22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 7 EYLÜL 2010 SALI CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr MEHMET BASUTÇU VENEDİK - Altõn Aslan yarõşõnda ilk günlerin en başarõlõ örnekleri, Rus ve Fransõz si- nemalarõndan geldi. Beş yõl önce ‘Aya İlk Gidenler’ (First on the Moon) ile Orizzonti Belgesel Film Ödülü alan Aleksey Fedorçenko bu kez büyük ödüle aday olan ‘Sessiz Ruhlar’da (Ovsyanki), insan ile doğa arasõndaki karmaşõk ilişkilerin aslõnda ne kadar ber- rak olabileceğini duyarlõ bir dille, me- safeli bir yaklaşõmla anlatõyor. Kuşak- lar boyu yoğrularak devredilen gele- neklerin, özenle damõtõlan yaşam bi- çimlerinin derinlerindeki anlama yoğun bir şiirsellik eşliğinde eğiliyor. Büyük yerleşim merkezlerinden uzak- larda, doğanõn göbeğinde, insanõ insan yapan sevgi, dostluk, dayanõşma gibi duygularõnõn doğallõğõnõ, nehirlerle ku- caklaşan ormanlarõn õssõz vahşiliğinde evcilleştiren, yaşama feylezofça yakla- şan, şairce duyumsayan sõradan insan- larõn sõradan yaşamlarõnõ anlatõrken, estetik arayõşlarõ içeriğiyle uyumlu, dengeli, has bir mizansen sergiliyor. Sanat sinemasõ kavramõnõn en basit, en berrak tanõmõna güzel bir bir örnek ge- tiren ‘Sessiz Ruhlar’, jüri başkanõ Ta- rantino’nun gürültülü kent dünyasõ- nõn, hareketli sinema dilinin çok uzaklarõnda ol- masõna karşõn, her seyirciyi derinden etkileyen kalõcõ güce sahip bir film. Fedorçenko adõnõ bu hafta sonu açõklanacak olan ödül listesinde görmek herhalde sürpriz olmayacak. RUHSAL DALGALANMALAR Altõn Aslan’õn 24 adayõ arasõnda merakla beklenen Sofia Coppola, ‘Sessiz Ruhlar’da iz- lediğimiz sessiz ama içi zen- gin karakterlerin tam tersine, yaşamõna bir anlam yükle- yemediği için kendini sor- gulayan Hollywood yõldõzõ aktörün (Stephen Dorff) içinde büyüyen hiçlik duy- gusunu anlatmayõ denemiş. Bu ruhsal dalga- lanmalarõ seyircisine iletebilmek için, kahra- manõnõn amaçsõz, uzun otomobil yolculuklarõ- nõ perdeye taşõmayõ denemiş. Wim Wenders’in gençlik filmlerini, yer yer de Gus Van Sant’õn yalõn sinema dilini anõmsatan biçemiyle, varo- luşçu boşluğun yarattõğõ o kahredici hiçlik duy- gusunun çevresinde tur atmak durumunda kalan Sofia Coppola, ‘Somewhere’ ile bir yere ula- şamõyor; kendisinden beklenen güçlü soluğu ge- tiremiyor. Kendi yolunda sağlam adõmlarla ilerleyen François Ozon, ‘Süs Saksısı’ (Potiche) ile, “ha- fif melodramatik toplumsal komedi” diye tanõmlayabileceğimiz özgün biçemin gerisinde zengin bir politik içerik sunmayõ başarõyor. Yaratõcõ sinemasõnõn sõnõr tanõmayan özgürlüğü, kent insanõnõn çelişkilerini acõmasõzca eleştir- mesine, toplumsal ve bireysel açmazlarõmõzõ alay- cõ bir dille sergilemesine olanak tanõyor. GÜÇLÜ OYUNCULAR Catherine Deneuve, Gérard Depardieu, Karine Viard ve Fabrice Luchini gibi Fransõz sinemasõnõn güçlü oyuncularõyla tam bir uyum içinde, 1970’lerin Fransa’sõnda yaşanan top- lumsal ve politik değişimi kendini ciddiye al- madan anlatõrken, bugünün küreselleşmiş dün- yasõnda yaşanan temel çelişkileri de aydõnlatõ- yor. Sert ve baskõcõ bir patron olan, grevleri ön- leyemeyen kocasõ kalp krizi geçirince, babadan kalma şemsiye fabrikasõnõn başõna geçerek yep- yeni bir yönetim yaklaşõmõ sergileyen, “süs sak- sısı” model burjuva eşin canlandõrdõğõ Catheri- ne Deneuve’ün son yõllarda izlediğimiz en in- celikli yorumu gerisinde, sosyal demokrasiye doğru ilerleyen, kadõn haklarõna ve fõrsat eşitli- ğine önem verecek olan Fransa’nõn değişim sü- recine de tanõk oluyoruz usulca. Temelde insanõ anlatan sinemanõn, o insanõn gerisindeki kültürel mirasõ ve toplumsal ger- çekleri görebildiği oranda zenginleştiğini tekrar etmemek elde değil. Bu bildik saptamaya örnek olabilecek filmler, ne yazõk ki her zaman önü- müze gelmiyor çünkü... Bu arada, starlarõn de- filesi de süregelmekte Venedik’te. Fotoğraf çe- ken, imza toplayan kalabalõklar festivallerin vaz- geçilmez dekoru kuşkusuz ama, ünlü konuk lis- telerinin uzunluğuna bakarak “başarı” ölçenler de giderek çoğalõyor ne yazõk ki. 6 7 . U L U S L A R A R A S I V E N E D İ K F İ L M F E S T İ V A L İ ’ N D E N İ Z L E N İ M L E R Sinemainsanõanlatõr,ama... Rus yönetmen Aleksey Fedorçenko’nun “Sessiz Ruhlar”ını ödül listesinde görmek herhalde sürpriz olmayacak. Sofia Coppola ise yeni filminde kendinden beklenen güçlü soluğu getiremiyor. François Ozon, “Süs Saksısı”nda, zengin bir politik içerik sunmayı başarıyor. Kültür Servisi - 16. yüzyõlda yaşamõş İngiliz şair, ozan ve oyun yazarõ William Shakespeare’in yüzü, üç boyutlu bilgisayar tekno- lojisi ile ‘canlandırıldı’. Üç boyutlu teknolojiyle oluşturan fotoğrafta Shakespeare’in olduğu iddia edilen yüzde, yeni eklenmiş çizgiler de yer alõyor. Çalõşmayõ ya- pan ekip, görüntünün yazarõn şim- diye kadar elde edilmiş, gerçeğe en yakõn görüntüsü olduğunu öne sü- rüyor ancak pek çok uzman tarihçiler aynõ fikirde değil. 13 Eylül’de History Channel’da yayõmlanacak belgesel “Death Masks” (Ölüm Maskeleri) için hazõrlanan yüz resminin, bugüne kadar Shakespeare’e ait olduğu kesin olarak bilinen yağlõboya tablolarla alakasõ olmadõ- ğõ belirtiliyor. Yönetmen Stuart Clarke, adli tõp çalõşmalarõnõn so- nuçlarõnõn şaşõrtõcõ olduğunu söylü- yor ve ekliyor: “Hem adli tıp çalış- maları hem de tarihi bilgiler üç bo- yutlu modelin Shakespeare’in gö- rünümü olabileceğini gösteriyor. Bilgisayarlı görüntülemedeki ge- lişmelerle, Shakespeare’i tarih ki- taplarına yeni baştan yazmamız ge- rekebilir.” Clarke’õn ekibi Napolyon, Julius Sezar, Ge- orge Washington ve Abraham Lincoln gibi isimlerin de üç boyutlu görüntülerini ortaya çõ- karmõş. İşlem, bu kişilerin ölüm maskelerinde ya- põlan taramalarla gerçekleşiyor. Kimi zaman ki- şi hayattayken alõnmõş kalõplar kullanõlõyor. ANKARA (AA) - Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Döner Sermaye İşletmeleri Mer- kez Müdürlüğü’nce (DÖ- SİM) yürütülen proje kap- samõnda, “Türkiye’nin En- demik Bitkileri” isimli bir kitap hazõrlandõ. Endemik (sadece bir bölgede yetişen) bitkilerin korunmasõ ve bu konudaki farkõndalõğõn art- tõrõlmasõ, bitkilerin yerel kültürle bağlarõnõn ortaya konmasõnõ amaçlayan kitap, ekim ayõnda raflardaki yeri- ni alacak. BM tarafõndan Uluslararasõ Bi- yolojik Çeşitlilik Yõlõ ola- rak ilan edilen 2010’a özel olarak oluşturulan projeyle ilgili olarak açõklama yapan DÖSİM Müdürü Tolga Tuyluoğlu, yöreye özgü bitki varlõğõnõn tanõtõlmasõ, bitkilerin yöresel ve bilim- sel adlarõnõn bilinmesi ama- cõyla “Türkiye’nin Ende- mik Bitkileri Projesi”ni yürüttüklerini söyledi. Tuy- luoğlu, proje kapsamõnda ayrõca internet ortamõnda bir endemik bitkiler verita- banõ oluşturacaklarõnõ ve web sitesi hazõrlayacaklarõ- nõ ifade etti. Kültür ve Turizm Bakanlõğõ Başmüfettişi Hasan Torlak, Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölüm Başkanõ Prof. Dr. Zeki Aytaç ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mecit Vu- ral imzasõnõ taşõyan ve 200’ü aşkõn endemik bitki fotoğrafõnõn kullanõldõğõ ki- tap, endemik bitkileri tanõ- tõp sevdirme amacõnõn yanõ sõra, bitkilerin kültürdeki yeri üzerine de düşündür- meyi amaçlõyor. Türkiye’nin endemik bitkileribir kitaptatoplandõ ÖZCAN ÖZGÜR BODRUM - Kemal Ulusu’nun başkanlõğõnõ yürüttüğü Gündoğan Kültür Turizm ve Sanat Derneği tarafõndan ilki düzenlenen Gündoğan Kitap Fuarõ’nõn ikinci gününde Ga- zeteci-Yazar Altan Öymen, gazetemiz yazarlarõndan Hik- met Çetinkaya ve Ege Bölge Temsilcisi Serdar Kızık okur- larõyla bir araya geldi. Altan Öymen, bu referandumun daha önceki anayasa de- ğişikliklerine ilişkin oylamalardan farklõ olduğunu dile ge- tirdi. Öymen, şunlarõ söyledi: “Şimdiye kadar yapılan re- ferandumlarda bugünkü gibi birbiriyle alakası olmayan değişiklik maddelerinin bir arada oya sunulması yoktur. Yasaklar kalksın mı kalkmasın mı, yerel seçimler öne alınsın mı alınmasın mı, diye referandumlar yapıldı. Bu- gün ise birbiriyle hiç ilgisi olmayan çocuk haklarına, yurt- dışına çıkış yasağının uygulanmasına, gazilerin sosyal haklarına, Anayasa Mahkemesi, HSYK’nin yapısına yer verilmiştir. Her adım başında evet reklamları, gazete- lerde, iftar çadırlarında propagandalar yapılıyor. Böy- le bir hokkabazlık da az yapılmıştır.” Hikmet Çetinkaya, “Sözde değil, özde Atatürkçü” olunmasõ gerektiğini vurguladõ. “Aksi durumda Kenan Ev- renleşirsiniz” diyen Çetinkaya, “Hem askeri vesayete kar- şıyız, hem darbelere karşıyız. Hem sivil vesayete karşı- yız, hem de adım adım gelen ve ülkeyi kuşatan sivil dik- taya... Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içindeki örgütlü Fethullahçılara da karşıyız. Türkiye, bugün tarikat şeyh- lerinin, Fethullahçıların, aşiret reislerinin kuşatması al- tındadır. Devrimcinin kitabında yobazlarla, tarikat şeyhleriyle bu ülkeyi soyanlarla işbirliği yapmak yazmaz. Devrimcinin kitabında vurguna, soyguna karşı çıka- caksın, yazacaksın yazar. 12 Eylül’de yapılacak refe- randum, Türkiye’ye ne demokrasi, ne de özgürlük ge- tirecek” diye konuştu. Serdar Kõzõk, son sekiz yõlda olmaz denen pek çok şeyin olduğunu belirtti. Referandumun 12 Eylül’den rövanş almak için fõrsat olduğu yönündeki söylemlerin gerçeği yansõt- madõğõnõ vurgulayan Kõzõk, “Yasama ellerinde, yürütme ellerinde, bir tek yargı kaldı. Yargı da halledilince mev- cut iktidarın önünde engel kalmayacak. Dünyanın hiç- bir yerinde görülmeyen bir durum ile karşı karşıyayız. Referandumlar 26 maddeyi bir araya getirerek tümü- ne birden evet mi hayır mı diye, insanların karşına çı- karılmıyor. Bunun neresi demokratik? Temel olarak yük- sek yargıyı ele geçirmek, olası bir yargılamayla karşı- laştıklarında durumlarını kurtarmak için böyle bir dayatmaya gittiler” dedi. Shakespeare’in üçüncü boyutu Bono, popu başbakanlığa tercih etti Kültür Servisi - Eski İngiltere Başbakanõ ve İşçi Partisi Başkanõ Tony Blair, “Bir Yolculuk” adlõ anõ kitabõnda dün ülkemizdeki ilk konserlerini veren U2 grubunun solisti Bono’dan övgüyle söz etti. Bono’nun George W. Bush ile oldukça rahat çalõşabileceğini söyleyen Blair, gündem yaratan kitabõnda, ünlü şarkõcõ hakkõnda “Devlet başkanõ ya da başbakan olabilirdi. Siyaset uğraşõnda doğal bir yeteneği var, insanlarla sõkõ ilişkiler kurabiliyor, zeki ve etkileyici bir konuşmacõ...” ifadelerini kullandõ. Ozawa, kanserin üstesinden geldi Kültür Servisi - Dünyaca ünlü Japon orkestra şefi Seiji Ozawa, önceki gün geçirdiği ameliyat ve öncesindeki aylar süren tedavi süreci sonucunda yemek borusu kanserinin üstesinden gelmeyi başardõ. 75 yaşõndaki Viyana Devlet Operasõ müzik direktörüne ocak başõnda hastalõk teşhisi konmuş ve bunun sonucunda usta sanat adamõ son dokuz ayda yalnõz Matsumoto’da düzenlenen Saito Kinen Festivali kapsamõnda düzelenen bir konsere katõlabilmişti. Depardieu’nün Ermeni meselesine yorumu Kültür Servisi - Ermenistan’daki bir kültür festivaline katõlan Fransõz sinema oyuncusu Gerard Depardieu Türkiye’nin “soykõrõmõ tanõma çalõşmasõ başlattõğõnõ” ileri sürdü. Türkiye’nin soykõrõmõ tanõmasõ için kültürün araç olarak kullanõlmasõnõ öneren aktör, “Politikaya bulaşmak istemiyorum ama soykõrõmõ tanõma konusunun bazõ ülkeler tarafõndan Türkiye’nin önüne konulduğunu biliyorum” dedi. Depardieu, Erivan ziyareti sõrasõnda Ermenistan Cumhurbaşkanõ Serj Sarkisyan’la da bir araya geldi. Londra’da Poussin müzayedesi Kültür Servisi - Dünyanõn sayõlõ müzayede evlerinden biri olan, Londra’da bulunan Christie’s, 7 Aralõk’ta az rastlanan bir açõk arttõrmaya tanõk olacak. Sanat tarihinin ünlü simalarõndan, barok sanatõnõn ustasõ 17. yüzyõl Fransõz ressamõ Nicolas Poussin’in “Ordination” (atanma ve kutsanma) adlõ resminin açõk arttõrmaya sunulacağõ gün, 15-20 milyon pounda (35 - 40 milyon lira) alõcõ bulacağõ ümit ediliyor. Daha önce benzer müzayedelerde bir Raphael çizimi yaklaşõk 110 milyon liraya ve bir Rembrandt eseri de 75 milyon liraya alõcõ bulmuştu. G Ü N D O Ğ A N K İ T A P F U A R I Hikmet Çetinkaya, Altan Öymen ve Serdar Kızık. Lise tastiknamemi kaybettim. Hükümsüzdür. MURAT HOCAOĞLU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear