25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU 12 Eylül Kıvırtganları Bilmem, “kıvırtgan” diye bir sözcük var mı dilimizde, sözlüğü açıp bakmadım. Ama “kırılgan” olduğuna göre “kıvırtgan” niçin olmasın? Ayrıca referandumda “yetmez ama…” diyerek AKP Anayasası’nı onaylayacaklarını açıklayan eski solcuları tanımlayacak daha uygun bir sözcük bulamadım. Özellikle medya pazarında bunlardan oldukça fazla var, çoğunu tanıyorsunuz. 60’lı yıllardan başlayarak gençlik, örgüt, “aydın” hareketleri içinde yer alıp ünlendiler. Öğrenci eylemlerine, işçi hareketlerine, toprak işgallerine katılmışlar, elde silah dağlara çıkmışlar, bunların bedelini tutuklanarak, işkence görerek, cezaevlerinde gün sayarak ödemişlerdi. 12 Mart 1971 darbesini izleyen yıllarda hepsi birer “kahraman”dı, toplumun geniş kesimlerinde kendilerine haklı olarak saygın bir yer edindiler. Sonra 12 Eylül 1981 darbesi geldi. Gazeteleri, dergileri, örgütleri, partileri kapatıldı; içlerinden bazıları yeniden tutuklandı. Bu darbe okumuş-yazmış kesimleri baş hedef almamakla birlikte 12 Mart’tan daha şiddetli ve daha planlıydı. 1982 Anayasası ile askeri diktatörlük meşrulaştırıldı, Türkiye aydınlanmacılığının üniversitelerden Dil Kurumu’na kadar belli başlı kurumları iğdiş edildi. Bireysel ve toplumsal özgürlüklerin, demokrasinin düzeyi 1961 Anayasası öncesinin düzeyine çekildi. 1983 genel seçimlerini darbecilerin umut ve beklentilerinin tersine Turgut Özal’ın liderliğindeki Anavatan Partisi kazandı. Amerika Birleşik Devletleri’ne yakın politikalar izleyen Turgut Özal’ın görece “liberal” söylemleri ve girişimleri 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin kendilerine yaşattığı baskılardan bunalmış solcuların azımsanamayacak bir kesimini etkiledi. Buna “bigâne” kalmayan Özal, bunlardan bazılarını çevresine topladı, bazılarına önemli “devlet görevleri” verdi. Dünyada hızla esmeye başlayan neo-liberal rüzgârlar ve bu rüzgârların Türkiye’de oluşturduğu hava liberalizmi, dolayısıyla kapitalizmi eski devrimcilerin/solcuların gözünde çekici kılıyordu. Dönenler, dönmeleriyle birlikte “kapitalizmin nimetlerinden” yararlanmaya başlıyorlar, o güne kadar kapısından içeri ayak basmayı akıllarına bile getirmedikleri medya organlarında bol maaşla “köşe sahibi” ya da üst düzey yönetici oluyorlardı. Sovyetler Birliği’nin 1991 yılında dağılmasıyla birlikte dönenler kervanına Türkiye Komünist Partisi/Türkiye Birleşik Komünist Partisi örgüt şefleri de katıldı. Onların da büyük çoğunluğu aynı saflarda yer aldı. Hayatı herkes kendince yaşar. Karşılaştığı zorluklar insanın hayat çizgisini değiştirebilir. İnsanın düşünceleri, inançları farklılaşabilir. İnsan, dün yanlış gördüğünü bugün doğru görebilir. Bütün bunlar anlaşılabilir değişimlerdir. Dolayısıyla dün sosyalist olanın bugün liberalizmi savunmasında da anlaşılamayacak bir durum yoktur. Ne var ki bir yandan liberalizmi, kapitalizmi savunurken öte yandan hâlâ “Ben solcuyum, sosyalistim, Marksistim,” demek sahtekârlıktır, ahlaksızlıktır, kıvırtganlıktır. Liberalsen “liberalim” de! Eser Karakaş, Mehmet Altan gibi dürüst ol; seni eleştireceksek bu yönünle eleştirelim. Yadsıdığın nitelikleri, solculuğu, sosyalistliği, Marksistliği neden katıyorsun işin içine? Sosyalizm bir dünya görüşüdür; temeli emek- sermaye çelişkisinin emekten yana çözümüne dayanır. Bugün savunduğun siyasal/ideolojik görüşlerinin bu çözümle uzaktan yakından bir ilgisi var mıdır? Sosyalizm aynı zamanda bir ilkeler bütünü, bir ahlak kuramıdır. Sen bu kuramın hiçbir yerinde değilsin ki, vazgeçmişsin, dönmüşsün, bırakmışsın; hâlâ neden direniyorsun? Bırak artık o eski hikâyeleri; referandumda “evet”i savunacaksan yeni kimliğinle savun, belki o zaman yitirdiğin saygınlığını yeniden kazanabilirsin. Bu toplum kıvırtganlara, hele senin gibi 12 Eylül kıvırtkanlarına hiç saygı göstermez. Unutma! dkavukcuoglu@superonline.com www.denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com Çevre değerlerinin yağma ve tahribata karşõ korunmasõ için “bağımsız yargı”da dava açanlar da 12 Eylül’de oyla- nacak anayasa paketine “ha- yır” diyecekler. Paketteki “yargıya siyasi müdahale”nin hukuk müca- delelerini olumsuz etkileye- ceğini belirten çevre davacõ- larõ, iktidarõn gerçek amacõnõn “talana dur diyen mahke- meleri etkisiz kılmak” ol- duğunu belirtiyorlar. Anayasa oylamasõnõn bu ne- denle “yaşamsal” önem ka- zandõğõ yerlerin arasõnda Ko- zak Yaylası, Kaz Dağları ve ülkenin tüm bölgelerine yayõ- lan HES projeleri işgalindeki “dere”ler önde geliyor. Kozak ‘hayır’ diyor Türkiye’deki çam fõstõğõ üre- timinin yüzde 80’inin yapõldõğõ Bergama’daki Kozak Yay- lasõ’nda, altõn madencilerine ruhsat olanağõ sağlayan yö- netmeliğe dava açan yöre sa- kinleri, anayasanõn değişmesi durumunda “bağımlı” hale gelecek yargõdan endişe du- yuyorlar. Yayladaki 15 köyün sakinleri adõna sözcülüklerini üstlenen “Kozaklı” aydõnlardan Gülden Karabudak, şimdiden binler- ce çam ağacõnõn kesildiğini be- lirterek tek güvencelerinin “ba- ğımsız yargı” olduğunu; bu olanağõ yitirirlerse, madenci- lerin çok daha büyük oranda doğa tahribatõ yaratabilecek- lerini de belirtiyor. Yayladaki çam fõstõğõ üreti- minde başõ çekenlerden Yu- karıbey Köyü Muhtarõ İlhan Çakır ise Kozak’tan 50 mil- yon dolarlõk ihracat sağlandõ- ğõnõ anõmsatarak, altõn ma- dencilerinin 100 kişiyi çalõş- tõracaklarõndan söz etmesinin “gülünç” olduğunu, çünkü şu anda yüzlerce kişinin çam fõstõğõ üretiminden yararlan- dõğõnõ anõmsatõyor. Kaz Dağları ‘hayır’ diyor Kaz Dağlarõ’ndaki madenci tahribatõna karşõ örgütlenen yöre belediye başkanlarõnõn, muhtarlarõn ve köylülerin oluş- turduklarõ platform adõna ko- nuşan orman mühendisi Salih Sönmezışık da yüce yargõda açõlan davalardan ötürü 12 Eylül referandumunun büyük önem taşõdõğõnõ belirtiyor. Ba- ğõmsõz yargõnõn siyasete ba- ğõmlõ hale gelmesi durumun- da davalarõn kaybedilebilece- ğini belirten Sönmezõşõk, bu nedenle anayasa paketine ‘ha- yır’ demenin siyasi değil “ya- şamın gereği” olduğunu be- lirtiyor. Aynõ bölgede imara açõl- mak istenen zeytinlik arazile- riyle maden ocaklarõna kurban edilen doğal zenginliklerin de hukuk denetimiyle korunma- sõnda öncü çalõşmalar yapan GÜM-ÇED Edremit Körfezi Şubesi adõna mimar Mehmet Akif Öznal ise anayasadaki bağõmsõz yargõya yönelik mü- dahalenin “çıkar amaçlı” ol- duğunu belirterek şunlarõ söy- lüyor: “Bu paketin arkasın- da ülkenin doğal zenginlik- lerini talan etmek isteyenler var… Bu nedenle karşı çık- mak, aynı zamanda yurt- severliğin göstergesidir.” Dereler ‘hayır’ diyor Ülke düzeyinde 20002’ye yaklaşan HES izninden 800’ü için açõlan iptal davalarõnda da bağõmsõz mahkemelerin çev- reden ve yöre halkõnõn üretim kaynaklarõndan yana tutum göstermesi 12 Eylül referan- dumunun yaşamsal önem ka- zanmasõndaki bir diğer ne- den... Özellikle “Karadeniz İs- yandadır” sloganõyla örgüt- lenen HES mağdurlarõyla “De- relerin Kardeşliği” platfor- munun hukuk danõşmanlarõn- dan Av. Yakup Okumuşoğ- lu, açõlan tüm davalarda yar- gõnõn “bağımsız”lõğõnõn en önemli güvence olduğunu be- lirtiyor. Okumuşoğlu’na göre eğer anayasa paketindeki değişik- lik gerçekleşir ve yüksek yar- gõ üyelerini siyasetçiler belir- lerse, Anadolu’daki hemen tüm akarsular sözde HES adõ- na parsellenerek tarõmsal alan- daki bereket kaynağõ nitelik- lerini yitirecekler... Sözün kõsasõ, 12 Eylül’de doğa, kültür ve çevre değer- lerini gelecek kuşaklara da aktarabilmek için hukuk mü- cadelesi veren binlerce çevre- ci ve yöre insanõ 12 Eylül’de iktidarõn anayasa paketine “hayır” demeye hazõrlanõ- yor... ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ Kozak Yaylasõ, Kaz Dağlarõ ve Dereler de ‘Hayõr’ Diyecekler.. HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com ekinci@cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com HARBİ SEMİH POROY SAYFA CUMHURİYET 8 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA 14 Sıkılmış Saadettin Öztürk: “Adalet Ağaoğlu referandumda evet diyecekmiş. Adalet Hanım bağımsız adaletin katline onay vereceğine göre; adından sıkılmış olmalı!” Arsa Yaşar Şengel: “Recep, Diyarbakır Cezaevi’ni yıkacakmış. Kent merkezindeki arsa iyi para ediyor herhalde!” Kuduz Soner Önal: “İstanbul’da bir evetçi saldırdığı hayırcıyı karnından ve boynundan ısırmış. İnşallah aşısı tamamdır!” Ucuz etin keyfini çıkaran var mı? VATANDAŞIN “ucuz et” ye- mesi için hükümetin yerli üreticiyi teşvik yerine Ukrayna ve Afri- ka’dan et ithal ettiğini ve böylece yabancı üreticiyi teşvik ettiğini söylüyor Mustafa Pehlivan ve söyle diyor: “İthalatçı AKP hükümeti- nin resmi ihale ile ve gayri resmi yollarla da Ukray- na’dan, Afrika’dan getirttiği etlerden alışveriş merkezlerinde, marketlerde, indirim reyonların- da, kasaplarda göreniniz oldu mu? En az “cigara yasağı” duyurusu boyutu kadar “ucuz et burada satılır” afişini kasaplarda gören oldu mu? Kusura bakmayın ama ben, göremedim. Yaşadığım Kocaeli’nde olmadı- ğı için merak edip Ankara, Adana ve Kayseri’de yaşayan yakınları- ma da sordum, onlar da böyle bir duyuru duymamış, görmemiş. Tonlarca et, meşhur evet dam- galı iktidarın iftar yemeklerinde kullanılmış olmasın? Vatandaşın arayıp da bulama- dığı ucuz ithal et, siyasi propa- ganda amacıyla sokaklar ve cad- deler boyu kurulan ve 40 kilo- metreyi bulan iftar sofralarında ‘en birinci yemek’ olmasın? İlgili- ler bu konuda bir açıklama yapsa da anlasak bugünkü son iftarı ‘Allah kabul etsin’ diyerek mi açacağız yoksa ‘Kesenize bere- ket” diye mi? Nazi Almanyası’nda papaz Martin Niemöller’in günlüğünden: “Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” AKP’NİN anayasa değişikliği öneren “paket”ine ilişkin “faşizm” tartışmalarının doru- ğuna hangi maddeler oturdu: Hâkimler ve Savcı- lar Yüksek Kurulu’nu iktidar yandaşı durumuna dönüştürecek madde; Anayasa Mahkemesi’ni yeniden oluştururken iktidar yanlısı tuzaklar ku- ran madde. Gazete ilanlarında ve televizyon ilanlarında, sokak afişlerinde iktidar, bunları “büyük değişim” olarak halka yutturmaya kalkınca Prof. Aydın Ay- bay aldı kalemi eline: Reklamlara göre anayasa değişikliği ile Avrupa standardında bir HSYK oluşacakmış! Anayasadan başlayarak idarî ve adli teşkilat- lanmamızda Osmanlı döneminden beri örnek al- dığımız ülke, bilindiği gibi, Fransa’dır. Bu neden- le Türkiye’de Avrupa standartlarına göre belirle- nerek kopya edilecek bir kurum söz konusu olunca akla ilk gelen düzenleme, bunun Fran- sa’daki karşılığının düzenlemesidir. Şimdi bakalım Adalet Bakanlığımızca yayımla- nan ‘Adalet Reformu’ belgelerine, Fransa’da bi- zimkine paralel olan HSYK’nin kompozisyonuna: Yargıtay Başkanı, Yargıtay Başsavcısı, Danış- tay’dan bir üye, meslektaşlarınca, kendi araların- dan seçilen altı yargıç üye, altı savcı üye. Bunla- ra parlamento ile cumhurbaşkanınca üye olarak atanan altı seçkin yurttaş ilave edilecek. Toplam 22 kişilik kurulun 15 üyesi görevdeki yargıç ve savcılar kurulun yaklaşık yüzde70’ini oluştur- maktadır. Bu yapının oluşmasında yürütmenin hiçbir rolü ve etkisi yok. İşte bizim Adalet Bakanlığı’nın ‘tu kaka’ dediği ve (nereden, kimden alındığı söylenmeden) dün- yada kabul görmeyen diye boş ve desteksiz bir yargı ile kötülediği kooptasyon sisteminin danis- kası Fransa’daki HSYK’nin kompozisyonunu be- lirlemektedir. Şunu da ekleyelim ki, kurula katılacak altı ‘seç- kin yurttaş’ın bilim ve sanat çevrelerinden gele- cek kişiler olduğu açıklanmaktadır. Şimdi, bir süre önce yapılan bir değişiklikle ev- velce kurula dahil olup, üstelik başkanlık da ya- pan Cumhurbaşkanı’nın üyelik ve başkanlık sıfa- tının kaldırıldığı ve kurul başkanının hukukçu üyeleri tarafından kendileri arasından seçildiği gerçeğini de vurgulayarak soralım: Bu durumda Fransa, mevcut HSYK yapısı iti- barıyla Avrupa standardı dışında kalan bir ülke midir?” Fransa Rock grubu U2, Boğaziçi Köprüsü’nü yürüyerek geçmiş. Darısı köprü trafiğinde kalanların başına! YağmurDeniz HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Futbolda, ka- lecinin topu ya- kalamak için ye- re yatay bir bi- çimde yaptõğõ atlayõş. 2/ Düz- gün sarõlmõş ha- lat yumağõ... Harman savur- makta kullanõ- lan, çatal biçi- minde tarõm ara- cõ. 3/ Kemiklerin yu- varlak ucu... Kõdemli- lik bakõmõndan başta gelen diplomat. 4/ Bir buzulun parçalanma- sõyla oluşan buz kütle- si... İstanbul’un kõsa yazõlõşõ. 5/ Mezopo- tamya’da kurulmuş eski bir krallõk... Bir cetvel türü. 6/ “ --- söyletir en yanõk türküleri/Ay buluta girdiği gecelerde” (C.S.Tarancõ)... Bir cins Alman birasõ. 7/ Kekelemek ya da bazõ sözcüklerde takõl- mak. 8/ Eğilimi olan... Bir şeyin fiyatõnõ artõrma. 9/ “ --- ile ölmeyelim gel dosta gidelim gönül” (Yu- nus Emre)... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erkekte idrar kesesinin altõnda yer alan bez. 2/ To- go’nun başkenti... Bir aracõn ya da bir biçimin ana çiz- gilerini gösteren çizim. 3/ Ateş... Sarkaç, pandül. 4/ Tar- layõ sürerek dinlenmeye bõrakma... Kaynağõ antik dö- nemlere dayanan kirişli bir çalgõ. 5/ Hawaii Adalarõ’na özgü, gitara benzer dört telli çalgõ. 6/ İnce dantel... Bo- yun eğen, kendini başkasõnõn buyruğuna bõrakan. 7/ Ney çalan kimse... Yer ölçmeye yarar düğümlü ip. 8/ Bes- teci. 9/ Yõrtõcõ bir hayvan... Kuzu sesi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M Ü Ş A H H A S Ü R E M İ Ş U M C E M İ L E F İ E M İ L E Z O L A R K A İ R E M R A Z O M A İ E Z A T E M A T A T U V A K İ P A R T İ K Ü L 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear