22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 ŞUBAT 2011 SALI CUMHUR YET SAYFA 15 İkinci Zeytin Kurtuluş Şenliği’nde insanlık tarihi kadar eski zeytin ağacının önemi üzerinde duruldu Zeytin, bereketi simgeler Küçükkuyu Belediyesi ve Marmara Grubu Vakfı’yla ortaklaşa düzenlenen şenlikte zeytinclik sektörünün durumu değerlendirildi. LEYLA TAVŞANOĞLU MAVİ SÜRGÜN SERDAR KIZIK ‘ABD’nin Önündeyiz!’ Tire’de liseli kızlara etek yasağı getirildi. Öğrencilere, “Bu doğrultuda pantolon giymeyi kabul ediyorum” diye yazılar imzalatıldı. Tepkilerin ardından uygulamanın kaldırıldığı duyuruldu. İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü soruşturma açılmasına gerek görmedi... Bundan önce de; Mersin’deki Nevit Kodallı Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi’nde, kız ve erkek öğrencilerin birbirlerine 45 santimetreden daha fazla yaklaşmaları yasaklanmıştı. Veliler tepki gösterdi. Milli eğitim yetkilileri “yanlış anlama” olduğunu açıkladı. 45 santim yasağı kaldırıldı... Bundan önce de; Ankara’nın göbeğinde polis, Kurtuluş Parkı’nda el ele tutuşan öğrencilere, “Uygunsuz oturuyorsunuz” uyarısında bulunmuş, GBT’lerini sorgulamıştı... Bundan önce de; Milli eğitime bağlı okullarda tarikat yayınları “yardımcı ders kitabı” diye dağıtılmıştı... 18. Milli Eğitim Şurası’nda 8 yıllık kesintisiz temel eğitimin bölünmesi ve ortaokulların yeniden açılması gündeme gelmişti. Şura kapsamında “kızlar ayrı okulda, erkekler ayrı okulda okusun” önerisine, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’dan destek gelmişti. Manzara, milli eğitimin halidir... “Bunlar münferit olaylardır, geçelim” derseniz, geçelim... Nereye? Demokrasiye... İleri demokrasinin seçme örneklerinin sarsıcı gelişmelerle yaşandığı ülkede, “basın özgürlüğü” derseniz 50 gazeteci hapistedir... Medya patronlarına, “Köşe yazarına hâkim olacaksın. Yine de yazarlarsa, ‘bizim dükkânda sana yer yok’ diyeceksin” uyarısıyla, aba altından değil, açıkça sopa gösterilmiştir... Başbakan’a istemediği soruları soran gazetecilerin kurumları aranarak “Muhabirinizle Başbakanlık’ta çalışmak istemiyoruz” denilmişti... Şimdi iktidar yanlısı bazı kalemler, kendini savcı ve hâkim yerine koymakta, bazı gazetecilerin tutuklanacağını söyleyip, bavulların hazırlanmasını önermektedir... Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün açıklamasına göre, gazeteciler hakkında iki bini aşkın dava yürütülmektedir. Son 8 yılda Türkiye basın özgürlüğü açısından 138. sıraya düşmüştür... Başbakan’a, “milli güvenliğin açıkça gerekli kıldığı hallerde yayını durdurma yetkisi” verilmiştir ki, ileri demokrasiye tam yakışır! Odatv baskınında tutuklanan gazeteciler, yargılanmadan mahkum edilmiştir. Çünkü Başbakan’a göre onlar, “gazeteci değil, örgüt üyesi”dir. Salt Soner Yalçın hapse atılmıştır, yandaş kalem için, tutuklanan Barış Pehlivanoğlu ve Barış Terkoğlu “diğerleridir..” Köşe yazılarından yer yer korku rüzgârları esmektedir. Bazı köşe yazanlar, yazmayı bırakarak “kalem kırdıklarını” açıklamıştır... Yine de bütün bunlar önemsizdir! Asıl olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın söylediğidir: “Türkiye basın özgürlüğünde ABD’den bile daha öndedir.” serdarkizik@cumhuriyet.com.tr Dönem 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başları. Edremit yakınlarında Adatepe köyünde güzeller güzeli bir Rum kızı yaşarmış. Rumlar ve Türklerin bir arada barış içinde yaşadıkları bu köyde Türkler, Rum güzeli bu kıza Refika adını takmışlar ve bağırlarına basmışlar. Çok da iyi bir şarkı sesi olduğu için bütün düğünlere derneklere Refika çağırılır, şarkı söyletilir, baş tacı edilirmiş. Zeytin hasatı zamanı geldiğinde köylüler tarlalarda hem çalışır hem de Refika’nın o güzelim sesiyle söylediği şarkıları dinlerlermiş. Gel zaman git zaman Birinci Dünya Savaşı patlak vermiş. Savaş sonunda Yunan ordusu Kuzey Ege’yi işgal edince Türklerle Rumlar arasında husumet, sonraları da düşmanlık tohumları ekilmiş. Ama Refika’nın Türk nüfus arasında konumu hiç değişmemiş. Ne var ki Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet kurulup mübadele başlayınca Refika da öbür Rumlarla birlikte Yunanistan’a göç etmek zorunda kalmış. Köy halkı Refika’nın gidişine karalar bağlamış. Uzun zaman Yunanistan’da nereye yerleştiğini bulmaya çalışmışlar ama nafile. Bugün Refika’yla ilgili hikâyeler Adatepe yöresinde dilden dile dolaşıyor. Bir süre önce Küçükkuyu’dan meraklı insanlar, Refika’nın Sakız Adası’nda yaşayıp öldüğünü haber alınca izini sür Moderatörlüğünü Marmara Grubu Vakfı AB ve İnsan Hakları Platformu Başkanı Müjgan Suver’in yaptığı panelin katılımcıları Tariş Zeytin ve Zeytinyağı Başkanı Cahit Çetin, Eren Holding’ten Mehmet Saffet Molvalı, Adatepe Müzesi kurucusu Haluk Yurtkuran ve Şişe Cam AŞ’den Erdal Seyhan. Konuşmacılar Türkiye’de tarımın ekonominin vazgeçilmez sektörü olduğunu, Çanakkale yöresindeki zeytin üretiminin ülke geneli içinde çok önemli yere sahip olduğunu vurguluyorlar. Panelde bölgenin kendine mutlaka bir marka yaratması gerektiği üzerinde de duruluyor. Kuzey Ege’nin turizm potansiyeli Şenlikler çerçevesinde Türkiye’de zeytincilik sektörünün geleceğiyle ilgili bir panel düzenlendi. mek istemişler. Ama hiçbir bilgiye rastlamamışlar. Sadece Sakız’da bir antikacı dükkânında Refika’ya ait olduğu var sayılan çok güzel bir kadının resmini bulup geri dönmüşler. Resmi Adatepeli yaşlılara gösterdiklerinde, “İşte Refika bu,” heyecanlı tepkisiyle karşılaşmışlar. Ve, Refika bir zeytinyağı markasının amblemi olup çıkmış. Küçükkuyu Belediyesi ve Başkanı Cengiz Balkan ve Marmara Grubu Vakfı’yla ortaklaşa düzenlenen İkinci Zeytin Kurtuluş Şenliği’ndeyim. Şenlikte zeytincilik ve zeytinyağı sektörünün durumuyla ilgili konuşmalar yapılıyor. İnsanlığın tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan zeytinin bereket ve ölümsüzlük anlamı taşıdığı anlatılıyor. Burada ilginç bir soru bir katılımcıdan geliyor. Şenliğin isminde neden “kurtuluş” sözcüğü geçiyor? Buna yörenin bir zeytin üreticisinden açıklama geliyor: “Zeytin hasadı son derece zahmetlidir. Günlerce, gecegündüz demeden zeytin toplanır. İnsanlar bitkin düşer. Sonunda iş bitince ‘Oh, kurtulduk’ deriz. İşte kurtuluş buradan geliyor.” Zeytin ve zeytinyağının öneminin anlatıldığı panelin açılış konuşmasını Küçükkuyu’nun genç belediye Başkanı Cengiz Balkan ve Çanakkale Vali Yardımcısı Cemal Yıldızer yapıyor. Zeytin ağacının tarih boyunca kutsal kabul edildiğini, barış, bereket ve ölümsüzlüğü simgelediğini anlatıyorlar. Şenlikler çerçevesinde Küçükkuyu dahil 87 km. uzunluğundaki Kuzey Ege sahil şeridinde turizmin nasıl yapılması gerektiğinin ele alındığı bir panel de düzenleniyor. Marmara Grubu Vakfı ve TÜRSAB’ın katkılarıyla düzenlenen panelde yerelde gönüllü turizmcilerin ortaya çıkması gereği üzerinde duruluyor. Bölgede beş yıldızlı oteller yerine daha çok butik otelcilik ve pansiyonculuk yapılması gerektiği düşünceleri ağırlık kazanıyor. Üzerinde durulan bir konu da turizm sektöründeki en büyük sorunun insan kaynağı olduğu. Bölgede onlarca yıldır zeytin üreticiliği ve zeytinyağcılıkla uğraşmış insanların turizm sektörüne uyum sağlamada güçlük çekebilecekleri gerçeğine işaret ediliyor. Yine de umut verici şu görüş ortaya çıkıyor “Ama doğru eğitimle hızlı biçimde gelişme sağlanabilir.” Bu noktada Çanakkale Vali Yardımcısı Yıldızer bölgede turizm sektörünün gelişmesi için elinden gelen her türlü katkıyı sağlamaya hazır olduğunu belirtiyor. YAKAMOZ BEDRİ BAYKAM ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Sn. Kılıçdaroğlu’na Açık Mektup Sn. Kılıçdaroğlu, zor bir tarihi dönemde, kamuoyu ve partililerin desteğiyle CHP Genel Başkanı oldunuz. Çalışkanlığınız, sadeliğiniz ve dürüstlüğünüzle size umut bağlayanlara ışık saçtınız. Ardından gelen süreçte, her insan gibi hatalar yapmış olabilirsiniz. Her meslekte herkesin başına gelebilecek “yol kazaları”... Ancak bazı konular tekrar edilemeyecek kadar kritik bir eşiğe geliyorsa, bunları hatırlatmak görevimiz. Kısa bir süre önce şu demeci verdiniz: “Her şey daha kötüleşecek, bizler için de, siz gazeteciler için de. Baskı daha da artacak. Mesela bazılarınızın dokunulmazlıklarını kaldırıp içeri atmaya çalışabilirler. Önce CHP’liler, sonra da bazı gazetecileri içeri atacaklar. En son, sıra halka gelecek. Ama iş işten geçmiş olacak.” Sn. Kılıçdaroğlu, bu sözleri hangi haleti ruhiyede söylediniz, onu siz bilirsiniz. Ama önemli bir ricam var: Bir daha lütfen bu şekilde konuşmayın. Çünkü siz Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturuyorsunuz. Sn. Kılıçdaroğlu, iyi niyetle kullandığınız ama umutsuzluğa düşmüş insan havası veren bu sözleri, bir gazeteci, bir vatandaş söyleyebilir. Ancak CHP Genel Başkanı böyle konuşamaz. Siz, tam tersine, bu ülkenin yurtseverleri için bir çıkış yolu bulmak durumundasınız. Lütfen odanızda yalnız kaldığınız bir anda etrafınıza dikkatlice bakın. Hatta özellikle 19191938 arası Mustafa Kemal ve arkadaşlarının neler yaşadıklarını tekrar gözden geçirin. Bir tarihçi gibi değil, bir dünya devinin yaşadıklarından strateji çıkaracak zeki bir analist olarak araştırın o yılları... Bu günlerde herkesin, moda söylemlerle hükümetten derin destek alarak pervasızca eleştirdikleri yakın tarihimize bakalım: Kimin aklına geliyor, kendini Atatürk’ün veya CHP’nin yerine koymak? Menemen, Dersim, 27 Mayıs, 68 Kuşağı, Sivas, 28 Şubat, utanmadan sıkılmadan, her biri aynı çorbada, yüzsüz yorumcular tarafından Ergenekon’a bağlanıp kamuoyu oluşturmada yutulur lokma haline getiriliyor. Bu arada kimsenin aklına şu soru gelmiyor: Her yıl coşkuyla kutladığımız bu Cumhuriyet, neler pahasına kurulabildi? Bu Cumhuriyeti sanki başından beri herkes destekledi mi? Kanlı isyanlar bastırılırken, televizyonlardan “Halka sesleniş” programlarında (!) “lütfen böyle şeyler yapmayın, ayıp oluyor” mu denecekti? Ama eleştirileri getirenler “Zaten bu ucube Cumhuriyet neden kuruldu ki” diyorlarsa, ona bir diyeceğim yok. Ancak o zaman tutarlı olurlar! Onlar bile anlayışla karşılanabilir kendi düşman mantıklarında. Ama bu Cumhuriyeti kabul edip, nasıl kurulabildiğini unutanlar, bu hafıza kaybını izah edemezler. Sn. Kılıçdaroğlu, “dokunulmazlıklarımızı bırakalım, bizi de alın” diyemezsiniz. Tam tersine, demek durumundasınız. “Hele bu baskı ve şiddet demokrasiyi dibe vurdursun, o zaman herkes anlar, sonra kurtuluruz” gibi düşüncelere de kapılmayın! AKP demokrasiyi bitirecek nihai hamleleri yapabilirse, bunun geriye dönüşü asırlar sürer! Sn. Kılıçdaroğlu, mühim olan, bir komployu görmek değil, onu bozabilmektir. Siz özgür demokrasi ve laik Cumhuriyeti yok etmeye kararlı bir komplo varsa, onu alt etmek zorundasınız. Güçler ayrılığı konusunda, benzer krizlerin yaşandığı ve yakından tanımadığınız 19501960 arası süreci de iyice araştırın. Bu konudaki demeçlerinizden bu gereksinimi hissediyorum. O deneyimleri bizzat içinden yaşamış Alev Coşkun, Nurettin Sözen, Yekta Güngör Özden, Vural Savaş, Orhan Birgit ve tabii Deniz Baykal gibi ağır toplarla bir araya gelirseniz, bugünkü çalışma arkadaşlarınızın size gösteremedikleri çözüm yollarının neler olabileceği konusunda bir beyin fırtınası yapmış olursunuz. Bu yöntemle, daha olumlu ve halka güç verecek bir hat oluşur. Siz Kuvayı Milliye’den gelen aydınlanmacı bir büyük halk hareketinin önderi konumundasınız Sn. Kılıçdaroğlu. Demokrasinin nefes yolları tıkanırsa, gerekirse 24 saat, veya 24 gün Kızılay’a iner “oturma” eylemi yaparsınız, gerekirse parlamentodan topluca istifa edersiniz... Ama ne olursa olsun, “umutsuzluk söylemi”nin mesajlarınızda yeri olamaz. Laikdemokrat basının “Bir duyum aldık, beş gazeteci daha tutuklanacak” şeklinde, sanki bu faşist uygulamalara kamuoyunu alıştırırcasına davranma saflıkları, baskı sahiplerinin arzu ettikleri tuzağa düşme sorumsuzluğudur! Siz, tam tersine bu çemberi kıracak TEK kişisiniz... Medyadan işe başlayarak bu baskıları, reddederek, dünyaya anlatmalısınız. Demokrasi mücadelesini kazanmaktan başka hiçbir seçeneğiniz yok. Bundan sonra bu konuda hassasiyet göstererek, toplumu toparlayacağınıza ve özgürlüğe sahip çıkacağınıza eminim. Aydınlanmanın tüm coşku ve dayanışmasıyla, saygılarımla... HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc yahoo.com BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek@hotmail.com UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK fhakancelik@mynet.com bedri.baykam@gmail.com www.bedribaykam.com 1/ Van Gö 1 lü’nde küçük bir ada. 2/ Bir 2 tümceyi oluş 3 turan birimler 4 den her biri... 5 Nehirlerin sürükleyip birik 6 tirdiği kalın 7 kum. 3/ Her 8 biri başka perdede bir sıra 9 kamış boğumundan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yapılmış düdük... 1 T R A K U N Y A Bir soru sözü. 4/ 2 R U B A T O N T Üzerinde tanıtıcı bir 3 A J U R T A K A yazı ya da resim bu4V S İ T N A R lunan levha. 5/ Des5M A K A B A R A tan... Yankı. 6/ Bir etkinliğin geçici ola 6 A S P A R A G A S S rak durdurulduğu 7 K O T O R süre... Arap abece 8 S E Z Ü O A H U R A HME T sinde bir harf. 7/ Bir 9 E R anlatımda verilmek istenen öz... Nikel elementinin simgesi. 8/ Bir nota... Yararlanılan uygun koşul. 9/ Gümüşhane’nin Torul ilçesinde bir yayla... Uzaklık işareti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Büyük tahta kepçe... Bir işi yerine getirme. 2/ Zehir... Ekmek yapmak için çeşitli tahılların yasaca gerekli karışım oranı. 3/ Eski durumuna ya da ilk biçimine getirilmiş yapılar için kullanılan sözcük. 4/ Argoda yolsuzca ya da zorla elde edilen mala verilen ad. 5/ Sarp geçit... İsrail’in plaka imi. 6/ İnleme, inilti... Aşık ve bilye oyunlarında kullanılan, içi oyulup kurşun akıtılarak ağırlaştırılmış boyalı kemik. 7/ Bir zaman birimi... Romanya’nın para birimi... Olumsuzluk belirten bir önek. 8/ Kabuğundan kinin çıkarılan ağaç. 9/ Bir nota... Damarlı ve yarı saydam bir taş. C MY B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear