23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 29 EYLÜL 2010 ÇARŞAMBA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Sahtecilik Oyunu... İbni Rüşt 12’nci yüzyılda yaşadı, babası Kurtuba imamı idi, İbni Rüşt Batı’da “Averroes” diye tanınan İslam bilginidir; bir gün Aristoteles’i okurken iki sözcüğe takılmış: Trajedi.. Komedi.. Allah Allah!.. Bilgin düşünüyor: Ne anlama geliyor bunlar?.. Avluda çocuklar oynuyorlarmış, gürültüden tedirgin olan Rüşt pencereden bakmış: Veletlerden birisi konuşuyor: - Ben müezzinim!.. Çocuklardan biri minare olmuş, “müezzinim” diyen onun omuzuna çıkmış, ötekiler izliyorlar, sözde müezzin olan yaramaz, ellerini kulaklarına yaklaştırmış; ezan mı okuyacak?.. İbni Rüşt çocukların oyununa şöyle bir göz atmış; ama, aklı fikri başka yerde!.. - Komedi ne demek?.. Çünkü Rüşt, yaşamında hiç tiyatro görmemiş, oyun izlememiş, ne bilsin trajediyi, komediyi?.. İsa’dan önce Eski Yunan’da tiyatro var, Müslümanlar bu sanattan haberli değiller.. İbni Rüşt’ün bir arkadaşı İpek Yolu’ndan Çin’e gidip gelmiş; gördüğü acaip şeyleri bilgine aktarıyor: - Kalabalık bir yerdeki bir yükselti üzerinde yüzleri maskeli adamlar bir şeyler yapıyorlar; bir öyküyü temsil ediyorlar; at sırtında gidiyorlar, ama, atları yok; kılıç dövüşü yapıyorlar ama, gerçekten dövüşmüyorlar; ölüyorlar, ama, gerçekten ölmüyorlar; seviyorlar ama, gerçekten âşık değiller... - Allah Allah!.. Aristoteles’ten 13 yüzyıl sonra dünyaya gelen İbni Rüşt tiyatroyu bilmiyor. Endülüslü bilgin sonunda “trajedi” ile “komedi” sözcüklerini çözmüş mü?.. Gerçekten tiyatro öyle bir şey ki oyuncu prens rolündedir, gerçekten prens değildir; uşak rolündedir, gerçekten uşak değildir; kral rolündedir, gerçekten kral değildir; ölür, ama, gerçekten ölmez... 2000 yılının eşiğinde bizim kadar bu sanatın “künhüne” varacak toplum var mı?.. Ülkemizde “demokratım” diyen gerçekten demokrat değil, “liberalim” diyen gerçekten liberal değil, “Müslümanım” diyen gerçekten Müslüman değil, “liderim” diyen gerçekten lider değil, “namusluyum” diyen gerçekten namuslu değil, “gazeteciyim” diyen gerçekten gazeteci değil, “milliyetçiyim” diyen gerçekten milliyetçi değil, “solcuyum” diyen gerçekten solcu değil... Siyasal yaşam tam bir tiyatro... Ama gerçekten tiyatro değil. (7 Şubat 1999 tarihli yazısı) 5 8’e 42 oranlamasõ ülkenin top- lumsal yaşamõnda dramatik bir heyhüla gibi dikiliyor. Bi- raz daha sayõsal aşinalõk için- de yaklaşanlar referandumda- ki geçerli oylarõn evet ve hayõr olarak çõ- kan sayõlarõnõn yaklaşõk 22 milyon ve 16 milyon dolaylarõnda oluşu dolayõsõ ile ra- kamla 22’ye 16 semptomundan da söz edebiliyorlar. Evet, kazananlarda bile şaşkõnlõk yaratan bir oy farkõ toplumun bir kesimini bir miktar umutsuzluğa ve karamsarlõğa sürükleyecek biçimde or- taya çõkmõştõr. Sivil faşizmin ve tek adam diktasõnõn zaten başlatõlmõş olan ham- lelerini kolaylaştõracak bir anlam taşõ- maktadõr. Ancak, abartõlõ bir umutsuz- luk ve karamsarlõk girdabõnda sürükle- nip gidileceği anlamõna da gelmez. Gel- memelidir. Bu söylenenler şu arada çok keyifsiz olduklarõ kesin bilinen iyi niyetli yurt- taşlara moral şõrõngalamasõ yapmak üzere ortadan dile getirilmiş ifadeler de- ğildir. Bazõ sayõsal gerçeklerin biraz ir- delenmesinin ve didiklenmesinin orta- ya çõkardõğõ bulgulara dayanmakta ve oradan kaynaklanmaktadõr. 12 Eylül günü oy kullanabilecek 49.5 milyon yurttaştan sadece yüzde 78’i san- dõk başõna gitmiştir. Yani on milyonu epeyce aşkõn bir seçmen oy kullanma görevini yerine getirmemiştir. Kaçõnõl- maz bir miktar geçersiz firesinden son- ra yaklaşõk 37.2 milyon geçerli oy sa- yõma alõnmõştõr. Bunlarõn 22 milyon ka- darõnõn ‘evet’ oylarõ olduğu ortaya çõk- mõştõr. ‘Hayır’lara ise 16 milyon kal- mõştõr. Gelecek yõlõn önemli ve toplumun ge- leceğinin belirlenmesinde ağõrlõklõ rol oynayacak bir genel seçimin provasõ gi- bi düşünülebilecek bir oylama için yu- karda sözü edilen bir katõlma oranõ bir hayli düşük gibi durmaktadõr. Bu, yurt- taşlarõn politikaya ilgilerindeki ve oy ver- me tavõrlarõndaki son on yõlda kendini gösteren isteksizlik eğiliminin bir devamõ gibi algõlanabilir. Yanõ sõra bu özel oy- lamanõn anlamõnõ yakalayamamõş ol- manõn payõnõn bulunduğu da düşünüle- bilir. Bu satõrlarõn yazarõ, katõlõmõn düşük kalabileceği kaygõsõnõ taşõyor ve bu du- rumun evetçi cephenin lehine olabile- ceğini oylama öncesi yazõlarõnda ve söyleşilerinde altõnõ çizerek dile getiri- yordu. Baskõyla, reklamla, medya kont- rolüyle grupsal ağõrlama ve bireysel pa- ra desteği yoluyla AKP, evet oyu ver- meyi kararlõ biçimde ya da sadece bir ucundan düşünülebilecek tüm seçmen- leri sandõk başõna götürmeyi becermiş- tir. Kendi seçmenine ek olarak MHP’den, SP’den, BBP’den, BDP’nin güneydoğuda oturmayan taban parça- sõndan ve CHP ile DSP hariç geri kalan tüm partilerin seçmenlerinden de bö- lümsel destekler bularak evet oylarõnõn 22 milyona ulaşmasõnõ sağlamõştõ. Bu dõştan seçme desteği içinde talihsiz bir şekilde eski solcu diye bilinen ve sanatçõ olduğu varsayõlan eski 12 Eylül olayõ- na demokrasiyi ucuz biçimde savunma düşüncesiyle sahip çõkan bazõ gafil oku- muş yazmõşlarõn yer aldõğõ da hatõrlan- malõdõr. Bu diğer tabanlardan gelen desteklerin evet cephesine 7 milyona ya- kõn bir oy sağlamõş olduğu tahmin edil- mektedir. Ancak, bu toplam evet oyla- rõnõn şu ya da bu bir son ek gayretle bir- kaç yüz bin gibi bir küçük miktar dü- zeyinde bile artabileceği artõk düşünü- lemez. Katõlma oranõnõn biraz daha yükselmesi durumunda evet oylarõnõn ar- tõşõ kilitlendiği için hayõr oylarõna ya- rayacağõ açõktõ. Bu mantõğõ biraz daha ilerletirsek on küsur yõl öncenin kõzõşõk seçimlerinde olduğu gibi katõlõm oranõ yüzde 90’larõn epey üstüne çõksaydõ ve geçerli oy sayõsõ 45 milyonu falan bu- labilseydi şimdiki tabanõna artõk ek ya- pamayacak olan evet oylarõ azõnlõkta bi- le kalabilirdi. Bu son saptamalardaki hayõr tavrõ le- hine yönlendirilmiş bulgularõn geçerli- liği elbette tartõşmalõdõr. Ancak, klasik sol dünyamõzdan yapõlan ve çeşitli ba- sõn organlarõnda da yer alan bazõ diğer yorumlarda “49 milyon insanın sade- ce 22 milyonunu sandık başına götü- rüp lehimize oy kullandırttık diye faz- la böbürlenmeyin, gerçek mutlak ço- ğunluğu sizin tarafınızda değildir” şeklinde ifadelerin yer almõş bulunduğu da hatõrlanmalõdõr. Buradan hareketle önümüzdeki genel seçimde katõlma oranõnõn biraz daha yük- selmesi ve muhtemelen toplam seç- men sayõsõnõn da hafifçe yükselmesi du- rumunda burada sözü edilen 22 ve 16 milyonlarõn yol gösterici bir ağõrlõğõ ol- mayacaktõr. Şu anda yapõlacak, içinde ufak tefek hata paylarõ bulunabilecek saptamada evetçi oylarõn toplamõ için- deki AKP taban oylarõnõn bir genel or- talama için yüzde 40 dolaylarõnda ya da çok hafifçe üzerinde olduğu bulgusuna varõlabilmektedir. Buna karşõlõk, hayõr oylarõnõn topla- mõndan geriye giderek yürütülebilecek ve içinde küçük bir hata payõ bulunabi- lecek tahmine göre de CHP’nin ülke ge- nel ortalamasõndaki oy oranõ yüzde 30 ya da çok hafifçe üzerinde olarak orta- ya çõkõyor gibidir. Bu değerlerin dikkatli yapõlmõş olsa da belli bir tahmin kaba- lõğõna dayandõğõ hatõrlatõlmalõdõr. Öte yandan, mõzmõz iç çekişmeleri, maalesef, hiç eksik olmamõş bir CHP’de BirGaripOylamanõnYarattõğõKaramsarlõğõAtabilmek Erhan KARAESMEN Baskõcõ her türlü sertliği uygulama ve devlet kurumlarõnõ yok etme yolunda AKP’nin sergileyeceği ve ortadan ilgisiz yurttaşlarõn dahi ilgisini rahatlõkla çekebilecek yanlõşlõk ve gaflar bu yolda aslõnda CHP’nin gizli yardõmcõsõ olacaktõr. şimdi gerilere düşmüş bir ekibin bu yüzde 30 ve hafif üstü oy oranõnõ beğenmeyip buraya za- ten geçmişte de ulaşõla- bildiği spekülasyonunu yapmalarõ ihtimali mev- cuttur. Geçmişte yüzde 30’a ulaşõldõğõnõ ortaya koyan bazõ hayalci iyim- ser kamuoyu araştõrma- larõ ortada seçimsel ya da herhangi bir diğer oylama durumu yokken yapõlan araştõrmalarõn yüksekçe hata paylarõnõ bünyesinde barõndõr- mõştõr. Yüzde 30’un ger- çekten üstüne çõkõlma durumuna şimdi gelin- miştir. Ancak, bir yõlõ bile bulmadan yapõlmasõ söz konusu olan genel se- çimde CHP hükümet or- tağõ olabilecek bir varlõk göstermek istiyorsa AKP’yi yüzde 40’õn al- tõna çekip kendisi yüzde 35’lerin üzerine çõkma durumunda olabilmeli- dir. Burada, politikaya ilgisi ve siyasal çözüm- lemelere inancõ azala- rak sandõk başõna git- memeyi düşünecekler arasõndan en aşağõ bir 5- 6 milyon yurttaşa daha ikna edici biçimde yak- laşabilme mecburiye- tindedir. Bunu kendi parti çõkarõ adõna ve sos- yal demokrat bir tek ba- şõna ya da koalisyonlu bir hükümetin umudu içindeki bunca yurtse- ver, namuslu, vicdanlõ insanõmõzõn beklentisine cevap verebilmek üzere gerçekleştirmek zorun- dadõr. Seçim yaklaş- maktadõr ve zaman en hõzla tükenen nesnedir. CHP’nin hemen önü- müzdeki günlerden iti- baren toplumsal umut- lara cevap verebilecek etkinlikler içine girmesi gerektiği açõktõr. Son 60 yõl boyunca sosyal demokrasinin kõ- sa süreli ve talihsiz koa- lisyon biçimleri dõşõnda hiç hükümet edememiş oluşu bir tecelli değildir. CHP ve onu destekleyen yurttaşlar bunun bilin- cinde olmak zorunda- dõr. Baskõcõ her türlü sert- liği uygulama ve devlet kurumlarõnõ yok etme yolunda AKP’nin sergi- leyeceği ve ortadan il- gisiz yurttaşlarõn dahi ilgisini rahatlõkla çeke- bilecek yanlõşlõk ve gaf- lar bu yolda aslõnda CHP’nin gizli yardõm- cõsõ olacaktõr. ESKİDEN “antrenör” der çıkardık. Şimdi, takımları maça hazırlamak için, “teknik direktör” başta olmak üzere bir yığın görev ve görevli söz konusu, çoğu yabancı dillerdeki deyimlerle anılan. Hepsi önemli ama, daha da önemli olan, rakibin dizilişine göre kulübede oturacaklara varıncaya kadar forma giyecekleri hazırlayan, oyunun stratejisini, hatta dakika dakika taktiklerini düşünüp uygulatan ve maç boyunca değişiklikleri yapan kişiye teknik direktör diyorlar. Rıdvan gibi bu işi iyi bilenler, teknik direktörün en büyük hatasını, tasarladığı oyunu değil de, karşı tarafın oyununu kabullenip takımı öyle oynatmak diye tanımlıyorlar. Bütün sportif oyunlarda bu böyleymiş galiba. Politika elbet futbola ya da basketbola benzemez ama, CHP’deki yeni yönetimi izlerken bunları düşünmeden edemiyor insan. Bir bakıma, halkoylamasından hemen sonra “genel seçimden önce anayasa değişikliği yapalım” demek ve dolaylı yoldan “türban” uzlaşmasını gündeme getirmek, iktidarın oyununa gelmek değildir de nedir? Bu, AKP’nin, hatta özerklik ve anadilde eğitim peşinde koşan BDP’nin ekmeğine yağ sürmek sayılmaz mı? O oyunlara gidildiğinde, karşıdan oy almak şöyle dursun, parti tabanındaki cumhuriyetçileri küstürüp oy kaybetmek daha büyük olasılıktır. Parti kendine yakışan çizgiyi yenileyerek ve ona uygun somut çözümleri savunarak mesafe alır. Güneydoğu’ya kamu yatırımı ve istihdam getirmek için iyi çalışılmış ekonomik kalkınma planıyla, yaygın ve parasız meslek eğitimi programıyla, toprak mülkiyetini değiştiren politikalarla halkın önüne gelmek yerine anayasa ve türban tartışmalarının girdabında boğulmak akıl kârı mıdır? Bereket, bazen bu ülkenin bir yanı havanda su döverken, bir başka yanı bilimsel verilere dayalı somut bilgilerle sonuçta ekonomiye katkı getirecek çalışmalar içinde olabiliyor da, yüreklere su serpiliyor. İstanbul geçen hafta böyle bir tablonun, çelişkili olmasa bile “ikilemli” görüntüsünü yaşadı. Bir yanda, halk yığınlarını denizi severek kullanmaya özendirmek için Deniz Kültürü Festivali’nin pek coşkulu ve yüksek katılımlı olmayan etkinliklerindeki süslü sözler ve nutuklar; bir yanda da Türk Deniz Araştırmaları Vakfı’nın Bakırköy Belediyesi Kültür Merkezi’ndeki “Marmara Denizi 2010 Sempozyumu”. Profesör Bayram Öztürk ve meslektaşlarınca İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nde yetiştirilen yirmiye yakın araştırmacı ve uzman, Boğazlar’ıyla birlikte “bizim” olan bir denizin canlı cansız zenginliğini nasıl hor kullandığımızı, hatta tükettiğimizi tartıştılar. Genç bilimciler şu soru ve yanıtıyla bitirdiler sunuşlarını: “Sorunu ekonomik yarara dönüştürmek için ne yapmalıyız?” Onları dinlerken, geleceği başkalarının oyununa gelmeden pekâlâ kendi bilgimiz ve inancımızla kazanabileceğimize inanmamak mümkün mü? mumtazsoysal@gmail.com AÇI MÜMTAZ SOYSAL Başkalarının Oyunu ve Bizimki
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear