeterli olur mu? Yani bu tür davranışlarda bulunanların hepsinin ruh hastası olduğunu düşünerek ya da devletin kendisine bu nedenlerle sığınan kadınları daha dikkatli korumasını önererek bu konuda rahatlayabilir miyiz? Önlemler daha ciddiye alınabilir, bu tür suçlara verilen cezalar arttırılabilir, ama sorun yalnızca cinayetle sonuçlanan olaylarda değil. Genel olarak sahiplenmeyle ilgili bir atılana mutlaka müdür gıcıktır... Evlilik artık eskisi gibi bariz, açık roller içermiyor. Kadınlar yalnızca ev kadını ve anne olup koca ne yaparsa yapsın sesini kesip oturmuyor. Erkekler de eğer beklentileri bu yöndeyse artık anneleri modeli bir kadını kolay kolay bulamamanın sıkıntısını yaşıyor. Ama yaşam tarzı görüntüde değişse de bakış açısı derinde kolay değişmiyor. İnsanların yaşam biçimleri değişiyor, ama kafalarındaki kalıplar aynı kalıyor. Sürekli kadınların korunması konusunda yayınlar yapılıyor, ama aslında kadın ya da erkek bir ilişkiye nasıl anlamlar yüklediğimiz, sahiplenme konusundaki saplantımız değişmiyor. Hatta hâlâ ayrılan karısını gidip vuran adamın haberi “aşk cinayeti”, arkadaşını bıçaklayan gençlerin haberi de “kız davası” başlıklarıyla veriliyor. GÜNDEM Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Hiçbir kaygı geçmedi ikisinin önüne Ne paraya pula aldırdın ne şöhrete üne Sırtında hep bir ceket bir mintan gömlek Mümkün değildi seni başka türlü görmek Herkesi bir ulu ermiş sabrıyla dinlerdin Ne kimseye kin tutar ne diş bilerdin Senin sohbet sofralarında eşitti âlimle uçuk Çağları aşmış bir filozof kadar engindin İlhan Selçuk Her iki Cumhuriyet yara aldıkça sen de erirdin Ama en karanlık anda bile herkese umut verirdin Ziverbey Köşkü’nde de ağırlandın Çankaya Köşkü’nde de Neler düşmedi payına; hapis de künde de Mustafa Kemal adı dilinden, kaleminden hiç düşmedi Adın onun kadar kimseyle örtüşmedi Aydınlanmaydı başlıca evrensel kimliğin 178919171923 çizgisiyle oluşmuştu kişiliğin Bu üç tarihi yan yana yazmayı sen öğrettin Üçünü özümseyemeyen solu reddettin Senin gözünde solun değişim gücü şuydu: Ayağa kalkan ilk maymun, solcuydu Dört kuşağın tümü senden etkilenmiştir az buçuk Penceren bir kutupyıldızı gibiydi İlhan Selçuk Descartes aklı öğretti; “Düşünüyorum, öyleyse varım” Sen Türkiye’ye uyarladın; “Düşünüyorum, öyleyse vurun.” Davalar, soruşturmalar yıllarca mahkemelerde süründün Devlete bir uzak bir yakın göründün Oysa sen hiç değiştirmemiştin çizgini Kimse aydınlara vermek istemedi toplumsal dizgini Nice saldırılarla karşılaştın sağlı sollu Onlara en ağır lafın şuydu; keratanın oğlu On beş yıldır şu sözlerine çok alıştık: “Çocuklar artık devletle barıştık” “Yıkılınca Sovyetler, bitince komünizm korkusu Herkesle kucaklaştık, bitti geçmişin tortusu Ama şimdi siyaset teslim olmakta dine Bu takım devleti de benzetecek kendine.” Kader son oyununu oynadı Ergenekon’la Bitmemeliydi yaşam böyle bir sonla Okkır, Prof. Geray, Tatar, kaç can aldı bu uğursuz dava Memlekette hayat pahalı, ama can bedava Biliyorum sen buna da eyvallah diyeceksin Her yaşam bir şekilde biter deyip güleceksin Her şey gibi kalbin ölümle de barışıktı Kafan bir tek ölüm törenine karışıktı Şöyle bize göre bir ölüm bulamadık diyordun Güzel sohbetlerin arasında ikide bir buna giriyordun Sonunda aradığımı buldum dedin sekseninde Hacıbektaş, sonsuz yurdun oldu senin de Organ değil, hukuk yetmezliği ölüm nedenin Yine bizimlesin, toprağa karışsa da bedenin Hiçbir zaman kapanmayacak açtığın pencere Yine bizimlesin, yanında Hacıbektaş, Mahzuni, Yunus Emre İnsanoğlu yaratıldıysa topraktan, balçıktan Türk aydınlanması da ruh almıştı İlhan Selçuk’tan. Aşk Cinayeti sorun değil mi bu? Bir tarafın şu ya da bu nedenle ayrılmaya kalkışması, ilişkiyi bitirmesi karşı taraf henüz bunu istemiyorsa bir suç gibi algılanıyor. Her olay cinayetle bitmese de pek çok sorun yaşanıyor, insanlar bazen yıllarını bu saplantılarla geçiriyor. Gerçek anlamda yetişkin olup kendi yaptıklarının sorumluluğunu almayanlar başlarına gelen her şeyde suçlu arar. Bizde yaygın bir alışkanlık bu. Sınıfta kalana mutlaka hoca takmıştır, işten Balyoz davası sanığı Yalçın, TSK’nin yeniden şekillendirileceğini söyledi ‘Gizli servis işbaşında’ HAT CE TUNCER Balyoz Harekât Planı davasında tutuklu sanık eski Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, Gölcük Donanma Komutanlığı’nda bulunan belgeler nedeniyle tutuklu olduklarına dikkat çekerek “Donanma Komutanı’na sesleniyorum. Onları oraya gömeni bulamadığı için ben ve silah arkadaşlarım 130 gündür içerideyiz” dedi. Sanık Yalçın, “YAŞ’ta TSK şekillendirilecekmiş. Silahlı Kuvvetler yok ediliyor. Oraya oturan arkadaşlarımız şaibeli olacak” diye konuştu. Davanın dünkü 34. oturumu 130 gündür tutuklu bulunan emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, “Bu, cemaatler, tarikatlar meselesi değil. Ortada çok büyük gizli servis oyunu var” dedi. na, alçın’ın savunması ile başlandı. Yalçın, “Türk miletinin göğsüne hançer saplandı. Ucunda TSK duruyor. Mahkeme olarak siz de bilerek ya da bilmeyerek ucundan tutuyorsunuz” diye konuştu. Yalçın şöyle devam etti: “Cemaate yakın bir köşe yazarı ‘Başbakan YAŞ’ta ustalığını göstermek istiyor’ diye yazdı. Deniz Kuvvetleri’nin, Kara Kuvvetleri’nin en güzide subayları burada. Sizler, bizler, çocuklalarımız, torunlarımız güzel günler göremeyecek. Ortada çok büyük gizli servis oyunu var. Cemaatler, tarikatlar meselesi değil bu.” Yalçın; “Darbe planı olsa duyardım. Çetin Doğan da darbe planı yapıyormuş. Böyle bir ortamda darbe planlamak... Kazlar güler buna. Her şey belgelerin 2007’den sonra hazırlandığını gösteriyor” dedi. Savcı Savaş Kırbaş’ın Yalçın’ın bir ses kaydının döküm ‘Kazlar güler buna’ lerini okuması üzerine Yalçın, “Dava ile ilgisi yok” diye itiraz etti. “Seminerde olmayan, ortam dinlemesi kaydı yasal değildir” diyen avukat Salim Şen ise Başbakan Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan’ın, Yalçın’ın tartışmalı ses kaydıyla ilgili açtığı davaya ilişkin Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın takipsizlik kararı verdiğini açıklayarak kararı heyete sundu. amanyolu TV’nin muhabiri gibi’ Savcı Kırbaş ise ses kaydının bu maddelere girmeyeceğini öne sürdü. Savcı Savaş Kırbaş’ın metni okumayı devam etmesi üzerine Yalçın, “Savcı Bey Samanyolu televizyonu muhabiri gibi” dedi. Başkan Diken, savcı Kırbaş’ın okuduğu metnin İkinci Ergenekon davası sanıklarından emekli Albay Levent Göktaş’ın Ankara’da bürosunda soruşturma sırasında yapılan aramada bulunan 51 No’lu DVD içeriğinde, “Metin Yavuz Yalçın” ismiyle kayıtlı olduğunu söyledi. Yalçın, “O DVD yok, kırık. Konuşmaların hepsi montaj” diye tepki gösterdi. Kurmay Albay Nihat Özkan, Plan Semineri sırasında Kara Harp Akademisi’nde öğrenci olduğunu belirterek “Sözde plan ekindeki adımın yazılı olduğu listedeki gibi bir görev almadım. Bana görev tebliğ edildiğine ilişkin hiçbir belge bulunmamaktadır.Mahkeme asıl bu tertibi yapanları yakalamalı” diye konuştu. Soruşturma sırasında ifadesini alan savcının avukatına “Bana kalsa ben tutuklarım. Böyle şeyin tebliği, tebellüğü mü olur” dediğine dikkat çeken Nihat Özkan “Bunları söyleyen savcı şimdi Yargıtay’a atandı. Bu dosya onun önüne gidecek. Şimdi bu adalete nasıl güveneceğiz?” diye sordu. ‘S ‘Atmaca’lara Libya görevi BARKIN ŞIK ANKARA Kuzey Irak’taki PKK hedeflerine karşı düzenlenen hava operasyonlarında görev alan 182. Filo (Atmaca) Libya’daki NATO operasyonu için görevlendirildi. Ekibin birkaç gün içinde İtalya’nın Sicilya Adası’ndaki Sigonella Üssü’ne gideceği öğrenildi. Atmacalar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Türkiye’ye yönelik tehditleri bertaraf etmekle yükümlü. At macalar, Libya’ya karşı uygulanan ambargo kapsamında Akdeniz üzerinde uçuşlarını gerçekleştirecek. Libya lideri Kaddafi’ye karşı NATO şemsiyesi altında gerçekleştirilen “Birleşik Koruyucu” harekâtına, 6 gemi ve 7 uçak ile katılan Türkiye, operasyon harcamalarını kendi bütçesinden karşılıyor. Harekâta katılan 14 ülke arasında yaptığı katkı ile 4. sırada yer alan Türkiye’nin günlük 300 bin, aylık 10 milyon dolar civarında gideri olduğu değerlendiriliyor. Devrimci 78’liler, 12 Eylül’ün ‘işkencecilerinin’ adlarını savcılığa verecek 570 kişilik sorumlu listesi Listede, Vecdi Gönül ile Mehmet Ağar, Mehmet Eymür, Nevzat Ayaz, Hayri Kozakçıoğlu, Hüseyin Çapkın gibi tanıdık isimler dikkat çekiyor. AL CAN ULUDAĞ Komutanların iddianamesi hazır İstanbul Haber Servisi Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı ve Hava Harp Okulu Tümgeneral İsmail Taş’ın da aralarında bulunduğu 15’i tutuklu 28 sanıkla ilgili tamamlanan iddianame, “Balyoz Planı” davasıyla birleştirilme talebiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. İstanbul özel yetkili cumhuriyet savcısı Hüseyin Ayar, emekli Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde ele geçirildiği iddia edilen Balyoz Planı’nın devamı niteliğindeki belgelere ilişkin soruşturmasını tamamladı. Balyoz davasıyla birleştirilmesi istenen iddianame, İstanbul Başsavcıvekili Fikret Seçen’e gönderildi. Seçen’iddianameyi onaylayarak 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi. PKK yol kesip araçları yaktı TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’de bir grup PKK’li dün TunceliErzincan karayolunu trafiğe kapatarak jandarma karakollarına ekmek taşıyan 2 aracı ateşe verip kaçtı. Kamyonetlerin şoförlerini bir süre alıkoyup örgüt propagandası yapan ve tehdit eden PKK’liler, cep telefonlarını da aldıkları şoförleri daha sonra serbest bıraktı. ANKARA Devrimci 78’liler Federasyonu, 12 Eylül soruşturması kapsamında 1980 askeri darbesinin sorumluları listesini bugün savcılığa teslim edecek. Yaklaşık 570 kişilik listede, birçok devrimcinin işkenceden geçirilmesinin failleri olarak gösterilen askerinden polisine kadar yetkililer isim isim sıralanıyor. Savcılığa sunulacak 10 sayfalık raporda, 12 Eylül döneminde kaç kişinin gözaltına alındığı, işkenceden geçtiği, kaybedildiği ve idam edildiği gibi veriler de sunulacak. Raporda, Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya ve şu an hayatta olmayan kuvvet komutanları ile çok sayıda ordu komutanı ilk sırada yer alıyor. Darbeden sonra MİT’in başına getirilen ve ardından Jandarma Genel Komu C MY B C MY B ‘Evren ilk sırada’ tanı olan Orgeneral Burhanettin Bigalı, 6. Kolordu Komutanı’yken cezevlerindeki baskıdan ve Serdar Soyergin’in idamından sorumlu tutuluyor. Orgeneral Kaya Yazgan, Diyarbakır Cezaevi’nde yapılan “işkencelerden katliamların sorumlusu” olarak gösteriliyor. Raporda, siyasi şube ile emniyet amirliklerinde görev alan 200’ün üzerinde “işkenceci polisin” dökümleri tek tek yapıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear